Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 6MAYIS 1990
İspanyol milletvekiliMaria CristinaAlmeida:
Düşüncenin ömrü,hapisten uzıuıYaşadığımız şu günlerde Ayrupa'da, 'yeni sol' adı verilen bir
"sosyalizm türü" biçimleniyor. Komünist ağırlıklı Birleşik Sol
Koalisyon Milletvekili Cristina Almeida, söz konusu akımın içinde
yer alan poiitikacılardan biri. Almeida İspanya'da alışılmadık bir
politikacı türü. En ezilmiş ve en umutsuz insanların haklarını
savunmakla biçimlenen bir geçmiş ve bugün sayesinde, başka
kimseye nasip olmayan bir 'wtak deger niteliğine ve toplumsal
prestije sahip. Dudaklarından gülücük eksik olmayan Cristina
Almeida, aynı zamanda İspanya'nın en iyi avukatlarından ve
İspanyol feminizminin bir numaralı lideri.
Madrid muhabirimiz Mine G.Saulnier, Cristina Almeida'yla,
adliye koridorlarında başlayıp, meclisteki bütçe görüşmeleriyle
biten yoğun bir gün boyunca yeni sol, Türkiye, yarının dünyası ve
feminizm üzerine kendi isteğiyle 'senli benli' konuştu.
SÛYLESİ MİNE G.SAULNİER
Reel sosyalizm diye anılan Doğu re-
jimleri çöktü. Birçokları bunu liberal sistem ve
sağ ideolojilerin kesin zaferi olarak algıhyor.
Bu görüşe göre "sol" düşünce ve komünizm,
bir daha geri gelmemecesine bozguna uğramış
bulunmakıa. Sence yanmn sosyal düzeni na-
sıl bir şey olacak?
Doğu'daki gelişmeler kimi sosyalistleri sarstı.
Ben geçmişte bu ülke yonetimlerini çok eleş-
tirdim ve gelişmelerden çok çok mutluyum. Re-
el sosyalizm, bırak özgürlük ve eşitlik kavram-
larıyla "evlenmeyi", nişanlanamadı bile. Söz
konusu ülkelerin rahat soluk alabilir duruma
geldiği şimdilerde, sol hareket yanıtsız kalan
pek çok sorunun karşılığını arayabilecek. Sa-
mrım ilk ağızda bu ülkeler, büyük bir
"sağcılık" dalgası yaşayacaklar. Yıllardır zor-
lanan etkiye, doğal tepki olayı bu. Ama bu top-
lumlarda her şeye rağmen daha eşit ve hakça
paylaşmaya dönük, bir takım yerleşik değer-
ler var. Bu kazanılan haklardan kesinlikle cay-
mayacaklarına inanıyorum. Söz konusu "eski
komünist" toplumlar, kapitalist dünyanın ger-
çekten haksız birtakım tekel kurallanyla iç içe
girince, liberal düzende büyük değişikliklere yol
açacaklar. Önümüzdeki on yıl için umut do-
luyum ben. Eski sosyalistlerin sağa kayışları-
nı geçici görüyorum ve gelecek düzenin libe-
ralizm değil, reform görmüş bir sosyalizm ola-
cağını düşünüyorum. özgürlük ortamında ge-
liştirilen ve makro kurumlar yerine insanın bi-
reysel gelişimine olanak tanıyan bir sosyalizm
olacak bu. Yüzyıldır devlet mekanizmalan ile
•uğraştık, artık kendimizi düşünmek zamanı
geldi. Bireyin yaşam kalitesine önem veren bir
on yıla giriyoruz. Insanlar bireysel olarak ken-
dini kanıtlamak, bir şeyler başarmak, konfor-
lu yaşamak, özgürlük, kısacası "var olmak"
istiyorlar. Tek tek insanlann, bireysel çıkarla-
rın meşru devrimini yaşıyoruz. Faİcat bu birey-
sel devinim, daha çok eşitliği de birlikte geti-
recek. Adına ne dersen de ama temelinde, ev-
rensel değerlerini sosyalizme borçlu olaca'k ya-
nnları çok parlak görüyorum ben.
• • • • Türkiye'ye hiç gittin nti?
Hayır. Ama îstanbul'u göremediğim için na-
sıl "doyumsuz" olduğumu anlatamam. Çok is-
tiyorum, mutlaka gideceğim bir gün. Insan ola-
rak, hep güzel şeyler duydum Türkler hakkm-
da.
• • H Peki gitmediğin Türkiye'yi nasıl tanı-
yorsun? Örneğin Komünist Parti'nin yasaklı
oluşunu, insan hakları konusunda ileri sürü-
len eksiklikleri nasıl algılıyorsun?
İdeolojik çoğukuluğu kabul etmeyen top-
lumlar, içinde yaşadığımız şu günlerden öteye,
yok olmaya aday bulunuyorlar. İdeolojik ço-
ğulculuğun sol yanma oturup sağ yanını red-
deden Doğu rejimlerinin yıkılması bunu açık-
ça göstermiştir. Sağ yana oturup solu redde-
den Türkiye gibi ülkelerin de içinde bulunduk-
ları durum, onların düştükleri açmazdan farklı
bir aşamada değil. Tüm yurttaşlann ideolojik
çoğulculuğuna saygıh olmayan bir yönetim 21.
yüzyılda artçı kalmaya mahkûmdur. Zaten top-
lumda farklı düşünenler olduğu sürece, ideo-
lojik farkhhk var demektir. Bunu görmezden
gelmek, toplumun bir kesitini yok saymak olur.
Yurttaşlann tümüne siyasal yelpazede yer gös-
termeyen toplumlar, ergeç bir sıkışıklığa girer.
Çağdaş toplum, yurttaşlannın tümüne yasal
söz hakkı tanıyan bir yapı gösteriyor. Bunun
dışında kalan toplumlar gerçekçi bir bakış açı-
sına sahip olmayıp, dünyanın bütünlüğu için-
de gelişen işbirliğine ayak uyduramazlar. Türki-
ye gibi düşünce özgürlüğü ve siyasal örgütlen-
me haklannm kısıth olduğu ülkeler, her geçen
gün biraz daha ve evrensel anlamda yalnızhğa
itiliyorlar. Türkiye için uzgünüm, Türklere kar-
şı hiçbir kötü duygu beslemiyorum. Ama Türki-
ye benzerı ülkeleri uluslararası planda tecrit
etmeliyiz. Tıpkı Franko lspanyası'nın tecrit
edildiği gibi. Biz ispanyol aydınları, bu tecrit-
ten yana idik. Çoğulcu demokrasiye, düşünce
özgürlüğüne ve insan haklarına saygıh olma-
yan devletler, uluslararası platformda söz hakkı
olmaya layık değiller. Komünist rejimlerin dü-
şünsel ve sosyal anlamda bireysel özgürlükle-
re açıldığı bir dönemde; bırakın yasasız tabu-
lan, bazı "tabu" yasalan, siyasal hak ve özgür-
lükleri kısıtlayıcı yaptırımları yıkamazken,
Türkiye'nin uluslararası bir birliğe (AT) katıl-
maya kalkmasmı çok abes buluyorum.
Biz Türkiye'nin yerini Avrupa olarak görü-
yoruz. Ama benimsediği sisteme göre tercihi-
ni Avrupa'dan yana kullanıp kullanmamak
onun bileceği iş. Avrupa kulübünün belli ku-
ralları var.
insan haklarının çiğnendiği, düşüncelerin
tutsak edildiği toplumlarda bu tutumun boşu-
na bir çaba olduğunu düşünüyorum. Dünya ta-
rihi bu boşuna çabayı binlerce kez göstermiş-
tir. Ben 40 yıl, düşüncelerin mapushanelere ko-
nulduğu bir ülkede yaşadım. Sonunda düşün-
celerin ömrü, mapushanelerinkinden uzun ol-
du. Bu yüzden insan haklan ve düşünce özgür-
lüğünü çiğnemek bir ülkenin beyinsel gelişme-
sine, dolayısıyla tüm alanlardaki gelişmesine
yapılabilecek en büyük kötülüktür. Aynca bu
çağda bireysel yasaİcların özgürlüklerden faz-
la olduğu toplumlann varhğı, dehşet verici bir
şey!
• • • • Senin vepartinin terorizm vemilliyetçi
akımlar konusundaki görüsleri neler? Örneğin
PAZAR
KONUĞU
A R I A
C R İ S T İ N A
A L M E İ D ABirleşik Sol Koalisyon IU (Uzquierda Unida) Madrid
Milletvekili ve ispanyolfeminizminin bir numaralı
liden Maria Cristina Almeida Castro. 1944 yılında
Franko yanlısı bir babadan dûnyaya geldi. Orta ve lise
öğrenimini tüm "falanjisı"çocuklan gibi bir rahibeler
okulunda lamamladı. 1961-66yıllan arasında Madrid
Complutense Üniversitesi'nde hukuk eğitimi
göriirken yasadısı Komünisı Partisi'ne kaydoldu.
Avukat çı'ktığı 1967'den sonrusendikaalann, siyasal
samk ya da örgûtlerin ve kadm davalannın
savunmasınıtistlendi.1981 yılında Komünisı Fbrtisi
içinde, o zamankı lider Santiago Carillo'yakarşı
baslattığı reform hareketisonucu, partiden ihnaç
edıldi. Carillo'nun partiyönetiminden uzaklaştınldığı
19%5'ten sonra tekrar üye olmadı. Fakat Komünist
Partisi'nin bası çektiği Birleşik SolIUKoalisyon'un
başkanlık divanmdayer aldı ve 1989yılı genel
seçimlerinde MadridMilletvekiliseçildi. Cristina
Almeida, tspanya'nm hukuk alanmdaki en büyük
nışanı "San Naimundo de Penafort" madalyası
sahibi Franko rejimi sımsında 21 kez tutuklandı ve 6
kez hapse atıldı Milletvekili olarak, tspanya Ulusal
Meclisi'nde Kadm Eşitliği, Adalet ve fçişleri
Komisyonlan'nda yer alıyor.
Türkiye'de böyle bir sorun var ve bazı temel
hak ve özgürlüklerin bu olaylaryüzünden tam
olarak verilmediği söyleniyor.
Gerek Kürt meselesi gerekse irtica olayından
haberimiz var. Terorizmin her çeşidine ve ne-
reden gelirse gelsin karşıyım. En kötü insanın
bile öldürülme gerekçesini onaylayamam. Çün-
. kü bir gerekçe en kotünün yok edilmesini hakh
gösterirse, bir başkası da en iyinin ortadan kal-
dmlmasını olumlayabilir. Çok basit bir huku
mantığı bu. Milliyetçiliği de geri ve aşılmış ol-
ması gereken bir aşağıhk duygusu gibi algılı-
yorum. Ama bir ayrılıkçı topluluk tcrör yapı-
yor diye, toplumlann sözümona çıkarlanm, in-
sanların bireysel haklan üstünde tutmak hiç-
bir şeyi çözmüyor. Demokratik bir ülkede, baş-
ka diller konuşan, değişik kültürlerden halk-
lar varsa, bunlara en geniş biçimde kültür öz-
gürlüğü ve özerkliği tanımak gerekir. Teroriz-
min dayandığı nedenlerden en önemlisi ancak
böyle ortadan kalkar zaten.
Ben her düşüncenin özgürce ifade edilebil-
diği ve her şeyin tartışılabildiği ülkelerde sorun-
lann daha kolay ve sağhklı çözüleceğine ina-
nıyorum.
• İ H M Dinle aran nasıl? trticanın da düşün-
ce ve ifade özgürlüğü olmalı mı?
Halklann sömürüsündeki en tehlikeli araç,
dinsel fanatizm. Şahsen bana din, daima in-
sanlann bir {ktidarsızlığı olarak göründü. Uzun
süre Katolik eğitim gördüm. "Tanrı
baskısından" kurtulduğum günü sevinçle anım-
sıyorum. Belirsiz ve sonraya bırakılan bir ceza-
ödül sistemiyle, adına yapılan tüm kötülükle-
ri aklayan bir Tann imgesi çok tehlikelidir. Ben
hesaplaşmanın ve yargının bu dünyada olma-
sından yanayım. Ve kadın erkek, daha hakça
bir yaşam için bu dünyada mücadele vermek
gereğini anladığım gün çok rahatladım. O yüz-
den her dindeki irtica biçimleri, içimi karartı-
yor. Dinsel fanatizmin, bireysel yeteneksizliğin
ve tekil ya da çoğul cehaletin en kötü biçimi
olduğunu düşünüyorum. Bundan, dindar in-
sanlara, belli bir Tann'ya tapanlara karşı ol-
duğum anlamı çıkmamalı. İnançlanna saygı
gösteriyorum. Onlar da benim inançsızlığıma
saygı gösterip, kendi düşünce biçimlerini zor-
balıkla kabul ettirmeye kalkmadıkları sürece,
kendilerine belli bir kültürün temsilcileri diye
bakıyorum hatta. Ama kültür ya da gelenek di-
ye toplumun üstünde çağdışı baskılar kurma-
ya kalkmanın, yani irticanın, savunulacak ya
da hoşgörülecek hiçbir yanı yok.
tmmmm Kimi Müslüman ülkelerde, kadınlar
kendi istekleri ile örtünüyorlar. Bir feminist
olarak bu durumu nasıl yorumluyorsun? Üs-
telik bu kadınlann kimi doktor, kimi avukat...
Bilinçlenmenin en kötü biçimi, bu biünç bir
baskının savunuculuğuna soyunduğu zaman
görülür. Bu noktada eğitim, bir bilgi birikimi-
nin sonucu değil, bir kimlik sorunundan kay-
naklanıyor. Dikkat edersen, fanatizmi savunup
tek başına sivrilen kadına rastla>amazsın. Hep
bir grubun parçası olarak hareket ederler. Top-
lumda tek başına oynayacağ" rolü üstleneme-
yen kadın, kendisine uygun görülen baskı ara-
cına sahip çıkarak rahatlıyor. Dahil olduğu
toplum kesitinin savunmasını ve militanlığını
üstlenerek kendini o çevreye kabul ettirmeye ça-
hşıyor. •
Bunlar kadın değil. öğrenim dereceleri ne
olursa olsun, bilincini toplumda tek başına ve
özgürce üstlenmesi gereken işlev için kullana-
mayan, bireyselliği olmayan kadın, kadın de-
ğildir. Hareket biçimi, kitle psikolojisi içinde
incelenmelidir, o da çok ayn bir konuya girer.
• • • • hpanyol gazeteleri, gerek Türkiye, ge-
rekse Frtmsa'daki türban olaylanna geniş yer
verdi. Laik devlet anlayışt, kişisel hak ve öz-
gürlük çerçevesinde meşru olduğu savunulan
başörtüsü ile okula gitmek olgusuyla çatışmalı
mı?
Başörtüsü ve türban yandaşları, bunu bir
kültüre sahip çıkma sorunu olarak gösteriyor-
lar. Oysa bu olgu, irticanın ideolojik propagan-
da aracı olarak kullanıhyor. özel, dini ve laik
olmak üzere çoğulcu eğitim yapısına sahip la-
ik ülkelerde, türban, çarşaf ve başörtüsünün
devletin laik eğitim kunımlannda yasaklanma-
sı meşrudur. Laik eğitim yapısına herhangi bir
dinin ideolojik propaganda aracı girmez. Bu
yalnız Islam için değil, tüm dinler için geçerli.
Çarşaf, türban veya örtü ile dinsel gereklerini
yerine getirmek özgürlüğünü kullananlar bu
dinin okullanna ya da kendilerini kabul eden
özel eğitim kurumlanna devam ederler. Laik
üniversitelere bu kılıkta girmemeleri gerekir.
Türkiye bu konuda da yoruma açık. Laik-
lik var mı, yok mu, nerede var, nerede yok, belli
değil.
•HHM Peki kadınlar reel sosyalizm diye anı-
lan komünist nejimlerde gerçek boyutlanm bu-
labilmişler miydi?
Hayır, kesinlikle. Ekonomik anlamda belli
bir özgürlüğü elde etmiş, üretimde yer almış-
lardı. Ama bu üretime yakından bakmak ge-
rek. 1970'lerde SSCB'ye ilk gittiğimde, inşaat
ve yol yapımında çalışan kadınlar görünce,
Franko rejimi İspanya'da bu işleri kadmlara ya-
sak ettiği için çok hoşuma gitmişti bu durum.
Sonra baktım ki hiç erkek yok aralannda. Me-
ğer "aşagılık" buldukları için kadmlara vermiş-
ler yapı işçiliğini. Aynı biçimde, kadın doktor
bolluğu da dikkatimi çekti. Tıp mesleği kadın-
lar tarafından tercih ediliyor diye, erkekler ara-
sında prestij yitirmiş bulunuyordu ve devlet, er-
kekleri tıp öğrenimine özendirmek için kam-
panya açmıştı. SSCB başta olmak üzere Doğu
Avrupa ülkeleri, ekonomik anlamda kadınla-
ra belli bir özgürlük sağlamakla birlikte, ger-
çek boyutlanyla kadın - erkek eşiüiğini sağlaya-
cak ahlak ve kültür değerlerini değiştiremedi-
ler. Komünist partilerin programlannda, kadın
için herhangi kapitalist bir ülkedeki gibi çocuk
doğurma ve yuva kavramlan hep ön planda tu-
tuldu. Erkeği bu sorumluluğa ortak edecek an-
layış değişmeyince, çifte gün, yani ev işi ve dışı
emeğiyle sömürülen kadm tablosu ortaya çık-
tı. Sovyet devriminin başında Aleksandra Ko-
lontay gibi "degerlerin degişimini" savunan fe-
ministler vardı. Ama Stalin bunları sağa sola
gönderip başından attı.
••••I Tüm eksik ve yanlışlan getirip dine
bağlıyorsun. Din baskısı, sanırım Ispanya için
oldukça yüklü bir geçmişi simgeliyor.
Din olgusunun doğrudan pek etkisi yok
lspanyollar üstünde. Yoksa kiliseler dolup ta-
şardı. Oysa durum bunu göstermiyor. Dinin
kendisi değil de yüzyıllardır bayraktarlığını
yaptığı tutucu değer yargılan işlemiş toplumun
içine. 40 yıl süreyle bu ülkede çocuklara hoş-
görüsüzlük ve engizisyon değerleri öğretildi.
Sosyalistler iktidara geldi diye akşamdan sa-
baha değişir mi bu?
1930'larda aşağı yukarı her üç kişiden biri
ateydi (dinsiz) bu ülkede. Sonra Papa, Franko
kanalıyla yanm yüzyıl fasizmi kutsadı ispan-
ya'da. lnsanlar, inanmadan pazar ayinlerine
gitmekle zorunlu tutuldular. Boşanmak 1981
yılında çıkarılan yasaya değin olanaksızdı.
Din, kendisini genellikle yüzyıllardır yerle-
şik eğitim ve ahlak kurallarmda gösteriyor. Ta-
bü evdeki eğitimden söz ediyorum. Zaten okul-
daki eğitimin laik olması bu açıdan şart. İşte
bu noktada solun zayıflığı başlıyor: Sosyalizm,
;
(Doğu rejimleri için de geçerli bu söylediğim)
Katolik ahlakın yerine yeni bir ahlak koyama-
dı. Örneğin komünistler, bir zamanlar Fran-
kist Papa'dan daha faşisttiler. Yerine yenisini
koyamadıklan için, Papa'nın ahlakı çerçevesin-
de "en sıkı" olmaya çalıştılar. Boşanma yasa-
sı çıkmış olmasına rağmen, "elalem ne der"
korkusuyla boşanmıyorlardı. Karşı çıktıklan
düzenin kuralları içinde en "ahlaklı" onlar ol-
maya çalıştılar. Komünist erotizm yapmaz,
pornografiye karşıdır, sululuk istemez falan...
Millet zaten bıkmış yüzyıllardır "günah" ge-
mine vurulmaktan, niye gidip başka bir cen-
dereye daha girsin?
Bu ahlak, çoğulcu olmayan toplumun ahla-
kıydı ve henüz bunu tam olarak değiştireme-
dik.
Yeni istifalar
Mesut Yılmaz'ın ANAP Genel
Başkanlığı için adaylığını
açıklamasından sonra istifa edecek
olan Yılmazcı 5 bakan kim? Tatil
köyünde yapılan gizii toplantı karartarı
ve Aydın Menderes formülü.
SHP'nin Kürt
politikası
Deniz Baykal, SHP'nin Kûrt politikasını
açıkladı: "Kûrtçe konuşmayı
yasaklamak, hukuk sistemimizin kabul
edilmesi olanaksız ayıplanndan biridir.
Bir Kûrt enstitûsü niçin kurulmasın?"
Aliağa sonrası
Aliağa'da termik santral yapılırsa Gediz
ve Menemen ovalarında 4 yıl sonra
tarım yapılamayacak Mimar ve
Mühendis Odaları Biriiği'nin raporlan
19 termik santral, Türkiye'yi çöle
cevırecek.
ALEVİLER INANÇ
Ö Ü ÜÖZGÜRLÜĞÜ İSTİYOR
Cenaze namazından din eğltlmlne, televizyon yayınlanndan Diyanefte
temsii hakkına kadar, birçok alanda "Sûnnl egemenliği"ne karşı çıkan
Alevller "Artık biz de varız" diyorlar. • Sosyolog Cemal Şener: "Alevilik
olgusu, Türkiye'nin en önemli gündem maddesi olacaktır." • Pnrf. İzzettln
Doğan: "Türkiye AT'ye girmek istiyorsa, Alevi düşüncasinden daha İyi bir
yardımcı bulamaz." • Abldin özgûnay: "Aleviliğe göre, imanı insan yapan,
ruh gibi yaşamak değil, seytanla birlikte, ama ona uymadan yaşamaktır." Bir
mûenin: "ûlünün Alevi olduğunu hlssettlğimde, arka kapıdan çeker
giderim."
Kadir İnanır'ın
özverisi
Kadir inanır, "ûzveride bulunup
Meclis'e gireceğim" diyor. Ama
Bûlent Ecevit'ten Mesut Yılmaz'a
kadar uzanan bir tercih listesi var.
0 da 4 Haziran'ı bekliyor.
Rum mallarına
yağma
Balıklı Rum Hastanesi Vaktı'na ait
taşınmaz mallar, Hazine tehdidi
altında. Bülend Ulusu ve Özal'ın
emirterine rağmen, vakıf mûlklerine
ait tapulann iptali için birbiri ardına
davalar açılıyor.
• Rotk mûzijln "Irabanarı Mick
Jagger vs Keitt Richard, her seyl
"açık a«ık Mtsttılat..."
• Htngi Hde kaç cami var?
^rkiyrteld camllerin sayttı, aıtış
oranlan, Mf) başına düfm taml
tayılan İlk kez hesaplandı.
• Bahar aşklan: Neden her ilkbaharda
bir kez daha ftşık olumır? Bllim
sdmlan »Imdllert» bahar aşMannın
Umyaunı açıkiamaya çılı?ryorlar...
• iımtfi Ur yefil milrtan, politikacı:
Petra Kelly, 199Clsnn ye»ll
narekeUnl, dûnya (apındaU polMkayı
tartsıyor...
HAFTAUK HABER DER6İSİ
• §
TUSIAD,"Türkiye'mn kader
planı"nı hazntyor
Devletin yaptığı planlan gerçekçi ve çağdaş bulmayan TÜSİAD, 2000 yılı stratejisini
belirlemek için, bir uzmanlar ordusu kurdu. Hedef "Ortadogu'nun Japonyası" olmak.
Cem Boyner: "Özel sektörsüz strateji olmaz."
Bülent Eczacıbaşı: "Kalkınma planlan, gerçeği yansıtmıyor"
BORSACILARA MÜJDE
İngiliz, Alman ve Amerikan yatırımcılar, borsada
yeniden alıma geçti. Yaklaşık 300 milyar liralık yeni
fonların, borsayı iyice canlandırması bekleniyor.
• Japonya'nın Ankara Büyükelçisi açıkladı: "Japon
yatınmcüar da Tiirk borsasından alım yapacak."
Hisse hisse tahmin ve beklentiler. Borsacdarın
favori hisseleri...
KOÇ YÖNETİMİNDE KAN DEĞİŞİKLİĞİ
Yönetim kuruluna giren İnan Kıraç güçlendi. Şahap Kocatopçu,
Zckeriya Yıldınm, Prof. Kemal Oğuzman, Koç'tan ayrüdı.
Birçok şirketin de genel müdürü değişiyor.
• Bilgisayar dânisi, zamanı öldürecek.
• Yöneticiler Kralı'nın yühk ücreti 130 milyar lira.
» Cenk Koray'ın derdi şanssızhk.
PATRONLAR "YASSAK!" DERSE
Şişmanı ya da kahverengiyi sevmeyen işverenler, yöneticiler...
Hangi işyerinde, ne gibi kurallar var?
> Ali Şen, helikopter bombası paüatacak.
> Bodrum'da 28 ev yabancılara satüdı.
PANORAHA
İîÜSİA© 7ÜRKİWMİN
İKADER ?LAN1»N1
İHAZIRUY3»
•n>n>*l>ı»ıııwiııı
EKONOMK ^AŞAMMZ DEGIŞEBHIR