23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MAYIS 1990 HABERLERİN DEVAM CUMHURİYET/15 GERÇEK (Baftarafı 1. Sayfada) Sayın Sav'a ne "cevap" vermiş- tir? Onemli değil. Burada önem- li olan Cumhurbaşkam'nm ken- di kendisini yitirmesi ve Çanka- ya ile Başbakanlık Köşkû'nü birbirine karıştırmasıdır. Damştay'm 122'nci kuruluş yıldönümünde Cumhurbaşkam "hükümet icruatvun" savunma- sını yapıyor; demek ki hukuk devleti ilkelerini çiğniyor, anaya- sayı ayaklar altma alıyor, yasa- ları hiçe sayıyor. özal, iilkenin, milletin, hal- kın, devletin değil, ANAP'm cumhurbaşkanıdır; her tutum ve davranışıyla bu kimliğini biraz daha sergiliyor. Ayrıca Sayın Özal, bu tutu- muyla Türkiye Barolar Birliği Başkanı önder Sav'ın ileri sür- düğü eleştirinin çok haklı oldu- ğunu da kamtlamıştır. Sayın Sav, "hukuk devleti" değil, "ka- nun devleti"nden bile geriye düştüğümüzü "keyfi devlet" an- layışma sürüklendiğimizi diie getirmişti. özal, "keyfidevletanlayışm" Danıştay'da devletin saygı değer hukukçuları önünde sergilemiş- tir. Sayın özal, bütün davranışla- rıyla anayasal düzeni çiğnemek- te, cumhuriyet tarihinde görül- memiş bir hukuk ve devlet anar- şisinin kapılannı zorlamaktadır. Bilerek mi yapıyor bunu? Yoksa hukuktan hiç nasibi bulunmadığı için mi? Sorunun yanıtmı vermek gün geçtikçe zorlaşıyor. Çünkü hu- kuk kültüründen en yoksun bir kimse bile Türkiye'de cumhur- başkanının hükümet icraatının avukatlığını yapmasının anaya- saya ters düşeceğini bilir. 3 gazeteci mahkûm 2000'e Doğru Asil Nadir'e tazminat ödeyecek lşadamı Asil Nadir'in Atatürk Havaalanı'ndaki özel uçağından 60 bin dolar değerindeki altın kabzalı tabancasını 20 Ocak 1990 tarihinde çalan 4 erin yargılanmasına Pakırköy'de başlandı. I tstanbul Haber Servisi — 2000'e Doğru sorumluları Asil Nadir'e hakaretten mahkûm ol- dular. Bu arada Asil Nadir'in Atatürk Havaalanı'ndaki özel uçağından 60 bin dolar değerin-. de olduğu bildirilen altın kabzalı tabancasını çalan 4 jandarma eri- nin yargılanmasına başlandı. 2000'e Doğru Dergisi Yazı tş- leri Müdürü Tunca Arslan ile mu- habirler trfan Taştemur ve Adıtan Akfırat, dergilerinin 26. sayısın- da yayımlanan "Tiirkiye'yi Kanş- taran Pannak: Asil Nadir" başlık- lı yazıda işadamı Asil Nadir'in "Namns ve haysiyetine dokuna- cak" yayın yapmaktan 6'şar ay hapis 3'er milyon lira para ceza- sına çarptırıldılar. lstanbul 2. As- üye Ceza Mahkemesi'nde göriilen davada hapis cezaları daha son- ra 3 milyon 900'er milyon lira pa- raya dönüştüriildü. Altın tabanca Bu arada, Asil Nadir'in özel uçağından altın kabzalı tabanca ve 600 mermisini çalmaktan hak- larında dava açılan 3'ü tutuklu 4 erin yargılanmasına başlandı. Ba- kırköy 4. Asliye Ceza Mahkeme- si'nde görülen önceki günkü du- ruşmada sanıklaruı hırsızlık su- çundan 5'er yıl hapisleri istendi. Dava dosyasından edinilen bil- gilere göre olay şöyle meydana geldi. 20 Ocak 1990 günü gecesi Ata- türk Havalimaru'nın 24 nolu ku- lesinde nöbetçi olan Havalimanı Jandarma Alay Komutanlığı er- lerinden Ahmet Demir ve Recep Keskin, Nadir'in havalimahında bulunan ve kapısı açık olan iki motorlu özel uçağına girdiler. Er- ler, uçakta bulunan video, 4 gü- neş gözlüğu ve parfümü alarak bir çanta içinde havalimanındaki bir çukura gömdüler. Daha sonra uçakta eldiven unuttuklarım far- keden erler tekrar girdikleri özel uçaktan Nadir'in 60 bin Ameri- kan Dolan değerindeki altın kab- zalı tabancası ile 600 mermisini de alarak aynı yere koydular. Olayı gören diğer sanık erler Sükyman Tekcr ve Şahir Kanlı- ogla da çukurda buldukları altın kabzalı tabanca ile mermileri ala- rak başka bir yere sakladılar. Hırsızlık olayımn fark edilme- si üzerine başlatılan soruşturma sonucunda gözaltına alman erler 22.1.1990 günü Bakırköy 1. Sulh Ceza Mahkemesi'ne çıkartıldılar. Mahkemece erlerden Şahin Kan- hoğlu'nun dışmdakiler rutuklanır- ken, Bakırköy Cumhuriyet Sav- dlan'ndan Muhittin Cenkdag ta- rafından hazırlanan iddianamede sanıkların hırsızlık suçundan TCK'nın 491, 492 ve 522. madde- leri uyarınca cezalandınimalan is- tendi. Tutuklu sanıkların ve bazı ta- mkların dinlendiği duruşma ise sorguların tamamlanması için 6- Haziran 1990 günürle ertelendi. Hukukçular: 424 anayasaya aykırı ANKARA (Cumburiyet Büro- su) — Hukukçular, Olağanüstü Hal Bölgesi'ne ilişkin çıkarılan 413 ve 421 sayılı KHK'ları tek bir metin halinde toplayan 424 sayılı KHK'nın, yönetimin gerçekleşti- receği işlemlere ilişkin yargı yolu- nu kapadığı görüşünde birleştiler. AÜ Hukuk Fakültesi öğretim üye- lerinden Prof. Dr. Metin Giinday, 424 sayılı KHK ile yönetime, Ola- ğanüstü Hal Yasası'nda bile yer al- mayan yetkiler verildiğini, bu yet- kinin kuUanımının ise yargı dene- timi dışına çıkanldığını söyledi. Danıştay eski daire başkanların- danOrhan Özdeş yeni KHK ile ya- ratılan durumu, her türlü yargısal denetim yolunu kapatan "Hitler yasalan"na benzetirken Türk Hu- kuk Kurumu Başkanı ve Danıştay eski daire başkanlanndan Kazım Yeniee, çıkarılan KHK'larla geti- rilen kısıtlamalann ne Türk hu- kuk sistemi ile ne de yürürlükte- ki anayasa ile bağdaşmayacağını bildirdi. Türkiye Baroiar Birliği Başkanı Önder Sav ise çıkarılan son KHK'lar ile Olağanüstü Hal Yasası arasında biiyük bir huku- ki çelişki bulunduğunu belirterek "Yeni KHKIar, dunıma. yumuşa- ma ve açıklık getirecek boyutta degil, aksine yeni hukuki karma- şa yaratacak durumdadır" dedi. Prof. Dr. Çetin Özek de yeni KHK'lar ile tçişleri Bakanı'na sı- kıyönetim komutanı yetkileri ve- rildiğini, bu yetkilerin kuUanımı- nın ise yargı denetimi dışına çıka- nldığını söyledi. Yargı yolu kapatüdı Prof. Dr. Metin Günday, ana- yasaya göre olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklerin nasıl sırurlanacağı ya da durdurulaca- ğının ancak yasa ile düzenlenebi- leceğini anımsatarak çıkarılan KHK'lar ile öncelikle anayasanın bu temel kuralının çiğnendiğini söyledi. tlk olarak Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin kunılması- na ilişkin 285 sayılı KHK'nın çı- karıldığını, bununla Olağanüstü Hal Yasası'nda belirtilen önlem ve yetkilere ek olarak Bölge Valisi- ne geniş ek yetkiler verildiğini kay- deden Günday, bu KHK ile yasa- da yer almayan bir düzenlemenin de getirildiğini ve Bölge Valisi'nin işlemlerine ilişkin yargı yolunun kapatıldığım kaydetti. Ardından 10 nisanda çıkarılan 413 sayılı KHK ile hem yasanın hem de 285 sayılı KHK'nın bazı maddelerinin değiştirildiğini, bunlara bazı ek maddeler getirildiğini belirten Günday, bu KHK'nın, Olağanüs- tü Hal Yasası'ndan kaynaklanan işlemlere ilişkin de yargı yolunu kapattığını bildirdi. Günday, çıka- rılan son KHK'lara ilişkin şu de- ğerlendirmeyi yaptı: "424 sayılı KHK ile olağanüs- tü hal süresince alınacak ve yasa- da belirtilmemiş ek önlemler dii- zeDİenmiştir. 424'e göre tçişleri Bakanı'na, Bölge Valisi'ne ve il va- lilerine tanınan yetkilerin kuilaıul- masıyla ilgili her türiü karar ve ta- sarruflara karşı herhangi bir yar- gı merciine başvunılamaz. Dola- yısıyla bu islemler hakkında ne ip- tal davası ne de tazminat davası açdabilir. Kuşkusuz bu, anayasa- ya açıkça aykındır. Çünkü anaya- sa, yargı denetimi dışında tuttu- gu işlemleri teker leker saymıştır. Anayasa, ne sıkıyönetim komu- tanlannın işlemlerini ne de olağa- nüstü hal yonetiminin işlemlerini yargı denetimi dışında lutmuştur. Her ikisine de anayasaya göre yar- gı yolu açıktır. 425 sayılı KHK ise yalnızca Ola- ğanüstü Hal Kanunu'nu değiştir- mektedir. Bu KHK ile, 413 sayılı KHK ile yargı yolu kapatılmış olan işlemlere karşı yargı yolu açılmaktadır. Başka bir anlatım- Özal: Ordu 3. güç la sadece Olağanüstü Hal Kanu- nu'nda sayılan yetkilerin kullanıl- masına ilişkin işlemlere karşı yargı yolu açıktır. Bunu ileri bir adım olarak nitelemek mümkun değil- dir, çünkü askeri yönetim döne- minde MGK tarafından yapılan Olağanüstü Hal Yasası'nda da za- len bu vardı. Olağanüstü yönetim usulü, key- fi yönetim usulü değildir. Bu usul de bir anayasal yönetim usulüdür. Dolayısıyla olağanüstü yönetim makamlarının yapmış olduklan işlem ve eylemlerin de idari yargı mercilerince denetlenmesi zorun- ludur. Ancak 424 sayılı KHK ile getirilen düzenleme ile olağanüs- tü bal yönetimi, anayasal ve hu- kuksal bir yönerimden ziyade key- fi bir yönetim biçimine dönüştü- riilmek istenmektedir." Barolar Birliği Başkanı Önder Sav ise 424 sayılı KHK'nın 413 ve 421 sayılı KHK'ları kaldırdığını belirterek "Bir hukuki aksaklık düzeltilmeye çalışılırken yeni hu- kuki aksaklıklar yaratılmaktadır. Anayasanın 121/2. maddesine gö- re düzenlemelerin Olağanüstü Hal Yasası ile yapılması gerekirken anayasanın 15. maddesindeki ilke ve kural çignenmektedir" dedi. Son KHK ile yasada.grev \e lo- kavt karannın bir aya kadar erte- lenebileceğine ilişkin hükmün, ağırlaştınlarak üç aya çıkanldığını anımsatan Sav, bunun yanı sıra yargı yetkisindeki çarpıklığın da göze battığım belirterek şöyle dedi: "424 sayılı KHK'nın 10. mad- desindeki '.... Cezai, mali ve hu- kuki sorumluluk iddiası ileri sü- rülemez, bu maksatla yargı mer- ciine başvurulamaz' kuralı, 2935 sayılı yasanın 33. maddesini işle- mez halc sokmaktadır. 425 sayılı KHK Ue 33. maddede getirilen de- ğişiklikle ise 'İdari işlemlere kar- şı açılacak davalarda' sözleri as- kıda kalmaktadır. Aynca 425 sa- yılı KHK ile getirilen ek 1. mad- dedeki idari yargıda dava açılma- sı hakkı ile 424 sayılı KHK'nın 10. maddesinin hukuki çelişkisi nasıl giderilecektir? Bütün bu ve benzeri hususlar askıda ve cevapsızdır. Yeni KHK'lar duruma yumuşama ve açıklık getirecek boyulta değil, ak- sine yeni hukuki karmaşa yarata- cak dunımdadır. Olağanüstü du- ruma dayanılarak. fakal olağa- nüstü hal bölgesini aşacak biçim- de düzenleme yapdırsa KHK, ana- yasal koşullara uymadığı için bi- ze göre yasalaşma süresi beklen- meden Anayasa Mahkemesi'ne götürülebilir." Türk Hukuk Kurumu Başkanı Kazım Yenice de, alınacak önlem- lerin Olağanüstü Hal Bölgesi'yle sınırlı olması gerektiğini belirterek çıkarılan KHK'lar ile bu koşulun aşıldığım, bunun da Türk hukuk sistemi ve anayasa ile bağdaşma- sının mümkun olmadığını söyle- di. Yönetime tanınan yetkilerin yargı denetimi dışına çıkarılması- nın Türk anayasa sistemi ile bağ- daşmadığını da kaydeden Yenice, "Türkiye'de kuvvetler aynhğı sis- temi hâkimdir. Bir denetim söz- konusudur, bunu da sonuçta yar- gı yerine getirir. Bu olmazsa, ida- renin keyfiliğini, hukuk dışılığını önleyemezsiniz. Bu KHK, bu açı- dan da hukuk devleti ilkesiyle bağdaştınlamaz. Yargı denetimi, anayasanın öngörmediği biçimde kısıtlanıyor" dedi. Yenice, KHK'nın bölge dışına taştığını da belirterek bu açıdan iptali istemiy- le Anayasa Mahkemesi'ne götü- rülmesine hiçbir engelin bulunma- dığını da söyledi. Danıştay eski daire başkanla- nndan Orban Özdeş ise Hitler'in iktidarda bulunduğu dönemde çı- karılan Yetki ve Vatandaşlık Ya- salan'nda da yuntaşlann yargı yo- luna gitmelerinin önlendiğini anımsattı. Çıkarılan KHK'lann de yargı denetiminin kapatılması yö- nünden bu yasalarla benzeştiğini kaydeden özdeş, bunun ise son derece yanlış bir uygulama oldu- ğunu söyledi. Bakana, sıkıyönetim komutanı yetkisi Prof. Dr. Çetin Özek ise, Ola- ğanüstü Hal Yasası'nın bir yetki yasası nitelijpnin bulunmadığını belirterek bu şekilde KHK çıkarı- labilmesi için öncelikle TBMM'nin bir yetki yasası çıkar- ması gerektiğini söyledi. "413 ve 421 sayılı KHKIar gibi 424 ve 425 sayılı KHK'lar de anayasal gerek- lere aykırı olarak yayımlanmış olup hukuka uygun KHK düzen- lemesi değil, hukuk devleti kavra- mıyla bağdaşmaz fiili bir düzen- leme söz konusudur" diyen Özek, anayasanın KHK'ları Resmi Ga- zete'de yayımlandıkları gün onay- lanmalarını zorunlu gördüğünü belirterek "KHK, kişi özgüriükle- rini sınırlamakladır. İçtüzüğün yapılmamasının kusuru ise kişiler- de değil, siyasi iktidardadır. Kişi özgüriüklerini sımrlayan siyasal iktidann kendi kusurlu hareketi- ne dayanarak hukuk devleti kav- ramıyla bağdaşmaz kararnameleri yasama organı ve Anayasa Mah- kemesi denetiminden kaçırmaya yönelik politikasına mazeret sağlayamaz" diye konuştu. Hukuk devleti kavramıyla bağ- daşmaz düzenlemelerin yaygınlaş- tırıldığı KHK ile kişilere yargı gü- vencesi tanındığı izleniminin ya- ratılmak istendiğini belirterek bu- nu "aldatmaca" olarak niteleyen Özek, şöyle dedi: "Gerçekten KHK ile suç yarat- mak, sansür kavramını aşan 'mat- baa kapatmak' uygulamasını ku- rala bağlamak yönelişi yeni KHK'larda da sürdürülmüştür. Hatta 'matbaa kapatmak' yetki- si tçişleri Bakam'ıun tekeline ve- rilerek bu konudaki uygulanabi- lirlik olanağı yaygınlaştınlıp ko- laylaştınlmışlır. Aynı şekilde, ba- sına karşı yetki de yaygınlaşlınl- maktadır. Matbaaların kapatıl- ması olanağı dışında, bölge için- de basılıp basılmadığına bakılmaksızın, tçişleri Bakanı'na. her türiü basılmış eserin basılma- lannı. çoğallılmalannı, yayımlan- ve dağıtılmalannı yasak- siz yayınlann basılıp dağıtılmala- nnı süreli veva süresiz vasaklamak HukukçulardanÖzal'a tepkiANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Cumhur- başkanı Turgut Özal'ın, Damştay'm kuruluş yıl- dönümü toplantısmda raptığı komışmada, idari yargıya yönelik eîeştirileri hukukçulann tepkisi- ne yol açtı. Danıştay eski daire başkanlanndan Orfaan Öz- deş, 45 yıl süre ile idari yargıda görev yaptığtnı belirterek, "Bu süre içinde, her iktidar yürütme- yi dnrdnnna kararianndan rahatstz olmuştnr. Bu- nun nedeni de iktidarlann yargısal denetimi iç- lerine sindirememeleridir. Yoksa, yürütmeyi dur- durma karen bir nevi iptal kararı niteliğindedir. İptal kararı ile aynı sonuçlan doğurur" dedi. Türk Hukuk Kurumu Başkaoı ve Daruştaj' es- ki daire başkanlanndan Kazım Yenice de Cum- hurbaşkam Özai'ın bu tavrını benimsemediğini belirterek, ortaya koydugu tavn Cumhurbaşka- nı'nın tutumunu "sornnlara yaklaşım biçimi" ola- rak deferlendirdi. Yenice, yürütmeyi durdurma kararlarmın, günümüzde yapılan düzenlemeler- le zaten oldukça sınırlandinldığııi! da betirterek, yargının her şeye karşın üzerine düşeni yaptığı- nı, yapmaya da devam edeceğini söyledi. lstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan da Cumhurbaşkanı'nı "doğrudan dogruya yargıya karşı bir tahanımülsüzlük örneği" olarak nitele- yerek, "Bu sözlerin Damştay'm kuruluş yıldönü- raü törenleri nedeniyle söyienmesi aynca üzücti- dür. Yürütme. bir hukuk devletindc yargıya ta- hammül edebilmeyi oğrenebilmclidir" dedi. AÜ Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Metin Günday da 12 EylüTden sonra yapı- lan düzerdemelerle zaten yürütmeyi durdurma ka- ran verilmesi için gerekli koşullann son derece zorlaştınldığını belirterek, şunlan söyledi: "Bugün idari yargı yerlerinden yürütmeyi dur- durma kararı almak son derece güçtür. Bu ko- nuda zaten idari yargı yerleri son derece dikkatli davranmaktadıriar. Bu uygulama, idare mahke- melerinde davalann son derece uzun sürmesi ne- deniyle uygulamada büyük sakıncalar doğurmak- tadır. Dava edilen uzun yargılama sonncunda ip- tal edilmiş olsa bile daha önce yüriitmeyi durdur- ma karan verilmediğinden idare. amacına ulaş- mış olmakta ve kişiler için de giderilmesi güç so- nuçlar ortada kalmaktadır. Bn nedenle halen yü- rütmeyi durdurma kararlarmın kolaylıkla verildiği yönündeki tddia tamamen mesnetsizdir." tzmir Barosu Başkanı Sabri Kurt, Damşta>J ın 122. kuruluş yıldönümü törenlerinde Birlik Baş- kanı Önder Sav'ın görüşlerini desteklediklerini söyledi. Kurt, >"aptığı açaklamada kanon tıükffıtlnde ka- rarnamelerte yönetilen devletlere hukuk devleti değil, '•kanun devleti" dahi denilemeyeceğini be- lirterek şu açıklamayı yaptı: "Yargı, hükümetin denetim ve güdümüne so- kulma yolundadır. Valinin isteğiyle yargıçlar ve savcüann da derhal yerleri değiştiıilebilecektir. Yargı, idareyi d«netle>emez durumdadır. Yargı, idarenin baskısı altına alınmıştır. Sayın Özal'ın dünkü konuşmasında Birlik başkanımıza anaya- sayı okumasını tavsiye etmesini yadırgadık- Hu- kukçulann verdiği rabatsızlıgın devam ettiğini gördük. Kimin anayasayı dikkatli okuması gerek- tigi kamuoyunun maJumudur. Sayın Özal Damştay'm kuruluş yıldönümün- deki konuşmaayla anayasaya aykuı bir tulum ser- gilemistir. Anayasanın 138. maddesinde, Hiçbir organ, makam, merci vey-a kişi yargı yetkisinin kutlanılmasında mahkemeiere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde buîunamaz' denilmekfedir. Sayıa Özal'ın idari yargı tarafından verilen, 'yürütme- nin durdurulraası' kararlarına ilişkin sözlerini anayasanın bu hükmüyle bağdaşhrmak mümkun değildir." yetkisiyle donatılmtş bulunmakta- dır. Bu yetki, tüm Türkiye'ye yay- gındır ve artık Güneydoğu baha- ne edilerek, Türkiye'de basın öz- gürlüğü siyasal iktidann denetimi altma alınmışbr, halkın bilgi edin- me hakkı yok edilmiştir. İçişleri Bakanı. sıkıyönetim komutanı yetkileriyle doraülrruştır. 'Sürgün' açısından da 425 sayılı KHK'da, 'zor ve baskı ile zararlı faaliyetler- de bulunanların' da bölgeden çı- kartılacağını kurala bağlayarak sürgün olanaklannı da yaygınlaş- tırmıştır." Özek, yargı denetimi konusun- da da şu değerlendirmeyi yaptı: "Söz konusu KHK'lann uygn- lanmasında en geniş yetkiye ve ka- rar olanağına sahip İçişleri Baka- nı, Bölge Yalisi ve valilerin idari işlemleri. yargı denetimi dışında bırakılmış, hukuka aykın işlemleri nedeniyle sorumlu tutuiabilmeleri olanağı yok edilmiştir. lşte 'hukuk devleti; Dunım böyle olunca 425 sayılı KHK ile değişik Olağanüstü Hal Kanunu'nun 33. maddesine göre idari dava açılabileceği kuralı bir aldatmacadan öteye gitmemekte- dir. Ek madde l'de öngörülen ida- re aieyhine tazminat davalannın idari yargıda açılacağına ilişkin kural ise sadece İçişleri Bakanı- nın, Bölge Valisi'nin ve il valileri- nin dışında kalan kamu görevli- lerinin şahsi kusurlanyla verdik- leri zararlar açısından uygulana- bilir niteliktedir. Kısa bir deyişle, 424 ve 425 sayılı KHK'lar, yargı güvencesini getirmek şöyle dur- sun, kınntısı kalmıs olan yargı gü- vencesini dahi ortadan kaldırmış- tır. Belirtilen nedenle de bu KHK'lar çıkartılmadan önce ka- muüy unda yaraalmak istenilen ye- ni KHK'larda 'yumuşama' getiril- diği propagandası aldatmacadan öteye gitmemektedir. Niteliklerine değindiğimiz KHK'lann uygulan- dığı bir ülkede hukuk devletinin varlığından bahsedilemeyecegi de açıktır." Sungurlu savundu Öte yandan Adalet Bakanı Ol- tan Sungurlu, ANKA muhabiri- nin KHK'larda idari yargı konu- sundaki çelişkili hükürmeri anım- satması üzerine şunlan söyledi: "Ben inceledim, çelişkiyi göre- medim. Eskiden dava açrna hak- kı yokmuş, şimdi var. Ama açılan bu davalarda yürütmenin durdu- rulması karan alınamayacağı hük- mu getiriliyor." SHP Grup Başkanvekili Onur Kumbaracıbaşı ise son KHK'ları hukuk dışı olarak niteledi ve "Bunlann kamuoyuna yumuşama diye sunulması tam bir aldatmacadtr" dedi. TBMM fçfşleri ' Koniisyonu Başkanı Galip Demirel ise dün düzenlediği basın toplantısmda 424 sayılı KHK'nın "daha önceki metinleri biraraya getirdiğini" söy- ledi. "Bunlara ek olarak yargı vola açılmış ve bazı konularda tçişleri Bakanlığı'na takdir yetkisi getiril- miş. Bunlann dışında fazla bir de- gişiklik yok" dedi. Kararnamele- rin "yumuşaüldığr görüşünü sa- vunan Demirel, şöyle konuştu: "tdari işlemi yapan kuruma karşı tazminat davası açılabilecek. Yüriitmeyi durdurmalarannın ve- rilemeyecegi zaten Olağanüstü Hal Kanunu'nda var. Bu kanun 12 Eylül döneminde çıkanldığın- dan Anayasa Mahkemesi'ne iptal konusu yapılamaz. 121. maddeye göre çıkarılan kararnameler de hükümet tasarnıfu niteliğindedir. Anayasanın 148.maddesinde be- lirtildiği üzere iptal konusu ola- mazlar." Dker'in böbrekleri (Baftarafı 1. Sayfada) Basına kapalı tutulan toplantı bittikten sonra bir basın toplan- tısı düzenleyen Özal, yaptığı ko- nuşmayı özetledi. Basın toplantı- smda Özal'a, "Forumun açılış konuşmasını başbakan yaptı. Ama soruları yamtlamadı. Öna yönelik olan soruları, kapanış ko- nuşmasında siz cevaplandırdınız. Bu durumda ekonominin halen cumhurbaşkam tarafından yön- lendirildiği göruşu ağırlık kazanı- yor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz'' biçiminde bir soru yöneltildi. özal bu soru- yu şöyle yanıtladı: "Farklı birşey konuşmuyoruz ki. Tabii ki bu memleketin eko- nomik meselelerinin ta 1979 sene- sinden beri içindeyiz. Bu mesele- lerle benim kadar uzun bir süre is- ter partili devrede, ister partisiz devrede hiç kimse rneşgul olma- mıştır. Bu konuyu da iyi biliyo- rum. Devamlı çizdiğimiz program ta 1980'den beri tatbik edildi. Bir siyasi partiyi de ben kurdum. O siyasi partinin programını biz yaz- dık. O siyasi partinin ekonomide nasıl hareket edeceğini de 6 sene başbakan olarak yürüttük. Aynı siyasi parti iktidarda. Degişmedi ki. Aynı program devam ediyor. O halde aramızda bir fark düşü- nülebilir mi? Ben farklı veya baş- bakan farklı konuşabilir mi? Bun- lann hepsi daha evvel ortaya ko- nulmuş bir siyasi dokümanın et- rafındadır. 87 seçimlerini parti li- deri olarak biz kazandık. Başba- kan olduk. Ve 87 seçimlerinde bir parti programı, bir seçim beyan- namesi ortaya koyduk. Ve ona göre hareket ediyoruz. Bugün pariamentoya girmiş olan millel- vekillerimizin hepsi 87 seçiminin seçtiği milletvekilleridir. Ve onlar da girerken bu programı destek- leyeceklerine; bu seçim beyanna- mesini destekleyeceklerine söz vermişlerdir. Ona göre de herkes hareket etmektedir. Degişiklikler bahis konusu olamaz. Ama baş- ka bir parti gelir başka bir prog- ramı uyguiar, o ayrı bir konu." Cumhurbaşkam Özal, basına kapalı tutulan konuşmasında, ser- best piyasa ekonomisine geçilme- siyle birlikte, Türkiye'nin güçler dengesinde birinci sırada yer alan ordunun üçüncülüğe indiğini, ekonominin birinci, basın ve te- levizyonun ise ikinci güç oldukla- nnı söyledi. Konuşmasında enf- lasyonun şimdilik yüksek olduğu- nu belirten Cumhurbaşkam, 1992'de yüzde 20'lere düşmesini beklediğini ekledi. Özal, Türki- ye'nin bu yılki ithalatının 18 mil- yar doların üzerine çıkacağını, it- halattaki bu artışın enflasyonun düşmesine katkıda bulunacağını, enflasyonun da düşmesinin ihra- catı teşvik edeceğini söyledi. Özal, ihracata dayalı serbest piyasa eko- nomisine geçişi de anlatırken, "Önceden kaçakçı olanlann şimdi ihracatçı olduklannı. bunlara kar- şı çıkmadıklannı, çünkü vaktiyle ekonomik koşullann onları ka- çakçı yaptığını" söyledi. Özal ko- nuşmasında, "Dogu Avrupa'da- ki özelleştirme hareketleri de bi- ze ders olacak" dedi. Özal, özel- leştirme konusunda basının karar mercilerini ve mahkemeleri etki- lediğini sözlerine ekledi. Özal'ın bu konuşmasından sonra Forum Başkanı Klaus Scwab, Cumhurbaşkam Özal'a şu sözlerle iltifatta bulundu: "Türkiye son 10 yılda sizin sa- yenizde geleneksel toplumdan modern topluma geçti. Gorba- çov'un bir lafı vardır: 'Tarih geç kalanları cezalandırır.' Bu lafı ben sizin için şöyle çeviriyonım: 'Tarih erken davrananları ödül- lendirecektir. Siz de erken davran- dığınız için ödüllendirileceksiniz." Konuşmasından sonra Özal, toplantıya katılanların sorularını yanıtladı. Özal'a yöneltilen soru- lar ve cevapları özetle şöyle: — Olumlu muhalefelten kırıcı bir muhalefele geçildi; bunun ne- deni nedir? ÖZAL — 50'li yıllar şimdi tek- rarlanmak isteniyor. Bazı kişiler çıkıyor, iz bırakıyor, bunu silemi- yorsunuz. Bugün kirli politika metotları izliyorlar. Bu konuda toplumun bilinci politikacıların bilincinden daha hızlı gelişiyor. — Türkiye'de yapılan bir araş- tırma en çok korkulan üç şeyin ir- tica. terorizm ve enflasyon oldu- ğunu ortaya koydu. Bu konular- daki göriişünüz nedir? ÖZAL — Türkiye'de aşırı din- ci yok. Fanatikler var. Ama on- lar da fazla değil. Aslında bu söy- lentiler İran'ın son durumundan ortaya çıkıyor. Ben Türkiye'de böyle bir tehlike olduğuna inan- mıyorum. Abanıyorlar. Terorizm de basın tarafından abartılıyor. Ama son aldığımız kararlarla da terorizmin üzerine gidiyoruz. — Dün konuşan muhalefet li- derleri yerel seçimlerde iktidar partisinin azınlığa düştüğünü ve erken bir genel seçirae gidilmesi gereğinden bahsettiler. Ama se- çimlerde de bir partinin çoğunluk- la iktidara geleceğine verilmiyor. Muhalefet partileri de koalisyona yanaşmıyorlar. Bu durumda siya- si istikrar ne olacak? ÖZAL — Ben artık Cumhur- başkanıyım. Anayasaya göre ANAP'tan istifa ettim. 1992'de koalisyona gitmeyeceğini söyle- yenler, günü geldiğinde "Dün dündür, bngün bugündür" lafını söyleyeceklerdir. Bugün seçimler- de ne olacağını söyleyebiliyorlar mı? Ama 1992'den evvel de ufuk- ta bir seçim gözükmüyor. — Güneydeki komşulannızla ilişkileriniz ne olacak? ÖZAL — Basın her zaman çe- lişki yaratıyor. Biz daha fazla su verirsek ontar terorizmi daha az desteklerler gibi bir izlenim yara- tılıyor. Aslında su kapasitesi üç ülkenin ihtiyacının altında. Yeterli olabilmesi için yeni teknolojiler gereklidir. Ben damla sulama sis- temini öneriyorum. Suriye ve Irak'la bir anlaşmaya varacağımı- zı umuyorum. (Baştarafı 1. Sayfada) yatla Bakan Tuncer'e, diğeri de Antalya Tıp Fakültesi Hastanesi 1 nde aylardır böbrek bekleyen 26 yaşındaki iki çocuk annesi Nur Temiz Yavuz'a nakledildi. Anka- ra Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı Hastanesi'nde Prof. Dr. Mehmet Haberal başkanlıgında- ki doktorlar ekibinin yaptığı ve beş saat süren nakil ameliyatından sonra Bakan Cengiz Tuncer'in sağlık durumunun iyi olduğu bil- dirildi. Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı Hastanesi'nde dün 5 saat süren ameliyattan sonra Ba- kan Tuncer, 09.30'dan 11.40'a ka- dar narkoz odasında tutuldu, bu- nun ardından da yoğun bakım odasına alındı. Ameüyatı gerçekleştiren Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı Has- tanesi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Haberal gazetecilere yaptığı açık- lamada, Bakan Tuncer'in böbrek- lerinin çıkarılmadığını, yeni böb- reğin üçüncü böbrek olarak nak- ledıldiğinı söyledi. Prof. Haberal, Bakan Tuncer'in sağlık durumu- nun iyi olduğunu, yann ayağa kal- kıp yürüyebileceğini de sözlerine ekledi. Prof. Haberal aynca bu olayın şehirlerarası organ alışverişinin başladığını gösteren önemli bir olay olduğunu, böyle bir işbirliği- nin Bakan Tuncer'e yaramasmdan mutluluk duyduklarını ifade etti. Okul bahçesinde önceki gün badem toplamak için ağaca çıkan 2. sınıf öğrencisi tlker Zengin, ağaçtan düşerek beyin kanamasın- dan ölmüştü. Burdur Devlet Has- tanesi'ndeki ilk müdahaleden son- ra küçük İlker Antalya Tıp Fakül- tesi Hastanesi'ne getirilmiş, ancak tüm çabalara karşın kurtanlama- mıştı. Hastaneden, oğullarının or- ganlarını bağışlamak isteyip iste- medikleri sorulduğunda, küçük Ilker'in ailesi bu öneriyi kabul et- mişlerdi. Küçük tlker'in böbrek- lerinin Bakan Tuncer'e uyacağı an- laşılınca da önceki akşam Prof. G Ö Z L E M UĞUR MUMCU (Baftarafı 1. Sayfada) Emir yüksek yerden geldiği için hep birlikte anayasanın yasa gücündeki kararnamelerle ilgili hükümlerini okuyalım: Anayasanın 91. maddesi TBMM'nin hükümetlere KHK çı- karma yetkisi verebileceğinı; bu yetkinin de bir "yetkiyasası" ile verilebilecegini yazıyor. Yazıyor mu? Yazıyor. Ne diyor? — Vfeöf/ kartunu, çıkanlacak kanun hükmünde karamame- nin, amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve sü- resi içinde birden fazla karamame çıkanlıp çıkarılmayacağı- nı göstehr... Böyle diyor mu? Demiyor mu? Diyor.. Yürürlükteki KHK'lar böyle bir "yetfc/yasas/"nadayam- yor mu? Dayanmıyor. Soracaksınız tabii: — Peki neye dayanıyor? Olağanüstü Hal Yasası'nın 4. maddesine. Bu maddede kararnamelerin kapsamı, ilkeleri, tanınan yetkinin süresi, bu süre içinde kaç kararname çıkarılacağı yazılmış değil- dir. Bu nedenle KHK'lar anayasal dayanaktan yoksundur- lar. Bu bir... İkincisi şu: Hükümetler, yasalar çerçevesinde görev yaparlar. Bu yet- kiler, yasalarla belirienir. Yasalarla sınırları ve kullanma bi- çımleri belirlenen yetkiler aşılırsa buna hukukta "yetki aşımı" adı verilir. Anayasanın 121. maddesi hükümetlere olağanüstü hal ile ilgili KHK çıkarma yetkisi veriyor. Veriyor, ama bu yetki- yi, Olağanüstü Hal Bökjesi içinde kullanılmak üzere veri- yor. Bu yetkiyi, bütün yurtta olağanüstü hal varmış gibi kul- lanmak bir "yetki aşımı" örneği oluyor. Hükümet, anayasaya uygun bir "yetki yasası"na dayan- maksızın KHK'lar çıkarmış, üstelik bu yetkiyi bütün Türki- ye'de olağanüstü hal ilan edilmişçesine genişletmiştir. 91. maddeyi okuduk mu? Okuduk. Şimdi gelelim 121. maddeye... Ne diyor bu 121. madde? Diyor ki: —. .Temel hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlanacağı veya na- sıl durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne su- rette alınacağı, kamu hizmeti görevlerine ne gibi yetkiler ve- rileceği, görevlilerin durumiarında ne gibi degişiklikler yapı- lacağı ve olağanüstü yönetim usulleri Olağanüstü Hal Ka- nunu'nda gösterilir. Anayasa böyle yazmış mı? Yazmış. O halde bu gibi yetkilerin hepsinin de yürürlükteki Ola- ğanüstü Hal Yasası'nda yer alması gerekir. Bu yetkiler yasada yer alıyor mu? Hayır almıyor. Hükü- met "ilave tedbirler" adıyla KHK getiriyor. Bu KHK ileride Olağanüstü Hal Yasası'ndan ayrı bir yasaya dönüşecek, o zaman ortaya iki tane Olağanüstü Hal Yasası çıkacak. Anayasa, olağanüstü hal ile ilgili hangı yetkilerin Olağa- nüstü Hal Yasası ile düzenleneceğini tek tek yazmıştır. Ana- yasada tek tek yazılan bu yetkilerin Olağanüstü Hal Yasası dışında ayrı kararnamelerle düzenlenmesi de anayasa ile bağdaşmaz. 121. madde hem olağanüstü hal ılanının hem de "olağa- nüstü halin gerekli kıldığı" koşullarda çıkanlacak kararna- melerin "aynı gün" TBMM'nin "onayına sunulacağım" ya- zıyor. TBMM'nin "onayına sunmak" başkanlığa "bilgi vermek" ve öteki kararnamelerle birlikte bu tür KHK'ları görüşecek- leri gün için sıraya sokmak anlamına da gelmez. Peki ne anlama gelir? Tıpkı olağanüstü hal ilanı gibi TBMM'nin oylaması anla- mına gelir. Emir yüksek yerden geldi; anayasayı okuyalım, okuya- lım arkadaşlar... Haberal başkanlığında bir ekip Antalya'ya giderek böbreği alıp Ankara'ya getirmişlerdi. öte yandan Dereköy'de İlker Zengin'in annesi Sultan Zengin olayın şokundan hâlâ kendini kurtaramadı. Oğlunun organları- nın başka hayatlar kurtarması kendisine önerildiğinde "Çocuğu- mu parçalatmam" diye haykırmış, ancak iki büyükbaba, Raşit Zen- gin ve Veli Derin araya girerek "Çocuğumuzun bir parçasımn ya- şamasıyla biz onu sağ olarak biliriz" demişlerdi. Sultan Zengin teselliye gelen köylülerin arasında ayakta duramıyordu. Kendisini zi- yaret eden Cumhuriyet muhabiri- ne ağlamaklı mınldanıyordu: "Pa- ralar göndersek, alıp da yeseydin. Cebinden beş çağla çıkmış. Hep- si o_." Bu arada İlker Zengin'in diğer böbreği de 26 yaşındaki Nur Te- miz Yavuz'a, Prof. Şükrü Akdağ ve Doç. Dr. Mustafa Akaydın'ın yaptıklan başanlı ameliyatla nak- ledildi. Nur Temiz Yavuz'un iki böbreğinin de çalışmadığı ve altı aydır böbrek beklediği belirtildi. SHP'den ihraç edilenler EVET/HAYIR OKT4YAKBAL (Baftarafı 2. Sayfada) başına geçse gemiyi batmaktan kurtarır mı? Yoksa kendi de mi batar o kurtarmayı yaparken? Pek kurtarılacak hali yok ANAP1 ın! İyice batağa oturmuş. Bay TÖ kendini kurtardı, Çankaya'ya kapağı attı. Şimdi bütün işi gücü kendini halka alıştırmak! "Sa- na alışamadık, alışamıyoruz" diyenlere blucinle, tişörtle yakın olacağını sanıyor, bağrı açık cumhurbaşkanlığının örneğini ve- riyor! Veriyor ya, önünde ardında iri kıyım sekiz on koruyucu ile birlikte! TFTT "halkla birlikte yürüdü" diyor ya bakmaym, o halk dedikleri, dört yanını sarmış koruyucu ordusu!.. 12 Eylül öncesine ait bir an! Cumhurbaşkanlığına aday olması beklenenlerden biri de Turan Güneş idi. Şöyle dermiş yarı şaka yarı ciddi: "Cumhurbaşkam olunca çıkarım Çankaya Meydanı- na, alırım simitçiden bir simit, yiye yiye inerim yokuştan aşağı. Halkla birlikte konuşa dertleşe. O zaman askerler ihtilal yapsın- lar da göreyim." Kimler geldi kimler geçti! Turan Güneş yok, Turan Feyzioğlu yok, Hasan Işık yok, Mustafa Üstündağ yok, 1970'lerin nice ün- lü politikacısı yok. Yasamda olanlann çoğu da ortada yok. Bay Evren'in meydanlarda bağıra bağıra söyledikleri, istedikleri ol- du. "Yeni polıtikacılar çıksın, eskileri bırakın, unutun" gibi söz- leri kulaklarımızda... İşte yeniler çıktı, Özallar, Akbulutlar. Gü- zeller, Keçecilerler, Tasarlar... Hepsi yeninin yenisi! Ama kafala- rı, anlayışları. tutumları eskinin eskisi!.. Geçen akşam TV'de izledim. Bay TÖ ile eşi Antalya dinlen- cesinden Ankara'ya dönüyorlar. Karşılayıcılar dizi dizi. çoğu el öpmek telaşında. Bu arada ne görsem, Bay Keçeciler, koskoca Devlet Bakanı, Bavan SÖ'nün elini öpüp başına koymaz mı? Ba- yan SÖ kaç yaşında, Bay Keçeciler kaç yaşında? İnsan öpse öpse anasının elini öpüp başına koyar! Bayan SÖ, iyi ki alınmıyor onun bunun anası yaşında sayılmaktanL El öpüp başlarına koyanlar adına utanç duyuyorum, daha dog- rusu bir iğrenme, birtiksinme... Nerden çıktı bu el öpme, öptür- me? Koskoca milletvekilleri, bakanlar, il başkanları Bay TÖ'nün elini öpüp başlarına koymuyorlar mı bu adamların gerçek nite- likleri daha çok ortaya çıkıveriyor! Padişah mı bu Bay TÖ? Ne- dir, kimdir? Üst üste seçim yitiren, ülkede yüzde on dolayların- da halk desteğine ancak sahip bir partinin kurucusu, "takunya- lı kardeşler" diye ün salmış biraderlerin büyüğü? Şu anda Çan- kaya konuğu... El öptürmeyi ne kadar çok seviyor! Bu davranı- şının ne kadar yakışıksız, ne kadar arabesk olduğunu nasıl an- lamıyor? Mayısın puslu bir öğle saatinin izlenimleri bunlar. Yağmur yağdı yağacak. Ams yağmıyor. Nurettin Sözen'i zor duruma düşürmek istercesıne doğa suskun, küskün! "Bu yağmur, bu yağmur bu kıldan ince • Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur "lara özlem çekiyoruz. Yağsa yağsa ahmak ıslatan düşüyor tepemize. Siz ancak buna layıksınız dercesine! Barajlarda su düzeyi bir türlü yükselmiyor. Ahmak ıslatanlardan da bir yarar gelmiyor. işin içi- ne "ahmak"lık girdi mi neden yarar gelsin? Güller açtı mı bir yerlerde? Doğanın güllerinden çok bilinç gül- lerini açtırmalıyız. Kendi elimizle, kendi gücümüzle... Inönü'nün çağrısma tepki ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — SHP'den istifa yoluyla ay- rılan bağımsız Ankara Milletve- kili Tevfik Kocak'ın SHP Genel Başkanı Erdal Inönü'nün Güney- doğu gezisindeki "İhraç edilen ve aynlan arkadaşlar parti progra- mına bağlı olduklannı söylerler- se, dönmelerine en çok ben sevinirim" sözlerini "çok ciddi" bularak değerlendirdiği öğrenıldi. Kocak'ın SHP'deki konuya ilişkin gelişmeleri değerlendirdiği, bu nedenle konuya ilişkin olarak önümüzdeki günlerde toplanacak parti meclisinden çıkacak kararı beklediği bildiriliyor. Koçak bu amaçla "Yeni Oluşumcular" için- de yer almaktan vazgeçti. Öte yandan lstanbul Milletve- killeri Mehmet Ali Eren ve tsma- il Hakkı Önal çağrıyı "ret" egi- limlerini ortaya koyarlarken, Iz- mir Milletvekili Kemal Anadol, "Ben istifa elthn, beni UgUendirmiyor" dedi. Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer, "Inö- nü'nün göriişü önemli değil, Ge- nel Sekreter Deniz Baykal BC diyor" diye sordu. Sümer, ihraç edilmeden önce lnönü ile görüş- tüğünü ve kendisine "ihraç ceza- sı verilecek" dediğini anınuattık- tan sonra şöyle konuştu: "Böyle demesine rağmen ihraç cezası çıktı. Demek ki Sayın Inö- nü'nün parti içinde sözü geçmi- yor. Parti içinde sözü geçen kişi Sayın Baykal'dır. Dolayısıyla onun görüşü daha önemli." SHP'den istifa yoluyla aynlan tstanbul Milletvekili Abdullah Baştürk ise "Değerlendireceğiz" derken istifayla aynlan bazı mil- letvekillerinin "daha ciddi bir değeriendirmeye" girdikleri bildi- riliyor. SHP'nin doğu, insan hak- ları ve bağımsızlarca eleştirilen bazı temel politikalarında son "Güneydoğu gezisinde" olduğu gibi "yeni çıkıslar olmasının" bu milletvekillerini "daha ciddi de- ğerlendirmeler yapmaya illiği" öne sürülüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle