Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 30 NİSAN 1990
Ağırlaşan Soranlara
Akıleı Çözünı
Ne yazık ki yaklaşık 30 yıldır, çeşitli uyarılara karşın, iktidarlarca bazen
büinçli, bazen de bilinçsiz ya da iyi niyetle alınan "idare-i maslahatçı", yanlış
ve sakıncah kararlar, izlenen politikalar, bugünkü üzücü görüntüye
ulaştırmıştır Türkiye Cumhuriyeti'ni.
Prof. Dr. KEMAL ÖNEN İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi
Ülkemizin 1990'lar başındaki sorunlannı vegöster-
diği belirtileri tahlil eden cumhuriyetdevrine bağlı ve
güveıüi herkes, sosyal-siyasal ağırlaşan bir sıkıntının
işaretlerini saptar. L'lusal Kurtuluş Savaşı'nın sonu-
cu ve urunü olan "laik cumhuriyetçi" rejimin tehdit
ve tehlikelere hedef olduğu açıktır. Böluculuk gayret-
leri ile bugünkücoğrafyamıza yonelik duşünsel ve ey-
lemsel saldınlar, bir etnik grubun sozde soy kınm adı
altında, çeşitli dünya ulkelerinde çıkardığı yaygaralar;
bazı koraşu ulkelerde Turk azınlığa yonelik baskılar,
Kıbns konusundaki oyunlar, yabancı ulkelerde üslen-
miş bazı kişi ve kuruiuşların memleketimizin sıyasal-
sosyal düzenine ve Atatürk'e yonelik iftira ve yıkrna
kampanyaları ve nihayet yıllardır, din duygularını ve
inanca saygınhğı kalkan gibi kullanarak yapılagel-
mekte olan şerıat duzenini tesise yonelik plan ve gay-
retler artık su yüzundedir. Yaklaşık 150 yıllık maddi
ve fıkri bir hazırlık dönemınin en verimli aşaması ola-
rak gerçekleştırilen Turk devrimine ve onun eşsiz li-
deri Mustafa Kemal'e vaki saldırıların yoğunlaşma-
sı ile bu şeriat özlemi belirtilerinin paralel gidişi bir
rastlanü değildir. Dine karşı (anti-religieu) gibi tak-
dim ve sıyası yapısının dine karşı değıl, fakat anti-
clerical olduğuaçıktır. Laik düşünce vesahıplerinin
dine ve dindara saygıh olduklan belli iken, bölücü, ül-
kev i dağıtmaya ve destabilize etmeye yonelik girişim-
lerin bir kısmının temehnde de bu şeriatçı düşunce ve
tutkulara dayalı ya da bunları kullanan çeşitli ideolo-
jik kışkırtıcı güçlerin bulunduğundan kuşku edilme-
melidir.
Ozellikle son 10 yılda hem bölücülük ve hern de
fanatık-dogmatik dincı akım ve uğraşıların bu denli
yoğunlaşması, bazı konulara nasıl yanlış teşhis konu-
lup sözde tedav i uygulamaları getirildiğıni gun ışığı-
na çıkanyor. Bu arada, bir zamanlar beyanlarda, nu-
tuklarda ileri sürulduğu gibi ulkedeki karrnaşanın ne-
deninin universiteler olraadığı ve bubakımdan alınan
önlemler ve yasal duzenlenıelerin gereksizliği, yanlış-
ları bir kez daha ortava çıkıyor.
Çağa yakışmayan yobaz
Ne yazık ki yaklaşık 30yıldır, çeşitli uyanlara kar-
şın iktidarlarca bazen bilinçh bazen de bilinçsiz ya da
iyi niyetlealınan "idare-ı maslahatçı", yanlış ve sakın-
calı kararlar, izlenen politikalar, bugunku uzücu gö-
rüntüye ulaştırmıştır Turkıye Cumhuriyetı'ni. Halen
de bu "raüsamahalı" ya da idare-i maslahatçı politi-
kalar surmektedir. Saltanat donemı adeta özlemsel,
(nostaljik) bir hava içinde bazı yayın organlannda,
TRT'devehattaresmı daırelerde, eğitim kurumlann-
da bov gostermektedir. Dinsel eğitim ve öğretimin, ge-
reksinim ve hedefleri aştığı me>'dandadır. Bugun ar-
tık laıkliğin, jüridik bir konu olarak tartışılması, sa-
vunulması ve oğretilmesı aşaması geride kalmıştır. Ni-
tekim bazı dinci çevreler de laikliği kendilerine gore
yorumlamaktadırlar. Şu halde sorun yalmzca laik ve
demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin gereklilik've
çağdaşlığının izahı değıl, fakat ulkenin bütünlüğüne
ve şeriata yonelik plan ve girişimlere karşırejiminsa-
vunulması halini almıştır. Yalnızca laıkliğin ızahı;
"şeriat" duzenini ihya gayretlenni önleme ya da ber-
taraf etme yolu olmaktan çıkıyor.
Kimse Turkiye'de Muslumanın inancına, ibadeti-
ne, orucuna, namazına karışmazken ve boylece dinin
en geniş ve çağdaş olçulerdevarhğı ortada ve belli iken,
ille de "şeriat" diye tuturma, basıtçe dinsel ve moral
hedefli bir yaklaşım sayılamaz. Maksatlıdır bu tutum.
Tarıh, öğretici bir sosyal laboratuvar gibidır. Dik-
katle vedüşünülerek incelenmelidir. BizTurkler, şe-
riat ve saltanata bağlı dönemleri yuzyıllar boyunca de-
nedik, çeşitli acı sonuçlarını ve koca bir imparatorlu-
ğunyıkılışınıgorduk. Tannyainanç, tslamabağhhk
ya da saygı yanında; ancak, "aydınlanmanın idraki
içinde" bilimsel, duşünsel ve teknik gelişmelerle
uyumlu olarak varlığımızı sürdürebilıriz. Tersi du-
rumda ulkeyi bölmeye yonelik baskılara dayanma gu-
cümuz de zaafa uğrar. 21. yüzyıla girerken fanatik dü-
şunceye ve yorumlara mı itıbar edeceğiz? Esasen Is-
lam dini zamana ve değişen koşullara gore gelişmelere
ve yorumlara kapah değildir (1)- Şair vedüşünur Mu-
hammed Ikbal'in dediği gibi:
"Islam, kendi zatında kusursuzdur. Eğer kusuru
varsa, o bizim Müslümanlığımızdandır;' (2)
İslamabelkideençok zarar, "aşın formalizm" ve
"dogmatizm"den gelmektedir. tslam dininin ruhu; in-
sanlığa korku değil, müjde-sevinç mesajı vermesidir.
Islam tarihinde; siyasi ve sosyal iktidar kavgalarıru
"itikat" kavgası gibi görme veya gösterme aüşkanh-
ğının Hz. Ali'yi dahi "kâfir" ilan etmeye kadar var-
dığı unutulmamalıdır. Bizzat Islamın Peygamberi:
"Ben mekârim-i ahlak-ı ikmâl için görderildim" de-
miyor mu?
Her ulus ve toplumun din ve diyaneti algılamasın-
da bazı özellikler bulunur. Bu, ulusumuz ve Müslü-
manlık için de geçerlidir.
Sonuç
Pek çok aydınla birlikte Haluk Clman'ın da haklı
olarak söylediği gibi "Sorunlara Atatürk milliyetçiliği
ve aydınlanma zihniyeti içerisinde yaklaşmak yerine,
birlik ve butunlüğün muhafazasının çözümünü din-
ci akımlarda aramak büyük yanılgjdır." Turk devri-
mini yörüngevehedeflerinden saptırmayayönelik ve
toplumdaki gelişme bilincini körletebilecek girişimler
hangi kesime ve kime aıt olursa olsun, ancak aydın-
lanma yetersizliğinin ve düşünce bakımından çağın
gerisinde kalmanın göstergesidir.
Kafamızı kumagömmekyadasaplantılaraginnek
yerine; akla, bilime gönul vermek ve dünyanın gerçek-
lerine alışmak, uyum sağlamak tek çıkar yoldur. Bu,
böylebiline...
(1) tslam Düşuncesme Gırç. H Ziya Ülken, Ist. 1954.
(2) "tslam bezâı-ı hud ne dâred eybî/ffer eyb kı dând v
muselmânı-ı mast"
EVET/HAYIR
OKTAYAKBAL
Yarın 1 Mayıs...
1977 yılı 1 Mayıs'ı sabahı çıkan bazı gazetelerde 'bazı' yazar-
lar "Bugün insanlar ölecek, arabalar yakılacak, korkunç olaylar
yaşanacak" türünden yazılar yazmışlardı. Her şeyi önceden bi-
liyorlarmış ya da olacakları onlara, birilerı haber vermış gibi! Ni-
tekim 1 Mayıs 1977 günü Taksim alanı kanlara boyandı.
1 Mayıs 1990'dayız şimdı. Yarın neler olacak? Bildiğıniz gibi
1 Mayıs 'yasal bir bayram' olmaktan çıkarıldı. Atatürk'ün yaptık-
larının tümünü bozan, ortadan kaldıran birkaç güçlü kışı, 1 Ma-
yıs Bahar Bayramı'nı Türk ulusuna, Türk emekçisine çok gör-
dü. 27 Mayıs bayramını da yok etmek gereğinı duydular Hatta
23 Nisan'ı bile kaldırıyorlardı, ama TBMM'nin açılış gününü bay-
ram olmaktan çıkarmaya guçleri yetmedı Öyle ya ne demek 'ulus
egemenliğı'? 12 Eylulcülerın her dedığı anayasa değıl mıydı? 23
Nisan'ı da yasallıktan çıkardılar mı amaçlarına tam varacaklar-
dı, varamadılar!
Pek çok önemlı olayın içinde yaşamaktayız. Hangi bırinden
söz etmelı, insan şaşırıyor! Günde iki uç yazı yayımlamak ola-
nağı olsa yetmez dertlerı, sorunları gözler önüne sermeye'
TBMM'den geçmeyen yasa hükmündekı kararnamelerle zorbaca
uygulamalar bir yanda, basına, gazetecılere, yazarlara getirilen
ağır uygulamalar öte yanda, ülkenın sansürlerle sürgünlerie yö-
netilmeye kalkışılması, halka dayanmayan bir iktidann ille de yö-
netvmı elinde tutmak hırsı, daha neler neler!..
Ama en anlamlısı. Marmaris'teki köşkünde yaşayan Bay Ke-
nan Evren'e 'Barış ve Atatürk Ödülü'nün verilmesidir... Barış ve
Atatürk Ödülü!. Atatürk devrimine, yurt ve dünya barışına katkı-
ları bulunmuş insanlara verilecegi söylenen bu ödül daha ilk yılda
"çikmaza girmemiş mıydı' Bir savas örgütü olan NATO Genel Sek-
reteri'ne, Atatürk ve Barış Ödülü verilmesi garip bir iş değıl mıy-
di? Şimdiki seçim ise daha garip! Atatürk'ün bütün başardıkla-
rını, bütün yarattıklarını, kurduklarını birkaç yıl içinde tepetak-
lak eden, CHP'yi, TDK'yı, TTK'yı kapattıran; Atatürkçğdüşün-
cenin yüzde yüz tersi işleri başlatıp sürdüren; laiklik ilkesini yoz-
laŞtıran bir kişi değil midir Bay Evren? Atatürkçûlûk alanındakı
'başanları' bu kadar* Ya 'banşçılığı'?.. Sanırım bu da Barış Der-
neği'nı kapattırıp üyelerınin üç yıl tutuklu kalmalarına yol açan
davayı açtırması, meydanlarda bu derneği ve üyelerini en ağır
suçlamalarla küçük düşürmeye çalışmasının armağanı!
"Atatürk Uluslararası Barış Ödülu"nü saptayanlar, üyeleri kım-
lerdir? 1989 yılında AKDTYK tarafından bastırılan kitapta belir-
tildiğine göre şu kişilerden oluşuyor bu ödül kurulu:
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ya da ve-
kili, Tanıtma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Kültür Bakanı, Milli Gü-
venlik Kurulu Genel Sekreteri, Yüksekoğrenim Kurumu Başka-
nı, Prof. Dr. Reşat Kaynar, Prof. Dr. Hamza Eroğlu, Prof. Dr. Şükrü
Elçin, Prof. Dr. Yüksel Ülken... Bunlara, cumhurbaşkanınca se-
çilen üç kişi daha ekleniyor: Mesut Yılmaz, Prof. Dr. Utkan Ko-
catürk, Prof. Dr Suat Sinaoğlu, Kasım GCılek...
1989 yılında yayımlanan kitapta yer alan bu bılgilere göre 1990
Atatürk ve Barış ödulü'nü Bay Kenan Evren'e veren kişiler işte
bunlar..
Yarın 1 Mayıs
ilkyazın bu güzel gününde kimse bayram yapamayacak. Kır-
lara, sokaklara, tepelere, deniz kıyılarına toplu olarak gideme-
yecek, "Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın emekçiler, yaşasın gerçek öz-
gürlükler, yere batsın haksızlıklar, yok olsun zorbalar" diyeme-
yecek
1
Her yerde kolluk güçlerl, gözaltına alınacak insan araya-
cak, çünkü: Alışamıyoruz' diyenler, 'Kutlu Sargın'a özgürlük' di-
yenler, 'Emekçıyız, haklıyız, haklarımızı söke söke alırız' inan-
cında olanlar sert önlemlerle dize getirilmeye çalışılacak .
1 Mayıs emeğin bayramıdır. Türk halkı Atatürk'ün dediği gibi
'Yoksul bir halktır', emeğı ile geçinen bir insan topluluğudur. Yıl-
da bir gün olsun eğlenmek, dinlenmek, özlemlerini özgürce dı-
le getirmek bu halkın vazgeçemeyeceği bir haktır. 1 Mayıs'ı, 27
Mayıs'ı, hatta 23 Nisan'ı ulusal bayram olmaktan çıkaranlar, hatta
23 Nisan'ı bile tarihten silmeye çalışanlar, halktan uzak köşele-
rinde mutlu bir yaşam sürüyorlar mı dersiniz? Yoksa yanılgıdan
yanılgıya düşerek ülkeyi 12 Eylül'den beter hale getırdiklerinı bı-
razcık anlıyorlar mı?
1 Mayıs bayramı tüm emekçilere kutlu olsun. O güzel özgür-
lük günlerınin müjdesıni hep birlikte duyarak...
VEFAT
Merhum Ord.Prof. Sadri Maksudi Arsal ile
merhume Kâmile Arsal'ın kızı, emekli elçi Adile
Ayda'nın kardeşi, Gönül Pultar ve Giılnur
Üçok'un teyzeleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi profesörlerinden merhum Vahit
Turhan'ın eşi, merhum Tuğrul Teksel ile Marmara
Üniversitesi öğretim üyelerinden Ali Vahit
Turhan'ın sevgili anneleri, İstanbul Üniversitesi
emekli okutmanlanndan
NAÎLE TURHAN
27 Nisan 1990 Cuma gunü vefat etmiştir. Cenazesi
1 Mayıs Salı günü (Yarın) Şişli Camii'nde
kılınacak öğle namazım takiben Zincirlikuyu
Mezarlığı'na defnedilecektir. Allah rahmet eylesin.
OĞLU:ALİ VAHİT TURHAN
SAMI BAYRAKTAR
Bın kez budadılar körpe dallarımızı
Bin kez kırdılar ı
Yıne çıçekteyız, işte yine meyvedeyiz.
(1962-304.1980) YAŞIYOR YAŞATACAGIZ!
Ragıp Bayraktar, Seyhun Çelık, Şener Demırbağ
Tepkisiz Bir Toplıım
Günümüzdeki bu tür eğitim, ortaya ancak üstlerinin baskısına
boyun eğip tepki göstermeyen, altındakini ezen, demokrasinin
getirdiği kuralları öğrenemediği, bilmediği için kurallara uyana
kızan, saldırgan, ereştirilerini yalnızca dedikoduyla yapan
kişilerin oluşturduğu bir toplum çıkarır.
Dr. AYSELİ USLUATA Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Gör.
Yalnızca eğitjmı değil, ulusal gelişmeye kat-
kısı da bulunan tum çabaları yonlendiren ça-
lışmalarıyla unlenmiş Brezılyalı eğitimci ya-
zar Paulo Freire, eğitimde kişilerin kendile-
rini tanımlamalarırun, çevrelerine eleştirici bir
gozle bakmalannın amaçlanması gereğini vur-
gulamaktadır. Bugun ulkemizde uygulanan
eğitim duzeni ise kişilerin kendilerini tanıma-
malarını. ustelik de içten içe aşağı gormeleri-
ni sağlamaya yoneliktir. Eleştirmeksizin, ken-
di deneyım suzgecinden geçirmeksizin, her şe-
vı kabullenmeye yonlendirilen, yasal hakla-
rını kullanmasını oğrenemeyen, demokratik
toplumda yaşamanın, var olmamn gerekleri-
nı bilmeyen kişiler yetiştirilmektedir. Kısacası,
tepkisiz bir toplum oluşturulmaktadır.
Bir yuksekoğretim kurumundan, tum öğ-
rencılerı üstlendiği iki dersten de yıl sonu sı-
navında başarısız kılan bir öğretim üyesine
karşı oğrenciler ve bu öğrencilerin aileleri, ye-
terince bıi>ük bir topluluk oluşturmalanna
karşın, tepkisiz kalabilmekte, durumu sessizce
kabullenmektedirler. Bu sessizlik, bu tepki-
sizlik, bu kabulleniş temelde iki nedene da-
yandırılabilir.
Birıncisi geçmiştekı olumsuz örneklerin on-
ları "ne yapsan hiçbir şey değişmiyor"a inan-
dırmasıdır. İtıraz etmenin, neden sormanın
sonucsuz kaldığını sergileyen örnekler oldukça
çoktur. Durumu kabullenmeyerek yasal yol-
ları deneyen bir kişi kendilerine yonetmelik-
lerın tanıdığı hakkı kullanmak uzere itiraz di-
lekçesi yazarak ust makama başvurur, dilek-
çe öğretim elemanına ulaşır ve not değişmek-
sizin bir kez daha bildirir. ttiraz etmekte di-
renilirse, üniversitenin en üst makamına bir
dilekçe daha verilir. Dilekçe işleme konulur,
kurul toplanır, jun bolümün otekı elemanla-
rı arasında saptanır, oteki öğretim elemanla-
rıyla bir araya gelir ve verılen not onaylanır.
Tum bu işlemler birkaç aylık bir zamanı kap-
sar ve yeni ders yılı başlar. Öğrend yasal hak-
lannı kullanma>ı surdururse maddı ve manevi
gücu ve desteği varsa devletın mahkemeleri-
ne başvurabilir, aradan bir yılı aşkın bir za-
man geçtikten sonra büyuk bir olasılıkla
olumlu bir yanıt alınır, ama artık çok geç ol-
muştur, çunku gençlerin kendilerine yeni yol-
lar çizmeleri gerekmiştir. İşte yuksekoğretim
kurumunda yasal hak aramanın kısa bir öy-
küsüdur bu. Tum bu olumsuz, zaman vitimi,
boşuna çaba harcama, sivrilme ve goze bat-
ma turünde sakıncalan içeren örnekler, kuş-
kusuz kişileri tepkisizliğe iten engelleyici et-
kenlerdır. Kişiler de böylece sessizliği, tepki-
sizliği yeğlemeye zorlanırlar.
Kişileri tepkisizliğe, kabullenişe iten ikinci
neden, kendilerine olan özguvenlerinı yitirt-
meye, aptallaştırmaya yonelik tutum ve ey-
lemlerdir. Burada yıne eğitimimizden bir yuk-
sekoğretim kurumunun çok başarısız sonuç-
lar veren bir uygulamalı bilim dersinden ör-
nek verilebilir. Bir ara sınavından çıkan üni-
versiteye yeni başlamış gençlerin şaşkın ba-
kışları, sınav sonuçları uzerine anlamsız ko-
nuşmaları, problemleri çözemeyişjerinin
nedenıni bilemeyişleri, umarsızlıkları, sınavı
ıncelemeye değer yapıyordu. Nitekim, ince-
lendiğinde sınav sorularının birisinin yanlış ol-
duğu (kitaptan çekilirken yapılan bir yanlış-
lık) ve son sınıf öğrencilerinin bile yanlış so-
ru çıkanlmasına karşı verilen zaman sının
içinde sorulan yanıtlayamadıkları saptanmış-
tı. Eğitim kurumlarının değerlendirme yön-
temleri, çözümleri olanaksız sorularla genç-
lerin özguvenlerini yitirmelerini, kendilerini
ışağı görmelerini sağlamaktadır. Bu tür ha-
zırlanan sınavların temelinde medrese döne-
minden kalma değerlendirme, 100'ün kulla-
ra verilemeyeceğı, gençlenn ancak 70'lere ula-
şabileceği görüşu yatmaktadır. Bu tür bir eği-
tim düzenınde gençler uçkâğıtçılıkla, kopya
çekerek, öğretim elemanına yalvararak, so-
ru bulmaya çalışarak kendisini kurtarmaya
yönelecek, demokratik yollardan hakkım, bu
hakkın ne olduğunu, kendisinin ne olduğu-
nu bilmediği için aramayacaktır.
Günümüzdeki bu tür eğitim, ortaya ancak
üstlerinin baskısına boyun eğip tepki göster-
meyen, altındakini ezen, demokrasinin getir-
diği kuralları öğrenemediği, bilmediği için ku-
rallara uyana kızan, saldırgan, eleştirilerini
yalnızca dedikoduyla yapan kişilerin oluştur-
duğu bir toplum çıkarır.
Sonuç
Demokrasi kurallarinı bilmeleri gereken
eğitimin en üst düzeyine ulaşmış kişiler bile
bugün hak aramanın, haksızlığa karşı çıkma-
nın kişisel çıkarlarını engelleyeceği kaygısı ya
da sonuç alınamayacağı önyargısı içinde de-
mokratik yollarla tepki göstermemeyi yeğle-
yip, dedikoduyla yetinmektedirler. Işyerlerin-
dekı haksız uygulamalar, yollarda açık bıra-
kılmış çukurlar, kesilen ağaçlar, kuyrukta sı-
rasını beklemek istemeyip aradan giren kişi-
ler, fiş vermeyen satıcılar, kırmızı ışıkta ge-
?en araçlar karşısında sessizliği seçen kişiler
saygınhkiarını nasıl koruyabilir, sürüden na-
sıl aynlabilir, daha iyiyi nasıl hakedebilirler?
Oysa demokratik bir toplumda yaşamanın ko-
julu iyiye de kötüye de güzeie de çirkine de
(olumlu olumsuz) tepki göstermektir, ses ver-
mektir.
Bu ay Vizyon^a Vizyon'un Mayıs sayısında:
Meriç Sümen gece için giyindi.
Ankara'da Perestroyka rüzgarı
esti.
İshak Alaton,
"Mimarlık içimde uktedir." dedi.
Çiçekii giysiler kumsalda
dansetti.
Yaz çeşit çeşit gözlükler taktı.
Ali Oarmar,
"Bir Portre"ye konuk oldu.
Kravatlara benekler kondu.
Renk renk takılar takıldı.
Ressam Ender Güzey anlattı.
Oscar ödüllü filmlerin
ithalatçıları konuştu.
"Fendi Casa"
ürünleri Türkiye'ye geldi.
Figen Mirel'in
Nişantaşı'ndaki evi gezildi.
İlkyaz güneşinde bir
Pazar kahvaltısı yapıldı.
Çetin Altan, Nezih Demirkent,
Altan Öymen, Turhan Selçuk,
Uğur Mumcu, Nadir Nadi,
Güneri Civaoğlu,
Vasfiye Özkoçak gazetecilikte
ilk giinlerini hatırladılar.
Semih Günver
içinden geldiği gibi yazdı.
Azlz Nesin bir öykü yazdı.
İşte bunlar çok moda oldu,
Sanat ve Moda dönyasından
haberier ve istanbul Rehberi ile
günler ısındı.
OKVRLARA...
OKAYCONK\SIN
44,40,11
T atil yörelerinde dikkat çekıci bir görüntü hiç
değişmiyor: Deniz kıyısında ya da havuz kenarında
uzanmış, güneşlenen ya da bir kahvehanede oturmuş
dinlenen her yabancı turist bir şeyler okuyor: Kiminin
elinde son günlerin çok satan bir romanı, kiminde
daha ağırlıklı bir kitap, kiminde bir dergi, ama
neredeyse tümü orada yatarken bir şey okuyorlar.
Birkaç gün gecikmeyle oralara ulaşan Avrupa
gazeteleri de ellerinde.. Ve onlarla yan yana
kumsallarda, havuz başlannda yatan, kahvehanelerde
oturan yerli turistlerden ellerinde kitap ya da gazete
bulunanları ise epeyce aramak gerek. Onlar, kendi
dillerindeki gazetelerin satıldığı az sayıda bayii arıyor,
buluyor, gazetelerini, dergilerini alıyorlar; ülkelerinden
çok uzakta geçirecekleri birkaç günlük tatil için
yanlanna kitap almayı ihmal etmiyorlar; onlar,
meslekleri, yaşları, toplumsal konumları birbirlerinden
çok değişik olsa da ellerinde bir kitap mutlaka oluyor..
Türkler ise, tatildeler ya, kafalarını yormamak için
gazete ya da kitap okumuyorlar, kitap okuyan turistleri
seyretmekle yetiniyorlar..
•
Yunus Nadi Ödulleri 44 yaşında. Bu yıl ilk kez 11 ayrı
dalda 18 bölümde verilecek olan Yunus Nadi Ödulleri
aday sayısı içjn "rekor" sözcüğü bile az: 2.089 kişi,
9.680 yapıt. Önce dökümünü aktaralım: 23 öykü :
kitabı, 422 yayımlanmamış öykü, 16 roman, 46
yayımlanmamış roman, 43 şiir kitabı, 8.037 şiir, 18
yayımlanmış röportaj, 46 özgün röportaj, 34 afiş, 15
yayımlanmış fotoğraf, 312 yayımlanmamış fotoğraf, 31
yayımlanmış karikatür, 448 yayımlanmamış karikatür, 3
uzun metrajlı film, 22 kısa metraflı film, 74 senaryo, 20
yayımlanmış araştırma, 70 yayımlanmamış araştırma...
43 yıldır Türk düşünce ve sanat dünyasına önemli
kazançlar sağlayan Yunus Nadi (Mülleri 44. yılında
çok değişik sanat dallarına açılarak işlevini vurgulamış
oluyor. Seçici kurullann işinin güç olacağını söylemeye
gerek yok; onların toplantıları 8 mayısta başlıyor, ay
boyunca sürecek. '<
•
En klasik deyişle: Dile kolay, 40 yıl! Müşerref
Hekimoğlu, bu akşam gazetecilikte 40 yıla ulaşmasının
zevkini dostlarıyla birlikte, müzik ve resmin yüceltici
duygulanyla süslenmiş bir toplantıyla kutluyor. •
Habercilik ve yazarlığın zevkli ve mücadelecı, başarılı
ve yıpratıcı ortamında 40 yıl kesintisız yaşamanın
güçlüğü değil Müşerref Hekimoğlu'nun gelecek
kuşaklara aktardığı, görev ve sorumluluk duygusu:
"Gazetecinin yılgınlığa, isteksizliğe kapılmaya hakkı
yok. Çünku bu işi halkı adına yapıyor. Yılgınlığa
kapıldığı anda iş değiştirmelidir. Bu ış. sevgisiz,
gönülsüz yapılamaz. Ben Türkiye 'yi de Türk [
gazetecilıgini de aydınlık günlerin beklediğine
inanıyorum. Bu içimdeki inanç, gazetecilik heyecanını
her sabah yeniden tutuşturuyor.."
*
İşinı hep sevgiyle, gönülle yapan bir gazeteciyi, Bülent
Dikmener'i yitireli 11 yıl oldu. 27 Nisan 1979'da 42
yaşında yaşama gözlerini yuman Bülent Dikmener
adına dostları tarafından düzenlenen ödül de 11. kez
başarılı gazeteci arkadaşlarımıza verilecek. Bu yılın
Bülent Dikmener Haber Ödülü "Özal-Bush görüşmesi"
ile Güneş'ten Ufuç Gürkan'ın, Jüri Özel Ödülü
"Zeynep-Asım boşanıyor" ile Sabah'tan Ahmet
Vardar'ın oldu. Genç Gazetecilerı Özendirme ödülleri
de Günaydın'dan Nebil Özgentürk, Mustafa Kınalı,
Mustafa Dolu, Nokta'dan Mehmet Yalçın, Milliyet'ten
Bülent Katarcı'ya verildi. Bugün Gazeieciler Cemiyeti
salonunda yapılacak ödül töremnde Oktay Ekşi ve
Altan Öymen de gazeteciliğin güncel sorunları üstüne
birer konuşma yapacaklar.
ÜNAL CİMİT
Seramik Heykel Sergisi
TOPRAĞI SEVGİLEDİM
Metropol Galerısı MERSIN
3-18 Mayıs 1990
"iç«H Sanat Kulübû"
AUSTRAL1AN BUSlNCSSCOLLhCiLS
SIDNEY-PERTft CANBERRA-MEIBOURNE ADELAIDE
AVUSTRALYADA İNGİLİZCE
GENEL INGILIZCE-TURIZM-BILGtSAYAR-YÖNETİCldK KURSLARI
AVUSTRALYA-AMERIKA INGILTERE UNIVERSITELERINE KESIN GIRIŞ
EĞITIMINIZ SURESINCE PART TIME CALISMA OLANAĞI
TEK AŞ I') 362 39 59 (I) X2 «0 96
BAĞDAT CAO NO 5KV6 BOSTANCI ISTAHBiH
,ZWP IRTIBAT BUROSU W) 31 67 24
TÜRKtYE ŞİŞE VE CAM
FABRİKALARI A.Ş.'DEN
TASARRUF SAHİPLERİNE
DUYURUDUR
Şirketimizce azami brüt % 60 (Net % 53.7) oranı üzerin-
den iskonto edilmek suretiyle ihraç edilecek A tipi, 360 gün
vadeli, 6. tertip, 10.000.000.000.- (on milyar) TL. tutarında-
ki finansman bonoları; 30.4.1990 tarihinden itibaren 10 iş-
günü süre ile satışa aracılık eden, Camiş Menkul değerler A.Ş.
tarafından aşağıda belirtilen adresinde satışa sunulacaktır.
Bu finansman bonolarının halka arzı, Sermaye Piyasası Ku-
rulu tarafından 2499 sayıh kanun ve 86/11130 sayılı Bakan-
lar Kurulu karanna dayanılarak çıkanlan seri III. No: 4 sayüı
tebliğ uyarınca verilen 11.4.1990 tarih ve FB.7/T-4 sayılı iz-
ne dayanmaktadır. Ancak bu izin, finansman bonolanmızın
ve ortakhğımızın kurul ya da kamuca tekeffülü anlamma gel-
mez.
1. Ortakhğın ödenmiş
sermayesi :
2. Izahnamenin tescil tarihi:
3. Finansman bonolannm
vade tarihi :
4. Finansman bonolarının
ödenmesini garanti eden
banka :
5. Satış suresinin binnci
günündeki net oran
üzerinden iskonto
edilmiş satış fıyatı :
6. Satışın yapılacağı yer
7. Diğer hususlar
121.293.375.000.-TL.
17.4.1990
25.4.1991
Yoktur.
l.OOO.OOO.-TL'lik kupür
650.618 TL.
5.000.000.-TL'lik kupür
3.253.090 TL.
lO.OOO.OOO.-TL'lik kupür
6.506.181 TL.
Camiş Menkul değerler A.Ş.
Barbaros Bulvarı No: 125 Camhan
Balmumcu-Beşiktaş/İSTANBUL
Finansman bonolarının vadelerinde
geri ödeme hizmeüeri Camiş Menkul
Değerler A.Ş.'nin yukanda belirtüen
adresinde yapılacaktır.