26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 HAZİRAN 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGÜN MeteofDİoıı Genel Mûdürlüjü'n- den alınan bilgtye göre yurdun Ru- s y batı kesımler ıparcalı bulutlu. Trakya ıle Marmara'nın batısı sağa- nak ve gök gûrültülü sağanak ya- ğışlı, öteki yerler az bulutlu ve acık geçecek. H/WA SICAKLIĞI: Yağış alanyerlerde bıraz azalacak Ötekı yerterde değışmeyecek RUZGÂR: Ku2Ey ve batı yönlerden tıafif ara sıra orta kuveette yağış anında kuvvet- lice esecek. Denızlerimızde rûzgâr Kıbte ve lodostan 2 4 kuvvetinde sa- atte 4-16 deniz rmlı hıda esecek Oalga yükseklıği 0.5-1.5 m. do- layında bulunacak Van Gölü'nde hava: f\z bulutlu ve açık geçecek. Rûzgâr güney ve batı yönlerden hafif otarak esecek göl kû- çûk daJgah olacak. 6 Ankara Arvtakya Amatya ArMn Aydın BaMear Bıleak Bınget Bıtfis Botu Bursa Çmattale Çaran A 34° 18° Dıyartalot A 29°19°Edlme A 39°22°Erancaı A 31° 11° Erzunım A 32°13°Esloselw A 31° 13° Gazantep A 29°22°&resım 39°18°Mamsa 28°20°KMaraş 33°16°Mersn 26° 5°Muflla 31° 13° Muş A 31° 17° Gümushane A A Y A A A A A î3°20°OnJu A 33° 18° Hakfcâfi A 33° 17° IsparO Y 30° 14° «anbul B 30" 18° tanır A 36°1«°Kaıs A 27° 13° Kasomonu A A 30°12°Kays«ı A 29° 16° KırklareSı Y 2«°18°Konya A 33° 12° Kû&hya A 34° 19° Malatya 30°19°Samsun 30° 12° Sııri 25° 18° Sınoç 31° 17° Snns 26° 7°letartaO 31° 13» Trateon 33° 13° Tunceli 28°2O°Uş» 33°M°Van 31° 13° Ktegat 38° 18° Zongutdak açrt buuHu yajmunu ( j | sai A-apk B-bukıtlu G-jünes* K-lort S-ssi Yyatmurtu DUNYA'DA BUGUN MshngltınA 30° Zûrtı Y 22° c.ofcrs I*SI'.MI:I>:KINI: VK SAMIII.AKINA KAR*J1 AllcöcKs Porons Plaster ^ » J U Ö BULMACA SOLDAN SAÛA: 1/ Hıristiyanlıkta pa- pazın yardımcısı olan din adamı. 2/ Bir goz rengi... SSCB'de, Ka- radeniz kıyısında bir kent. 3/ Ccn Sultan'a Batılıların verdiği ad... Bir peygamber. 4/ Zihin... Yakıt ola- rak yararlanılan hid- rokarbür ga2i. 5/ Ge- rekli... Insanlar, halk 6/ Japonlara özgu çi- çek dûzenleme sana- n. 7/ Gaelano Doni- zetti'nin tarunmış bir opcrası... Yüze sürulen pembe duzgun. 8/ Hayat arkadaşı.. Yerdeki karın i'u- zünde buz tutmuş olan tabaka. 9/ Sı- nır boyu... Yükselti. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ev içinde giyilen hafif kadın elbı- sesi. 2/ Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun özünde bulun- mayan... Bir gösterme sıfatı. 3/ Bir mevsittı... Üç aylarda medrese öğren- cilerinin köyleri dolaşarak imamlık edip para ve erzak toplamalan. 4/Çavuşkuşu, hüttaut gibi adlar da verilen bir kuş. 5/ Bir elektrik akımının yönünü değiştirmeye yarayan aygıt. 6/ Ateş... Çanakkale Boğazı'nda bir burun. 7/ Ev giysileri ya da sabahlık yapırtunda kul- lanılan dökümlü kumaş... İlave. 8/ Erkek ördek.. Kimi hastalıkla- ra kar?ı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen eriyik. 9/ Bir şe- yin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret... Peşin para ile Veresiye mal alma usulü. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Türk-Yunan itilâfı 11 HAZİRAN 1930 tki taraf arasında ihzar ve kabul edilen Türk-Yunan itilâfnamesi bugun (10 haziran 1938 salı günü) saat 14'te Hariciye Vekâletinde Vekil Tevfık Rüştu Beyle Yunan Sefiri arasında imza edilmiştir. Türk-Yunan itilâfnamesinin imzasını müteakip Hariciye Vekili Dr. Tevfik Ruştü B. ile Yunan sefiri M. Polihronyadis ve Muhtelit komisyon bitaraf arasından M. Holştad tarafından birer nutuk irat edilerek gerek alâkadarların hukuku ve gerek iki hükümetin münasebacı noktai nazanndan itilâfnamenin haiz olduğu ehemmiyet kayıt v£(ezkâr olunmu^tur. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Suçları tesbit 11 HAZtRAN l%0 —Sakıt iktidar mensuplarından suçlu olanlar hakkında yapılacak sonjşturma ve kovuşturmanın usulünü tesbit için kurulan ilim heyeti çalışmalarına bugun başlamıştır. Bu münasebetle Adalet Bakanı Dr. Abdullah Pulat Gözubüyük, şu önemli açış konuşmasını yapmıştır: Abdullah P. Gozubüyuk "—Demokrat Parti iktidarına mensup Devlet ricalinden. cezaî mesuliveti gerekliren fiilleri işlemiş bulunanlar hakkında yapılacak soruşturma \e kovuşturrnanın sekil ve tnahiyetini tesbit hususunda' bir rapor hazırlamak uzere bir ilim heyeti teşkili faydah görulmuştur. Bu husustaki dâveti kabul lûtfundı bulunan ve Birinci Cumhuriyetin kuruluşunda da şerefli vazifeler ıfa buyurmuş olan büyük âlim, yuksek fazilet sahibi, muhterem hocam Ordinaryüs profesor Tahir Taner'e ve diğer sayın meslekdaşlanma samimî teşekkürlerimi arzederim. Eski Devlet ricali tarafından Anayasanın devamlı surette çiğnenmiş olması ve bilhassa son defa şiddet idaresini hâkim kılmak maksadıyle hukuk dışı, adalet otesi ve devlet üstünde, Sovyet Rusyada bile tarihe kanşmış olan Polit Büro rejiminin (Meclis Tahkikat Encümenleri) adı altında ihyasına girişilmesi: bir çok vatandaşlann, birbirini öldürmiye teşvik edilmesi, bazı kimselerin canavarca his. sevkıyle başkalarım öldürmiye azmettirilmesi ve kanunun gözü önûnde ve hiçbir mesuliyet korkusu taşımaksızın rüşvet, irtikâp, ihtilâs ve memuriyet nüfuzunun kotüye kullanılması gibi curümlerin i^lenmesi; işlenmesine azmettirilmesi ve türlu şekillerde bu curumlere iştirak edilmesi, işlenen curümlerin tarihte örneği görülmemiş derecede ağırlığı gozönunde tutularak, yapılacak soruşturma ve kovuşturmanın Türk milletinin yüce adalet duygusunun ve Türk Devletinin şerefli ve tarihi adalet ülküsünün ışığı altında modern Ceza hukukunun değişmez prensiplerine göre yürütulmesini zaruri kılmıştır. Bu itibarla.önce soruşturma açılması ve eski devlet ricali samklarından haklannda kamu dâvası açılması için yeter delil elde edilenlerin, işlenen curümlerin ağırlığı dereceleriyle mütenasip olaıak cezalandırılmaları isteğiyk yargılanmak üzere, yetkili mahkemeye gönderilmeleri ve boylece ceza adaletinin gereği gibi ve bütün şümuliyle \erine getirilmesi, millet ve dünya kamuoyunun tatmin \e teskini, müspet ceza hukukunun en tabiı ve zaruri bir neticesidir. Bu yolda vazife almış ve alacak ve bu kutsal hizmete katılmış ve katılacak butün mesiektaşlarıma üstün başanlar dilerim'' GEÇEN YIL BUGÜN C ^ Gazeteciler Cemiyeti 11 HAZİRAN 1989 Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezih Demirkeııt, Cemiyetin kuruluşunun 43. kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, "Demokratik ortamın başladığı 1946 yılından bu yana, daima Atatürkçu çizgide şorumlu bir gazetecilik anlayışı ile basın özgurluğunü savunan cemiyetimiz, göre\ini bundan sonra da aynı çizgide yapmava deva,m edecektir" dedi. Nezih Demirkent yazılı açıklamasında, kuruluş yıldönümunün, içeride ve dışarıda gazetecilere karşı başlatılan saldınlann yoğunlaştığı bir dönemde kutlandığını belirterek şöyle dedi: "Demokrasi düşmanlarının yeni arayışlar içinde bulunduğu bu günlerde, içeride ve dışarıda gaflet içinde bulunanların varlığına rağmen demokrasinin daha gu<,leneceğine inanıyoruz. Bu anlayış içinde demokrasinin tum meslek kuruluşlarını, Atatürkçu bir çizgide, sorumlu gazetecilik ve basın ozgurluğu kavramlarında işbırliğıne davet ediyoruz. Daha guzel yarınlarda, daha demokratik bir ortamda var olabilmek umidiyle nice yıllar diliyoruz." TARTISMA Ofke Bilkent Okulu'nun "kısa sürede etkinliğiyle saygınlık yarattığı" yargısı temelli bir yanılgıdır. Nerede, kimin nezdinde, hangi "bilim üretimi" ile saygınlık kazanmıştır? Bn. Snzuı Yüdııun, Doç. Nurknt İBu'ın "Dogramacı Mtktubuna" epey öfkelenmiş, Inan'ın, Doğramacı'yı "Bilkent Lniversitesi- oi kurdu" diye eleştirdigini ve bunda da hak- sızlık ettiğini söylüyor. Bn. Yıldırım'ın kimligini ve uzmanlığını bil- miyorum. Ama kimliği ve uzmanlığı ne olur- sa olsun herkes gibi onun da düşüncelerini açıklama hakkı ve özgürlüğü var. Bu yönden, üşenmemis, yazrruş, iyi etmiş demek gerek. Ne ki böyle çok ciddi bir sorunda kalem oynat- maya kalkışan kişinin, bazı konularda sağlam bilgileri edınmiş olmasına da gerek var. Yazı- da ise bu gereğin yerine getırilmediğinı göste- ren bir dizi yanlışhk göze çarpıyor 1) llk yanılgı, Bn. Yıldırım'ın Bilkent Oku- lu'nu "üniversite" sanması. Anayasa yönün- den Bilkent'in üniversite olmasına olanak bu- lunmadığını en başta Bay Doğramacı bilmek- tedir. Onun, bunu bildiğini de birçok kimse bilmektedir. Bn. Yıldırım ise anlaşıldığına gö- re bundan habersiz olduğu için burada, bir "ablaksal sornn" bulunduğunun da farkında değildir. Bir ekleme de yapalım: "Hukuk mi- nimum ahlak&r." 2) Hukuksal yönü bir tarafa, Bn. Yıldırım, "iiniversite"nm kurum olarak ne olduğunu da bilmemektedir. Kapısında üniversite yazan her yeri gerçektcn üniversite sanmaktadır. Üniver- site, uzun yılların urünü olarak oluşan, geli- şen ve başhca işlevi "bilim" üretmek olan bir kurumdur. Görkemli yapılarda, çağdaş bilgi- sayar donanımh tesisler ve bol ödenekli dev- şinne öğretim kadrolannı bir araya getirmekle üniversite kunılmuş olmaz. Böyle kurulan şeye "okul" denir. tlk, orta ve yüksekokullar böy- le kurulabilir; universiteler değil. 3) Bilkent Okulu'nun "kısa sürede etkinli- ğiyle saygınlık yaratügı" yargısı da temelli bir yanılgıdır. Nerede, kimin nezdinde, hangi "bi- lim üretimi" ile saygınlık kazanmıştır? Bu tür yargılar, genellikle yeni teknik bilgilerin ak- tarılması ve tekrarlanmasındaki basan, me- zunların bol maaşlı işler bulabilmesi, yaban- cı dilin öğretim dili olması, birukım ölçütle- re dayanmaktadıı. Bunlarla bir kurum belli bir değer ifade edebilir; ama sadece bunlarla üni- versite olunmaz. 4) "KAr anua", insanın yasamdaki biricik maddi dürtüsü değildir. Para, aslında, "iktidana" bir aracıdır. Belli bir doyum sevi- yesinden sonra insana lazım olan bu araç de- ğil, iktidarın kendisidir. Hayır, hasenat ya da hamiyet adı altında gizlenen şey, çoklukla, bu- dur. Bay Doğramacı bu olgunun ülkemizde- ki çok ilginç bir "prototipT'dır. Bu gerçeği en iyi bilen kendisidir ve bundan haberi olmayan- ları en iyi kandıran da yine odur. Bn. Yıldı- nm'ın bu kandırmacayı "yutmayanlar" ara- sında yer almadığı anlaşılmaktadır. 5) Bn. Yıldınm'ın Bilkent'te "gercekten seç- Idn bilim adamUnaın bulnndogu" yargısı ise oldukça "tyhaftır. Bilim adamlan arasında "gerçeklea MfUn olanlar-olmayanlar" ya da "seçUnkr-seçkİB otnuoutar" gibi rastgele ay- rımlar yapılması yakışıksızdır. Bir kimse "bi- lim adamı" ise (herhangi bir unvan kastet- miyoruro) bu sıfat ona yeter. 6) Doç. Inan'ın, YÖK sistemine karşı olma- sına rağmen universiteye dönmek istemesi Bn. Yıldırım'ın sandığı gibi bir tutarsızlık değil, tam tersine bir özveridir. Dönüşünün bir mü- cadele için olduğunu mertce acıklaması ise ta- mamen ahlaldı bir davranıştır. Bn. Yıldınm'a şunu soralım: Otuz yıltık evini basıp kendisi- ni dışarı atsalar, tekrar içeri girip işgalcilerle kavgaya tutuşmayı tutarsızlık mı sayacaktır? AYDIN AYBAY Takdm/tstanbol ANKARA BÜYUKSEHİR BELEDİYE BASKANLIGI GÜZEL ANKARA PROJESİ KENT GİRİSLERİ DÛZENLEMESİ İSTANBUL GİRİSİ PROJE YARIŞMASI Güzel Ankara Projesi Kent Girişleri Düzenlemesi, İstanbul Girişi Projesi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca 25.06.1990 Pazartesi gününden itibaren yarışmaya çıkanlmıştır. Yanşma süresi 25.09.1990 Pazartesi günü saat; 17.00'de sona erecektir. JÜRİ Danışman Jüri Üyeleri KARAYALÇIN, Murat : ERKMAN, Timur : BADEMLİ, Raci R. : ÜNAL, Tankut : AKYOL, Tuncer : Asli Jüri Üyeleri DALOKAY, Vedat : GÜNAY, Baykan : ÖZTAN, Yüksel : TANALI, Ziya : TEZONAR, Hal >k : UNARAN, Ergun : UZEL, Ahmet : Yedek Jüri Üyeleri AKALIN, Balkır, B. ÇİDAM, Ünsal KAYI, Kudret Raportörler AKDEMIR, Ekrem ESENbîL, Aysun ÖZGE, Nahit Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı. Ankara Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Dairesi Başkanı. Turizm Bakanlığı Yatırımlar Genel Müdürü Karayollan Genel Müdüdüğü - 4. Bökje Müdürlüğü. Yol-Etüd Proje Baş Mühendisi Y. Mühendis - Mimar Şehir Plancısı (İ.T.Ü). Y. Şehir Plancısı (O.D.T.Ü) O.D.T.Ü Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkan Yardımcısı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Peyzaj Miman - Ziraat Y.Müh. (A.ÜZF.) A.Ü.Z.F. Peyzaj Mimarlığı Bölümû Öğrt. Üyesi Mimar (O.D.T.Ü.) Prof. Dr. Heykeltraş (D.T.G.S.A.) Marmara Üniversitesi - Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü Başkanı. Y. Mühendis - Mimar (İ.T.Ü.) Dr.-Y.Mimar-Şehir Plancısı (I.D.G.S.A - G.Ü.) Mimar (İ.D.G.S.A.) Mimar (A.D.M.M.A.) Şehir Plancısı (O.D.T.Ü.) Mimar (A.D.M.M.A.) Mimar (ED.D.M.M.A.) Mimar (A.D.M.M.A.) Raportör Yardımcısı YILDIRIM, Serdar : Daktilograf ÖDÜLLER Ödül ve Mansiyonlar Net Olarak 1. Ödül 40.000.000.-TL. 2. Ödül 30.000.000.-TL. 3. Ödül 20.000.000.-TL. 5 Adet Mansiyon 75.000.000.-TL. (15.000.000.-TL X 5). Bu yarışmaya ait şartnameler, Ankara Büyükşehir Belediyesi Imar Dairesi Baskanlığı Milli Müdafaa Caddesi No: 8 Kızılay-ANKARA, adresinden 100.000.-TL. karşılığmda alınabilir. Şartname satın almayanlar yarışmaya katılamazlar. POUTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Yücesinde Oturayor... Özkan Mert bir Türk şairidir ama isveç'te oturur; işi gücü is- veç'tedir. Bir ara yazları buraya gelir, kışları döner. Neden mi is- veç'tedir? Belki siyaset yüzünden, belki değil. Ekmek parası İs- veç'te yazılıdır, alın yazısı gibi. Diyebilirim ki hemen her yıl bir şiir kıtabı çıkarır. Bu da onun şiirden başka dünyası olmadığını kanıtlar. Geçen yaz buradaydı, kışı İsveç'te geçirdi. Burayla yani ana- vatanla ilişkisinı hiç kesmez. Ya telefon eder ya mektup yazar, ya birileriyle haber salar, hatırlar ve hatırlatır. Geçende bana bir uzun çalar plak göndermişti. Bunu çalacak gramofonum var mı, yok mu düşünmemisti. "Ben plağı göndereyim de o nastl olsa çalar" demiştir Doğru düşünmüştû, plağı çaldım. Nasıl mı? Ora- sını da ben söylemem. Dün baktım İsveç pullu bir zarf posta kutusunda beni bekli- yor. Açtım zarfı içinden bir şiir kitabı çıktı: "Allah ve Tango", Öz- kan Mert. Kitap nerede basılmış, kim basmış bilinmiyor. Yalnız bir "Türk sanatçıları dızisi" var, bir de kaşeyle basılmış "Yayın- layan Özkan Mert" yazısı... İlk sayfayı çeviriyorum, karşıma "Ce- mal ve Ölüm" çıkıyor. Özkan, Cemal'i çok severdi. Çok severdi ne demek gekjiğinde önce bir Cemal'i arardı, sonra Refik Dur- baş'ı. Başka aradıkları yok muydu? Vardı, dolu! Bunlann arasında ben gelirdim. Cemal için nasıl iç geçiriyor, siz de okuyun: "Ölü- yorum Tanrım dedin - ve öldün sevgili Cemal - Bildin öleceğinir Tanrıyla sözleşmiştin - üstü kalsın dedin - üstü kaldı Cemal'. Bir acının şiiriydi bu... Genç yaşta giden bir şairi genç bir şair anlatıyor. Şairler ölmez, biliyomm. Bir kavganın içinden çıkar- lar, bir sevginin içine girerler. Birden aklımdan Veysel geçti. Do- ğu'nun çileletie doldurduğu Veysel Öngören. Beni Özkan Mert'te, Ataol Behramoglu'yla, ismet Özel'le o tanıştırdı... Ankara'da, Sa- karya Caddesi'nde şairlerin uğradığı bir içki evi vardı, orda. Ye- rinde durmuyor, geçenlerde Ankara'ya gittiğimde baktım yıkıl- mış. Yerine kocaman bir işhanı kondurmuşlar. Anılarımızın yeri- nı ya bir işhanı ya bir gökdelen almıyor mu? Ankara'yı tanıyamadım. Her anının yeri değişmiş, her anının yerine bir anısızlık yerleşmış. Çocukluğumun, gençliğimin An- kara'sı yok, yerıni başka bir kent almış. Özkan'dan söz ediyorduk. Araya anılar girdi. Nasıl girmesin, herkesin bir anısı vardır. Özkan'ın sevdıği şairlerden biri de Ce- mal Süreya... Özkan Mert, Cemal'i seviyor.Peki, Cemal Süreya Ozkan için ne düşünüyor? Günlüklerinin birinde (993. Gün) şun- ları yazıyor: "Mayıs çalkantıları / çıkarıyorum gömleğimi / Asıyorum bir sö- ğüt dalına. / Bir nehir geçiyor / İçinden. Bir tramvaydan daha büyük." Ozkan Mert, kuşağı içindeki konumunu değiştirdi. Bir şeyleri tersine çevirdi. Kuşağının dize ustaları arasında birinci sırayı ya- kaladı; gercekten şiire müthiş bir açılışı var. Şiiri, dizeyı, imgeyı, dünya konukluğunu nasıl yakaladı! Aslında ummuyordum o ka- darını ondan. Her yanıyla gerçek bir şair karşısındayız. Uzaklardan yazmış: 'Türkiye, şiirde, İsveç'ten daha iyi görü- nüyor gibi geliyor bana.' Sevgili özkan, elbet öyle olacak, sen varsın bir kera." Şiirin iri kıyım ûstümüze üstümüze gelişini bir Özkan Mert'te görürüm, bir de özdemir ince'de.. İkisinin şiire başlamalan göz- lerimin önünde oldu. ikisinde de onlar doğru çıktılar, ne yalan söyleyeyim, ben aldandım. Şimdi kükreyen şairlerin kuşağından birer asian gibi görüyorum her ikisini de. Yılmadan, yonjlmadan, usanmadan şiirin pıtıraklı yollarından aşıp geldiler. Özkan Mert'in "Allah ve Tango"su elden bırakılamayacak bir başucu kitabıdır. Canınız sıkıldıkça, içiniz ışıdıkça açıp okuya- caksınız. Kitabın içinde bir delikanlının yurt nostaljisinden cihan nostaljisine uzanan her duyguyu bulacaksınız. ''İstediğin yerden getir acılarını ictiğimiz bulut renkli rakı Adresimiz dünyadır." Şiiri bulmak için yola çıkmışsa kişi elbetteki en iyi şiiri bula- caktır. Örnek mi soruyorsunuz, işte Özkan Mert yücesinde du- ruyor. ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YHMAZ ŞİPAL "Baâ-Kur'a Girmem Zorunlu mu?" SORU: 1987 yılından bo yana Sosyal Sigortalar Kunımo'nun istege bağlı sigortalısıyım. Vakında, bir limited şirket ku- rup şirket ortaklan arasında yer alacağım. Limited şirket ortaklannın Bag-Kur sigortalısı olma- lan gerekdgini biliyortırn. Ben, şirket kurulduğunda yine istege baglı agortalıhgımı sfirdiirmek istjyorum. Konayn danışbgım bir ilgili bana, yaptığtm işin Bağ-Kur sigor- talısı olmamı gerektirdigini söyledi. Sosyal Sigortalar Kurumu istege bagb sigortalısının, kesinükle Bag-Kur'a girmesi gerekiyomms. Ancak bir işveren yanında çalı- şan sigortalılann aynı zamanda Bag-Kur kapsamına gi- ren bir işyeri açtıklannda Ba|-Knr kapsamıaa alınmadıklannı söyledi. Ben, istege bağlı sigortaya prirn ödememi siirdiiriir- sem Bag-Kur'a girmem zorunlu rno? gw. YA.NIT:Bag-Kur Yasası'nın 24. maddesi kimlerin Bağ-Kur kap- samına alınacağr, kimlerin kapsam dışmda kalacağına ilişkindir. Yasayla ya da yasanın verdiği yetkiye dayanılarak kurulan Sos- yal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Yasa- sı'nın geçici 20. maddesine göre kurulmuş ve en az Sos)^ Sigortalar Kurumu'nca verilen hakları ve aylıkları sağlayan özel emekli san- dıklanna "prim veya kesenek ödeyenlerle bu tür kuruluşlardan ma- Iflllük veya yaşlılık ayhğı ile daimi tam işgöremezlik geliri almakta olanlar" Bağ-Kur kapsamına alınmazlar. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun bir işverene iş sözleşmesiyle bağh olarak çalışan sigortalısına, 1) tş kazaları ve meslek hastalıkları, 2) Analık, 3) Hastalık, 4) Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalan olmak üzere, dört ayn sigorta kolu uygulanmaktadır. Primler de bu dört sigorta kolundan, sigortalı ve işveren payı olarak, işyeri- nin tehlike derecesine göre, ücretin % 33.5'i ile V» 39'u arasında alınmaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun istege bağlı sigortalısı ise yalnız- ca malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalan dalından sigortalı ve işve- ren payı toplamı % 20 oranında prim ödemektedir. Bu durum Bağ-Kur sigortalısı olmayı etkileyecek midir? Bu sorunun yanıtı, Bağ-Kur Genel Müdurlüğü'nün 22.9.1987 ta- rihli ve 279 sayılı genelgesinin 6. sayfasında verilmiştir. "1479 sayılı kanun ve aynı kanunda değişiklik yapan kanunla- nn 24. maddesinde yazılı sigortalı olma şartlanm taşımakla bera- ber, kurumumuza tabi sigortalılığın başlayacağı tarihte veya daha önceki tarihten itibaren diğer sosyal güvenlik kuruluşlan kapsa- mında bulunanlann bu kuruluşlardaki sigortalıiıkları mecburi veya istege bağlı olarak devam ettiği sürece Bağ-Kur Kanunu kapsamı- na almmayacaklardııi' Genelgede, zorunlu ya da istege bağlı sigortalı arasında bir ay- nm yapılmamış ve her iki konumda prim ödeyenler Bağ-Kur kap- samı dışında bırakılmıştır. KAYBIMIZ Ankara'da sevgili hocamız, İstanbul'da can dostumuz, Av.Prof.Dr. AKIN DÜREN'İ kaybettik. Acımız sonsuzdur. Tüm sevenlerinin başı sağ olsun. Av. NEŞE YILMAZDEMİR - Av. ŞEYMA İNAL - Av. ÖREN ALTMIŞYEDIOĞLU ANMA RECAİ KALENDER 3. yılında seni daha da artan özlemle anıyoruz. ABLASI MEDİHA AKYOL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle