Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 ARALIK 1990 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGÜN
Uevtet Meteoroloji Işlert Genel
Mûdürlüğü nden alının bılgtye göre
yurdun kuzey ve batısı çok buluttu.
Marmara'nın doğusu ıle Karadenız
bölgesı yağışlı, yurtfun ıç ve doğu
kesımi yer yer stslı, dığer yerier bu-
lutlu geçecek Yağışlar yajjmur, Ka-
radenizin iç kesımınde karla kan-
şık yaûmur ve kâr şeklınde olacak.
HAA SICAKLlâ: Ûnemlı btr deği-
şikiik olmayacak. RÜZGÂR Göney
ve batı yönlerden hafil ara sıra orta
kuvvette esecek. Denizierde, Dojju
KaraJeniz'de kıbte ve poyraaian 3-5.
Ege'de 6 kuvvetınde,
saatte 10-21, Ege'de 27 denız mılı hızia esecek. Tâhmini dal-
ga yüteeklıgı 05-15, yer yer 2, Ege'de 3 metre dolayında
olacak. Van Gölü'nde hava: Parçalı buluttu geçecek. Rûzgâr
kuzey yönlerden hafif olarak esecek, göl tıafif çırpmtılı olup
görûş uzaldıfiı 10 km dotayında bulunacak
Adana B 16" 5°ftyart»kır B
Y 12» 8°Edırr»
B 10° 1° Erancan
B 9° 1° Eraırum
S 0° MFEsfcşetor
S 8° 0°Gaaantep
B 15° 4°ûresjn
B 16° 6° Gûmûşhane V
Y 6» 0°HaM*ı B
B 15° 7°lssarta B
Y 12° 4°lsönbul V
Y 9° 3°tonır B
B 6" -3° Kars S
B 4° -5° Kastamonu Y
Y 5° O°Kays«ı B
Y 12° FKırtdarelt Y
Y 12° *>KoiTy» B
Y T -2° Kütahya
B 13° 6°Maötya
8° -4° Marasa
10° 4°KMaraş
6° -3° Metsın
•2° -K° Mujla
8° 1°Muş
fl° 1°N*)
Balıtesır
BHeok
Bmgöl
Brtıs
Boiu
Burea
Canaktale
Çorum
Dendı
13° 6°0du
*>•*> Ffa
4°-6° Samsun
10» 1°S«rt
12° 8°Sınop
14° 6"Sıvas
•2°-lP'Tetarclaj
4° 0°tataon
12° $
7° -1° Van
B 7° -3° Zonguldak
B 14° 6°
B 14° 2°
B 16° 7°
B 13° 5°
B 4°-6°
B 7° 0°
Y 13° 6°
Y 13° 6°
Y 14° 8°
B 9°-2°
Y 14° 9°
B 6°-3°
Y 12° 7°
Y 14° 7°
B 6°-*°
B 10° 3°
B 6°-4°
B 6°-1°
Y 13° 8°
-*"' bukıllu yaûmurlu ssi /?>«* A-*;ık B-Wu«u Gijüneş» K-Urtı S-as*
•%£rr Lenıngrad
i^Berlın
Parıs L ^ ^
•Vıyana
V Moskova
Ankara «
Tetmz
• Sam
DUNYADA BUGUN
AmsSnömY 7°
JVmtian B 20°
ASna
Baftöal
BarC8lon3
Basd
Betgrad
Bertn
Bom
Brûted
Budapesfc
Cenevre
Dut»
FtMkfurt
Gime
KtfÜR
Kopenhag
KHn
B 18°
A 22°
B 18°
B 8°
B 8°
Y 6°
Y 8°
Y 8°
B 7°
B 8°
B 20°
A 23°
A 20°
Y 8°
B 17°
K 4°
B 21°
Y 7°
Y 8°
B 18°
Letııngrad
Urndra
Madnd
Mteno
Monlreai
MostaM
MOnül
Oslo
Pans
Prag
Rıyad
Rocra
Srtyı
Şam
A
Tunus
Venadik
Vıyana
K 0°
Y 9°
B 12°
B 6°
B 9°
K -2°
B 8°
Y \F
K 2°
B 12»
B 6°
A Z2°
B 17*
B «•
A TP
A23»
A «"
Y 6"
fi 10°
B B°
VfeshngkmY 11*
Zûnh B 9»
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Atlas Okyanu-
su'nda, Meksika
Körfezi'nden başla-
yarak Norveç kıyıla-
rına değin ulaşan sı-
cak su akıntısı. 2/
Organik bileşiklerin
bileşimine giren kar-
bon ve hidrojen
atomları grubu...
Tatlı sularda yaşayan
yırtıcı bir balık. 3/
Pilotlar ve havaalar
için yayımlanan bül-
ten... Tarih öncesine
dayanan efsane. 4/
Kötü bir durumdan kurtuluş... Han-
gi şey. 5/ Gümüşbahğı. 6/ Bağışla-
ma... Bir öğrelim kurumu. 7/ Bir çe-
şit börulce... Ege Denizi'nde bir Yu-
nan adası. 8/ Makam, mevki... Bez
tezgâhında ipliği ayarlayan tarak. 9/
Birbirine bağlanmış iki tekneden
oluşan deniz taşıtı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Jşlenmemiş, boş bırakılmış tarla...
Malezya halkma özgü bir tür öldü- ^^^_
rücü delilik. 2/ Yapısına girdiği sözcüğe "kendi kendine" anla-
mı katan yabancı önek... Harman yerindeki tahılın taş ve top-
rakla karışık kalıntısı. 3/ "Fena değil" orneğinde olduğu gibi,
bilinçli hafıfsemeye dayanan söz sanatı... Futbolda topa yapı-
lan sert vuruş. 4/ Keten ve yünden dokunan kumaş... Sodyu-
mun sirngesi. 5/ Miras bırakan. 6/ Paramızı simgeleyen harf-
ler... Olta ipi. 7/ Sert bir içki... Düzyazı. 8/ Özen... Fasjla. 9/
Yapraklan çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitki-
si... Bir şeyin yapılmasını yasaklama.
60 YÎL ÖNCE Cumhuriyet
Talebe için yurt
30 ARALIK 1930
G A Z A N Z A R A
C A Z A H I T
EKSODOR
GAZAMITOR
C.H.F. Istanbul teşkilâtını
ıslah heyetinin teşebbüsile
lstanbul'da büyük bir talebe
yurdu tesisine karar
verilrniştir. Teşkilât heyeti
reisi Afyon meb'usu Ali Bey
tstanbuİl'da yaptığı tetkikat
neticesinde büyük bir talebe
yurdu binasmm ihyası
düşünülmüş ise de çok fazla masrafa muhtaç
olduğundan bu binadan sarfı nazar olunmuştur.
Ali ve Cemil Beyler bu mes'eleyi Gazi Hz.ne de
arzetmişlerdir.
Reisicumhur Hz. bu mes'ele ile çok alâkadar olmuşlar ve
bftıayı bir cfefa da Itcndileri görrneği arzu etmişterdîr. Bu
sebeple Reisicumhur Hz. evvelki gün Ali Beyle birlikte
eski itfaiye binasını gezmişler ve muvafık bularak derhal
işe başlanmasını emretmişlerdir.
"^lebe yurdunu C.H.F. inşa edecektir. Bu binanın 29-30
bin lira sarfı ile mUkemmel bir hale konabileceği
anlaşılmıştır. Yurt (500) talebeyi alabilecektir. Buraya
Darülfünun âli mektepler ve liselere devam eden kimsesiz
çocuklarla Anadolu'dan tahsil için Istanbul'a gelecek
gençler abnacak ve burada yatıp kalkacak ve yemeklerini
yiyeceklerdir.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
İlk basın toplantısı
30 ARALIK 1960
Devlet ve Hükümet Başkanı
Orgeneral Cemal Gürsel, geçirdiği
rahatsızlıktan sonra ilk basın
toplantısını bugün saat 10.00 da
Hariciye Köşkünde yapmıştır.
Gazetecilere beşus bir çehre ile
"Hoşgeldiniz" diyen Gürsel'in,
nekahat devresinde bulunmasına
rağmen, enerjisinin yerinde olduğu Cemal Gürsel
görüluyordu. Toplantıya, Devlet Başkanının evvelâ
kendisine tevdi edilen soruları cevaplandırmasiyle
başlanmıştır. Bu sorular ve cevapları şöyledir:
— Türkiyede siyasi faaliyete ne zaman müsaade
edilecektir? Kurucu Meclis ile birlikte siyasi faaliyetin
açildığı hakkmdaki haberlerin gerçek derecesi nedir?
Siyasi faaliyet açildığı takdirde, siyasi teşekküllerin büyük
toplantılar yapmalarına, propaganda gezilerine
çıkmalanna müsaade edilecek midir? Yoksa kademeli bir
müsaadeye mi gidilecektir?
— Memleketimizde siyasi faaliyete yakmda müsaade
edilecektir. Fakat bu, o kadar acele olmıyacaktır. Bu
müsaade verilince siyasi faaliyetin bütün icapları içine
girecektir.
Yerli bir otomobil ve motor sanayii kurmak için bir
gazetecinin sorduğu soruyu: "Sanayi Bakanlığımız bir
otomobil ve kamyon fabrikası tesisi için teşebbüse
geçmiştirî' diye cevaphyan General Gürsel devamla,
"Emelimiz Türk tipi bir kamyon ve otomobil yapmaktır.
Bu sanayi memlekete büyük faydalar sağlıyacaktır.
Almanların eskiden buna benzer bir teklifı olmuş, fakat
eski iktidar fazla para koparmak için Almanlan
Italyanlar ile karşı karşıya getirmiş ve böylece hiçbir
netice alınamamıştır!'
Son soru, yeni yıl için Türk milletine bir mesajmız var
mı? şeklinde idi. Başkan, bu soruyu şöyle
cevaplandırmıştır:
"Kim Dergisinde mesajım açıklandı. Açıkladığım, sağlık,
saadet ve çahşmak isüyorum. Bütün kinleri unutup
kardeşlik içinde yaşamak. Türk milletinden bunlan
istiyorum"
General Gürsel, bu sorudan sonra da gazetecilerden daha
başka soruları olup olmadığını sormuş, fakat basın
mensuplan, kendisini rahatsız etmemek için sadece sağlık
dileğinde bulunarak toplantı salonundan aynlmışlardır.
Basın mensuplannm Başkanı rahatsız etmemek için daha
başka soru sormamalarının Cemal GürseFi çok
metehassis ettiği ve heyecanlandırdığı, toplantı
salonundan aynlanlar tarafından muşahade edilmiştir.
GEÇEN YIL BUGUN CumhuriY
et
Seçme özgürlüğü
30 ARALIK 1989
Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi dun on
binlerce Türk ve Pomak'ın gösterileri arasında yaptığı
toplantı sonunda, ulkede yaşayan Türklere isimlerini,
dillerini ve dinlerini seçme ozgurluğunün verilmesini
kabul etti.
TAKITSMA
Körfez*in
Bush, rakibi partinin ağırlığı altında olan Kongre'den açık
bir savaş rızası çıkaramıyor; çünkü, Amerikan halkı,
tümüyle, savaşı desteklemiyor.
Aıtık, Körfez'de oynanan oyunun gizini,
yani, amacını ve içeriğini, "Vehbi'nin Ker-
rakesi"nin anlaşılması gibi biz gazete oku-
yucuları da anladık:
I- Bush, Amerika'nın OrUdoğu'daki ya-
rarlannı sağlamak için savaş anyor.
— Aynı yararlan dolayısıyla, Demir Leydi
de savaş aradı. Kendisini izleyen yeni lider-
lik de aynı yoldadır.
— Birleşmiş Milletler, kendi "Bagımsu
birfllkeyeyapılacak bir saldınya karşı, ulus-
lararası toplomnn cezalandıncı tepkisini, ey-
lemsel olarak göstenne" ilkesi ve ülküsü ne-
deniyie, savaşı, hiç de ikinci plana atmıyor;
"silahla Nizam-ı Alem'i sağlama" konusu-
nu ve misyonunu, hep, önde bir yerlerde tut-
mak istiyor: Kimi çekingenliklere karşın...
Işte, Körfez'de anlaşılan "kerrake" bun-
lardır.
II- Ama bu "kerrake"de anlaşılan, bir yer
daha var:
Bush, rakibi partinin ağırlığı altında olan
Kongre'den açık bir savaş nzası çıkaramı-
yor; çünkü, Amerikan halkı, tümüyle, sa-
vaşı desteklemiyor. Onun için Bush, şu ma-
nevralara gidiyor:
a) Birleşmiş Milletler'i silahlı devinime sü-
rükleyip, kurulacak savaş makinesinin en
büyük çarkı olarak Saddam'ı mahvedip,
Amerikan yararlarını korumayı gerçek-
leştirme...
b) O olmazsa ya da ona ek olarak; NA-
TO'yu savaşa angaje ederek yine oluşturu-
lacak savaş makinesini, Amerikan yararla-
nna kullanmak... (Almanya, işte buna araç
olmak istemiyor.)
c) Türkiye'nin oynadığı "savaş amigolu-
ğn"nu teşvik ederek Irak'ı, Türkiye sınırla-
nnda kuvvet tutma zorunda bırakmak;
özellikle, Türkiye'yi bir ikinci cepheye an-
gaje ederek Irak'ın vurucu gücünden önemli
bir bölümünü, Amerikan askerlerinin üze-
rinden, Türkiye'ye doğru kaydırmak...
III- İşte, "Vehbi'nin Kerrakesi"nin, Or-
tadoğu'da anlaşılan yerleri bunlardır. Fakat,
bir de anlaşılmayan bir yer var: özal'ın, sa-
vaş isteyenlerin bile önüne geçerek pala sal-
laması...
a) İç politikada, iç siyasal ve yönetimsel
düzende sarsılmış itibannı, sonunda, bir
Amerikan utkusunun serpintilerinin yardı-
mı ile yeniden hem de kuvvetlenmiş olarak
kazanmayı mı umuyor?
b) Bir "Arap liderligi" durumuna yüksel-
mekte olan Irak'ı, köy yakınken bertaraf
edip Türkiye'nin güneyinde, Türkiye eksc-
ni üzerinde ve ağırbgı altında bir yeni or-
tam yaratmayı mı umuyor?
İşte, "Vehbi'nin Kerrakesi"nin Ortadoğu1
da anlaşılan (ve de anlaşılamayan) yerleri
bunlar...
IV- Bu "kerrake"nin çözümü, tüm mu-
halefete ne yükümlülük getiriyor?
Meclis içinde ve dışında, önemli bir mu-
halefet kitlemiz var: Yüzde 78 ağırhğında...
Bunlar ulusal varlığımızın ve demokra-
simizin en büyük dinamikleridir.
Bunlar, özal'ın, anayasal açılan kınp ge-
çirerek aldığı "savaşcıyaoe Uwn" onaylamı-
yorlar.
Şimdi, ne yapmalılar acaba?
Bunu saptayıp yerine getirme; bir "poll-
âka ve yönetim sanatı"dır. Bunu, demok-
ratik istenç ve yöntemlerle bulup açıklamak,
ve de uygulanmasıru sağlamak partilere dû-
şer: örneğin, özal'uı anayasal çerçeve ve
içerikleri kınp geçirerek "savaşçıvane" tu-
tumunun, "ulusal istenç beklentisinden ve
konsensüsünden yoksun" olduğunu hem
özal'a hem de cihana, açıkça 'deklare* et-
mek gibi...
Ne mi çıkar bundan?
Bundan; arkasında ulusal güçlerin kon-
sensüsünün bulunmadığı bir 'savaşçıyane-
lik'in, bir gerçek 'kuvve-i harbiye'den yok-
sunluğu gerçeği çıkar.
PROF. BAHRİ SAVCI
in de Fazlası9
ııa \ aıut
Herkes davranışlarmı sorumluluklarma göre düzenlemek
zorundadır. Bu nedenle üniversitedeki öğretim biçimi sayın
rektör ve idarecilerin sorunudur.
Cumhuri\et gazetesinin 21.11.1990 günlu
sayısında; Tartışma koşesinde yayımlanmış
olan yazımda, 19 Mayıs Üniversitesi'n-
deki öğretim görevlilerine, son gunlerde la-
iklik konusunda diğer universitelerdeki tep-
kilere benzer tepkilerin Samsun'daki üni-
versitede olmadığını sormuş ve böyle bir ey-
lemi onlardan beklediğimi ifade etmiştim.
Bu yazıma karş: sâyın rekfofDn 25.11.90
günlü Cumhurış et gazetesinde bir cevap ya-
zısı çıktı.
1. Ben o kısa yazımın hiçbir yerinde, 19
Mayıs Üniversitesi'nde Atatürkçü bir eği-
tim yapılmadığından, sayın öğretim görev-
lilerinin Atatürk ilke ve devrimlerinin savu-
nucusu olmadıklarından, Atatiirk'e saygı
göstermediklerinden söz etmedim. Tam ter-
sine, istisnasız tüm hocaları "Saygıdeğer,
ilerici, demokrat, yurtsever ve Atatürkçü"
sıfatlan ile andım. Ve hepsinden Atatürk
anıtına, diğer üniversitelerde olduğu gibi çi-
çek koymalannı diledim. Aynca Samsun'-
un özeî tarihi durumu nedeni ile bu eylem-
lerinde gecikip başkalarmın gerilerinde kal-
mamaları dileğinde bulundum.
2. Sayın rektör, benim Samsun'dan se-
nelerce önce aynldığımı, bu nedenle üniver-
sitelerindeki Atatürkçü eğitimden haberdar
olmadığımı söylüyor. Önce Samsun'dan
aynlmamın üzerinden henüz bir yıl bile geç-
mediğini belirteyim. Kaldı ki 19 Mayıs Uni-
versitesi'ndeki ya da diğerlerindeki eğitimi
takip etmekle ben kendimi yükümlü gör-
müyorum. Herkes davranışlannı sorumlu-
luklarma göre düzenlemek zorundadır. Bu
nedenle üniversitedeki öğretim biçimi sayın
rektör ve idarecilerin sorunudur. Ama son
söylemde, sade bir yurttaş olarak beni, üni-
versitelerimizin Atatürk ilke ve devrimleri-
nin yok edilmesi karşısında aldıklan tavır,
ortaya koydukları davranış ve eylemler çok
ilgilendiriyor.
3. Ondokuz Mayıs (Jniversitesi sayın öğ-
retim gorevlilerinin Atatürk'e çiçek götür-
meleri dileğinde bulunurken sayın rektör
için "Tayinle gebniş olan rektörü bir kenara
bırakıyorum" demiştim. Anlaşıhyor ki sa-
yın rektör bu sözumden çok alınmış.
Bilindiği gibi 12 Eylül'ün ürünü olan
YÖK, bütün üniversite rektörlerinin tayi-
nini yapan bir anayasa kurumudur.
YOK yönetiminin, üniversite riocalannın
laiklik adına yapmakta oldukları eylemle-
re karşı olduğunu, böyle gösterilerin yapıl-
masını istediklerini, basından biliyonız. sa-
yın rektör, işte ben bu nedenle sizin Ata-
türk anıtına çiçek koymaya gidecek sayın
hocalann arasında olamayacağınızı ifade
ettim. Ben ne yapayım sayın rektör, statü-
nuz böyle...
t . Y1LMAZ ÖCÜT
tnş. Müh. / tstanbuİ
Tüketici lcredisi alırken
• ••• •• ••
I
lyı auşunun!
1990'da bankalar yaklaşık 2 trilyon lira tüketici
kredisi dağıttı ve bunun üçte biri beyaz eşya
alıcılanna verildi. Tüketicinin bu eğilimi
tartışılıyor: Beyaz eşyayı tüketici kredisiyle
almak mı daha kârlı, bayilerden taksitle almak
mı?
• "Hesaplar" çoğunlukla tüketiciye aynı tavsiyede
bulunuyor: "Taksitle almak daha avantajlı, krediler
pahah."
• Bayilerden almak ne zaman hesaplı, tüketici
kredjşiyle almak ne zaman hesaplı? Kredinin ideal
vadesi kaç ay olmalı?
• Bankacılar, peşin paranın yarattığı pazarlık
şansına ve "peşinat etkeni"ne dikkat çekiyor.
% Üreticiler ve bayiler: "Bankalar parayı pahahya
satıyor."
İTO'daki "büyükkavga'nın
perde arkası
Atalay Şahinoğlu'nun İTO Başkanhğı'ndan
istifasınm ardında ağır itham ve iddialar var.
İddiaya göre, Şahinoğlu'nun İTO üyeliği bile
yasal değil, usulsüzlükler var.
• ÎTO'nun eski meclis başkanlanndan Nazmi
Akın: "Şahinoğlu hukuken başkan olamadı ki,
istifa edebilsin."
İMKB'de yabancı fon umudu
Fiyatlan cazip bularak alıma geçen yabancı fonlar
endeksi ne kadar kımıldatacak?
Yapı Kredi'ciler süprize dikkat!
Uzun süredir beklenen trilyonluk sermaye artışı
önümüzdeki gunlerde gerçekleşebilir.
.\
PAHORAMA
KREDİYE
KARŞI
TAKSIT
ı»»ı tamt pmkuc
H—ıl > •<»•<• knm "«nfı
Torpil işsizin umudu
DİE anketine göre, Türkiye'de
yaklaşık üç milyon kişi iş anyor ve
bunlann tam yüzde 39'u umudunu
"Torpil"e bağlamış durumda.
Körfez Krizi Çin'e yaradı
Batılı yaünmcüar, Körfez Krızi'nin
daralttığı yatınm alanlannı Çin'de
genişletiyor. Tienanmen katliamının
ardından Çin'e küsen Batı, zor
durumda kalınca bu ülkeyi affetti.
ANKARA24.ASLİYEHUKUKHÂKİMLİĞİ'NDEN "
Dosya No: 1989/665
Davaci TCDD Genel Mudürluğü tarafından davalı Yılmaz Erdur-
du aleyhine mahkememize açılan tescil davasında:
Davalı adına duruşma gün ve saatinı bıldirır dava dılekçesi tebliğe
çıkartılmış ve adresinde bulunulmadığından teblığ iade edilmiş olup
zabıtaca yapılan araştırmada da adresi tespit edilemediğınden dava-
hnın 7.2.1991 günü saat 10.50"de mahkememizde hazır bulunması veya
kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde yargılamaya yok-
luğunda devam edilip huküm verileceği dava dilekçesı yerine kaim
olmak uzere ilanen tebliğ olunur. 25.12.1990
Basın: 43453
ANKARA NOTLAR1
MUST4FA EKMEKÇt
Üçüncii Mustafa İle
Sungurlu...
Yurtdışına, incelemeyle birlikte, bilgiyi görgüyü artırma (!)
amacıyla gönderilen yargıçları, savcıları; bakanlık müsteşar
yardımcılarından Engin Doğu seçmekteydi. Daha doğrusu,
sonuç onda bağlanıyordu. Ceza ve Tutukevleri Genel Müdürü
Atila Bengü, bir gürv, Engin Dogu'ya gitti. Şöyle dedi:
— Filanı da Avrupa'ya gideceklerin içine alacaksınız!
Engin Doğu, Genel Müdürün önerdiği ada baktı:
— Yok, karşılığmı verdi. Bunun nitelikleri, bizim göndere-
ceklerimize uygun değil. Olmaz!
Genel Müdür Atila Bengü, üsteledi:
— Bu, benim adamım! Gidecek!
— Kim oluyorsun sen, bana emrediyorsun? Usulü var, ku-
ralı var bu işin...
Atila Bengü, o da kükredi, ayaktaydı.
— Ben sana gönderirim! (Atila Bengü, Oltan Sungurlu-
ya, arkasından "Gümüşhane dayısı" diyen adam; kaç kişi-
ye kalp krizi geçirtmiş, kim ola ki, müsteşar yardımcısı Engin
Doğu?)
Kazın ayağı öyle değildi; Engin Doğu, fırladı ayağa, ceke-
tini çıkarmıştı:
— Ne göstereceksen, burada göster ulan!
Atila Bengü, baktı pabuç pahalı; döndü, gitti. Kendi ken-
dine:
— Bu adam deli mi ne? diye söyleniyordu. Olayı Adalet
Bakalığı'nda, duymayan kalmamış mıydı?
• • •
Sabahın sekizinde, Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'yla ko-
nuşuyordum. Konu, yılbaşında kısıtlı olarak verilmek istenen
"açık görüş"tü. Bakanın, bir süre önce, kardeşi ölmüş, ken-
disi de sayrıevlerinde yatmıştı, "başsaglığı" diledim, "Geç-
miş olsun" dedim, konuya girdim:
— Sayın Bakan, gazetelerde yazılıp çiziliyor; "açık görüş"û
kısttlamak doğru değil. Yansımalan olacak; kısıtlama olun-
ca, belki görüşme hakkı olan da görüşe çıkmayacak! "Be-
nim arkadaşım görüşemiyor, ben niye görüşeyim?" diye
düşünecek... Ne olur, açık görüş yaptırsanız tümüne? Bu,
büyüklük olacak, inanın böyle, bakın. Sizi ne kadar sevdiğt-
mi bilirsiniz!
— Sağol! Bakın, geçenlerde Nevzat Bey (Helvacı) ile ar-
kadaşlan geldiler. onlarla meselenin hukuki taraflannı uzun
boylu görüştük; yani, bazı kısıntılar var. Yani, iş benim elim-
de değil. Bu cezaların birçoğu hâkim kararıyla verilmiş, an-
latabiliyor muyum?
— Yani, görüşmeme cezası?
— Tabii! Hâkim karanyla verilmiş; Ben, şimdi o zaman, gö-
rüşün tamamen serbest olması yolunda, bir genelge yazdım
ben; sonra oturduk, inceledik ki, ben hâkimin verdiği karan
ortadan kaldırıcı genelge yapıyorum. Anlatabiliyor muyum?
Mesele, sıkıntımız oradan doğdu.
— Peki, o zaman onu açıklayın. "Yargı karan olduğu için
tümüne açık görüş yaptıramıyoruz" deyin.
— İşte, onu açıklamak da size düşüyor!
— Şunu demek istiyorum, bir yerde insanları ikna etnte
olanağı vardır.
— Tabii, elbette, yani... Şimdi, orada iki türlü bu, görüşten
men cezalan var; bir disiplin kurulları var, ki onların kararla-
nnı kaldırma yetkim de yok; bir de hâkim karan var! Biz, ge-
çen defa, ben bir yanlıştık yapmışım; "48 saat görüşmeyenler,
açlık grevi tutanlar, görüşte serbesttir" diye genelge yayım-
ladım. Bu defa, yılbaşı için "Herkes, açlık grevi yapanlar için,
işte böyle "Herkes serbesttir" gibi, bir genelge hazırladım.
Sonra, hukukçulan çağırdık, dedik ki: "Şunu bir inceleyelim".
Dediler ki: "Sizin yetkiniz, ne disiplin kurulu kararlarını kal-
dırmaya var, ne şeyi kaldırmaya, siz söyleyin, hâkim kararını
kaldırmaya yetkiniz var: "Yani, ifade edebiliyor muyum?"
— İzin verirseniz, bir şey söyleyeceğimi şimdi siiyöne-
timdesiniz, yönetimin kendine göre, şeysi var. Örneğin, hangi
Padişahtı o? Prusya Kralına demiş ki, "Bana üç tane münec-
cim yolla!" O da karşılık vermiş: "Müneccim değil de, şunu
yap, şunu yap!" diye. Yani, müneccim mi gelecek yani? "Hu-
kukçuları topladım" diyorsunuz. O hukukçulan değiştirmek
lazım. Mesele burada! (Bakan, kahkahalarla gülüyor... Bu-
rada, şunu anlatayım; Prof. Şerafettin Turan söyledi; Prusya
Kralı Büyük Frederick'ten "müneccim" yani, yıldızlara baka-
rak, geleceği söyleyen kimse, isteyen Osmanlı Padişahı Mus-
tafa lll'tür. (1717-1774). İşleri tıkırında giden Prusya'dan üç
müneccim isteyen Üçüncü Mustafa'ya, Frederick, şu yanıtı
verir. 1- Bilgili danışmanlar tut, 2- Hazineyi dolu tut, 3- Gere-
keni zamanında yap! Anladığım, Oltan Sungurlu, danışman-
larla değil, müneccimlerte iş görüyor! Müneccimlerinin,
Türkiye'nin gerçeklerinden haberleri yok). Evet efendim, o
hukukçulan değiştirmek lazım! Mesele burada.
— Mustafa Bey, biz onun üzerinde çalışıyoruz. İstikbale
matuf çalışıyoruz. Yani, böyle bir durumla karşılaştık. Onun
üzerine genelgeyi değiştirmek zorunda kaldık. Ama, çok kr>
laylıklar gösterdik, inanın ki yani, arkadaşlar tabii biraz, di-
renenler oluyor, biliyorum, görüşmemek için. Ama, işte...
— Çıkabilir. Ama bakın. Bir gün telefon ettiniz, dediniz ki,
"Çanakkale'de görüştüreceğim". Müjde gibi yazdık! (30 Ağus-
tos'taydı). Bir şey çıktı mı? Gelin, bunu yapın. Açık görüşü
sağlayın. Benim ne kardeşim var içeride, ne biryakıntm var!
Diyeceğim bu. Yeni yılınız kutlu olsun!
— Peki, Mustafa Bey, sizin de, yeni yılınız kutlu olsun!
(Konuşmamız burada brtti. Sanıyorum, Oltan Sungurlu-
nun, son genelgeyle sınirlanan, açık görüşü, genişletme ola-
nağı hâlâ vardır. Katı kurallar, işkencelerden geçmiş, çoğu
haksız yere içeride yatan insanlara uygulanamaz. Burada,
iki şeyi de düzeltmek durumundayım. Bakana, benim içeri-
de kardeşim, yakınım olmadığını söyledim. Oysa var; haksız
yere, 12 Mart faşizminin 12 Eylül faşizminin kurbanı olarak
yatanların tümü dostlarım, kardeşlerım. Onların, bir de tüm
okurların yeni yıllannı kutlanm. Onlarla bağım var da, Üçüncü
Mustafa ile ad benzerliğinden başka ilişkim yok! Oltan Bey
1
in sözünü ettiği açık görüşü kısıtlayan genelgede, Ceza ve
Tutukevleri Genel Müdürü H. Atila Bengü'nün imzası var; Ol-
tan Sungurlu'nun da, 19.12.1990 günlü "olur"u; İyi mi?)
BOYASIZ, MİKROPSUZ
bitki özlü şekerleri
Eczanelerde, Marketlerde
Tel: 584 16 16
BOĞATDA YILBAŞI
Tarabyı, Sırıver, Beykoz, Bebek koylarım (Harem 89) ıle gezelim,
yeni yıla doğa ve nostalji ile girelim. Yuzer restaurıntımızıo
kuruçeşme'den hareket saatı 21.00 Zengın rnonü, sımrsız içki.
Rczervasyon Tel: 145 77 93 - 165 54 61