Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 12 MA YIS 1990
GUNUMUZDE ALEVILIK
Ahlakın Gereği!..
GENCAY ŞAYLAN-ŞENAY KALKAN
İLHAN SELÇUK
1982 Anayasast'nın 24'üncü maddesınde şoyle yazar:
"Din külturü ve ahlak öğretimi, ilk ve ortaöğretım kurumla-
nnda okutulan zorunlu öersler arasında yer alır."
Demek ki anayasada ıki kavram var:
1) "Din küttürü."
2) "Ahlak öğretimi."
Oyleyse öğretmen, öğrencilere yalnız İslamın biçimsel ko-
şullarını okutmayacak; genel din kültûrüne ilişkın bilgiler ve-
recek...
Bir örnek:
Öğretmen çocuğu kara tahtanın başına çeker ve der kı:
- Yaz bakayım, İslamın şartı kaçtır?
Pekı, ya öğretmenin soru sorduğu öğrenci bir Alevi çocuğu
ise ne olacak? Unutmayalım kı bugünkü Türkıye'de her 5 yurt-
taştan 2'sı Alevıdır ve şerıatı dışlayan Alevıye göre İslamın şartı
beş değildir
Müslümanlığın beş şartını biçimsel olarak yerıne getiren nice
kişınin de gerçekten iyi Müslüman olup olmadığı bir vicdan
sorunudur Çünkü ınanç vicdandadır; bıçimde değil.
öğretmen "din küttürü" adı altında çocuklara Sünni mez-
hebinın koşullarını öğretiyorsa ve ötekı mezhepler ve dinlerı
dışlıyorsa, anayasadaki deyıme ters düşüyor demektır. Eğer
bu yolda zorlamaya gidıyorsa, "ahlak öğretimi" yerine insanın
doğasına ve ahlakına saygısızlık yapılıyor
"Din kültürü"nün ilk koşulu, Türkıye' de 20 milyon Alevinin
yaşadığını öğrencilere anlatmak ve Alevılığın de İslamın bir
mezhebi olduğunu belletmektir.
"Ahlak öğretimi" bunu gerektirir.
MUSAHİBLİK NEDİR?
Dayanışma ve
birlik kurumu
—7—
ŞENAY KALKAN
Aleviler arasındaki en kutsal
kurumlardan biri Musahiblik.
Günumüzde Anadolu Aievile-
ri ve Bektaşileri arasında hâlâ
yasatılan bu kurum, özellikle
baskı dönemlerınde birlik, be-
raberlik, Aleviler arası dayanış-
rrta, yardımlaşmayı sağlaması
bakırnından önemli.
Musahıbliğin lslam dininde-
ki anlamı, "Birbtrine sahip çık-
mak, maddi ve nuınevi yonler-
de yardımda bulunmak, birbi-
rini tehlikelere karşı koUamak
ve korumak".
Araştırmacılara göre Musa-
hiblik ilk olarak Hicret'in ye-
dincı ayında Hz. Muhammed'in
çağrısıyla şöyle baslıyor: Medi-
ne*ye kaçan ve sayılan binleri
aşan Mıislumanlar büyuk sıkın-
tı çekiyorlardı. Üretici durum-
da degillerdı. Eğer uretıci duru-
ma gelirlerse guçlenebilecek,
olası saldınlara karşı kendileri-
ni savunabileceklerdı. Bu gerçe-
ği gören Hz. Muhammed, Seb'e
sûresinin 46. âyeti uyarınca ve
Enfal sûresinin kuralları gere-
ğince Medıne'nin Müslüman
yerlileriyle Mekke*den göç eden
Muslumanlara Musahiblik çağ-
rısında bulunuyor. Bu çağn
uzenne baslayan Musahiblik
hızla yayılıyor. Hz. Muham-
med'le de Hz. Ali Musahib olu-
yorlar. Böylece Muslumanlar
yeniden güçlenıneye başhyorlar.
Musahiblik, Hz. Muhammed'in
ölümünden sonra, 4 halifeden
yalnızca Hz. Ali tarafından de-
vam ettiriliyor.
Musahıbliğin oluşması için
adaylarda aranan ve yerine ge-
tirilmesi gereken koşullar
şunlar:
1 — Musahib olmak isteyen
iki kişi muhib olmahdır. Yani
ikrarı alınmış olmalıdır.
2 — Her ıki adayın evh olma-
sı gerekir veya her iki aday da
taliblik ikrarı vermiş (bekâr iki
muhib olmah).
3 — Musahib olmak isteyen
adayların, karakterlerinin bir-
birlerine uygun olması gerekir.
4 — Adayların kesin olarak
eline, dılıne, beline sahip olma-
ları bu azalarından hiç kimse-
ye zarar vermemiş olmaları
gerekir.
5 — Adaylardan her ikisinin
de zengin veya yoksul olmama-
ları gerekir. Adaylardan birisi
zenginse dığerı maddi bakım-
dan musahib olacağı adaydan
fakir olmalıdır. tki yoksul kişi-
rrin musahib olmaları genelde
kurala aykındır, ancak kesin
anlaştıklan söz. konusu olursa
karşı çıkılmaz.
6 — Adayların aileleri arasııı-
da iki kuşak önceye dayanan
evlilik bağının bulunmaması
gerekir.
7 — Adaylardan herhangi bi-
rinin yuz kızartıcı suç işleraiş,
ceza almış olmaması gerekir.
Suçlulann musahiblik ikrarı
alınmaz.
8 — Adayların aileleri arasın-
da dusmanlık ve bırbirlerine za-
rar vermişlik bulunmamalıdır.
9 — Adaylann her zaman
birbirlerine yardım edebilmeleri
için aynı bölgede olmaları ve
birbirlerine yakın oturmaları
gerekir.
10 — Adaylar arasında akra-
balık bağının bulunmaması
gerekir.
11 — Adaylardan birinın diğe-
rinden daha farklı olması gere-
kir. örneğin, adaylardan birinın
maddi bakımdan daha varlıklı
olması, kultur bakımından da-
ha bilgili olması, sanat bakı-
mından daha usta olması gibi
farklılıklar aranır.
B İ T T t
'Günumüzde Alevilik' adlı yazı dizisinin bugün
son bölümünü yayımlıyoruz. Dizi önceden
planlandığı için yer veremediğimiz yazıiar ve
dizi hakkında düşüncelerini açıklamak
isteyenlerin yazılarını yanndan başlayarak
gazetemizin 'Tartışma" sütunlarında
yayımlayacağız.
Bugun Türkiye'de her 5 yurttaştan ikisi Alevi. Kendilerini serbestçe ifade etraek isteyen Alevilerin elleri kâh dilek taşına, kâh Ali'nin temsiir resmine uzanıyor. (Fotograf: Fual Kozluklu)
Eski Birlik Partisi GenelBaşkanıMustafa Timisi, mezhepler arasında hoşgörünün şart olduğunu söylüyor:
Demokrasiden vazgeçilemez— 7 —
GENCAY ŞAYLAN
1966 yılında kurulan ve siyasal
varlığını 1980 yılının 12 Eylul'u-
ne kadar surdüren Birlik Partisi,
Aleviler ve siyaset tartışmasında
uzerinde durulması gereken
önemli konulardan biridir. 1969
seçimlerinde buyuk bir sürpriz ya-
parak parlamentoya sekiz mıllet-
vekili ile giren Birlik Partisi, da-
ha sonraları bu etkınliğini yiıir-
miştir.
Birlik Partisi'nin parlamento
macerası, demokrasi açısından
olumlu oiarak nıtelenemeyecek bir
deneyım olarak siyasal tarihimize
geçmiş bulunmaktadır. 1970 yılın-
da Adalet Parosi'nden aynlan De-
mokratik Partı'li üyelerin Süley-
man Demirel hükumetinin bütçe-
sine kırmızı oy vermesi ile açılan
milletvekili pazarlıkları, 5 Birlik
Parti'h milletvekılınin bütçeye be-
yaz oy vermesı ile sonuçlanmış ve
doğal olarak bu kişiler partilerin-
den ihraç edılmişlerdir. Ihraç edi-
len milletvekillerinden Hüseyin
Balan, Hüseyin Çınar ve Yusuf
Ulusoy, Adalet Partisi'ne, Ali Na-
ki Ulusoy ve Kaznn Ulusoy ise
Güven Partisi'ne katılmışlardır.
1973 genel seçimlerinde sadece ge-
nel baskanlan olan Mustafa Ti-
misi'yi parlamentoya sokabilen
Birlik Partisi, 1977 seçimlerinde
çok az oy olarak siyasal etkinliği-
ni büyuk ölçüde yitinruş ve 12 Ey-
lul darbesinden sonra da diğer
partüer gibı kapatılarak tarihe ka-
nşmıştır.
Birlik Partisi'nin öyküsü ile il-
gili olarak partinın 1969-1980 yıl-
ları arasında genel başkanlığıru
yapan ve halen SHP lstanbul Mil-
letvekili olan Mustafa Timisi so-
rulanmızı cevaplandırdı.
— Sayın Timisi, 1969 secim-
lerinde Birlik Partisi beklenraeyen
bir başan elde etmiş, ama yine de
Iıim Alevilerin oyunu almış değil.
Siz buno nasıl değerlendiri-
teydi, çoğunluk CHP'yi destekle-
meyi surdürüyordu, AP ve YTP
içinde de Aleviler vardı. Ama bu-
tun bu partilerin programları ve
siyasal faaliyetleri beklentileri kar-
şılayacak duzeyde değildı. Türki-
ye'de laik, cumhuriyete bağlı, sos-
yal devlet uygulamasını ön plana
çıkaran, emekten yana ve parla-
mentoda denge unsuru olacak bir
Birlik Parti'li mülervekilleriıun
AP'ye ve GP'ye gecmesi de ba
olumsuz bakışta rol oynadı mı?
Timisi — Partı ilk kumltayını
1969 yılında yaptı ve ben o kurul-
tayda Genel Başkan oldum. Ku-
nıltay bir de program benimsedi.
Buna tipik bir sosyal demokrat
program dıyebiliriz. Belki bu da
bir kısım arkadaşlanmızın parti-
nden parlamentoya gerebildim.
1977 seçimleri için r>e bir işbirliği
söz konusuydu ve Sayın Ecevit ile
bir ilke anlaşmasına varmıştık.
Birlik Partisi seçime girmeyıp
"CHP'yi destekleyecekti ve bazı
partüiler CHP listderinde bağim-
sız olarak yer alacaktı. Ancak
CHP merkez yürutmesı bu ilkeyı
kabul etmedi, partiyi kapatıp ka-
fiğerAlevilerin belli bir siyasal egilimi varsa, bunu
J^antiemperyalizm olarak nitelemek mümkündür.
Türkler Islamiyeti benimserken kimliklerini
yitirmediler; yaniArap harsı İslamiyet sayesinde
eoemen olmadı. Aynı tnçimde Siilik aracıhjh ile tran
ya da Acem harsı da lurklenn kımlığını yok
edemedi. Alevilik, Şiilikten çokfarkhdır.
yorsunuz?
Timisi — Partinin kurulusun-
da önemli yalmşlar yapılmıştı. Ba-
kın 1961 sonrasında Türkiye'de
demokratlar ve bu arada Alevi
yurttaşlar bir arayış içindeydiler.
Özgürlükçü bir anayasa gelmişti
ve aynca ulusal artıklı seçim sis-
temi her kesimin, güçleri oranın-
da siyasal iktidarda temsiline ola-
nak sağlıyordu. Yani çoğulculuk
ve katılım açısından yepyeni ve
umut verici bır ortam vardı.
Bu sıralarda Aleviler çeşitli par-
tilere dağılmıştı. Bir kısım TİP'-
siyasal kunıluşa gereksinme var-
dı. Birlik Partisi bu gereksinme-
nin ürünüdür, ama bir büyük yal-
nış yapılmış, sanki bu gereksinme
sadece Aleviler için geçerlidir tü-
ründen bir yaklaşım benimsen-
mişti. Halbuki bu sadece Alevile-
rin değil, çok geniş toplum kesim-
lennin beklentisiydi. Maalesef
parti bu yalnış üzerinde örgütle-
nince tüm Alevilerin bile tam des-
teğini sağlayamadj. Alevilerin ço-
ğunluğu bir Alevi partisi takdimi-
ni uygun bulmuyorlardı.
— 1969 secimlerinden sonra
den kopmasına yol açmıştır. Ama
zaten aynı yıllarda CHP de bir
kimlik değişimi yaptı ve sosyalde-
mokrat bir yöneüm benimsedi. Bu
dunımda Birlik Partisi'ne gidecek
oyların bir kısmının CHP'ye ak-
ması kaçıruunazdı. Benzer doğrul-
tulan olan iki partiden buyük ola-
nının desteklenmesi doğaldı. Belki
Birlik Pariisi'nin progranıı
CHP'deki sosyaldemokrat eğüim-
leri güçlendirdi.
1973 seçimlerinde CHP ile ış-
birliği arandı, ama bu sağlanama-
dı ve bir tek ben Birlik Partisı1
yıtsız, koşulsuz destek istendi.
Bakın şimdı şunu tartışmanın
zamanı geldi gibime gelıyor. Ben
diyorum kı eğer CHP, Birlik Par-
tisi'ne ve diğer demokratik kurum
ve orgütlere karşı böylesine sekter
bir tavır içıne girmeseydi ve işbir-
uği yapsaydı 1977 seçimlerinde ra-
hat bır parlamento çoğunluğu
sağlar ve AP'den milletvekili
transfer etmek zorunda kalmazdı.
1977 seçimleri, Türkiye'deki siya-
sal saflaşma nedeni ile çok zor
geçtı, Birlik Partisi oyları böhne-
mek için sadece 15 ilde seçime gir-
di ve asılmadı. Sonuçta oy oranı
çok düştü. Ancak 1979 kısmi se-
nato seçimlerinde bir toparlanma
var.
— Şimdi geriye donıip baktı^ı-
nızda Birlik Partisi'ai nasıl nite-
liyorsunuz?
Timisi — Eğer Alevilerin belli
bir siyasal eğUimi varsa bunu anti-
emperyalizra olarak nitelemek
mümkündür. Türkler fslamiyeti
benımserken kimliklerini yitirme-
diler; yani Arap harsı İslamiyet sa-
yesinde egemen olmadı. Aynı bi-
çımde Şiilik aracılığı ile tran ya da
Acem harsı da Türklerin kultürel
kimliğini yok edemedi. Alevilik,
Şiilikten çok farklıdır.
Bakın burada, baslangıçta bir
anti emperyaüzm var. Bu şoven ve
ırkçı bir özellık tasımıyor. Aksi-
ne eşitlikçi ve insancıl bir içeriği
var. Kurtuluş Savaşı'm Aleviler
yüzde yuz destekledıler. Laık
cumhuriyet, Anadolu'nun özüne
dönme ve çağdaş devlet bin yıllık
özleme cevap veriyordu. Nitekim
bu çerçeve içinde 1950 yılında da
DP'yi desteklediler. Çünkü yuka-
rıda perde arkasmda başka şeyler
olabilir, ama DP hareketi demok-
rat bir haik hareketiydi. önemli
nokta şudur ve bunun altını bu-
gün de çizmek gerekir: Mezhep-
ler arasında karşıtlık, düşmanlık
yoktur. Sünniler ile Alevilerin bir-
birlerine hoşgörü ile bakması ge-
rekir ve yuzyıUardır Anadolu'da
halk katında bu böyle olmuştur.
Bu hoşgörü ve demokrasi ısrarla
peşinde koşmamız gereken ideal-
lerdir.
BİTTİ
Halk müziği sanatçısı Yavuz Top, sadece beş vakit namaz kılmakla veya oruç tutmakla Müslüman olunamayacağı kanısında
Bizde inanç Tanrı'yla kul arasmdadır— 7 —
ŞENAY KALKAN ~^~
Yavuz Top, kamuoyunun ya-
kından tanıdığı halk müziği sa-
natçısı. Erzincan-Tercan do-
ğumlu bir Alevi. Aleviliğin bir
inaruştan çok, bir felsefe oldu-
ğunu ve bu felsefeyi Anadolu'-
da Hacı Bektaş-ı Veli'nin yay-
dığmı, geliştirdiğini, bu neden-
le de Anadolulu Alevilerin ashn-
da Bektaşi olduğunu söylüyor.
Yavuz Top, bu duşüncesini şöy-
le özethyor:
"Ali'ye olan zulıimlerden,
Kerbela olayından filan sonra
Horasan'da Ebusuud Horasanı
adlı bir korsan, Emevi saltana-
tına SOD veriyor. Abbasiler dö-
nemi başhvor. Ancak Emevi-
ler'den birkac misli daha fazla
eziyet ediyorlar Türkmenlere.
Bnnun üzerine bir Batıni seyhi
olan Baba tlvas Horasani, Ana-
doiu'ya gelivor. tki oğlu var. Bi-
rinin adı Menteş, digerinin Bek-
taş. Baba tlyas Horasani, Ana-
dolu'da 500 murit ediniyor. Bu
arada Moğol istilası oluyor.
Halka çok baskı yapılıyor. Ba-
ba llyas, bu baskılara dayana-
mıyor ve isyan ediyor. Isyan
bastınlıyor. Baba tlyas ve Men-
teş asılıyor. Bektaş kaçıyor ve
Karacahöyük ya da simdiki
Onemli olan, insanın kalbinin
temizliği. O nedenle bizim temel
inancımız insanın eline, diline, beline
sahip olmasıdır. Bütün kötülükler de
bunlardan kaynaklanır ve en büyük
günah da budur. Yoksa içki içmek değil
Sünnilikte hoca iki saat, üç saat
konuşuf, herkes dinler, sonra da
evine gider. Alevilikte böyle değildir.
Sorulamayacak, sorgulanamayacak şey
yoktur. Öyle ki devlet, mülkiyet, hatta
Tanrı bile sorgulanır. Oysa Sünnilikte
bazı şeyler tartışmasız kabul edilir.
Örneğin hükümranlığa karşı çıkmak,
Tann'ya karşı çıkmakla eşdeğerdir.
adıyla Hacı Bektaş kasabasına
yerleşiyor, her biri bir yerde
olan miiritleri toplamava başlı-
yor. Böylece Bektaşilik fılizkn-
meye başlıyor."
Yavuz Top'a göre Bektaşili-
ğin temelinde sohbet külturü ya-
tıyor. "Yani" diyor "özü, so-
nı cevaptır":
"Posta oturan bir 'dede'ye
bir talip 'Himmet edersen eren-
ler bir şey soracağım' der. De-
de, talibin sorduğu soruya dili
döndüğünce, bilgisi yettigince
cevap verir. Dede'nin takıldıfı
yerde yanındaki bilgili kişiler-
den bir başkası cevap verir. Ya-
ni o mecliste her şey tartışılır.
Öyle ki devlet, mülkiyet, hatta
Tann bile sorgulanır. Oysa Sün-
nilikte bazı şeyler tartışmasız
kabul edilir. Örneğin, hükum-
ranlığa karşı çıkmak Tann'ya
karşı çıkmakla eşdegerdedir. Ne
denir? 'Eğer benim hukümran-
lığıma karşı çıkarsan Tann'ya
karşı çıkmış sayılırsın. Çunku
Tanrı beni hukümran seni teba
yarattı.' tşte bu nedenledir ki
Osmanlı, Sünniliği seçti ve ken-
dini Sünnilikte üretti. Yani 5ün-
nilik devlet ideolojisi oldu."
Yavuz Top, Osmanlı'run Ale-
viler uzerinde baskı oluşturma-
sının altında da bunun yattığı-
nı, yani Alevilerin sorarak, araş-
tırarak ve mantıklarına uygun
olursa bir şeyi kabul etmeleri
nedeniyle Osmanlı'nın rahatsız
olduğunu, Alevileri hükümran-
lıkları için bir tehdit bir tehlike
olarak gördüklerini söylüyor.
Alevilerin de bu baskılar nede-
niyle giderek içlerine kapandık-
lannı, gözJerden uzak olmaya
çalıştıklanru belirtiyor. "Oysa
Sünnilikte" diyor "hoca iki sa-
at, üç saat konuşur, herkes din-
ler, ondan sonra da evine gider.
AJevilikte öyle değildir. Sorula-
mayacak, sorgulanmayacak şey
yoktur." Sözlerinin burasında
bir anısını aktanyor Yavuz Top:
"Bir gün Arıf Sağ'la birlikte
bir yerde çalıp söylüyoruz. Bir
yandan da içkilerimizi içiyoruz.
Bizim deyişlerimizde biliyorsu-
nuz Ali, Muhammed, Hasan-
Hüseyin'in adları geçer sık sık.
Bizi dinleyenlerden bir Sünni
dayanamayıp sordu: 'Bir türlü
anlayamıyorum, içki masasında
peygamberin adını nasıl anabi-
liyorsunuz?' Ben de dedim ki
'Biz şimdi burada içip eğlenir-
ken Muhammed kapıda durup
bize mi baksın. Biz buna razı
olamayacağımjz için onu da ça-
ğınyoruz masanuza, birlikte yi-
yip içiyoruz. Yann başımız sı-
kıştığında da yardummıza koşu-
yorlar. Ama siz yeme içme ol-
du mu onları hiç akhmza getir-
miyorsunuz. Ondan sonra başı-
nız sıkışınca da yardıma
çağınyorsunuz. Böyle şey olur
mu?' Bizde inanç Tann'yla kul
arasmdadır. Öyle gunde beş va-
kit namaz kılarak ya da rama-
zanda oruç tutarak Müslüman
ohınmaz. Onemli olan kalbinin
temizliği. O nedenle bizim temel
inancımız insanın eline, diline,
beline sahip olmasıdır. Bütün
kötülükler bunlardan kaynakla-
nır ve en bujuk günah da bu-
dur. Yoksa ramazanda içki iç-
mek degil."
BİTTt