Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
.25 Aı JK 1990**** CUMHURÎYET/19
PRENS CHARLES KÖRFEZ'DE — İngiltere Prensi Char-
les, Noel dola>ısıyla Körfez'deki İngiliz birtiklerini ziyareti sı-
rasında Suudi Arabistan'daki tngiliz Hava Üssıi'nde bir Tor-
nado uçağının filo komutanı ile goruştu.(Fotograf: AFP)
30yıldır
çözülemeyen
kaçışın sırrı
SAN FRANCISCO (AP) —
Clarence ve John Anglin kar-
deşlerle, arkadaşlan Frank Lee
Monis'in, dünyanın en güveni-
lir hapishanesi olarak bilinen
AJcatraz Hapishanesi'nden ka-
çışlan üzerindeki soru işaretle-
ri hâlâ kalkmadı. 1934 yüında
inşa edilen ve 1963 yılında ka-
patılan hapishanenin bulundu-
fu Alcatraz Adası'ndan hiçbir
mahkûmun kaçma girişiminde
başanh olmadığına inanıüyorsa
da Anglin kardeşleri gördükle-
rini iddia edenler var. Geçen yıl,
Marianna yakınlannda yasayan-
lar Clarence Anglin'i gördükle-
rini TV yönetimine haber ver-
tnişlerdi.
PRENSES
HELENA —
İngiltere'de York
Diiku ile
Düşesi'nin kızı
Prenses Victoria
Helena, St. Mary
Kilisesi'ode vaftiz
edildi. 9 aylık
Prenses Helena,
kilisede halkın
arasında vaftiz
edilen ilk kraliyet
ailesi mensubu
oldu. (Fotoğraf:
AP)
Doğu Avrupa'da
bıınık yılbaşı
VİYANA (AFP) — Viyana
Uluslararası Ekonomik Karşı-
laştırmalar Enstitüsü'nden bir
ekonomiste göre Doğu Avrupa-
lılar, üretimin durma noktasına
geldiği, yaşam standardının düs-
tüğü, mal dağıtım yoüarının tı-
kalı olduğu bir ortamda yılba-
şını kutlamaya hazırlamyorlar.
Bulgaristan ve Romanya giderek
azgelişmiş ülke düzeyine gerili-
yor.
Macaristan'da süslü ve zen-
gin bediye çeşitli mağazalara gi-
rebilen Macarlann sayısı çok
düşük. Budapeşte"de halkın beş-
te biri kirasmı ve altyapı gider-
lerini ödemiyor. Çekoslovakya-
da yılbaşından sonra fiyatlann
yüzde 25 Ue yüzde 80 arasında
yükselecek olması, mallara tale-
bi körüklüyor.
SEVtNCİN FOroCRAFI — Aralığın 16'sında yapdan secim
sonuçlanndan Jean Bertrand Arisitide'ııı çıknğını ögrenen Ha-
itflilerin sevmdnin fotografıdır. (Fotoğraf: Reuter)
HABERLERİN DF.VAMI
Bağdaftan Saddanflı Hotlar...
(Baştarafı 1. Sayfada)
Mihmandara soru:
"Saddam'a mı?"
Yanıt:
"Bilemiyorum."
Minibüs hızla hareket ediyor, iki üç daki-
ka şöyle bir turladıktan sonra bahçe ıçinde
bir binaya yanaşıyor: Konferans Sarayı
burası...
Bir saate yakın yine bekleşiyoruz. Neden?
Kimse bilmiyor.
"Çabuk çabuk!"
Koşar adım alt kata iniyoruz.
Çatık kaşlı bir memur:
"Ceplerinizde ne varsa çıkartın. Cüzdan,
kalem, defter, saat, hiçbirşey kalmayacak."
"Peki ama nasıl not tutacağız?"
Yanıt yok!
Ustümüzde ne var ne yok, elimize tutuş-
turulan sarı zarflara doldurup teslim
edıyoruz.
Bu kez elektronik denetim:
"Düt düt!"
Bir meslektaşımız geçerken sürekli düdük
çalıp kırmızı ışık yanıyor.
Bir daha, bir daha, ama yine aynı cırtlak
ses:
"Düt düt..."
Anlaşılıyor: Kravat iğnesini unutmuş ver-
meyi. Onu da çıkartıp teslim ediyor.
Bir başka koridordan nefes nefese koştu-
ruyoruz.
Ve karşımızda Saddam değil, İnönü...
Şaşırıyoruz, inönü'yü görünce. Gülüyor,
"Ben görüştüm, şimdi sıra sizde" deyince,
rahatlıyor herkes.
•
Her yerde Saddam var.
Âdeta tanrılaştırılmış, bir ilah haline geti-
rilmiş. Nereye başınızı çevırseniz, onun bir
fotoğrafı, bir heykeli.
Televizyonu açıyorum, değişik giysiler
içinde Saddam görüntüleri. Etkileyici bir er-
kek sesi, sanki öbür dünyadan geliyormuş
gibi:
"Saddam Saddam... Kanımız, canımız, ru-
humuz, her şeyimiz sana feda olsun... Sad-
dam Saddam..."
jnsanın içini bayıltan bir fon müziğiyle de-
vam edip gıdiyor böyle.
Her akşam sekiz haberlerinden önce oy-
natılan Saddam filmiymiş bu...
Akşam haberlerinden sonra ilk iki şarkı da
Saddam'a ayrılırmış.
•
SHP lideri İnönü'yü askeri giysileri içinde
kabul etmişti Saddam. Bizi karşılarken gri
kruvaze bir takım vardı üstünde.
İnönü'ye döndü, "Gazetecilere üstümü de-
ğişip geldim" dedi gülerek.
Basın toplantısı başlarken kısa bir sessiz-
lik olunca da "Siz soru soracak mısınız? Yok-
sa ben mi sorayım?" dedi.
İlk soru:
"Bir savaş durumunda, İncirlik'ten kalka-
cak Amerikan savaş uçaklan Irak'ı vurursa,
siz de İncirlik'iya da Türkiye'de bir başka yeri
vurur musunuz?"
Saddam'ın yüzünden önce donuk bir gü-
lümseme geçti, sonra yanıtladı:
"Siz böyle bir onursuzluğu kabul eder mi-
siniz? Bir Amerikan uçağı Türk toprağından
kalksın, bizi vursun. Türk halkının onuru bu-
nu kabul etmez. Unutmayın, hükümetl&r ge-
lip geçicidir, halklar kalıcıdır."
"Sorumuzun yanıtı..."
"Sorunuz bir varsayıma dayalı. Önderiere
varsayıma dayalı soru sorulmaz."
"Vururuz tabii" demenin Arapçası sayıla-
bilirdi Saddam'ın bu yanıtı...
Ama bu arada bir kez daha dikkatimizi çe-
ken noktaşu oldu: Iraklı lider Türkiye'ye iliş-
kin olarak son derece dikkatli ve yumuşak
bir dil kullanıyor. Türkiye'yi rahatsız edebi-
lecek konulardakl (Kürt sorunu, su konusu
gibi...) soruları geçiştirmeye özen gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Özal'a diyalog çağrısı
yapması ve kendisini Bağdat'ta beklediğini
açıklaması da bu tutumunun yeni bir örneği
olarak degerlendirilebilir.
•
Irak, 15 Ocak'tan önce Kuveyt'ten çekile-
bilir mi? Saddam böyle bir süreci başlatacak
ilk adımı atabilir mi?
Sorularımızı yanıtlarken bu konuda en
ufak bir belirti ortaya çıkmadı. Son derece
katıydı. Kuveyt'in artık Irak'ın bir ili olduğu-
nu sürekli vurguladı.
"Biz banştan yanayız" dedi, "ABD'nin,
müttefiklerinin ve bölgedeki hainlerinin arzu-
suna kalsaydı, savaş çok daha önce çtkardı."
İpin gerildikçe gerildiği böylesi bir ortam-
da, Saddam'ın bugün için uzlaşmaz tutumu-
nu sürdürmesi normal sayılabilir.
Ama sonuna dek böyle gider mi Saddam?
Dışişlerı Bakanı Tarık Aziz, SHP lideriyle
pazar günü yedikleri öğle yemeğinde "bir
inatlaşma"dan söz ederek "Inşallah makul
bir yol bulunacak" diye konuşmuş ve "yar-
dımcı olmadıkları" için de Amerikan tarafın-
dan yakınmış.
Örnek olarak Cezayir Devlet Başkanı'nın
Körfez turunu göstermiş; Suudi Kralı Fahd'la
Cezayirii liderin görüşmesinı VVashington'-
un engellediğini öne sürmüş.
İnönü, bir çıkış yolunu artık diplomatların
bulabileceğini belirtince, "Diplomatlardan
çok, lidehehn isi bu" diye yanıtlamış Tarık
Aziz. İnönü, Tank Aziz'le söyleşisinden iyim-
ser izlenimler edinmiş.
SHP lideri de bir ara ABD'nin tutumundan
yakındı, "Farklı görüşlerden hoşlanmıyorlar
anlaşılan"dedi. İnönü, son anda Kral Fahd'-
ın bir gezisi dolayısıyla gerçekleşemeyen Su-
udi Arabistan ziyaretinin altında sanki Ame-
rikan parmağı arar gibiydi...
•
Saddam Hüseyin, basın toplantısı boyun-
ca Körfez krizinin patlamasından bu yana sü-
rekli kullandığı iki kartın altını yine çizdi. Bun-
lardan biri İslam, öteki Filistin kartlarıdır.
Şöyle özetlenebilir:
Amerikalılar "kutsal topraklan" işgal et-
mışlerdi, "kurtuluş için cihat" gerekliydi.
"Kayıtsız şartsız çekilmeleri gereken" Ame-
rikalılardı. Ortadoğu sorunu bir "bütün"dü,
temelinde Filistin sorunu yatıyordu. Kuveyt'-
in ışgali ile israil'in Arap topraklarını işgali
arasında neden bağ kurulmasındı?..
Saddam'ın bazı bakış açılarının kuşkusuz
tümüyle bir temelden yoksun oldukları söy-
lenemez. Ancak bu önyargısız yaklaşım, Ku-
veyt'in Irak tarafından yutulmasını haklı gös-
teremez. Güçlünün güçsüzü işgal etmesi,
güç kullanarak hak arama yoluna gitmesi ke-
sinlikle onaylanamaz.
O yüzden, uluslararası hukuku ihlal etmiş
olan Irak, Kuveyt'ten çekilme yolunda ilk adı-
mı atarak barış sürecini açmalıdır.
Irak'ın bu adımı atmasını kolaylaştırmak
ise başta VVashington ve Moskova olmak
üzere ilgili tüm merkezlerın görevi olmalı.
Savaş çare değildir, olamaz!
Bağdat notlarını yarın da sürdüreceğiz.
YILBAŞINDA
evimde
çocuklarınızla
eğlenebiliriz.
Tel: 163 12 50
(Saat 19 OC'dan sonra)
24.12.1968'de
Avrupa'da trafik kazasında yitirdiğimiz
Dr.CEVÖL
CEMİLOĞLU'nu
ölumünun 22. yılında sevgı ve hayranlık
dolu özlemle anıyoruz.
EŞİ. KIZLARI, TORLNLARI,
KARDEŞLERİ VE GÜNYOL'LAR
G O Z L E M U Ğ U R MUMCU
tLİŞKİYE HAZIRIZ — Saddamjnönü'nün Körfez gezisini izleyen gazetecilerin sorularını yanıt-
larken "Türki>e ile Irak arasındaki ekonomik ilişkileri tekrar kunnaya ve getiştirmeye haanz.
Tiirkiye kendi alacaklannı petrol bonı hattıyla alsın" diye konaştu. (Fotoğraf: AA)
Saddam'dan Özal'a çağrı
(Baştarafı 1. Sayfada)
— Bu varsayım olursa Irak ne
yapacak?
SADDAM — Liderlere varsa-
yımla soru sorulmaz.
— NATO'ya ait 'Çevlk
Kovvet' konusunu nasıl deger-
lendiriyorsnnuz?
SADDAM — Türkiye top-
raklannda bundan önce soğuk
savaş döneminde kendi güven-
liği için yabancı birlikler vardı.
— Banştan sonra petrol bo-
ru hatlan konnsonda ne düsii-
nuyorsunuz?
SADDAM — Biz de sizin gi-
bi bölgedeki problemlerin tü-
müyle çözülmesini istiyoruz.
Ondan sonra kendi çıkarlanmızı
uluslararası yasalara uygun ola-
rak düşünelim. Şimdi biz, Tür-
kiye ile Irak arasındaki ekono-
mik ilişkileri tekrar kurmaya ve
geliştirmeye hazınz. Türkiye
kendi alacaklannı petrol boru
hattı ile alsm. Türkiye'de petrol
fiyatlarının arttığını duydum.
Doğru mu? Doğruysa niye
Irak'tan petrol almıyorsunuz,
bunu kendinize sorun. Türkiye,
Irak'tan alacaklamu petrolle
karşılayabilir. Aldıktan sonra
boruyu kapatsın.
— Tiirkiye ile Irak arasında
su sorunu var nu?
SADDAM — Türkiye-Surive-
Irak arasında yıllardan beri su
konusunda sorun var, ama
komşular arasında bütün prob-
lemler diyalogla çözülür.
— Türkiye Cumhurbaşkanı
Ue göıüsmeyi diişiinür miisö-
nöz?
SADDAM — Memnuniyetle
tabii... Biz, Türkiye ile savasma-
dık ki... Biz, iki komşu devletiz,
ilişkilerimiz iyiydi. Bunalım
oluştuğunda Türkiye taraf degil-
di. Bunun için Türkiye Cumhur-
başkanı, isterse, Irak'ı ziyaret ar-
zusunda bulunursa, ona hoşgel-
diniz deriz.
— BM'nin ambargo karan-
nın Irak'ta ne gibi etkisi oidu?
SADDAM — Bunu caddeler-
de, çarşılarda gezip görebilirsi-
niz. Ne var ne yok, bunları gö-
run. Tabii ki ambargonun etki-
si var. Irak ne ithaiat ne de ih-
racat yapabiliyor. Bunu engelli-
yorlar. Süt ve ilaç yasaklandı.
Bu nedenle, çocuklar ve insan-
lar ölüyor. Ama bütün bu du-
rum karşısında Irak ve Iraklılar
kendilerine karşı baskı yapanla-
ra diz çökmezler. Biz her zaman
sabrederiz. Ne zamana kadar?
Saldırganlar yenilgiye uğrayın-
caya kadar.
— Körfez krizi nasıl çözüle-
cek?
SADDAM — Banş, insanla-
nn ve halklann temel ilkesidir.
Savaş, ancak mecbur kalınırsa
olur. Savaş, zorda kalanlann si-
lahıdır. Ya da saldırganlann, ca-
nilerin silahıdır. Biz, banşı ger-
çekleştirecek diyalogdan yana-
yız.
— 'Komşularla diyalogdan
yanayız' diyorsunuz. Irak, nasıl
oldu da iki komşuyla savasa gir-
di?
SADDAM — Ben bu soruyu
Sayın özal'a yöneltiyorum. O
bunun cevabını biliyor. Tam
teferruatını biliyor. Biz, ancak
kendimizi savunmak için silah
kullanırız. Kuveyt meselesi de
tamamiyle kendimizi korumak
icindir.
— Bazı Batılı çevreler, 'ABD
kuvvetleri Suudi Arabistan'a git-
meseydi Irak, Kuveyt'ten sonra
Suudi Arabistan'a saldıracaktı'
seklinde yorumlar Beri sürdüler.
Bnnu nasıl degerlendiriyorsu-
nnz?
SADDAM — Buna kim en-
gel oldu? Irak birlikleri Kuveyt-
te sivillerle işbirliği içinde 24 sa-
atte isi bitirnüşlerdir. Eğer Irak-
ın Suudi Arabistan'a girmeye ni-
yeti olsaydı, Irak'ı o zaman kim-
se engelleyemezdi. Suudi Ara-
bistan, Irak'ın bir parçası değil
ki Irak oraya gitsin. Irak'ın Su-
udi Arabistan üzerinde herhan-
gi bir emeli yoktur. Kuveyt,
Irak'ın bölgesel sınırlanndan bir
parçadır.
— Savaş patlak verirse, ku-
zeyde muhtemel bir Kürt ayak-
lanması konosonda ne düşünii-
yorsunuz?
SADDAM — Savaş patlak
verirse, Irak zaferi kazanacak,
bütün saldırganlar yenilgiye uğ-
rayacak. Biz, bundan eminiz,
uzun savaş tecrübemize dayana-
rak bunu söylüyoruz. Aynca, sa-
vaş istemiyoruz. Ama savaşmak
zorunda kahrsak, inşallah biz
tannnın yardırruyla zafere ulaşı-
rız. Son zamanlarda dünyada
kimse bizim gibi 8 yıl savaşma-
dı. Son yıllarda yalnız lran ile
Irak savaştı.
— ABD Başkanı Bush hak-
kında ne düsünüyorsunuz?
SADDAM — O, Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı.
— Başkan Bush, sizin hakkı-
nızda görnşler belirtti. Buna ne
diyorsunuz?
SADDAM — Onun kendi
görüşü. Ancak, görüşün doğru
ya da yanlış olmasının anahta-
rı, gerçektir. Gerçek, Bush'un
dediklerini doferuluyorsa, o za-
man doğnıdur. Ama, gerçek
Bush'un dedik.'erine aykırı ise
Bush'un dedikleri gerceği yan-
sıtmıyor.
— Sigarayı neden bıraktnuz?
SADDAM — Ben istediğim
zaman sigara içerim. İstediğim
zaman da içmem. Soylu olma-
yan şeyler beni yönetemez. Be-
ni etkisi altına alamaz. Kendi sa-
hibine hizmet etmeyen davranış-
lar, soylu davranış değildir. Si-
gara da böyle...
— Türk hükümetine gücendi-
niz mi?
SADDAM — Ben sadece
üzuluyorum. Böyle kararlann
dostlardan çıkmasıru beklemez-
dim.
— Dhaktan sonra hiç Ku-
veyt'e gittiniz mi?
SADDAM — Kuveyt, Iraki
ın vilayetlerinden biridir. Nasıl
Musul'a gidiyorsak, oraya da gi-
diyoruz.
— Türkiye'den size herhangi
bir görttşme talebi geldi mi?
SADDAM — Hayır, hiçbir
görüşme talebi gelmedi.
— Krizin çözümü için Irak ve
ABD'nin aynı anda kuvvetleri-
ni çekmesi onerisine ne diyorsu-
nuz?
SADDAM — Kuveyt olayı 2
ağustosta oluştu. Irak, Kuveyt'e
girdi. O zaman Amerika yoktu.
ABD, bu olaylardan sonra, ken-
di görüşünü kabul ettirmek ve
petrol için bölgeye geldi. ABD,
bizim için kutsal olan toprakla-
n işgal ederek Müslümanlar ara-
sında kışkırtıcı oldu. Peygambe-
rimizin bulunduğu yeri işgal
ederek kışkırtıcılık yaptı. Onun
için ABD, kayıtsız şartstz kutsal
topraklardan çekilsin. Bütün
bölge istikrar içinde yaşasın.
Uluslararası yasa ve meşruiyet
uygulansm. Uluslararası yasalar
bölgede her sorun için uygulan-
sın. Bunları gerçekleştirmek için
Filistinüler kendi bağımsız dev-
letlerini, kendi topraklannda
kursun ve tsrail, Fiüstin toprak-
lanndan çıksın. Bölgede bütün
problemler, diyalog yoluyla de-
rin ve dengeli bir şekilde çözüm-
lensin. tşte bu da uluslararası
toplantıya çağıranlann ciddiye-
tini göstersin. BM'nin Filistin
hakkındaki karan uygulansın.
O zaman, BM Güvenlik Konse-
yi'ni kendi adıyla adlandınnz.
Şimdi biz ona, 'ABD Güvenlik
Konseyi' diyoruz.
Irak Devlet Başkanı Saddam
Hüseyin, Türk gazetecilerle yap-
tığı basın toplantısından sonra
"Türk halkına selamlanmı ile-
tiniz" dedi.
(Baftarafı 1. Sayfada)
Avrupa devletleri ile "ittifak anlaşmalan" ımzalayarak olası
bir savaşın dıştnda kalmayı tasarlamaktadır.
Maliye Nazır'ı Cavit Bey İngilizlerle, Bahrıye Nazır'ı Ce-
mal Paşa da Fransızlarla temasa geçer, İngıltere ve Fran-
sa bu önerileri geri çevirirler.
Alman imparatorluğu ile yapılan gizli görüşmelerden baş-
ta Cavit Bey ve Cemal Paşa olmak üzere kabine üyelerine
haber bile verilmez.
10 ağustos günü iki Alman zırhlısı "Goeben" ve "Breslau"
İngiliz donanmasından kaçarak Çanakkale'ye sığınır.
Cemal Paşa, olayı anılarında şöyle anlatır:
— 11 Ağustos gecesi bermutad prensin (Sait Halim Pa-
şa) yalısında toplanmamız kararlaştınlmıştı. Talat, Cavit ve
Halil beylerle ben daha evvel gelmiştik. Bizden sonra gelen
Enver Paşa, kendisıne has olan sakin tavnyla gülerek:
— Bir oğlumuz dünyaya geldi. dedi. (Hatıralar, Cemal Pa-
şa, Çağdaş Yay., s: 158)
Hükümetin, bu iki Alman gemisini silahlarından arındı-
rıp gemi personelinin de tutuklaması gerekmektedir "Şark
kurnazlığı" olaya çözüm bulur! Bu iki Alman gemısi daha
önce Almanlardan alınmış gibi davranılır. Gemilere Türk
bayrağı çekilir. askerlerede fes giydirilir. İki gemiye "Yavuz"
ve "Midilli" adları da verilir.
Gemilere bir de amiral gerekmektedir. Amiral Lımbus ye-
rine Amiral Souchon atanır. Souchon'a Padişah iradesi ile
"Paşa" unvanı da verilir.
Souchon Paşa, Enver Paşa'dan aldığı emırle Karadeniz'e
açılır, 29-30 ekım günleri Sıvastopol ve Odessa kentlerini
bombalar.
Bu olayı da o günlerin Dahilıye Nazırı Talat Paşa'nın anı-
larından okuyalım:
—. Arife günü Karadeniz donanması ile Amiral Souchon
arasında muhabere olduğunu ve "Goeben"ın Rus sahilleri-
ni bombardıman ettiği haberi aldık. Sadrazam bu darbeden
son derece heyecanlandı. Ve ertesi günkü bayrak törenine
katılmayacağını bana yazılı olarak bildirdı.
Daha önceden bu olayı hiçbirimiz bilmıyorduk. Fakat her-
kes gibi ben de Enver Paşa'nın haben oidvğuna inanıyordum.
Bayrak günü Meclis-i Mebusan Reisi Halil Paşa'nın evinde
toplandık...(..) bu olay da artık savaşı biroldubittihaline ge-
tinvişti. Sadrazam istffasım verdı. (Talat Paşa'nın anıları, Say
Yay., s: 40)
Bu olay üzerine hükümette ıstifalar başlar. Once Posta
ve Telgraf Nazırı Üskan Efendı, sonra da Ziraat ve Ticaret
Nazırı Süleyman Elbüstani "savaşa karşı olduklarım" açık-
layarak istifa ederler. Bu iki istifayı Nafıa Nazırı Çürüksulu
Mahmut Paşa ve Maliye Nazırı Cavit Bey'in istifalan izler.
Sonrasını yine Cemal Paşa'nın anılarından okuyalım:
— Geri kalan nazırlar ki, Sadrazam Sait Halim Paşa, Şey-
hülislam Hayri Efendi, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dahiliye
Nazırı Talat Bey, ben, Adliye Nazırı İbrahim Bey, Maarif Na-
zırı Şükrü Bey'den ibaret kaldık. Allahın inayetine, Peygam-
befin yardımına ve padişahın talihine güvenerek harp hali-
nin kabulün zaruri olduğuna dair mazbata tanzim ve padi-
şaha takdim ettik.
Bir müddet sonra toplanan Âyân ve Mebusan meclisleri
de harp halini büyuk bir ekseriyetle tasvıp ve kabineye iti-
mad beyan ettiklerine göre hükümetin dış sıyasetı tasvip edil-
miş_ oluyor.
Ozal'ın Körfez bunalımında takındığı tavır, Enver Paşa
1
nın 1914 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nu hükümetin ha-
beri otmaksızın savaşa sürüklemesine benziyor.
O gün de ıstifalar olmuş, bugün de oluyor. Dışişleri Ba-
kanı Bozer, Milli Savunma Bakanı Gıray ve Genelkurmay
Başkanı Torumtay, art arda istifa ediyorlar.
Bunlar düşündürücü değil midir?
Bugün 17. ölüm yıldönümünde saygıyla andığımız İsmet
İnönü ise 2. Dünya Savaşı'nın o bunalımlı günlerınde ge-
lişmeleri, bakanlar kuruluna anında bildiriyor; gelişmeleri
birlikte izliyor, kararları birlikte alıyordu.
inönü, o dillere destan zekâsı, savaş alanlan ve barış
masalarından gelen deneyi ile Türkiye'yi savaştan uzak tut-
ma becerisinı göstermışti.
İsmet İnönü'yü bugün bir kez daha, Kurtuluş Savaşı'nda
kazandığı utkular ve 4O'lı yıllarda gırmediği savaşlar nede-
niyle saygıyla anıyoruz.
Bugün sözde "parlamenter rejim"de yaşıyoruz, Kurulan
"fiili rejim" içinde bütün kararları Özal veriyor. Çevik Kuv-
vet'in çağnlması kararı bile Bakanlar Kurulu'ndan gizleni-
yor. Boş kararnamelerle ülkeye yabancı asker çağrılıyor!
İttihatçıları nıçin suçluyoruz?
Onların hiç olmazsa "merkez-i umumileri" vardı. ANAP:
ta bütün kararları Özal veriyor.
1914'ten bu yana, beyler, paşalar, söyler misinız, ne de-
ğişmiş?
Dünkü Alman Imparatorluğu'nun yerını bugün ABO al-
mış, o kadar!..
Fuarların en mutlusu.armağanların sevgi dolusu
SOYATA
SERGİ*ORGANİZASYON*YAPIM*TANITIM
HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.
BUYUKDERE CAD 26 20 MECIDIYEKOY/ISTANBUL
TEL 174 03 43-174 03 44 FAX 174 03 44 • ûİRİŞ 5000 TL.
MECİDİYEKÖY
21-31 ARAUK1990 ÇI2GE
FMMELİHA AVNİ SÖZEN
KÜLTÜR VE FUAR MERKEZİ
ORTAKLAR CAD. MECİDİYEKÖY
ZİYARET SAATLERİ11.00-20.00 ARASI
PUAR TEL: 16616 85-166 65 69-167 18 14-167 36 21