30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 12 Eylülyönetimi Ismet Paşa'nın oğlu Erdal'ın "aşırılar" tarafından kullanılacağı kuşkusundadır 90'DAN 8 0 ' E POLITIKATUNELI I y i a i l e çocugu Konsey'de İnönü konusunda oylar 22'dir. Evren'in tutumu tayin edicidir. Evren Metin Toker ile görüşür. "1yi aile çocuğu, ama onu kullanırlar" der. İnönü sonunda veto edilir. Cumhuriyet Meclisi Senato yerine bir Cumhuriyet Meclisi kurulması önerilir. Burada eski başbakanlar, cumhurbaşkanlan yer alacaktı. Konsey, öneriyi reddeder. Evren'e göre kabul edilse "şimdi orada olacaİclardı." Istanbul'da bulunan Metin Toker'e Köşkten gelen telefon, "Devlct Başkanı'nın gönişme istegini" Uetiyordu. Erdal Bey'in eniştesiydi ve Evren'i 1971'den beri tanıyordu. Toker, 25 Mayıs 1983 Çarşamba günu 08.00 uçağı ile Ankara'ya geldi, karşılandı ve doğru Çankaya Köşkü'ne gitti. Saat 10.00'da Evren, Toker'i kabul etti: "Sirinle özel bir konuyu konuşmak «e fikriaizi almak istivorum" dedi Evren... Evren, "Erdal Bey, SODEP'i kurmakUn cayar mı" diye sordu. Metin Toker, "Cayacak tabiarta degildir. Böyle bir telkinde buniyetJ ne de imkânı" olduğunu bildinyordu. gili açıklamalar yapmak zorunda kaldı: "Erdal tnönii'yü tanımıyorsunuz. Ayagı Yeni bir açıklama yapan Evren Paşa, "Teyerde başı yıldızlarda profesör dplerinden reddüt içindeyiz. MGK'da ikiye iki gibi. degildir. Gayet kibar, saf göriinür. Bahset Hangisine katüavım" diyor, araştırmanın netiginiz kişileri solculan, bölucüleri suya denini duyurmak istiyordu. götüru'r, sudan getirir. tnandığını tatbik eder. Toker, 12 Eylül liderine Inönü'yle konuşkmel Pasa 'Ailede en inatçı Erdal'dır. Dü masını yine salık verdi. Anlaşılan, Erdal şüncelerini olduğu gibi soyleyen odnr' der Bey'in "işin peşini bırakması" için Toker'in di. Politikanın yabancısı degiklir. Erdal İnö aracılık yapması isteniliyordu. Toker durunü'nün oyuna gelmesi bahis konusu degil mu hemen kavramıştı: dir. Politikaya zorlama ile giriyor sanmayın. "Çagırdınız, fikrimi sonıyorsunuz. Demek Arkasından itilerek giriyor sanmayın. Erdal bana inanıyorsunuz. 'Bana inananlara soyBey'i çağınn, konuşunuz. Ha sonra, hata ya lüyonım, anayasaya ben kefîlim' diyorsunuz. par yapmaz, o başka." Benim kefaletim de Erdal tnönü'nün oyuna gelmeyecegidir" dedi. Evren Paşa "Inönö'nün ODTÜ RektöriüToker olayı anlattıktan sonra 90'dan bagü sırasındaki bazı olaylan" anımsattı. To kınca 80'i kısaca söyleştik. O da "Bunalım ker, "O hareketier İnönü'nıin kandınlrruş ol atdılar, daha çok banatam bırakarak gittiler" masından dolayı o şekli almadı. ODTU Rek diyordu. töni'nün böyle hareket etmesi gerektigine inandıgı için öyle hareket etti" dedi. Evren, bu açıklamalara karşın "Yani devam edecek mi?" diye sordu. Toker ise parti kurmaktan Evren Paşa, soruyu dinledi: "Büyük amavazgeçmesini Erdal înönü'ye "söylemeje ne cınız lider sultasına son vermekti. Oysa öy DİZİRÖPORTAJ 2 MART 1990 ( l \EYT AR( A Yl'REK Evren Toker'e sordu: Iııönü bırakmaz ım? lunmam, sebep de göremiyorum" diye yanıt verdi. Devlet Başkanı, konuyu MGK'da görüştüklerini, "bazı endişeleri" olduğunu söyledikten sonra, "Erdal İnönü, iyi aile çocugu, bilim adamı. Partiyi knrar, ama onu kullanırlar" diyordu. Toker'in yarutı sadeydi: "PoHtikaa olmak için iyi aile çocugu olmak diye bir şart yok!" Fakat Evren direniyordu; "Aile isminden dolayı itibar sahibi bir insanı 'ifsaf ederler, paravana olarak kullanırlar. Arkasından iş çevirirler" deyince, Toker kaymbiraderiyle ille bir anayasa, bir seçim ve parti ler yasası yaptınız ki... Rejim tam anlamıyla lider sultasına geldi. Kimi uyanlan dinlemeyerek C. Senatosu gibi ama varsa o kurumun hatalarını düzelterek neden bir ikinci meclise ön ayak olmadınız?" Evîen Paşa, Ocak 90'da hem soruyu yanıtladı hem de ilginç bilgiler verdi: Açıklamaya başlarken bir noktaya karşı çıktı, "Kzim yapbgunız seçim yasası iyiydi" dedi: "Yiizde 10 baraj getirdik. Kiiçük partilerin Meclis'e girmesini engeUeyerek koalisyon ihtimalini ortadan kakhrdık." Evet, ama TÖ, bu "ihu'mair öne sürerek ANAP iktidannı sürekli kılmak için seçim yasasında on bir kez değişiklik yapmış, 'lider sultasını" pekiştirmişti. 1990'da Evren Paşa "Danışma Meclisi kurulnp topiandlara başlamadan önce 56 anayasa taslagı elimizdeydi. Bunlan inceliyorduk. DM anayasayı hazıriarken bizde üzerudeydik" diye söze başladı: "Emin Paksüt'un anayasa tasiagında eski Cumhuriyet Senatosu >erine bir 'Cumhuriyet Meclisi' vardı. 6065 kişiden oluşacak, üyeler eski başbakanlar, cumhurbaşkanlan, meseia yüksek yargı organianndan, anayasa eski baskaolanndan oluşacaktı. Ba Medis, önüne gelen her yasayı incelemeyecekti. Sadece anayasa gibi, temd yasalar üzerinde görev yapacaktı. Ben, ba medisin 6065 kişiden oluşmasına karşıydım, öye sayısım fazb görüyordum. 'Bizimkilere' öneriji götürdüm. Aralannda konuşup bana geldiler. Cumhuriyet meclisine yanlı olmadıklannı, böyle bir kureJuş istemediklerini bildirdiler." Eğer bu meclisi öteki MGKüyeleri kabul etseydi, Evren'e göre "Şimdi orada olacaklardı!" Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelikleri sona erince, dört eski MGK üyesinin açıkta kalmayacağını söylemek istiyordu. "Ama şimdi lider sultasının Türkiye'yi nereye götürdagii açıkca yazılıyor, halkın tepkisi coşuyor." Evren, yanıt vermedi! Evren'in anlattıgı Temsili sistemi dej enere ettiler' 6 Öcak ayı başlannda, bir gece yansına doğru, ses alma aracına konuşan insan, 1980 yılında darbeden geçmiş, siyasetten yasaklanrnış, hapsedilmişti. Siyasal olaylann son on yılına bakış açısı, elbette tnönü'den farklı olacaktı. Gerçekleri daha acımasızca irdeleyecekti. "Şu anda ben" diye başladı Demirel, "1990'a girdiğimiz şu günlerde, 28 Haziran 1989'da Huber Köşkü'nde Sayın Evren'e söylediğim sözlerin üzerinden altı ay geçmesine rağmen, aynıyla vaki görüyorum". Küçük bir anımsatma: 28 haziranda Huber Köşkü'nde Demirel, Evren'e, "Bu anayasayı yapürdınız, kefil de oldunuz. Şimdi arkanızda bunalım bırakıp gidiyorsunuz" demişti. Demirel, "Benim dediklerim aynıyla çıkmıştır ve olay, burada da kalmamıştır. Araya bir de AT müracaatına verilen cevap girmiştir" dedi. On yıl sonra, '90'da ne durumda olduğurauzu gösteren AT raporu "fevkalade önemli bir doküman"dı. "AT raporunda bizim sevmediğimiz, beğenmediğimiz, uzerinde mutabık kalmadığımız hususlar var" diyor ve sürdürüyordu: "Sevelim sevmeyelim, raporda gerçekler var. 18 Aralık '89'da açıklanan rapor diyor ki: 'Sizin enflasyonunuz yüksektir. Gelir dağılımıruz kötüdür. Sizin sosyal güvenh'k şemsiyeniz kifayetsizdir. Sizin tarımınızın büyük sorunlan vardır. sana>inizin büyflk sıkıntıları vardır". DemireVegöre 1990'da siyaset tıkalıdır, çünküMeclisteçoğunluğu elinde tutan iktidarın arkasında yüzde 15 bile halk desteği yoktur D e m i r e l Evren, cumhurbaşkanlarını halkm seçmesine önayak olmalıydı. Bunahma gitmemek için bunu yapmalıydı. Seyirci kalmış, böyle bir şeye yanaşmamıştır. Evren bunalım aldı, bunalım bıraktı. DEMİREL"Turgul Özal, bugün arkasında halk olmayışının iistünii örtme>e caltsıyor. çalan hükümet 1990'da eşikte kaldı. Gerekçe, bizim söyleyegeldiğimizle hatta Sayın Evren'e arkanda bıraktığın bunahmdır sözüyledediğimiz gerçeklerle tam bir paralellik vardır" "Sıze anlatmak istediğim şey, 1990'da Türkiye'de siyasetin tıkalı olduğudur" diyordu. 28 Haziran '89'da Huber KöşkU'ndeki konuşmayla başlayan, Çankaya hesaplaşmalan ile süren günleri anlattıktan sonra sonuçlar çıkanyordu: "Bu iktidar, uzlaşma çagnsı yapıyor"du. "Bu zamana kadar TÖ'nün ve siyasi iktidarın hangi sorunu halletmede muhalefet engel olmuştu. TÖ ile iktidar ise 'şu sorun ülke yararına şöyle çözülmelidir' demiş de buna engel olunmuş gibi bugün bir hava vermeye çalışıyor. Aksine, bu iktidar 'millet bana yetkiyi vermiştir. Ben cumhurbaşkanı da seçerim, hükümeti de kuranm. Meclis başkanı da seçerim. İstediğim yasayı da çıkannm' demiştir. Bugün siyasi iktidarın dönüp dolaşıp uzlaşma arayalım demesinin tek sebebi vardır: gelmediler. Gelselerdi, bunlar böyle olmazdı.' Cevabı gayet kolay: 'Sorunlan halletmede güçsüzlüğün söz konusu değil ki.. Buyur hallet." "Çoğunluk eUerinde? " "Zaten hadise de o! Muhalefetin seni engelleme gücü yok. Neye rağmen, neden yok? Arkanda yüzde 15 halk desteği yok. Sen temsili sistemi dejenere etmişsin. Muhalefetin seni engelleyecek sayısı yok ve işte, '90'daki Türkiye'nin keşmekeşi budur. Bütün meseleler buradan çıkıp geliyor ve bu durum karşısında devlet başkanı 'Ben ne yapayım' diyor." 26 Mart'tan hemen sonra 4 nisanda Çankaya'da erken seçimi konuşmuşlar. Zaman geçmiş, seçime yatkın bir bildiri çıkarmasına karşın, Evren, sonuç alınmayınca 'Ne yapabilirim' diyor. Demirel, buna takıhyor. " N e yapabilirdi?" Demirel, "Bir tavır ta kınmahydı. O tavn sadece görevi devrederken yaptı. Görevi bırakırken o gün cumhurbaşkanlarını halk s e ç m e l i d i r " diyt konuştu. "Evet" dedi Demirel. 'Bence bunu söylemeliydi" "Ama Evren, ben de halk seçsin istiyonım diyor" "Istediğini söylemesi yetmezdi ki. Tavrım ortaya koyması gerekirdi. Yani? Bir hareket yapmalıydı. Bunalımlara gitmemek için bunu önermeliydi. Seyirci kalmış, böyle bir şeye yanaşmamıştır. A£zını açmamıştır 9 kasıma kadar. Şimdi burada bir noktaya geleceğim. '90 Türkiyesi'nin bir eksiği var. Bu eksik, Türkiye'de bunalımlara sebep olan yetkisizlik. 27 Mayıs '60 bunalımının sebebi, seçime gidılememesidir. Seçilmiş Mechs seçime gıtmek istemedi. 12 Mart '71 muhtırasının sebebi de seçime gidilmeyişidir. Parlamento içinde bir bozulma olmuş, eğer seçime gidip o bozulma halka düzelttirilseydi, o muhtıra ile karşı karşıya kahnmazdı. O tarihte ben, seçime gitmeyi istemedim, seçime gidileceğinden emin olamadun. 12 Eylül '80 olayının altında yatan da seçime gidilemeyişidir. Anarşi durmuyor, cumhurbaşkanı seçilemiyor, gelin seçime gidelim diyoruz, olmuyor. Demirel, "Bizim de deyip geldiğimiz bunlar" dedi: " N e kadar pariteye göre adam başına gayri safî gelir hesabı yapsanız, sizin satın alma gücünüz bizimkinin üçte bir altındadır. Binaenaleyh sizin jartlarınızın bize uyması mümkün degildir, diyorlar. Raporun eleştirisini burada yapacak değilim. Ortada bir olay var, bir tespit var. 14 Nisajı 198Tde Turkiye AT'ye niçin başvurdu. Herhalde hangi tarihe kadar Türkiye ile müzakere yapılacağını öğrenmek için yapmadı. Müzakere yapıp ATye girmek için yaptı. Nitekim o tarihte Türkiye'yi yönetenler, o günün hükümet başkanı ovündu. 'AT'ye muracaata cesaret edemediniz, ben ettim' gibi. Biz o zaman dedik ki: 'İyi Arkasında halk olmayışının üs"Cumhurbaşkanlarını halkın ama, dur bakalım. Kapıyı çaldın, tünü örtmektir! Diyecektir ki hal seçmesine ön ayak mı olmalıydı Türkiye anayasalannda, 1924, eşikte kalmayasın! 'Evet, kapıyı ka: 'Ben uzlaşma çağnsı yaptım, diyorsnnuz?" '61 ve '82 anayasalannda her şey vardır, ama bu 'her şey' bunalımlan önleyemiyor. Demek ki bunalımı önleyecek bir şey yoktur, o da iki önemli unsurdur. Birincisi cumhurbaşkanım halkın seçmesidir. Diğeri seçimin yenilenmesinj seçilmiş Mecliân değil, halk tarafından seçilen cumhurbaşkammn yapmasıdır. Karar ve takdir cumhurbaşkamna ait olmalıdır. Sayın Evren, her ikisinin de düşünüldüğünü, fakat anayasa yapıhrken kabul ettiremedigini söylüyor. O zaman on yıl sonra ne oluyor? 'Bunalım aldı, bunalım devretti! Bir şeyi halletmemiş, bunalım devretmiştir. Aynca Türkiye'yi fukarahğa, yoksulluğa, issizİiğe, orta direğı tamamen kaldırmaya götüren bir devir yaşanmıştır son on yılda. ECEVİT "Ulusal iradenin ve demokrasinin önn bir an önce açılraalı. 12 Eylül dönemi kapanmalıdır.' Size Sayın Evren'le yaptığımız görüşmeleri anlatırken yapmak istediğim orada neler konuştuğumu anlatmak degildir. Olayı ortaya koyarken Çankaya'da, daha önce her yerde konuştum aynı seyleri Sayın Evren'le de konuştum, bunu ifade etmek için söylüyorum. O konuşmalan aktarırken şunu anlatmak istiyonım: Bugünün Türkiyesi sürpriz degildir. îki seneye yakın zamandır 'aman bu geçmiş on yıla: noktaya gelmeyelim' diye anlat" 2 4 Ocak 1980'de nygnlanmatığımız Türkiye'dir ve bu akşam ya başlayan model sosyal ve siya(TÖ'nün) resmi kabulü var, musal sonuçlan bakımından artık halefet Çankaya'da yok. 'OhnazTürkiye'de hemen herkesi tedirsa olmasın' di>en bir zihniyet! Sigin etmektedir" dı\e başladı: yasi sorunlar bunlardı. Buraya gelinmemesini söyledim Sayın EvŞöyle ki ekonomik kararlar ren'e de her yerdeki konuşmalamerkeziyetcilikten güya kurtanlarımda da. Birisinin müdahale etcaktı. Fakat hiçbir dönemde gömesi lazundı. Birinin bu noktaya rülmedik ölçüde merkezileşmiştir. gelinmemesi için bir tedbir..." Ecevit, Bitlis sigarası içer, yıl şöyle danun bfisbiHfin bcsledigi, Fiyatları baştaki birkaç kişi ve "Birisi yol açmaüydı? " lardır bu alışkanbğını yitirmedi. demokrastain ve olnsal biriigin KtT'ler belirler'hale gelmiştir. Masasına geçti. Bir yanda yaşa gnvencesi olan lalkligi giiciendir"Evet!" Aynca, 24 Ocak kararlannın "Burada, bu gece sizinle tartış mının bir parçası, daktilo. Küçük mek şöyle dursnn, enmbviyetiı doğal sonucu olarak getirilen 12 bir canta. Masarun uzerinde dü hiçbir döneminde göfülmedik öl Eylül rejiminin de siyasal gerçektığımız sorunlann Çankaya zemininde tartışıldığını nakletmek is zenle sıralanmış, notlar kitaplar. çöde yıpratöfı, ekonomiyi füuna lere ve ülke gerçeklerine, aynca "90'dan bakta '80'lere" ve ken za sönikledigi ve Türkiye'yi din çağımız dünyasımn gerçeklerine tiyonım. Yukandaki konuşmalann bugünkü Türkiye'ye nasıl ge dine özgü akıcı üslubuyla söyle yada yalnıziasiınp gıicsHzk,tirditi hiç uymadığı bu on yıl içinde keu'ndiğine ışık tutacağına inaru diklerini vurucu, kalıcı bir cüm artık kcsiaHkle ortaya çıkmıştır. sinlikle ortaya çıkmıştır. y o n ı m " diye sürdürdü Demirel. leyle kapadı: Utasal iradenin öoü ve demoköyle ki bundan birkaç yıl ön"Gerek ekonomi bakımından rasinin yol« bir an önce açılmalı ceye kadar kendisini 1982 AnayaÇankaya konuşmalan, Çankaya'da hesaplaşmayı içeren ikili gö gerek siyasal ve sosyal bakımdan ve 12 Eylöl dönemi, artık her yö sası'nın kefıli olarak gösteren esrüşmeler... Aktardığı ilginç sah 24 Ocak kararlannın ve 12 EyliJ nüyle kapanmahdır. ki Cumhurbaşkanı Kenan Evren TürUye'nin iceride ve dışandı bile cumhurbaşkanlığının son yıneleri, siyasal yorumlan son bir rejiminin getirdifei rejim ve diizcn, 10 yıl dönümleri sona ererken her ancak gerçek demokrasiyle ve de lında bu anayasanın toplum gerkaç cümleyle bağladı Demirel: "Bunlarla neyi söylemek istiyo yönüyle iflas etmiş dunımdadır" mokrasiaia de inanç özgürtigü çeklerine uymadığını ve birçok tstese aynntüara girebilir, saat nün de güvencesi olan laikliklc noktada değişmesi gerektiğini tesnım: '90'dan '80'e Türkiye'ye baktığımız zaman görüntülerdir ler boyu belgeler, veriler uzerin giiçlenebilecefini döşunenler, 12 lim eder hale gelmiştir. bunlar. Bir tablo uzerinde fırça iz de konuşabilirdi. Fakat çarpıcı bi Eylül dönemini kapatmak ve dünBundan birkaç yıl önce Sayın leri... Ama rastgele yerlerde söy çimde geçen on yüı özetliyordu: yadaki gelişnıelere de uygun yeni Erdal tnönü, madem ki anayasa lenrniş, hatıra defteri gibi yazümış " 1 2 Eyml askeri midahalesaia bir dönem açmak için gerekli nz yürürlüktedir, demokrasiye geçildeğil, devletin başında oturan za ve bu müdahaleyle gelen rejimin, laşma ve dayantşma ortamını miştir, diyordu. Ama o da son yılta söylenmiş. Bugünkü durum topluma hnzur getirmedig]; iceri olnştnrmak izere ortak çaba gös larda bu anayasa ile demokrasisöylenmiş... de kaba gtvenük sattamartıgı, te termeMdirier". nin yürümeyeceğini itiraf eder Biraz daha geniş açıdan baktı noktaya gelmiştir. ...Ve zaman, bizi doğrulamış!" rörün kaynaklannı knrutmak Ecevit: 12 Eylül iflas etmiştir Model çöktü 12 Eylül, terörün kaynaklarını kurutamadı, besledi; laikliği güçlendirmedi yıprattı, ekonomiyi çıkmaza sürükledi, Türkiye'yi dünyada yalmzlaştırıp güçsüzleştirdi. 24 Ocak 1980'de uygulanmaya başlayan model sosyal ye siyasi sonuçları bakımından artık herkesi tedirgin etmektedir. İnönü: 10 yıl sonra 78'lere geldik Demokrasiye sarılın Türkiye'de işkence yapılıyor intibaı dünyada yaygınlaştı. Hâlâ bu şaibeden kurtulmuş değiliz. Türkiye'de tepki yaratması bir ilerleme sayılabilir. Oysa çözüm ekonomiden daha kolay. 6 ayda çözülebilir. Bunahmdan çıkmak için kuvvetlı adam gerekmez, demokrasiye sarılmamız şart. Türkiye'yi seslendiren parti liderleri *90'dan bakarken '80'leri genel anlamda "yitirilmiş >illar" diye nitelediler. İnönü, Meclisteki çalışma odasmda on yılın siyasal değerlendirmesini yaparken, "Demokraside... Hâlâ '80 öncesine dönmüş degiliz'* diyordu. Geniş açılı bir değerlendirme yapıyor, "Darbeyle gelen on yıldan, çıkanlacak ders demokrasi içinde bunalımlardan çıkış yolunun aranmasıdır" diyordu. "Bunaiımlardan çıkmak için 'kuvvetli bir adam' getirme hikâyelerine kapılmamak" gereğinı vurguluyor, "kalıcı çözümlerin, ilerlemenin ancak demokrasi içinde" bulunacağına olan inancını yineliyordu. tnönü: '90'dan '80'e şöyle bakıyordu "Büyük yanlış, '80'deki anarşik durumdan demokrasiden vazgeçmeden diizeleceği yanılgısına İNÖNÜ Demokrasi gerekiyor. saplanmak oldu. Bu yanılgı, arkasından 'demokrasiyle bu iş olmaz, güdumlü bir rejimle ancak olabilir' fikrini gelirdi, 'Demokrasi şimdi moda, güdümlü demokrasiyle ancak düzeltebiliriz' yanılgısına saplanıldı." "Tabii, '8O'83 arasında sisteme hatalı bakış, bugünkü noktaya gelmemize yol actı?" "Kuşkusuz" dedi İnönü, "Çok zaman kaybettirdi. Yanlış ekonomi politikalann bu kadar süre yürütülebilmesini sağladı. Muhalefeti son derece etkisiz bıraktı. Çünkü muhalefeti destekleyecek toplum kesimleri siyasetten uzaklaştırıldı. Siyasetten korkutuldu ve fiili baskılarla siyasete girmeleri engellendi. Yani siyasete girmek isteyenler cezalandınldı, sakıncalı insanlar yaratıldı. Oysa anayasal ve yasal düzenlemelerle '80 öncesi siyaset düzenimiz tamamen açıktı. Örneğin üniversitedeki insanlar siyasetle uğraşabiliyor, partilere giriyor sendikalar siyasetle ilgüeneböiyor, dernekler daha rahathkla fikirlerini söyleyebüiyorlardı. O zamanlar bazı ifratlara kaçılmış olabilir. O çeşit demokrasi 1%1 Anayasası ile bize yeni girmişti. Çoğulcu bir düzene geçmiştik. tfratlar başka türlü önlenmeliydi. Önleyeceğiz diye, daha sonra tamamıyla aksi, ceberrut, katı disiplinci bir rejime geçmek bu defa büindiği, tarihte görüldüğü şekilde bizi demokrasiden uzak rejimlerin düşıüğü hatalara düşürdü. Şimdi hâlâ, '80 öncesi demokratik acılışa kavuşmuş değiliz." Üniversitelerin ve sendikaların katkısı son derece az. Profesyonel mesleki kuruluşlar özellikle kişiler, siyasete yeni yeni yaklaşabiIiyorlardı. İnönü, bu noktada, "Bütün bu zaman kaybı, '8O'deki güçlükleri o zaman demokrasi içinde bence aşamamamızdan kaynaklandı. O yıllardaki sıkıntıyı demokrasi içinde aşamadık. On yıllık süre sonunda, '78'lerdeki dumma gelmiş bir halimiz var" dedi. "Temenni" etmiyordu, ama (inönü bu yargıları 31 Ocak 1990 günü söylüyordu. Terör Istanbul'daki kimi olaylardan Prof. Aksoy'a kadar uzanmamıştı) "Şurada burada terör hareketleri oluyor. Güneydoğu'daki vahim terör olaylan devam ediyor" diyordu. Hükümet âdeta zayıf bir koalisyon havasındaydı. Kültür planında yanlış yaklaşımlar egemendi. "Laiklik karşıtı eğüimler, iç politika amaçlan için özendiriliyor"du. örneklemelerden sonra: "Bütün bunlar dönüp dolaşıp '80 öncesi döneme başka açılardan da yaklaştığımızı gösteriyor. Olaylar artarsa demokrasi içinde bunlardan nasıl geçeceğiz? Geçmek zorundayız, ama '80'de vermediğimiz sınavı, şimdi vermek zorunda kalacağız diye bir tıkir zaman zaman ncpimizin aklına geh'yor hem de on sene sonra" dedi. Bu kez, sınavı demokrasi içinde verecektik. Tersi olursa, "bu sefer, on, hatta yirmi yıl geriye gidecektik". Telaşlandı birden: "Onun için temenni etmiyorum, hatta söylememiş olayım" diyordu. Geride kalan yılları yine yargılıyor, "Ama geldiğimiz yerin, 10 sene sonra, demokrasiyi daha iyi yürüttüğümüz, özumsediğimiz, toplumsal bir yer olduğu söylenemez"di. Partilerarası kıyasıya mücadelenin olmaması, telefon, elektrik konulanndaki ilerlemeler bir açıdan son on yılın olumlu hanesine yazılabilirdi. Sorun siyasal ortamı irdelemeye gelince, "Büyük fütursuzlukla anayasa ihlal ediliyor, normal rnali denetimler bile yapılamıyor"du. Devlet görevlilerinin zimmetlerine para geçirip geçirmemeleri "demokrasi dışı" bir olaydı. Demokrasi dışındaki rejimlerde bile bu mekanızma çalışıyordu. Denetim mekanizmalan devletimizde işlemiyordu, çünkü devleti yönetenler de konuya "soğuk" bakıyor, engel oluyor, büyük bir dağınıkhk mali yapıya da sirayet ediyordu. tnönü, "Bunlar '80 öncemümkün değil". si yoktu" dedi. Inönu'ye göre "çıkanlacak bir "Köşeyi dönme" felsefesi sap ders" vardı: tırmaya yönelmiştı. On yıl sonun"80'den önce bunalımlan deda siyasal yaşama toplumun ka mokrasi içinde çözemedik. Partitılması çok azdı. Bu da '82 Ana ler, kuruluşlar bunalımlan deyasası'nın getirdiği kısıtlamalar mokrasiye sarılarak çözmeyi düdan kaynaklanıyordu. Getirilen şünmeliydiler. Bu öyküden çıkaengellemeler bir anlamda parti nlacak önemli ders bence, budur. ler arasında değil, ama parti içle Demokrasi içinde ilerleme oluyor, rinde çekişmeler yaratmıştı. demokrasiye sarılmamız şart!" " V e " diye sürdürdü İnönü: tnönü bir vurgulama daha yap"Bütün bu açılardan demokrasi tı: "Bunalımdan çıkmak için de geriye gidiş görüldü. Hâlâ da 'kuvveüi adam' getirme hikâyele'80 öncesine dönmuş değiliz. Ye rine kapılmadan." SHP lideri 12 EylüVün Türkiye'yi sosyal ve siyasal bakımdan geriye götürdüğünü söylüyor 1980 öncesinde bazı önde gelen sağ kesim politikacılan, o arada Sayın Demirel, 1961 Anayasası'nda köklü değişiklikler istiyorlardı, yülarca bunun mücadelesini vermişlerdi ve tasarladıkları, özledikleri anayasa biraz abartılmış biçimde de olsa 12 Eylül rejiminin getirdiği anayasaya bir hayli benzdyordu. Fakat şimdi Sayın ni fikirler çıktı dünyada. tnsan Demirel dahil o kesimler de bu haklarına saygı '80 öncesinde bu anayasaya karşı çıkmaktadırlar. kadar yaygıh değildi. Askeri müAynca 12 Eylul rejiminin Türkidahaleden sonra anarşi dönemi ye'ye istikrar getirmediği görülnin getirdiği örgütlerin, kargaşa müştür. tstikrarsızüğin olumsuz nın açığa çıkmasında kullanılan sonuçlan özellikle ekonomik yametotlar bütün dünyada tepkiler şamda kendini hissettirmektedir. uyandırdı. Türkiye'de işkence ya Birçok işadamları bu istikrarsızpıhyor intibaı dünyada yaygınlaş hk nedeniyle başka nedenlerin yatı. Hâlâ bu şaibeden kurtulmuş m sıra o nedenle de yatınm yapadeğiliz. Türkiye'de de tepki yarat maz hale, sanayi yatınmlan yapaması bir ilerleme sayılabilir. Ama maz hale gelmişlerdir. Çünkü bir çare bulamıyoruz. Oysa çözüm yıl sonra, bir ay sonra, bir hafta ekonomiden daha kolay, altı ay sonra hangi karariarın alınacağı da çözülebilir". veya şimdi yürürlükte bulunan İnönü "özetle" diyordu: "Si hangi karariarın hangilerinin geyasi planda da ekonomik planda çerli olacağı belli degildir. Geleda '8O'9O arasının "7080 arasın ceği görememektedir iş adamdan daha iyi olduğunu söylemek l a n " . On yılı çizdi, sonuca geldi Ecevit: "Siyasi yaşam bir türlü yerine yerine oturmamıştır. Çünkü çok yapay bir siyasal çerçeve oluştu, rulmuştur. Dolayısıyla gerek ekonomik bakımdan gerek siyasal ve sosyal bakımdan 24 Ocak kararlannın ve 12 Eylül rejiminin geiirdiği rejim ve duzen, 10 yıl dönumleri sona ererken her yönüyle iflas etmiştir." SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle