Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhuriyet Matbıao.lık vc Gazetecılık Turk \nonım Şırkeıı adına
Nıdir >adi 0 Genel Yayın Muduru H I M B Cetnal, Muessese Muduru
Eninc l ş*kh«il, Yaz: IŞICTI Muduru Okıy Gontıtsin. 0 Habe- Mcrkezı
Muduru Ytlfiı Baycr, Sayfa Dıuenı Yönetmem Ali Sat. # Tmsüaler
ANKARA: Ahnıt) Tan. IZMİR. Hikmrt Çcfn*ajm, ADANA Çcon Ygnıoglu
1, Poktıka Cdal BcşlangK. O> Habaler Eıgım Bakı, Ekonomı Ccogiz Turtiin, I; Sendıka Şaknn KcMa. Kultuı C<W Usfcr.
Ejıtım G o U ) Ş^taı. Haber *raj«rma bnrt Boiun, Yurt Haberlen Strdfl D«t>a, Spor Danjşmanı Abddtıdir Yucctau.
Dızı Vazıtu I n ı ÇıfcfkJ*, Ara*tırma ŞalHl Alpo. Duzdtmc AMnJblı Vına 0 Koordınator AtaKl Konfau, # Malı Işler
Lrol Eıkm • Muhasebe Mtnt ta*r • Bulçt-PUnlama Stvp Osm»bq««kı • Reklam Ayy Toron, # Ek Trayırüar- Hnly.
Akvol • Idarc Htıscıırt Gonr, 0 l;l<tm<r Ondcr Çcik. • Bugı-lslem Nıd Intl. 0 Personel Serçl BosUKiotlıı.
Soson ıv >«»m Cumhun^ Maıbaaalılt w Gucuolık TJtŞ. Tlkk Oc*ı Cad. J9/4J I
HJ34 is PK 246-lsanbul Td 512 05 05 (20 haı). Idcı. 22Î* FBL (1) 526 «0 Tî •
BurrjJor Al*m Zıya GOUıp BT. lnkılap S. No 19 4, Td. 133 II 41-47. Tte. 42344 Fn. (4) 133
05 6! • tımr. H ZJVJ Bv 1352 5U/3. Ta U 12 30. TMCJL 52359 FK. (51) 19 53 «
• Inönu Cad I S S N o I Kıı I. Td 19 r> 52 (4 haı), TH». 62155. Fm. (71) 19 V 52
TAKVİM: 23NİSAN 1990 trasak: 4.32 Guneş: 6.07 öğle: 13.07 İkindi: 16.54 Akşara: 19.58 Yatsı: 21.26
İZVESTİA
Zehirli atıklar
Ereğlilrabzon
arasına yayıldı
MOSKOVA (AA) — Roman-
ya'nın idam edilen devrik üderi
Nikolay Çavuşesku'nun talima-
tıyla Karadeniz'e dökulen binler-
ce ton sanayi atığının. Ereğli'den
Trabzon limanına kadar 700 ki-
lometrelik bır alana yayıldığı,
Gürcistan'ın Batum limanına
ulaşmasına 200 kilometre kaldı-
ğı öne süruldu.
Sovyetler Birliği'nin resmi ya-
yın organlarından Izvestia'nın
Sofya muhabirinin haberine gö-
re bir Fransız çe\Te koruma or-
gütünün ortaya çıkardığı olay gi-
derek büyumeye başladı. Binler-
ce ton sanayi atığı Karadeniz'e
kıyısı bulunan tüm ülkeleri teh-
dit etmeye başladı.
Habere göre Çavuşesku'nun,
büyük paralar karşılığında Ro-
manya topraklannda depolama-
yı kabul ettıkten sonra kurtulma-
ya karar verdiği sanayi atıklan-
nın Karadeniz'e, 15 vınce sahip
ve yukünü kendi boşaitabilen bir
Türk gemisi tarafından bırakıl-
dığı, Fransız Çevre Koruma ör-
gutü Robin de Bois' larafından
ortaya çıkarıldı.
Izvestia'nın haberine göre sa-
nayi atıklannın tasfiyesinde ulus-
lararası duzeyde bir aracı olarak
tanınan Sırteco ttaly adlı kuru-
luş, tam olarak açıklanmayan
"Büyiık miktarda paralar" kar-
şılığında Romanya hukümetiyle
anlaşarak, binlerce ton boya sa-
nayi atığını 1987 yılının ilkbahar
aylannda Romanya'nın Sulina li-
manına indirdi. Ancak aradan
bir yıl geçtikten sonra sanayi
atıklannın yangın tehlikesi oluş-
turmaya başlaması uzerine, Ça-
vuşesku, yayımladığı gizli bir ka-
ramameyle, bu atıklann Karade-
niz'e atılmasmı emretti.
'Robin de Bois' örgütü göz-
lemcilennin Romanya'da bulun-
dukları 25 Haziran - 8 Temmuz
1988 tarihleri arasında Panama
bandırasıyla ve adı silinmiş ola-
rak Karadeniz'e çıkan Türk ge-
mısi, binlerce ton sanayi atığını
Ereğli limanı açıklarında 2 bin
metre derinlikte denize bıraktı.
Sovyet gazetesi, söz konusu
Turk gemısinin, "Caferoflu"
firmasına ait "Munznr" gemisi
olduğunu iddia etti.
Izvestıa, o zamandan beri
Ereğli'den Trabzon limanına ka-
dar 700 kilometreük bir alana ya-
yılmış olan sanayi atıklannın,
Gurcistan'ın Batum limanına
ulaşmasına ise sadece 200 kilo-
metre kaldığını belirtti. Gazete-
nın haberinde, Fransız Çevre Ko-
ruma Örgutu'nün sahip olduğu
bu bilgilerin neden şimdı açıklan-
dığı konusunda bilgi verilmedi.
Ancak gecikmenin, haberin kay-
nağı olan bilgilerin çoğunluğunu
sağlayan Bulgaristan haber.ajan-
sı BTA'nın, çevre sağlığı sorunu-
na Jivkov rejiminin devrilmesin-
den sonra ilgi duymaya başlama-
sı yla açıklanabileceği belirtiliyor.
Çokyönlü biryazar ve çeyrekyüzyıllıkyayıncu Muzaffer Ilhan Erdost
Çağdaş bir Sysiphosîkinci Yeni'nin "isim
babası" olarak tanınıyor.
Ama "tkinci Yeni'yi ben
keşfetmedim" diyor:
"îkinci Yeni ile şiir
birtakım kurallardan
kurtuldu, özgurlüğunü
dörtnala yaşadı. Kaçış şiiri
filan değildir. Temsilcileri,
ilerici-demokrat
kimlikleriyle tanınan
ozanlardırf'
ALPAY KABACALI
Şıir yazdı, öykü yazdı, deneme,
eleştiri yazdı... Kitap tanıtma ya-
zıları yayımladı... bergi çıkardı...
'Ekonoroi - politik' alanında ki-
taplar kaleme aldı... Resim de yap-
tı... Yayıncı... Insan Haklan Der-
neği ve Halkevleri yöneticile-
rinden...
1960'ların hatta 70Merin,
80'lerin sonlanna kadar çok yön-
lü kültür adamlarımız vardı.
Cumhuriyet öncesinde ya da
Cumhuriyet'in ilk yıllannda Istan-
bul'da yetişmişler; daha çok da
kendi kendilerini yetiştırmişler;
değişik kiiltür alanlarını kucakla-
yan ilgi ve bilgileriyle seçkinleş-
mişlerdi. Hepsini birer birer yitir-
dik. Mazaffer tlhan Rrdost, çeşitli
alanlara yönelen etkinlikleriyle, o
kuşağm son temsilcilerinden biri
gibi. Ama o kuşaktan değil. Du-
şünüş yönünden de onlardan çok
ayrı bir noktada...
Kişiliğinin biçimlenmesinde,
doğduğu evin, çocukluğunu yaşa-
dığı Artova kasabasırun buyük et-
PORTRE MUZAFFER İLHAN ERDOST
Kardeşinin adını da kullanıyor
MUZAFFER tLHA.N ERDOST — Van koylu
yan kasabalı dijebileceğimiz bir yerde bıiyudum.
l93O*da Artova'da (Tokat) doğdu. AÜ Veteriner
Fakültesi'ni bitirdi (1956). Pazar Poslası ve Ülke
dergilerinde, Ulus gazetesinde çalıştı; Açık
Otunım Yayınlan'nı kurdu. Şimdi 1965'te
kurduğu Sol, 1974'te kurduğu Onur Yayınlan'nı
ve Ilhanilhan Kitabevi'ni yönetiyor. 12 Eylul
döneminde birlikte gözaltına alındıklan kardeşi
Jlhan Erdost'un öldürulmesinden sonra onun
adını da kendi adına ekledi. tnsan Haklan
Derneği Ankara Şubesi ve Halkevleri Yonetim
Kurulu Başkanı. Yayımlanmış kitapları şunlar:
Türkiyc Şosyalizmi ve "Sosyalizm" (1969),
Türkiye Üzerine Notlar (1970), tlhan tlhan
(1983), Kıpi'alizm ve Tanm (1984), Osmanlı
tmparaloriugunda Mülkiyel llişkileri (1984),
Bilim ile Yazın Arasında (1984), Şeradinli
Röportajı (1987), Demokrasi ve "Deraokrasi"
(1989), Onu Anlat tşte (1989).
kisi var:
"Dogdngum ev, ataerkil bir
evdi" diye aniatıyor. "Dedem, ni-
nem, amcalanm, yengelerim, on-
lann çocuklan... Dedemin tarla-
lan, benim kendimi bildiğim dö-
nemde ortakçıva işlettirilirdi. Or-
takçılar da iki Ermeni kardeş...
Dedem hocaydı, imamlık yapıyor-
dn, ama cerre çıkan imam lürtın-
den de£il. Bir de dükkânı vardı.
Manifaturadan bakkaliyeye, bir
kasabada satılabilecek her şeyi bu-
lunduran bir dukkân. Boyle bir ai-
ledc, böyle bir kasabada, >an köy-
lü yan kasabalı diyebilecegiıııiz bir
yerde buyudıim."
Kasabanın Onemli bir özellıği,
Birinci Dünya Savaşı sonrasında
Ermenilerden büyük ölçude bo-
şaltılmış olması... Onlann yerini
doğudan (Erzunım'dan, Kars'tan,
Kağjzman'dan) batıdan (Bulgaris-
tan'dan, Arnavutluk'tan, Roman-
ya'dan, Selanik'ten) ve çevre köy-
İerden gelenler almış:
"Kilise var, altı sekiz Ermeni ai-
le var... Müslıiman, Alevi, Sünni,
Türk, Çerkez var. Böyle bir or-
(amda, celişkileri yaşadığınıız ka-
dar, birbiriyle u>nm içinde, banş
içinde >aşamanın örneklerini de
savaşı vakından tanımış dedeleri-
mizden, babalanmızdaa gördük."
Geleneksel kasaba yaşamının
getırdiği başka şeyler de var:
"E>imizin alünda, 'Evin sahibi'
olduğu söylenen biri vardı. Ya da
samanlıkta 'A! kansı' vardı. Cî«-
ce ahıra geçtiğine, ata bindiğine
inanıhrdı. Kasabanın dışında, me-
zarlığa giden yoldaki kuçuk agaç-
lann dibinde de cinler, periler._
Biz bu masallann, bu anlatımla-
nn içinde de buyuduk. Ama top-
lumsal biçimlenme, degismeye vuz
tutmuştu. Kemalizmin açılıp ser-
pildiği. padişahlıga, hilafete kar-
şı cumhuriyeti sevdjgimiz bir ya-
pılanmayı da yaşadık."
Tokat Ortaokulu'nda, Çorum
ve Sıvas liselerinde okudu. Orta-
okul sıralarında şiir denemelerine
başladı. tlk kez Sıvas Lisesi'nin
okul gazetesinde yayımlandı şiir-
leri. Edebiyata ilgisi bu yıllarda
arttı.
Boğaziçi'nde bîr garip çoban çocuk,
Kavalı yok Selim'in,
yanında kurt kırması
köpeği yok. Bir ince
değnek, bir de
kendisi... Eh ne de
olsa şehir çobam o.
Boğaziçi'nde,
Tarabya'nın saçakları
oyrnalı yalılarına
karşı koyunlarını
otlatıyor. Doğma
büyüme İstanbullu,
ama İstanbul'u
tanımaz bir garip
çoban...
NECATİ GÜNGÖR
Üsküdar'dan Beykoz'a bir yol
uzanır. Yeşıl ile mavinin uzayıp
giden muhabbetidir bu. Beykoz,
muhabbetin bittiği nokta değil,
tutkuya dönüştuğü yer. Yeşil te-
peler, papatyalı kırlar, bin yıllık
çınarlar, alıp başını kıyıya iner,
mavi suiarla öpüşür...
Beykoz'a vannca, Onçesme'nin
önunde inin. Tarihine ihanet et-
memiş bir sokaktan, eski yeni,
büyük küçuk ahşap evlerin ara-
sından, yokuş yukarı adımlaym
yolu. Bu sokakta, Osmanlının ge-
ce bekçisi 'ases'in yere vurduğu
sopanın sesini duyacaksınız. Is-
tanbul'un mahşeri kalabalığıyla
ipleri koparmış; belki de hiçbır
vakit, mutluluk kapısı denilen o
gayya kuyusuna kendini bağlı
gör^jjiemiş, uzak bir taşra kasaba-
sının havasıyla dolacak ciğerleri-
niz. lleride, yeşil selvıler altında
dikili duran yosurüu mezar taşla-
rı bile, birer canlı yaratık gibi mu-
habbetle bakacaklar size. Oradan
sağa dönun, ayaklannızın altında
yeşil renkli, çiçek rnotifli bir ha-
lmın uzayıp gittiğini göreceksiniz!
Beykoz'un yeşil tepeleridir burası.
Güneşli bir pazar günü. Kan
ılıklığında bir hava. Ayaklannızın
altında hışırdayan çımenin aşıltı-
sı göz okşamakta... Bakışınızı çe-
virip bakıyorsunuz, Boğaz'ın par-
lak laciverdi rengi uzayıp gidiyor
öyle. Uzak denizler yolcusu bir şi-
lep, sanki bu sulardan çekip git-
mek işine gelmezmiş gibi öyle
ağır, oyle nazlı süzülmektedır
Marmara'dan Karadeniz'e doğ-
ru... Karşı kıyılar Yeniköy, Ta-
rabya'dır. Bu kıyıların narin ah-
şap yalılan, gün ışığımn oynaştı-
ğı mavi sularda, kaybolmuş genç-
lik hulyalarını ararlar...
Beykoz'un yeşil tepelerinde ço-
cuklar koyun otlatır. İstanbul iç-
redirler amma, istanbul'u bilmez-
ler. Yaşları, sekiz, dokuz, on, on
iki arası. Kirli yüzlerinde yaşama
sevinci ışıldar. Koyun otlatmaz
da, oyuna çıkmışlar gibi eğlenir-
ler aralarında. Doğma büyüme
Beykozludurlar; ama sorsanız,
Kastamonu'yu Istanbul'dan iyı
tanırlar. Çunku ana-babaları ora-
dan gelmiştir. Içlerinde bir tek
"yabana" yok, evet; hepsi Kas-
tamonulu...
Selim Gürçay işte onlardan bi-
ri. Ne köylu, ne şehirli... Okula
gidiyor mu? Kendi deyimiyle,
"orta bir'i bitirmiş!" Kaç koyu-
nu var burada? Otuz dokuz...
Elinde ince bir çoban değneği Se-
lim'in. Koyunlarını ve keçilerini
tek tek adlarıyla çağırıyor: Bon-
cuk, Küpeli, Karabacak... "Gel
ekmek verecem, sana!" diye ses-
lenince, Boncuk keçı, tepeden
aşağı dörtnala koşuyor!
Erol, Selim'in küçuğu. Arada
bir değneği ona uzalıp, "Hadi sıra
OYUNA ÇIKMIŞ GtBt — Beykoz'un yesil tepelerinde çocuklar koyun otlatır. Koyun otlatmaz da oyuna çıkmış gibi eglenirler aralannda. (Fotograf: Kayıhan Gıiven)
seade," diyor Selim. "Koyaala-
n topla, dağdmasiniar..."
Evleri karşı yamaçta Selim'in;
bağırsa sesini duyarlar. Evleri
kendülerinin. O daha üç dört ya-
şmdayken, babası Libya'lara git-
miş çalışmaya. Biriktirdiği paray-
la, gelip bu evi satın almış.... Se-
lim, o yülan anımsamıyor elbet.
Evde konuşulanlardan biliyor.
Onun tek bildiği, beş yaşından be-
ri çobanlık yaptığıdır. Peki, ço-
banlığı çok mu seviyor? diyecek-
sinız... Çobanlığı sevip sevmedi-
ğini hiç düşünmemiş; ama hay-
vanları çok sevdiği kesin! Birin-
de, bir kuzusu ölmûş yolda; ağ-
laya ağlaya getirmiş eve... Hasta
mıydı kuzu? Değil; başına taş
değmiş hayvancığın! Çocuğunun
ölusunu taşıyan bir baba gibi, öy-
lesıne yüregi acılarla dolu, eve ka-
dar getirmiş kuzuyu, Selim...
Büyüyünce de çobanlığı sürdü-
recek miydi? Hadi okulu bıraktı,
pardon bitirdi, diyelim; bir işe ne-
den girmemişti erkence yaşta?
Selim, kısa yaşamöyküsünü ba-
şından aniatıyor: Orta bir'e yazıl-
dığı yü, hastalanmış. Dersleri an-
lamıyormuş. tlkokuldayken, ma-
tematikte üstüne yokrnuş onun,
sınfının birincisivmiş... Ama or-
taokula yazılınca bir unutkanlık
gelmiş üstüne. On defa da okusa,
aklına bir şey girmez olmuş...
Okulda utanır olmuş bu halinden!
Bir gun hastalanıp yataklara
düşünce, onu doktora götürmüş
annesi. Kimileri, kabakulak de-
m-s; kimisi menenjit diye diret-
miş. Belinden su almışlar anla-
mak için... Bir zaman yatırmışlar
hastanede.
Çıktıktan sonra okula devam
etmemiş artık, Selim... Babası ko-
yunlar almış oğluna; sürmüş ko-
yunlan Beykoz'un tepelerinde. O
gün bugündür koyunlan ve kuzu-
larıyla bir arada. Geçen günlerde
yedi kuzu birden doğurmuş yedi
koyun... Birkaç koyunun da gün-
leri sayılı; akşamdan sabaha do-
ğuracaklar... Memeleri kızarmış,
şişmiş, yerlere kadar sarkıyor hay-
vanlann... Selim çocuk, doğacak
kuzulannın yolunu gözlüyor.
Babası halen orman işinde ça-
hşıyor Selim'in. Çevre köylere, il-
çelere gidiyor. İki abisi de -beş
kardeşler- orman işinde, babala-
nna yardım ediyor... Babalan,
ormancüığjn nesini yapıyor? Ağaç
mı kesiyor, nakliyecilik mi yapı-
yor? Orasını bilmiyor Selim. Bil-
mek de istenıiyor belki. Çünkü
onun aklında hep başka bir şey
var: Gidip bir atelyede, araba
onanmı öğrenmek. Yaşıtlan gibi
tamirci çırağı olmak... Özlemi,
beklentisi, umudu buydu Se-
lim'in...
Kışın, yaJnızca güneşli havalar-
da koyunJannı otlamaya çıkanyor
çoban çocuk... Sabahlan, çimen-
lerin üzeri çiyle ıslanmış olduğun-
dan, ıslak otlan hayv anlar sevme-
diğinden, güneşin sıcak yüzünü
göstermesini bekliyor evde. Yaz-
larıysa, bütün gün kırlar, tepeler
onun... Yaz gelince, koyunlar be-
davasına beslenmiş oluyorlardı.
Çayır Ailah'ın, bayır Allah'm...
Sür koyunlan kırlara.ey çoban.
Kavalı yok Selim'in, yanında
kurt kırması köpeği yok. Bir in-
ce değnek, bir de kendisi... Eh, ne
de olsa, şehir çobam o.
Boğaziçi'nde, Taıabya'nın saçak-
lan oymalı yahlanna karşı koyun-
larını otlatıyor. Doğma büyüme
İstanbullu ama; İstanbul'u tanı-
maz, bir garip çoban...
Seslenince, kırk konak öteler-
den koşarak geliyor keçisi...
YÜKSEK SAĞL1K ŞÛRASI
Tüp bebekler çoğalacak
Bulaşıcı hastalıklarla daha etkin mücadele için
referans laboratuvarları kurulacak. Refik
Saydam Hıfzıssıhha Merkezi bu amaçla
reorganize edilecek.
ANKARA (Cumhuriyet Bıiro-
su) — Çalışmalarını tamamlayan
Yüksek Sağlık Şûrası'nda, halen
Ankara ve Izmir'deki iki merkez-
de yurütülen tüp bebek uygula-
masına, diğer illerde de geçilmesi
kararlaştınldı. Sağlık Bakanlığı'-
run Tanm Onrıan ve Köyişleri Ba-
kanlığı'yla ışbirliğine gıderek bir
an önce gıda yasa taslağı hazırla-
masının benimsendiği Şûra'da,
yuksek teknoloji ile donanmış ye-
ni kan merkezlerinin de açılması
öngöruldu.
Gulhane Askeri Tıp Akademe-
si'nde toplanan Yüksek Sağlık
Şûrası'nda oluşturulan danışma
komisyonları, çeşitli kararlar al-
dılar. Danışma Komisyonlan'nın
basına kapaJı olarak sürdürduk-
leri çalışmalarda aldıklan karar-
lar şöyle sıralanıyor:
Tüp Bebek: Halen Ege Üniver-
sitesi ve Ankara Dr. Zekai Tahir
Burak Kadın Hastanesi'nde açıl-
mış bulunan tüp bebek merkezle-
rinin Turkiye'de sadece belirli
kentlerde yoğun olarak kurulması
yerine, bölgeselleşmeye gidilmesi.
Her coğrafi bölgede iyi, modern,
çağdaş merkezlerin kurulması.
İzin verilen merkezlerin sıkı de-
netlenmesi. Alınan istatistiki so-
nuçların, Sağlık Bakanlığı ve üni-
versiteler duzeyinde bilimsel top-
lantılarda tartışılması.
Kan hastalıklan ve kan tiriin-
leri nakli: Daha çok kan vericısi
bulunması için alternatif çareler
aranması. Hastaların büyuk ço-
ğunluğunun tam kandan ziyade
kan urunlenne geıeksınimi olması
nedeniyle tum ulkeye hizmet gö-
türebılecek belli bir kaç merkez-
de kan urunleri temini için yuk-
sek teknoloji ile donanmış mer-
kezler oluşturulması.
Gıda kontrol: Sağlık Bakanlı-
ğı'nın, temel sağlık hizmetleri ile
entegrasyonu esas alan ve 1990 yı-
lı icra planı doğrultusunda büyuk
eksikliği duyulan gıda yasası ta-
sansıru Tanm Orman ve Köyişleri
Bakanlığı ile birlikte hazırlaması.
Bulaşıcı hasıalıklar: Bu hasta-
lıkların kontrolünde önem taşı-
ması nedeniyle, referans labora-
tuvarları kurulması ve Refik Say-
dam Hıfzıssıhha Merkezı'nin bu
amaçla reorganizasyonunun ön-
celıkle ele alınması.
ÇOCUK BAYRAMI
Yükseköğrenimini, burs olanağı
veren Veteriner Fakültesi'nde sur-
dürdü. Buradaki edebiyat tutku-
nu arkadaşlar çevresi (Orhan Du-
nı, Seyfettiıı Başctllar, vb) geniş-
ledi; SiyasaJ Bilgiler Fakültesi'nde
yeni dostlar (Cemal Su'rcya, Sezai
Karakoç, Tevfik Akdag vb.) edin-
di. O sıralarda öyku yazmaya baş-
ladı. Dergi çıkarma girişimleri de
oldu: Evren (1953) ve Açıkornram
(Mayıs 1955) ancak birer sayı çı-
kabildı.
Fakültenin son sınıfındayken
haftalık Pazar Postası'na yazıyor,
yazı başına on lira alıyordu. Der-
ginin sahibi Cemil Sait Barias'la
Baki KortDİuş'un önerisi Uzerine
1956 yazında düzeltmen olarak işe
başladı. Giderek butün yuk onun
üzerine bindi; yazı işleri müdürlü-
ğünü de üstlendi. Pazar Postas si-
yasi bir dergiydi. JErdost'un yönet-
tiği sanat - kultür sayfalanyla ede-
biyat çevrelerinin ilgisini çekti, da-
ha çok bu çevrelerce okunur oldu.
Geniş bir edebiyatcı kesimınin ya-
zılannı yayımlıyordu artık Pazar
Postası^. Bu canhlık, bir ölçude
de derginin haftalık olmasının
sağladığı hareketlilikten kaynak-
lanıyordu.
Cemil Şait Barlas, Son Havadis
gazetesinin de sahıbiydı. Yazı ış-
leri muduru ise Dhami Soysal.
Muzaffer Erdost, onun isteği uze-
rine, ikinci sayfada yaayordu haf-
tada bir:
"Bir gün 'Yarınki ikinci sayfa-
nın yazılarını verip gideceğim' de-
di, yazıyı bemen vermemi istedi.
Ben de tlhan Berk, Cemal Sure-
ya, Tbrgul Uyaria gelen şiirde yeni
bir öz, yeni bir yaklaşım bulundu-
4unu duynmsatan bir yazı yazdım.
Ilhami Soysal acele ediyordu.
'Başhğını koyamıyorum' dedim.
'Bir şey deyiver' dedi. O ivmenin
içinde, basugı 'İkinci Yeni' oldn."
tkinci Yeni şiirinin adı ve Mu-
zaffer tlhan Erdost'un "isim
babahgı" işte buradan geliyor.
"tkinci Yeni'yi ben keşfetme-
dim" diyor Erdost. 'Keşfeden,
Yasar Nibi'dir. Turgut Uyar'ın
siiricrini yayımlamadı Variık'U,
onun şiirindeki degişmeyi kavra-
dı. Cemal Sıireya'yı, tlhan Berk'i
de yayımlamadı. Bunlar çok
onemli gostergderdi. Bizbunu
tasnif ettik. Neye göre? Şairieri-
ne göre... Bir ad soyledik, adı ko-
nulmu|oldu. Ben Cemal Süreya'-
nın soyledigi gibi surekli olarak
anlamaya çalışbnı."
Erdost, tkinci Yeni'yi değil, ki-
mi şairlerin kendi şiirlerinin gelış-
me sureci içerisinde, ötekilerden
bağımsız olarak geliştirip ortaya
koydukları yeni şiiri ve bu değişi-
mi desteklediğini söylüyor.
Neydi bu değişim? tkinci Yeni,
kimilerinin öne sürdüğü gibi De-
mokrat Parti'nin baskıcı yöneti-
minden bir kaçış değil miydi?
"Ozanın kendisindeki değişim-
le, bu kimlikleşmeyle şiirin örtüş-
mesi... Bu birinci ozellik. tkincisi
su: Şiir, birtakım kurallann içeri-
sindeydi. Araa tkinci Yeni'yle ar-
hk bundan çıkıyordu. Kısaca, şi-
iri özgurieştirmek istedik. Ondan
sonra şiir, bu ozgurlıigunu dort
nala yaşadı. Devrimci bilinçle,
devrimci yaşamdan gelen şiirle o
özgıirleşme, o deneyimler iç içe
geçti. kaynaştı ve daha bürünle-
>en, daha özgurleşen bir şiir dog-
du. tkinci Yeni, onun tcine bir un-
sur olarak katıstı. Kaçış falan de-
ğildir. Bu şiirin temsilcileri, ileri-
ci - demokrat kimlikleriyle tanı-
nan ozanlardır."
Pazar Postası kapanınca,
1958'de "gece işleri amiri" olarak
Ulus gazetesine girdi Muzaffer
Erdost. O yıl Açıkoturum Yayın-
lan'nı kurdu, Henri Alleg, Turgut
Uyar, Orban Dıını, Ece Ayhan,
Fethi Nad'nin kitaplannı bastı.
14 Mayıs 1960'ta Demokrat
Parti iktidarına karşı gösterilere
katıldığı için gözaltına alındı, 27
Mayıs'a kadar tutuklu kaldı. Bir
ara haftalık Ülke dergisini yönet-
ti, oradan ayrılıp Ulus'a döudü ve
1963'e kadar çalıştı.
1965'te Sol Yayınlan'nı kurdu,
aynı yılın kasımında ilk altı kita-
bını yayımladı. Yirmi beş yıllık ya-
yıncılık geçmişi savaşımlarla do-
lu: 142. maddeden açılan davalar
(12 Marta kadar sekiz on dava
açıldığım, hepsi aklanmayla so-
nuçlanmışken beş davanın 12
Mart döneminde Yargıtay'dan
döndüğunu ve oybirliğiyle aklama
karan veren mahkemelerin bu kez
oybirliğiyle mahkûmiyet karan
verdiklerini söylüyor) ... Sonuç,
37.5 yıl hapis... 6 yıl 8 ay da Sıkı-
yönetim Mahkemesi'nden... Ceza-
evleri... Ve 1974 affı...
Kardeşi Ilhan Erdost'la Onur
Yayınlan'nı kurarak iki yönlü sür-
dururler yayıncılığı. Kitap depo-
lannın birkaç kez kapatıuşı, açtır-
mak için çabalayışlar, kitaplann
alınıp götürüluşu, geri almak için
verilen uğraşılar, depoda nedeııi
anlaşılamayan bir yangın, itfaiye-
nin su sıkması sonucu binlerce ki-
tabın kıyıma uğrayışı...
Ve 12 Eylül'ün hemen ardından
gözaltı (3-7 Kasım 1980), dört gün
tutukluluk, kardeşi llhan'ın göz-
leri onunde oldurulmesi, 11 ka-
sımda salıverilişi... Yine aynı çiz-
gi uzerinde yayıncılık ve (kardeşı-
nin adını kendininkine ekleyerek)
yazarlık... tnsan Haklan Derneği
Ankara Şubesi Başkanlığı, Hal-
kevleri Yonetim Kurulu Başkan-
lığı... Bır iki ay önce bir gözaltı
daha...
Gelinen noktaya bakarsak, "Ef-
sanedeki Sysiphos gibi" dememek
elde değil. Ya da Ferhat «ibi...
Yaşlaııan
Avrupa
• ANTALYA (AA) —
Akdeniz Seyahat Acenteleri
Derneği (AKSAD) sözcüsü
Abdullah Tekin, 2000'li
yıllarda Avrupa'daki turizm
pazannda yaş ortalamasının
artacağını belirtti. Tekin,
"Batılı ülkelerde bir yandan
nüfus yaşlanırken, diğer
yandan refah ortalaması
artmaktadır. Böylelikle
yaşlı, ama daha zengin
turist kitlesi oluşmaktadır"
dedi. Deniz, kum ve
güneşin yaşlı Avrupalı
turistler için yeterli
olmayacağını kaydeden
Tekin, kitle turizminin de
yerini giderek bireysel
turizme bıraktığını söyledi.
Av yasakları
• ISPARTA/ERZURUM
(AA) — Göller bölgesinde,
1 martta başlayan subak
balığı av yasağı, 25 nisanda
sona erecek. Erzunım,
Erzincan, Kars ve Ağn'da
ise nesli tükenmekte olan
bazı hayvanlann
avlanmaJarı yasaklandı.
Eğirdir Su Ürünleri
Araştırma Enstitüsü
yetkililerinden alınan bilgiye
göre, başta Eğirdir gölü
olmak uzere, göller
bölgesinde yer alan
Beyşehir, Akşehir, Hotamış,
Karamık, Işıklı, Eber,
Çavuşlu, Gölcük, Karataş,
Uylupınar gölleriyle,
Karamanh, Selevir ve Apa
baraj göllerinde bahkçılar,
26 nisandan itibaren sudak
balığı avlayabilecekler.
Belediyede
para sorunu
• KOCAELt (AA) —
tzmit Belediye Başkanı Sefa
Sirmen, belediyeler uzerinde
yoğun baskılar
bulunduğunu öne sürerek
"13 aydır lller
Bankası'ndan tek kuruş
para alamadık" dedi.
Sirmen, SHP ll Örgutü ile
Kocaeli'ndeki ilçe
örgütlerinin dün ortaklaşa
düzenlediği koordinasyon
toplantısında yaptığı
konuşmada, tzmit
Belediyesi'nde calışan 2 bin
857 işçi ve memur için,
sosyal haklar dışında her ay
2 milyar 880 milyon lira
maaş ödediklerini belirtti.
TÜRSAB'dan
uyan
• Haber Merkezi —
Türkiye Seyahat Acenteleri
Birliği (TÜRSAB) Başkanı
Bahattin Yücel, dun yaptığı
yazılı açıklamada,
konaklama tesislerini "çifte
rezervasyon" konusunda
uyararak, "kısa vadeli
küçük hesaplar peşinde
koşmamalarını" istedi. 1985
yılında yaşanan "çifte
rezervasyon" olayının
olumsuz etkilerine de
değinen TÜRSAB Başkanı
Yücel, "Bu olumsuz etkileri
uzun yıllar verdiğimiz
uğraşlarla ancak silebildik.
Aynı olayın bir daha
yaşanmaması için sektörün
tüm kesimlerinin konuya
duyarlı olmasını
bekliyonım" dedi.
Adana'ya hızlı
tramvay
• ADANA (AA) —
Adana Buyükşehir Belediye
Başkanı Selahattin Çolak,
hızlı tramvay sistemi ile
ilgili fizibilite çalışmalanna
önumuzdeki sonbaharda
başlayacaklanru, temelin ise
1991 ilkbaharmda
atılacağını söyledi.
Selahattin Çolak, yaptığı
açıklamada, kentsel ulaşım
ve toplu taşımacılık
konusunda deneyimli olan
lngiltere, Fransa, F.
Almanya, Avusturya, Italya,
tsviçre ve Sovyetler
Birliği'ndeki bazı Fırmalara
başvuruda bulunduklannı
ve teklif aldıklarını bildirdi.
Çolak, Adana'nın toplu
taşımacılık sorununun
metrodan çok hızlı tramvay
sistemi ile çözüme
kavuşacağına inandığını
kaydetti.
\aşlı
çevreciler
• SİtRT (Cumhuriyet) —
Siirt ve çevresindeki fıstık
ve uzüm bağlarının
korunması için Çiftçi
Mallannı Koruma
Derneği'nce "gönüllü
çevrecilik" yapılacağı
bildirildi. Yaşları 50-80
arasında değişen 600 kadar
çiftçinin uye olduğu Çiftçi
Mallannı Koruma Derneği,
özellikle son iki yılda göcer
aşiretleri ve hayvanlar
tarafından tahrip edilen
fıstık bahçeleri ile uzum
bağlarının korunması
amacıyla gönullü çevrecilik
yapılmasını kararlaştırdı.