25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 KİTAP ŞENLİĞİ 5 yazar kitaplannı imzaladı. (Foı Muharrem Aydın) Gün çocuklanndı CKK ile Kadıköy Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen Kitap Şenliği'nin dünkü konukları Mustafa Eremektar (Mıstık), Yalvaç Ural, Fatih Erdoğan, Sevim Ak ve Turan Yüksel'di. isunbul Haber Servisi — Cumhnriyet Kitap Kulubu ıle Ka- dıköy BelediyeJ'nın işbirliğiyle duzenJenen "Kitap Şenligi"nin dunkü imza gunu "Çocuk kitap- b n yazaıian"na aynlmıştı. Mus- tafa Eremektar (Mıstık), Yalvaç Ural, Fatih Erdogan, Sevim Ak ve Itaran Yiıkset "minik" okur- larına kitaplannı imzaladılar. Çocuklann yoğun ilgi göster- dıği imza gununde YaJvaç Ural, "Zıpır BUmeceler", "Tekir Nok- taJama tşaretlerini Oğreüyor", Mıstık ise çocuklara yönelik ka- rikatürlerini topladığı "Kırk Yıl- da Bir" adlı kitabını imzaladılar. Turan Yüksel'in "Bu Kiubtn Adını Siz Koyun", "Gel Zaman, Git Zaman", "FU Olmak tsteme- yen Fil Yavrusu" ile "AJün Veren Agaç" adlı kitaplannı imzaladı- ğı şenliğin tek kadın yazan Sevim Ak da Akademi Kitabevi'nin dü- zenlediğı yanşmada "1987 Çocnk Yazını Özendirme Ödulu"nu alan "Uçartmam Bulut Şimdi"nın ya- nı sıra "Karşı Pencere" adlı ço- cuk kitaplannı imzalarken Fatih Erdogan, imza gununde küçük okurlan ile tatlı bir sohbete da- larak onları kucağına aldı ve ki- taplannı öyle imzaladı. Erdo- ğan'ın kitaplan ise "Kuşumu Kim Kışkışladı", "Fili Yuttu Bir Yı- lan". "Okula Gec Kaldım", "De- dem Bana Dtıduk Yapıı", "Geci- yordnm Uğradım", "Ablam Ba- na Dil Çıkardı" ve "Papucumun Bagı Çözüldü" adını taşıyordu. D.Türkistan pffip cıyla dun Dogu Turkistanlı bir gnıp miting dözenledi Yaklaşık bin idşinin kaüldıgı Abide-i Hıiniyet Tepesinde yapılan mitinge, polis raödabale etmedi. tçinde çok sayıda çocagun da bulunduğu gnıp tarafından "Çinli işgalciler Türkistandan defol". "Kahrolsun ko- müm'stler, Eba Kasjmlar ölmez", "tşgald Ktnlçin Turkistan'dan defol" şeklinde stoganlar atıldı. Yapüan konuşmalardan sonra mey- danda Çin Bayrağı ve Çin Devlet Başkaoı'nın maketi yakıldı. Da- ba sonra Çin Konsoloslugn'na gelen gnıp siyah çdenk bırakarak dagıldı. (Fotograf: Alaattin Çiftçi) Gaspçılar yakalandı • tSTANBUL (AA) — Selimiye'de 2 kişiyi bıçaklayarak, para ve kol saati gasp eden 2 kişi yakalandı. Üsküdar Emniyet Amirliği yetkililerinden alınan bilgiye göre, Aydın Sepetçi ve Cemal Uçar, Karacaahmet'teki belediye otobüsü durağı yakmında akşam saatlerinde 2 kişinin bıçaklı saldınsına uğradı. Saldırganlar, Uçar ve Sepetçi'yi bıçaklayarak, üzerlerindeki 1000 ltalyan Lireti ve bir kol saatini alarak kaçmak istediler. Olayda hafif yaralanan Sepetçi'nin, durumu devriye gezen bir polis ekibine haber vermesi üzerine, asker fırarisi olduğu bildirilen Mehmet Göçmü§ ile arkadaşı Feridun Ayhan, olayda kullandıklan bıçaklarla kısa sürede yakalandılaı. KENTOAŞAM 18. ULUSLARARAS1İSTANBUL FESTİVALİ 25 HAZİRAN 1990 Şenlikte birgitar efsanesiCarlos Santana: Herhangi bir Meksika göçmeni mi? Hiç değil, 1960 sonrası ABD'ye göçenlerin en hayırlılanndan. Son 25 yılda popüler müziğe katılrruş baharatlann en dile dokunanlarından. Santana yaklaşık 20 yü sonra Açıkhava Tiyatrosu'nda. SADETTİN DAVRAN Carlos Humberto Santana. Çalgısı gitar. Adresi 349 Bayway, San Rafael CA 94901. Erkek. Do- ğum tarihi: 20 Temmuz 1947. Do- ğum yeri: Autlan, Jalisco, Mexi- co, uyruğu: ABD. Pasaport no: 051187302. Veriliş tarihi: 29.4.1986. Geçerli olduğu son ta- rih: 28.4.1996. Verildiği yer: San Francisco. Herhangi bır Meksika göçme- ni mi? Hiç defil. 1960 sonrası ABD*ye göçenlerin en hayırlılann- dan. Son 25 yılda populer müzi- ğe katıJmış baharatlann en dile dokunanlarından. 1970'lerde diskoteğe gidenleri gecenin bir vakti gjtanna bındirip kentin üzerinde uzunluğu adamı- na göre degişen turlar attıran Car- los Santana, yaklaşık yirmi yıl sonra Açıkhava Tiyatrosu'nda. Carlos Santana, kuçük zaman arahklanna sıkıştınlmıs geniş so- lolar atrruştı. Sololan 1970'lerin güneş yüzu görmemiş kimi çilli ki- mi düpeduz beyaz omuz başlan- nı kıpkırmızı yakmıştı. Dilieri, da- maklan kurutmuştu. Çok whisky- cola ıçırtmişti. Başka şeyler de. Carlos Santana neyle neyi ka- rıştıracağıru çok ıyı bihyordu. Ka- rıştırdıkça rengârenk dumanlar havaya yükseliyor, dumanlann arasından türlü yûzler bir göril- nup bir kayboluyordu: Sharon, Polanski, Manson, Deneuve, Pre- vert, Che, Dali, Aragon, Russell, Nenıda, Coltrane, Miles, Tito Puente... Carlos Santana fazla okuraa fırsatı bulamamıştı, arna Miles Davis'i çok seviyordu. Parası yok- tu, ama Coltrane cünliyordu. Oy- sa Carlos'un aktifînde başka ka- lemler de vardı. Mariaehi bir ba- badan (fazla bilgi için aynı adı marka olarak taşıyan Tequila şi- şelerinin etiketlerine bakılabilir) alınmış klasık keman dersleri, Ti- juana'da 10 yasından 13 yaşına ka- dar strıptiz kulübünde gitaraiık, aynı kentin "En lyi Kırk Blues Gi- taıtnsT'ndan biri seçılmek gibi... Santanalar 1960'da San Fran- cisco'ya göçtüler. Carlos alışıltna- dık şeyler yapmaya o zamandan basladı. Tijuana'ya geri kaçtı. Ağabeyı tarafından zorla geri ge- tirildi. Blues'unu geliştirdi. llk topluluğunun adını Santana Blu- es Band koydu. Ağustos 1969'da Woodstock'u şöyle bir salladı. Ekim 1969'da Columbia'ya ılk plağını yaptı. "Santana" adlı albüm iki milyo- nun üzerinde sattı. Miles onunla yakından ilgileni- yordu. Fillmore Eart'takı (New York) konserlerinde her akşarn en ön sırada idi. Bu sıralarda kayıt- ları süren Abnuas'ı o da merak ediyordu. Oysa merak edilecek bir şey yoktu. Black Magic Woman, Oye Como Va, Samba Pa Ti, In- cident At Nesbabur Carlos'a bek- lediğınden de fazlasını getirecek- ti. Hatırı sayılır bir servet, olağa- SA NTANA VE GRUBU GELDİ — Açıkhava'da bugıin ve yann iki konser verecek oUn Carlos SanUna grnbu ile Tnrkiye'ye geldi. Gazelecikria sornlannı yanıtlaınayan SanUna fotograf da cektinnek isteme- di. (Fotograf: Lğur Günyiiz) nüstu bır ün ve yeni bir ad: Deva- dip. Artık Devadip Carlos SanU- na idi. Devadip, "Tannnın ışıgı" anla- mına gelen bir sözcüktü. Elbette Hintçe idi. Devir, belli başh kent- lerin belli başh meydanlanndan Katmandu'ya dolrnuşlann kalktıg^ı devirdi. O yıllarda pekçok müzis- yenin kendi "guranı" vardı, ama Carlos "Sri Chinhmoy"u John McLangnlin'le paylaştı. Canmuserai ve Lotns'u, McLa- ughJin'le Love, Devotioa, Surren- der'ı yaptı. Alice Coltrane'le Ulu- minations, SUnley Clarke ve Airto-Pnrim çiftiyle BorboletU da bu yıllara rastlar. Carlos Chinmoy'un resmini her yere taşıdı. Ta 1975'in ortaJanna kadar. Menajeri Billi Gnbam on- dan herkesin sevdiği "etnik, tertt, asfalt kokan" mtlziğine dönmesini munasip bir lisanla rica etti. Gra- ham, Tann selamet versin, mil- yoniarca Santana hayTanının da hislerine tercuman olmuştu. "Dance Sister, Dance" ve "En- ropa"nın da içinde olduğu "Amigos" albürnü piyasaya 1976'da çıktı. Carlos yasıyordu. Bunu ük fark eden CBS oldu. Beş yıllık sözleşme ve albüm başına dört yuz bin dolar. Aynı yıl "F«- tival", 1977'de "Moonflower" ve ertesi yıl "Inner Secrets" birbiri- ni izledi. Carlos Santana'nın olağandışı muzikal sezgileri, onu çağdaş ca- zın başlıca adları ile de bir araya getirdı. Herbie Hancock, Wtyne Shorter, Ron Carter. Tony Willi- ams'la "Swing Of Delighf'ı yap- tı. 1988'de Wiyne Shorter'la bir- likte geniş bir dünya turu attı. Tuş- lularda Patricc Rnsnen vardı. Bu turnede ise tuşlularda Cber- ter Dean, vokalde Alexander Li- gertwood, davulda VValfredo De- los Reyes, vurmalılarda emektar Armando Peraza var. Basta ise tstanbullulara tanıdık gelecek bir müzisyen: Ben Riet- weW. 1988 tstanbul Festivah'nde geçen yıla kadar birlikte olduğu Miles Davisle çalmıştı. Santana 1990*larda da kendi yo- lunu kendi aydınlatmaya kararlı görunüyor. Bu akşam, isteyenleri yine gitanna bindirebilir. KONUK YAZAR Sahaflar kahvehanesi ÇELİK GÜLERSOY Birkaç gün önceki yazısında Dr. Ha- lûk Şahin, Beyant Camii arkasındaki ta- rihi kahvehanenin yeniden ve eskiden de daha güzel olarak açılacağı yolunda be- lediye yetkililerinin kendisine verdiği müjdeyi hatırhyor ve sonıyordu: "Peki, ama daha ne kadar, ne kadar bekleye- cegiz?" Onlar yerine, "aidiyeU cihetiyle" ben cevaplandırayım diye düşündüm de bu yazıyı da, ona ayırdım: Sahaflar önü ve kahvehanesi. Fakat daha önce, kısaca, Beyaat Mey- danı'nın hikâyesini -ve de macerasını- şöyle bir hatırlayalım. Bizim kuşağın, sehrin bu kösesi ile hukukunu da. "Meydan" denince, bununla insanlık tarihinde Hellenistik devrin daha bir be- hrginlikle yerlestirdiği bir kavram ile, "anıtsal yapılann çevreledigi duzenli ve tntarlı bir şehir içi alanı" anlaşılıyorsa, bu çerçeveye uygun düşen bır resimdir, tstanbul kenti içinde Beyazıt. Roma ve Bizans, ttalyan yanmadasm- daki klasik kentlerin, Marmara kıyılann- da bır benzerini meydana getirmişlerdi. Onlann Forum Tauri'si, Batılı anlamda bir meydandı. Osmanlı ise, her yeri tahta evcikler ve yemyeşil bahçelerle doldurarak, kendile- rine özge bir şehir kurmuştu. Bu ev ve bahçe yayılmasına uğramayan tek Os- manlı meydaru, Beyazıt kalmıştı, deni- lebilirdi. tstanbul'un öbür meydanları da var- dı. Ama bunlar tam bir çerçeve oluştur- mayan, dağınık ve asimetrik boşluklar halindeydi. Sultanahmet'te Ayasofya ile Mavi Camı, bir meydanın uzak iki ke- narıru süslemişler, öbür yanlar boş kal- mıştır. Eminönü'nde, 17.yy, gelince, ke- narda bir cami yHkselmistir, ama bu yal- nız anıt-bina, kendi başına, karşıki de- nize bakar, sağı-solu yoktur. Osmanlı eüne geçen bu eski dünya baş- kenti, yeni sahibinin dünya göruşüne ve yaşam prensibine uygun olarak, dağınık ve biraz derbeder, güzelligi disiplinde ve özentide değil, doğalhkta, sahıpsizlikte ve yeşîllıklenn sarıp sarmaladığı yapıla- nn kendi başlarına anıtsallaştıklan yal- nızlıklarda bulan yepyeni ve apayn bir estetiğe kavuşurken, yalmz Beyazıt Mey- danı, bu genel düzen içinde doğrusu bi- raz tuhaf kalan bir ayncalıkla, bir Av- rupa kentinin prensiplerini kazanmıştı. Şehrin h^şgörülü fatihinin sofu oğlu, kendi adına bir cami yükseitirken, bunun geleneksel tamamlayıcılan olan medre- se ve hamamını, öbür örneklerdeki gibi caminin yanına ve arkasına yapmayıp, meydanın öbür ucunda, tam karşısma oturtmakla, Batıh bir simetrinin ve den- genin ilk çizgilerini de çekrniş oluyordu. 19yy'da meydanın kuzey kenanna ek- lektrik bir üslûpla, Harbiye Nezareti'nin anıtsal giriş kapısı ve iki yan köşkü di- zayn edüince, meydan resmi de tamam- lanmış oldu. 1920'ler başında, cumhuriyetin ilk yıl- lannda henilz imarda Osmanlı rüzgârlan esmekte iken, iddiasız ve olgun bir yö- neticinin, Vali Haydar Bey'in, meydanın ortasında yer verdiği geniş mermer ha- vuz, mükemmel bir tablonun, son fırça darbesiydi. Bunlar, isimleri bilinen "şehir ressamlannın" boyadığı figürlerdi. Bir de, adları bilinmeyen zevk sahip- lerinin eklentilen var. En basta da, ağaç- lar. Tarih boyunca buraya hayır sahibi ellerin diktiği fıdanlar, başlıca da çınar- lar, zamanla boy atmış ve 20.yy'ın orta- ları yaklaşu-ken, eski bir tstanbul deyi- mi ile "eflâke ser çeken" yOksekh'klere erişmişlerdi. Sağda-solda boy atan bu zümrüt yeşili koca ağaçlar, hafif rüzgâr- larla esinti alarak, meydana tatlı bir "âsûdelik", sorumsuz ve keyifçi bir dal- gınlık ve doygun bir renk katıyorlardı. Ben, bu resmi yıllar boyu, ta çocuk- luğumun ilk yıllanndan bu yana, önce ta- dına varmış ve daha sonra da içine girip yaşamak şansına ermiş bir kişiyim. 1930'larda, annemle Aksaray'da thsa- ne Teyzelere giderdik ve ben tramvayın cam kenannda, Beyazıt'ın görkemine hayran olurdum. 1940'larda Suleymaniye'ye taşınan kü- çük amcamlara giderken de, artık bir ye- tişkin olarak, kendi başıma bindiğim tramvaydan Beyazıt'ta iner ve yaz gün- leri, alabildiğine tenha ve iyice sessiz du- ran meydam boydan boya geçer, gölge- lerini seren ağaçlann ve fıskiyesini serpen koca havuzun serinliğini içirne sindire sindire, universite kapısının yanındaki yoldan, amcazadem ve yaşıtım Vacid'in odasında kurmakta olduğu kitaplığında, onunla sohbetlere yollanırdım. Lise ve universite yıllanmda, cami ya- nındaki gölgeli'dış avlunun ulu ağacı al- tındaki babayani kahvehane, Sahaflar'- da bir iki kitap aldıktan sonra eve dön- meyi beklemeyerek okumaya daldığim bir banş kösesi halindeydi. Tarih içinde 1950'li yıllara girildiğin- de, ülkede birçok şey değişirken -ve bozulurken- Beyazıt da bundan nasibini • aldı. Dönemin başbakanı topu alıp ka- leye giderken, 300 yüın burada biriktir- diği değerleri, darmaduman etti. Havu- zu söktü, ulu çınarlan kestirdi ve mey- danı meydanlıktan cıkanp, bir trafık da- man haline soktu. Ondan birkaç yıl son- ra buraya yeni bir düzen getirmek iste- yenler, başka yanlışlıklar yaptılar. Başansız bir estecik ameliyatın bozduğu bir suratta, kaşı gözü düzelteyim derken, bu kez burnu çarpıtan operatör gibi, meydanı duvarlarlâ doldurdülar. Günümüzün kalabalıklaşması ise, meydanı ve bugünkü konumuz olan ca- mi arkasının çay bahçesini, mahşere çe- virmiş bulunuyor. Yer sergilerinde dün- yanın akla gelebilecek her türlü eşyası- nın -takma dişler dahil- sabldığı bir ayn dünya. Eminönü Belediyesi'nin iktisatçı baş- kanı Sayın Naci Akgün, buradaki eski kahveyi ihya etmemi, içtenlikle istedi ve ısrar etti. Birkaç kez gidip, sessizce ke- şifte bulundum. Görünürdeki dunımda, oturacak değil, ayakta duracak yer bu- lunursa, ben de heves edecektim. Fakat bir mahşerin içinde küçük bosiuklan, an- cak belediye zabıtası açabihnis görü- nüyordu. Yine de, bahçevanlanrruzı gönderip, ağaçlann basılmaktan kaskatı kesilmiş toprağuu belletmek istedim. Her yeri kaplayan saücı dalgalan, "ek- mek kapımızla kimmiş oynayan" diye- rek bizim bahçevanlan bir güzel benze- tince, benim de ayağım yere erdi. Nasıl bir şehirde yaşadığımızı yeterin- ce anladım. Tam bu sıralarda çıkan, Dos- tum Dr. Halûk Şahin'in sorusu, eski fık- radaki "Muslüman yok mu?" çağnsına benziyor. Ben de pencereyi açıp kendi- sine fıkradaki cevabı veriyorum: "Var ama, gelemez!" Gelemez, çünkü dünyada, belediye za- bıtası marifetiyle korunacak bir cafe, be- nim bilgim içerisinde bulunmuyor. SİNEMA •TİYATRO •GÖSTERİ STANDAHD ' C 'LMCİLİK A 5 DANIEL DAY LEWIS tn hı Frkek Ovuncu Oâulu BRENDA FRICKER tn Ivı yardıma Kadın Oyuncu Öduiu YÖN: JİM SHERİDAN 1990 YIUNIN İKİ OSCAR'lı FİLMİ mımvoot(SOL AYAGlM) *fW* FITA5 149 01 66-l20O-l41^1&301l«-2! 15 b«*i| «00* 337 01 28 IÎ0CH30O-I5 15-17 »19-30-21J0 llkırtİT K*BY* 542 II 72 12.OO-I4.15-16JO-11OO-21 15 AnkHi ETİ Sır.ıl Mvtıs 229 62 80-1215-1430-1645-19.00-21 İS E N B l ' Y Ü K M U t L U L U I S İ Z İ B E K L İ Y O R İJJESSICA TANDY»DON AMECHE Yön: RON HOVVARD "KOZA" • BARIŞ İÇİN GELDİM* aa^aiBBaBaBiMBBBBi aaa^a^BB^aı K-9 ?.. Hayır, futbolcu değiltt 9" namtra dtye santrafor falan zannetmeyin. Hayır, hayır... sıcaktan yakınanlar için yeni tip bir kllma CİİMB da değil. Doğom kontrol ilaa mı yoksa?.. Degil ama bazan o işe de yarar. Yeni bir korumayı d* alarm slstemi hiç değil. Ama onları hiç aratmaz. da değil. Ama gûlmekten çatktır. Eczanelerde bulunmaz boçuna aramayın. 11JM 13 1S- ÇUf ŞAFAK 1 (S18 2SÎU» 11 00 14 1S 16-30 1İ 45 21 00 M (346 D1 <i2l tt X 19 00 21 15 , M (229M161 1«« l»J0-21 15 OCCDN SEVIMLIPATILERkr»giu J««pw 143 7» ;ı 4 HAfTA MARK HARMON Yon WILL UACKENZlE KARANLIK MELEK DOLPH LUNDGREN Yön: CRAIG RBAXLEY **kM* Ofiri 229 16 II Ifl 30-12 15-14.30 ÇİMGE1MELERZAMAN1 Vda. EMİItKLSTlIRİCA 6 HAFTA "T1ME OF THE CVPSIES" 2 Temmuz'da Olur boyle vakalar Newyork polisi yakalar. alır goturur ^ B J M e rezil olursun herkese G B i a İSTEK 0Zt3>İNE 1 HAFTA 9VHAFTA / 2 W E E K S Kım Basmger - Mıckey Rourke YÖn: Andnan Lyne 8eyoğluBEYO&LU1S1 32 40 12D0-14 15-16.30-^9 00-21 15 KISKANÇ HANIMLAR, GÖZÜ DÖNMÜŞ BEYLER: Bufilmı tztedıktm sonra lehhkeh tttfAilenıuzt gozden 29 Haziran'dan Hibaren Kadıkoy KADIKOY • Beyoğiu DUNYA Arkara K1ZILIRMAK a \zmır ÇINAR Sınemalanncia î Pek ha\alıvım SaJtce 3,5 3>)ıgım C«.^len u John Tnvoha dan. srsımı Bntce Wıllıs dcn almtşmı ŞımJı.kenJıme lavtk bır Kaha Kjimaiıvıın'' DU\>^NIN EN BLYIK KUÇLK 11LM21 BAKŞU: KONUŞANA! ~ ta,a<fc JTÎİ5 1 4 1 I I » WSTK ıa a n- «rna» BAT11 ııf H B 4.Hafta ı2«l-«15-1«31-»45-21IIO 100-1300-1SOO-17 00-1900-Z1 15 1215 14 X-1(45-1960-21 OLJLJ OZANLM DERNEĞİ ULTRA STREO ROBIN \MLLIAMS Bır PETER WEIR fılmi 1989 Ingılız Akademısı En Iyı Fılm ûdulü 1983 En lyt Ozgun Sertarya Ûscar Odûlu Beyojlu LALE-2 149 25 24 4* Ankara BATI-2 118 83 23 , , •. ' Balıkesır ŞAN 11650 n3Tl3 Ufleyince uçabilir, bir damla suda bogulabilir, çakıl tasjının altında ezilebilirlerdi... EYVAH! KMMy "Honey.l Shnjnk the Kids' -EMEK 144MM-12A 1415 -16-»• II4! 21u •PtEPCS SMni2-12j» 14ts-16l 18 45 J1 ıs -ABIK 5711İU 11A-13J0 15i 170O-19.M 21B •suft f o ı r n - I I J > - I 3 J O - I S X - I 7 3 D I9JO-21» FmMnaa -NILSUL M12M -11 n- 13«o-15« 17x-19j>-21tc Man -AKLM 1J7 7»» 1215-KJO K«-1900-211! EdnttM -K1UÇO&.U u n M n -Adl 14»B M690 lzm>' IZUIR ve Balıkesu 5AN Sınemala'indâ PERA 146 97 38-132 64 26 m üffö EH moM ı niG afrauctm> m wm Z HAFTA Smdıye ATUUTTİK (3554370) 1100-t30O-15O0-1700-l9J0-Z1J0 Kjdıfcoy AS (33600501 1100-13 00-15 00-17 00-19 30-2130 Bakırkîty H (572 04441 1100-13 00-15 00-17 0O-19J3O-21 30 ATLAS (143 75761 1200-14 15-1630-1845-2115 GA7İ (1479665i 1H»-1300-15-00-1715-1930-2115 JMcan «KTfBPOL "257478i !215-MJ0-l645-S.00-21t5 DOĞUMGONC DÖRT TEMMUZ BOBNONTHEPOniTHOFJllV" OUVBSHWE 13.00 14.30-18.00-21.16 D€REBOYUCAD NO 110 ORTAKÖY fEL15fl69 8? REKUM FİLMİ DAfilTIMIIIDA Fîon i149 50 33 Sinema-Tıyatro-Göster Duyurulanruz İçin 146 97 38-132 64 26 Ey gönlü yuce dostlar Deyin ki bir ağaç daündan incinmiş, Deyin ki yaşamak kavgasında toy bir ozan kesilmiş... YÜZÜNDEN EKSİLMEYEN TEBESSÜMÜN YÜREĞİMİZE KAZINDI SONSUZADEK. ARKADAŞLARI ^Haİ^. a^B^ HASAN TÜRKMEN "öp beni güzel anam tatlı bacım kardeşim kucakla beni, Aşına, ekmeğine, kahrına, karanlığına, özlemine, umuduna kat beni..." Evladımızı, elim bir trafik kazasında yitirdtk. Sonsuz özlemıyle yaşayacağız. AİLESİ m 1 UaJ İMf HASAN TÜRKMFIV (1959-23.6.1990 BEYKOZ SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 987/329 Karar No: 989/1936 3167 sayılı kanuna muhalefet suçundan mahkememizin 28.12.1989 tarihli Uaraı ıle 3167 sayılı kanunun 13/1. maddesi gereğince 20.000.— TL. ağır para cezasına hükümJü Mehmet ve Naare oğlu 1957 do- ğumlu Vedat Çeker hakkındakı gıyabi ılam butün aramalara rağmen bulunamadığı ve kendisine teblığ edilemediğinden 7201 sayılı Tebli- gat Kanunu'nun 29. maddesi geregince adı geçen hükümlüye kara- rın alenen tebliğine, hüküm fıkrasının neşır tarihinden itibaren 15 gün sonra muhataba tebliğ edilmış sayılacağı ve ilan ücretinin kendisin- den alınacağı ilan olunur. 31.5.1990 Basın: 27834 KAYSERİ 1. ASLtYE CEZA HÂKtMLtĞİ'NDEN Esas No: 1989/714 Karar No: 1990/134 Tıcarete hile kanstırmak suçundan, Kayseri Serdar Caddesi Meh- met Usta Lokantası mustecırlığıru yapan Mustafa oğlu 1950 doğumlu, sanık Mehmet Dinçer hakkında açılan kamu davasının yapılan yar- gılaması sonunda. Sanığın TCK'nın 363/1, 59, 647 sa. 4, TCK'mn 402/2 maddeleri gereğince neticeten, 766.666 TL. agır para cezasıyla tecziyesine, Hüküm kesinleştiğinde, hüküm özetınin bOyük harflerle yazdmak suretiyle işyerinin göze çarpan yerine yapıştınlrnasma, aynca hüküm özetinin Ankara, Istanbul ve lzmir'de yayımlartan tirajı yüz binin üzerindeki bır veya iki gazetede ilaruna aynca mahalli bir gazetede de ılaruna karar verildiğinden; TCK'nın 402/2. maddesi gereğince keyfiyet ilan olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle