Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 HAZİRAN 1990 CUMHURİYET/21
HAVA DURUMU TURKIYE'OE BUGUN
Meteon**<Genel MüdûriüJKJ'nden
aknan talgıye göre yunjun kuzeytaü
kesimlen parçalı ûulutlu Marmara'nın
doğusu ıle Batı Karadeniz kıyılan sa-
Oanak yaftslı fifeta yerter az bukıtkı ve
a c * geçacak. HAA StCMOÛ: Değı$-
mapcek. RÜZGAR: Kuzey «tabyön-
lenJen hafif ara ara orta kuvvette ese-
Mk. Oennterinfele rûzgâr Karadenız
Marmara ve Ege'de yttdız ve karayel
Atafen&de gûn tansı ve lodostan 2-4
yer yer 5. Ege apkJannda 6 kuvveân-
de saatte 4-16 yer yer 21 Ege açıkla-
nnda 27 demz m i hızta esecek. De-
niz mutadl dHgHıalKak. Dalga yûk-
Ufti 95-1, y«r yar 1 5 Ege açıkla-
nnda 2 metre dolayinda t>ulunacaK Van Gdlü'nde hava Az bu-
luttu ve açık geçecek Rûzgâr kuzey ve batı yönlerden hafif ara
sıra orta kuvvetfe esecek, göl kûçük dalgalı oiacak oörüş uzakfc-
j)ı 10 Km. dolayında bufcınacak.
Adana
/VJapazar
Adyanun
Afyon
AJn
Ankara
Antakya
Antalya
Anvm
AyHın
Bakkesr
Bıleak
Bmgöl
Bıths
Bakı
Busa
ÇvaMale
Çorum
Dmzti
A 36° 19° Dıyart)*r
Y 31° 17» Edme
A 36° 24° Eıznan
A 30° 13° Erzurom
A 27° 12° Eslaşel*
A 32°15°Gaaamep
A 31°22°G«estm
A 33° 21° Gûmuştane A
A 28°U°Hakk4n A
A 38°22°lspam A
B 34° 15° istanM Y
B 30° 15° bnw A
A 31° 18° tare A
A 29° 13° Kasamonu B
B 29° 12° Kaysen A
B 32° 15° KırUardı B
B 32° 20° Kor*a A
A 31° 12° Kûöüya A
A 35°23°Mdatya A
3«°22°Mansa
33° tt° ICItaaş
29°M°Mefsn
27° D°Mu0a
5M
37° 25° NİOde
24°W°0nlu
30°«°Samsjn
31°tt°SiKt
29°19°S«ıop
38°21°Sivas
26° 7°TekxxU0
30° 12° Irateın
29°10°iınce«
30°W°U$ak
32°«°Va/ı
32°15°Yazoat
33° 18° ZonguUak
A 37° 22°
A 36°21°
A 30° 22°
A 38° 22°
A 30° 14°
A 31" 13°
A 25° 18°
A 26° 16°
A 25° 19°
A 36°2B°
A 26° 17°
A 26° 11°
A 28° 19°
A 25° 17°
A 31° 17°
A 32° 15°
A 26° 12°
A 30° 11°
Y 29° 18°
ı butuOu
J klurt A-apk B-buluaij G4Jne0 K-tarlı S-ssi
BUIMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Arşiv. 2/Bir göz
rengi... Gelin olacak
kıza erkeğin verdiği
para ya da arraağan.
3/ Matem... Sıkıntı
venne, uzme. 4/ Bir
tür erkek deve... Ola-
nak. 5/ Namaz çağrı-
sı... Lityum elementi-
nin simgesi. 6/ Boru-
dan kol almakta kul-
lanılan bağlantı par-
çası... Iri ve tombul
kucak çocuğu. 7/
tpucu... Yahya Ketnal
Beyatlı'nın hece ölçü-
süyle yazdığı tek şiiri. 8/ Voleybol ve
teniste servis atışı sırasında topun fi-
leye değmesi... Tann. 9/ Eskiden kul-
lanılan bir çeşit devrik yakalı kiırk.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bilim kurumlanniD çalışmalan ile
ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı
dergi. 2/ tskambil oyunlannda kâğıt
atma sırası... Yoğurt, pekmez gibi ko-
yu şeyleri suyla inceltmek. 3/ Uzaya
göndcrilen ilk canlı olan köpek türü...
Cet. 4/ Bir meyve. 5/ Ucu yanık odun... Beyoğlu semtine eskiden
verilen ad. 6/ Bir nota... Madencilikle ilgili bir kuruluşumuzun kı-
sa yazıhşı... En kısa zaman süresi. 7/ Yabanü incir ağacına ve bu
ağaçlarda döllenmeyi sağlayan sineğe verilen ad... Otel, tiyatro gi-
bi yerlerde girişe yakın geniş yer. 8/ Gelincik çiçeği. 9/ Bir alay işa-
reti... Renyum elementinin simgesi.
60 YIL ONCE Cumhuhyet
Rontken mütehassısı
25 HAZİRAN 1930
Bir kısım doktorlarm
muayenehanelennde rontken ve saire
gibi ihtisas şubesine ait tesisat
bulundurdukları ve bu tesisata bizzat
çahştıkları Vahyi Bey isminde bir
kimyaker tarafından iddia edilmıştir.
Dr. Neş'et Osman Bey, dün bu
hususta demiştir ki:
"— Ortada ihtisas kanunu diye bir
kanun mevcuttur. Ve bu kanun
ihtisas şubelerini tasrih etmiştir.
Bunun haricinde iş yapmağa imkân
yokturî'
Dr. Fahrettin Kerim Bey de demiştir
ki:
'— İhtisas kanunu doktorlarm ihtisaslarını tayin etmiştir.
Rontken rnütehassısı olmıyan diğer bir şubenin mütehassısı
kendi muayenehanesinde rontken bulundurabilir ve kendine
ait işe ya muayenehanesinde bulunduracağı bir rnütehassıs
marifetile ve yahut kendisi bakar. BugUn bu gibi
muayenehanelerde kullanılabilecek pratik makineler vardır.
Yalnız bu mütehassıs rontken mütehassısı olmadığı için
başka doktorlann göndereceği hastalara rontken yapamaz.
Buna ihtisas kanunu mânidir. Avrupa'da bazı tanınmış
profesörler muayenehanelennde rontken cihazı
bulunduruyortar. Meselâ bir hastayı evvelâ muayene ettikten
sonra bir de rontkenle tetkik ediyor. Ancak bu doktoruu
halledemediği noktalarda gene mütehassısa müracaat etmesi
lâzınıdır!'
30 YIL ONCE Cumhuriyet
MBK yemin etti
25 HAZİRAN 1960
Milli Birtik Komitesi üyeleri bugün
B.M.M. salonunda törenle yemin
etmişlerdir.
Bakanlar, Devlet erkânı. C.H.P.
Tenel Başkanı tsmet tnönü, C.K.
A.P. Genel Başkanı Osman
lölükbası ve parti ileri gelenlerinin,
.ordiplomatiğ^n, basın mensuplannın |
ve kalabalık bir dâvetli kitlesinin
bulunduğu törene saat 18 de Devlet ve Hükümet Başkanı
Orgeneral Cemal Gürsel'in bir konuşmasiyle başlanmıştır.
Devlet Başkanı'nın konuşmasını mütaakıp yemin'e başlandı.
Ve ilk yemini Orgeneral Cemal Gürsel yaptı.
Geçici Anayasanın 2. maddesinde yer alan and şöyledir:
"Bir karşılık beklemeden, ahlâk, adalet, hukuk ve insan
hakJarı prensiplerinden ve vicdanî kanaatlerimden başka bir
sınırla bağlı olmaksızın kendimi Türk milletine adadım.
Vatanın ve milletin mutluluğuna ve milletin eğemenliğine
aykırı bir ülkü gütmiyeceğim. Demokratik Cumhuriyeti yeni
Anayasa'ya göre düzenlemek ve iktidarı yeni Meclis'e
devretmek ülküsüne bağlılıktan aynlmıyacağım. Bunun için
şerefırn, namusum ve bütün mukaddesatım üzerine
andiçerim!'
Orgeneral Cemal Gürsel'den sonra alfabe sırasiyle Milli
Birlik Komitesinin diğer üyeleri aynı andı içtiler ve uzun
ozun alkışlandılar. And töreninde Milli Birlik Komitesi
üyeleri şu sırayı takip ettiler:
Gürsel Cemal, Acuner Ekrem, Akkoyunlu Fazıl, Aksoyoğlu
Refet, Ataklı Mucip, Baştuğ Irfan, Baykal Rıfat, Çelebi
Emanullah, Er Ahmet, Erkanlı Orhan, Ersü Vehbi, Esin
Numan, Gürsoytrak Suphi, Kabibay Orhan, Kaplan Kadri,
Kaplan Mustafa, Karaman Suphi, Karan Muzaffer,
Karavelioglu Kâmil, Köksal Osman, Köseoğlu MUnir,
Kuytak Fikret, Küçük Sami, Madanoğlu Cemal, O'kan
Sezai, Özdağ Muzaffer, özdilek Fahri, Özguneş Mehmet,
Özgür Salâhattin, Özkaya Şükran, Solmazer Irfan, Soyuyüce
Şefik, Taşer Dündar, Tunçkanat Haydar, Türkeş Alparslan,
Ulay Sıtlu. Yıldız Ahmet, Yurdakuler Muzaffer.
Tören dolayısiyle B.M.M. binasının dışında da kesif bir
vatandaş kitlesi birikmişti ve vatandaşlar Devlet Başkanı,
Millî Birlik Komitesi üyeleri ve Bakanlar Meclis binasını
terkederken çılgınca alkışlıyorlar, içten gelen sevgi
tezahüratında bulunuyorlardı.
GEÇEN YIL BUGUN CumhuriYet
Ulusal tepki
25 HAZİRAN 1989
Bulgaristan'ın ülkesindeki Türk azınhğa uyguladığı baskılar
ve "zorunlu göç" uygulaması, dün üç partinin Taksim
Alanı'nda düzenledıği "Bulgaristan'ı Telin Mitingi"yle
protesto edildi. öğle saatlerinden itibaren ellerinde
Bulgaristan'ı ve Todor Jivkov'u protesto eden pankartlar,
afışler taşıyarak Taksim Alanı'nı dolduran on binlerce kişi,
çeşitli sloganlar attılar ve Jivkov'un resimlerini, kuklalarını
ve Bulgaristan bayrağını yaktılar. Miting sürerken alandan
aynlan üçer dörder bin kişilik gruplar Harbiye, Şişli -
Mecidiyeköy yönüne doğru ilerleyerek "AJlah Allah" sesleri
arasında ve tekbir getirerek Bulgaristan'ı protesto ettiler.
Helsinkı j
Lenıngrad
J Moskova
Ankara a
Tebriz
/•Sam
Kahıre •'-><-"
DUNYA'DA BUGUN
Amman
Alma
B«d*
Barratona
Basd
Bcjgrad
Btrün
Bonn
BriUsd
Budapeşe
C ı n m
Ceayır
Odde
FraMırt
Sme
Kakn
Kopenhag
KUn
Y 19°
A 38°
A 32°
A 39°
A 27°
B 18"
A 30°
Y 20°
B 20°
Y 19°
A 26°
B 22°
A 32°
A 41»
A 42°
D 20°
A 35°
Y 20°
A 36°
Y 20°
B 20°
A 36°
Lnvngnd
LondfS
Madnd
Mlano
MontrtaJ
Moskma
Mûnh
NeoVtork
Osto
Pans
Prag
Rıyad
Roma
Srtya
Şan
Tel * m
Tunus
Uarşon
Vıyana
Wash
Zûrlı
Y 32°
Y 20°
A 30°
A 29°
Y «f
Y 20°
B 18°
Y 24°
Y 18°
Y 19°
Y 19°
A 43°
A 27°
A 31°
A 38°
A 28°
A 36°
Y 20°
A 27°
B 22°
A 30°
B 18°
TARTISMA
Sakıp Bey'e duyurolıır!
PET; doğada 20.000 yılda yok olmaz, en kötü ortam olan
deniz dibmde bile 450 yıl zararlı özelliğini taşır, yakıldığmda
zehirli gazlar yayar, bazı türevlerinin kanserojen etkisi
nedeniyle, ambalaj olarak kullanıldığı gıda sanayiinde insan
sağlığının can düşmanıdır.
Diyorsunuz ki "Fabrikalannttzda iiretllen
saihkh PET şişderin, doğoya hiçbir zarar ver-
memesine ra|men_."
Bir kez üretilen PET, doğada, 20.000 yılda
yok olmaz, en kötü ortam olan deniz dibinde
bile 4S0 yıl zararlı özelliğini taşır, yakıldığın-
da zehirli gazlar yayar, bazı türevlerinin kan-
serojen etkisi nedeniyle, ambalaj olarak kul-
lanıldığı gıda sanayiinde insan sağlığırun can
düşmanıdır, üretiminde, petrol gibi sınırlı bir
kaynak tüketilmektedir, yine üretiminde -
örneğin, cam şise üretimine kıyasla- 5 kat fazla
enerji tüketilmektedir, tarım-balıkçılık ve tu-
rizm, katledUmektedir.
Yine diyorsunuz ki: "PET şisenin knllanı-
nu, bütün dun>adaki gelişmelere paralel ola-
rak iilkemizde de yaygııdaşmaktadır."
öyle mi? Bakahm öyle mi:
1- Avrapa'da PET şişe üreten fınnalara, çev-
reye verdikleri zarar nedeniyle vergi ytıkleme-
si yapılmaktadır. Bu vergi, PET üretimi ma-
liyet tutannı, cam üretimi maliyet tutanyla
eşitlediği için caydırıcı bir yöntemdir.
2- Avrupa'da üretici fırmalar, % 6 nisasu
katımıyla, plastiğe parçalanabilirlik özelligi ge-
tirerek yeniden kullanımını sağlıyorlar. Ancak
bu yöntem de plastiğin zararlı özelliğini gide-
rememektedir.
3- Bu felaketten kurtulma yolundaki dün-
ya ülkeleri, tesislerini; Meksika, Iübmuı,
Tiirkiye gibi ülkelere satmaya başlamışlardır.
Şimdi gelelim çöp konusuna. Evet, ulkemiz
bazı çıkarlar uğruna çöplük yapılmaktadır. Siz
bunu da iyi bilirsiniz.
1978'de kişi başına düşen çöp 720 gr. iken
1989'da kişi başına düşen çöp 1.200 gr. ol-
muştur.
1978'de kişi başına düşen çöp hacmi 3 It.
iken
1989'da kişi başına düşen çöp hacmi 7 lt.
olmuştur.
11 yılda ağırlık olarak artış oraru, *h 66
11 yılda hacim olarak artış oraru, V» 133
Bu çöp hacim yüzdesi artışuu da en çok pet-
lerinize borçluyuz.
YeşiUer Partisi'mleo
GÜNEŞ ERSOY
Sayın Ercüment Yavuzalp^e Yanıt
Emekli Sayın Büyükelçi o dönemde cereyan eden olayları biraz
daha dikkatli bir zihin süzgecinden geçirdiği takdirde, Eskişehir'de
rahmetli Menderes'ten terfisini talep ettiğini iddia ettiği o generalin
"tuğ" değil "tümgeneral" olduğunu anımsaması gerekecektir.
Gazetenizde yayımlanan Em. Büyüketct Er-
cüment Yavuzalp'ın hatıralannı içeren dizi ma-
kalede babamla ilgili hayal mahsulü iddialarda
bulunulmuştur. Bundan tam 30 yıl önce ve-
fat eden bir kişinin bu gibi polemiklere çekil-
mesi karşısında onun evladı olarak size bu
açıklamayı göndermeyi kendime bir görev ad-
dettim.
Emekli Sayın Büyükelçi o dönemde cereyan
eden olaylan biraz daha dikkatli bir zihin süz-
gecinden geçirdiği takdirde, Eskişehir'de rah-
metli Menderes'ten terfisini talep ettiiğini id-
dia ettiği o generalin "tuğ" değil "tUmgeneral"
olduğunu anımsaması gerekecektir. O dönem-
de Eskişehir'in en üst düzeyde komutanı olan
babam fsmail Hakkı Önel terfi olması için hiç-
bir dönemde ne rahmetii Menderes'in ne de
başka bir şahsın ilgi ve himmetine muhtaç ol-
mamıştır. O güne kadar geldiği tüm makam-
lara bılgj ve liyakatı ile gelraiştir. Aynı dönem-
de Harp Oknlu'ndan mezun olduğu silah ar-
kadaşlarının çoğu ondan daha aşağı rütbeier-
deydi ya da emekli olmuşlardı. 27 Mayıs'ın
Harbiyelilerinin babama Menderes'le birlik-
te geldiği Ankara'da layık gördükleri davra-
nış apoletlerine saldırmak olmuştur. Böyle bir
davranış karşısında her şerefli askerin yapa-
cağı tek hareket olan istifa yolunu seçmiştir.
Orduda 50 yıl hizmet ettikten (bu hizmetine
Yunanlılarla harp ettiği yıllar da dahildir. ts-
tiklal Madalyası hamilidir) sonra karşılaştığı
son budur.
Emekli oluşundan 1 yıl sonra arabasıyla
yaptıgı bir kaza sonucu annem ve ablamla bir-
İikte hayatını kaybetmiştir, aynı arabada bu
satırların sahibi de bulunuyordu. Allah'ın bir
lütfu sonucu agır yaralı olarak kurtuldum.
Sayın Em. Büyükelçi o dönemi yaşayan her
insan gibi yaşadıklarını gazetelerde neşrede-
bilir, ama şimdi hayatta olmayan ve doğal ola-
rak hiçbir tekzip imkânı bulunmayan kişileri
konu ederken hafızasını daha dikka:li çalış-
tırmasını beklemek o kişilerin birinci derece
yakınlarının şüphesiz en vazgeçilmez hakla-
rıdır.
DOĞAN ÖNEL
W.Gennan)
Yağmalanan Tarîhîmîz^ Vîdrîlen Geçmiş
Anadolu gibi üst üste yaratılmış pekçok uygarlığın izleriyle dolu
bir ülkeden, son birkaç yılda adeta mirasyedi coşkunluğu ile
tüketilen kültür mirası ve tahripçilikler hiçbir ülkede
rastlanmayan bir ölçüye ulaşmıştır.
Ülkemizin öteden beri tanık olduğu kültü-
rel soygunların en acımasız ömekleri şu ge-
çen birkaç yıl içinde yasandı. Ve ne yazık ki
üzticü boyutlara ulaşan tarih talancılığı artık
günümüzde bir "facia"ya dönüşmüştür.
Çağlar boyunca Anadolu topraklan üstün-
de yaratılan kültür değerlerini kaybetme kor-
kusu ise giderek toplumun bazı kesimlerinde
duyumsaruyor. Son yülarda Coımhuriyet'te yer
alan ve özgen Acar arkadaşımızın uğraşlanyla
açıklanan yağmacılık olayları ise Anadolu-
nun yasadığı korkunç kültürel erozyonu açık
secik olarak gözler önüne seriyor.
Doğrudan doğruya kamu kesiminin dikka-
tini çeken Karun hazinesi, Elmalı defınesi
olaylan ve son olarak da Kıbrıs'tan kaçınlan
mozaiklerin yarattığı şaşkınlık, bütün dünya-
nın, gözlerini Anadolu'ya çevirmesme neden
ohnuştur.
Çevre sonmlarının arttığı, termik santral-
ların tarihsel ve doğal çevreyi bozduğu günü-
müzde esasen seksenli yıllann sonlanna doğ-
ru açılan barajların yok ettiği antik kentler,
üzerinde durulması gerekli, belki de en önemli
konulardan biridir. Üzülerek söylemek gere-
kir ki kıyı yağmacüığı ile atbaşı giden ören yeri
talancılığı artık akıl aunaz, denetlenemez bo-
yutlara ulaşmış durumdadır. Dün olduğu gi-
bi bugün de yurdumuz eski eser kaçakçıları-
nın cirit attıgı bir yer konumunda. Köylere ka-
dar ulaşan kaçakçüık şebekeleri, anıtlan soy-
durtmakta, tümülüsleri açtırtmakta ve yüzler-
ce yülık kültür kahtımız (mirasımız) ilgisiz ve
acımasız ellerde yok edilmektedir.
Sorun, Anadolu geçmişinin, henüz doğru
dürüst incelenememiş kültürlerinin silinmesi
sorunudur.
Dogu ve Güneydoğu Anadolu bir yana, gü-
nümüzde Ege ve Akdeniz bölgemizde yoğun-
laşan bu talancılığm iç Egedeki görünümü de
hayli hızh bir ürmamş içindedir. Uşak ve Bur-
dur gibi illerde yasanan soygunculuk olayları
hızla büyüyen bir "iş" haline gelmiştir. O ka-
dar ki yaşanan enflasyonun geniş halk kesi-
mini etkiledigi günümüzde yoksul köylülerin
bu tür yağmalara itilmesi ve kullarulması da
üzüntü verici bir başka gerçek... Korunmasız
eskil (antik) kentlerde sürüp giden bu talan-
cılığın neleri alıp götürdüğünü düşünmek bi-
le kaygı vericidir Anadolu'nun geçmişine ta-
nık olanlar için...
Anadolu, zengin kültür karmaşasma ve
renkli çeşitliliğine karşın ne yazık ki son bir-
kaç yılda yağmadan, hem de felaket denecek
bir yağmadan çıkmışçasına görüntüler sunu-
yor insanhğa...
Kültürel değerlerimizin ve anıtlanmızın bü-
tün dünyada topladığı haklı ilgi, yine seksen-
li yıllann sonunda bütün müzayedecilerle, mü-
zecileri ve koleksiyonculan Türkiye'ye çekti.
Ve bundan sonra kültür kalıtı talancılığının
"facia" boyutlarına ulaşan durumu, soygun-
culara hedef olan yörelerde hayret verici bir
bitirilme ve eritilme çılgınlığını da kendiligin-
den yaratmış oldu.
lşte Anadolu gibi üst üste yaratılmış pek-
çok uygarlığın izleriyle dolu bir ülkeden, son
birkaç yılda adeta mirasyedi coşkunluğu ile
tüketilen kültür mirası ve tahripçilikler hiçbir
ülkede rastlanmayan bir ölçüye ulaşmıştır.
Sanat eseri hırsızlanmn, şebekelerin cirit at-
tığı eskil yerleşmelere yakın yerlerde köylünün
işi gücü bırakıp ellerine geçirdikleri metal de-
dektörlerle nekropollerikazmaladıklan ve bul-
duklan eserleri doymak bilmeyen bu piyasa-
ya aracılarla sürdüklerini artık uzmanlar da
kabul etmektedirler. Ancak gariptir ki ilgili-
lerin duyarsızlıkları da aynı ölçüde artmak-
tadırr
Kıbns'tan 1979 yıhnda kaçınlıp da Ameri-
ka'ya 20 milyon dolara satümak istenen dört
mozaik ile ilk kez ilgilenen ve bunlan Cum-
huriyet'te açıklayan özgen Acar'ın araştırma-
larına ve yazdıklanna bir polisiye olay (!) gözü
ile bakan ve o açıdan algılayan ilgililerin ses-
sizliğine ne demeli? Seksenli yıllann öğretti-
ği ve yaşattığı gerçek şu olmuştur: Duyarsız-
lık. Ve yine bugün yaşanan gerçek, yazık ki
geçmisimizin araştınlmadan silinip gitmesi so-
runu. Kaası ve araştınlması yapılamadan var
olan kültürlerin yok edilmesinden daha üzün-
tü verici şey ne olabilir ki?
Bu sözünü ettiğimiz gerçeklerin en canlı ör-
nekleri baraj yapımı sırasında yasanmıştır ve
yaşanmaktadır da! Ülkemizde yapımı planla-
nan 140 barajdan ancak 6 tanesinde arkeolo-
jik araştırma yapıldığını, konunun uzmanla-
n belirtiyor. Peki, baraj suları altında kalan
kültür değerlerimizin ne olduğunu merak eden
yok mu?
Ister baraj yapımı nedeniyle dozerlerle kat-
ledilen eski kent kalıntılan olsun, isterse yok
edilen pek çok öbür örnekler olsun, bütün bu
yok etme girişimlerinde kamu kuruluşlarımn
da paylanm aldıklan bilinen bir gerçek.
Bugün binlerce yülık kültür kalıtımızın top-
rak üstünde kalan örneklerinin çok kötü ko-
rundukları, toprak aJUnda kalanlannsa kıyı
yağmacılığı + insaatlaşma ve su kanalı dö-
şeme, yol açma gibi nedenlerle göz göre gö-
re eritilişini bilim adamları da kabul ediyorlar.
Böylece birçok kültür kalıtı kim vurduya git-
mektedir. Esasen işin daha da kötü yönü dev-
lete ait kuruluşlann katılmasıyla yaygınlaşan
tarihsel alan yağmacüığıdır.
KarayoUannın yol yapımı sırasında ortaya
çıkarıp kaşla göz arasında dümdüz ettiği tü-
mülüsler ile DSl'nin nekropol (mezarhk) alan-
lannı yok etmesi artık olaylann "facia" bo-
yutuna çıkışını doğruluyor. Ve acı gerçekler
durmadan yinelenip gidiyor.
Bugün Anadolu'nun zengin kültürel harita-
sı ile arutlarıru ve ören yerini tam olarak kap-
sayan bir sayımı (dökümü = envanteri) bÛe
yok. Kültür ve doğa varlıklarını koruma baş-
kanhğının 3252 adet olarak saptadığı höyük,
tumülüs ve SİT alanlannın, sanüanın da üs-
tünde olduğunu uzmanlar belirtiyorlar.
Issız dağ başlarında, yıllar yılı tescili yapıl-
madan nasılsa ayakta kalmış ve ancak son yü-
larda farkına varüıp sayılan ören yerlerimizin
peşi sıra bereketli Anadolu toprağının gizleri
içinde açılıp da keşfedilecekleri zamaru bek-
leyen, unutulmuş daha nice eski kent yıkıntı-
sı vardır. Bunu anlamak için Ramsay ve Kie-
pert atlaslan insana çok şey anlatır gibidir. Ve
her şeye karşın Anadolu, gizlerini önemle ko-
rumaya çalışmaktadır.
Bugün kim ne derse desin, toprak üstündeki
aıutlarımızı doğru dürüst koruma konusun-
da daha çağdaş ve daha duyarlıkh yaklaşım-
lara gereksinim var. Ulusal ilgisizliğimiz kar-
şısında yok olup giden, definecilerin elinde eri-
tilmeye terk ettiğimiz yüzlerce, binlerce am-
tm durumu da yazık ki belli değüdir. Ürkü-
tücü, tasalandıncı yön ise, gelecek on yü içinde
neler olup olmayacağı korkusudur. Yağma-
lanan kültür mirasıraızın ardından Anadolu
1
nun çoraklasmış görünümü bugün ancak ko-
nu Ue ilgilenen uzmanlann, rnüzecilerin, ar-
keolog ve sanat tarihçüerinin ilgisini çekmekte
olan bir gerçek değildir. Daha da önemlisi,
Türkiye'ye meraklı, kültürümüze ügi duyan
binlerce yabancırun bu kortular karşısında şaş-
kınlığıdır.
EROL ÖZKAN
Sanat Taribçisi
Fotoğraf Yazarını Anymrl
Hiçbir şey bir anda keşfedilmeyeceğine göre çağm sanatı
fotoğrafı fark edecek kamu ve özel kuruluşlan, şahıslan,
koleksiyonculan ve yayıncüan, zaman içinde harekete
geçirecek olan fotoğraf yazıları değil midir?
Ülkemizde fotoğraf sanatuun hak ettiği ilgiyi
görmediğini ve Bab ülkelerinde fotoğrafa veri-
len değerin diğer sanat dallarından farklı olma-
dığmı söyleyen, eli kalem tutan usta kadrolan-
mız bu duyarsızbğm yaratılmasında kendi pay-
lannın da olabileceğini hiç düşündüler mi aca-
ba?
Bir fotoğraf müzesinin hâlâ kurulamamış ol-
ması, sanat fotoğraflarının koleksiyonlara gire-
meyisi, dahası yayguı olarak fotoğrafın satın alı-
nıp duvarlara asıJmayışı kamuoyunun bilgi ek-
sikliğinden kaynaklanmıyor mu? Peki, bilgi da-
ha çok okumakla elde edildiğine göre bu konu-
da yeterli yayın var mı? Yok! Gazetelerde veya
dergüerde fotoğraf etkinlikleri (sergi-gösteri-
ulusal ve uluslararası öduUer vs.) hakkında gö-
rüş ve eleştiri getiren yazılar yayımlanıyor mu?
Ne yazık ki yok denecek kadar. Nedeni, bir elin
parmaklannı geçrneyecek sayıdaki fotoğraf ya-
zarlanmızın ilgisizliğinde yatıyor.
Oysa sergi açıhşlannda, dost sohbetlerinde,
söyleşilerde yakınanlann başında da yine onlar
geliyor!
Ağlamak yerine neden oturup yazmazlar? Ne-
den tartışma ortamı yaratmazlar? Fotoğraf ya-
zaruun gökten zembille ineceği sanılıyorsa, soy-
leyecek sözüm yok.
Hiçbir şey bir anda keşfedilmeyeceğine göre ça-
ğm sanatı fotoğrafı fark edecek kamu ve özel ku-
ruluşlan, şahıslan, koleksiyonculan ve yayıncı-
lan, zaman içinde harekete geçirecek olan fotoğ-
raf yazılan değü midir?
Yoğun cabalar, uzun uğraşlar, maddi ve ma-
nevi özveriler sonucu ortaya çıkanlan yapıtlar ser-
güendiktcn sonra görevlerini tamamlamış mı ohı-
yorlar? Bu sorunun yanıtı hayır olmah...
Ağır ama bilinçli adımlarla fotoğraf dünyası-
na girmeye başlayan gençlerin yolunu açmak ve
sanat adına verdikleri uğraşın boşuna olmadığı-
nı görmeleri için yeterli nedenlerin başında fo-
toğrafın konuşulması, yazüması ve tartısüması ge-
liyor...
Fotoğraf yapan, fotoğraf okutan, fotoğraf dü-
şttnen ve fotoğrafı araştıran yetkin kadrolann
özeleştirilerini de yaparak artık kalemlerine sa-
nlmalarını beklemekle fotoğrafa gönül verenler
olarak acaba çok şey mi istemiş oluyonız!..
ARAMİS KALAY Fototnfçı
F
Doğan
16O78
1. Hamur kağıda çok
OTO K
50 Tl_
Copy
28-160 66 52
temiz
OP
Ortabahçe
N<x6OBeq
Cad.
K A D K Ö Y ÖCİNCt SULH HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN
1985/346 v«say««
KadıkOy Yusuf KâmU Paşa Sokak, Onlar Apt. D. 9 No: 10 ayıh yerde ika-
met eden Oznur Şener ve Şajlunbakkal Bihm Sokak, Bilim Apt. No: 17, D.
2'de ikamet eden MUnevver Şener Şarman, her ikisi birükte eski vaıi Sevim
Şener'in vefatı nedeniyle Mehmet Sami Şener'e vasi tayin edilmiftir.
Keyfîyct ilan ohınur.
POUTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Geçen Günlere Doğru...
Hasan Âli Yûcet, bir dönemin en ünlü bakanlarından biriydi.
Dolu bakan vardı, ama Hasan Âli Yücel gibi değil. Sadece yap-
tığı işlerte değil, tutum ve davranışları ile başında yer alırdı. Par-
tisinden ve siyaset arkadaşlarından onca ilerideydi ki, bir gûn
partisi ve arkadaşları onu yerinde kodular, kendileri gerin gerin
gitmeye başladılar. Hasan Âli Yücel'in ırkçı ve Turancılarla ka-
pışması hâlâ unutulmamıştır. Hasan Âli, Can Yücel'in babası-
dır, ama bunca kitabın da sahibidir.
Hasan Âli için sesi gûzel derjerdi, duyardık. Çok güzel Kuran,
mevlit okur, şarkılar söyiermiş. İki de şarkısı var, radyolarda oku-
nur durur. Biri şöyle başlar
"Sen bezmimize geldiğin akşam neler olmaz."
Bir dedikodu, inönü'nün annesine mevlit okumuş da ondan
ötürü bakan yapmışlar. Doğrusunu kendinden öğrenelim:
"Soz sırası gelmişken aklı başında sandığım bazılannın ba-
na kadar sormalarına konu olan bu olayı da açıklayayım. Güya
ben, İnönü'nün validesine mevlit okuduğum için bakan olmu-
şum! Bunu soran bir zata şöyle cevap vermiştim. Peki, öyle ol-
sun, mevlit okuyup bakan olmuşum. Ben de size sorayım. Niye
bir hatim indirip başbakan olmamışım? Tabii cevap aptalca bir
sırrtma"
Bir de Atatürk'le srfır oyküsü vardır Bir gezide Atatürk yanın-
dakilere, "Srfır nedir?" diye sormuş, kimse yanıt verememiş. Bu
sırada, srfır nedir sorusuna Hasan Âli Yücel, "Sizin yanınızda
benim." diyesi olmuş. O dönemde AtatünVün yanında srfır ol-
maya kim can atmıyordu ki!
Hasan Âli Yücel tek başına ırkçı ve Turancılara karşı iyi bir sa-
vaş verdi, yılmadı, yorulmadı. Bu savaşta, çevresinde görünür-
de çok kişi yoktu. Milli Eğitim müfettişliğınden başlamış, genel
müdürlük, milletvekilliğı, bakanlığa değin uzanmıştı. Birdenbi-
re kendini yapayalnız buldu. Geçim derdi, yaşama savaşı dağ
gibi karşısına dikelmişti Nasıl kalkacaktı altından, bir dayanağı
da yoktu. Turancılan, ırkçılan, gericileri yenmişti, ama geçim sı-
kıntısını da yenmek gerekiyordu. Bir gün Akşam gazetesi Baş-
yazarı Necmettin Sadak'a rastlıyor. Necmettin Sadak, bağlı ol-
duğu partinin so) kanadında görünürdû. Sağ kanattaki derebe-
yi kalıntısı tipleri, laisizm düşmanlanm sevmezdi. Onlara karşıydı,
hatta sosyalistti denebilir. Hasan Âli Yücel'e komünist diye sal-
dınldığı günlerde Necmettin Sadak,
"Gel senmle bir dergi çıkaralım. Adına devtetçi fSan değil, doğ-
rudan doğruya sosyalist diyelim."
Dergiyi çıkarmıyorlar, ama Hasan Âli Yücel, İş Bankası'nın küt-
tür danışmanı oluyor O yıllarda kültür adına yayımladığı yerti ve
yabancı kitaplar bugün kitaplığımızın değerleridir.
Şimdi bıyografısine bakıyorum da genç diyebiteceğimiz bir yaş-
ta, 65'inde ölmüş (1987-1961). Belki 1960 yılı 27 Mayısı'nı gördü-
ğünde kıvanmıştır.
Çocukluk anılarını yazmış, bunca iş arasında buna vakit bu-
labilmış. Dedelerinden baslayarak kimin nesi, kimin fesi oldu-
ğunu hatırladığı oranda bir bir yazmış. Can Yücel'i yormak is-
tememiş.
ibnül Emin Mahmut Kemal'in anılarında okumuştum. Tanış-
dıklarında, "Posta nazırının torunu değil misin?" diye soruyor-
du. Şimdi 'Geçtiğim Günlerden' adlı kitabında (İletişim Yayınla-
n) bu nazırlık iyice belli oluyor. Bakanltktan düştükten sonra Curn-
huriyet'te, Dünya'da, Vfeni İstanbul'da yazılarını, soytesilerini okur-
dum. Bir yandan da krtapları çıkardı. Nasıl vakit buluyor da bun-
ları yazıyor diye şaşardım. Bundaki gızi dostum, oğlu Can Yû-
cel'den öğrenelim:
"... Ancak 1950'den sonra sabahlığını grydi, terliklerini geçir-
di ayağına, büyük bir haksızlığa uğradığının acısını içine göme-
rek. Boş oturmadı, yazılar yazdı, topiantılara katıldı, yaptığı işle-
rin doğruluğunu saptayıcı eylemlere girişti. Yine aklı geniş dün-
yadaydı, kitlelerle el ele yaşamaktaydı. Ben onun asıl arkadaşlı-
gını 50'den sonraki menkup devresinde okurdum diyebılirim."
Âli Yücel, her yüzyılda zor yetişen aydınlardan biridir.
CAUSANLARIN
SOMILARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
u
Zarardan Kim Sorumlu?"
SORU: 3201 sayılı yasaya göre 1987 yıhnda emekli olmam
gerekirken 4S0 günliık yanlış hesaplama vuzünden mab-
kemelik oldum ve açtığım davayı kazandıın.
1 lemmuz 1989 tarihinde emekli oldum. 198 bin 520
lira aylık bağlandı. A>nı j-asadan yararteıup benden daha
az döviz odeyip emekli olan arkadaşlaria aylıklanmız
arasında ak}himde 50-60 bin lira fark var. Ayugımı he-
saplayan uzmana durumu anlattıgımda, yurda kesin dö-
nüs yaptokun sonra asgari ücretle 320 gün çauşmam
bulunduğunu, ayrıca 1987 yıhnda yatırnuş oldutum
2340 doların kunınun o gün 830 TL olduğunu, davayı
kazandıktan sonra yadrdığım 450 dolann ise 2.130 TL
üzerinden hesaplandıgım ve farkın bu dolar karu yi-
zündeo oluştuğunu söyledi.
tlk başvurumdan emekli olduğum gine kadar geçen
siire 2 yıl ve bu süre zarfında aylık almış degilim. Eger
emeklilik ayhğı besabında dolann kunı da etken olu-
yorsa, yapüan yanlışlıgın ceremesini neden ben çekcyun.
Bana yanlış bilgi verilmesi sonucu ağradıgım zarardan
kim sorumlu?
R-T.
YANIT:3201 sayılı yasaya göre "Sosyal güvenlik kuruluşlannca
döviz ile değerlendirüecek sürelerin her bir günü için tahakkuk et-
tirüecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarı bir dolardır.
Uygulamada borcun yatınldığı günkü dolann Türk Lirası ola-
rak karşıhğı esas alınmaktadır. Türk Lirası'aın her geçen gün de-
ğer yitirmesi sonucu dolann değer kazanması, yurtdışı
borçlanmalannda, bağlanacak yashhk aylıklannda eşitsizliklere ne-
den olmaktadır. Bugün son 5 yılın primlerini her gün için 1 dolar
karşıhğı 2.650 TL'den ödeyen, kuşkusuz bir yü önce borçlananla-
ra göre daha kazançlı çıkacak ve daha fazla yaşlüık aybğı almaya
hak kazanacaktır.
Yanlış bilgi verilmesi sonucu zarara uğrayan sigortalımn, bu za-
rarını kim karşüayacaktır? Bu sorunun yanıtını, Yargıtay Onuncu
Hukuk Dairesi'nin 22.4.1985 tarih, 1985/2211 esas ve 1985/2581
kararına bırakalım.
* "(..) Davacı, yaşlüık aylığına hak kazanma konusunda kuru-
mun gerekli bilgileri sağhklı bir biçimde verme yükümlülüğünü
yerine getirmeyerek yanhş bildirimde bulunması sonucu, bu ceva-
ba güvenerek yaşlüık aylığı bağlanacağı inancıyla işinden ayrüma-
sından dolayı uğramış olduğu zarann giderilmesini istemiştir. (...)
Kurumun haksız eylemi sonucu davacımn mal varlığında husule
gelen zarann davacıya bağlanması gereken yaşlüık aylığı olduğu
açıktır. Başka bir anlatımla, kurumun cevabı yamltıcı nitelikte ol-
masaydı, davacınm mal varlığında gelecekte ortaya çıkacak çoğal-
manın, yaşlüık aylığı tutarı kadar olacağı kuşkusuzdur. Böylece
zarann ve tazminatın belirlenmesinde, davaaya olağan olarak bağ-
lanması gereken yaşlüık aylığına ilişkin kazanç miktanrun göz
önünde tutulraası gerektiği ortadadır. (...)"
* Kaynak: 1) Yargıtay Kararlan dergisi temmuz 1985, sayfa 1003.
2) Yasa Hukuk dergisi ağustos 1985, sayfa 1137.
REYHANLI tCRA DAİRESİ
Dosya No: 1989/342
Menkul teslimine veya gayri menkul tahliye ve teslimine dair
İCRA EMRİ
1- Alacaklımn ve varsa vekilinin adı, soyadı ve ikametgfihı: Mali-
ye Hazinesi - Reyhanlı vekili Hatay iK Muhakemat MüdürlOğü Hz.
Av. Abdülkadir Güllü - Antakya.
2- Borçlunun ve varsa kanuni temsilcisinin adı, soyadı ve ikamet-
gâhı: Rüştü özbilen, Remzdye, Sait, Turhan, Burhan, Hasan, Kon-
cagül özbilen. Hamda Köyü - Reyhanh.
3- llamı veren mahkeme ve ilamuı tarih ve numarası: Reyhanh As.
H. Mah.'nm 2.6.1988 gun ve 980/171 E, 1988/208 karar sayüı ilamı.
4- Talebin neden ibaret olduğu: Reyhanh Uçesinin Hamda köyün-
de kain 52 parsel sayüı gayri menkulün 37.625 m"lik kısnumn tahli-
ye ve teslimi.
Yukanda yazıh 7 günlü işbu icra etnrinin tebliği tarihinden itiba-
ren yedi gün içinde (tahliye) ve teslim etmeniz, bu müddct içinde (tah-
liye) ve teslim etmezseniz tetkik merciinden veya ait olduğu
mahkemeden yahut Yargıtay'dan icranın geri bırakılmasına dair bir
karar getirmezseniz tc.lf. K.'run 24 ve 26. maddeleri gereğince ilam
hükmünün zorla icra olunacağı, (teslimine hükmolunan mal yedinizde
bulunmazsa ilamda yazıb değerinin alınacağı bu değer ödenmediği
takdirde, ayrıca icra emri tebliğine hacet kalmaksızın haciz yolu Ue
icra olunacağı) ihtar olunur.
(lc. lf. K. 24, 26) 13/10/1989
Basın: 26970