Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 MAYIS 1990 HABERLERİN DEVAM CUMHURİYET/15
GERÇEK
(Baftarafı 1. Sayfada)
Sayın Sav'a ne "cevap" vermiş-
tir? Onemli değil. Burada önem-
li olan Cumhurbaşkam'nm ken-
di kendisini yitirmesi ve Çanka-
ya ile Başbakanlık Köşkû'nü
birbirine karıştırmasıdır.
Damştay'm 122'nci kuruluş
yıldönümünde Cumhurbaşkam
"hükümet icruatvun" savunma-
sını yapıyor; demek ki hukuk
devleti ilkelerini çiğniyor, anaya-
sayı ayaklar altma alıyor, yasa-
ları hiçe sayıyor.
özal, iilkenin, milletin, hal-
kın, devletin değil, ANAP'm
cumhurbaşkanıdır; her tutum ve
davranışıyla bu kimliğini biraz
daha sergiliyor.
Ayrıca Sayın Özal, bu tutu-
muyla Türkiye Barolar Birliği
Başkanı önder Sav'ın ileri sür-
düğü eleştirinin çok haklı oldu-
ğunu da kamtlamıştır. Sayın
Sav, "hukuk devleti" değil, "ka-
nun devleti"nden bile geriye
düştüğümüzü "keyfi devlet" an-
layışma sürüklendiğimizi diie
getirmişti.
özal, "keyfidevletanlayışm"
Danıştay'da devletin saygı değer
hukukçuları önünde sergilemiş-
tir.
Sayın özal, bütün davranışla-
rıyla anayasal düzeni çiğnemek-
te, cumhuriyet tarihinde görül-
memiş bir hukuk ve devlet anar-
şisinin kapılannı zorlamaktadır.
Bilerek mi yapıyor bunu?
Yoksa hukuktan hiç nasibi
bulunmadığı için mi?
Sorunun yanıtmı vermek gün
geçtikçe zorlaşıyor. Çünkü hu-
kuk kültüründen en yoksun bir
kimse bile Türkiye'de cumhur-
başkanının hükümet icraatının
avukatlığını yapmasının anaya-
saya ters düşeceğini bilir.
3 gazeteci mahkûm
2000'e Doğru
Asil Nadir'e
tazminat
ödeyecek
lşadamı Asil Nadir'in
Atatürk Havaalanı'ndaki
özel uçağından 60 bin
dolar değerindeki altın
kabzalı tabancasını 20
Ocak 1990 tarihinde çalan
4 erin yargılanmasına
Pakırköy'de başlandı.
I tstanbul Haber Servisi —
2000'e Doğru sorumluları Asil
Nadir'e hakaretten mahkûm ol-
dular. Bu arada Asil Nadir'in
Atatürk Havaalanı'ndaki özel
uçağından 60 bin dolar değerin-.
de olduğu bildirilen altın kabzalı
tabancasını çalan 4 jandarma eri-
nin yargılanmasına başlandı.
2000'e Doğru Dergisi Yazı tş-
leri Müdürü Tunca Arslan ile mu-
habirler trfan Taştemur ve Adıtan
Akfırat, dergilerinin 26. sayısın-
da yayımlanan "Tiirkiye'yi Kanş-
taran Pannak: Asil Nadir" başlık-
lı yazıda işadamı Asil Nadir'in
"Namns ve haysiyetine dokuna-
cak" yayın yapmaktan 6'şar ay
hapis 3'er milyon lira para ceza-
sına çarptırıldılar. lstanbul 2. As-
üye Ceza Mahkemesi'nde göriilen
davada hapis cezaları daha son-
ra 3 milyon 900'er milyon lira pa-
raya dönüştüriildü.
Altın tabanca
Bu arada, Asil Nadir'in özel
uçağından altın kabzalı tabanca
ve 600 mermisini çalmaktan hak-
larında dava açılan 3'ü tutuklu 4
erin yargılanmasına başlandı. Ba-
kırköy 4. Asliye Ceza Mahkeme-
si'nde görülen önceki günkü du-
ruşmada sanıklaruı hırsızlık su-
çundan 5'er yıl hapisleri istendi.
Dava dosyasından edinilen bil-
gilere göre olay şöyle meydana
geldi.
20 Ocak 1990 günü gecesi Ata-
türk Havalimaru'nın 24 nolu ku-
lesinde nöbetçi olan Havalimanı
Jandarma Alay Komutanlığı er-
lerinden Ahmet Demir ve Recep
Keskin, Nadir'in havalimahında
bulunan ve kapısı açık olan iki
motorlu özel uçağına girdiler. Er-
ler, uçakta bulunan video, 4 gü-
neş gözlüğu ve parfümü alarak bir
çanta içinde havalimanındaki bir
çukura gömdüler. Daha sonra
uçakta eldiven unuttuklarım far-
keden erler tekrar girdikleri özel
uçaktan Nadir'in 60 bin Ameri-
kan Dolan değerindeki altın kab-
zalı tabancası ile 600 mermisini de
alarak aynı yere koydular.
Olayı gören diğer sanık erler
Sükyman Tekcr ve Şahir Kanlı-
ogla da çukurda buldukları altın
kabzalı tabanca ile mermileri ala-
rak başka bir yere sakladılar.
Hırsızlık olayımn fark edilme-
si üzerine başlatılan soruşturma
sonucunda gözaltına alman erler
22.1.1990 günü Bakırköy 1. Sulh
Ceza Mahkemesi'ne çıkartıldılar.
Mahkemece erlerden Şahin Kan-
hoğlu'nun dışmdakiler rutuklanır-
ken, Bakırköy Cumhuriyet Sav-
dlan'ndan Muhittin Cenkdag ta-
rafından hazırlanan iddianamede
sanıkların hırsızlık suçundan
TCK'nın 491, 492 ve 522. madde-
leri uyarınca cezalandınimalan is-
tendi.
Tutuklu sanıkların ve bazı ta-
mkların dinlendiği duruşma ise
sorguların tamamlanması için 6-
Haziran 1990 günürle ertelendi.
Hukukçular: 424 anayasaya aykırı
ANKARA (Cumburiyet Büro-
su) — Hukukçular, Olağanüstü
Hal Bölgesi'ne ilişkin çıkarılan
413 ve 421 sayılı KHK'ları tek bir
metin halinde toplayan 424 sayılı
KHK'nın, yönetimin gerçekleşti-
receği işlemlere ilişkin yargı yolu-
nu kapadığı görüşünde birleştiler.
AÜ Hukuk Fakültesi öğretim üye-
lerinden Prof. Dr. Metin Giinday,
424 sayılı KHK ile yönetime, Ola-
ğanüstü Hal Yasası'nda bile yer al-
mayan yetkiler verildiğini, bu yet-
kinin kuUanımının ise yargı dene-
timi dışına çıkanldığını söyledi.
Danıştay eski daire başkanların-
danOrhan Özdeş yeni KHK ile ya-
ratılan durumu, her türlü yargısal
denetim yolunu kapatan "Hitler
yasalan"na benzetirken Türk Hu-
kuk Kurumu Başkanı ve Danıştay
eski daire başkanlanndan Kazım
Yeniee, çıkarılan KHK'larla geti-
rilen kısıtlamalann ne Türk hu-
kuk sistemi ile ne de yürürlükte-
ki anayasa ile bağdaşmayacağını
bildirdi. Türkiye Baroiar Birliği
Başkanı Önder Sav ise çıkarılan
son KHK'lar ile Olağanüstü Hal
Yasası arasında biiyük bir huku-
ki çelişki bulunduğunu belirterek
"Yeni KHKIar, dunıma. yumuşa-
ma ve açıklık getirecek boyutta
degil, aksine yeni hukuki karma-
şa yaratacak durumdadır" dedi.
Prof. Dr. Çetin Özek de yeni
KHK'lar ile tçişleri Bakanı'na sı-
kıyönetim komutanı yetkileri ve-
rildiğini, bu yetkilerin kuUanımı-
nın ise yargı denetimi dışına çıka-
nldığını söyledi.
Yargı yolu kapatüdı
Prof. Dr. Metin Günday, ana-
yasaya göre olağanüstü hallerde
temel hak ve özgürlüklerin nasıl
sırurlanacağı ya da durdurulaca-
ğının ancak yasa ile düzenlenebi-
leceğini anımsatarak çıkarılan
KHK'lar ile öncelikle anayasanın
bu temel kuralının çiğnendiğini
söyledi. tlk olarak Olağanüstü
Hal Bölge Valiliği'nin kunılması-
na ilişkin 285 sayılı KHK'nın çı-
karıldığını, bununla Olağanüstü
Hal Yasası'nda belirtilen önlem ve
yetkilere ek olarak Bölge Valisi-
ne geniş ek yetkiler verildiğini kay-
deden Günday, bu KHK ile yasa-
da yer almayan bir düzenlemenin
de getirildiğini ve Bölge Valisi'nin
işlemlerine ilişkin yargı yolunun
kapatıldığım kaydetti. Ardından
10 nisanda çıkarılan 413 sayılı
KHK ile hem yasanın hem de 285
sayılı KHK'nın bazı maddelerinin
değiştirildiğini, bunlara bazı ek
maddeler getirildiğini belirten
Günday, bu KHK'nın, Olağanüs-
tü Hal Yasası'ndan kaynaklanan
işlemlere ilişkin de yargı yolunu
kapattığını bildirdi. Günday, çıka-
rılan son KHK'lara ilişkin şu de-
ğerlendirmeyi yaptı:
"424 sayılı KHK ile olağanüs-
tü hal süresince alınacak ve yasa-
da belirtilmemiş ek önlemler dii-
zeDİenmiştir. 424'e göre tçişleri
Bakanı'na, Bölge Valisi'ne ve il va-
lilerine tanınan yetkilerin kuilaıul-
masıyla ilgili her türiü karar ve ta-
sarruflara karşı herhangi bir yar-
gı merciine başvunılamaz. Dola-
yısıyla bu islemler hakkında ne ip-
tal davası ne de tazminat davası
açdabilir. Kuşkusuz bu, anayasa-
ya açıkça aykındır. Çünkü anaya-
sa, yargı denetimi dışında tuttu-
gu işlemleri teker leker saymıştır.
Anayasa, ne sıkıyönetim komu-
tanlannın işlemlerini ne de olağa-
nüstü hal yonetiminin işlemlerini
yargı denetimi dışında lutmuştur.
Her ikisine de anayasaya göre yar-
gı yolu açıktır.
425 sayılı KHK ise yalnızca Ola-
ğanüstü Hal Kanunu'nu değiştir-
mektedir. Bu KHK ile, 413 sayılı
KHK ile yargı yolu kapatılmış
olan işlemlere karşı yargı yolu
açılmaktadır. Başka bir anlatım-
Özal: Ordu 3. güç
la sadece Olağanüstü Hal Kanu-
nu'nda sayılan yetkilerin kullanıl-
masına ilişkin işlemlere karşı yargı
yolu açıktır. Bunu ileri bir adım
olarak nitelemek mümkun değil-
dir, çünkü askeri yönetim döne-
minde MGK tarafından yapılan
Olağanüstü Hal Yasası'nda da za-
len bu vardı.
Olağanüstü yönetim usulü, key-
fi yönetim usulü değildir. Bu usul
de bir anayasal yönetim usulüdür.
Dolayısıyla olağanüstü yönetim
makamlarının yapmış olduklan
işlem ve eylemlerin de idari yargı
mercilerince denetlenmesi zorun-
ludur. Ancak 424 sayılı KHK ile
getirilen düzenleme ile olağanüs-
tü bal yönetimi, anayasal ve hu-
kuksal bir yönerimden ziyade key-
fi bir yönetim biçimine dönüştü-
riilmek istenmektedir."
Barolar Birliği Başkanı Önder
Sav ise 424 sayılı KHK'nın 413 ve
421 sayılı KHK'ları kaldırdığını
belirterek "Bir hukuki aksaklık
düzeltilmeye çalışılırken yeni hu-
kuki aksaklıklar yaratılmaktadır.
Anayasanın 121/2. maddesine gö-
re düzenlemelerin Olağanüstü Hal
Yasası ile yapılması gerekirken
anayasanın 15. maddesindeki ilke
ve kural çignenmektedir" dedi.
Son KHK ile yasada.grev \e lo-
kavt karannın bir aya kadar erte-
lenebileceğine ilişkin hükmün,
ağırlaştınlarak üç aya çıkanldığını
anımsatan Sav, bunun yanı sıra
yargı yetkisindeki çarpıklığın da
göze battığım belirterek şöyle
dedi:
"424 sayılı KHK'nın 10. mad-
desindeki '.... Cezai, mali ve hu-
kuki sorumluluk iddiası ileri sü-
rülemez, bu maksatla yargı mer-
ciine başvurulamaz' kuralı, 2935
sayılı yasanın 33. maddesini işle-
mez halc sokmaktadır. 425 sayılı
KHK Ue 33. maddede getirilen de-
ğişiklikle ise 'İdari işlemlere kar-
şı açılacak davalarda' sözleri as-
kıda kalmaktadır. Aynca 425 sa-
yılı KHK ile getirilen ek 1. mad-
dedeki idari yargıda dava açılma-
sı hakkı ile 424 sayılı KHK'nın 10.
maddesinin hukuki çelişkisi nasıl
giderilecektir?
Bütün bu ve benzeri hususlar
askıda ve cevapsızdır. Yeni
KHK'lar duruma yumuşama ve
açıklık getirecek boyulta değil, ak-
sine yeni hukuki karmaşa yarata-
cak dunımdadır. Olağanüstü du-
ruma dayanılarak. fakal olağa-
nüstü hal bölgesini aşacak biçim-
de düzenleme yapdırsa KHK, ana-
yasal koşullara uymadığı için bi-
ze göre yasalaşma süresi beklen-
meden Anayasa Mahkemesi'ne
götürülebilir."
Türk Hukuk Kurumu Başkanı
Kazım Yenice de, alınacak önlem-
lerin Olağanüstü Hal Bölgesi'yle
sınırlı olması gerektiğini belirterek
çıkarılan KHK'lar ile bu koşulun
aşıldığım, bunun da Türk hukuk
sistemi ve anayasa ile bağdaşma-
sının mümkun olmadığını söyle-
di. Yönetime tanınan yetkilerin
yargı denetimi dışına çıkarılması-
nın Türk anayasa sistemi ile bağ-
daşmadığını da kaydeden Yenice,
"Türkiye'de kuvvetler aynhğı sis-
temi hâkimdir. Bir denetim söz-
konusudur, bunu da sonuçta yar-
gı yerine getirir. Bu olmazsa, ida-
renin keyfiliğini, hukuk dışılığını
önleyemezsiniz. Bu KHK, bu açı-
dan da hukuk devleti ilkesiyle
bağdaştınlamaz. Yargı denetimi,
anayasanın öngörmediği biçimde
kısıtlanıyor" dedi. Yenice,
KHK'nın bölge dışına taştığını da
belirterek bu açıdan iptali istemiy-
le Anayasa Mahkemesi'ne götü-
rülmesine hiçbir engelin bulunma-
dığını da söyledi.
Danıştay eski daire başkanla-
nndan Orban Özdeş ise Hitler'in
iktidarda bulunduğu dönemde çı-
karılan Yetki ve Vatandaşlık Ya-
salan'nda da yuntaşlann yargı yo-
luna gitmelerinin önlendiğini
anımsattı. Çıkarılan KHK'lann de
yargı denetiminin kapatılması yö-
nünden bu yasalarla benzeştiğini
kaydeden özdeş, bunun ise son
derece yanlış bir uygulama oldu-
ğunu söyledi.
Bakana, sıkıyönetim
komutanı yetkisi
Prof. Dr. Çetin Özek ise, Ola-
ğanüstü Hal Yasası'nın bir yetki
yasası nitelijpnin bulunmadığını
belirterek bu şekilde KHK çıkarı-
labilmesi için öncelikle
TBMM'nin bir yetki yasası çıkar-
ması gerektiğini söyledi. "413 ve
421 sayılı KHKIar gibi 424 ve 425
sayılı KHK'lar de anayasal gerek-
lere aykırı olarak yayımlanmış
olup hukuka uygun KHK düzen-
lemesi değil, hukuk devleti kavra-
mıyla bağdaşmaz fiili bir düzen-
leme söz konusudur" diyen Özek,
anayasanın KHK'ları Resmi Ga-
zete'de yayımlandıkları gün onay-
lanmalarını zorunlu gördüğünü
belirterek "KHK, kişi özgüriükle-
rini sınırlamakladır. İçtüzüğün
yapılmamasının kusuru ise kişiler-
de değil, siyasi iktidardadır. Kişi
özgüriüklerini sımrlayan siyasal
iktidann kendi kusurlu hareketi-
ne dayanarak hukuk devleti kav-
ramıyla bağdaşmaz kararnameleri
yasama organı ve Anayasa Mah-
kemesi denetiminden kaçırmaya
yönelik politikasına mazeret
sağlayamaz" diye konuştu.
Hukuk devleti kavramıyla bağ-
daşmaz düzenlemelerin yaygınlaş-
tırıldığı KHK ile kişilere yargı gü-
vencesi tanındığı izleniminin ya-
ratılmak istendiğini belirterek bu-
nu "aldatmaca" olarak niteleyen
Özek, şöyle dedi:
"Gerçekten KHK ile suç yarat-
mak, sansür kavramını aşan 'mat-
baa kapatmak' uygulamasını ku-
rala bağlamak yönelişi yeni
KHK'larda da sürdürülmüştür.
Hatta 'matbaa kapatmak' yetki-
si tçişleri Bakam'ıun tekeline ve-
rilerek bu konudaki uygulanabi-
lirlik olanağı yaygınlaştınlıp ko-
laylaştınlmışlır. Aynı şekilde, ba-
sına karşı yetki de yaygınlaşlınl-
maktadır. Matbaaların kapatıl-
ması olanağı dışında, bölge için-
de basılıp basılmadığına
bakılmaksızın, tçişleri Bakanı'na.
her türiü basılmış eserin basılma-
lannı. çoğallılmalannı, yayımlan-
ve dağıtılmalannı yasak-
siz yayınlann basılıp dağıtılmala-
nnı süreli veva süresiz vasaklamak
HukukçulardanÖzal'a tepkiANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Cumhur-
başkanı Turgut Özal'ın, Damştay'm kuruluş yıl-
dönümü toplantısmda raptığı komışmada, idari
yargıya yönelik eîeştirileri hukukçulann tepkisi-
ne yol açtı.
Danıştay eski daire başkanlanndan Orfaan Öz-
deş, 45 yıl süre ile idari yargıda görev yaptığtnı
belirterek, "Bu süre içinde, her iktidar yürütme-
yi dnrdnnna kararianndan rahatstz olmuştnr. Bu-
nun nedeni de iktidarlann yargısal denetimi iç-
lerine sindirememeleridir. Yoksa, yürütmeyi dur-
durma karen bir nevi iptal kararı niteliğindedir.
İptal kararı ile aynı sonuçlan doğurur" dedi.
Türk Hukuk Kurumu Başkaoı ve Daruştaj' es-
ki daire başkanlanndan Kazım Yenice de Cum-
hurbaşkam Özai'ın bu tavrını benimsemediğini
belirterek, ortaya koydugu tavn Cumhurbaşka-
nı'nın tutumunu "sornnlara yaklaşım biçimi" ola-
rak deferlendirdi. Yenice, yürütmeyi durdurma
kararlarmın, günümüzde yapılan düzenlemeler-
le zaten oldukça sınırlandinldığııi! da betirterek,
yargının her şeye karşın üzerine düşeni yaptığı-
nı, yapmaya da devam edeceğini söyledi.
lstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan da
Cumhurbaşkanı'nı "doğrudan dogruya yargıya
karşı bir tahanımülsüzlük örneği" olarak nitele-
yerek, "Bu sözlerin Damştay'm kuruluş yıldönü-
raü törenleri nedeniyle söyienmesi aynca üzücti-
dür. Yürütme. bir hukuk devletindc yargıya ta-
hammül edebilmeyi oğrenebilmclidir" dedi.
AÜ Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof.
Dr. Metin Günday da 12 EylüTden sonra yapı-
lan düzerdemelerle zaten yürütmeyi durdurma ka-
ran verilmesi için gerekli koşullann son derece
zorlaştınldığını belirterek, şunlan söyledi:
"Bugün idari yargı yerlerinden yürütmeyi dur-
durma kararı almak son derece güçtür. Bu ko-
nuda zaten idari yargı yerleri son derece dikkatli
davranmaktadıriar. Bu uygulama, idare mahke-
melerinde davalann son derece uzun sürmesi ne-
deniyle uygulamada büyük sakıncalar doğurmak-
tadır. Dava edilen uzun yargılama sonncunda ip-
tal edilmiş olsa bile daha önce yüriitmeyi durdur-
ma karan verilmediğinden idare. amacına ulaş-
mış olmakta ve kişiler için de giderilmesi güç so-
nuçlar ortada kalmaktadır. Bn nedenle halen yü-
rütmeyi durdurma kararlarmın kolaylıkla
verildiği yönündeki tddia tamamen mesnetsizdir."
tzmir Barosu Başkanı Sabri Kurt, Damşta>J
ın
122. kuruluş yıldönümü törenlerinde Birlik Baş-
kanı Önder Sav'ın görüşlerini desteklediklerini
söyledi.
Kurt, >"aptığı açaklamada kanon tıükffıtlnde ka-
rarnamelerte yönetilen devletlere hukuk devleti
değil, '•kanun devleti" dahi denilemeyeceğini be-
lirterek şu açıklamayı yaptı:
"Yargı, hükümetin denetim ve güdümüne so-
kulma yolundadır. Valinin isteğiyle yargıçlar ve
savcüann da derhal yerleri değiştiıilebilecektir.
Yargı, idareyi d«netle>emez durumdadır. Yargı,
idarenin baskısı altına alınmıştır. Sayın Özal'ın
dünkü konuşmasında Birlik başkanımıza anaya-
sayı okumasını tavsiye etmesini yadırgadık- Hu-
kukçulann verdiği rabatsızlıgın devam ettiğini
gördük. Kimin anayasayı dikkatli okuması gerek-
tigi kamuoyunun maJumudur.
Sayın Özal Damştay'm kuruluş yıldönümün-
deki konuşmaayla anayasaya aykuı bir tulum ser-
gilemistir. Anayasanın 138. maddesinde, Hiçbir
organ, makam, merci vey-a kişi yargı yetkisinin
kutlanılmasında mahkemeiere ve hâkimlere emir
ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye
ve telkinde buîunamaz' denilmekfedir. Sayıa
Özal'ın idari yargı tarafından verilen, 'yürütme-
nin durdurulraası' kararlarına ilişkin sözlerini
anayasanın bu hükmüyle bağdaşhrmak mümkun
değildir."
yetkisiyle donatılmtş bulunmakta-
dır. Bu yetki, tüm Türkiye'ye yay-
gındır ve artık Güneydoğu baha-
ne edilerek, Türkiye'de basın öz-
gürlüğü siyasal iktidann denetimi
altma alınmışbr, halkın bilgi edin-
me hakkı yok edilmiştir. İçişleri
Bakanı. sıkıyönetim komutanı
yetkileriyle doraülrruştır. 'Sürgün'
açısından da 425 sayılı KHK'da,
'zor ve baskı ile zararlı faaliyetler-
de bulunanların' da bölgeden çı-
kartılacağını kurala bağlayarak
sürgün olanaklannı da yaygınlaş-
tırmıştır."
Özek, yargı denetimi konusun-
da da şu değerlendirmeyi yaptı:
"Söz konusu KHK'lann uygn-
lanmasında en geniş yetkiye ve ka-
rar olanağına sahip İçişleri Baka-
nı, Bölge Yalisi ve valilerin idari
işlemleri. yargı denetimi dışında
bırakılmış, hukuka aykın işlemleri
nedeniyle sorumlu tutuiabilmeleri
olanağı yok edilmiştir. lşte 'hukuk
devleti;
Dunım böyle olunca 425 sayılı
KHK ile değişik Olağanüstü Hal
Kanunu'nun 33. maddesine göre
idari dava açılabileceği kuralı bir
aldatmacadan öteye gitmemekte-
dir. Ek madde l'de öngörülen ida-
re aieyhine tazminat davalannın
idari yargıda açılacağına ilişkin
kural ise sadece İçişleri Bakanı-
nın, Bölge Valisi'nin ve il valileri-
nin dışında kalan kamu görevli-
lerinin şahsi kusurlanyla verdik-
leri zararlar açısından uygulana-
bilir niteliktedir. Kısa bir deyişle,
424 ve 425 sayılı KHK'lar, yargı
güvencesini getirmek şöyle dur-
sun, kınntısı kalmıs olan yargı gü-
vencesini dahi ortadan kaldırmış-
tır. Belirtilen nedenle de bu
KHK'lar çıkartılmadan önce ka-
muüy unda yaraalmak istenilen ye-
ni KHK'larda 'yumuşama' getiril-
diği propagandası aldatmacadan
öteye gitmemektedir. Niteliklerine
değindiğimiz KHK'lann uygulan-
dığı bir ülkede hukuk devletinin
varlığından bahsedilemeyecegi de
açıktır."
Sungurlu savundu
Öte yandan Adalet Bakanı Ol-
tan Sungurlu, ANKA muhabiri-
nin KHK'larda idari yargı konu-
sundaki çelişkili hükürmeri anım-
satması üzerine şunlan söyledi:
"Ben inceledim, çelişkiyi göre-
medim. Eskiden dava açrna hak-
kı yokmuş, şimdi var. Ama açılan
bu davalarda yürütmenin durdu-
rulması karan alınamayacağı hük-
mu getiriliyor."
SHP Grup Başkanvekili Onur
Kumbaracıbaşı ise son KHK'ları
hukuk dışı olarak niteledi ve
"Bunlann kamuoyuna yumuşama
diye sunulması tam bir
aldatmacadtr" dedi.
TBMM fçfşleri ' Koniisyonu
Başkanı Galip Demirel ise dün
düzenlediği basın toplantısmda
424 sayılı KHK'nın "daha önceki
metinleri biraraya getirdiğini" söy-
ledi. "Bunlara ek olarak yargı vola
açılmış ve bazı konularda tçişleri
Bakanlığı'na takdir yetkisi getiril-
miş. Bunlann dışında fazla bir de-
gişiklik yok" dedi. Kararnamele-
rin "yumuşaüldığr görüşünü sa-
vunan Demirel, şöyle konuştu:
"tdari işlemi yapan kuruma
karşı tazminat davası açılabilecek.
Yüriitmeyi durdurmalarannın ve-
rilemeyecegi zaten Olağanüstü
Hal Kanunu'nda var. Bu kanun
12 Eylül döneminde çıkanldığın-
dan Anayasa Mahkemesi'ne iptal
konusu yapılamaz. 121. maddeye
göre çıkarılan kararnameler de
hükümet tasarnıfu niteliğindedir.
Anayasanın 148.maddesinde be-
lirtildiği üzere iptal konusu ola-
mazlar."
Dker'in böbrekleri
(Baftarafı 1. Sayfada)
Basına kapalı tutulan toplantı
bittikten sonra bir basın toplan-
tısı düzenleyen Özal, yaptığı ko-
nuşmayı özetledi. Basın toplantı-
smda Özal'a, "Forumun açılış
konuşmasını başbakan yaptı.
Ama soruları yamtlamadı. Öna
yönelik olan soruları, kapanış ko-
nuşmasında siz cevaplandırdınız.
Bu durumda ekonominin halen
cumhurbaşkam tarafından yön-
lendirildiği göruşu ağırlık kazanı-
yor. Bu durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz'' biçiminde
bir soru yöneltildi. özal bu soru-
yu şöyle yanıtladı:
"Farklı birşey konuşmuyoruz
ki. Tabii ki bu memleketin eko-
nomik meselelerinin ta 1979 sene-
sinden beri içindeyiz. Bu mesele-
lerle benim kadar uzun bir süre is-
ter partili devrede, ister partisiz
devrede hiç kimse rneşgul olma-
mıştır. Bu konuyu da iyi biliyo-
rum. Devamlı çizdiğimiz program
ta 1980'den beri tatbik edildi. Bir
siyasi partiyi de ben kurdum. O
siyasi partinin programını biz yaz-
dık. O siyasi partinin ekonomide
nasıl hareket edeceğini de 6 sene
başbakan olarak yürüttük. Aynı
siyasi parti iktidarda. Degişmedi
ki. Aynı program devam ediyor.
O halde aramızda bir fark düşü-
nülebilir mi? Ben farklı veya baş-
bakan farklı konuşabilir mi? Bun-
lann hepsi daha evvel ortaya ko-
nulmuş bir siyasi dokümanın et-
rafındadır. 87 seçimlerini parti li-
deri olarak biz kazandık. Başba-
kan olduk. Ve 87 seçimlerinde bir
parti programı, bir seçim beyan-
namesi ortaya koyduk. Ve ona
göre hareket ediyoruz. Bugün
pariamentoya girmiş olan millel-
vekillerimizin hepsi 87 seçiminin
seçtiği milletvekilleridir. Ve onlar
da girerken bu programı destek-
leyeceklerine; bu seçim beyanna-
mesini destekleyeceklerine söz
vermişlerdir. Ona göre de herkes
hareket etmektedir. Degişiklikler
bahis konusu olamaz. Ama baş-
ka bir parti gelir başka bir prog-
ramı uyguiar, o ayrı bir konu."
Cumhurbaşkam Özal, basına
kapalı tutulan konuşmasında, ser-
best piyasa ekonomisine geçilme-
siyle birlikte, Türkiye'nin güçler
dengesinde birinci sırada yer alan
ordunun üçüncülüğe indiğini,
ekonominin birinci, basın ve te-
levizyonun ise ikinci güç oldukla-
nnı söyledi. Konuşmasında enf-
lasyonun şimdilik yüksek olduğu-
nu belirten Cumhurbaşkam,
1992'de yüzde 20'lere düşmesini
beklediğini ekledi. Özal, Türki-
ye'nin bu yılki ithalatının 18 mil-
yar doların üzerine çıkacağını, it-
halattaki bu artışın enflasyonun
düşmesine katkıda bulunacağını,
enflasyonun da düşmesinin ihra-
catı teşvik edeceğini söyledi. Özal,
ihracata dayalı serbest piyasa eko-
nomisine geçişi de anlatırken,
"Önceden kaçakçı olanlann şimdi
ihracatçı olduklannı. bunlara kar-
şı çıkmadıklannı, çünkü vaktiyle
ekonomik koşullann onları ka-
çakçı yaptığını" söyledi. Özal ko-
nuşmasında, "Dogu Avrupa'da-
ki özelleştirme hareketleri de bi-
ze ders olacak" dedi. Özal, özel-
leştirme konusunda basının karar
mercilerini ve mahkemeleri etki-
lediğini sözlerine ekledi.
Özal'ın bu konuşmasından
sonra Forum Başkanı Klaus
Scwab, Cumhurbaşkam Özal'a şu
sözlerle iltifatta bulundu:
"Türkiye son 10 yılda sizin sa-
yenizde geleneksel toplumdan
modern topluma geçti. Gorba-
çov'un bir lafı vardır: 'Tarih geç
kalanları cezalandırır.' Bu lafı
ben sizin için şöyle çeviriyonım:
'Tarih erken davrananları ödül-
lendirecektir. Siz de erken davran-
dığınız için ödüllendirileceksiniz."
Konuşmasından sonra Özal,
toplantıya katılanların sorularını
yanıtladı. Özal'a yöneltilen soru-
lar ve cevapları özetle şöyle:
— Olumlu muhalefelten kırıcı
bir muhalefele geçildi; bunun ne-
deni nedir?
ÖZAL — 50'li yıllar şimdi tek-
rarlanmak isteniyor. Bazı kişiler
çıkıyor, iz bırakıyor, bunu silemi-
yorsunuz. Bugün kirli politika
metotları izliyorlar. Bu konuda
toplumun bilinci politikacıların
bilincinden daha hızlı gelişiyor.
— Türkiye'de yapılan bir araş-
tırma en çok korkulan üç şeyin ir-
tica. terorizm ve enflasyon oldu-
ğunu ortaya koydu. Bu konular-
daki göriişünüz nedir?
ÖZAL — Türkiye'de aşırı din-
ci yok. Fanatikler var. Ama on-
lar da fazla değil. Aslında bu söy-
lentiler İran'ın son durumundan
ortaya çıkıyor. Ben Türkiye'de
böyle bir tehlike olduğuna inan-
mıyorum. Abanıyorlar. Terorizm
de basın tarafından abartılıyor.
Ama son aldığımız kararlarla da
terorizmin üzerine gidiyoruz.
— Dün konuşan muhalefet li-
derleri yerel seçimlerde iktidar
partisinin azınlığa düştüğünü ve
erken bir genel seçirae gidilmesi
gereğinden bahsettiler. Ama se-
çimlerde de bir partinin çoğunluk-
la iktidara geleceğine verilmiyor.
Muhalefet partileri de koalisyona
yanaşmıyorlar. Bu durumda siya-
si istikrar ne olacak?
ÖZAL — Ben artık Cumhur-
başkanıyım. Anayasaya göre
ANAP'tan istifa ettim. 1992'de
koalisyona gitmeyeceğini söyle-
yenler, günü geldiğinde "Dün
dündür, bngün bugündür" lafını
söyleyeceklerdir. Bugün seçimler-
de ne olacağını söyleyebiliyorlar
mı? Ama 1992'den evvel de ufuk-
ta bir seçim gözükmüyor.
— Güneydeki komşulannızla
ilişkileriniz ne olacak?
ÖZAL — Basın her zaman çe-
lişki yaratıyor. Biz daha fazla su
verirsek ontar terorizmi daha az
desteklerler gibi bir izlenim yara-
tılıyor. Aslında su kapasitesi üç
ülkenin ihtiyacının altında. Yeterli
olabilmesi için yeni teknolojiler
gereklidir. Ben damla sulama sis-
temini öneriyorum. Suriye ve
Irak'la bir anlaşmaya varacağımı-
zı umuyorum.
(Baştarafı 1. Sayfada)
yatla Bakan Tuncer'e, diğeri de
Antalya Tıp Fakültesi Hastanesi
1
nde aylardır böbrek bekleyen 26
yaşındaki iki çocuk annesi Nur
Temiz Yavuz'a nakledildi. Anka-
ra Organ Nakli ve Yanık Tedavi
Vakfı Hastanesi'nde Prof. Dr.
Mehmet Haberal başkanlıgında-
ki doktorlar ekibinin yaptığı ve
beş saat süren nakil ameliyatından
sonra Bakan Cengiz Tuncer'in
sağlık durumunun iyi olduğu bil-
dirildi.
Türkiye Organ Nakli ve Yanık
Tedavi Vakfı Hastanesi'nde dün 5
saat süren ameliyattan sonra Ba-
kan Tuncer, 09.30'dan 11.40'a ka-
dar narkoz odasında tutuldu, bu-
nun ardından da yoğun bakım
odasına alındı.
Ameüyatı gerçekleştiren Organ
Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı Has-
tanesi Başkanı Prof. Dr. Mehmet
Haberal gazetecilere yaptığı açık-
lamada, Bakan Tuncer'in böbrek-
lerinin çıkarılmadığını, yeni böb-
reğin üçüncü böbrek olarak nak-
ledıldiğinı söyledi. Prof. Haberal,
Bakan Tuncer'in sağlık durumu-
nun iyi olduğunu, yann ayağa kal-
kıp yürüyebileceğini de sözlerine
ekledi.
Prof. Haberal aynca bu olayın
şehirlerarası organ alışverişinin
başladığını gösteren önemli bir
olay olduğunu, böyle bir işbirliği-
nin Bakan Tuncer'e yaramasmdan
mutluluk duyduklarını ifade etti.
Okul bahçesinde önceki gün
badem toplamak için ağaca çıkan
2. sınıf öğrencisi tlker Zengin,
ağaçtan düşerek beyin kanamasın-
dan ölmüştü. Burdur Devlet Has-
tanesi'ndeki ilk müdahaleden son-
ra küçük İlker Antalya Tıp Fakül-
tesi Hastanesi'ne getirilmiş, ancak
tüm çabalara karşın kurtanlama-
mıştı. Hastaneden, oğullarının or-
ganlarını bağışlamak isteyip iste-
medikleri sorulduğunda, küçük
Ilker'in ailesi bu öneriyi kabul et-
mişlerdi. Küçük tlker'in böbrek-
lerinin Bakan Tuncer'e uyacağı an-
laşılınca da önceki akşam Prof.
G Ö Z L E M UĞUR MUMCU
(Baftarafı 1. Sayfada)
Emir yüksek yerden geldiği için hep birlikte anayasanın
yasa gücündeki kararnamelerle ilgili hükümlerini okuyalım:
Anayasanın 91. maddesi TBMM'nin hükümetlere KHK çı-
karma yetkisi verebileceğinı; bu yetkinin de bir "yetkiyasası"
ile verilebilecegini yazıyor.
Yazıyor mu? Yazıyor.
Ne diyor?
— Vfeöf/ kartunu, çıkanlacak kanun hükmünde karamame-
nin, amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve sü-
resi içinde birden fazla karamame çıkanlıp çıkarılmayacağı-
nı göstehr...
Böyle diyor mu? Demiyor mu?
Diyor..
Yürürlükteki KHK'lar böyle bir "yetfc/yasas/"nadayam-
yor mu?
Dayanmıyor.
Soracaksınız tabii:
— Peki neye dayanıyor?
Olağanüstü Hal Yasası'nın 4. maddesine. Bu maddede
kararnamelerin kapsamı, ilkeleri, tanınan yetkinin süresi,
bu süre içinde kaç kararname çıkarılacağı yazılmış değil-
dir. Bu nedenle KHK'lar anayasal dayanaktan yoksundur-
lar.
Bu bir...
İkincisi şu:
Hükümetler, yasalar çerçevesinde görev yaparlar. Bu yet-
kiler, yasalarla belirienir. Yasalarla sınırları ve kullanma bi-
çımleri belirlenen yetkiler aşılırsa buna hukukta "yetki aşımı"
adı verilir.
Anayasanın 121. maddesi hükümetlere olağanüstü hal
ile ilgili KHK çıkarma yetkisi veriyor. Veriyor, ama bu yetki-
yi, Olağanüstü Hal Bökjesi içinde kullanılmak üzere veri-
yor. Bu yetkiyi, bütün yurtta olağanüstü hal varmış gibi kul-
lanmak bir "yetki aşımı" örneği oluyor.
Hükümet, anayasaya uygun bir "yetki yasası"na dayan-
maksızın KHK'lar çıkarmış, üstelik bu yetkiyi bütün Türki-
ye'de olağanüstü hal ilan edilmişçesine genişletmiştir.
91. maddeyi okuduk mu? Okuduk.
Şimdi gelelim 121. maddeye...
Ne diyor bu 121. madde?
Diyor ki:
—. .Temel hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlanacağı veya na-
sıl durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne su-
rette alınacağı, kamu hizmeti görevlerine ne gibi yetkiler ve-
rileceği, görevlilerin durumiarında ne gibi degişiklikler yapı-
lacağı ve olağanüstü yönetim usulleri Olağanüstü Hal Ka-
nunu'nda gösterilir.
Anayasa böyle yazmış mı? Yazmış.
O halde bu gibi yetkilerin hepsinin de yürürlükteki Ola-
ğanüstü Hal Yasası'nda yer alması gerekir.
Bu yetkiler yasada yer alıyor mu? Hayır almıyor. Hükü-
met "ilave tedbirler" adıyla KHK getiriyor. Bu KHK ileride
Olağanüstü Hal Yasası'ndan ayrı bir yasaya dönüşecek, o
zaman ortaya iki tane Olağanüstü Hal Yasası çıkacak.
Anayasa, olağanüstü hal ile ilgili hangı yetkilerin Olağa-
nüstü Hal Yasası ile düzenleneceğini tek tek yazmıştır. Ana-
yasada tek tek yazılan bu yetkilerin Olağanüstü Hal Yasası
dışında ayrı kararnamelerle düzenlenmesi de anayasa ile
bağdaşmaz.
121. madde hem olağanüstü hal ılanının hem de "olağa-
nüstü halin gerekli kıldığı" koşullarda çıkanlacak kararna-
melerin "aynı gün" TBMM'nin "onayına sunulacağım" ya-
zıyor.
TBMM'nin "onayına sunmak" başkanlığa "bilgi vermek"
ve öteki kararnamelerle birlikte bu tür KHK'ları görüşecek-
leri gün için sıraya sokmak anlamına da gelmez.
Peki ne anlama gelir?
Tıpkı olağanüstü hal ilanı gibi TBMM'nin oylaması anla-
mına gelir.
Emir yüksek yerden geldi; anayasayı okuyalım, okuya-
lım arkadaşlar...
Haberal başkanlığında bir ekip
Antalya'ya giderek böbreği alıp
Ankara'ya getirmişlerdi.
öte yandan Dereköy'de İlker
Zengin'in annesi Sultan Zengin
olayın şokundan hâlâ kendini
kurtaramadı. Oğlunun organları-
nın başka hayatlar kurtarması
kendisine önerildiğinde "Çocuğu-
mu parçalatmam" diye haykırmış,
ancak iki büyükbaba, Raşit Zen-
gin ve Veli Derin araya girerek
"Çocuğumuzun bir parçasımn ya-
şamasıyla biz onu sağ olarak
biliriz" demişlerdi. Sultan Zengin
teselliye gelen köylülerin arasında
ayakta duramıyordu. Kendisini zi-
yaret eden Cumhuriyet muhabiri-
ne ağlamaklı mınldanıyordu: "Pa-
ralar göndersek, alıp da yeseydin.
Cebinden beş çağla çıkmış. Hep-
si o_."
Bu arada İlker Zengin'in diğer
böbreği de 26 yaşındaki Nur Te-
miz Yavuz'a, Prof. Şükrü Akdağ
ve Doç. Dr. Mustafa Akaydın'ın
yaptıklan başanlı ameliyatla nak-
ledildi. Nur Temiz Yavuz'un iki
böbreğinin de çalışmadığı ve altı
aydır böbrek beklediği belirtildi.
SHP'den ihraç edilenler
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
(Baftarafı 2. Sayfada)
başına geçse gemiyi batmaktan kurtarır mı? Yoksa kendi de mi
batar o kurtarmayı yaparken? Pek kurtarılacak hali yok ANAP1
ın! İyice batağa oturmuş. Bay TÖ kendini kurtardı, Çankaya'ya
kapağı attı. Şimdi bütün işi gücü kendini halka alıştırmak! "Sa-
na alışamadık, alışamıyoruz" diyenlere blucinle, tişörtle yakın
olacağını sanıyor, bağrı açık cumhurbaşkanlığının örneğini ve-
riyor! Veriyor ya, önünde ardında iri kıyım sekiz on koruyucu ile
birlikte! TFTT "halkla birlikte yürüdü" diyor ya bakmaym, o halk
dedikleri, dört yanını sarmış koruyucu ordusu!..
12 Eylül öncesine ait bir an! Cumhurbaşkanlığına aday olması
beklenenlerden biri de Turan Güneş idi. Şöyle dermiş yarı şaka
yarı ciddi: "Cumhurbaşkam olunca çıkarım Çankaya Meydanı-
na, alırım simitçiden bir simit, yiye yiye inerim yokuştan aşağı.
Halkla birlikte konuşa dertleşe. O zaman askerler ihtilal yapsın-
lar da göreyim."
Kimler geldi kimler geçti! Turan Güneş yok, Turan Feyzioğlu
yok, Hasan Işık yok, Mustafa Üstündağ yok, 1970'lerin nice ün-
lü politikacısı yok. Yasamda olanlann çoğu da ortada yok. Bay
Evren'in meydanlarda bağıra bağıra söyledikleri, istedikleri ol-
du. "Yeni polıtikacılar çıksın, eskileri bırakın, unutun" gibi söz-
leri kulaklarımızda... İşte yeniler çıktı, Özallar, Akbulutlar. Gü-
zeller, Keçecilerler, Tasarlar... Hepsi yeninin yenisi! Ama kafala-
rı, anlayışları. tutumları eskinin eskisi!..
Geçen akşam TV'de izledim. Bay TÖ ile eşi Antalya dinlen-
cesinden Ankara'ya dönüyorlar. Karşılayıcılar dizi dizi. çoğu el
öpmek telaşında. Bu arada ne görsem, Bay Keçeciler, koskoca
Devlet Bakanı, Bavan SÖ'nün elini öpüp başına koymaz mı? Ba-
yan SÖ kaç yaşında, Bay Keçeciler kaç yaşında? İnsan öpse öpse
anasının elini öpüp başına koyar! Bayan SÖ, iyi ki alınmıyor onun
bunun anası yaşında sayılmaktanL
El öpüp başlarına koyanlar adına utanç duyuyorum, daha dog-
rusu bir iğrenme, birtiksinme... Nerden çıktı bu el öpme, öptür-
me? Koskoca milletvekilleri, bakanlar, il başkanları Bay TÖ'nün
elini öpüp başlarına koymuyorlar mı bu adamların gerçek nite-
likleri daha çok ortaya çıkıveriyor! Padişah mı bu Bay TÖ? Ne-
dir, kimdir? Üst üste seçim yitiren, ülkede yüzde on dolayların-
da halk desteğine ancak sahip bir partinin kurucusu, "takunya-
lı kardeşler" diye ün salmış biraderlerin büyüğü? Şu anda Çan-
kaya konuğu... El öptürmeyi ne kadar çok seviyor! Bu davranı-
şının ne kadar yakışıksız, ne kadar arabesk olduğunu nasıl an-
lamıyor?
Mayısın puslu bir öğle saatinin izlenimleri bunlar. Yağmur yağdı
yağacak. Ams yağmıyor. Nurettin Sözen'i zor duruma düşürmek
istercesıne doğa suskun, küskün! "Bu yağmur, bu yağmur bu
kıldan ince • Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur "lara özlem
çekiyoruz. Yağsa yağsa ahmak ıslatan düşüyor tepemize. Siz
ancak buna layıksınız dercesine! Barajlarda su düzeyi bir türlü
yükselmiyor. Ahmak ıslatanlardan da bir yarar gelmiyor. işin içi-
ne "ahmak"lık girdi mi neden yarar gelsin?
Güller açtı mı bir yerlerde? Doğanın güllerinden çok bilinç gül-
lerini açtırmalıyız. Kendi elimizle, kendi gücümüzle...
Inönü'nün çağrısma tepki
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — SHP'den istifa yoluyla ay-
rılan bağımsız Ankara Milletve-
kili Tevfik Kocak'ın SHP Genel
Başkanı Erdal Inönü'nün Güney-
doğu gezisindeki "İhraç edilen ve
aynlan arkadaşlar parti progra-
mına bağlı olduklannı söylerler-
se, dönmelerine en çok ben
sevinirim" sözlerini "çok ciddi"
bularak değerlendirdiği öğrenıldi.
Kocak'ın SHP'deki konuya
ilişkin gelişmeleri değerlendirdiği,
bu nedenle konuya ilişkin olarak
önümüzdeki günlerde toplanacak
parti meclisinden çıkacak kararı
beklediği bildiriliyor. Koçak bu
amaçla "Yeni Oluşumcular" için-
de yer almaktan vazgeçti.
Öte yandan lstanbul Milletve-
killeri Mehmet Ali Eren ve tsma-
il Hakkı Önal çağrıyı "ret" egi-
limlerini ortaya koyarlarken, Iz-
mir Milletvekili Kemal Anadol,
"Ben istifa elthn, beni
UgUendirmiyor" dedi. Diyarbakır
Milletvekili Salih Sümer, "Inö-
nü'nün göriişü önemli değil, Ge-
nel Sekreter Deniz Baykal BC
diyor" diye sordu. Sümer, ihraç
edilmeden önce lnönü ile görüş-
tüğünü ve kendisine "ihraç ceza-
sı verilecek" dediğini anınuattık-
tan sonra şöyle konuştu:
"Böyle demesine rağmen ihraç
cezası çıktı. Demek ki Sayın Inö-
nü'nün parti içinde sözü geçmi-
yor. Parti içinde sözü geçen kişi
Sayın Baykal'dır. Dolayısıyla
onun görüşü daha önemli."
SHP'den istifa yoluyla aynlan
tstanbul Milletvekili Abdullah
Baştürk ise "Değerlendireceğiz"
derken istifayla aynlan bazı mil-
letvekillerinin "daha ciddi bir
değeriendirmeye" girdikleri bildi-
riliyor. SHP'nin doğu, insan hak-
ları ve bağımsızlarca eleştirilen
bazı temel politikalarında son
"Güneydoğu gezisinde" olduğu
gibi "yeni çıkıslar olmasının" bu
milletvekillerini "daha ciddi de-
ğerlendirmeler yapmaya illiği"
öne sürülüyor.