23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 12 MA YIS 1990 GUNUMUZDE ALEVILIK Ahlakın Gereği!.. GENCAY ŞAYLAN-ŞENAY KALKAN İLHAN SELÇUK 1982 Anayasast'nın 24'üncü maddesınde şoyle yazar: "Din külturü ve ahlak öğretimi, ilk ve ortaöğretım kurumla- nnda okutulan zorunlu öersler arasında yer alır." Demek ki anayasada ıki kavram var: 1) "Din küttürü." 2) "Ahlak öğretimi." Oyleyse öğretmen, öğrencilere yalnız İslamın biçimsel ko- şullarını okutmayacak; genel din kültûrüne ilişkın bilgiler ve- recek... Bir örnek: Öğretmen çocuğu kara tahtanın başına çeker ve der kı: - Yaz bakayım, İslamın şartı kaçtır? Pekı, ya öğretmenin soru sorduğu öğrenci bir Alevi çocuğu ise ne olacak? Unutmayalım kı bugünkü Türkıye'de her 5 yurt- taştan 2'sı Alevıdır ve şerıatı dışlayan Alevıye göre İslamın şartı beş değildir Müslümanlığın beş şartını biçimsel olarak yerıne getiren nice kişınin de gerçekten iyi Müslüman olup olmadığı bir vicdan sorunudur Çünkü ınanç vicdandadır; bıçimde değil. öğretmen "din küttürü" adı altında çocuklara Sünni mez- hebinın koşullarını öğretiyorsa ve ötekı mezhepler ve dinlerı dışlıyorsa, anayasadaki deyıme ters düşüyor demektır. Eğer bu yolda zorlamaya gidıyorsa, "ahlak öğretimi" yerine insanın doğasına ve ahlakına saygısızlık yapılıyor "Din kültürü"nün ilk koşulu, Türkıye' de 20 milyon Alevinin yaşadığını öğrencilere anlatmak ve Alevılığın de İslamın bir mezhebi olduğunu belletmektir. "Ahlak öğretimi" bunu gerektirir. MUSAHİBLİK NEDİR? Dayanışma ve birlik kurumu —7— ŞENAY KALKAN Aleviler arasındaki en kutsal kurumlardan biri Musahiblik. Günumüzde Anadolu Aievile- ri ve Bektaşileri arasında hâlâ yasatılan bu kurum, özellikle baskı dönemlerınde birlik, be- raberlik, Aleviler arası dayanış- rrta, yardımlaşmayı sağlaması bakırnından önemli. Musahıbliğin lslam dininde- ki anlamı, "Birbtrine sahip çık- mak, maddi ve nuınevi yonler- de yardımda bulunmak, birbi- rini tehlikelere karşı koUamak ve korumak". Araştırmacılara göre Musa- hiblik ilk olarak Hicret'in ye- dincı ayında Hz. Muhammed'in çağrısıyla şöyle baslıyor: Medi- ne*ye kaçan ve sayılan binleri aşan Mıislumanlar büyuk sıkın- tı çekiyorlardı. Üretici durum- da degillerdı. Eğer uretıci duru- ma gelirlerse guçlenebilecek, olası saldınlara karşı kendileri- ni savunabileceklerdı. Bu gerçe- ği gören Hz. Muhammed, Seb'e sûresinin 46. âyeti uyarınca ve Enfal sûresinin kuralları gere- ğince Medıne'nin Müslüman yerlileriyle Mekke*den göç eden Muslumanlara Musahiblik çağ- rısında bulunuyor. Bu çağn uzenne baslayan Musahiblik hızla yayılıyor. Hz. Muham- med'le de Hz. Ali Musahib olu- yorlar. Böylece Muslumanlar yeniden güçlenıneye başhyorlar. Musahiblik, Hz. Muhammed'in ölümünden sonra, 4 halifeden yalnızca Hz. Ali tarafından de- vam ettiriliyor. Musahıbliğin oluşması için adaylarda aranan ve yerine ge- tirilmesi gereken koşullar şunlar: 1 — Musahib olmak isteyen iki kişi muhib olmahdır. Yani ikrarı alınmış olmalıdır. 2 — Her ıki adayın evh olma- sı gerekir veya her iki aday da taliblik ikrarı vermiş (bekâr iki muhib olmah). 3 — Musahib olmak isteyen adayların, karakterlerinin bir- birlerine uygun olması gerekir. 4 — Adayların kesin olarak eline, dılıne, beline sahip olma- ları bu azalarından hiç kimse- ye zarar vermemiş olmaları gerekir. 5 — Adaylardan her ikisinin de zengin veya yoksul olmama- ları gerekir. Adaylardan birisi zenginse dığerı maddi bakım- dan musahib olacağı adaydan fakir olmalıdır. tki yoksul kişi- rrin musahib olmaları genelde kurala aykındır, ancak kesin anlaştıklan söz. konusu olursa karşı çıkılmaz. 6 — Adayların aileleri arasııı- da iki kuşak önceye dayanan evlilik bağının bulunmaması gerekir. 7 — Adaylardan herhangi bi- rinin yuz kızartıcı suç işleraiş, ceza almış olmaması gerekir. Suçlulann musahiblik ikrarı alınmaz. 8 — Adayların aileleri arasın- da dusmanlık ve bırbirlerine za- rar vermişlik bulunmamalıdır. 9 — Adaylann her zaman birbirlerine yardım edebilmeleri için aynı bölgede olmaları ve birbirlerine yakın oturmaları gerekir. 10 — Adaylar arasında akra- balık bağının bulunmaması gerekir. 11 — Adaylardan birinın diğe- rinden daha farklı olması gere- kir. örneğin, adaylardan birinın maddi bakımdan daha varlıklı olması, kultur bakımından da- ha bilgili olması, sanat bakı- mından daha usta olması gibi farklılıklar aranır. B İ T T t 'Günumüzde Alevilik' adlı yazı dizisinin bugün son bölümünü yayımlıyoruz. Dizi önceden planlandığı için yer veremediğimiz yazıiar ve dizi hakkında düşüncelerini açıklamak isteyenlerin yazılarını yanndan başlayarak gazetemizin 'Tartışma" sütunlarında yayımlayacağız. Bugun Türkiye'de her 5 yurttaştan ikisi Alevi. Kendilerini serbestçe ifade etraek isteyen Alevilerin elleri kâh dilek taşına, kâh Ali'nin temsiir resmine uzanıyor. (Fotograf: Fual Kozluklu) Eski Birlik Partisi GenelBaşkanıMustafa Timisi, mezhepler arasında hoşgörünün şart olduğunu söylüyor: Demokrasiden vazgeçilemez— 7 — GENCAY ŞAYLAN 1966 yılında kurulan ve siyasal varlığını 1980 yılının 12 Eylul'u- ne kadar surdüren Birlik Partisi, Aleviler ve siyaset tartışmasında uzerinde durulması gereken önemli konulardan biridir. 1969 seçimlerinde buyuk bir sürpriz ya- parak parlamentoya sekiz mıllet- vekili ile giren Birlik Partisi, da- ha sonraları bu etkınliğini yiıir- miştir. Birlik Partisi'nin parlamento macerası, demokrasi açısından olumlu oiarak nıtelenemeyecek bir deneyım olarak siyasal tarihimize geçmiş bulunmaktadır. 1970 yılın- da Adalet Parosi'nden aynlan De- mokratik Partı'li üyelerin Süley- man Demirel hükumetinin bütçe- sine kırmızı oy vermesi ile açılan milletvekili pazarlıkları, 5 Birlik Parti'h milletvekılınin bütçeye be- yaz oy vermesı ile sonuçlanmış ve doğal olarak bu kişiler partilerin- den ihraç edılmişlerdir. Ihraç edi- len milletvekillerinden Hüseyin Balan, Hüseyin Çınar ve Yusuf Ulusoy, Adalet Partisi'ne, Ali Na- ki Ulusoy ve Kaznn Ulusoy ise Güven Partisi'ne katılmışlardır. 1973 genel seçimlerinde sadece ge- nel baskanlan olan Mustafa Ti- misi'yi parlamentoya sokabilen Birlik Partisi, 1977 seçimlerinde çok az oy olarak siyasal etkinliği- ni büyuk ölçüde yitinruş ve 12 Ey- lul darbesinden sonra da diğer partüer gibı kapatılarak tarihe ka- nşmıştır. Birlik Partisi'nin öyküsü ile il- gili olarak partinın 1969-1980 yıl- ları arasında genel başkanlığıru yapan ve halen SHP lstanbul Mil- letvekili olan Mustafa Timisi so- rulanmızı cevaplandırdı. — Sayın Timisi, 1969 secim- lerinde Birlik Partisi beklenraeyen bir başan elde etmiş, ama yine de Iıim Alevilerin oyunu almış değil. Siz buno nasıl değerlendiri- teydi, çoğunluk CHP'yi destekle- meyi surdürüyordu, AP ve YTP içinde de Aleviler vardı. Ama bu- tun bu partilerin programları ve siyasal faaliyetleri beklentileri kar- şılayacak duzeyde değildı. Türki- ye'de laik, cumhuriyete bağlı, sos- yal devlet uygulamasını ön plana çıkaran, emekten yana ve parla- mentoda denge unsuru olacak bir Birlik Parti'li mülervekilleriıun AP'ye ve GP'ye gecmesi de ba olumsuz bakışta rol oynadı mı? Timisi — Partı ilk kumltayını 1969 yılında yaptı ve ben o kurul- tayda Genel Başkan oldum. Ku- nıltay bir de program benimsedi. Buna tipik bir sosyal demokrat program dıyebiliriz. Belki bu da bir kısım arkadaşlanmızın parti- nden parlamentoya gerebildim. 1977 seçimleri için r>e bir işbirliği söz konusuydu ve Sayın Ecevit ile bir ilke anlaşmasına varmıştık. Birlik Partisi seçime girmeyıp "CHP'yi destekleyecekti ve bazı partüiler CHP listderinde bağim- sız olarak yer alacaktı. Ancak CHP merkez yürutmesı bu ilkeyı kabul etmedi, partiyi kapatıp ka- fiğerAlevilerin belli bir siyasal egilimi varsa, bunu J^antiemperyalizm olarak nitelemek mümkündür. Türkler Islamiyeti benimserken kimliklerini yitirmediler; yaniArap harsı İslamiyet sayesinde eoemen olmadı. Aynı tnçimde Siilik aracıhjh ile tran ya da Acem harsı da lurklenn kımlığını yok edemedi. Alevilik, Şiilikten çokfarkhdır. yorsunuz? Timisi — Partinin kurulusun- da önemli yalmşlar yapılmıştı. Ba- kın 1961 sonrasında Türkiye'de demokratlar ve bu arada Alevi yurttaşlar bir arayış içindeydiler. Özgürlükçü bir anayasa gelmişti ve aynca ulusal artıklı seçim sis- temi her kesimin, güçleri oranın- da siyasal iktidarda temsiline ola- nak sağlıyordu. Yani çoğulculuk ve katılım açısından yepyeni ve umut verici bır ortam vardı. Bu sıralarda Aleviler çeşitli par- tilere dağılmıştı. Bir kısım TİP'- siyasal kunıluşa gereksinme var- dı. Birlik Partisi bu gereksinme- nin ürünüdür, ama bir büyük yal- nış yapılmış, sanki bu gereksinme sadece Aleviler için geçerlidir tü- ründen bir yaklaşım benimsen- mişti. Halbuki bu sadece Alevile- rin değil, çok geniş toplum kesim- lennin beklentisiydi. Maalesef parti bu yalnış üzerinde örgütle- nince tüm Alevilerin bile tam des- teğini sağlayamadj. Alevilerin ço- ğunluğu bir Alevi partisi takdimi- ni uygun bulmuyorlardı. — 1969 secimlerinden sonra den kopmasına yol açmıştır. Ama zaten aynı yıllarda CHP de bir kimlik değişimi yaptı ve sosyalde- mokrat bir yöneüm benimsedi. Bu dunımda Birlik Partisi'ne gidecek oyların bir kısmının CHP'ye ak- ması kaçıruunazdı. Benzer doğrul- tulan olan iki partiden buyük ola- nının desteklenmesi doğaldı. Belki Birlik Pariisi'nin progranıı CHP'deki sosyaldemokrat eğüim- leri güçlendirdi. 1973 seçimlerinde CHP ile ış- birliği arandı, ama bu sağlanama- dı ve bir tek ben Birlik Partisı1 yıtsız, koşulsuz destek istendi. Bakın şimdı şunu tartışmanın zamanı geldi gibime gelıyor. Ben diyorum kı eğer CHP, Birlik Par- tisi'ne ve diğer demokratik kurum ve orgütlere karşı böylesine sekter bir tavır içıne girmeseydi ve işbir- uği yapsaydı 1977 seçimlerinde ra- hat bır parlamento çoğunluğu sağlar ve AP'den milletvekili transfer etmek zorunda kalmazdı. 1977 seçimleri, Türkiye'deki siya- sal saflaşma nedeni ile çok zor geçtı, Birlik Partisi oyları böhne- mek için sadece 15 ilde seçime gir- di ve asılmadı. Sonuçta oy oranı çok düştü. Ancak 1979 kısmi se- nato seçimlerinde bir toparlanma var. — Şimdi geriye donıip baktı^ı- nızda Birlik Partisi'ai nasıl nite- liyorsunuz? Timisi — Eğer Alevilerin belli bir siyasal eğUimi varsa bunu anti- emperyalizra olarak nitelemek mümkündür. Türkler fslamiyeti benımserken kimliklerini yitirme- diler; yani Arap harsı İslamiyet sa- yesinde egemen olmadı. Aynı bi- çımde Şiilik aracılığı ile tran ya da Acem harsı da Türklerin kultürel kimliğini yok edemedi. Alevilik, Şiilikten çok farklıdır. Bakın burada, baslangıçta bir anti emperyaüzm var. Bu şoven ve ırkçı bir özellık tasımıyor. Aksi- ne eşitlikçi ve insancıl bir içeriği var. Kurtuluş Savaşı'm Aleviler yüzde yuz destekledıler. Laık cumhuriyet, Anadolu'nun özüne dönme ve çağdaş devlet bin yıllık özleme cevap veriyordu. Nitekim bu çerçeve içinde 1950 yılında da DP'yi desteklediler. Çünkü yuka- rıda perde arkasmda başka şeyler olabilir, ama DP hareketi demok- rat bir haik hareketiydi. önemli nokta şudur ve bunun altını bu- gün de çizmek gerekir: Mezhep- ler arasında karşıtlık, düşmanlık yoktur. Sünniler ile Alevilerin bir- birlerine hoşgörü ile bakması ge- rekir ve yuzyıUardır Anadolu'da halk katında bu böyle olmuştur. Bu hoşgörü ve demokrasi ısrarla peşinde koşmamız gereken ideal- lerdir. BİTTİ Halk müziği sanatçısı Yavuz Top, sadece beş vakit namaz kılmakla veya oruç tutmakla Müslüman olunamayacağı kanısında Bizde inanç Tanrı'yla kul arasmdadır— 7 — ŞENAY KALKAN ~^~ Yavuz Top, kamuoyunun ya- kından tanıdığı halk müziği sa- natçısı. Erzincan-Tercan do- ğumlu bir Alevi. Aleviliğin bir inaruştan çok, bir felsefe oldu- ğunu ve bu felsefeyi Anadolu'- da Hacı Bektaş-ı Veli'nin yay- dığmı, geliştirdiğini, bu neden- le de Anadolulu Alevilerin ashn- da Bektaşi olduğunu söylüyor. Yavuz Top, bu duşüncesini şöy- le özethyor: "Ali'ye olan zulıimlerden, Kerbela olayından filan sonra Horasan'da Ebusuud Horasanı adlı bir korsan, Emevi saltana- tına SOD veriyor. Abbasiler dö- nemi başhvor. Ancak Emevi- ler'den birkac misli daha fazla eziyet ediyorlar Türkmenlere. Bnnun üzerine bir Batıni seyhi olan Baba tlvas Horasani, Ana- doiu'ya gelivor. tki oğlu var. Bi- rinin adı Menteş, digerinin Bek- taş. Baba tlyas Horasani, Ana- dolu'da 500 murit ediniyor. Bu arada Moğol istilası oluyor. Halka çok baskı yapılıyor. Ba- ba llyas, bu baskılara dayana- mıyor ve isyan ediyor. Isyan bastınlıyor. Baba tlyas ve Men- teş asılıyor. Bektaş kaçıyor ve Karacahöyük ya da simdiki Onemli olan, insanın kalbinin temizliği. O nedenle bizim temel inancımız insanın eline, diline, beline sahip olmasıdır. Bütün kötülükler de bunlardan kaynaklanır ve en büyük günah da budur. Yoksa içki içmek değil Sünnilikte hoca iki saat, üç saat konuşuf, herkes dinler, sonra da evine gider. Alevilikte böyle değildir. Sorulamayacak, sorgulanamayacak şey yoktur. Öyle ki devlet, mülkiyet, hatta Tanrı bile sorgulanır. Oysa Sünnilikte bazı şeyler tartışmasız kabul edilir. Örneğin hükümranlığa karşı çıkmak, Tann'ya karşı çıkmakla eşdeğerdir. adıyla Hacı Bektaş kasabasına yerleşiyor, her biri bir yerde olan miiritleri toplamava başlı- yor. Böylece Bektaşilik fılizkn- meye başlıyor." Yavuz Top'a göre Bektaşili- ğin temelinde sohbet külturü ya- tıyor. "Yani" diyor "özü, so- nı cevaptır": "Posta oturan bir 'dede'ye bir talip 'Himmet edersen eren- ler bir şey soracağım' der. De- de, talibin sorduğu soruya dili döndüğünce, bilgisi yettigince cevap verir. Dede'nin takıldıfı yerde yanındaki bilgili kişiler- den bir başkası cevap verir. Ya- ni o mecliste her şey tartışılır. Öyle ki devlet, mülkiyet, hatta Tann bile sorgulanır. Oysa Sün- nilikte bazı şeyler tartışmasız kabul edilir. Örneğin, hükum- ranlığa karşı çıkmak Tann'ya karşı çıkmakla eşdegerdedir. Ne denir? 'Eğer benim hukümran- lığıma karşı çıkarsan Tann'ya karşı çıkmış sayılırsın. Çunku Tanrı beni hukümran seni teba yarattı.' tşte bu nedenledir ki Osmanlı, Sünniliği seçti ve ken- dini Sünnilikte üretti. Yani 5ün- nilik devlet ideolojisi oldu." Yavuz Top, Osmanlı'run Ale- viler uzerinde baskı oluşturma- sının altında da bunun yattığı- nı, yani Alevilerin sorarak, araş- tırarak ve mantıklarına uygun olursa bir şeyi kabul etmeleri nedeniyle Osmanlı'nın rahatsız olduğunu, Alevileri hükümran- lıkları için bir tehdit bir tehlike olarak gördüklerini söylüyor. Alevilerin de bu baskılar nede- niyle giderek içlerine kapandık- lannı, gözJerden uzak olmaya çalıştıklanru belirtiyor. "Oysa Sünnilikte" diyor "hoca iki sa- at, üç saat konuşur, herkes din- ler, ondan sonra da evine gider. AJevilikte öyle değildir. Sorula- mayacak, sorgulanmayacak şey yoktur." Sözlerinin burasında bir anısını aktanyor Yavuz Top: "Bir gün Arıf Sağ'la birlikte bir yerde çalıp söylüyoruz. Bir yandan da içkilerimizi içiyoruz. Bizim deyişlerimizde biliyorsu- nuz Ali, Muhammed, Hasan- Hüseyin'in adları geçer sık sık. Bizi dinleyenlerden bir Sünni dayanamayıp sordu: 'Bir türlü anlayamıyorum, içki masasında peygamberin adını nasıl anabi- liyorsunuz?' Ben de dedim ki 'Biz şimdi burada içip eğlenir- ken Muhammed kapıda durup bize mi baksın. Biz buna razı olamayacağımjz için onu da ça- ğınyoruz masanuza, birlikte yi- yip içiyoruz. Yann başımız sı- kıştığında da yardummıza koşu- yorlar. Ama siz yeme içme ol- du mu onları hiç akhmza getir- miyorsunuz. Ondan sonra başı- nız sıkışınca da yardıma çağınyorsunuz. Böyle şey olur mu?' Bizde inanç Tann'yla kul arasmdadır. Öyle gunde beş va- kit namaz kılarak ya da rama- zanda oruç tutarak Müslüman ohınmaz. Onemli olan kalbinin temizliği. O nedenle bizim temel inancımız insanın eline, diline, beline sahip olmasıdır. Bütün kötülükler bunlardan kaynakla- nır ve en bujuk günah da bu- dur. Yoksa ramazanda içki iç- mek degil." BİTTt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle