Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 MART 1990**** HABERLERÎN DEVAMI CUMHURİYET/19
İTÜ, Beşiktaş'ı play-off dışı bıraktı
İTÜ: 77 - Beşiktaş: 76
SALON: Lütfı Kırdar
HAK.EMLER: Fuat Demir (3), Osman Cengiz (4)
5 FAUL: K. Erman (33.02), Braden (37.14)
İLK YARI: 40-31 (İTÜ önde)
tTt): Ahmet (5), 4, Necati (5) 2, Erdoğan (4) 0, Harun (7) 28, Zeki
(5) 2, Okan (5) 9, Spencer (6) 23, Tahsin (6) 8
BEŞİKTAŞ: Çağatay (3) 0, Turabi (6) 25, Burak (6) 11, Erman (6)
13, K. Erman (4) 10, Braden (5) 11, Turgay O) 0, Tuncav (4) 4, Zeki
(4)2,
LEVENT YÜCELMAN
Basketbol liginde İTÜ "ölüm-
kalım" maçında Beşiktaş'ı 77-76
yenerek play-off a giren son takım
olurken Siyah-Beyazh ekibi play-
off dışı bıraktı. Dünkü maçın en
önemli yanı; yenilen takımın play-
off dışı kalmasıydı. Bu açıdan
böyle buyük stres altındaki bir
maçta bir takımın seyircisi olma-
sı ve en zorlu anlarda destek ver-
mesi büyük yardımı oluyordu. Ne
yazık ki, Beşiktaş dün bu destek-
ten yoksundu. Maça gelenler ise
tek-tük bağırarak takımlarını
"gaza" getirmeye yetmedi. Maça,
İTÜ alan savunması. Beşiktaş ise
adam adama savunma ile başla-
dı. Beşiktaş'ta bütün oyuncular
aşın stres yuzünden hem şut kul-
lanmakta tereddüt ediyor hem de
bol bol top kayıpları yapıyorlar-
dı. Üstunc Ustlük Beşiktaş kullan-
dığı şutlardan, hatta ve hatta pota
dibinden bile sayı isabetsizliği ne-
deniyle İTÜ, 15. dakikada skoru
30-19 kendi lehine yaptı. flk yarı
40-31 İTÜ lehine sonuçlanırken
Siyah- Beyazlı ekibin saha içi yuz-
desi 18/45 gibi çok kötu bir dere-
ceydi. İlk yarıda K. Erman rakip
takımın Amerikalısı ile boğuştu-
ğu, Erman ise savunma yapıp hü-
cumda "yorgun" düşmesi
Beşiktaş'ın temposunu düşüren
unsurlardandı. 2. yarıda Beşiktaş
daha rurshydı. Nitekim uygulanan
baskılı adam adama savunma
kendini gösterdi ve Siyah-Beyazlı
ekip çaldığı toplarla rakibini an-
cak 36. dakikada 70-69 ile yaka-
ladı. Maçın son 40 saniyesinde ise
76-74 Beşiktaş ondeydi. Spencer'a
yapılan faulden sonra bu oyuncu
bire bir atışı değerlendiremedi.
Ancak ribaundu alan Harun 3 sa-
yıhk şut teşebbusünde kendisine
faul yapıldı. Faul atışlarında 3/3
isabet kaydeden Harun'a karşı Be-
şiktaş hücumda sayı bulamadı ve
Burak'ın yaptığı hatal-ı yürüme
topun rakibe geçmesine neden ol-
du. Son saniyeleri top çevirerek
geçiren İTÜ, rakibini play-off dı-
şı bıraktı.
Öteki sonuçlar
Beslen: 113 - Efes Pilsen: 101
Karşıyaka: 63 - Çukurova: 72
PLAY-OFFTA — İTÜ Beşiktaş'ı saf dışı ederek play-off a son gi-
ren takım oldu. (Fotoğraf: Mustafa Ersoy)
Maçın eleştirisi
Dahafazlası
beklenemezdi
MURAT
MLRATHANOGLU
Ölüm-kalım maçının stresi ve
mücadelesi çok yüksek, basketbol
seviyesi çok düşüktü. Stres, düşük
şut yüzdelerine yol açarken, aynı
anda pota altını bir savaş alanı-
na çevirdi. Beşiktaş, dün maçı
kaybetti ve play-off şansını yitir-
di. Ancak Beşiktaş, bizce şansını
çoktan yitirmişti. Eğer sezon için-
de yapılan antrenör değişikliği so-
nucu alınan beş galibiyet olma-
saydı, Beşiktaş bugün küme düş-
memek için oynayacaktı. Beşiktaş
kısıtlı kadrosuna ancak kaliteli bir
Amerikalı ilave etseydi Play-Ofra
girebilirdi. Bu Amerikalı kesin
olarak Braden değildi. Braden,
2.06 boyuna rağfnen, ribaund al-
mayan veya alamayan, geri koş-
mayan veya koşamayan, savun-
ma yapmayan veya yapamayan
bir Amerikahydı. Düşünün, takı-
mın 34 yaşında oyun kurucu gu-
ardı, hemen hemen her maç takı-
mın en fazla savunma ribaundu
alan oyuncusu. Bu oyuncu aynı
zamanda oyun kuracak ve sayı
üretecek. Her maç K.Erman ra-
kip takımın Amerikalısını savuna-
cak, faul sorunu ile baş başa ka-
lacak ama takımın tek etkili pota
altı sayı potansiyeli olduğundan
bir de sayı üretecek. Bu kadar yü-
kün ftltından ne B. Erman ne de
K.Erman kalkamazdı.
G.Saray kısmeti tepti | Görünen köy
(Baştarafı 1S. Sayfada)
ÖNEMLİ DAKİKALAR: Tribün
desteği ile maça giren G.Saray'ın
ilk atağı 7. dakikada geldi. Ha-
san'ın getirdiği topu Tanju iki
adımdan kaleye atamazken dönen
topu yine Hasan kontrol etti an-
cak rakibinden kurtulamadı. 11.
dakikada G.Saray penaltı kazan-
dı. Prekazi'nin ceza alanına kes-
tiği topu indiren Hasan şutlayan
Tanju'ydu. Edvaldson'un eline
çarpan top penaltıyı getirdi ancak
golcû Tanju'nun vuruşu avuta
gitti. 23 ve 29. dakikalarda Pre-
2. LİG
A. Sebatspor-Karabükspor: 3-0
Bartın-Eskişehir : 0-0
Orduspor-F.Karagümrük : 1-0
Eyüpspor-Kütahya : 3-1
Bulancak-Kasımpaşa : 0-0
Bakırköy-Kocaeli : 2-2
Beykoz-Kartal .1-1
3. LİG
GSkHasaray-lstanbnl ':«•*•
Yücespor-Pendikspor : 1-0
Babaeski-Feriköy : 1-2
Kırklarelispor-Galata : 0-1
Vefa-Uzunköprü : 2-1
G.Osmanpaşa-S.Sirkeci : 5-0
Çorluspor-Tekirdağ : 1-1
kazi'nin sert şuüarmın sonuçsuz
kalmasından sonra G.Saray dev-
renin son dakikasında Tanju ile
inanılmaz bir gol daha kaçırdı.
Kornerden gelen topa Yusuf ve
Hasan birlikte yükseldi kaleye gi-
den top ust direkten döndü. Tan-
ju'nun volesi tribünlere kadar gitti
GOLLER: Kronometreler 82'yı
gösterirken İsmail topu ceza ala-
nı içindeki Tanju'ya gönderdi. Bu
futbolcunun ara pasına Erdal sert
vurdu: 1-0. Galibiyetilconımaça-
basındaki G.Saray, 88. dakikada
Fevzi'yi kaleye 20 metre uzakhk-
ta faulle durdurdu. Topun başı-
na gelen Avni'ydi. Barajın yanın-
dan, Simoviç'in kapadığı koşeden
boşluğu iyi gören G.Birliği kap-
tanı skoru belirledi: 1-1
Beşiktaş
(Baştarafı IS. Sayfada)
Hamit gole izin vermedi.
72'de Feyyaz oyundan alındı.
Önceki dakikalarda oyuna küsen
Feyyaz yerini Halim'e bıraktı.
82. dakîJcâda Tânk içeri girme-
ye çalışırken karşısında bulunan
Gökhan yere düştü. Tarık içeri
girdi, müsait durumda önce vur-
madı, rötarlı vuruşu, karşına ge-
len iki savunma oyuncusundan
döndü.
(Baştarafı 18. Sayfada)
Galatasaray'ı sürekli izleyenler bu gerçeği haftalardır, hatta ay-
lardır vurguluyorlardı. Gorunen köy kılavuz istemezdi.
Dün 82. dakikada ite kaka elde edilen bir golden sonra Galata-
saray'ın depla.->manda oynayan ikinci sıruf takımlar örneği savun-
maya çekilip zaman kazanmaya çalışması, Cimbom'un futbol man-
talitesindeki yoksullaşmamn en çarpıcı örneğidir. İşte bu yoksun-
laşma ile birlikte onun doğal sonucu olan performans ve beceri dü-
şükluğü Galatasaray'ı dön büyüklerin en kötüsü halinegetirmiştir.
Önumüzdeki haftalarda yeni bozgunlar, yeni hüsranlar bekle-
yebilirsiniz. Takımdaki bu düşünce sakatlığı değişmeden hiçbir şey
değişmeyecektir. Dünkü maçın 75. dakikasında San-Kırmızılılar
için uğur olsun diye durmadan yerini değiştiren bir arkadaşa:
— Nafile uğraşma, sen ne kadar değiştirirsen değiştir, Galata-
saray değişmemekte direniyor, dedim.
Aslında bu şakada acı bir gerçek yatıyordu.
Önce Held
(Baştarafı 18. Sayfada)
—Muhammet gibi dinamik bir oyuncu dururken Tugay'ı saha-
ya süren hem de hiç meziyeti olmamasma rağmen bu oyuncuvu
stoperde oynatıp adeta yok eden,
—Uzun süre golsüz devam eden maçta orta ve ileri uçta bazi
oyuncu değişimi ve görev değişimi yapması lazım gelirken savun-
mada en son çıkması ve hatta değişmemesi lazım gelen Semih'i sa-
hanın kenanna alan,
—Yîtıe Ufur, Sava$, Tugay ve hatta PreVazî sahâda adetâ yü-
rürken gerekli değişim hakkını takımının aleyhine olarak kullanan
Held, dünkü kaybedilen puanların birinci derecedeki sorumlusu-
dur. Gençlerbirliği 1 puan için geldiği İstanbul'dan şansı ile kur-
tulabildi. 90 dakika boyunca kalelerinin önüne savunma ve orta
alan oyuncuları ile adeta kümelenen başkent ekibi golleri ve pe-
naltıyı alamayan Tanju'ya teşekkür etmelidir.
Trabzon
(Baştarafı 18. Sayfada)
ağırlaşmış. Sürekli dripling-
lerle top taşıma isteği hem ra-
kip futbolculann toparlanma-
sına hem de temponun düş-
mesine neden oluyor. Birçok
pozisyonda Hami ve Orhan'-
ın koşu yoluna pas atması ge-
rekirken topa basarak rakip-
lerini yeniden karşısına aldı.
Baskıdan kurtulamadığı için
de toplan kaybetti. Turgut da
aynı şekilde oynaymca, sürek-
li ataklar yerine sert oyuna
dönmek zorunda kaldılar.
Boş alanlarda dolaştırdıkları
amaçsız paslar zaten Zeytin-
buuıuspor'un istediği oyun
şekliydi. Çünkü daha müca-
deleci olan Zeytinburnusporlu
futbolcular orta alanda ve sa-
vunmada çabuk çoğaldılar.
Zeytinburnuspor orta alan-
da ve savunmadaki önlemi el-
den bırakmadığı için Orhan
ve Suat gibi süratli oyuncular
da hareketlenecek boş alan
bulamadılar. Dünkü gibi
amaçsız oyunla Trabzon-
spor'un maçı kazanması zor-
du. 90 dakika boyunca bilinç-
li bir gol pozisyonları bile
yoktu. Dünkü oyun şekilleri
ile bir puaru bile kazanç say-
malan gerekir.
8ROMA .
SEYAHATI
B
4QC0MPACT1
IÖDISCPLAYER
I 1.800 FUTBOL TOPU
I 1.800 ÇANTA
I 18.000 T-SHIRT
Dunya Kupası fınal heyecanını yıne
COCA-COLA ile yaşayacaksınız.
8 Kışı Kupa Fınahnı ROMA'da ızleyecek !
COCA-COLA seven bınlerce kışı COCA-COLA
Dünya Kupası armağanları kazanacak.
Nasıl Katılacaksınız?
Katılma Formunu doldurun. 10 tane altın renklı
COCA-COLA standart şışe kapağı ile birlikte en
geç 30 Nlısan 1990 tarıhınde elimıze geçecek
şekilde PK 99, Teşvıkıye, 80212 Istanbul adresıne
gonderın. Çekihşe katılın. Finali ROMA'da
ızleyın. COCA-COLA armağanları kazanın
Her zarfa ayrı bir çekılış numarası venleceğınden
şansınızı artırmak ıçın bırden (azla zarf
gönderebılırsınız.
Nasıl Kazanacaksınız?
ROMA SEYAHATİ ve COMPACT DISC PLAYER
kazananlar 7 Mayıs 1990 tarıhınde. noter önünde
yapııacak çekılişle belirlenecek ve 9 Mayıs 1990
larıhınde basında açıklanacaktır. Başvuran ilk
1.800 kışıye FUTBOL TOPU, 1 800 kışiye ÇANTA
ve 18.000 kışiye T-SHIRT, çekilişsız olarak
verilecektır
• Roma Seyarıatı kazanan 15 yaşın altınöakı talıhlılerın
velısı (bir KIŞI) yalnızca yol masraflannı kendısı
karşıiayarak refakatçi
olarak gıdebılecektır
Bu çek.hs Mıllc Pıyango ıdaresının 5 3 1990 la
BODB-1990/'392-2100 sayılı ızn. ile noıer hu?urü
COCA-COLA Dünya Kupası Armağanıan
çekılışıne katılmak ıstiyorum.
Tel
İmza
Bu kuponu 10 tane altın renkli kapak ile birlikte
| PK 99 Teşvikiye, 80212 İstanbul adresıne
poşlalayın. Çekılışe katılın.
Once Kendi Evimizi Düzene Sokmalıyız!ı
(Baştarafı 1. Sayfada)
kenin, kendi aralanndaki ilişkiler, savaşa dek
varan sorunlarla dolu olsa da Türkiye'ye dö-
nük olarak öteden beri ortak bir yaklaşıma
sahip oldukları söylenebilir. Üçü de Türkiye'-
yi ekonomisi güçlü, demokratik rejimi istik-
rarlı, laik ve modern bir ülke olarak görmek
istemezler; Türkiye'de hiç olmazsa sürekli
bir istikrarsızhğın geçerli olması işlerine ge-
lir.
Suriye'deki ya da Lübnan'da Suriye ordu-
sunun denetiminde olan Bekaa Vadisi'nde-
ki kamplar... Bu kamplardan çıkan, kimi Arap
kaynaklarına göre özgürlük savaşçıları, bize
göre teröristler... Kimi Türk, kimi Kürt, kimi
Ermeni...
Bu kampların varlığını reddeden kalmadı
artık.
Şam'in bu konudaki resmi mazeretleri ise
gayet iyi biliniyor. Ancak bu bağlamda bir
gerçeğin altı kalınca çizilmelidir: Eğer Suri-
ye istemezse, sınırlarımızın içerisine yöne-
lik terörist sızmalar en aza iner, hatta tümüyle
durur.
Oysa bugün sürüyor...
Evet, etrafımız gül bahçesi değil. Ama bir
gerçek var: Ülkemizi sırtlayıp dünyanın bir
başka yerine taşınamayacağımıza göre, bu
cografyada yaşamaya devam edeceğiz.
Onun için de ulusal çıkarlarımız neyi gerek-
tiriyorsa, davranışlarımızı ona göre ayarlaya-
cağız.
Türkiye'yi istikrarsızlaştırmayı amaçlayan
terörle mücadelede, Ankara'nın dış politika
alanında da kullanabileceği etkili kartlar var-
dır. Türkiye'nin bunları kullanabileceği tarih-
sel bilinç ve güce sahip olduğundan kimse-
nin kuşkusu olmasın.
Ancak bugün için Türkiye'nin temel güç-
lüğü kendi içinden kaynaklantyor... Son de-
-rece güçsüz, dağınık bir siyasal iktidar var
Ankara'da. İktidardaki partinın siyasal tabanı
yüzde 20'yi bile bulmuyor.
Muhalefetin muhatap almadığı, muhalefet
liderlerinin elini sıkmadığı ve yalnız iktidar
partisinin oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaş-
kanı oturuyor Çankaya Köşkü'nde. Üstelik
bu cumhurbaşkanı, tarafsız olması gerekir-
ken, bir başbakan, bir parti başkanı gibi dav-
ranarak anayasal kargaşa yaratmaya devam
ediyor inatla.
Nitekim, bugün ekonomi sayfamızda ya-
yımladığımız The Economıst Intelligence
Unit'in Şubat 1990 raporunda aynen şu sa-
tırlar yer alıyor:
"Cumhurbaşkanı olarak tarafsız kalacağı-
na söz vermesine rağmen hükümet üzerin-
de bütün ağırlığını kullanmaya devam eden
Cumhurbaşkanı Özal için Akbulut sadece bir
aracı..."
Siyasal iktidann inandırıcılığını büyük öl-
çüde yitirdiği ortam, aynı zamanda demok-
rasi ve insan hakları boyutlarından da büyük
ölçüde yoksun.
Bütün bunlara bir de yaygın işsizlik, gelir
dağılımındaki çarpıcı eşitsizlikler ve enflas-
yonla hayat pahahlığı, ülkenin genç nüfusun-
daki geleceğe dönük umutsuzluk havası ek-
lenirse, ne olur?
Böylesi koşullar, ideal sayılmaz mı Türki-
ye'nin "kötülüğü"nü isteyen iç ve dış odak-
lar açısından?
Onun için, her şeyden önce kendi evimi-
zin içini düzene sokmalıyız. Bunun da ilk adı-
mı, bir an önce erken seçim için uzlaşmak-
tan geçiyor!
Evren'den Özal'a eleştiri(Baştarafı 1. Sayfada)
ğıüan da birlikte getirdim" dedi.
"Şimdi onlan oku>^cagım size."
Notlar bir aru defterinden alın-
mıştı, eski Türkçe yazılmıştı. Üç
dört yapraktı. Evren, bunlan oku-
maya başlarken "Herhalde Söley-
man Bey aklına geleni size
söylemiş" dedi. Gerçek, Evren'in
varsaydığı gibi değildi. Evren'in
günübirlik gorüşmeleri, olayları
"bir deftere" yazdığı biliniyor.
Ama Evren'e varsayımının -
görduğüm kadanyla- doğm olma-
dığını söyledim. 13 Mayıs 88 ko-
nuşmasını bize aktarırken Demi-
rel, bir dosya açmış, -özel
deyimiyle- "görüşmenin prosever-
balini okumaya başlamış", söyle-
dikleri aynen teybe geçmişti. Gor-
düklerimi Evren'e söyledim, "Biz,
orada not tutmuyorduk ki, zabıt
da yoktu" dedi. Oysa Demirel'in
bana söylediğine göre, hemen her
önemli görüşmeyi döner dönmez
sekreterine a>ııı gün yazdırıyor,
dosyalıyordu.
Evren, anı notlanndan o günü
okumaya başladı:
"Önce Erdal Bey'le konuştum.
O gunlerde Erdal Bey Doğu gezi-
lerinde dileyenin anadili Kürtçe
konuşabileceğini söylüyordu. Sa-
kıncalannı anlaltım. örnekler ver-
dim. Bakın Belçika'da Flamanlar-
la Valonlar. Erdal Be> hapishane-
de olanlar için af cıkanlmasını is-
tiyordu. Azılı anarşistler dışında
hapishanelerde kalan yoktu.
1974'te af çıkardık da ne oldu?
Affedilenler anarşi örgütlerine yi-
ne girdiler, üstelik bugün küçük
ceza yiyenlerin hemen hepsi tah-
liye edildi. Bugün hapishanelerde
20 yıl ve daha yukan hüküm yi-
yenler >atıyor. Çıkanlar da örgüt-
lere giriyor, bugün tekrar anarşi ve
terorde kıpırdanma var.
Erdal Bej'e, o giınJerin tartışma
konusu haline gelen Trabzon ko-
nuşmamdan da söz ettim. O ko-
ouşmada. ülke yine bir badirenin
içine düşerse, bundan kurtaracak
gücün yine Silahlı Kuvvetler ola-
cağını belirttiğimi anlattım. Yeni
bir darbeyle ilgili değildi o konuş-
mam, söyledim.
Sonra Suleyman Be)
1
geldi, say-
gılıydı, gülürase>erek geldi. Ken-
dine Trabzon'daki 12 Eylül'le il-
gili konuşma>a kadar hiçbir ko-
nuşma yapmadığımı. yapmamaya
özen gösterdiğimi söyledim. Ya-
saklann kalkmasından önce 12
Eylül'e bazı eleştiriler, sataşmalar
olmasına rağmen üzerinde fazla
durmadığımı söyledim.
Trabzon'da 12 Eylül'e yönelik
konuşmalar yapılmamasım, va-
tandaşın sanki yeni bir şeyler var-
mış gibi korktuğunu da ifade et-
tim. Ama siz, siyasal haklar refe-
randumundan sonra 12 Eylüi'e
çattınız, uzun zaman sustum. Ta-
hammül gücümün sonuna kadar
dayandım. Trabzon konuşmasın-
da ben, ülkenin 1980 öncesi du-
rurnlara düşmesi halinde, ülkeyi
bu badireden kurtaracak yine Si-
lahlı Kuvvetler'dir dedim.
Bakınız, eğer siz böyle devam
ederseniz, ben de karşılık verme-
yi sürdürurum. Bundan kim kay-
beder? Ben si\asetçi değilim.
Halk, anayasayı yüzde 92 ile ka-
bul elti, sonunda kaybeden kim
olur?
12 Fylül öncesi sıkıyönetim >ar-
dı, olaylan baslırarnıyordu, diyor-
sunuz. 12 Eylül'le birlikte anar-
şi ve leröriin bıçak gibi kesildiği-
ni söylüyor ve sıkıyonetimleri suç-
luyorsunuz şimdi. Sıkıyönetim ko-
mutanlanyla yapılan loplanlılar-
da siz komutanlara teşekkür ettî-
niz. Hem de iki kez. Nisan ve ha-
ziran sıkıyönetim toplantılannda.
O zaman sıkıyönetim komutanhk-
ları görevlerini yapıyorlardı da
sonradan mı görev yapamadıkla-
rı ortaya çıktı?
Sıkıyönetim konıutanlanna ye|-
kiler veren 1402. bir turlü değiş-
tirilemedi. Haziran'da geldiniz ve
'Benden bu kanunların çıkarılma-
sını istemeyiniz' dediniz."
Bir saptama yaplım, 'Ama De-
mirel. buna karşı size çıkarama-
yacağı vasalann sizden gelen ikin-
ci parti paket olduğunu söylemiş'
dedim. Evren sürdürdü:
"1402de, 1976dan beri hiçbir
değişiklik vapılmadı. Mye yapma-
dınız? Bizi Marcos'a, Yunanistan^
da darbe yapan albaylara benze-
tiyorsunuz. Böyle konuşmaya,
davranma>a de>am ederseniz ben
de 12 Eylül'ü anlatmayı sürdünı-
riım. Bunu istemiyorum, kaşıma-
yalım diyorum. Kaldı ki, 12 f y-
lul milletin tam desteğini gördü,
referandum sonucu açık.
12 Eylül darbesi bir güce dayan-
mıyordu. 27 Mayıs, CHP'nin des-
teğindeydi. Ben darbe taraflısı de-
ğilim. Ordu, en iyi idarenin, fazi-
letlirejimindemokrasi olduğuna
inanmışür. Siz, bunlan, bu konuş-
malan bir yana atarak Cumhur-
başkanı darbeye >an tutuyor di-
yorsunuz.
Bunun üzerine Suleyman De-
mirel, Trabzon konuşmamdan
sonra Millet Meclisi'nde yaptığı
konuşmanın bir aynısını bana sö>-
ledi. o kadar. Bana darbe olma-
masını söylememi istediğini belirt-
ti. Bu ara aramızda bazı konular-
da münakaşalar gecti.
Bana 'Büyük Türkiye Partisi-
ni kapattınız, DYP'yi t^çime
sokmadınız' dedi. Demirel'e,
'BTP'ye AP'lileri doldurdunuz.
Biz üç Dartiye müsaade edecektik.
Çok parti olmamasını, hiç değil-
se 'geçiş döneminde' hatta sade-
ce iki parti olmasım istiyordub.
Bir iktidar parrtsi gelsin istiyor-
duk. Bir de solda bir parti. Çok
partiyle koalisyon dönemi açılabi-
lirdi." '
Evren, biı yandan notlarını
okuyor, arada metin dışı kimi baş-
ka değinmeler yapıyordu. "Eğer
l'lusu. parti kurmakta başanh ol-
saydı, herhalde 'Bu', (TÖ'yü söy-
lüyor olabilirdi) gelmez, Ulusu ik-
tidar olurdu. Ulusu zaten baştan
parti kurmayı istemiyordu, sonra-
dan vazgeçti. Biz sağın güçlü ol-
duğunu, iktidann buradan çıka-
cağını biliyorduk. O>lar bölünür-
se tek bir parti iktidara gelemeye-
cekti. bunu istemiyorduk. 'Biz, bir
partinin iktidara gelmesini iste-
dik'. BTP gelirse anayasayı
değiştirebilirdi" diyordu.
Evren'e, "Fakat, BTP'nin ikti-
dara gelirse 'intikam alacağmı'
Demirel'e söylemişsiniz" dedim.
Evren doğruladı, "Evet,
söyledim" dedi.
Evren sürdürdü. "12 Eylülden
evvel darbeye karar verdiğimizde
sizin iktidarda olmamamzı çok is-
terdik. (Güldü o sırada. '12 Mart,
bir de ikincisi, hep Suleyman Bey'i
darbeler buluyor' diye düşündük
diyordu) Güvensizh'k oyu alan ba-
kaolar gidiyor, hükümet kalıyor.
Hükümet güvenoyuna gitse ve
alamasa 'bizim işimiz
kolaylaşacaktı' dedim."
Evren, İçişieri Bakanı Gülcigil
1
in tam düşürülecekken istifa etti-
ğini, dışişleri bakanına güvensiz-
lik işleminin başladığıru söylüyor-
du. Oysa sadece Erkmen, güven-
sizlikle düşürülmüş ve istifa etmiş-
ti. Evren'e göre, "Erkmen, hükü-
metten çekildikten sonra kendisi-
ne gelmişti. 'Çok' üzgündü."
Konuşmanın akışı, sonunda
"Darbeyi daha önceden Demirel'e
duyumsattığı" yolundaki bilgile-
re geldi. Ortadaki olaya bakılarak
Demirel'e "darbeyi" bildirdi, söy-
ledi diyemiyordu insan, ancak Ev-
ren'in "dolaylı yoldan
"duyurumda" bulunduğundan"
söz edebiliyor. Evren, duyumsat-
mayı bir kez daha yineledi:
"Sanınm Hollanda sefaretinde
bir kabuldeydik. Prof. Mehmet
Yardımcı'ya bakanlar hakkında
gensoru önergeleri verildiğini, bi-
rer birer indirileceklerini, Dışişleri
Bakanı düşnriılürse hükümet gü-
venoyu istesin, hükümet düşerse
'Bizim işimiz kolaylaşır' dedim.
Yardınuı, luınu Demirel'e söyle-
yeyim mi diye sordu. Ona, Tabii
söylediklerimi Suleyman Bey'e
so>leyiniz' dedim. Haber yolla-
dım, belki Demirel'e ulaşmadı.
Dediğim gibi. ikinci bir kez Su-
leyman Bey'in zamanında darbe
olmasın istiyorduk.
Mayıs 88 konuşması bir saat on
dakika sürdü. Sonunda Dernirel.
aynlırken yine mültefitti, kapıda
döndü, 'Sizi uzdüm mü?' dedi.
'Hayır, üzulmedim' dedim. Ona
"Içimi dökmek fırsatını verdiniz'
dedim.
Süle>man Bey, AP için vatan;
millet, bayrak diyen partiyi kapal-
lınız, diyordu. Bizi cezalandırdı-
nız. Baktık ki, bir iki değil, on
dört sağ parti çıkmış. Yüksek As-
keri Şûra toplandı, orada bulunan
bütün komutanlann hepsi, Başba-
kan Bülend Ulusu dahil hepsi,
partilerin kapatılmasım istedi. tt-
tifakla karar alındı, kapauldı."
Evren, Ulusu'yu partiyi kur-
maktan kimin vazgeçirdiğine de-
ğindi. "Suleyman Bey'in etkisi"
olduğunu anlatıyordu. Kurmama-
sı için iıaber göndermiş Ulusu'ya.
(Burada bir gazete patronun ismi-
ne ve faaliyetlerine değindi).
"90'dan 80'ne Politika Tüne-
li" yazı dizisinin önemli bir içeıi-
ği, sonucu vardı. Son on yılı po-
litika içinde geçiren bütun lider-
ler, "Evren'in 80'de bunalım al-
dığını, 90'da giderken
bunalım" bıraktığında birleşmiş-
lerdi o yazı dizisinde.
Yakın tarihin değerlendirilme-
sinde önemli bir suçlamaydı. Ev-
ren'e ciddi, genelde tutarlı görü-
nen bu irdelemeye ne diyeceğini
sordum. Hazırdı, hemen yanıt ver-
di. Bugün sergilenen manzaraya
karşı suçlamayı amaçlayarak an-
lattı:
"Kendilerinin hiç mi kababati
yok?" dedi. Şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanı olarak son
yedi yılda benim konumum belli,
ne >apacaktım ben? Üstelik insaf
ile bakılsın. 1983'te biz iktidan si-
villere bırakırken hiçbir partiye
nasip olmayan bir ülke devrettik.
Güven havası doğmuş, anarşi ve
terör durmuş, enflasyon yuzde 25
dolaylannda, dış krediler açılnuş."
İktidar ve parti adı söylemiyor-
du, ama 1990'daki manzarayı
"1983'ten sonra gelen
siyasetçilerin" yarattığını dokun-
duruyordu. Fakat önemli bir nok-
ta vardı. "Siz, 1983'te siyasal sis-
terai öyle yapmasaydınız, secimle-
re girecek partileri kısıtlamayıp
kendinize göre düzenlemeseydiniz,
bu iktidar gelmez, bu sonuçlara
ulaşmazdık" dedim.
Evren, "1986'>a kadar bir şe>-
olmuyor" dedikten sonra, ekledi:
"Sonra yavaş vavaş ekonominin
gerekleri yerine getirilmiyor. Sa-
vurganlık başlıyor ve sonunda da
bugünkü manzara doguyor. Cum-
hurbaşkanı ne yapsın. Başbakan
değil ki... TÖ'yü başımıza getirdi,
diyorlar. TÖ'yü biz nereden tanı-
yacakbk? Başbakanlık Müsteşar-
lığı'na, üstelik DPT Müsteşarlığı-
na Suleyman Be> niye getirdi?
1960 İhtilali otanasaydı, Süieyman
Bey lider olabilir miydi? Her ih-
tilalden sonra yeni bir lider çıkı-
>or. Size demiş ki, 'Tarih doğru
yazmaz.' (Evet, ama bana degil,
Evren'e soylemişti Demirel. Dediği
şuydu: 'Gelenler geçmişin üzerine
mürekkep dökerler')
Hiç böyle şey olur mu? O da
kötülüyor. Tarihe değil de Suley-
man Demirel'e mi inanacağu? Nc
denirse densin, tarih doğruyu ya-
zacaktır. Biz olaylann içindeyiz,
yaşadık, belki hissiyiz. Ama gele-
cek kuşaklar tarihi mutlaka doğ-
ru yazacaklardır."
Yeri geliyor, başka konulara at-
lanıyordu. Evren, "Bana yasakla-
rın kalkmasından çok önce, daha
1986'larda haberler geldi" diye
başladı:
"Biri Hiram Abas'tan. Bana
doğrudan değil, birine (Ad söyle-
mcdi, o sırada MİT Müsteşarlığı
1
na girmek isteyen Abas, Evren'in
damadı Erkan Gürvit'le sık sık
görüşüyordu, ola ki, ona söylemiş
olsun) Abas, Suleyman Bey'in Ev-
ren'i sevdiğini, ama siyaset adamı
olarak darbeyi yapanla ilgili olum-
lu sözler söylemesinin kendi ka-
muoyu açısından doğru olmadı-
gını, yasaklann benim dönemim-
de kaldınlmasının iyi olacagını
ifade etmiş. Bir de Genelkurmay
eski özel kalem müdürlerinden -
Semih Sancar döneminde- emek-
li general Orhan Kilercioğlu, üç
kez geldi. O, doğrudan Suleyman
Bey'i aktarıyordu. Biz, sonra ar-
kadaşlaıia oturduk, konuştok.
Yasaklann sürmesinde anlam kal-
mamıştı. Kaldırılsın dedik ve ilk
önce ben istedim yasaklann kalk-
masını."
Dün, îstanbul'a hareket etti. Bir
hafta orada kalacak.
Ankara'daki ziyaretleri "olağan
nezaket çerçevesinde" geçmiş.
Abartılacak yan gormüyor, gös-
termek istemiyordu.
Soru: Acaba?.. Yargı, "bekleye-
lim!'