Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 MAYIS 1990 HABERLER CUMHURÎYET/15
Hande: Suçlamalar senaryoANKARA (Curahuriyel Büro-
su) — Cumhurbaşkanı Turgut
Özal ile ABD Başkanı Bash ara-
sındaki göruşmenin tutanaklanm
ANAP milletvekili Hasan Celal
Güzel'e verdiği one suriılen Dışiş-
leri Bakanlığı Pasifik Dairesi es-
ki memurlarından Hande Şevkat
Mumcu, "Korkn ve baskı üriinü
ifadelerimi kabul etmiyonım, ben
suç işlemedim" dedi. Dışişjeri Ba-
kanlığı Müsteşan Tugay Ozçeri'-
nin manevi baskı altında ifadesi-
ni aldığını, ardından bu ifadeleri
baskı ve işkence tehdidi altında
emniyet ve DGM Savcılığı'nda
kabul etmek zorunda bırakıldığım
savunan Munıcu, emniyetteki sor-
gusuna yabancı kişilerin de katıl-
dığını, aynca bu sorgusunda ken-
disine içinde ne olduğunu bileme-
diği bol miktarda çay ve sigara içi-
rildiğini de öne sürdü. Söz konu-
su görüşme tutanaklanm GüzeP-
den alarak açıkladığı öne sürülen
Güneş Gazetesi Ankara Temsilcisi
Uluç Giirkan da haberleştirdiği
göruşmenin içeriğinin, Cumhur-
başkanı Özal tarafından daha on-
ce büyük ölçüde açıklandığını
söyledi. Bu yayın ile devletin gü-
venliği ve çıkarlannın tehlikeye
atılmadığını, aksine bu konular-
da yarar sağlandığını da savunan
Gurkan, "ıddianamedeki senar-
yo kesinlikle dogru degil" dedi.
DGM Savcisı Osman Turhan'ın,
haber kaynağırun Gürkan'dan so-
rulmasına ilişkin istemini redde-
den mahkeme heyeti, gelecek du-
ruşmada Müsteşar Özçeri'nin din-
lenmesine karar verdi.
Ankara DGM önünde, duruş-
ma öncesi geniş güvenlik önlem-
leri alınması dikkat çekti. Duruş-
maya, saat O9.35'te iki yakını ile
birlike gelen Hande Mumcu'nun
fotoğraflarının çekilmesi sırasın-
da bır izdiham yaşandı. Mumcu
ve yakınlan, gazetecilerin oluştur-
duğu "insan duvan"nın arasın-
dan güçlükle ilerleyerek DGM'ye
girdiler. Duruşmaya aynca,
TBMM Adalet Komisyonu Baş-
kanı Alpaslan Pehlivanu ile bir-
likte aralannda Gökhan Maraş,
Mahmut Karabulul, Mahmut Or-
hon, Mehmet Çevik, Şevki Gö-
ğüsger, Şakir Şeker, Talat Zengin,
Eyüp Aşık, Ali Sami Akkaş, Se-
yil Ahmet Dalkıran, Baki Albay-
rak ve Burfcan Kara'nın da bulun-
duğu çok sayıda ANAP'lı millet-
vekili, ANAP'tan istifa ederek
Dalan'm kurduğu DMP'ye geçen
Dogancan Akyiirek, Güzel'in
avukatı Prof. Dr. Yahya Zabo-
noglu ve çok sayıda dinleyici de
izledi.
Vehbi Benli'nin başkanlık yap-
tığı mahkeme heyetinde Siileyman
Erkan da yer alırken ilk duruşma-
ya katılan üye Hâkim Albay Ünal
Özpmar'ın yerine bu kez Hâkim
Yarbay Çetin Akkaya'nın kattldı-
ğı göziendi. DGM Başsavcısı Nus-
rct Demiral ile iddianameyi kale-
tne alan Binbaşı Ülktt Coşkun'un
bu kez de katılmadıkları duruş-
maya savcı olarak Osman Ttırhan
girdi. Duruşmaya ayrıca, Mum-
cu'nun avukatı Prof. Dr. Uğur
Alacakaptan ile Güneş Gazetesi
ve Gürkan'ın avukatlan Prof. Dr.
Çetin Özek ve Doç. Dr. Hasan Bı-
yıklı da katıldılar.
Yargılama
yapuacak
Ankara'da
Mahkeme heyeti saat 10.00'da
başlayan duruşmada önce, avu-
katların "yetki itirazlan"nı so-
nuçlandırdı. Oybirliği ile alınan
karar uyannca "gaK" olduğu öne
sürülen belgelerin elde edilmesiyle
oluşan suçun Ankara'da işlendi-
ğini belirten mahkeme heyeti, bu
nedenle yargılamanın Ankara
DGM'de yapılmasını öngördü.
Heyet, Istanbul 2 No'lu DGM'de
gazetenın Sorumlu Yazüşleri Mü-
dürü Ale\ Er'in yargılandığı da-
vanın Ankara'daki dava dosyası
ile birleştirilip birleştirilmeyeceği
konusunun ise yargılamanın ile-
rikı aşamalarında ele alanmasına
karar verdi. Daha sonra yargıla-
maya geçildi. tddianameyi kısaca
özetleyen Başkan Vehbi Benli, ar-
dından Mumcu'nun sorgusuna
geçti. Duruşmada, iddianamede
ve ifade tutanaklarında geniş
yer verilen "özel" ilişkilerin hiç
gündeme gelmemesi de dikkat
çekti.
İfadem, baskı ve korku
ürünii
Sözlerine ilk olarak "Tiim id-
diaları reddediyorum..Çunkü id-
dialann tiımü gerçek dışı. Bu bel-
geleri kimseye vermiş değilim. Id-
dianamedeki riim suçlamalan red-
dediyorum. Ben herhangi bir suç
işlemedim" diye başlayan Mum-
cu, mahkemeye de sunduğu yazı-
lı 10 sayfalık sorgu metnini şoyle
özetledi:
"Ben DGM Savcılığı'ndan ön-
ce Müsteşar Özçeri'nin manevi
baskısı altında bırakıldım. Savcı-
lığa geldigimde o baskı sürüyor-
du. Ankara Emnijet Müdurfüğü'n-
de ise gözlerim bağlı olarak ve
bir polis memurundan ögrendi-
ğim bilgiye göre dışarıdan kişile-
rin de aralannda bulunduğu çok
sayıda kişi tarafından gece saat
23.30'dan sabah saat 05.00'e ka-
lar sorgulandım. Beni, bu sor-
;um sırasında işkence ile tehdit et-
tiler. Bu yönterain kendilerine ait
•>\r metot olduğunu, gerektiğinde
bunu iızerimde de uygulavacakla-
•ını. direnmemin hiç aniamının
rimadığını söylediler. Ben bu söz-
erden çok korktum, ürktiim.
^iinkü, gazetelerden çok sayıda
şkence olaylanna ilişkin haberler
ıkumuştum. Sorgumda ayrıca
atlarından şiipbeye düştüğüm
ok sayıda çay ve sigara içirdiler
>ana. Zaten iıberim vardı, bu ne-
ienle midem bulandı, ağrıdı, ter-
eme başladı. Bunun üzerine sor-
»uya bir siire ara verdiler, sonra
HANDE DGM'DE — Ankara DGM'de dün devam eden mahkemede, heyet, Uluç Giirkan ve Hande Mumcu'nun avukatlan Çetin
Özek, Hasan Bıyıklı ve L'ğur Alacakaptan'ın 'göre\sizlik karan verilerek, davanın tstanbul'da görülmesi' istemini reddetti.
yine aynı şekilde çay ve sigara eş-
liğinde devam ettiler."
Mumcu sorgusunda, Güzel ile
ilgili olarak kendilerince sorulan
soruları tasdik ettirdiklerini belir-
terek, "Sayın Güzel ile benim
aramda bir ilişki oldugu konusu
ve bunun aynntılan ile özel haya-
tımla ilgili olarak bana birçok so-
ru yöneltildi. Anlattığım şekilde
gelişen sorgumdan oturü büyük
bir uzünluye ve korkuya kapıl-
dırn, bu ortamdan kurtulabilmek
için ne sorulursa kabul etmek zo-
runda kaldım" diyen Mumcu,
şöyle devam etti:
"Bu sorgudan bir gün sonra
Emniyet Müdürlügü'ne gelen sav-
cılar tarafından sorguya çekildim.
Sorgumun başında da iddia edi-
len suçla bir ilgimin bulunmadı-
ğını söyledim. Ancak savcılar,
kendilerinin de ifade alma yon-
temlerinin bulunduğunu söyledi-
ler. Ardından da Tugay Özçeri ta-
rafından ahndıgı Ueri sürülen bazi
açıklamaları bana okudular. Bu
sorgum sırasında ben korktum ve
paniğe kapıldım. Bir gece önce
bana zoria kabul ettirikn senar-
yoyu savcılıkta verdigim ifadem
sırasında da kabul etmek zorun-
da kaldım."
Yer gösterme tutanaklanna da
değinen Mumcu, Güzel'in iki bü-
rosuna, bir yakınının atama işle-
mi için ricada bulunmak amacıy-
la gittiğinden ötürü yerlerini bil-
diğini, Tunus Caddesi'ndeki bu-
royu ise evlerinin orada bulunma-
sı nedeniyle bildiğini, ayrıca bu
büroda uzun süre Güzel'in büyük
bir posterinin asılı olduğunu kay-
detti. Bu buronun her Ankaralı
tarafından bilindiğini de savunan
Mumcu, şöyle dedi:
"Sayın Güzel, bizim aile dos-
lumuzdur. Ben gözaltına alındı-
ğımda, yurtdışında bulunan ba-
bam, annemi arayarak bana yar-
dımcı olması için Sayın Giizel'i
aramasını rica etmiştir. Sayın Gü-
zel, bu gönışmeden bir gün son-
ra eşiyle birlikte annemi teselli et-
mek için evimize gelmiştir. Neti-
ce itibanyla Ankara Emniyet Mü-
dürlüğü'nde ve savcılıkta alınan
ifadelerim dogru değildir, zor ve
baskı üriinüdur, kabul etmiyo-
nım."
Sorgu yargıa önune çıkmadan
önce, DGM Başsavcısı Nusret De-
miral'ın kendisiyle görüşerek,
"Kızım hâkim önünde de aynı be-
yanlan lekrar elmediğin takdirde
seni bırakmayalım" dediğini kay-
deden Mumcu, "Bunun ne demek
olduğunu ben çok açık biçimde
anladım. Hâkim huzuruna çıktı-
ğımda evvelce verdigim ifadeleri
o mizansen içinde tekrarlamak
zorunda kaldım. Hâkim onunde
verdigim ifadelerim saraimi ve
dogru değildir. 1 yıldır Almanya'-
da bulunan babamın yurda don-
me günuydü. Bir an evvel ifade
vermekten kurtulma durumunda
idim. Bu ifadelerimi verdiğimde
bana hukuki yardımda bulunabi-
lecek herhangi bir hukukçu da ya-
nımda yoktu. Yeniden emniyete
donerek aynı durumlara düşmek-
ten korkayordum" dedi.
Tutanaklan Güzel'den
almadım
Uluç Gurkan da sorgusunda,
tutanakları Hasan Celal Güzel'-
den almadığını belirterek. "Bana,
savcılık sorgum yapıldığında, da-
va konnsu olajlara ilişkin sorular
sorulmadı. Da>a dosyası, basına
sızdıktan sonra soruşturma bir
kapsam kazandı. Bu iddialar, ke-
faletle serbest bırakılmama kar-
şın, savcılıkça yeniden tutuklan-
mam için gerekçe gösterilirken,
bunlara ilişkin bana herhangi bir
şey sorulmaması çok önemli"
dedi.
Savcı Osman Turhan söz ala-
rak, Gürkan'dan haber kaynağı-
nın sorulmasını istedi. Ancak
mahkeme heyeti, Gürkan'ın 7
sayfalık yazılı sorgu metninde ko-
nuya ilişkin açıklamalarda bulun-
duğunu belirterek, bu istemi red-
detti. Bunun uzerine salondaki
milletvekillerinin "Bravo" diye-
rek tepkilerini gösterdikleri duyul-
du. Haberleştirdiği görüşmede
gizli kalması gereken herhangi bir
yönün kalmadığını, bu görüşme
içeriğinin önemli ölçüde Cumhur-
başkanı Özal tarafından çeşitli
yerlerde aynntılı bir biçimde açık-
landığını da kaydeden Gurkan,
Özal'm bu görüşmede Kıbrıs ve
Ermeni sorunu konularında
ödünler verdiğinin öne sünildüğü-
nü, Mesut Yılmaz'ın Dışişleri Ba-
kanlıgı'ndan o tarihlerde istifa et-
mesinin de bu iddialan körükle-
diğini bildirdi. Kendisinin ise bir
gazeteci olarak görevini yaparak,
konuyu tarafsız ve doğru bir bi-
çimde kamuoyuna yansıttığını
kaydeden Gurkan, "Comhurbaş-
kanı Özal, bu konudaki iddialar
karşısında benim haberime bakıl-
masını istiyor. Bunu, haberimin
doğruluğunun bir referansı kabul
ediyonım. Bu iddia ve spekülas-
yonlann ne boyutlara varacağı
düşunuldüğunde, benim haberim,
devletin güvenlik ve çıkarları açı-
sından zarar degil, yarar
sağlamışlır" dedi.
Özal-Bush görüşmesine, ABD
tarafının 8, Türk tarafının da 5
kişi ile katıldığını, bunun bir ikili
görüşme olarak nitelenemeyeceği-
ni belirten Gürkan, ayrıca özal'-
ın ABD gezisini gazetecilere "Bir
iş, çalışma gezisi" diye tanımla-
dıguu da anımsatarakı göruşme-
nin bu nedenle resmi bir niteliği-
nin de bulunmadığını savundu.
Gürkan, bu nedenlerle devletin
gü\enliği ve çıkarlan için gizli kal-
ması gereken bir belgeyi "istih-
sal" edip, açıklamış gibi bir ko-
numda olduğunu kabul edemeye-
ceğini de bildirdi. "tddianame se-
naryosu kesinlikle dogru degil"
diyen Gürkan, "Görüşmeye ka-
tılan çok sayıda kişi ve bu göriiş-
meden haberdar olanlar vardı.
Ben bunlarla görüşerek görüşme-
ye ilişkin bilgileri elde ettim. Ar-
dından bu metin bana lelefona
okundu, goriişmeye ilişkin iddia-
tknn doğru olmadıgının belirtil-
mesi için. Orijinal metinle benim
ANAP MİLLETVEKİLLERİ — Hasan Celal Güzel'i TBMM'ye gelişinde karşüayan bwı ANAP
milletvekilleri, davadaki gelişme nedeniyle kendisine 'geçmiş olsun' dileğinde bulundular.
GüzeFe 'geçmiş olsun'
Duruşma sonunaa TBMM'ye gelen Hasan
Celal Güzel'e çok sayıda milletvekili 'geçmiş
olsun' dileğinde bulundu.
Veysel Atasoy, Hande Mumcu'nun
soruşturmasında hazır bulunan emniyet
görevlileri ile Adalet, İçişleri ve Dışişleri
bakanlıkları müsteşarları için suç
duyurusunda bulunulmasmı önerdi.
ANKARA (Cumhuriyel Büro-
su) — Hande Mumcu'nun dün
DGM'de, polisteki ifadesini red-
detmesinin ardından TBMM'ye
gelen Hasan Celal Güzel, çok sa-
yıda ANAP milletvekili tarafın-
dan sevinç gösterisi ile karşılandı.
Güzel, "zor günlerinde kendisine
destek olan" arkadaşlanna teşek-
kur etti ve bugun bir basın toplan-
tısı yapacagını bildirdi.
TBMM'ye dün saat 16.00"da ge-
len Güzel, doğru ANAP kulisine
girdi. Çok sayıda miUetvekili Gu-
zel'i öperek "geçmiş olsun" dile-
ğinde bulundular. Veysel Atasoy,
Hande Mumcu'nun soruşturma-
sında hazır bulunan emniyet gö-
revlileri ile Adalet, İçişleri ve Dı-
şişleri bakanlıklannın müsteşarla-
rı için suç duyurusunda bulunul-
masmı önerdi. Atasoy'un bu öne-
risi Guzel yanlısı milletvekillerin-
ce de desteklendi. Güzel, kalaba-
lık bir grup milletvekili ile kuliste
otururken, Mesut Yılraaz yanlısı
bazı bakanlar ve milletvekillerinin
Guzel ve arkadaşlarından uzak
durmayı yeğledikleri goruldü.
ANAP genel başkan adaylann-
dan Ekrem Pakdemirli, Cumhu-
riyet muhabirinin sorusu üzerine
"Ben ilk başta bu konuda yaptı-
ğım açıklamada, 'Doğru olduğu-
nu zannetmiyorum' demiştim"
karşılığını vermekle yetindi.
Bakanlann tepkileri
İçişleri Bakanı Abdülkadir Ak-
sn, gazetecilerin Hande Mumcu
1
nun ifadelerinin emniyet müdür-
luğunde işkence tehdidiyle alındı-'
ğını söylediğini belirtmeleri üze-
rine, "Her zaman oldugu gibi ge-
rekli sonışturmayı yapacagız" de-
di.
Adalet Bakanı Oltan Sungurlu
ise sorulara yanıt vermemeyi yeğ-
ledi. Sungurlu, "Guzel yanlısı bazı
milletvekilleri komploda sizin de
payınız olduğunu iddia ediyorlar.
Ne dersiniz" biçimindeki soruya,
"Hele yazın da bir görelim" kar-
şılığını verdi.
Duruşma sonrası Cumhuriyet-
in sorularını yanıtlayan ANAP'lı
Gökhan Maraş, "Bu işin tama-
•nen bir tezgâh olduğu, bir senar-
yo olarak düzenlendiği, maalesef
Dışişleri Bakanlığı Müsteşan ve
emniyetten de bazı kişilerin bu işin
içinde olduğu ortaya çıktı. Türk
bukuku açısından da ben bunu bir
yüz karası olarak değerlendiriyo-
rum" dedi. Olayı "Güzel'in önü-
nü kesmek için düzenlenmiş bir
senaryo" olarak değerleudiren
Maraş, Dışişleri Bakanlığı Müste-
şan Özçeri, Adalet Bakanlığı
Müsteşan Arif Yüksel ile DGM
Başsavcısı Nusret Demiral ve Ül-
kü Coşkun'un bu senaryo içinde
olduklannı, burüarın görevden
alınmalarını isteyeceklerini söyle-
di. Maraş, "Bu konu için Meclis
araştırraası açılması ve olayın sa-
nıklannın cezalandınlması gere-
kir" diye konuştu.
Alpaslan Pehlivanlı da dunkü
duruşmayı "Hasan Celal Güzel
açısından dava bitmişlir" diye de-
|erlendirirken Prof. Dr. Çetin
Özek de "Hande Hanım'ın ifade-
si, davanın başsavcılığın ne kadar
zorlaması ve bir el koyma yönte-
mi ile açıldığını gösteriyor. Dava
olmayacak bir şeyin sırf siyasi çe-
kişmeler nedeniyle dava haline ge-
tirildiği kanısındayım. O bugün
(dün) ortaya çıktı" dedi.
haberim arasında anlatım farkı
var, baa bölümler de yer almıyor.
Bu da olaylarla bir ilişkim olma-
dığını gösteriyor" dedi.
Sorgulardan sonra mahkeme
heyeti, resmi bir gezi için Çekos-
lovakya'da bulunduğu belirtilen
Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Tu-
gay Özçeri'nin dinlenmesi için du-
ruşmayı 22 hazirana eneledi.
Hande Mumcu, dünkü duruş-
ma sonrasında da DGM'nin tu-
tuklulann sokulduğu yan kapısın-
dan çıkarak, yakınlarının kullan-
dığı otomobile bindi. Mumcu, da-
ha sonra evine gitti.
Hande gazetecilerle
Hande Mumcu, duruşmadan
sonra geldiği amcası Avukat Meh-
met Mumcu'nun Cinnah Cadde-
si 74-2 numaradaki evinden saat
17.40 sıralannda Mebmet Mum-
cu ile birlikte dışın çıkarak kapı-
da bekleyen gazetecilere kısa bir
açıklamada bulundu. Hande
Mumcu şunları söyledi:
"Mahkemede ifademi verdim.
Söyienmesi gereken her şeyi söy-
ledim. Ekleyecek hiçbir şeyim yok.
Zaten, devam eden dava hakkın-
da konuşmak doğru degil. Hepi-
nizin ilgisine çok teşekkür ediyo-
rum. Ama hem ben, hem de ai-
lem, hareket özgürlügümüze ka-
vuşmak istiyoruz. Sayın basımmı-
zın bize bu imkânı sağlayacağına
inanıyorum."
Bir gazetecinin, Hande Mum-
cu'ya yönelttiği, "Bundan sonra
ne yapmayı düşüBÜyorsunuz" şek-
lindeki soruya, amcası "Şu anda
bir şey söyleraek mümkün degil"
şeklinde cevap verdi.
Gazetecilerin, fotoğraf çekme
konusundaki isteklerine karşılık
Mehmet Mumcu, "tstediğiniz ka-
dar çekebilirsiniz" dedi. Bunun
uzerine Hande Mumcu gazeteci-
lerin fotoğraf çekebilmeleri için
bir müddet evin bahçesinde bek-
ledikten sonra, tekrar eve döndü.
Hande'yi izleyen çok sayıdaki
gazetecinin apartman önünde
beklemesi üzerine Hande'nin ye-
ğeni olduğu belirtilen bir genç ga-
zetecilerin yanına gelerek Hande
1
nin babasmın yazdığım belirttiği
bir notu okudu. Notta Hande'nin
mahkemede gerekli açıklamaları
yaptığı, sinirlerinin bozuk olduğu
için ilaç alarak yattığı belirtilerek,
apanman sakinlerinin gazelecile-
rin bekleyişinden rahatsız olduk-
lan, bu nedenle gazetecilerin evin
önünden ayrılmaları istendi.
Coşkun'un yanıtlan
Ankara DGM Cumhuriyet Sav-
cısı Binbaşı Ülkü Coşkun, ANKA
muhabirinin Hande Şevkat Mum-
cu'nun duruşmadaki "tşkencevle
tehdit edildim" suçlamasını hatır-
latması üzerine, alaylı biçimde,
"Belki, asmış, kesmiş, elektrik
vermiş, vücndunda sigara söndür-
müş, soğuksu sıknuş olabiliriz de.
Biz kimseye baskı, tehdit, kötü
muamele yapmadık" dedi.
Hande Şevkat Mumcu'nun
"Suçtan kurtulmak için hakikale
aykın beyanlar" verdiğini savunan
Binbaşı Ülkü Coşkun, Mumcu
1
nun "ağlayarak sızlayarak" ifade
verdiğini söyledi.
Mumcu'nun, Ankara DGM
Başsavcısı Nusret Demiral'ın ken-
disine sorgu hâkimliği önünde ifa-
de vermeden önce "Emniyet *e
savcılık ifadesini değiştinnemesi
için baskı yaptığı" yolundaki suç-
lamalarına ise Coşkun şöyle yanıt
verdi:
"Biz kendisine cinsel ilişkileri-
ni, kızlık zannın bozulup bozul-
madığı konulannı hiç sormadık.
Bunlan sorgu hâkimliğinde ken-
disi anlattı. Anlatmayabilirdi. Biz
baskı yaptıysak emniyet, savcılık
ifadesini kabul eder geçerdi. Ne-
den bu hususlan da eklemiş?"
Uluç Gürkan da başından ben
kendisinin bir gazeteci olarak yar-
gılanmasını istediğini, ancak baş-
ka bir olayın içine çekilmek isteıı-
diğini belirterek, duruşmada or-
taya çıkan durum sonrasında bu
tür bir yargılama şansını elde et-
tiğini, bu nedenle de rahatladığı-
nı söyledi. Güzel'in avukatı Prof.
Dr. Yahya Zabunogtu da davanın
hukuk ve yargı dışı birtakım
amaçlara yönelik olarak hazırlan
dığını belirterek, "Bu gelişmeden
sonra asıl ders alması gereken ba-
na göre sayın savcılık makamıdır.
Onlann ne yapmalan, ne yapma-
malan gerektigini iyi bilmeleri
gerekir" diye konuştu.
F A D E N İ N T A M M E T
'Güzerin ismini
kendimi korurum
diye verdim..!
Usteşarın giderek
artan baskısından
kurtulabilmek, bu
baskıyı defedebilmek
için Hasan Celal
Güzel'in ismini verdim.
Bu adı verirken hem
inanılmayacağını
dyşünüyor hem de siyasi
bir güç olan Sayın
Güzel sayesinde kendimi
koruyabilmeyi
amaçlıyordum. Ben
Sayın Güzel'in adını
verince müsteşar
sorguyu bitireceğine bu
ifademi suiistimal
etmeye başladı.
ANKARA (Cumhuriyet Burosu) — Hande
Mumcu, DGM'deki dünkü duruşmada, mahke-
me başkanlığına "sorgu yerine geçmek" üzere ver-
diği 10 sayfalık metinde, olayı aynntılan ile ak-
tardı. Hande Mumcu, "Bana verilen bilgi ve bel-
gelere her zaman sadık kaldım" dedi.
Hande Mumcu'nun el yazısı ile yazdığı metin
aynen şöyle:
"Hakkımdaki tüm iddialan reddediyorum. Bu
iddialara yol açan bütün ifadelerim gerçek dışı-
dır. Evraka alınan tüm ifadelerim. baskı altında
alınmıştır. Dışişleri Bakanlığı
Müsteşan Tugay Özçeri'nin
benden manevi bir baskı al-
tında sağladığı usulsüz beyan-
lar öne sürülerek diğer sorgu-
lamalar yapılmıştur.
Yurtdışından dönduğüm
günün sabaht (20 mart) Müs-
teşar Tugay özçeri tarafından
çağnldım. Yıllık iznimin bir
,bölumünü geçirdiğim Tunus-
'tan uçağım rötarlı kalktığı için
19 mart akşamı İstanbul'dan
Ankara'ya giden uçağı kaçır-
dım ve gece geç saatte THY
beni bir otele gönderdi. Ora-
da sabahladım. 20 mart günü
sabah uçağıyla Ankara'ya var-
dığımda yorgun ve uyicusuz-
dum. Ayrıca ülserim nedeniy-
le sürekli olarak kullandığım
Librax isimli musekkin mide
ilacımı her zamankinden da-
ha geç bir saatte aldım.
Daireme o gün saat 11.00
civarında gittim. 11.30'da
müsteşarJığa çağrıldığımda genel mudur yardım-
cısı bana "Cumhurbaşkanı'mn ABD gezisi ile il-
gili bazı kriptolar dışan sızdınlmış, biz tüm dai-
re ifade verdik. Senin de ifaden alınacak" dedi.
Ancak konunun tam olarak ne olduğunu anlamış
değildim. Müsteşann odasına girdiğimde önce
Müsteşar Tugay özçeri, Müsteşar Yardımcısı Ömer
Lütem ve Sicil Müdüru Ferit Ülker vardı. Bu he-
yet karşısındaki sorgu yanm saat kadar sürdü. So-
rulan sadece müsteşar sordu. Ancak herhangi bir
tutanak tutulmadı. Bu yarım saatin sonunda ba-
na biraz dışarıda beklemem söylendi. Ben dışarı-
dayken Ömer Lütem'e, "Bu kadar eminseniz
buyrun" dediğini duydum. Beş dakika kadar sonra
tekrar müsteşarın yanına çagnldım.b Heyet kar-
şısındaki görüşme sırasında bana doğrudan bir
suçlamada bulunulmadı. Dairemde hangi işleri
yaptığımı ve benzeri sorular
sordular. Müsteşarın yanına
tekrar geldigimde yalnızdı ve
beni doğrudan söz konusu
kriptoyu basına vermekle suç-
ladı. ltham edildiğim suç be-
ni dehşete düşürdü. Ben yap-
madığımı söyledikçe, dedikle-
rimin hiçbirini kabul etmedi.
Arada bir bana samimi bir ta-
vırla, kulağıma fısıldayarak
kriptonun içeriği, hükumet ve
devlet büyüklerimiz hakkında
ileri geri konuştu ve bu konu-
lardaki fîkirlerimi sordu. Za-
man zaman da tehditkâr bir
biçimde konuştu. Bakanlıkta-
ki amir ve mesai arkadaşları-
mın beni suçlamamış olmala-
nna rağmen, bu işin sonunda
öyle veya böyle bana mal edi-
leceğini anladım. Bu arada
müsteşar, bazı siyaset adam-
ları tarafından kandmlmış
olabileceğimi, beni zihnen iğ-
fal ederek istemeye istemeye
bana bu işi yaptırmış olduk-
larına inandîğını açıkça söy-
ledi. Birtakım isimler saydı ve
bu kişilerin bana tazyikte bu-
lunup bulunmadığını sordu.
Müsteşarın giderek artan bas-
kısından kurtulabilmek, bu
baskıyı defedebilmek için say-
dığı isimler arasından ailece
tanıdığımız, görüştüğümüz, çok saydığım bir in-
san olan, aynca bundan önceki görevleri ve ha-
len işgal ettiği mevki dolayısı ile Sayın Hasan Ce-
lal Güzel'in ismini verdim. Bu adı verirken hem
inanılmayacağını düşunuyor hem de siyasi bir güç
olan Sayın Güzel sayesinde kendimi koruyabilmeyi
amaçlıyordum. Ben Sayın Güzel'in adını verince
müsteşar sorguyu bitireceğine bu ifademi suiisti-
mal etmeye başladı. Bunu bir aşk ilişkisi şekline
dönüştürdü. Ben, hiçbir şeye itiraz edemeyecek ka-
dar büyük bir şok içine düşmüştum. Zaten ondan
sonra müsteşarın bana sorduğu soruları ve verdi-
ğim cevapları tam olarak hatırlayamıyorum. So-
nunda müsteşar bu göruşmeyi kiraseye, aileme bile
anlatmamam gerektigini söyledi. Bu görüşmeden
sonra bir kez karşılaştıgımızda bana "Hande Ha-
nım, her şey çok iyiye gidiyor,
merak etmeyin" dedi. Beni bir
kez daha çağırtacağını söyle-
diği halde cağutmadı. Ben bu
süre içinde bakanlıktaki göre-
vime normal olarak devam
ettim.
24 mart gecesi saat 24.00 ci-
varmda u>ıımak üzere yatrruş-
ken üç polis evimize geldi.
Evimizi aradılar. Daha sonra
da beni emniyet müdürlüğu-
ne götürduler. Ne kadar bu-
yük bir korku içine düştüğüm
tahmin edilebilir.
25 mart gecesi gözlerim
bağlı olarak saat 23.30'dan sa-
baha kadar, kim olduğunu
bilmediğim çok sayıda kişiler-
ce sorguya çekildim. Daha
sonra yanımdaki nöbetçi ba-
yan memurlardan biri bu ki-
şilerin çoğunluğunun dışarı-
dan geldiklerini söylemiştir.
Bu sorgu sırasında önce ger-
çeği, yani bu işle hiçbir ilgim
olmadığını söyledim. Ancak
bana, Müsteşar Özceri'ye ver-
digim ifade olduğunu soyle-
mart gecesi
gözlerim bağlı olarak
saat 23.30'dan sabaha
kadar, kim olduğunu
bilmediğim çok sayıda
kişilerce sorguya
çekildim. Daha sonra
yanımdaki nöbetçi
bayan memurlardan biri
bu kişilerin
çoğunluğunun dışarıdan
geldiklerini söylemiştir.
sında aynca bana tadından şüphelendığim çay ve-
sigaralan zorla, art arda içirdiler. öyle ki ulserim-
den ötürü başım dönmeye, midem bulanmaya, ter-
lemeye başladım. Bu rahatsızlıklar ortaya çıkın-
ca sorgulamaya ara veriyorlar, tekrar sigara ve çay
içirtip sorguya yeniden başlıyorlardı. Sorgulan-
mam sırasında gizli evrakın bakanlık dışına çık-
masından ziyade Sayın Güzel ile ilgili olarak kendj
yönelttikleri sorulan zorla tasdik ettirdiler. Soru-
lann büyük çoğunluğo Sa>ın Güzel ile aramda bir
ilişkı olduğu ve bunun ayrıntılan ile ılgılıydi. Ge-
ne, benim kişisel hayatım hak-
kında ayrıntılı sorular sordu-
lar. Ayrıca bakanlık içinden
başka kimlere, hangi partile-
re bilgiler gittiğini, bunları
kimlerin verdiğini sordular,
sorgulamadan bir an önce
kurtulabilmek amacıyla beni
yönlendirdikleri doğrultuda
cevaplar verdim. Zira son de-
rece ürkmüş ve korkmuştum.
Beni kapattıkları odaya dön-
düğümde saat sabahın
beşiydi.
26 mart gecesi saat 22.3O"da
emniyet müdurlüğü binasına
gelen savcılarca sorguya çekil-
dim. Önce gene gerçeği, yani
tüm olaylarla bir iigim olma-
dığını ifade etmeme rağmen,
savcılık da kendi konuşturma
yöntemleri olduğunu ve so-
nuçta nasılsa konuşacağımı
söyledi. Savalık da gene müs-
teşar tarafından yapılan sor-
gularna metnine ait olduğu
ilen sürülen bazı cumJeleri okuyunca, daha önce
bana zorla uydurtularak mal edilen senaryoyu ay-
nen tekrarlamak zorunda kaldım. Bu senaryo da-
hilinde bana kabul ettirilen ilişkiyi teyit etmem ba-
Kimından savcılıkça tutturulan yer gösterme tu-
tanaklarında belirtilen yerlerin hepsi bilinen yer-
lerdir. TBMM'de çalışırken bazı parlamenterler
benden ve diğer arkadaşlardan çeşitli konularda
bilgi ve araştırma isterler, biz de bunları sağlar,
gerektiğinde bürolanna da götürürdük. O sıralar-
da Sayın Güzel bakandı. Bizlerden bu yolda bil-
giler istemiş ve ben de ona bu hizmeti vermişim-
dir. Bakanlık makamında bazı araştırmalan ken-
disine teslim etmişimdir. Sayın Güzel bakanlık-
tan aynldıktan sonra bir kez bir yakınımızın özel
bir işi için Necatibey'deki bürosuna gitmiştim.
Kendisi voktu. bunun üzerine beni ikinci bürova
gönderdiler. Ben bu yerleri
savcılıkça dolaştınlırken ha-
tırladım. Ayrıca genel kong-
re öncesi bütün siyasetçilerin
büroları basında açıklanmış-
ur. Hele Sayın Güzel'in Tunus
Caddesi üzerindeki bürosunu
bilmeyen kişi yoktur. En azın-
dan bu yerin balkonunda Sa-
yın Güzel'in uzun süre bir
posteri asılı kalmıştır. Aynca,
daha önce de belirttiğim gibi
Sayın Güzel bir aile dostu-
muzdur. Nitekim ben gözaltı-
na alındığım strada, Alman-
i'a'da bulunan babam, anne-
mi arayarak hiç tereddüt et-
meksizin Sayın Güzel'in yar-
dımına başvurulmasını söyle-
miş. Annem telefonda kendi-
siyle gönlştükten sonra ertesi
gece eşiyle birlikte annemi zi-
yarete gelmiş.
Sorgu hâkimliğine ise tam
24 saat sonra sevk edildim. Bu
süre zarfında dış dünya ile her
turlü temastan uzak, ne ola-
cağıru, ne yapılacağım bilme-
den korku içinde bekledim.
Sorgu hâkiminin önüne çık-
madan önce savcılıkta bana,
"Kızım, şimdi hâkimin önü-
ne gidiyorsun. Bize söyledik-
lerini değiştireceksen seni
bıralunayabm" dediler. Mesaj
çok açıktı ve beni eskisinden daha büyük bir pa-
niğe ve korkuya sevk etti. Zira babamı bir yıldan
beri görmemiştim. Benim için her şeyden değerli
olan, ilk kez bu kadar uzun süre ayn kaldığım ba-
bamı göremezsem ikimiz için de bu son derece yı-
kıcı olurdu. Babam bir yıl önce Munih Üniversi-
tesi Hukuk Fakültesi'ne konuk öğretim üyesi ola-
rak gitmişti. Ve gözaltına alındığım hafta içinde
de dönecekti. Aynca emniyet müdürlüğüne tek-
rar gönderilmekten de korkuyordum. Yanımda ba-
na yardımcı olabilecek bir hukukçu bulunmadığı
için ve bu konuda da hiçbir şahsi bilgi ve tecrübe
sahibi olmadığımdan, ifademin yeniden hangi
merciler tarafından, ne şekilde alınacagını bilmi-
yordum. Emniyet müdürlüğünde muhtemelen çok
daha kötü muamelelere maruz kalmaktan korku-
yordum. Işte bu nedenlerle,
bu konuları onlann istediği
doğrultuda kısa keserek, ka-
bul edip, serbestçe evime dön-
meyi istedim. Dolayısı ile sor-
gu hâkimi önünde eski ifade-
mi tekrarladım. Nitekim ser-
best bırakıldığım günün akşa-
mı babam döndu. Eğer beni
bulamasaydı ne olurdu? Dü-
şünmek bile istemiyorum.
k^orgulanmam
sırasında gizli evrakın
bakanhk dışma
çıkmasından ziyade
Sayın Güzel ile ilgili
olarak kendi
yönelttikleri sorulan
zorla tasdik ettirdiler.
dikleri bazı cümleler okudu-
lar. Beni işkenceyle tehdit ettiler. Guzellıkle ko-
nuşmazsam aşağıya gönderileceğimi, kendi metot-
larıyla beni konuşturacaklarını söylediler. Diren-
menin bir faydası olmayacağını belirttiler. Ben ba-
sında çıkan haberlerden işkence yapıldığına ina-
nıyordum, birçok kez yayın organlarında korku-
tucu işkence olaylan okumustum.
Bu yuzden bana yönelttikleri tehdıtlerı yerine
getireceklerinden hiç şuphem yoktu. Sorgu sıra-
Bütün sorgulamalar sırasın-
da uykusuzdum, korkuyor-
dum, midem ağrıyordu. Bit-
kindim ve buyuk bir panik
içindeydim.
tddianamede ileri sürülen
ilişki mevcut değildir. Dolayı-
sıyla söz konusu kriptoyu Sa-
yın Güzel'e vermem mümkün
değildir. Ben, çalıştığım son
saate kadar bakanlık içinden
hiçbir evrakı dışan çıkarma-
dım.
Amirlerimin tah'matı dı-
şında hiçbir kriptonun foto-
kopisini çekmedim. Burada
soz konusu edilen uzunlukta
bir kriptonun fotokopisini çe-
kebilmek için gerekli olan süre zarfında fatokopı
makinesinin de içinde bulunduğu evrak odası hiç-
bir zaman boş kalmaz.
Müsteşann benimle yaptığı göruşmeden sonra
bile elimden pek çok gizli evrak geçti.
Çok önemli ve gizli belgelerin tercümelerin
yaptım.
Ben, bana verilen bilgi ve belgelere her zaman
sadık kaldrm."