26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 HAZİRAN 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÛN Meteorolo)i Genel Mûdûrtûğü n- den alınan bilgiye göre bütûn böl- gelenmiz parçalı yer yer çok bu- fuOu, Marmara'ntn doğusu İç Ege, Akdeniz, İç Anadolıı ile Doğu Ana- - dolu'nun kuzeyi sağanak ve gök gürüttûlü sağanak yağışlı geçe- cek. HWA SICAKLIGI: Yağış alan yerierde biraz azalacak. öteki yer- lerde değişmeyecek. RÜZGAfi: Kuzey ve bat) yönlerden hatif ara sıra orta kuvvette yer yer kuvvet- li olarak esecek. Denizlerimizde rûzgâr: Doğu Akdeniz'de gün ba- tısı ve lodos, öteki denaler yıldız ve karayelden 3.5 yer yer Adana Adıyaman Atyon Ajn M 6 kuvvetinde saarte 10-21 yer yer 27 deniz mili hızla ese- cek. Van Gölû'nde hava: Parçalı bulutlu geçecek. rûzgâr güney ve barj yonlerden rtafif ara sıra orta kuvvette ese- cek. Göl küçük dalgalı olacak. Antakya Antalya Artvin /yjm BahKesır Klecik Sngöl Bitls Bdu Bursa CanaUale Çonım Derizi Y 34° 19° Hyarbaior Y 16° 10° Edime * 36° 20° Erancan Y 23° 10° Erzuram Y 26° 8°Esl«elw Y 23° 11" Gazianfcp Y 3G°22°Giresun 37° 22° Mamsa 18° 10° K.Maraş Y 30° 17° Gûmûştıane Vş Y 27° 13° Hattâri Y 28° 16° Isoara B 16° 10° istanbul Y 16° 10° izmır A 33°W°to3 B 30° 15° Kastamonu Y Y 22° W.Kays»i Y 16° 10° KıtMareS B «°rt°Konya Y 2S° 12° Kûtatıya Y 27° 1«° Malatya 26° 23° 11° Mu; 37°1S°NİJ* 17°t3°(Wu 26°13°Rae 34° 16° Samsun 27°M°Siin 16° 10° Sinoo 27°M°Sıvas 26° 8°l«*irtü0 22° 10° Trataın 23° 11° Tunceti 25° 12° Van 23° 10° Yüzgat 33° 16° Zongutok Y 25° 15° Y 33°20° Y 28° 22° Y 30° 14° A 27° 14° y 25°ir> Y 17° 13° Y 18° 14° Y 19° 14° A 36°22» Y 19° 14° Y 23° 10° Y 15° 10° Y 18° 14° A 34° 16° Y 24° 11° B 27° 14° Y 23° 10° Y 16° 12° İ0} aç!k yaflmurlu ^ § usk /% urt A-açık B Dukılkı G gunesk K-kart S-ss4 Y-ya4murtu 0s«~f Î Hejsmki Jt £ V T " Lenıngrad •S-A" Kopenhag J Moskova DÛNYA'DA BUGÜN Amman Aûna BaOöaı Barcetona Basel Belgrad Benm Bonn Brükse! Budapeşte Cenevre Teay» Odde Duba Frankfjrt a™ Hdsnki Kalw» KupeKıag K*ı Lefkosa A 22° A 40° A 26° A 43° A 26° A 22° A 25° B 20° B 20° A 21° B 19° A 22° A 28° A 40° A 43° A 21° A 30" B «° A 39° B 18° A 21° A 35° Lemngrad Londra Madnd Mitano Monlıeai NevVortı Osk) Pvis Prag Rıyad Roma Sofya Sam İ İ İ A M V Y 16° A 20° A 30° A 23° A 18° Y 18° B 19° A 22° B 19° A 21° A 44° A 26° A 18° A 41° A 29° A 33° B 15° A 23° B 19° VfeshmgtonA 23° Zûnh A 22° Viyana BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ İslamın doğduğu dönemde Ortadoğu- da yıldıza tapınanla- nn dini. 2/ Antalya1 nın bir ilçesi... Ateş. 3/ Sivil havacılıkta uçuş güvenliği bulu- nan bölgeye verilen ad... Asma kütüğü. 4/ Dahil... Bayağı, sı- . radan... Balık yakala- ma aracı. 5/ Ton ve makam temeline bağh kalraadan olujturu- lan beste. 6/ Bir oyuncunun herhangi bir davranış ya da duyguyu ytlz ve vü- cut hareketleriyle anlattığı komedi tü- rü... SüprüntüJeri alıp atraakta kulla- nılan kürek biçiminde saplı kap. 7/ En tiz erkek sesi... Türkçede ilgi adılı. 8/ Sıtma hastaJığına verilen bir başka ad. 9/ Baş çoban... Bıçak büemeve yara- yan çelikten, çubuk biçiminde araç. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Kadın eşcinselliği... Kuzu sesi. 2/ Mayhoş bir meyve... Bir köleyi azat et- me. 3/ Hava basıncı birimi... tşçi. 4/ Yabanıl hayvan barınağı... Sat- rançta bir taş... Sodyumun simgesi. 5/ Saldığı koku hekimiikte an- tiseptik olarak kullanılan bir bileşik. 6/ Bir deniz yosunu. 7/ Yiiz metre kare tutarında yüzey ölçüsü birimi... Bir spor takımının göz- de oyuncusu 8/ Sıcaİc bölgelerde yaşayan bir cins çaylak. 9/ Kız- gın bir şeyle vurulan damga... Armağan olarak bir kimse ya da U- kıma verilen kalkan biçiminde levha. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyei Köprü parasının kalkması FİUPS «•»""-> RADYOLÂRI 2 HAZİRAN 1930 Köprü parasının kalkması şehir hayatında medenî bir inkılâp olmuş ve halk tarafından tes'it edilmiştir. Gece saat 24'te köprünün her iki başına yüzlerce insan birikmis ve tahsildarlar çekilince hepsi birden köprüye hücum etmiş ve şapkalanm çıkararak "yaşasın!" diye bağırmışlardır. Köprü parasının 24'te kaJkacağinı bilen bazı soförler ve arabacılar da yarım saat yirmi dakika beklemekte beis görmemişlerdir. Tahsildarlar çekilince bunlar da otomobil ve arabalannı serbestçe sürmüşlerdir. Mururiye vererek son geçen yolcu da Beyazıt'ta Çorapçılar'da Nuri B. olup kuruşu verip öyle geçmiştir. Sabahleyin köprünün manzarası görülecek bir hal almıştır. Bir çok kimseler dakikalarca durup köprünün tahsildarsız manzarasını seyretmişlerdir. Bazı kimseler unutup kuruşu vermek için ellerini ceplerine soktukları gibi bazı kimseler de para bozdurmak için kulübelere gitmişlerdir. Dünyadan haberi olmıyan bazıları da para vermek için saşkın saşkın tahsildarları aramışlardır. Otomobil taksimetrelerinin antresine de 5 kuruş zammedilmiştir. Badema taksi antreleri 25 kuruş olacak, fakat 10 kuruş köprü parası verilmiyecektir. 30 YEL ÖNCE Cumhuriyet Başbakan gençliğe hitap etti 2 HAZİRAN 1960 Ankara 1 (ax) — Millî Birlik Komite Başkanı, Devlet ve Hükümet Reisi Orgeneral Cemal Gürsel bugün, Türkiye radyolarında Türk gençliğine şu hitabede bulunmuştur: "Aziz Türk gençliği, Sizleri temsilen bir heyet bana Ankara'da bulunan binlerce gencin asil ve necip kanlariyle boyayıp süsledikleri bir bayrak hediye ettiler. Ben bunu yalnız Ankara gençliğinin değil bütün Türk gençliğinin kanını, ruhunu ve imanını taşıyan mukaddes bir emanet olarak kabul ediyorum. Bu mukaddes emanet bana benimle beraber hak için, adalet için, hürriyet için kendilerini her an fedaya hazır yüz binlerce gencin bulunduğunu hatırlatmakta ve benim için kudret, hız ve enerji kaynağı olmaktadır. Muhterem ve aziz çocuklar. Şunu katiyetle bilmeliyiz ki, hürriyetlerimiz elimizden gittiği gün insanlık hayatımızı da, ahlâkımızı da, faziletlerimizi de ve hattâ millî varhğunızı da kaybetmemiz mukadderdir. Hürriyetsiz kemal ve tekâmül olamaz. Hakkı ve hürriyeti bilmernek, duymamak ancak bahtsız, asağı mahlukların talebidir. Milletimizi bu dereceye düşürmek isteyenler her zaman mutlak surette hüsrana uğrayacaklardır. Çok aziz çocuklarım. Şunu da iyi bilelim ki, en büyük derdimiz ve ıstırabımız cehaletimizdir. Garp âlemi fezanın sonsuz derinliklerine doğru sefere hazırlanırken bizler hangi noktadayız? Bunu hepimiz iyi biliyoruz. Asırların ihmalinin neticesi olan bu hali en kısa zamanda değiştirmek için ilme sarılmak ve onu en yüksek kemaliyle iktisap etmek lâzımdır. Bu en mühim, en mukaddes vazifemizdir. Büyük Atatürk "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" buyurmuşlardı. Mutlak bir hakikat olan bu vecizeyi bütün gençlerin ve hepimizin bir an olsun aklımızdan çıkarmamamız lâzımdır. Aziz çocuklarım. Çalışınız, çok çalışınız. Medenî âlemle aranızdaki mesafeyi süratle kapatmak için durmadan çalışımz. Bu inançlı, ateşli çabşma sizleri daima huzur içinde bulunduracak ve aynı zamanda sizi memlekete hizmet yolunda temiz imaniı ve mefkûreci yapacaktır. Büyük bir güvenç hissiyle hepinizi hürmet ve muhabbetle selâmlar, sözümü aziz Atatürk'ün şu sozleri ile bitiririm: "Ne mutlu Türküm diyene." GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Nâzım Hikmet anılıyor 2 HAZİRAN 1989 Kültür Servisi — Nâzım Hikmet'in ölüraünün 26. yılı dolayısıyla Anadolu Sanat Kültür A.Ş. tarafından bir aruna günü düzenlendi. ASK'ın Bayramlar Işhanı Kartal adresindeki merkezinde düzenJenen anma gününde Şükran Kurdakul, "Donemi İçinde Nâzım", Afşar Timuçin, "Nâzım'ın Yaşamından Kesitler" konulu konuşmalar yapacaklar. 3 hazıran cumartesi günü saat 15.00'te başlayacak anma gününde Halit Ergör, "Memleketimden İnsan Manzaralan"ndan bir bölüm oynayacak. lsa Çelik ise bir dia gösterisi sunacak. TARTIŞMA Yemeyenin Ormanını Yerler! Kullanılmayan korulan, orman arazisini, kâğıt üstünde kalmış 'ağaçlandırma alanları'nı hepimizin sevip benimseyeceği parklara dönüştürmek için milletvekillerine, bakanlara, ilgili herkese, bıkmadan usanmadan sesimizi duyuralım. İstanbul'un boz bir beton yığınına dönüş- tüğünü yazıyor Ali Sirmen. 29 Mart 1990 tarihli Milliyct gazetesinin 3. sayfasında "Ormana Parsel" başhklı bir ha- beryayımlandı. Üst başlık: "Beykoz'da bazı gözii açıldann paylaşma kavgasıoa devlet se- yirci." Peki devlet ne yapıyor? Onu birinci sayfada okuyabilirsiniz. bevletimiz bugünler- de biraz meşgul. önemli işleri var. Ve beton- laşmaya işaret eden haberler artık okunma- dan geçip gidiyor. Bizler, yani tstanbul'da oturanlar, ne ya- pıyoruz? Galiba yalnızca oturuyoruz; bu ola- ğanüstü sehirde oturmarun karşılığını vermek- iyi şeyler olmuyor. Şimdi habere dönelim. Haber, Beykoz sınırları içindeki Yasuf Iz- zettin Paşa civanndaki 1 milyon 213 bin m! ormanlık arazinin üzerindeki çekişmeyi anla- tıyor. Üç taraf var. Arsayı parseUeyen gece- kondu sektörü (Evet artık öyle denebilir, bir ekmek kapısı oldu bu da), ormancılar, ve ara- zinin asbnda kendilerine ait olduğunu öne sü- ren iki kişi. Üçüncü taraf konu acısından fazla önem tasımıyor. önemli olan, buna benzer birçok habere konu olan Boğaz yapılaşması- dır, üzerine yapı dikilen arsa devletin olsun, bir kişi veya kuruluşun olsun. Şimdi bu insanlar, (yasadışı olarak araziyi ten, koruma bilincini gehştirmek ve uygula- malan bu yönde şekillendirmek çabasından fena halde uzaktayız. Her gün vapurlarla ara- balarla şehri doğudan batıya, batıdan doğu- ya katediyoruz, günlük koşuşturma içinde şehrin iş curcunasının ötesinde kalan kısmı bi- zi pek ilgüendiremiyor. Sabah trafiğinden bi- raz olsun kaçmak isteyenler, 2. köprünün ızın verdiği kadar kuzeye çıkabiliyorlar, doruk nokta bu. Oysa bir haritaya bakanlar bu hi- zanın yukarısında, gerek kıyi şeridi uzunlu- ğu gerek kuşuçuşu uzaklık olarak Boğaz'ın yansından fazlasımn kaldığını göreceklerdir. Hâlâ duymayanlar için söyleyelim, oralarda parselleyenler) neden burayı seçmişler? Bo- ğaz'ın onların gözünde bir anlamı olduğunu sanmıyorum. TV2'nin röportajında bir gece- konducu şöyle diyordu: "Biz tstanbul'un bir güzelliğini göremedik." Bunu söylerken ar- ka planda Hidjv Kasn'm hasetten çatlatabi- lecek bir Boğaz manzarası görülüyor. Adam- lann Annutln ile Sultanbeyli arasındaki far- kı görecek halleri yoktur. önemli olan, o so- ğukta (Çekim sırasında kar yağıyordu) bası- m sokabilecek bir dam altıdır. tstanbul'a yılda üç yüz bin insan akıyor. Bu insanlar şehrin çevresindeki boş alanları dol- duracaklardır. Bu göç durmadan ve konut ta- lebini karşılayacak yerler belirlenmeden işga- lin durması beklenemez. Yeni Gündem dergisi bir sayısında "Gece- kondu Çözümdür" diye kapak yapmıştı. Bu insanlar gecekondu yapmak zorundalar. Ama Boğaz sırtlanna yapmak zonında da değüler! Milliyet'in haberinde deniyor ki: "Orman Miidürliiğü Beykoz Bölge Şefi Ahmet Özacar (...) mevzuatın yetersizliği yiizünden ormanı kornyamadıklannı da itiraf etti." lşin özü buradadır. Siz hiç Sabana köşkünün bahçesine gece- kondu yapıldığını duydunuz mu? Eminim, Sakıp Ağa o bahçeye gözü gibi bakıyordur. Orası özel mülk diyelim. Yıldız Parkı'nda hiç böyle şey görüldü mü? Hayır. Orada birisi bir ağaç kesmeye kalksa görenler (öyle umuyo- rum) engel olmak için ellerinden geleni yapar- lar. Ama örneğin Sanyer sırtlannı kolayca eli- mizden alıverdiler. Neden kolayca? Çünkü ne- resi özel mülktür, neresi parktır, neresi aske- ri bölgedir, nerede patika vardır, bunlan acık- ça gösterebilecek ölçekte haritalar bile yasak- tır. Ve o ormanlar, yeşillikler bizira değildir. Şehrin içinde, kıyısında, başı boş bırakıl- mış orman arazisini haklı gösterebilecek bir- şey var mı? Bunlann birine hiç yaklaşmayı de- nediniz mı? Çoğu zaman telle çevrilidir, de- ğilse bile adam boyu çalı-çırpı yüzünüzü tır- malar, insanı uzak tutar. İçinde adam kesse- ler kimsenin haberi olmaz. Oralan bizim de- ğildir, kendimızi sahip hissetmeyiz, birileri gir- miş, kesip biçip satmış, bize ne? Milliyet'in birkaç yıl geride kalan 'tstan- bul'dan Göreme'ye Kültür Mirasımızı Konı- ma Kampanyası" çerçevesinde (Sahi ne oldu o kampanya) yayımlanan fasikUllerden birin- de mimar Cengiz Bektaş şöyle yazıyor: "Bir yapının boş bir kaplumbaga kabuğu degil de gerçekien yapı olabihnesi için tek ko$ul, içinde bir yasamın snrmesidir." Bektas'ın ele aJdığı konu, bir evin anıt ilan edilerek işlevsiz kılın- ması ve insanlann kopuşuyla evin yıkılıp yok olmasıdır. Şehir içi yeşiÜikleri içinse aym et- kiyi 'insanlann sokulmaması' olarak belirle- yebiliriz.Sonuç aynıdır. Kullanılmayan korulan, orman arazisini, kâğıt üstünde kalmış 'ağaçlandırma alanlan'- ru hepimizin sevip benimseyeceği parklara dö- nüştürmek için milletvekillerine, bakanlara, ilgili herkese, bıkmadan usanmadan sesimizi duyuralım. Bu onlar için de bizim için de son sans çünkü. NAZIM AZİZ Endnstri Mnh. / tstanbol VEFAT Yanya eşrafından merhum Atâ Efendi ve merhume Esma Hanım'ın torunu, merhum Aziz Efendi ve merhume Ferhunde Hanım'ın oğlu, merhum emekli Vali Ahmet Durmuş Evrendilek ve merhume Zahide Evrendilek'in damadı, merhum Orgeneral İzzettin Çahşlar'ın yeğeni, merhum Orgeneral Asım Tınaztepe'nin kayınbiraderi, Malike Tınaztepe'nin kardeşi, Aziz Çahşlar ve Doçent Dr. Filiz Yenişehirlioğlu'nun babası; merhum emekli Vali Ruhi Çahşlar, merhum Kurmay Albay Bari Çahşlar ve merhum Bedi Çalışlar'ın amcazadesi; merhume Bedriye Alpsoy, emekli Büyükelçi Celâl Çahşlar, Gündüz Çahşlar ve Seniye Arda'nın ağabeyi; Enise Savaşkan, Ayten Alemdar ve Şen Tınaztepe'nin dayısı; Sadi Çahşlar, Ömer Çahşlar ve Yüksel Özergin'in amcası; Profesör Dr. Şahin Yenişehirlioğlu'nun kayınpederi, Nazhhan Yenişehirlioğlu'nun dedesi, Ruhsar Çalışlar'ın eşi SUÂT irA ÇAIJŞLAR 31 Mayıs 1990 günü vefat etmiştir. Cenazesi 2 Haziran 1990 cumartesi günü, Ankara Maltepe Camii'nden öğle namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığı'na kaldırılacaktır. Bütün dost, tanıdık ve yakmlara duyurulur. AtLESİ Sevgili dostumuz AZİZ ÇALIŞLAR'ın babası değerli mümtaz insan SUAT ATÂ ÇAUŞLAR'ın vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine başsağhğı ve sabır diliyoruz. AKAN AÎTESİ BAŞSAĞLIĞI Değerli dostumuz AZlZ ÇALIŞLAR'ın babası SUATMÂ ÇAIJŞI,AR'ın ölümünü üzüntüyle- öğrenmiş bulunuyoruz. Kederli ailesine başsağhğı dileriz. EKOL'DEKİ ARKADAŞLARI MERSİN 3. ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1989/481 Davacı Atra Yıldırım vekili Av. Mehmet Tengiz tarafından davah Mustafa Yıldırım aleyhi- ne açılan boşaımıa davasının du- ruşmasında verilen ara kararı uyarınca: Davacı vekili 9.6.1989 tarihli dava dilekçesi ile davalı aleyhi- ne şiddctli geçimsizlik nedeniy- le boşanma davası açılmış, da- valı Mustafa Yıldırım'ın adresı (espit edilemediğinden duruşma gününü gosterir şekildeki davc- tiyenin ilanen tebliği yolu ile ya- pümasına karar verilmiş olmak- la; Davalı Musıafa Yıldınm'ın duruşmanın bırakıldığı 28.6.1990 günü saat 9.00'da mahkemede hazır bulunarak kendisini temsil etmesi veya bir vekille temsil ettirmesi, aksi tak- dirde H.U.M.K.'nun degişik 213. maddesi gereğince yargıla- maya yokluğunda devam edile- ceği hususu davetiye yerine ka- im olmak üzere ilanen tebliğ olunur. OTEL YÖNETİCİSİ İŞ ARIYOR P.K. 30 AYDIN VEFAT VE BAŞSAĞLJĞI Odamız üyesi jeoloji mühendisi doktor ZEKÎ AKYOL'u31.5.1990 tarihinde elim bir trafik kazasında yitirdik. Ailesine, yakınlarına ve jeoloji mühendisleri topluluğuna başsağlığı dileriz. TMMOB JEOLOJt MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU YURTSEVER, ILERICI KAMUOYUNA Son olarak çıkarılan "SS" kararnamesi ile getirilen baskı, sürgün ve devrimci basın üzerindeki sansüre; tek tip hücre sistemi cezaevlerine karşı sessiz kalmayacağımızı belirtiyor ve bunu protesto etmek için 1 haziranda üç günlük açlık grevine başl yoruz. ANKARA MERKEZ KAPALI CEZAEVİ'NDEN A. HİKMET YILDIZ, ŞAHİN AYAZ İSMAİL DURGUT, RAİF FALCIOĞLU SPORKENT'de Satılık Arsa Tel.; 526 80 46 DOSTUM MOZART Nadir Nadi 7. bası 5000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad 39-41 Cağaioğtu-tstanbul ödcmeU göBdertimez. POLmKA VE OTESI MEHMED KEMAL Mimaride İki Çılgın... Geçen hafta sonunu Nevşehir, Niğde, Ürgüpüçgeni içinde ka- lan Kapadokya'da geçirdim. Yıllar var ki Orta Anadolu 'yu böyle yeşHler içinde gormemiştim. Son yağmurlar buraları bir yeşil cen- netine çevirmiş. Yeşil değil, sanki yeşilistan... Zaten Gölbaşı'n- da bir kebaoçı kendine 'kebabistan' adını koymamış mıydı? Bir kaportacının adı Fortçu Vedat'tır. Gölbaşı ve çevresine vaktiyte dikilen çamlar iyice kendini göstermiş. Bir zamanların soygun ve eşkıya sığınağı olan Kepekli Boğazı da bir çam ormanı ol- muş. Kepekli boğazı gitmış, yerine bir orman gelmiş. Bu çam- larda Kemal Kurdaş'ın epeyce emeği var, unutulmamalı. Otobüs- teki çoğu kişiye bu çamları kimin diktiğini sordum, bilmiyorlar- dı. Kimi de 'Cemal Tural' diyordu. Ankara büyümüş, çok büyümüş... Resmi tabelada nüfus iki buçuk milyon görünüyorsa da buna bir, iki milyon daha eklene- bilir. 'Kapadokya'da ne işin var' diye soracaksınız. Evet, ne işim var- dı? Bundan bir yıl kadar önce Silkar Turizm, biz gazetecileri Ro- binson Clup ile birlikte kotardığı yerleri görmeye çağırmıştı. Bir- çok tatil köyünü gezmiş, Kapadokya'ya gelmiştik. Nevşehir'in bir- kaç kilometre ötesinde bir otel yapılıyordu. Mimarı Tuncay Çav- dar, sermayecisi Silkar'dı. Hadi, adıru daha açık koyalım serma- vecisı Burfıan Silahtar'dı. O zaman taş, kum, çakıl ve topraktan oluşan bir şantiye görmüştük. Şimdi işler bitmiş, otel oturmaya açılmıştı. "Bir otel doğayla nasıl kaynaşır, gelin görün!." demek istiyorlardı. Kapadokya üçgeni içinde başka oteller yok muydu? Elbette vardı. Ama bunca para dökülmüş, yerden birçok kazık fırlamıştı. Doğayla bütünleşmek için para ile plan yetmiyordu. Daha başka beceri, şevk ve aşk gerekiyordu. Nevşehir'de Uç Hisar'ın karşısına öyle bir şey konduracaksınız ki görenler, 'Değ- miş ve olmuş' desinler. Biz de gördük, 'Değmiş ve olmuş' diyo- ruz. Kapadokya görmeye değer. Bir kişi Türkiye'ye, hele Orta Ana- dolu'ya gelir de Kapadokya'yı görmezse onun birkaç zoru var demektir. Bilgisi. kültürü, uygarlığı, beğenisi yoktur. Bizi götüren minibüs sürücüsü öğretmen anlatıyor: "Dedele- rimiz, biz bu peri bacalarını doğduğumuzda görürdük. Ama böylesi değerli olduğunu bilmezdik. Buralar turizme açıldı, biz de değerini öğrendik. Dahas» bir taş yığını bilirdik, derdi" Anadolu bir uygarlıklar sergisidir. Helen, Roma, Bizans, Sel- çuk, Osmanlı bırbirinin üstüne uygariıkları yığmışlar. Her uygarlık kendinden önce gelenle bütünleşmeyi bilmiştir. Birbirlerinin ta- şını, toprağını çalıp birbirleriyle birleşmişlerdir. Türk-İslam sen- tezi diyorlar ya yok böyle bir şey. O zaman Türk Hıristiyan sen- tezi de Hıristiyan Müslüman sentezı de olacaktır. Bakıyorsunuz böyle şeyler yok. Bir esinti geliyor, yalıyor, sonra yitip gidiyor. Ihlara vadisini muhakkak gorün! Peri bacalarını, yeraltı kent- lerini, türlü kıliselen görmüş olabilirsiniz. Ama Ihlara vadisini ger- çekten görmelisiniz. Görmedinizse çok şey kaybedersiniz. Vadinin içinde Hasan Dağı'ndan gelen bir su akıyor. Eskiden tertemiz, gümüş beyazında bir su imiş. Şimdi bulanık, karaya çalan bir su. Kirlenmesini sorduğumuzda, son yağmurları gös- teriyorlar. Hasan Dağı dendiğinde Ruhi Su'nun türküsü aklıma gelir. Ruhi ve arkadaşları İstanbul hapıshanesinden, Adana hapishanesi- ne yollanırken bu dağın eteklerinden geçmişler. Gördükleri bas- kıya. acıya, zulme bu dağı tanık etmişler. Turistik yerler iyi, güzel de tuvalet sorunu hâlâ var. Tuvalet yap- mışlar, para da alıyorfar ama bir türlü gereken temizliği sağla- yamıyortar. Lokantada bir tuvalet var, yemek yemedinizse 'bozuk' diye sokmuyorlar. Dışarda bir tane var, gözden kaçırır gibi uzak- lara, erişilmez yere kondurmuşlar. Zorla buluyorsunuz. Biz gelelim 310 yataklı Robinson Kapadokya oteline... Dedim ya doğa ile bir yapı nasıl bütünleşir gelip burda görmeli... İkisi de çılgın Tuncay ve Burhan... Ellerinden geleni artlarına koma- mışlar. Burha Beyin eşi, "Çok para harcadık ama güzel oldu" diyor. Gerçekten çok para dökmüşler, yerine de oturmuş. Baş- - kalan da para dökmüşler ama boşa gitmiş... Oteller yerden bit- me beton kazıklar gi6i.... Uç Hisar şöyle uzaktan bir göründü mü Robinson Kapadok- ya da 'Ben burdayım' diye kendini belli ediyor. Bir yandan Uç Hisar; bir yandan Robinson Kapadokya doğanın içinde kucak- laşıyorlar. Sabahleyin Tuncay Çavdar'la karşılaştım. Çocuğu gi- bi bakıyor yaptığına... Tuncay Çavdar, Cumhuriyet'in İkitelli'de yeni yerinin projesini de bitirmek üzere imiş. 'Çok güzel olacak!' diyor. Silkar Turizm'in yaörımlarında ne denli titiz olduğunu bundan önce de anlatmıştım. Mimarı Tuncay olan üç yeri gerçekleştir- mişler: Çamyuva Tatil Köyü, Pamfilya Tatil KÖyü, Robinson Ka- padokya... Birincisi 720yatak, ikincisi 900yatak. üçüncüsü 310 yataklı. Burhan Bey, Amacım bir mifyon yatak" diyor. Yapılacaklar da şöyle: 1991 yılında 1350 yataklı Lykia tatil köyü, 1992'de 650 yataklı Kırdırak Oteli, 1993'te Antalya-Manavgat Robinson Clup Golf Oteli. Bundan ayrı olarak 400 yataklı istanbul Oteli, 300 ya- taklı Kuşadası Oteli, 150 yataklı Anadolu'nun çeşitlı yerlerine da- ğılmış 10 otel var Silkar Turizm'in tmparatoru Burhan Bey, baş- ka projelerinin gerçekleşmesi için yetkililerden destek ve kolay- lık istiyor. "Para!.." diyorum. "Var, kolay..." diyor. "Peki proje" diye soruyorum. "Tuncay Çavdar ne güne duruyor" diyor. Yaptıklarını ve yapacaklarını anlatırkencoşan iki kişi gördüm, biri Tuncay, biri Burhan, iki çılgındı bunlar! Sade kendileri çıldır- mıyordu, bu çılgınlık dinleyenlere de bulaşıyordu. Buralara yolunuz düşerse mutlaka bir kanve için, değer... Bir fincan kahvenin hatırı yok mu? ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Fifli Hizmet Zammı" SORU: Bizler, halen bir üniversite hastanesinin laboratuvarın- da çalışan kimyager, biyolog ve laborantlarız. Bazı mes- lekler ve işler, ağır ve yıpratıcı olarak kabul edilmiş ve sosyal güvenlik .vasalannca bu meslek ve işlerde çalışan- ların flili hizmet sürelerine ayrıca belirli bir oranda iti- bari hizmet suresi eklenmesi öngörülmüştür. 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası'nın 32. madde- si bu konuya ilişkindir. Maddenin (d) fıkrasında zehir- li, boğncu gaz, asit, boya işlerinde bir süre çalışan kimselere flili hizmet zammı verileceği açıklanmıştır. Çalıştığımız hastanenin laboratuvarlan da biyokim- ya ve RFA bölümlerini içermektedir. Laboratuvarlan- mızda kullanılan ve yaşamsal tehlike arz eden öldürücü, zebirieyici, bogucu ve tahriş edici maddeler kullanıyo- nız. 1) TC Emekli Sandıgı Yasası'nın 32/d maddesinden yararianabilir miyiz? 2) Söz konusu yasanın uygulanması için nereye baş- vnnnamız gerekir? S.E. YANITfrC Emekli Sandığı Yasası'nın 32. maddesi ile bazı görev- lerde çaiışan iştirakçilere her tam yıl çabşma karşılığında, işin ağır ve yıpratıcı olması göz önüne alınarak 2 ile 6 ay arasında ayrıca fîiJi hizmet gibi geçerli olan, "fiili hizmet zammı" tanınmıştır. Ya- sanın yaklaşık 40 yıldan bu yana yürürlükte olan, ağır ve yıpratıcı görevlere ayrıcalık tanıyan 32. maddesi, günümüz çalışma orta- mına uygun duruma getirilmelidir. 40 yıl önceki teknoloji ile bu- günkü arasında çok büyük bir aşama olmuş, ağır, yıpratıcı ve zehirleyici yeni iş ortamları oluşmuştur. Her teknolojik aşama, olumlu gelişmenin yanı sıra tehlike ve risk faktörlerini de birlikte getirmiştir. Yasada, kapsam dar tutularak, atölye, fabrika, havuz ve depo- larda çalışanların, "zehirli, boğucu gaz, asit ve boya işleriyle gaz maskesi ile çalijmayı gerektiren işlerde" çalışmaian koşuluyla fii- li hizmet zammından yararlanabilmeleri sağlanmıştır. Yoruma açık olan bu maddenin uygulanmasında, zaman zaman Emekli Sandı- ğı Yönetim Kurulu ile Müdürler Kurulu kararları, yasanın uygu- lama kapsamını genişletmektedir. Ağır, yıpratıcı ve zehirleyici nitelikteki iş, bir atölyede ya da fab- rikada olduğu kadar bir hastanede de tehlikeli ve risklidir. Ölçüt, işin j'apıldığı yere göre değil işin kendisine göre belirlenmelidir. Eğer yapılan iş bılımsel olarak ağır, tehlikeli ve zehirleyici nitelikte ise nerede yapılıyor olursa olsun, fiili hizmet zammı kapsamına aJın- malıdır. Ölçüt bu olmalıdır. Dileriz, Emekli Sandığı'na yapacağınız başvuruya olumlu yanıt gelir ve yargı yoluna gitmenize de gerek kalmaz. j
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle