Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 HAZİRAN 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÛN
Meteorolo)i Genel Mûdûrtûğü n-
den alınan bilgiye göre bütûn böl-
gelenmiz parçalı yer yer çok bu-
fuOu, Marmara'ntn doğusu İç Ege,
Akdeniz, İç Anadolıı ile Doğu Ana- -
dolu'nun kuzeyi sağanak ve gök
gürüttûlü sağanak yağışlı geçe-
cek. HWA SICAKLIGI: Yağış alan
yerierde biraz azalacak. öteki yer-
lerde değişmeyecek. RÜZGAfi:
Kuzey ve bat) yönlerden hatif ara
sıra orta kuvvette yer yer kuvvet-
li olarak esecek. Denizlerimizde
rûzgâr: Doğu Akdeniz'de gün ba-
tısı ve lodos, öteki denaler yıldız
ve karayelden 3.5 yer yer
Adana
Adıyaman
Atyon
Ajn
M
6 kuvvetinde saarte 10-21 yer yer 27 deniz mili hızla ese-
cek. Van Gölû'nde hava: Parçalı bulutlu geçecek. rûzgâr
güney ve barj yonlerden rtafif ara sıra orta kuvvette ese-
cek. Göl küçük dalgalı olacak.
Antakya
Antalya
Artvin
/yjm
BahKesır
Klecik
Sngöl
Bitls
Bdu
Bursa
CanaUale
Çonım
Derizi
Y 34° 19° Hyarbaior
Y 16° 10° Edime
* 36° 20° Erancan
Y 23° 10° Erzuram
Y 26° 8°Esl«elw
Y 23° 11" Gazianfcp
Y 3G°22°Giresun
37° 22° Mamsa
18° 10° K.Maraş
Y 30° 17° Gûmûştıane Vş
Y 27° 13° Hattâri
Y 28° 16° Isoara
B 16° 10° istanbul
Y 16° 10° izmır
A 33°W°to3
B 30° 15° Kastamonu Y
Y 22° W.Kays»i
Y 16° 10° KıtMareS
B «°rt°Konya
Y 2S° 12° Kûtatıya
Y 27° 1«° Malatya
26°
23° 11° Mu;
37°1S°NİJ*
17°t3°(Wu
26°13°Rae
34° 16° Samsun
27°M°Siin
16° 10° Sinoo
27°M°Sıvas
26° 8°l«*irtü0
22° 10° Trataın
23° 11° Tunceti
25° 12° Van
23° 10° Yüzgat
33° 16° Zongutok
Y 25° 15°
Y 33°20°
Y 28° 22°
Y 30° 14°
A 27° 14°
y 25°ir>
Y 17° 13°
Y 18° 14°
Y 19° 14°
A 36°22»
Y 19° 14°
Y 23° 10°
Y 15° 10°
Y 18° 14°
A 34° 16°
Y 24° 11°
B 27° 14°
Y 23° 10°
Y 16° 12°
İ0} aç!k yaflmurlu ^ § usk /% urt A-açık B Dukılkı G gunesk K-kart S-ss4 Y-ya4murtu
0s«~f Î Hejsmki
Jt £ V T " Lenıngrad
•S-A" Kopenhag
J
Moskova
DÛNYA'DA BUGÜN
Amman
Aûna
BaOöaı
Barcetona
Basel
Belgrad
Benm
Bonn
Brükse!
Budapeşte
Cenevre
Teay»
Odde
Duba
Frankfjrt
a™
Hdsnki
Kalw»
KupeKıag
K*ı
Lefkosa
A 22°
A 40°
A 26°
A 43°
A 26°
A 22°
A 25°
B 20°
B 20°
A 21°
B 19°
A 22°
A 28°
A 40°
A 43°
A 21°
A 30"
B «°
A 39°
B 18°
A 21°
A 35°
Lemngrad
Londra
Madnd
Mitano
Monlıeai
NevVortı
Osk)
Pvis
Prag
Rıyad
Roma
Sofya
Sam
İ İ İ A M V
Y 16°
A 20°
A 30°
A 23°
A 18°
Y 18°
B 19°
A 22°
B 19°
A 21°
A 44°
A 26°
A 18°
A 41°
A 29°
A 33°
B 15°
A 23°
B 19°
VfeshmgtonA 23°
Zûnh A 22°
Viyana
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ İslamın doğduğu
dönemde Ortadoğu-
da yıldıza tapınanla-
nn dini. 2/ Antalya1
nın bir ilçesi... Ateş.
3/ Sivil havacılıkta
uçuş güvenliği bulu-
nan bölgeye verilen
ad... Asma kütüğü.
4/ Dahil... Bayağı, sı-
. radan... Balık yakala-
ma aracı. 5/ Ton ve
makam temeline bağh
kalraadan olujturu-
lan beste. 6/ Bir
oyuncunun herhangi
bir davranış ya da duyguyu ytlz ve vü-
cut hareketleriyle anlattığı komedi tü-
rü... SüprüntüJeri alıp atraakta kulla-
nılan kürek biçiminde saplı kap. 7/ En
tiz erkek sesi... Türkçede ilgi adılı. 8/
Sıtma hastaJığına verilen bir başka ad.
9/ Baş çoban... Bıçak büemeve yara-
yan çelikten, çubuk biçiminde araç.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Kadın eşcinselliği... Kuzu sesi. 2/
Mayhoş bir meyve... Bir köleyi azat et-
me. 3/ Hava basıncı birimi... tşçi. 4/ Yabanıl hayvan barınağı... Sat-
rançta bir taş... Sodyumun simgesi. 5/ Saldığı koku hekimiikte an-
tiseptik olarak kullanılan bir bileşik. 6/ Bir deniz yosunu. 7/ Yiiz
metre kare tutarında yüzey ölçüsü birimi... Bir spor takımının göz-
de oyuncusu 8/ Sıcaİc bölgelerde yaşayan bir cins çaylak. 9/ Kız-
gın bir şeyle vurulan damga... Armağan olarak bir kimse ya da U-
kıma verilen kalkan biçiminde levha.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyei
Köprü parasının kalkması
FİUPS «•»""->
RADYOLÂRI
2 HAZİRAN 1930
Köprü parasının kalkması
şehir hayatında medenî bir
inkılâp olmuş ve halk
tarafından tes'it edilmiştir.
Gece saat 24'te köprünün her
iki başına yüzlerce insan
birikmis ve tahsildarlar
çekilince hepsi birden köprüye
hücum etmiş ve şapkalanm
çıkararak "yaşasın!" diye
bağırmışlardır.
Köprü parasının 24'te kaJkacağinı bilen bazı soförler ve
arabacılar da yarım saat yirmi dakika beklemekte beis
görmemişlerdir. Tahsildarlar çekilince bunlar da otomobil ve
arabalannı serbestçe sürmüşlerdir.
Mururiye vererek son geçen yolcu da Beyazıt'ta
Çorapçılar'da Nuri B. olup kuruşu verip öyle geçmiştir.
Sabahleyin köprünün manzarası görülecek bir hal almıştır.
Bir çok kimseler dakikalarca durup köprünün tahsildarsız
manzarasını seyretmişlerdir.
Bazı kimseler unutup kuruşu vermek için ellerini ceplerine
soktukları gibi bazı kimseler de para bozdurmak için
kulübelere gitmişlerdir. Dünyadan haberi olmıyan bazıları
da para vermek için saşkın saşkın tahsildarları aramışlardır.
Otomobil taksimetrelerinin antresine de 5 kuruş
zammedilmiştir. Badema taksi antreleri 25 kuruş olacak,
fakat 10 kuruş köprü parası verilmiyecektir.
30 YEL ÖNCE Cumhuriyet
Başbakan gençliğe hitap etti
2 HAZİRAN 1960
Ankara 1 (ax) — Millî Birlik
Komite Başkanı, Devlet ve
Hükümet Reisi Orgeneral
Cemal Gürsel bugün, Türkiye
radyolarında Türk gençliğine
şu hitabede bulunmuştur:
"Aziz Türk gençliği,
Sizleri temsilen bir heyet bana
Ankara'da bulunan binlerce
gencin asil ve necip kanlariyle
boyayıp süsledikleri bir bayrak
hediye ettiler. Ben bunu yalnız Ankara gençliğinin değil
bütün Türk gençliğinin kanını, ruhunu ve imanını taşıyan
mukaddes bir emanet olarak kabul ediyorum.
Bu mukaddes emanet bana benimle beraber hak için, adalet
için, hürriyet için kendilerini her an fedaya hazır yüz
binlerce gencin bulunduğunu hatırlatmakta ve benim için
kudret, hız ve enerji kaynağı olmaktadır.
Muhterem ve aziz çocuklar.
Şunu katiyetle bilmeliyiz ki, hürriyetlerimiz elimizden gittiği
gün insanlık hayatımızı da, ahlâkımızı da, faziletlerimizi de
ve hattâ millî varhğunızı da kaybetmemiz mukadderdir.
Hürriyetsiz kemal ve tekâmül olamaz. Hakkı ve hürriyeti
bilmernek, duymamak ancak bahtsız, asağı mahlukların
talebidir. Milletimizi bu dereceye düşürmek isteyenler her
zaman mutlak surette hüsrana uğrayacaklardır.
Çok aziz çocuklarım.
Şunu da iyi bilelim ki, en büyük derdimiz ve ıstırabımız
cehaletimizdir. Garp âlemi fezanın sonsuz derinliklerine
doğru sefere hazırlanırken bizler hangi noktadayız? Bunu
hepimiz iyi biliyoruz. Asırların ihmalinin neticesi olan bu
hali en kısa zamanda değiştirmek için ilme sarılmak ve onu
en yüksek kemaliyle iktisap etmek lâzımdır. Bu en mühim,
en mukaddes vazifemizdir. Büyük Atatürk "Hayatta en
hakiki mürşit ilimdir" buyurmuşlardı. Mutlak bir hakikat
olan bu vecizeyi bütün gençlerin ve hepimizin bir an olsun
aklımızdan çıkarmamamız lâzımdır.
Aziz çocuklarım.
Çalışınız, çok çalışınız. Medenî âlemle aranızdaki mesafeyi
süratle kapatmak için durmadan çalışımz. Bu inançlı, ateşli
çabşma sizleri daima huzur içinde bulunduracak ve aynı
zamanda sizi memlekete hizmet yolunda temiz imaniı ve
mefkûreci yapacaktır. Büyük bir güvenç hissiyle hepinizi
hürmet ve muhabbetle selâmlar, sözümü aziz Atatürk'ün şu
sozleri ile bitiririm:
"Ne mutlu Türküm diyene."
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
Nâzım Hikmet anılıyor
2 HAZİRAN 1989
Kültür Servisi — Nâzım Hikmet'in ölüraünün 26. yılı
dolayısıyla Anadolu Sanat Kültür A.Ş. tarafından bir aruna
günü düzenlendi. ASK'ın Bayramlar Işhanı Kartal
adresindeki merkezinde düzenJenen anma gününde Şükran
Kurdakul, "Donemi İçinde Nâzım", Afşar Timuçin,
"Nâzım'ın Yaşamından Kesitler" konulu konuşmalar
yapacaklar. 3 hazıran cumartesi günü saat 15.00'te
başlayacak anma gününde Halit Ergör, "Memleketimden
İnsan Manzaralan"ndan bir bölüm oynayacak. lsa Çelik ise
bir dia gösterisi sunacak.
TARTIŞMA
Yemeyenin Ormanını Yerler!
Kullanılmayan korulan, orman arazisini, kâğıt üstünde
kalmış 'ağaçlandırma alanları'nı hepimizin sevip
benimseyeceği parklara dönüştürmek için milletvekillerine,
bakanlara, ilgili herkese, bıkmadan usanmadan sesimizi
duyuralım.
İstanbul'un boz bir beton yığınına dönüş-
tüğünü yazıyor Ali Sirmen.
29 Mart 1990 tarihli Milliyct gazetesinin 3.
sayfasında "Ormana Parsel" başhklı bir ha-
beryayımlandı. Üst başlık: "Beykoz'da bazı
gözii açıldann paylaşma kavgasıoa devlet se-
yirci." Peki devlet ne yapıyor? Onu birinci
sayfada okuyabilirsiniz. bevletimiz bugünler-
de biraz meşgul. önemli işleri var. Ve beton-
laşmaya işaret eden haberler artık okunma-
dan geçip gidiyor.
Bizler, yani tstanbul'da oturanlar, ne ya-
pıyoruz? Galiba yalnızca oturuyoruz; bu ola-
ğanüstü sehirde oturmarun karşılığını vermek-
iyi şeyler olmuyor. Şimdi habere dönelim.
Haber, Beykoz sınırları içindeki Yasuf Iz-
zettin Paşa civanndaki 1 milyon 213 bin m!
ormanlık arazinin üzerindeki çekişmeyi anla-
tıyor. Üç taraf var. Arsayı parseUeyen gece-
kondu sektörü (Evet artık öyle denebilir, bir
ekmek kapısı oldu bu da), ormancılar, ve ara-
zinin asbnda kendilerine ait olduğunu öne sü-
ren iki kişi. Üçüncü taraf konu acısından fazla
önem tasımıyor. önemli olan, buna benzer
birçok habere konu olan Boğaz yapılaşması-
dır, üzerine yapı dikilen arsa devletin olsun,
bir kişi veya kuruluşun olsun.
Şimdi bu insanlar, (yasadışı olarak araziyi
ten, koruma bilincini gehştirmek ve uygula-
malan bu yönde şekillendirmek çabasından
fena halde uzaktayız. Her gün vapurlarla ara-
balarla şehri doğudan batıya, batıdan doğu-
ya katediyoruz, günlük koşuşturma içinde
şehrin iş curcunasının ötesinde kalan kısmı bi-
zi pek ilgüendiremiyor. Sabah trafiğinden bi-
raz olsun kaçmak isteyenler, 2. köprünün ızın
verdiği kadar kuzeye çıkabiliyorlar, doruk
nokta bu. Oysa bir haritaya bakanlar bu hi-
zanın yukarısında, gerek kıyi şeridi uzunlu-
ğu gerek kuşuçuşu uzaklık olarak Boğaz'ın
yansından fazlasımn kaldığını göreceklerdir.
Hâlâ duymayanlar için söyleyelim, oralarda
parselleyenler) neden burayı seçmişler? Bo-
ğaz'ın onların gözünde bir anlamı olduğunu
sanmıyorum. TV2'nin röportajında bir gece-
konducu şöyle diyordu: "Biz tstanbul'un bir
güzelliğini göremedik." Bunu söylerken ar-
ka planda Hidjv Kasn'm hasetten çatlatabi-
lecek bir Boğaz manzarası görülüyor. Adam-
lann Annutln ile Sultanbeyli arasındaki far-
kı görecek halleri yoktur. önemli olan, o so-
ğukta (Çekim sırasında kar yağıyordu) bası-
m sokabilecek bir dam altıdır.
tstanbul'a yılda üç yüz bin insan akıyor. Bu
insanlar şehrin çevresindeki boş alanları dol-
duracaklardır. Bu göç durmadan ve konut ta-
lebini karşılayacak yerler belirlenmeden işga-
lin durması beklenemez.
Yeni Gündem dergisi bir sayısında "Gece-
kondu Çözümdür" diye kapak yapmıştı. Bu
insanlar gecekondu yapmak zorundalar. Ama
Boğaz sırtlanna yapmak zonında da değüler!
Milliyet'in haberinde deniyor ki: "Orman
Miidürliiğü Beykoz Bölge Şefi Ahmet Özacar
(...) mevzuatın yetersizliği yiizünden ormanı
kornyamadıklannı da itiraf etti."
lşin özü buradadır.
Siz hiç Sabana köşkünün bahçesine gece-
kondu yapıldığını duydunuz mu? Eminim,
Sakıp Ağa o bahçeye gözü gibi bakıyordur.
Orası özel mülk diyelim. Yıldız Parkı'nda hiç
böyle şey görüldü mü? Hayır. Orada birisi bir
ağaç kesmeye kalksa görenler (öyle umuyo-
rum) engel olmak için ellerinden geleni yapar-
lar. Ama örneğin Sanyer sırtlannı kolayca eli-
mizden alıverdiler. Neden kolayca? Çünkü ne-
resi özel mülktür, neresi parktır, neresi aske-
ri bölgedir, nerede patika vardır, bunlan acık-
ça gösterebilecek ölçekte haritalar bile yasak-
tır. Ve o ormanlar, yeşillikler bizira değildir.
Şehrin içinde, kıyısında, başı boş bırakıl-
mış orman arazisini haklı gösterebilecek bir-
şey var mı? Bunlann birine hiç yaklaşmayı de-
nediniz mı? Çoğu zaman telle çevrilidir, de-
ğilse bile adam boyu çalı-çırpı yüzünüzü tır-
malar, insanı uzak tutar. İçinde adam kesse-
ler kimsenin haberi olmaz. Oralan bizim de-
ğildir, kendimızi sahip hissetmeyiz, birileri gir-
miş, kesip biçip satmış, bize ne?
Milliyet'in birkaç yıl geride kalan 'tstan-
bul'dan Göreme'ye Kültür Mirasımızı Konı-
ma Kampanyası" çerçevesinde (Sahi ne oldu
o kampanya) yayımlanan fasikUllerden birin-
de mimar Cengiz Bektaş şöyle yazıyor: "Bir
yapının boş bir kaplumbaga kabuğu degil de
gerçekien yapı olabihnesi için tek ko$ul, içinde
bir yasamın snrmesidir." Bektas'ın ele aJdığı
konu, bir evin anıt ilan edilerek işlevsiz kılın-
ması ve insanlann kopuşuyla evin yıkılıp yok
olmasıdır. Şehir içi yeşiÜikleri içinse aym et-
kiyi 'insanlann sokulmaması' olarak belirle-
yebiliriz.Sonuç aynıdır.
Kullanılmayan korulan, orman arazisini,
kâğıt üstünde kalmış 'ağaçlandırma alanlan'-
ru hepimizin sevip benimseyeceği parklara dö-
nüştürmek için milletvekillerine, bakanlara,
ilgili herkese, bıkmadan usanmadan sesimizi
duyuralım. Bu onlar için de bizim için de son
sans çünkü.
NAZIM AZİZ Endnstri Mnh. / tstanbol
VEFAT
Yanya eşrafından merhum Atâ Efendi ve merhume Esma Hanım'ın torunu,
merhum Aziz Efendi ve merhume Ferhunde Hanım'ın oğlu, merhum
emekli Vali Ahmet Durmuş Evrendilek ve merhume Zahide Evrendilek'in
damadı, merhum Orgeneral İzzettin Çahşlar'ın yeğeni, merhum Orgeneral
Asım Tınaztepe'nin kayınbiraderi, Malike Tınaztepe'nin kardeşi, Aziz
Çahşlar ve Doçent Dr. Filiz Yenişehirlioğlu'nun babası; merhum emekli
Vali Ruhi Çahşlar, merhum Kurmay Albay Bari Çahşlar ve merhum Bedi
Çalışlar'ın amcazadesi; merhume Bedriye Alpsoy, emekli Büyükelçi Celâl
Çahşlar, Gündüz Çahşlar ve Seniye Arda'nın ağabeyi; Enise Savaşkan,
Ayten Alemdar ve Şen Tınaztepe'nin dayısı; Sadi Çahşlar, Ömer Çahşlar ve
Yüksel Özergin'in amcası; Profesör Dr. Şahin Yenişehirlioğlu'nun
kayınpederi, Nazhhan Yenişehirlioğlu'nun dedesi, Ruhsar Çalışlar'ın eşi
SUÂT irA
ÇAIJŞLAR
31 Mayıs 1990 günü vefat etmiştir. Cenazesi 2 Haziran 1990 cumartesi
günü, Ankara Maltepe Camii'nden öğle namazından sonra Cebeci Asri
Mezarlığı'na kaldırılacaktır. Bütün dost, tanıdık ve yakmlara duyurulur.
AtLESİ
Sevgili dostumuz AZİZ ÇALIŞLAR'ın
babası değerli mümtaz insan
SUAT ATÂ
ÇAUŞLAR'ın
vefatını üzüntüyle öğrenmiş
bulunmaktayız. Merhuma Tanrı'dan
rahmet, kederli ailesine başsağhğı ve
sabır diliyoruz.
AKAN AÎTESİ
BAŞSAĞLIĞI
Değerli dostumuz AZlZ ÇALIŞLAR'ın babası
SUATMÂ
ÇAIJŞI,AR'ın
ölümünü üzüntüyle- öğrenmiş bulunuyoruz.
Kederli ailesine başsağhğı dileriz.
EKOL'DEKİ ARKADAŞLARI
MERSİN 3. ASLtYE
HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1989/481
Davacı Atra Yıldırım vekili
Av. Mehmet Tengiz tarafından
davah Mustafa Yıldırım aleyhi-
ne açılan boşaımıa davasının du-
ruşmasında verilen ara kararı
uyarınca:
Davacı vekili 9.6.1989 tarihli
dava dilekçesi ile davalı aleyhi-
ne şiddctli geçimsizlik nedeniy-
le boşanma davası açılmış, da-
valı Mustafa Yıldırım'ın adresı
(espit edilemediğinden duruşma
gününü gosterir şekildeki davc-
tiyenin ilanen tebliği yolu ile ya-
pümasına karar verilmiş olmak-
la;
Davalı Musıafa Yıldınm'ın
duruşmanın bırakıldığı
28.6.1990 günü saat 9.00'da
mahkemede hazır bulunarak
kendisini temsil etmesi veya bir
vekille temsil ettirmesi, aksi tak-
dirde H.U.M.K.'nun degişik
213. maddesi gereğince yargıla-
maya yokluğunda devam edile-
ceği hususu davetiye yerine ka-
im olmak üzere ilanen tebliğ
olunur.
OTEL
YÖNETİCİSİ
İŞ ARIYOR
P.K. 30 AYDIN
VEFAT VE BAŞSAĞLJĞI
Odamız üyesi jeoloji mühendisi doktor
ZEKÎ AKYOL'u31.5.1990 tarihinde elim bir trafik kazasında yitirdik.
Ailesine, yakınlarına ve jeoloji mühendisleri topluluğuna
başsağlığı dileriz.
TMMOB JEOLOJt MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
YURTSEVER, ILERICI
KAMUOYUNA
Son olarak çıkarılan "SS" kararnamesi ile getirilen baskı,
sürgün ve devrimci basın üzerindeki sansüre; tek tip hücre
sistemi cezaevlerine karşı sessiz kalmayacağımızı belirtiyor ve
bunu protesto etmek için 1 haziranda üç günlük açlık grevine
başl yoruz.
ANKARA MERKEZ KAPALI CEZAEVİ'NDEN
A. HİKMET YILDIZ, ŞAHİN AYAZ
İSMAİL DURGUT, RAİF FALCIOĞLU
SPORKENT'de
Satılık Arsa
Tel.; 526 80 46
DOSTUM MOZART
Nadir Nadi
7. bası 5000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymları Türkocağı
Cad 39-41 Cağaioğtu-tstanbul ödcmeU göBdertimez.
POLmKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Mimaride İki Çılgın...
Geçen hafta sonunu Nevşehir, Niğde, Ürgüpüçgeni içinde ka-
lan Kapadokya'da geçirdim. Yıllar var ki Orta Anadolu 'yu böyle
yeşHler içinde gormemiştim. Son yağmurlar buraları bir yeşil cen-
netine çevirmiş. Yeşil değil, sanki yeşilistan... Zaten Gölbaşı'n-
da bir kebaoçı kendine 'kebabistan' adını koymamış mıydı? Bir
kaportacının adı Fortçu Vedat'tır. Gölbaşı ve çevresine vaktiyte
dikilen çamlar iyice kendini göstermiş. Bir zamanların soygun
ve eşkıya sığınağı olan Kepekli Boğazı da bir çam ormanı ol-
muş. Kepekli boğazı gitmış, yerine bir orman gelmiş. Bu çam-
larda Kemal Kurdaş'ın epeyce emeği var, unutulmamalı. Otobüs-
teki çoğu kişiye bu çamları kimin diktiğini sordum, bilmiyorlar-
dı. Kimi de 'Cemal Tural' diyordu.
Ankara büyümüş, çok büyümüş... Resmi tabelada nüfus iki
buçuk milyon görünüyorsa da buna bir, iki milyon daha eklene-
bilir.
'Kapadokya'da ne işin var' diye soracaksınız. Evet, ne işim var-
dı? Bundan bir yıl kadar önce Silkar Turizm, biz gazetecileri Ro-
binson Clup ile birlikte kotardığı yerleri görmeye çağırmıştı. Bir-
çok tatil köyünü gezmiş, Kapadokya'ya gelmiştik. Nevşehir'in bir-
kaç kilometre ötesinde bir otel yapılıyordu. Mimarı Tuncay Çav-
dar, sermayecisi Silkar'dı. Hadi, adıru daha açık koyalım serma-
vecisı Burfıan Silahtar'dı. O zaman taş, kum, çakıl ve topraktan
oluşan bir şantiye görmüştük. Şimdi işler bitmiş, otel oturmaya
açılmıştı. "Bir otel doğayla nasıl kaynaşır, gelin görün!." demek
istiyorlardı. Kapadokya üçgeni içinde başka oteller yok muydu?
Elbette vardı. Ama bunca para dökülmüş, yerden birçok kazık
fırlamıştı. Doğayla bütünleşmek için para ile plan yetmiyordu.
Daha başka beceri, şevk ve aşk gerekiyordu. Nevşehir'de Uç
Hisar'ın karşısına öyle bir şey konduracaksınız ki görenler, 'Değ-
miş ve olmuş' desinler. Biz de gördük, 'Değmiş ve olmuş' diyo-
ruz.
Kapadokya görmeye değer. Bir kişi Türkiye'ye, hele Orta Ana-
dolu'ya gelir de Kapadokya'yı görmezse onun birkaç zoru var
demektir. Bilgisi. kültürü, uygarlığı, beğenisi yoktur.
Bizi götüren minibüs sürücüsü öğretmen anlatıyor: "Dedele-
rimiz, biz bu peri bacalarını doğduğumuzda görürdük. Ama
böylesi değerli olduğunu bilmezdik. Buralar turizme açıldı, biz
de değerini öğrendik. Dahas» bir taş yığını bilirdik, derdi"
Anadolu bir uygarlıklar sergisidir. Helen, Roma, Bizans, Sel-
çuk, Osmanlı bırbirinin üstüne uygariıkları yığmışlar. Her uygarlık
kendinden önce gelenle bütünleşmeyi bilmiştir. Birbirlerinin ta-
şını, toprağını çalıp birbirleriyle birleşmişlerdir. Türk-İslam sen-
tezi diyorlar ya yok böyle bir şey. O zaman Türk Hıristiyan sen-
tezi de Hıristiyan Müslüman sentezı de olacaktır. Bakıyorsunuz
böyle şeyler yok. Bir esinti geliyor, yalıyor, sonra yitip gidiyor.
Ihlara vadisini muhakkak gorün! Peri bacalarını, yeraltı kent-
lerini, türlü kıliselen görmüş olabilirsiniz. Ama Ihlara vadisini ger-
çekten görmelisiniz. Görmedinizse çok şey kaybedersiniz.
Vadinin içinde Hasan Dağı'ndan gelen bir su akıyor. Eskiden
tertemiz, gümüş beyazında bir su imiş. Şimdi bulanık, karaya
çalan bir su. Kirlenmesini sorduğumuzda, son yağmurları gös-
teriyorlar.
Hasan Dağı dendiğinde Ruhi Su'nun türküsü aklıma gelir. Ruhi
ve arkadaşları İstanbul hapıshanesinden, Adana hapishanesi-
ne yollanırken bu dağın eteklerinden geçmişler. Gördükleri bas-
kıya. acıya, zulme bu dağı tanık etmişler.
Turistik yerler iyi, güzel de tuvalet sorunu hâlâ var. Tuvalet yap-
mışlar, para da alıyorfar ama bir türlü gereken temizliği sağla-
yamıyortar. Lokantada bir tuvalet var, yemek yemedinizse 'bozuk'
diye sokmuyorlar. Dışarda bir tane var, gözden kaçırır gibi uzak-
lara, erişilmez yere kondurmuşlar. Zorla buluyorsunuz.
Biz gelelim 310 yataklı Robinson Kapadokya oteline... Dedim
ya doğa ile bir yapı nasıl bütünleşir gelip burda görmeli... İkisi
de çılgın Tuncay ve Burhan... Ellerinden geleni artlarına koma-
mışlar. Burha Beyin eşi, "Çok para harcadık ama güzel oldu"
diyor. Gerçekten çok para dökmüşler, yerine de oturmuş. Baş-
- kalan da para dökmüşler ama boşa gitmiş... Oteller yerden bit-
me beton kazıklar gi6i....
Uç Hisar şöyle uzaktan bir göründü mü Robinson Kapadok-
ya da 'Ben burdayım' diye kendini belli ediyor. Bir yandan Uç
Hisar; bir yandan Robinson Kapadokya doğanın içinde kucak-
laşıyorlar. Sabahleyin Tuncay Çavdar'la karşılaştım. Çocuğu gi-
bi bakıyor yaptığına... Tuncay Çavdar, Cumhuriyet'in İkitelli'de
yeni yerinin projesini de bitirmek üzere imiş. 'Çok güzel olacak!'
diyor.
Silkar Turizm'in yaörımlarında ne denli titiz olduğunu bundan
önce de anlatmıştım. Mimarı Tuncay olan üç yeri gerçekleştir-
mişler: Çamyuva Tatil Köyü, Pamfilya Tatil KÖyü, Robinson Ka-
padokya... Birincisi 720yatak, ikincisi 900yatak. üçüncüsü 310
yataklı. Burhan Bey, Amacım bir mifyon yatak" diyor. Yapılacaklar
da şöyle: 1991 yılında 1350 yataklı Lykia tatil köyü, 1992'de 650
yataklı Kırdırak Oteli, 1993'te Antalya-Manavgat Robinson Clup
Golf Oteli. Bundan ayrı olarak 400 yataklı istanbul Oteli, 300 ya-
taklı Kuşadası Oteli, 150 yataklı Anadolu'nun çeşitlı yerlerine da-
ğılmış 10 otel var Silkar Turizm'in tmparatoru Burhan Bey, baş-
ka projelerinin gerçekleşmesi için yetkililerden destek ve kolay-
lık istiyor.
"Para!.." diyorum.
"Var, kolay..." diyor.
"Peki proje" diye soruyorum.
"Tuncay Çavdar ne güne duruyor" diyor.
Yaptıklarını ve yapacaklarını anlatırkencoşan iki kişi gördüm,
biri Tuncay, biri Burhan, iki çılgındı bunlar! Sade kendileri çıldır-
mıyordu, bu çılgınlık dinleyenlere de bulaşıyordu.
Buralara yolunuz düşerse mutlaka bir kanve için, değer... Bir
fincan kahvenin hatırı yok mu?
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
"Fifli Hizmet Zammı"
SORU: Bizler, halen bir üniversite hastanesinin laboratuvarın-
da çalışan kimyager, biyolog ve laborantlarız. Bazı mes-
lekler ve işler, ağır ve yıpratıcı olarak kabul edilmiş ve
sosyal güvenlik .vasalannca bu meslek ve işlerde çalışan-
ların flili hizmet sürelerine ayrıca belirli bir oranda iti-
bari hizmet suresi eklenmesi öngörülmüştür.
5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası'nın 32. madde-
si bu konuya ilişkindir. Maddenin (d) fıkrasında zehir-
li, boğncu gaz, asit, boya işlerinde bir süre çalışan
kimselere flili hizmet zammı verileceği açıklanmıştır.
Çalıştığımız hastanenin laboratuvarlan da biyokim-
ya ve RFA bölümlerini içermektedir. Laboratuvarlan-
mızda kullanılan ve yaşamsal tehlike arz eden öldürücü,
zebirieyici, bogucu ve tahriş edici maddeler kullanıyo-
nız.
1) TC Emekli Sandıgı Yasası'nın 32/d maddesinden
yararianabilir miyiz?
2) Söz konusu yasanın uygulanması için nereye baş-
vnnnamız gerekir?
S.E.
YANITfrC Emekli Sandığı Yasası'nın 32. maddesi ile bazı görev-
lerde çaiışan iştirakçilere her tam yıl çabşma karşılığında, işin ağır
ve yıpratıcı olması göz önüne alınarak 2 ile 6 ay arasında ayrıca
fîiJi hizmet gibi geçerli olan, "fiili hizmet zammı" tanınmıştır. Ya-
sanın yaklaşık 40 yıldan bu yana yürürlükte olan, ağır ve yıpratıcı
görevlere ayrıcalık tanıyan 32. maddesi, günümüz çalışma orta-
mına uygun duruma getirilmelidir. 40 yıl önceki teknoloji ile bu-
günkü arasında çok büyük bir aşama olmuş, ağır, yıpratıcı ve
zehirleyici yeni iş ortamları oluşmuştur. Her teknolojik aşama,
olumlu gelişmenin yanı sıra tehlike ve risk faktörlerini de birlikte
getirmiştir.
Yasada, kapsam dar tutularak, atölye, fabrika, havuz ve depo-
larda çalışanların, "zehirli, boğucu gaz, asit ve boya işleriyle gaz
maskesi ile çalijmayı gerektiren işlerde" çalışmaian koşuluyla fii-
li hizmet zammından yararlanabilmeleri sağlanmıştır. Yoruma açık
olan bu maddenin uygulanmasında, zaman zaman Emekli Sandı-
ğı Yönetim Kurulu ile Müdürler Kurulu kararları, yasanın uygu-
lama kapsamını genişletmektedir.
Ağır, yıpratıcı ve zehirleyici nitelikteki iş, bir atölyede ya da fab-
rikada olduğu kadar bir hastanede de tehlikeli ve risklidir. Ölçüt,
işin j'apıldığı yere göre değil işin kendisine göre belirlenmelidir. Eğer
yapılan iş bılımsel olarak ağır, tehlikeli ve zehirleyici nitelikte ise
nerede yapılıyor olursa olsun, fiili hizmet zammı kapsamına aJın-
malıdır. Ölçüt bu olmalıdır.
Dileriz, Emekli Sandığı'na yapacağınız başvuruya olumlu yanıt
gelir ve yargı yoluna gitmenize de gerek kalmaz.
j