Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
50 YIL SONRA KOY ENSTITULERİ
18 NtSAN 1990
MAHMl T MAKAL
Hani köylü milletin efendisiydi?— 3 —
Sanınm şubat ayının sonuna
doğru idi. Okuldan görev verdiler.
Ankara ve Kırşehir köylerindeki
bazı okullann uygulama bahçele-
rine meyve fıdanı temin edilecek-
ti. Bana "Hazırlığını yap, Innak
fidanhğından meyve fîdanı alma-
ya gideceksin. Avans para için mu-
hasebeye uğra" dediler. Elime de
bununla ilgili okul yazısını ve alı-
nacak fıdan cinslerini gösterir bir
liste verdiler.
Hazırhk yaptım. Fidan nakli
için ambalaj malzemesi olarak
bolca çuval, kınnap, çuvaldız te-
min ettim.
Sabah çok erken Irmak istasyo-
nunda trenden indim. Güneş ye-
ni doğuyordu. Hava soğuktu. Fi-
danJığı sordum. Istasyonun güney
tarafında epey uzakta birkaç bi-
na vardı, orasıymış. Çamurlu,
toprak bir yoldan geçerek iki kaüı
bir bina önüne geldim. Fidanlık
Müdürlüğü binası. Içeri girdinı.
Hizraetliler sobalarla uğraşıyor-
lardı. Bir yerde oturup müdürün
gelmesini bekledim.
Müdurle lamştık. "Köy okullan
uygulama bahçeleri için fidan al-
maya geldim" deyip çantamdan
okulun yazısını çıkarıp verdim.
Fidanlar hendek silodan çıka-
rıldı; demetler halinde ambalaj-
landı. İstasyon ambarı önüne yığ-
dırdım. Çankırı istikametinden
gelecek yolcu katanna fidan vago-
nunu bağlatıp dönecektim. lstas-
yonda, o trenin bir iki gıin önce
yapılan ani tarife değişikliğinden
dolayı gelemeyeceği, ancak yarın
sabah Kınkkale treni ile gidebiJe-
ceğim söylendi. Baska olanak yok,
o tarihte oralarda kara yolu yoktu.
Gece istasyon bekleme salonun-
da kalmak zorundaydım. Salon-
da Çankırılı, bir bacağı dizkapak
üstünden kesilmiş bir Çanakkale
gazisi vardı. Yarası hâlâ akıntı ya-
pıyormuş. Bir de askere gidecek
genç vardı.
Sobayı yaktım. Ama istasyon
sefi bizi dışarı attı. O gece o dai-
renin üstünde bir müfettiş misa-
firi varmış çünkü...
Geceyi dışarda, kör makas ba-
şında açıkta geçiıdik. Sabahleyin
istasyonda şikâyet defterini iste-
dim, vermediler. Trenle Ankara-
ya geldim. İstasyonda şikâyet def-
terini istedim, onlar da ipe un se-
rip gar şefliği, hareket müfettişli-
ği gibi baa yerlere göndermeye
kalktılar. Ne yazacağım, şikâyet-
lerimin ne olduğu konusunda beıı-
den bilgi almak istediler. "Defte-
ri vcımezseDİz genci müdüre vc
bakana kadar gideeegim; şikâye-
timi düekçe ile verecegim" dedim.
Bana bir yerde defteri verdiler,
yazdım.
Sonunda şikâyetim haklı bulun-
du. O mudur Irmak'tan başka ye-
re alındı. Ve bir yaa ile o olaydan
sonra yolcu bekleme salonlan sü-
rekli açık tutuldu...
Kepirtepe Köy Enstitusü öğrencileri, >apı işçiliğini öğrenirierken okulun ek binalarının yapımına da katkıda bulunuyorlar. 27 Eylül 1941.
ir gün harp tarihi öğretmeni 'Tüm Köy
Enstitülüler ayağa kalksın' dedi. Sonra da 'Bu
dönem sizin hepinizi alaya çıkaracağım' dedi.
Çavuş çıkaracaktı yani. Öfkeliydi, canınm
istediğini ayağa kaldırıyor, dersiyle ilgili sorular
soruyordu. Kepirtepe çıkışlı Haydar Sonçağ da
kaldırdıklan arasındaydı.
aydar Sonçağ, 'Sorduklannızın hiçbirine cevap
vermeyeceğim, sıfır verin' dedi ve oturdu. Hoca
sinirlenmişti. Sonçağ devametti: "Benodemiri
istemiyorum. Benim vedi sülalem yedi yüz yıldır
bu orduya er olarak hizmet etmiştir. Bu da
sandığmız kadar küçük bir hizmet değildir. Bizim
bütün suçumuz köylü olmak mı?
Okulun disiplin ve emirlerine
kesin uyuyorduk. Verilen odevle-
ri eksiksiz yapıyorduk. Bölüğü-
mtlzde her meslekten arkadaşlar
vardı. Her öğretmen, sırufa girin-
ce köy enstitusü çıkışlılan ayağa
kaldırıyordu. Üzülüyorduk. öte-
ki arkadaşların gözünde bizi kü-
çültuyordu bu tutum. Birinci not
döneminde en iyi notları biz al-
mıştık. Bir gün, harp tarihi öğret-
meni, "Tüm Köy Eostitüsii çıkıs-
lılar ayağa kalksın!" dedi. Sonra
da "Bu donem sizin hepinizi ala-
ya çıkaracağım!" dedi. Çavuş çı-
karacaktı yani. Öfkeliydi. Canınm
istediğini ayağa kaldırıyor, dersiyle
ilgili sorular soruyordu. Kepirte-
pe Köy Enstitusü çıkışlı Haydar
Soncag da kaldırdıklan arasınday-
dı. Çok soğukkanlı bir biçimde,
"Bu sorduklannızın hicbirisine ce-
vap vermeyeceğim. Bana sıfır
verin" dedi ve oturdu.
"Knstah herif, sen neyin nesi-
sin, kiminle konushığnnun farkm-
da mısın?"
Yedi yüzyıllık hizmet
"Ben, harp tarihi öğretmenim
ve okulumuzun alay korautanı ile
konuşuyorum. Bununla da onur
duvuyonım. Çünku siz, en bıiyü-
ğıimuzden en küçügümüze kadar
bu hakareti yapıyorsunuz. Biz bu-
raya sadaka dilenmeye gelmedik.
Yasalann verdiği bir hakkı kullan-
mayı geldik. Sonunda aradığınız
niteh'kleri bnlamazsanız bize de-
mir takmayacaküimz. Ben o demi-
ri daha şimdtden istemiyornm.
Bcnim yedi sıilalem yedi yüzyıldır
bu orduya er otarak hizmet etmiş-
tir. Bu sandığınız kadar küçuk bir
hizmet değildir."
"Yaaa!"
"Evet, öyledir. Söyleyin, bizim
bütiin suçumuz köylü çocuğu ol-
mamız raıdır? Büyuk Atatürk
'memleketin efendisi köylüdür'
derken yanhş mı söyledi acaba siz-
ce? Buna ne buyunılur?" dedi ve
yumruğunu masaya butun gücüy-
le vurdu.
Kapıda bekleyen emir subayı,
albayın emriyle Haydar'ı yaka pa-
ça götürmüştü. Olay büyük yan-
kı yapmış, Genelkurmay'a, Çan-
kaya'ya kadar iletilmişti. Genel-
kurmay, sınıftaki gençler arasın-
da ikilik yaratan öğretmenler hak-
kında soruşturma acmıştı. Haydar
Sonçağ günün kahramanıydı.
Okuldaki büyük çoğunluğu oluş-
turan Köy Enstitülere tercüman
olmuştu...
tğne iplik bulan Haydar, ken-
dine bir çavuş nişanı işlemeye baş-
lamıştı. Çok genç bir yuzbaşı olan
bölük komutanı, gece okuması sı-
rasında Haydar'ın kulağına eğil-
di ve "Ben de 38 damlı bir köyde-
nim. Sana esas skili de ben vere-
ceğim. Derslerine çabş!" dedi.
Gerçekten, günu gelince Hay-
dar demirini takmıştı. Ama o 27.
dönemde oldukca kabank fire ve-
rilmiş, Köy Enstitusü çıkışh arka-
daşlar çavuş çıkarılmıştı. Yalnız-
ca o dönemde bitmemişti. Sonra-
ki dönemlerde de çok acı olaylar
yasanmıştı. Köyünün, köylüsü-
nün, halkının derdini öyküsünde,
şiirinde, romanında dile getiren
birçok aydınımız, yazarımız çavuş
çıkarılmışlardır. Basaran, Talip
Apaydın bunlardan sadece
ikisidir.
Bu acı anılar, o günleri yaşayan-
ların içinde hep kanayan bir yara
olarak kalmıştır...
Süleyman Adıyaman
Yüksek Köy Enstıtüsü'nü biti-
ren Adıyaman, okul uygulama
bahçeleri, arıcılık ve egitim üstü-
ne düzinelerle kitap yazmış, yaz-
dıklarını uygulamış bir köy çocu-
ğu. Bir o kadar da çevirdiği kitap
var.
Bakanlık Amerika'ya öğrenci
yollamak ister. Sınava Adıyaman
da katılır. Yazılıyı birincilikle ka-
zanır. Sozlüde de yabancı ayırt-
raanlar hayran kalırlar. Yazdığı,
çevirdiği kitaplardan da birer ta-
ne istemişler, onları da kocaman
bir paket halinde getirip masaya
bırakmış. Birincilikle kazanacak
sınavı. Tam çıkacağı sırada, Eği-
tim Bakanlığı Dışilişkiler Genel
Müdürü "köy Eostitüleriııde şu sn
isler yapılırdı. Böyle çalışmalaria
bir öğretmen yetisecefiM, yurda
yarariı olacağına inanır mısın?"
diye sorar. "Her seyin kuramını
da uygulamasını da bilirim"
Yanıt:
"Ben oldum işte. Ben derslikte
oğretmenlik yapanra. tlkokuldan
başka herhangi bir okulda da is-
tediginiz dersi kuruiunuz karsısın-
da \errae\e hazınm. Arıcılık ko-
nusunda kuramsal olarak istedi-
ğiniz bilgiyi verebilirim size. Bu
bilgilerin uygulamasını da yanınız-
da yapma>u hazınm. Zaten köy-
de yaptım bunu. Okul uygulama
bahçeleriıu'n kuramını yazdım, bu
kurama gore bahçeler oluştur-
dum. Kurulunuza gösterebilirim.
Dünya edebiyatından birçok ese-
ri ashndan okudum ve çevirdim_.n
Genel mudur: "Bakanlık ensti-
tülüterin yollanmasım istemiyor"
der ve Adıyaman sınavı ka-
zanamaz...
Kızjlcahamam'ın lyceler köyü
öğretmeni Dursun Kara:
"Köy Ensütüsunu bitirdigimde
ilk düsüncem köye yerleşip ancı-
lıgı, meyveciligi, tavukçuluğu,
ha>vancılığı köyiimde ve çevre
köylerde yaymak, geliştirmekti"
diyor.
"Peki kaç yıl oldu enstitüyü bi-
tireli?"
"1944'te bitirdigjme göre.»"
"Düşündüklerin gerçekleşti
mi?"
"Dusüncelerimi gerçekleştlr-
dim, yaydım. Bu düşünceler, ca-
hşarak, alınteriyle kazanılmış,
koykre yarariı olacağı ensütûde iş
içinde öğrenilmiş düşiincelerdi.
Eskişebir Çifteler Köy
Eastirasü'nde fenni ancılık yapı-
yorduk. Oradan Hasanoğlan'a
naklettim. Ancılık, sebzecilik,
meyvecilik orada da vardı. Köye
döndüğümde, az sayıdaki ilkel an
sepetleri olduğu gibi duruyordu.
Hemen kollan sıvadım, fenni ko-
van yapmaya koyuldum. Okulda
sanat kollanndan dülgerliği seç-
miştim zaten..."
Ben oraya gittiğimde, yanımız-
da başka öğretmenler de vardı.
Ama çoğu son yıllarda öğretmen
olmuş arkadaşlardı ve kimi maa-
şının artıp artmayacağını, kimi
kent okullarına atanmak için ne
yapması gerektiğini" soruyordu.
Dursun Kara ise
"Köyden aynlmam ^
değil" diyordu. "Istesem de ayn-
lamara. Anlara kim bakacak,
ineklere kim bakacak? Eşim v*
çocuklar başa çıkamıyor bu isler-
le.-"
Çevre köylerde de fenni kovan
coğalmış. Dursun soylemiyor bun-
ları, "görevimi yaptım" deyip çı-
kıyor işin içinden. Ama halktan
öğreniyoruz ki bütün kovanlar
Dursun öğretmenin kollanyla üre-
tilmiş...
Yarın: Vstünkörü iş
yaptlmaz.
KAÇIRILMAYACAK
FIRSAT
Antalya Lara 'da
Karpuzkaldıran Egitim Tesisleri
bitısiğinde.
NORMAL VE DUBLEX DAİRELER
BAHÇELİ TRİPLEX VİLLAUR
Sosyal tesisleri ve yüzme havuzu
ile birlikte altınkumlu LARA Plajı
içinde
BU FIRSATI DEĞERLENDİRİN
Bes yıldızlı HOTEL OFO'nun
bulunduğu mevkiide
Antalya'nın denize sıfır-yegane
sahilinde
Hepsi bitmis ve tasınmaya hazır
son kalan daire ve villalardan
biri sizin olsun.
OFO İNŞAAT VE TURİZMAŞ.
Antalya 9-31-231556-231557
Kitap imhasında kusur IstanbuTda Özal: Alınan tedbirler
(Baftomfı 1. Sayfada)
Danıştay 10. Dairesi'nde dOn
durusmalı olarak görülen davada,
Bilim ve Sosyalizm Yayınlan sa-
hibi Süleyman Ege davaıun en
dramatik yönünün, " kitaplan
hakkında devletin verdiği karar-
lann geceıiiliğini devlete karşı
savunmak" olduğunu söyledi.
Avukat Halit Çelenk, Ege'ye ma-
nevi tazminat verilmesi gerektiği-
ni savunurken "olayın, yuzyilın en
büyük kitap yakma eylemi" oldu-
ğunu söyledi ve "1930'Iann Al-
manyası'nda yakılan tMm kitapla-
nn sayısı 25 bini geçmiyordu.
19»01er Türkiyesi'nde yüzbinlere
varan kitabın yakılması talebimi-
zin hakhhgını gösterir" dedi. Avu-
kat Üstiin Günsan ise miktar he-
saplanmasının bilirkişiye yaptınl-
mamasının, davanın usul yönün-
den bozulmasını gerektiren bir ne-
den olduğunu söyledi.
30 çeşit ve 133 bin adet
Yaymcı Süleyman Ege yaptığı
savunmada olayın gelişimini ak-
tardıktan sonra, "mıhkeme karar-
larının geçerliliğinin devletin sü-
rekliliginin lemel öfelerinden bi-
ri olduğanu" anımsattı. Ege şöy
le dedi:
snz apacık yapüır. Yasal bir işle-
min gizliliğinc gerek yoktur. Oy-
sa Idtaplanmın imhası ve imha M-
cirni hep gizli tutulmak istenmiş-
Ür. Şimdi yüksek mahkemenizin
huzurunda sonıyonım. Madem
yasaya uygun bir islem yaptınız,
neden 1985 haziranından 1988 şu-
balına kadar yakma tutanağını
mahkemeye sunmaklan kaçın-
dınız? Neden bu konuda ilgisiz ve
çelişik beyanlaria mankemeyi şa-
şırtmaya kalktınız?"
Tarihsel karar
Ege, bu davanın hukuksal so-
nuca ulaşmasının, kişinin uğradığı
zaran gidermenin ötesinde, tarih-
sel bir değer taşıyacağım vurgula-
dı. Ege savunmasını şöyle
sürdürdü:
"Başbakanlık savunman, yük-
sek yargı denetimine gerek duy-
mayan bir mantıga dayanmıstır.
Başbakanhk 'bu kitaplann yasak
yayınlar kapsamına alınması,
1982 tarihinde olduğu gibi yargı
mereileri ile idari mercilerin farkb
kriterlere göre karar verdikleri de
malumdur' deraiştir. Yani açıkça
söylenen şudur Bu kitaplar sıkı-
yönetim ilanından önce yargı or-
ganlannın kararianyla aklannuş-
"Kitaplanm devletin uygar, şe- lardır, ama idare sonradan, 1982
refli yargıçlannın ve savcılannın
imzalannı taşıyan kesinkeşmis be-
raat ve takipsizlik karaıianoa sa-
hiptir. Kitaplanmın imhası, dev-
let adına devleti oluşturan orgaıı-
lann karariannın geçersiz kılındı-
ğını göstermektedir. Bu konuda-
ki görüslerimi Cumhurbaşkanı
Kenan Evren'e aktardım ve 'dev-
leti oluşturan guçler arasında yargı
gücıı var nudır, yok mudur? Mah-
kemeler gerçekten var mıdır, yok
mudur' diye sordum."
Aklanmış olan bir yayının ya-
sayla mahkûm edilemeyeceğini
vurgulayan Ege, sıkıyönetim ko-
mutanlannın imha yetkisinin da-
yanağını anlatırken şu görüşlere
yer verdi:
"Sıkıyönetim komutanlarına
imha jetkisi tanıyan yasanın 3'c
maddesi hükmu. mahkeme karar-
lannı yok sayma yetkisini içeren
bir haküm değildir. Madde (mii-
saderesine karar verümekle birlik-
te) imha yetkisinin kullanılabtte-
ceğini hükme bağlıyor, ama 'be-
raatine karar verilmiş de olsa' de-
miyor. Basbakanlık şimdiye kadar
savunduğu tezle 'sakınca' ve "suç'
kavramlannı birbirine kanştır-
mısür.
Yasaya nygun bir islem kaşka-
yilında farkh bir kriter kullanarak
bu kitaplan yasaklamış ve imha
etmiştir. Bu sav şoyle de ifade edi-
lebüirdi: ldamla yargdanan bir va-
tandaş, suçsuzluğuna hükmedile-
rek aklanabilir, ama idare sonra-
dan farkh bir kriter kullanarak bu
vatandaşı idam sehpasına götüre-
bilir. Böyle bir savın, bırakalım
hukuk devletini, iyi kötu yasal an
olan herhangi bir devlet düzenin-
de bile gecerli olamayacagı açık-
tır."
Ege savunmasını, "Verecefiııiz
karar, Türkiye'de insan ve insan-
hğın evrensel mirası kitaba, bili-
me saygıyı yüceltecek; demokra-
sinin, hukuk devletinin Uerieme-
sine önemli katkılarda
bolunacak" diye bitirdi.
Tazminat ödenecek
Danıştay 10. Dairesi, Ege'nin
sav unmasından sonra davayı ka-
rara bağladı. Kararda, imha edi-
len kitaplann bedelinin 198S yılı
fiyatları esas alınarak yayıncıya
ödenmesi sonucuna varıldı. Ayn-
ca bu bedelin yasal faizinin tuta-
ra eklenmesi ve Ege'ye, "idarenin
ağır hizmet kusuru" göz önüne
alınarak manevi tazminat da
ödenmesi karara bağlandı.
(Baştarafi 1. Sayfada)
ca'run şiir ve sahne metinlerini de
kullandıgı "Gneraica" ik festi-
valde yerini ahyor.
Fransa'dan bu yıl iki topluluk
katıbyor. La Compagnie de I'O-
riant Express, Lulu Menase'nin
tek başına oynadığı Sevim Bu-
ralc'ın "Yanık Sanrytar" adlı oyu-
nunu Fransızca olarak sergiler-
ken, Theatre Fantastiqne ise kuk-
la ve mim sanatını kullanarak bir
düş dünyası yaratmaya çalışacak.
tngdltere, Anthony Hopkins'in
sahneye koyduğu ve Bob King-
dom'ın oynadığı, unlü sair Dytan
Thomas'ın adtnı taşıyan tek kişi-
lik oyunla temsil edilirken ttalya
adına geçen yılki tiyatro festiva-
linde yer almış olan Centro Spe-
rimentale del Teatro, günürnüze
uyarladığı Aristofanes'in "Phrto"
adlı oyunuyla festivale katılacak.
Yunanistan'dan Attis Tbeater,
Euripides'in "Bakhalar" adlı gü-
nümüze uyarlanmış trajedisiflr
festivalde sunacak. SSCB'den ise
Genç Seyird Tİyatrosn, Dosto-
yevski'nin "Yeraltandan Notmr"
adlı yapıtını sahneleyecek.
Türkiye 4 ayn topluluğun suna-
cağı 7 değişik oyunla festival
programında yer alıyor. Devlet
Tiyatroları, Nezibe Araz'ın "Bal-
lar Bahnı BukJum". Gnngör DH-
raen'in "Aşkımız Aksaray'ın En
Büyak Yanpm" ve Yılmaz Kara-
koyanln'nun "Sokollu" adlı
oyunlarını sunarken Istanbul Be-
lediyesi Şehir Tiyatrolan Vaclav
Havel'in "Görüsme - Kutlama -
Çafn" adlı oyununu sergileyecek.
Ankara Sanat Tiyatrosu ise Kla-
us Mann'ın "Mefisto" ve Nazun
Hikmet'in "Y«suf Ue Menofb "
oyunlarıyla festivale katılıyor.
Festival için bir araya gelen Zn-
hal Otcay, Harak Bügjner ve Ah-
met Levendoğlu'ndan oluşan Ti-
yatro Stüdyosu adlı topluluk ise
' Aldatma' oyununu sahneleyecek.
Öte yandan tiyatro festivali ön-
cesi ön çalışmalar yapmak üzere
tstanbul'a gelen Moskova Genç
Seyirci Tiyatrosu'nun direktörü
Hanrietta Yanevskaya ve yönet-
meni Kama Ginkas, Yıldız Kültür
ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen
söyleşiye katıldılar. Belgi Pak-
soy'un çevirisiyle açıklamalarda
bulunan yönetmen Kama Ginkas
şunları söyledi: "Tiyatro grubu-
muz 4 yıl içinde önemli aşamalar
kaydetti. Oyunuzdaki konulara
yaklaşım ve kullandığımız dil ol-
dukça sert. Bence tiyatro dili şok
etkisi yaratmalıdır. Oyunlan se-
çerken kişisel beğenilerimizi ön
planda tutuyoruz."
(Bajtarafi 1. Sayfada)
birler yerine otnrmus" diye ko-
nuştu.
Cumhurbaşkanı özal dün ak-
şam TÜSlAD'ın yemeğinde bir
saat 10 dakika süren bir konuşma
yaptı, işadamlannın sorulannı ya-
nıtladı. özal, "Memleketin için-
de problem ibtimali olan konu-
nun Güneydogu Anadolu olduğu-
nu" belirterek şöyle konuştu:
"Burada teröristler ve onlara
destek olanlarla amansız bir mü-
cadelemiz var. Bu kısa bir müca-
dele değildir. Bazı avantajlanmız
var ama problemlerimiz de var.
Masum insanlara ise şefkatle mu-
amele edilecek. Bu insanların bir
arada yaşamaktan mesut olması
gerekir. Bu da istihdam meselesi-
dir. Her türlü tedbiri almış du-
rumdayız. Bize herkesin, başta
basm olmak üzere yardımcı ohna-
sı lazımdır. Bu basit bir mesele de-
ğildir. Bir yanlış yaparsak hepimiz
kaybederiz."
Özal, Güneydoğu'daki tedbir-
lerle ilgili olarak şöyle konuştu:
"Bu tedbirler daha da şumul-
ludur. Ama hepsini söyle>emem.
Mesele sadece son çıkanlan karar-.
name meselesi değildir. Biz bu in-
sanlarla asırlardır birlikte yaşıyo-
ruz. Kız alıp verdik, o insanlar
başbakan, bakan, vali oldular.
Hiçbir aynm yapmadık. Cumhu-
riyetin ilk yıllarında iz bırakan
olaylar oldu. Bizim de bazı hata-
lanmız oldu. Duşünceye lahdit
konmasına karşıyıra. Ama içinde
bulunduğumuz ülkenin limitleri
şartian var. O liraitler aşa aşa gi-
dilmek zorundadır. Bu da siyaset-
tir. Türkiye'de yaşayan insanların
geidikleri yer bakımından etnik
farkları vardır. Ama bütün ola-
rak Türk milletiyiz, aynmlara gi-
demeyiz. Basınla ilgili tedbirieri
kendi kendilerini kontrol etsinler
diye getirdik. Etmezlerse tedbir-
ler işler. Ama bu sansür değildir.
Mesela duyduğuma göre bir ga-
zetemiz, bir mecmuayı basmaktan
vazgeçmiş. Demek ki, tedbirler
yerine oturmuş."
AOKAYIP
Biricik eşim, sevgili annemiz, değerli insan
GÜLER UYGUN'u
kaybettik. Cenazesi bugün (18 Nisan 1990
Çarşamba) Adapazarı Orhan Camii'nde kılınacak
öğle namazına müteakip Emirdağ Aile Mezarhğı'na
defnedilecektir.
EŞİ İLHAN UYGUN
EVLATLARI BİRGÜL VE MURAT UYGUN
ÜSTÜN YORUMCU
EDIP AKBAYRAM
son kaseti "ŞAHDAMAR'j
QQjH|
ın
Prodüktör:
OSMAN BAYŞU
BAYŞU
Mttzik Üretim
İ.M.Ç. 5. Ştok 5454
Unkapanı-İslanbul
Tel: 512 35 30-31
MCAĞIM
CUNEŞBAm
ISTEME BENDEN
ADİLOŞ BEBE
BEN ÖLURSEV