26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 HAZÎRAN 1990 CUMHURÎYET/17 HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGUN meteorolojı Genel Müdüriü- ğü'nden alman bilgiye göre yur- dun kuzeydoğu kesimleri parçaiı bulutlu, Doğu Karadeniz'in doğu- su ile Doğu Anadolu'nun kuzey- doğusu sağanak ve gök gürültü- lû sağanak yağışlı. dığer yerler az bulutlu ve açık geçecek HAVA Sl- CAKLIĞI artacak. RÜZGAR Kuzey ve doğu yönterden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Denizlerde rüzcâr: Akdeniz'de gdnbaüsı ve to- dos. diğer denizterımızde yıldız ve karayelden 3-5 kuvvetınde saatte 10-21 deniz müi hızla esecek. V&ı Gölü'nde hava az bulutlu ve açık Mana Adapazan Mıyaman A/yon Ajn Ankara Antalya Artvın geçecek. Rûzgâr kuzey ve doğu yöntenjen hafrf, ara sıra orta kuvvette esecek. Gol kûçük dalgalı olacak. Görüş uzaklığı 10 km. dolavında bulunacak. Çonjm Deıizf A 3Z°20°(*yart>ahr A 32° 17° Edırne A 35° 17° Erzıncan A 26° 10° Efzurum A 26° 12° Estaşehır A a r 14° Gaaaniep A 30°21°Sresun A 33°'20° Gûmüşhane Y A 26°W°Hal*ân B A 34°Wlsparta A A 33° 1S° İstanbul A A 30° 14° Bmır A A 30° 14° Kare Y A 30° 13° Kasaraonu A A 28° 10° Kaysen A A 32° 16° Kırt&rei A A 32° 18° Konya A A 30° 12° kuötıya A A 32° 18° Maıatya B 32° 16° Marasa 32° 15° K.Maraş 28° 13° Mersm 24° 8°MuJla 30°13°Muş 36° 18° Nifcle 26»16°(Wu 23°10°Ri2B 29° 13° Samsun 29° 14° Sıırt 30° 16° Sınop 33°19°Sıvas 25° 10° fetanlsO Z9° 10° fataon 28°Wbni 31° 17» Usak 29°WVan 30°12°1tesat 3O°16<'Zongvldak A 32° 18° A 32° 18° A 28° 21° A 33° 18° 8 29° 14° A 29° 13° A 26° 17° V 26° 17° A 29° 18° A 33° 16° A 29° 18° A 26° 13° A 32° 15° Y 25° 16° B 30° 15° A 28° 11° B 23° 11° A 30° 14° A 28° 16° b u l u l l u DUNYA'DA BUGUN Amsteflhm Y Amman Atna Baıcalona Bac! Mgrad Botn Bom Brûksel Budaoeş* Cenevre C e s * ' Ckkfc Dutai FranMurt Gin» Krt* «an laftosa A A A A V A Y Y Y • B Y B A A Y A 9 A Y V A 21° 33° 29° 38° 30° 26° 30" 28° 24° 20° 29° 28° 31° «y 45° 27° 31° 20° 33° 23° 24» 32° Lımngrad Dndra Madnd Mtano MomreaJ Mosiova Mûnih New>brtı Oslo Pans Prag ftyad Roma Salya Sam İmus Y*5ow Veneddt Vrfara B Y B Y Y B Y A Y Y Y A A A A B A Y B A W»twıgtonA Zürtı • Y 21° 22° 29° 28° 28° 20° 28° 28° 18° 19° 28° «°29° 28° 38° 27» 38° 20° 28° 24° 30° 26° BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 1/ Postu için avlanan, yumuşak ve gümüş rengi tüyleri olan ke- mirici hayvan. 2/ Ot- lak... Gece yapılan si- nema ya da tiyatro gösterisi. 3/ Genellik- le tahıl ölçmede kul- lanılan bir ölçek... Teknelerle suyun di- binde sürüklenerek çekjlen geniş ağızJı balık ağ). 4/ Notada durak işareti... Bir raakyaj malzemesi. 5/ Teklj ikinci kişi adilı... Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer. 6/ Çevrebilim. 7/ Sözleşme... Bazen üzerine un bile seri- lir. 8/ Bir sözü gerçek anlamının an- laşılmasına engel bulunmadığı bir du- rurada baska anlamda kullanma sana- tı. 9/ Verrae, ödeme... "Çok sarhoş" anlammda argo sözcük. VUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yağı alınmış süt ya da yoğurdun kaynatılmasıyla elde edilen bir tür pey- nir. 2/ Gözün rengini veren tabakası... Pokerde, birbirini izJeyen ayn renkte beş karta verilen ad. 3/ Hiç, sıfır... Kimi yemekJerin üze- rine dökülen terbiye. 4/ Yaprakları sebze olarak kulianılan bir bit- kı. 5/ Ouman Iekesi... Yaratıcısının adı bilinmeyen yapıt. 6/ Susa- murundan elde edilen post... Demokratik Almanya'da bir kent. 7/ Uçurum... Titan elementinin simgebi... Bir hayvan. 8/ Koku... Is- tenilen nitelikleri taşıyan. 9/ Yabana... Oelin başlıği. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Peynir ile ekmek 21 HAZİRAN 1930 Doktor Mazhar Osrnan Beyin yeni yemek listeleri ve peynir ile ekmeğın de çok iyi bir gıda olduğu hakkındaki izahatı * üzerine maruf doktorlar muhtelif mütaJealar beyan etmişlerdir. Tıp Fakültesi fiziyoliji müderrisi Dr. Kemal Cenap Bey bu hususıa demişt/r ki: "— İnsanların gıdası mes'elesi pişirme san'atı .ile tekâmül etrniştir. Insanlar iüc zamanlarda meyva, ot, sebze ve bu gibi şeylerle beslenmişler böyle olduğu halde iyi bir gıda aJabilmişlerdir. lnsanın gıdai ihtiyacı muayyen bir kalori alabilmektir. Mutedil iklimde yaşıyan bir insanın günde muhtaç olduğu kalori miktaıı (200) dür. Bu ihtiyaç çalışma nisbetinde artar. Binaenaleyh herkese ay.ni evsaiı haiz ve ayni miktarda gıda tavsiye etmek doğru cdamaz. Ancak Mazhar Osman Beyefendi arkadaşım umumiyetten bahsediyor ve bir çok hususlarda hakkı da vardır. Mazhar Osman Beyin sabahları larhana çorbası Kaplıcaların kraliçesi VİŞİ (VICHY)n , , '•K\\ııf.-c3i,ı.ıj: •£!•—•' Hi'l-JML ı IIHMKI. ı •• l-UN:i itiyat etmesini çok güzel buldum. Anglo - Sakson'larda sabahlan yulaf çorbası yerler ki iyi bir çorbadır. Peynir ile ekmek yenildiği halde bunu tamamile hazmederek gıdai unsurlarıru da imtisas edebiJecek bir mideye raalik olunursa bunlarda gıdadır. Fakat rniktar fazlaca olmalıdır. Mide daima ayni $eyi alırsa vurifesini ifa edememeğe başlar. Onun için yemeklerin nev'ini değiştirmek te lâzımdır. Ancak etli, sebzeli ve hamurlu yemeklere de ehernmiyet vermek lâzımdır Bu listeler iktisadî listeler olarak tesbit edilebilir" 30 YIL ONCE Cumhuriyef Bakanlar Kurulu 21 HAZtRAN 1960 Devlet Bakanlığı'ndan tebliğ edilmiştir: "Bakanlar Kurulu 20.6.1960 pazartesi günü saata 16 da toplanmış ve 19.30 a kadar çalışarak gündemindeki muhtelif konuları müzakere ve karara bağlamıştır. Bu cümleden olmak üzere: 1) Ziraî ve sınaî kredilerin ziraî ve sınaî istihsale yardım edecek şekilde kullanılmasını temin edecek tedbirlerin almması ve bu kredilerden ilgililerin faydalandınlmalan için gerekli tetkiklerin kısa bir zamanda bitirilmesi. 2) Merkez Bankasında çalışmak üzere milletlerarası şöhreti haiz bir Amerikalı uzmanın getirtilmesi. 3) Millî korunma kanununun kaldınlması ve millî korunma suçlannın affı için gerekli kanunî tedbirlerin almması, kararlastırılmıştır. Bakanlar Kurulu 22.6.1960 günü çalışmalarına devam edecektir. Çalışma Bakanı Çalışma Bakanı Prof. Cahit Talas'ın bugün İşçi Sigortalan Kurumu Genel Kurulunda yaptığı konuşma şöyledir: 27 Mayıs inkılâbı ile isbaşına gelen yeni hükümetin başlıca gayesi vazife göreceği devre içinde devletin teşrii organı yani Millî Komite ile elele vererek memleketimizde ana insan hakları ve hürriyetlerini tesis etmek P r o f - C"1 "1 T » l a s ve batılı anlammda bir demokrasi hayatmın zaruri kıldığı bütfln müesseseleri sağlam temeller üzerinde kurmaktır. Bugün burada başlangıcı 1945 yilına inen sosyal sigorta müessesemizin geleceği üzerinde fikir teatisinde bulunmak, geçmişin tecrübelerinden ilerde nasıl faydalanabiieceğimizı görüşmek ezeli bir derdi olan "yann" endişesine son vermek, başka bir değimle bu memlekeîte yaşayan irtsanları ihtiyaç korkusundan azade kılmaktır. Bunu yapabilmek de müessir ve şâmil bir sosyal güvenlik sistemini tesis ile mümkündür. GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet Pay yarışı \\ HAZtRAN 1989 îilah ve mermilerin ithal ve satışına ilişkin yönetmeliğin lesmi Gazete"de yayımlanmasından sonra başkent, silah icaretine "soyunan" kişi ve kuruluşlann yoğun trafiğine ahne olmaya başladı. Silah ve mermi ithal izninin, "Türk 'olis Teşkilatını Göçlendirme Vakfr'na verileceği öğrenildi. 'akfın silah ve mermi ithalini, yabancı silah firmalarının urkiye mümessilliklerine komisyon ödeyerek erçekleştireceği belirtildi. Aralannda ünlü müzisyen Durul ience, televizyondaki "Gecenin Konuklan" programının ınucusu Aziz Cstel, Koç Holding'in dış ticaret firması ofisa'nın da bulunduğu kişi ve kuruJusların tnümessilliklerini" yaptıkları 'Colt', 'Beretta', 'Smith 'esson', 'Browning' marka silahların ithal edilmesi :sinleşti. TARTISMA Bush Yanılgı Içiodedir Ermeni sorununun haksız ve gerçek dışı iddialarla gündemde kalmasında, Senatör Doyle gibi Başkan Bush da yanılgı içindedir. Ermeai asılb bir Türk vatandaşıyım. Ancak "Ben Torkünr derken her zaman şeref, gurur ve mutİuluk duymusumdur. tnanıyorum ki Tür- klye'rade yaşayan benim düşüncemdeki Ermeni asıllı vacandaşlanmız çoguniuktadır. Iscemim, seshni Sayıa Senatör Doylc'a ve Sa- yın Başkan Buslı'a duyurabıîmektir. Sayın Sena- tör Doyle ve Sayın Başkan Bush, Amcrika'daki Ermeni cemaatinin bos ve lutarsız, delilsiz ve ispatsız iddıalannı dinleyerek onlara yardıroa ol- makta büyük gayret göstermektedirler. Anılan ki- şilerin bu çabalan, gerçek ve doğru bir temele da- yandırılsa elbette ki kutsal bir görev sayılacak- tır. Ancak davalannı destekledikleri Amerika- daki fanatik Ermeni cemaatini acaba iyi tanıya- bümişler midir? Hiç zannetmiyorum. Ama ben tamyabilmeleri için bir parça olsun yardımcı ol- mak istiyorum. Çok basit. Kendileri herhangı bir Ermeni asıllı Amerikan vatandasına kimlikleri- ni sorsunlar. O kişiler ki Amerika Birieşilt Dev- ktleri onlara vatandaşlık hakkı vermiş ve kendi- lerine eşitlik tanunıştır. Içlerinden hiçbirisi ka/- TDK ve Gerçekler Onarımlarla ilgili işler yasa ve yönetmeliklerin öngördüğü esaslar çerçevesinde yürütülmüştür. Kurumun bütün hesapları her yıl en ince ayrmtısına kadar Sayıştay denetlemesinden geçmektedir. Gazetenizin 31 Mayıs 1990 günlü sayısının 13. sayfasında Mustaf» Ekmckçi imzasıyla çı- kan "Devenin B«^i-." başlıklı yazı, Türk.DU Kanunıı Yttrütnıe Kuralu'nda görüşülmüş ve asağıdaki hususların açıklanması uygun bu- lunmuştur: Söz konusu yaada Tiirfc Dil Knnıma ile il- gili gerçek dışı birtakım suçlamalar ileri sü- rülmüştür. Bilimsel çalışmalarla ilgili olarda- rın cevapları dergi ve yayınlarımızda verilmiş ve bundan sonra da verilmeyr devam edilecek- tir. tdari ve mali konulardaki suçlamalara ge- lince: Yapılışından beri hiçbir bakım ve onanm görmemjş olan konferans saJonu, kütüphane, çalışma ve toplantı odalannın onarılması ka- çuulmazdı. EJer bu onanrniar yapılmamış ol- saydı, "Ncdca OMnuduuı?" sekünde bir eleştiri karjısında kalınabilirdi. Bütün bu bakım ve onanmların bir bölü- mü MUli Etftim BakMnhp G«d Teknik ve Eo- düstri Meslek Lisesi MödSriügü ve Hacctte- pe Üalvcnitefi vakıflanna bagiı Ifcpe Pazar- Uma ve Tkarct Anooim Şirketi'ne bir bölü- mü de müteahhitlere usulüne uygun olarak yaptınlmıştır. Müteahhitlerden birisinin bir- den fazla i; alması ise yasalanmızda engelle- yici bir hüküm bulunmadığına göre yadırga- nacak bir durum degildir. llan ediJen işi yap- mak için bir müteahhit başkalan ile birlikte başvurmuş, en az ücreti önermiş ve daha ön- ce yaptığı işte de denenmiş ise ona bu işi ver- mek normaldir. Müteahhidin mahkemeye in- tikal eden ve kurumun hiçbir personeli ile il- gisi olmayan özel hayatı kendisini ilgilendirir ve kurumumuzu bağlamaz. Onarımlarla ilgili işler yasa ve yönetmelik- kıp da "Ben AroerikaJıyım" demeyecektir. An- cak rahatlıkla ve kuşkusuz "Ben Ermeniyiın" di- yecektir. Amerikan vaıandaşljğına gecebilnıek için vermiş olduğu yemine karsın. Öte yandan bir Çioli veya ItoreB'ye soruldugun- da, gururla "Ameriludıyın" diyebilmektedir. Doğrusu da budur zaten. lste çok basit ve kısa bir örnek. Sayın Doyle ve Sayın Bush, isterlerse incelemelerini bu yönde yapabilirler ve sanınm o zaman kimlerin davalannı -ki dayanaksızdır- desteklediklerini anlayabilirler. Ermeni sorunu- nun haksız ve gorçek dısı iddialarla gündemde kalmasında, Senatör Doyle gibi Başkan Bush da yangılgı içindedir. DENİZ DENİZER btanbal lerin öngördüğü esaslar çerçevesinde yürütül- müştür. Kurumun bütün hesapları her yıl in- ce aynntısına kadar Sayıştay denetlemesinden geçmektedir. Kurum için gerekli her türlü kâğıt Devlet Malzeme Ofisi'nden alınmaktadır. Dort yıl süren bir çalışma ile baştan başa gözden geçirilmiş, yeni veri ve katkılaria bes- lenmiş ve zenjünleştirilmiş olan "Tnrkçe Sözlük" için telif ücreti ödenmemiş, ancalc emeğı geçen beş bilim adamına Maü>e Balun- Iıgı'mn görüşü doğrultusunda bir ödeme ya- pılmıştır. KökJü bir incelemeden geçirilen "un- İa Kılavuzu" için ise calısanlar herhangi bir ücret almamışlardu-. 1983'te çıkan 2876 sayılı yasa uyannca kurulan bilim ve uyguJama kol- ları başkan ve üyeleri de herhangi bir ücret al- madan çalışmaktadırlar. 1983'ten önceki kol başkanianrun dolgun ücret aldıklan göz önün- de bulundurulursa bugün bilim ve uygulama kol başkanlarının ne denli büyük bir özveri gösterdikleri kolayhlda anlaşılır. PROF. DR. HASA.N EREN Türk Dil Kurumu Baskanı Gecekond«ya Tapu Çözüm Değil Hemen yarm verin isterseniz milyonlarca tapuyu, verin. Ne değişir? Kapı aralarından yağmur sızan evlerinde ayısıyla koyun koyuna uyuyan Ergönültaş tipleri değişir mi? Sayın Hakkı Demir'in 5.6.90 tarihli Cum- buriret'te Konuk Yazar köşesinde Beyoğlu Be- kdiye Başkam'na açık mektubunu okuyunca daktilonun başma geçmekten beni ahkoyan iki şey vardı. Birincisi, yazann bahsettiği gecekon- duya tapu olayı iJk akla geldiği gibi kaçak ya- pıya tapu değil, onların yerine yapılmış sos- yal kooutların tapusu olabılirdi; Şişfi Beledi- yesi'nin Ayazağa'da yaptığı gibi. tkincisi de başkanın da eli kalem tutardı elbet. Belki de onun yanıtı dururau açıklayabilirdi. Çok fazla beklemem gerekmedi. Başkan Httseyin Arslan imzasıyla 9.6.90 tarihinde çı- kan yanıt, vakıf arazisinin belediyeye devri ya- pılır yapılmaz tapuların süratle dağıtılacağı- nı müjdeliyordu. Bakınız neler demişti böylece yanıtlanan mektubunda H. Defnin "(...) En önemlisi de saglıksız koşularda >«- şayan insanlara bir an önce tapuiannı dağıt- mak, altyapılannı tamamlamak, çiinkü sos- yal demokral olarak saygı duyulması gerekeo en büyük hak, insanın insanca bannabilme hakkıdır. (...) Çiinkü bu olay geciktikçe hem insanlar saglıksız koşullarda yaşamaya devam etmekte hem de her gün yeni gecekondular ya- pılmakta, böylece şehrin göriinliisii daha çok bozulmaktadır. Ve gecekondu olayı, içinden çıkıtmaz bir bal alıyor." Tanrı sizden razı olsun efendim. Böyle dü- şünüidükçe daha ne içinden çıkılmaz haller göreceğiz. Anlaşılan akıl almaz bir iyimser- likle tapu verilen gecekondu sakinlerinin, "Oh çok şükür, tapuyu aldık, kanalizasyon da yol- da. Işteştmdi bu evin çirkin göriintüsunü de- giştirmenin, kestiğimiz agaçlan filan yeniden dikraenin zamamdır" deme niyetinde olduk- larmı düşünüyorsunuz. Niyetleri oldu diyelim, paralan mı var zavallılann, siz neiv r diyorsu- nuz?.. Filmi biraz geriye alalım mı? Yıldız'a ilk gecekondu yapıldığında daha bu adı bilmeyen, düşünemeyen Istanbulluların, "Oraya bir şey yapılmış, acaip bir şey" diye birbirlerine anlattıkları günlere. Merak eden Çelik Giilersoy'u okusun. Ve buradan başlayıp günümüze kadar şeh- rin yapılannın yandan fazlasının kaçak olması onuruna nasıl eriştiğimiz üzerine biraz düşü- nelim mi, ne dersiniz? Hep ayni hikâye. Önce boş bir yer görülür. Sonra bu boş yeri sağlama almak için gerekli kişiler "görttlür" gecekondu yapılır. Bazen yı- kılır. Yıküırsa bir daha yapılır. Ve bir daha ya- pılır. Bir daha, bir daha, bir daha. Bakarsı- nız, bu dahaiar sırasında ev sayısı da büyü- mektedir. Alın size, "Şirin mi şirin gecekon- dn evleıt" Sonra sıra tapuya gelir. Öyle ya dev- let arazisi domuz, hem bin tane evi kim, na- sıl, ne zaman yıkacak? Yıksan da bir daha ya- pıyorlar işte. Tapular verilir, mahalle "legale çıkar." Arada bir oynanan son perdeyi de ek- leyelim. Gün gelir, bu görüntüden rahatsız olan birileri orayı yeşil alan yapmaya kalkar- sa kamulaştırma bedelleri ödenecektir elbet- te. Vergilerden. Çoğu zaman az, nadiren de ta' pulu konducuyu şıkır şıkır oynattıracak ka- dar, geçenlerde lzmir'de olduğu gibi. Neden, neden peki bütün bunlar? Yazıldı, çizildi. Birincisi, KDV ve rüşvet dahil edilme- den bile yasal yapının maliyeti çok yüksek. İkincisi de inşaat yasalan ne kadar çağdaşlaş- tırılsa da köyünde mutlu edilmemiş çulsuz için lüks kalacaklar. Lütfen yanlış anlaşılmasın. Milyonlarca in- san, ölünceye kadar yannlarından emin ola- madan, güvencesiz yaşasın demiyorum. Ön- ce plan yapılsm diyorum. fç göçü doğuran et- kenlerle uğraşıhrken konut alanlan belirlen- sin, yeşil alanlar belirlensin, sosyal konutlar. parklar yapılsm diyorum. Şu andaki yaygın uyguiamayla dediğim şeyler için bir yerine bir- kaç kez para harcanıyor çünkü. (Ne safça söz- ler, değil mi?) Kısa vadeli çözümler bu kâbu- su çözmez, çözemez. Makyaj olurlar ancak. Hemen yarm verin isterseniz milyonlarca ta- puyu, verin. Ne değişir? Kapı aralarından yağ- mur Sızan evlerinde ayısıyla koyun koyuna uyuyan Ergöaültaş tipleri değişir mi? Sefalet mahaJlelerinden akan kara dereler, kara ka- labalıklar değişir mi? Sokakları istila eden işportaalann yüzlerindeki derin çukurlar de- ğişir mi? Değişmez. Siz tapuyu sihirli değnek mi sandınız? Kıyametin eli kulağında, hâlâ bu konuda ye- terince yayın yapılmıyor. AK Sirmen güzel ya- zılar yazıyor, Çelik Bey ortalıkta uçuşan saf- satalara dayanamayıp arada bir döküyor or- taya eğriyi doğruyu. Sabah gazetesinin konu- ya geniş yer vermesi takdirle karşılanırken ara- lara her nasılsa sıkışmış, "İhtiyaç sahiplerinin kooperatifleri" laflan, Maviş'İe tam sayfa rö- portaj gibi hoşluklar da bu arada gözden kaç- mıyor. Büyüklü küçüklü çıkarlarımızın bataklık- larında çözümsüz günleri birbiri ardına ekier- ken bugün doğan İstanbullu bebeklere nasıl bir şehir bıraktığımmn da farkında mıyız ba- ri? Evet çocuk. Büyüyüp de pencerenden ba- kar yaşa geldiğinde önce evleri göreceksin. Sonra yine evleri. Sultanbeytt'den Riva'ya, Ali- beyköy'den Karaburun'a kadar uzanan beton yığınlarını göreceksin. Korulardan kesilen çamları, erguvanları taşıyor olacak Boğaz'ın suları. derin çatlayacak susuzluktan; baraj havzalarmda ev yapanlar da oy veriyorlar, sen bilmezsin bu işleri. Bütün bu tartışmalar, hem yiizsüz hem uyumsuz doğa katillerinin gaze- te ilanları filan, Dalan malan, çok gerilerde kalmış olacak. Belki diyeceksin ki niye; niye yaptınız bunlan, b.unca aptallığı? fşte eyle.. NAZIM AZİZ tstanbul BIZ, ANKARA EĞITIMCILERI OLARAK EĞİTİM-İŞ SENDİKASI'NI DESTEKLİYORUZ Hamdi Konur, Hulusi Gökçe, Alpaslan Işıklı, Sezai Kaynak, Musa Uysat, Haydar Orhan, Sabri Tezcan, Mehmet Danışman, Cemal Aslan, Abdülkadir Paksoy. Ümit Sanaslan. Abdullah Kaygıstz, Osman Tabak, Yıfmaz Atilla, Ali Rıza Kayaalp, Ayten Gencer, Serpil Laçin, Cemal Laçin, Ali Dedeoğlu. Hüseyin Gü/tekin, Refîk Marul, Hayati Severoğlu, İsmail Gümüş, Mukadder Gündüz, Nuri Gündüz, Mehmet Ali Bilir, Rerdane Akpınar, Münevver Bayramlı, Sevim Özcan, Rauf Başar, Burhan Güldemir, Veli Buzlu, Emine Özerdem, Abdullah Coşkun, Hamit Karaoğlan, Erol Doğanay, Ali Kurt, Seval Uyanık, Sema Yokuva, Özer Bayraktar, Aysel Kazancı. T.C. ANKARA 10. SULH CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ ESAS: 1990/345 KARAR: 1990/325 HÂKİM: M. Mehmet Koçak KÂTİP: Melahat Dündar SANIK: İbrahim Orçin, Kasım oğlu, Gül'den olma, 1341 doğum- lu, Kayseri nüfusuna kayıtlı olup Ankara'da Demirlibahçe, Akp/nar Sok., No: 47/1 l'de oturur. Evli, 6 çocuklu, sabıkasız. SUÇ: Gıda Maddeleri Nizamnamesi'ne muhalefet etmek. SUÇ TARİHİ: 9.10.1989 Sanığın Gıda Maddeleri Nizamnamesi'ne muhalefet etmek suçun- dan TCY'mn 402/2, uç ay currne vasıta kıldığı meslek ve sanalımn tadiline ve takdiren yedi gün isyerinin kapatılmasına, huküm öze- tinin kapatma suresi kadar göze çarpan bir yerine asılmasına, kara- rın kesinleşmesini müteakip hüküm ozetinin Ankara'da tirajı yüzbinin üzerinde bulunan bir gazetede derhal ilan olunmasına, 600 TL yar- gılama giderinin alınmasına. sanığın yüzüne karşı Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 18/4/1990 Basın: A-8797 TOPRAKOĞLU ™ Size "özgür yaşam" ve "ucuz tatil" olanağı sunuyoruz. Deniz otobüsûyle Istanbul'a 2 saat mesafede Bayramda; 8 gece-9 gün (30 haziran-fl temmuz) 2 kişi tam pansiyon 1.200.000 TL 3 kişi tam pansiyon 1.500.000 TL 4 kişi tam pansiyon 1.800.000 TL Dünya MARMARA ADASI ÇINARLI KÖYÜ Rezervasyon: 5223419-5226371-5720209 Marmara Çmariı: (9) 1984.1425ten 110 DenosTURİSTİK TESİSIERİ GENEL KURUL ILANI S.S. Gazeteciler Konut Yapı Kooperatifi'nin Olağanüstü Genel Kurulu 26 Temmuz 1990 perşembe günü saat 17.30'da İstanbul Cağaloğlu, Turkocağı Caddesi No: 1 Basın Sarayı Kat: 2'deki Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Konferans Salonu'nda asağıdaki gûndemi görüşmek üzere toplanacaktır S.S. GAZETECİLER KONUT YAPI KOOPERATİFİ GÜNDEM: YÖNETİM KURULU 1. Yoklama ve açılış, 2. Başkanlık Oivanı seçımi ve Divana Genel Kurul Tutanağını imzalamak için yetki verilmesi, 3. Konut ve ortak sayısının belirlenmesi, 4. Kapanış. SATILIK OTO Sahibinden 77 Model 131 Şahin görünümlü. 325 25 83 MKNKMKN ASI.İYE Hl'Kl'K MAHKEMESİNDKN Dosya No: 1988/935 Davacı Hüseyin Kaya tarafından davalı Maliye Hazinesi ve müda- hil Hüseyin Öz aieyhine açılan tescil davasımn yapılan duruşmasında; Dava konusu Menemen Buruncuk köyü Adalar mevkiinde bulu- nan doğusu: İbrahim Bulut, batısı: Hasan Erce ve Ahmet Şimşek, ku- zeyi: Kısmen yol ve kısmen de İsmail Fidan, güneyi: Kısmen Kasım, kısmen Hüseyin öz tarlalan ile çevrili 4 dönümlük şeftali bahçesi ile yinc ayni köy Adalar mevkiinde bulunan doğusunda: Halil Ertaş, ba- tısında: Mustafa Kul, kuzeyi: Yol, güneyi: Ali Menemen yerleri ile çev- rili yine 4 dekarlık içerisinde bağ dikili arazilerde herhangi bir hak ıddja edenlerin hâkimliğimize ait yukarıda numarası yazılı dava dos- yasına ilan tarihinden iiibaren 3 ay içerisinde müracaat ecmeleri, mti- racaat eden olmadığı takdirde bu yerde hiçbir kimsenin herhangı bir hak iddia edemeyecekleri hususu ilanen tebliğ olunur. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Hilton'da Köy Enstitüleri Tartışması... Geçen hafta sonunda cumartesi, pazar günlerim Ankara'nm köylerinde geçti. Grek gazeteci Yerasimos Zarkadis, yıllardır sbf- lerdi: "Bir keçi eti nerede bulup yiyebiliriz!" Çocukluğum keçi eti yemekle geçmişti, ama yıllar var ben de keçi eti yemiyordum. Keçi etinin bağırsakları bozduğunu söylerlerdi. Oysa bunun as- lı faslı yoktu. AJıp başımızı Balâ'ya gittik. Orada bir arkadaşımız oğlak kestirmiş bizi bekliyordu. Mangalda külbastı yapılmış oğ- lak etine, Yerasimos dört köse oldu, keyiflendi. Oğlak şölenirv den sonra bir süre Balâ köylerini dolaştık. Koyler dökülüyordu, yoksulluk dizboyuydu. Bir koye girerken gordük. Bir adam eşe- ğini bir ağaca bağlamış dövüyordu. Evler, oturulacak gibi değtt- di. Kadınlar perisanlığtn, umutsuzluğun simgesiydiler. Nâzım'dan Ruhi Su'nun seslendirdiği "Kadınlarımız" şiiri geçiyordu be*e- ğimden, Kurtuluş Savaşı'nda kadınlan yaşıyordum sanki: "Ayın altında kağnılar gidiyordu. Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru. Toprak öyle bitip tükenmez,/dağlar öyle uzakta,/sanki gidorv ler hiçbir zaman/fıiçbir menzile erişmeyecekti. Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle/ve oo- lar/ayın altında dönen ilk tekerlekti. Ayın altında öküzler/başka ve çok kûçük bir dünyadan gelrmç- ler gibi/ufacık, kısacıktılar.Ate pınltılar vardı hasta, kınk boynuz- larında/ve ayakları altından akan/toprak./toprak/ve topraktı. Gece aydınlık ve sıcak/ve kağnılarla tahta yataklarında'koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı. Ve kadınlar/birbirlerinden gizleyerek/bakıyorlardı ayın attm- da>geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine. Ve kadınlar/bizim kadınlarımız/korkunç ve mübarek elleri/ln- ce, kûçük çeneleri, kocaman gözleriyie/anamız, avradımız, ya- rimiz/ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen/ve soframızdaki yeri/öküzümûzden sonra gelen/Ve dağlara kaçırıp uğrunda na- pis yattığımız/ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki/ve kara- sabana koşulan/ve ağıllarda/ışıltısında yere saplı btçaklarınAjynak, ağır kaJçalan ve zilleriyie bizim olan/kadınlar/bi- zim kadınlarımız/şimdi ayın altında/Kağnıların ve hartuçtann pe- şinde/harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi/aynı yürek ferahlığı./aym yorgun alışkanlık içindeydiler. Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde/ince boyunlu çocuklar uyu- yordu..." Pazar günü de topluca Ayaş'ın Tekke köyüne "höşmerim" yo- meye çağrılıydık. Ona Yerasimos gelmedi. Tekke, Necdet Beyin köyü. Savunman arkadaşlar, Memduh, Vedat Beyler var, Nec- det'in eşi, annesi, çocuklan, bizler de eşlerimizle birlikte. Tekke köyü, elli yıl önce nasılsa yine öyle. Köy, goçten boşalmış gibi. En varlıklısının evinde hela yok; hela, avluda, dışarıda. İçeriden dışarısı doğa, ayna gibi görûnûyor. Pazartesi günü Ankara Hifton'da Alman başbakanlarından Kon- rad Adenauer adına kurulan vakfın gazeteciler seminerinde ben de konuşacaktım. Sabah toplantıyı Eğitim Bakanı Avni Akyol ao- mıştı. Toplantının konusu "2000'li Yılların Eşiğinde Türkiye v« AJmartya'da Eğitim Politikası"ydı. Bu bir gazetecilik semineri. Kon- rad Adenauer Vakfı Türkiye temsilcisi Gunter Lochner, prof. Dr. Oya Tokgöz, Prof. Dr. Berka Özdoğan, Essen Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ursula Boos - Nünning öğleden önce konuştular. Öğ- teden sonraki oturumun konusu "Eğitim ve Polıtika "ydı. Bu ko- nuda Alman televizyon muhabiri, gazeteci Andreas VVeiss'la ikimiz konuşacağız. Konuşmama başlarken, cumartesi pazar günleri köylerde gördüklerimi anlattım. Hilton Oteli'nin görkem- li salonunu dolduran dinleyicilerın çoğu bayandı. Bakan Avni Ak- yol. öğleden sonra gelmemişti. Konuşmamda Köy Enstitüleri'ni anlattım ağırlıkla. Köv Enstitüleri kapanmamış olsaydı gördüğüm Ankara köyleri, kırk elli yıl önceki durumlarında kalmayacaklar- dı. Bugün okullarda gerici bir eğitim politikası egemendi. Din derslerinin zorunlu uygulaması sonucu, laik öğrenim zedelen- miştı. Eğitim (akültesinden geldikjerini soyleyen kimi öğretim üye- leri beni sert biçimde eleştirdiler. Satır arasında söyledikleri şuydu: Yabancılann da bulunduğu bir ortamda böyle konuşmam doğru muydu? Biri, "Bizi yerden yere vurdunuz!" dedi. Arka st- raJardan, kimi kendi aralarında konuşmuşlar mıydı? — Bu Mustafa Ekmekçi solcu; dinlemeyelim, gidelim buradanl Baktım, ellerinden gelse çiğ çiğ.yiyecekler miydi? Kimi, nanl da öfkeliydi? Bir kaşık suda boğacaklar mıydı? Tekke köyünde evlerinde hela olmadığı için eleştirdiğim koy- lüler, eleştirilerimi daha hosgorüyle karşılamışlar, olgunluk gûs- termişlerdi. Hilton'daki kimi eğitimciier (!) ise köylüler gibi olamamışlardı. Oysa bir bakıma o helasız köy evinde oturanla- rın haklarını yiyerek sanki bu duruma gelmişlerdi! Halk çoğun- luğunun bilgisiz, yoksul kalışında, okumuşların da sorumluluklan yok muydu? Yaşamını köylünün. yığınlanna adamış, Köy Ensti- tülerinin kurucusu ismail Hakkı Tonguç'u düşündüm. 23 hazi- ran Tonguç'un ö/üm yıldönümü. Yarından sonra Tonguç'u, Yücel'i, Arıkan'ı, ismet Paşa'yı birlikte düşünüp anmak isterim. Emekleri var olsun... Alman televizyoncusunun eleştirileri yıldınmlan benim üstüm- den az da olsa uzaklaşfırdı. Atman televizyoncu Andreas W»- iss, sözlerinin sonuna doğru özetle şöyle dedi: — Bence laik cumhuriyette de geleneksel kavram mekana- ması sürüyor; sadece içerikler farklı. Şimdi de ayni geteneksel değerler öncelık taşıyor: Otorite, hiyerarsi, itaat, aile, yaş-baş, doğru, yanlış, tabu... gibi. Bunlan çiğnemenin bedeli sosyal so- yutlanma. "Yanlış" olanı düşünmek, "tabu"ları çiğnemek, Tûrfc Ceza Yasası'nın konusu. Sonuçta cumhuriyette de yaratıcı^lO- şüncenin doğmadan boğulduğu görülüyor. Türkiye'de aileler, okullar ve hatta üniversiteler gençleri bu şekilde egitmekte. Güç sorunlan çözmek ise yaratıcı düşünce gerektirir... Hiyerarşik öğretmen-Öğrenci ilişkisi de bağımsız düşünceyi engelliyor. Sanki özgür düşünce, öğretmeni eleştirmeyi de getireceği için hoş gö- rülmüyor. Türk-Alman öğretmenler, birbirleriyle eğitim konulannda bilgi alışverişinde bulunmuyoriar. Alman öğretmenlerin, öğren- cileri serbest bırakan tutumu eleştiriliyor. Böyle kültür alışverisi olur mu? Okul üniforması, disip/in, üst arama, genç insanın ki- şiliğini eziyor. İmam hatip okullan bir sorundur. Türkiye'nin ge- reksinimi dünyayla rekabet edebilecek insan/ardır. Önümüzdeki yıllarda, dünyada gelişme temposu daha da artacak. Tıpkı Ata- türk'ün yaptığı çapta bir devrime gereksinim var. Yaratıcı birey devrimine! Bulmacaseverlerin başucukitabı: BULMACA SÖZLÜĞÜ GÜL ÖNET aÇAĞDAŞ YAYINCILIK BULMACA tSÖZLÜĞÜ, 12.500 lira (KDV dahil) İsteme adresi: CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ Turkocağı Cad. 39-41 CağaJoğlu-İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle