Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 ARALIK 1990*** CUMHURİYET/19
KlZ ÖğreHCİlerin yemek boykotU — Maslak Kız Yurdu öğrencikri yurttaki
sorunlann çözümlenmemesini protesto için yemek boykotuna başladılar. Yaklaşık 100 kişilik
bir grup öğrenci diin akşam yemek fiyatlanndaki artışı ve kantinin keyfi fıyat uygulamasını
protesto etmek amacıyla süresiz yemek ve kantin boykotuna başladıklarını belirttiler. Öğrenci-
ler aynca yurdun temizlenmemesinden ve suların haftada birkez akmasından yakınarak idare-
nin sürekli baskılarından bıktıklannı söylediler. (Fotoğraf: Uygar Giirkan)
ILIESCU'NUN
BABASI —
Bükreşte
toplanan halk,
Diescu'yu
protesto etti.
Gösteride
Diescu'yıı
Çavuşesku'va
benzeten
protestocular
"Çavuşesku,
Iliescu'nun
babası" yazılı
pankartlar
taşıdılar.
(Fotograf: AFP)
Kremlin Sarayı
4
dünya mirası'
BANFF (AA) — BM Eğitim,
Bilim ve Kültür Örgütü (UNES-
CO) tarafından Kanada'da dü-
zenlenen Dünya Mirası Kongre-
si, Sovyetler Birliği'nin başken-
ti Moskova'daki Kızılmeydan'ı
ve meydandaki Kremlin Sarayı-
nı "dünya mirası" olarak koru-
nacak yerler arasına almayı ka-
rarlaştırdı.
Kongrede dünya mirası olarak
toplam 17 yeni yer tespit edildi.
1972'de toplanan ilk Dünya Mi-
rası Kongresi'nden beri aralann-
da Hindistan'daki Taç Mahal
Sarayı ile Mısır piramitlerinin
bulunduğu 325/ten fazla yer
"dünya mirası" olarak kabul
edilmişti. Bu yerlerin tamirat ve
yenilenmesi için UNESCO,
Dünya Mirası Fonu'ndan para
alınabiliyor.
5 MİLYON WALESA — Seçimleri büyiik bir zaferle kaza-
nan Lech Walesa ülkesi Polonya'da silinmez izler bırakıyor.
1983te Nobel Banş Ödültt'nii kazanan \Valesa için 5 milyon
pul basıldı. (Fotograf: AFP)
HABERLERIN DEVAMI
İyimserlik Kolay mı?
(Baştarafı 1. Sayfada)
ramsarlıktır.
Şöyle ki:
— Ankete katılan sanayici, işadamı ve tüc-
cariarın yüzde 46.2'si ekonominin kötüye git-
tiğine inanıyor.
— Yüzde 67.9'u, son üç ayda uygulama-
ya sokulan önlemlerin işleri oiumsuz yönde
etkilediğini belirtiyor.
— Yüzde 80'lik bir bölüm, gelecek üç ay-
da işlerin daha da kötüye gideceği inancın-
da. lyileşebileceğine ihtimal verenlerin ora-
nı Jse yalnızca yüzde 4.
— İş dünyasının yüzde 72.9'u çalışan sa-
yısında artış beklemiyor; her beş kişiden bi-
ri de personelde azaltma yoluna gideceğini
söylüyor.
— Yeni yatınm var mı sorusunun karşılığı
da son derece oiumsuz bir tablo çıkarıyor or-
taya.
Türkiye Odalar Birliği'nin bu anketinin iş
dünyasında esen genel havayı yansıttığı söy-
lenebilir. Ekonomide yeni yıla ilişkin kaygı
gerçekten büyüktür. 1991 'le ılgili beklentile-
rin olumlu bir yanı yok ne yazık ki.
Döviz açısından durumun 1991'de parlak
olmayacağı yaygın bir kanıdır.
Dış ticaret açığıyla tıkanmış olan dışsatım
ise yeni yılın düğüm noktalarından biridir.
1990 yılı bütçesi 14 trilyonluk bir açıkla
bağlanacak. Bu miktar yeni yılda 25 trilyon
olarak hesaplanıyor. Böyle bir bütçe açığıy-
la enflasyonu denetlemenin güçlüğü bilinmi-
yor değil. Onun için 1991 'de bu yılkinden da-
ha yüksek bir enflasyonla birlikte ekonomik
durgunluğun iç içe yaşanması şaşırtıcı olma-
yacaktır.
işçi-işveren ilişkilerinde artan gerilim ve
gittikçe yaygmlaşan işçi çıkartmaları, yeni yı-
la yönelik bir başka tedirginlık kaynağıdır.
Körfez krizi ise hiç kuşkusuz her açıdan
ne getirip ne götüreceği bugünden kestiri-
lemeyen bir başka büyük bilinmeyendir.
Buntann tümüne, gittikçe tükenen bir si-
yasal iktidar eklenirse, yakın geleceğe dö-
nük karamsarlığın nedenleri anlaşılabilir.
Bu oiumsuz havanın dağılabilmesi için en
azından muhalefetin "Ben varım" demesi
gerekiyor.
Başka çare yok.
Atina'ya 'Haçlı' suçlaması
'Bölge coğrafyası değişmemelT
(Baftarafi 1. Sayfada)
dün Ankara'dan aynldı. Velaye-
ti, Esenboğa Havaalanı'nda dü-
zenlediği basın toplantısında,
Ankara ziyaretinin "sıcak" bir
hava içinde geçtiğini belirterek,
Türkiye - İran ve Pakistan ara-
devleti kurulmasının engellen-
mesi görüşünü savundular. Iran-
lı yetkililerin, "Arap olmayan ts-
lam ülkelerinin îşbirliğini
güçlendinneleri" gereği üzerin-
de önemle durdukları ve bu çer-
çevede Ekonomik İşbirliği ör-
sındaki üçlü işbirliğinin gelişti- gütü'nün (ECO) güçlendirilme-
rilmesinin kararlaştınldığını du- sini savunduklan bildirildi.
Dışişleri Bakanı Kurtceoe
Alptemoçin de dün Esenboğa
Havaalanı'nda Velayeti'yi uğur-
ladıktan sonra bir gazetecinin
yurdu. Velayeti, üç ülkenin dışiş-
leri bakanlannın bu amaçla ya-
kın gelecekte Islamabad'da bir
araya geleceklerini açıkladı.
Velayeti, Kıbns konusunun da
görüşmelerde Dışişleri Bakanı
Kurtcebe Alptemoçin tarafın-
dan gündeme getirildiğini belir-
terek, "Kıbns'taki iki halkın
eşitliğini savunuyoruz. Bu görii-
şümiizü Tiirk tarafına bildirdik"
dedi. Velayeti, "Anıtkabir'e ni-
çin gitmediniz" şeklindeki bir
soruyu ise "Programda olmayan
hiçbir şeyi yapmadık" diye ya-
nıtladı.
Iran Dışişleri Bakanı Velaye-
ti dün TBMM Başkanı Kaya Er-
detn ve Devlet Bakanı Mehmet
Keçeciler ile görüşmeler yaptı.
Velayeti'nin gerek bu görüşme-
lerde, gerekse önceki gün Cum-
hurbaşkanı Turgut Özal, Başba-
kan Yıldırım Akbulnt ve Dışiş-
leri Bakanı Kurtcebe Alptemo-
çin'le bir araya geldiğinde ağır-
lıklı olarak Körfez konusu üze-
rinde durduğu öğrenildi.
Görüşmelerde gerek İran, ge-
rekse Türk tarafı Kürt sorunu-
nu dolaylı biçimde gündeme ge-
tirerek Irak'ın toprak bütünlü-
ğünün her koşulda korunması
ve bölgede bağımsız bir Kürt
"Anıtkabir'in ziyaret edilmemesi
siri rahatsız etmedi mi" şeklin-
deki sorusuna, "İnsanlar arasın-
daki münasebetler arttıkça, tica-
ret geliştikçe, ekonomik işbirli-
ği imkânlan yaratıldıkça ve çe-
şitlendikçe muhakkak ki politik
anlaşmazlıklar ve sürtüşmeler
de ortadan kalkacaktır. Bu bağ-
lamdan hareketle, bana sordu-
ğunuz sualin ileride bir sual ol-
mayacağına inanıyorum" yanı-
tını verdi.
Gelecek mi gelmeyecek
(Baftarafi 1. Sayfada}"" ""*
rüşme yapacağı, önceki akşam
BM koridorlarının flaş haberi
oldu.
Cumhuriyet muhabiri Şebnem
Atiyas'ın Nevv York'tan bildir-
diğine göre Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi, önceki gece
lsrail'i işgali alündaki bölgede-
ki tutumundan ötürü kınayan
ve Uluslararası Barış Konferan-
sı'na çağrı yapan karar tasan-
sını Sovyetler Birliği'nin öneri-
siyle oylamaya koymayı ertele-
di. Kararın pazartesi öğleden
sonra görüşülmesi 9 oyla kabul
edildi. Sovyet BM Daimi Dele-
gesi Büyükelçi Valentin V. Lo-
zinsky erteleme önerisinde bu-
lunma nedenini Sovyet Dışişle-
ri Bakanı Eduard Şevardnadze
ile FKÖ lideri Yaser Arafat'ın
görüşmesi olarak açıkladı. Bü-
yükelçi Lozinsky görüşmenin
yerini ve zamanını bilmediğini
öne sürdü.
Kararın görüşülmesinin erte-
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
HIKMET ÇETINKAYA
(Baştarafı 4. Sayfada)
Yanıtı şu oluyor:
— Zaten toplumsal muhalefet başladı. Zonguldak'ta za-
rif ve demokratik bir eylem var. Kavgasız, ortalığı kırıp dök-
meden...
— SHP ve DYP'nin bir masaya oturması Türkiye'de
önemli bir olay bizce. Siz nasıl değeriendiriyorsunuz?
— Bugün siyasal iktidar olağan bir engel değil. olağanüstü
bir engel. 12 Eylül askeri yönetimınin son kahntısının. de-
mokratik sivil topluma geçtş engelinin ortadan kaldırılması
adımı olarak çok önemli. Biz, önyârgısız olarak bu işin için-
deyiz. Neler var neler yok bakacağız Yasal ve anayasal hak-
ları kullanacağız.
— Sayın Cindoruk, Başbakan, sine-i millete dönerlerse
ara seçim yaparız diye konuşuyor.
— Konuşur elbet. Eğer askeri yönetim olmasaydı Sayın
Akbulut, bugün Erzincan sınmnın dışına dahi çıkmamıştı,
çıkamazdı...
Cindoruk'un ardından SHP Genel Sekreteri Hikmet Çe-
tin'i arayıp çalışma grubunun neler yapacağını soruyoruz.
Çetin, SHP'nin üç kişilik bir toplulukla çalışmalara katıla-
cağını anlatıyor. Bu sayının artabileceğini de ekliyor. SHP
Genel Sekreteri erken seçime ilişkin çözüm önerilerini bu
çalışma grubunun tartışacağını vurgulayıp ekliyor:
— Daha gerçekçi bir yola ulaşmak için çözüm ve seçe-
nekleri değerlendireceğiz...
Diğer SHP'li yöneticilerle konuşuyoruz. SHP'nin sine-i
millete dönme eğilimine bakışı giderek netleşiyor:
— Sine-i millet amaç değil, araçtır...
SHP, Cumhurbaşkanı Özal'ın yönlendirdiği ANAP'ın se-
çim planını ve DYP'nin buna yaklaşımını şöyle değerlendi-
riyor:
— Meclis ANAP'laştırılıp anayasa Özallaştırılacak mı?
İster istemez insanın akiına şu soru geliyor:
— Bazı çevreler Özal Cumhurbaşkanı, Demirel Başba-
kan hesabını mı yapıyor?
Ancak Cindoruk'u dinleyince bunun da bir senaryo olduğu
anlaşılıyor...
Evet...
Özal ve ANAP'ın "kulis politikası"na karşı SHP ve DYP
atağa geçiyor. 26 aralıkta yapılacak ikinci İnönü ve Demi-
rel zirvesi için Cindoruk ile Çetin masaya oturuyor bugün,
yarın. Bir SHPTınin deyişiyle "sine-i millet rahvan yürüyor',
ama olsun.
SHP ile DYP saati zamana göre ayarlıyor...
lenmesinden sonra BM, FKO
Temsilcisi Nasser Ai-Kıdwa ise
Şevardnadze - Arafat görüşme-
sinin bir hafta önce ayarlandı-
ğını açıkladı. Al-Kıdwa, FKÖ'-
nün görüşmeyi Güvenlik Kon-
seyi karanyla ilgili görmediğini,
bu konuda Sovyetler Birliği ile
görüş ayrıhğı olduğunu vurgu-
ladı. FKÖ, BM Temsilcisi gö-
rüşmeyi FKÖ ile Sovyetler Bir-
liği arasında üst düzeyde ikili te-
mas olarak nitelendirdi. tki üst
düzey yetkili arasında her konu-
nun ele alınacağını kaydetti.
BM'deki Sovyet yetkililerimn
Şevardnadze - Arafat görüşme-
sine ilişkin yer ve zaman belirt-
memelerine karşm AP, Reuter
ve AFP, diplomatlara dayandı-
rarak verdikleri haberlerinde
görüşmenin bugün Ankara'da
yapılacağını duyurdular.
İran Dışişleri Bakanı Ali Ek-
ber Velayetî'den sonra Şevard-
nadze'nin de dün Ankara'ya
gelmesiyle hızlanan diplomasi
trafiği, böylece daha büyük bir
ivme kazandı. Ancak AA'nın
haberine göre Dışileri Bakanlı-
ğı yetkilileri, Arafat'ın Türki-
ye'yi ziyaret etmesinin söz ko-
nusu olmadığını belirttiler.
25 yıl sonra
(Baftarafi I. Sayfada)
kabul edilecek. Şevardnadze, Dı-
şişleri Bakanı Alptemoçin ile
birlikte üç ayrı arüasmaya imza
koyduktan sonra bu akşam ül-
kesine dönecek.
SSCB Dışişleri Bakanı Edu-
ard Şevardnadze dün dokuz ki-
şilik bir heyetle birlikte Was-
hington'dan Ankara'ya geldi.
Havaalanında bir açıklama
yapan Şevardnadze, iki ülke ara-
sında her alanda çok iyi ilişki-
ler olduğunu vurgulayarak şöy-
le dedi:
•'İlişküerimizin potansiyeli tü-
ketilmiş değildir. Bu ilişkileri her
alanda daha da geliştirmek için
olanaklar mevcuttur. Giivenli
bir Avrupa'nın, giivenli bir As-
ya'nın, giivenli bir dünyanın ku-
nılması için birlikte çalısabiliriz.
Uluslararası kunıluşlarda işbir-
liğimizi geliştirebiliriz."
Şevardnadze aynca 25 yıldır
Türkiye'ye gelen ilk Sovyet Dı-
şişleri Bakanı olduğunu da vur-
gulayarak, "Bu dunımu normal
bulmuyorum. Ben bu ziyaretle
bu kusuru telafi etmek istiyo-
rum" dedi.
Şevardnadze aynca Tür-
kiye'ye gelmeden önce ABD'de
Amerikalı meslektaşı James Ba-
ker'la yaptığı görüşme hakkın-
da da Türk tarafına bilgi verdi.
Sovyet Dışişleri Bakanı'nın ülke-
sinin Körfez krizinin barışçı çö-
zümünden yana olduğunu ve
bunun için yakalanan fırsatın iyi
değerlendirümesi konusundaki
görüşlerini Baker'a aktardığını
açıkiadığı öğrenildi.
(Baftarafi 1. Sayfada)
taya attığı görüş ve önerileri de-
ğerlendirdi.
Alptemoçin Kıbns, Batı
Trakya, Ege, Türkiye, Avrupa
Topluluğu (AT) ile ilişkileri ve
Türk-Yunan diyaloğu konusun-
da Cumhuriyet'e yaptığı açıkla-
malarda, "Rum-Yunan tarafın-
da bir savaş ideolojisi ve termi-
nolojisinin giderek yer etmeye
basladığını >e bunun çok tehli-
keli bir gelişme olduğunu" vur-
guladı. Yunanlı meslektaşının
Kıbns konusunda esitlik kavra-
mına karşı çıkan ifadelerini
"hayretk" okuduğunu da belir-
ten Alptemoçin, "taraflardan
biri meseleye Haçlı seferi zihni-
yetiyle yaklaşmaya devam eder-
se, bunun Kıbns'ta çözüm için
elzem olan güven ortamını oluş-
tunnaya hizmet etmeyeceği çok
açıktır" dedi.
Alptemoçin'e yönelttiğimiz
sonılar ve yanıtları şöyle:
— Yunanistan Dışişleri Baka-
nı Türk-Yunan ilişkileri konu-
sundaki görüşlerini gazetemize
açıkladı. Siz iki ülke ilişkilerin-
deki son dunımu nasıl değerien-
diriyorsunuz?
ALPTEMOÇİN — Yunanis-
tan ile ilişkilerimiz 1923'ten bu
yana çeşitli aşamalardan geç-
miştir. Bunlar arasında guç dö-
nemler olduğu kadar, dostluk
ve işbirliği dönemleri de vardır.
Bizim tarihi yaklaşırmmız iki ul-
ke arasında Lozan'da kurulan
dengenin korunmasım amaçla-
mıştır. Geriye bakıldığında. Yu-
nanistan da buna aynı özeni
göstermiş olsaydı, bugünkü so-
runlann birçoğu ile karşılaşma-
raış olurduk. Ancak şimdi temel
riiesele, önümüzdekı dufumâ
yapıcı bir şekilde yaklaşmak,
ilişkilerimizi oiumsuz yönde et-
kileyen ana sorunların nasıl cö-
zümleneceğini ve ülkelerimiz
arasında bir güven ve işbirliği
atmosferinin nasıl oluşturulabi-
leceğini araştırmak olmalıdır.
Biz Yunanistan'la ilişkilerimize
bu açıdan yaklaşıyoruz. Ancak
sık sık hayal kırıklığı ile karşı-
laşıyoruz.
Türkiye'nin bir Yunanistan
saplantısı yoktur. Yunanistan'ın
siyasal istikrar ve ekonomik re-
fah içinde olmasını dileriz. Sa-
yın Samaras, "Yunanistan-
Türkiye ilişkilerinin rekabet
içinde olması, hatta düşmanlık
sınırlarına varması mantık
dışıdır" diyor. Kendisine tama-
men katılıyorum ve Yunanis-
tan'ın bize karşı izlediği politi-
kalann da bu ifadeyi yansıtma-
sını diliyorum. Yunanistan'ın
politikasında ilişkilerimizi yeni-
den bir gerginlik dönemine so-
kabilecek unsurlara yer verme-
mesi ve diyaloğa açık, yapıcı bir
tutum sergilemesi samimi arzu-
muzdur.
— tki ülke dışişleri bakanlık-
ları miisteşariannın, diyaloğun
devamı çerçevesinde aralık için-
de Atina'da bir toplantı yapma-
ları kararlaştırılmamış mıydı?
ALPTEMOÇİN — Bu ay
Atina'da yapılması planlanmış
olan görüşme, Yunanistan tara-
fından pek inandıncı olmayan
bir gerekçe ile ertelendi. Yuna-
nistan'ın bu konu üzerinde ye-
niden duşüneceğini ümit ediyo-
ruz. Sayın Samaras "özlü ve iç-
ten bir diyalog geliştirilmesin-
den" söz ediyor. Yunanistan'ın
buna olanak sağlayacak somut
ve yapıcı görüş ve öneriler geti-
receği ümidindeyiz. Yunanis-
tan'ın özlü ve içten bir diyalog
arzusunu davranışlarıyla da ka-
nıtlamasını bekliyoruz.
— Sayın Samaras, 1974
Türkiyesi'ni Kuveyt'i işgal ve il-
hak eden Irak'a benzetiyor.
Kıbns'ta çözüm için Türkiye'-
nin adadan asker çekmesini is-
tiyor ve KKTC Cumhurbaşka-
nı Denktaş'ı katılıkla suçluyor.
Bu görüşleri nasıl karşıladınız?
ALPTEMOÇİN — Biz Kıb
rıs sorununun iki toplumlu ve
siyasal eşitliğe dayanan kapsam-
lı bir çözüme kavuşturulması
gerektiği inancındayız. Böyle bir
çözüm kuşkusuz adadaki her iki
halkın da hak ve çıkarlannı ko-
rumalı, güvenliklerini tam ve et-
kili biçimde sağlamalı ve karşı-
lıklı saygıya dayanan barışçı bir
ilişki düzeni içinde yaşamalan-
na imkân tanımahdır. Varılacak
anlaşmanın kuşkusuz adanın
tümüne barış ve huzur içinde
yaşama olanağı vermesi ve ada-
nın iki halkına bugünkünden
daha iyi şartlar sağlaması gere-
kir. Her iki tarafında kabule şa-
yan bulacaklan böyle bir çozü-
me ulasılmasınm yolu, adadaki
iki taraf arasında BM Genel
Sekreteri'nin iyi niyet görevi
çerçevesinde eşit düzeyde görüş-
melerden geçmektedir.
Güvenlik Konseyi'nin 649 sa-
yılı kararı bu esaslar dahilinde
bir uzlaşmaya doğru ilerlenebil-
mesi bakımından geçerli bir çer-
çeve çizmekte ve her iki tarafın
da yararlanmaları gereken tari-
hi bir fırsat teşkil etmektedir.
Bu fırsatın ciddiye ahnması ve
heba edilmemesi gerektiği kana-
atindeyim.
— Bu ciddiyet sizce nasıl so-
mutlanabilir?
ALPTEMOÇİN — Yunanis-
tan da dahil bütün tarafların
kendi sorumlulukları üzerinde
ciddi bir vicdan muhasebesi
yapmalannda yarar vardır. Kıb-
ns sorununa bakan hiç kimse-
nin l%3-74 dönemini acıları ve
sorumlulukları ile yok farz et-
mesi mümkün değildir. Geçmiş-
teki Yunan politikaları Kıbrıs'a
çok zarar vermiştir. Bu çok açık
bir gerçektir. Şimdiki Yunan
hükümetinin elinde daha olum-
lu bir politikaya yönelme imkâ-
nı vardır.
Bunun başında da adadaki iki
taraf arasında her gün daha da
büyüyen güvensizliğin gideril-
mesini sağlayacak yaklaşımları
teşvik etmek gelmektedir.
— Türkiye'den Kıbns'ta jest
yapması istemiyor. Öte yandan
Atina 649 sayılı karan benimse-
miyor. Rum-Yunan ve Türk ta-
rafları arasında bu farklı yakla-
şımlar sürerken güven ortamı
nasıl oluşacak?
ALPTEMOÇİN — Yunanis-
tan, Kıbrıslı Rumlarla birlikte
Türki^yi hedef alac^t bir kam-^
panyanın ^âzırfiğı içinde gS-"
rünmektedir. Bir savaş ideolo-
jisi ve terminolojisinin gittikçe
Rum-Yunan tarafından yer eı-
meye basladığını görmekteyiz.
Hangi nedenle yapılırsa yapıl-
sın, bunun çok tehlikeli bir ge-
lişme olduğuna işaret etmek is-
terim. Bu durum Kıbns'taki iki
eşit halk arasında anlaşmaya
dayalı bir çözüm açısından, bi-
raz önce değindiğim nedenlerie
gerçek bir talihsizliktir.
Tek taraflı jest talepleıinin ve
önkoşullarının, çözüm çabala-
nna yardımcı olmayacagı açık-
tır. Kıbns'ta çatışma ve karşıhk-
lı çekişmeye değil, samimi bir
uzlaşma aramaya ihtiyaç vardır.
İki halk arasındaki uçummu
daha da derinleştirecek yollara
sapılmaması ve bir noktada yı-
kıcı kavga döneminin geride bı-
rakılıp barış ve uzlaşma yolu-
nun açılmasına çalışılması gere-
kir. Bizim teşvik ettiğimiz ve
desteklediğimiz yol budur.
Bugüne kadar geliştirilen çö-
züm çerçevesinin ve bunu teyit
eden 649 sayılı kararın özünde,
adadaki iki tarafın siyasal eşit-
liği yatmaktadır. Bu nedenledir
ki Sayın Samaras'ın eşitlik kav-
ramına karşı çıkan ifadelerini
hayretle okudum.
— Kıbrıs'ın Kuveyt'e, Türki-
ye'nin Irak'a benzeülmesine ne
diyorsunuz?
ALPTEMOÇİN — Kıbns ile
Kuveyt arasında bir benzerlik
aranıyorsa, Yunanistan'ın Kıb-
rıs'ta izlediği "ENOSIS" poli-
tikasını hatırlamak yeterlidir.
Her iki meselede mevcut düzen
ve bir devlet kuvvet kullanılarak
vıkılmıştır.
Aradaki fark, Türkiye'nin
1974'te Yunanistan'ın bu ilhak
politikasını engellemiş olması-
dır. Yunanistan'ın bu amaçla
Kıbns'ta düzenlediği askeri dar-
beııin amaçladığı ilhak önlenmiş
ve Kıbns Türk halkınm güven-
liği ve haklan ulusararası yü-
kümlülüklerimize dayanılarak
korunmuştur. Bu nedenle, Yu-
nanistan'ın kendi açısından Ku-
veyt ile Kıbrıs arasında yapma-
ya kalkıştığı benzetme gerçek
dışı ve geçersizdir.
Öte yandan, Yunanistan
Türkiye'nin Kuzey Kıbns'taki
askeri varlığına itiraz ederken
Güney Kıbns'taki Yunan aske-
ri varhğının görmezlikten gelin-
mesini istemektedir. Rum Milli
Muhafız Ordusu, Yunan subay-
larının komutasındadır. Yıllar-
dan beri bu yasadışı askeri güç,
günde 1 milyon dolara varan
harcamalarla silahlandırılmak-
ta ve Güney Kıbns'taki Yunan
kuvvetleri tarafından desteklen-
mektedir. Gelinen aşamada
Rum kesiminde geçmişte bunca
ıstıraba yol açmış olan macera-
cı eğilimlerin yeniden filizlen-
mekte olduğu ve askeri bir se-
çenek üzerinde zihin yorulmaya
başlandığı görülmektedir. Bu-
nun ağır sorumluluğu vardır.
Bu gidiş uluslararası gelişmeler-
le de açık bir çelişki içindedir.
— Yunanistan Dışişleri Baka-
ru, Türkiye'de tslam fanatizmi-
nin gittikçe güçlenme eğilimine
dikkat çekti. Bu görüşu payla-
şıyor musunuz? Türkiye'nin
Batıhlığı seçmesi karşısında fa-
natik İslamın etkisi ne olabilir?
ALPTEMOÇİN — Türkiye'-
nin coğrafı mevkii, nüfusunun
din ve kültürü bakımından dün-
ya haritası üzerinde kendine öz-
gü bir konumu bulunmaktadır.
Ancak Türkiye'nin Batılı olup
olmadığı üzerindeki tartışma ve
spekülasyonlar, kanımca genel-
likle maksath ve gerçekleri sap-
tırmaya yöneliktir. Türk toplu-
mu Batı ile bütünleşme karan-
nı vereli bir buçuk asır olmak-
tadır.
Laik bir devlet ve toplum dü-
zenine, demokratik parlamenter
bir rejime sahip, Avrupa'daki
belli başh bütün uluslararası ku-
ruluşların üyesi, Avrupa toplu-
luklanna tam üyelik için başvu-
rusunu yapmış ve AGİK süreci
içinde önemli ve faal bir rol oy-
nayan Türkiye, Batı dünyası
içindeki yerini ve ilişkilerini ge-
liştirmekte kararlıdır. Bu konu-
da Türkiye'nin kimsenin icaze-
tine ihtiyacı bulunmamaktadır.
Köktenci Islami akımlar teh-
likesine gelince, ülkemizin bu-
lunduğu bölgede bunun bazı
komşularınıız için ciddi bir so-
run teşkil ettiği gerçektir. Türki-
ye'de de bu eğilimlere kapılan
ve bu doğrultuda faaliyet gös-
teren çevreler bulunabilir. An-
cak cağdaş Türkiye Cumhuriye-
"ti'nin tShıerVastTlaik"orrrîâsıni
da yatmaktadır. Atatürk'ün en
temel devrimi olan laîklik ilke-
si topluma her bakımdan yerleş-
miş ve bütün kesimlerce benim-
senmiştir. Laikligi hedef alan
eğilim ve çevreler karşılannda
daıma kanunlan ve Türk toplu-
munun aklıselimini bulmaya de-
vam edeceklerdir.
— Samaras, Türkiye-AT iliş-
kileri üzerinde Yunanistan ipo-
teğini de hissettiriyor. Bu konu-
nun Kıbns'la baglantılandırıl-
ması konusundaki görüşlere
tepkileriniz nedir?
ALPTEMOÇİN — Ülkemi-
zin Avrupa topluluklarıyla iliş-
kileri, uzun bir geçmişe sahip
olup kapsamlı ve sürekli bir ni-
telik arz etmektedir. 1%3 yıhn-
da ünzalanan Ortaklık Anlaş-
ması'yla tam üyeh'k hedefi tespit
edilmiş ve ilişkilerimiz o yönde
gelişme ve derinleşmeye devam
etmiştir. 1987 yılıda tam üyelik
baş\-urusunu da resmen gerçek-
leştirmekle, Türkiye irade ve
tercihini belirlemişti. Türk ka-
muoyunda ülkenin tam üye ola-
rak AT içindeki yerini alması
hususunda geniş bir görüşbirli-
ği mevcuttur. Türk toplumu ve
ekonomisi AT üyeliği için ge-
rekli hazırlıklarını tamamla-
maktadır ve zamanı geldiğinde
de bu üyelik tahakkuk edecek-
tir.
Yunanistan'ın engelleyici tu-
tumunun ise kısa vadede bizim
için bazı oiumsuz sonuçlar do-
ğurmakta olduğu muhakkaktır.
Ancak bu dar görüşlü yaklaşım
daha şimdiden geri tepmeye
başlamıştır. İnanıyoruz ki diğer
üye ülkeler AT çıkarlannın Yu-
nanistan tarafından ipotek altı-
na alınmasına razı olmayacak-
lardır. Yunanistan'ın politikala-
rı yüzünden Kıbrıs meselesi çö-
zümsüz kalmaya devam etmek-
te, BM Genel Sekreteri iyi niyet
görevini ifa edememekte, Gü-
venlik Konseyi'nin 649 sayılı ka-
ran uygulanamamaktadır. Oy-
sa Türkiye ile Yunanistan ara-
sındaki ilişkilerde ilerleme olma-
sı ve bu iki ülkenin uluslararası
planda işbirliğinde bulunmala-
rı olumlu etkisini önce herhal-
de Kıbrıs'ta gösterecektir.
StHFİEK
Türkiye'de
(Baştarafı 1. Sayfada)
Dr. Gülşen Korfalı ve Dr. Hül-
>a Bilgin'den oluşan 6 kişilik bir
ekip tarafından gerçekleştirilen
operasyonun ilk etabında SSK
Çekirge Hastanesi'nde yatan ve
ismi gizli tutulan 3 aylık hamile
anneden kürtajla cenin alındı.
Doğum uzmanı Dr. Alî Müf-
tüoglu tarafından çıkarılan ce-
ninin beyin sapındaki hücreler
alınarak 10 yıldır parkinson
hastalığı tedavisi gören 65 yaşın-
daki Ahmet Topçu'nun beyin
sapına nakledildi.
GÖZLEM UĞUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
CIA görevlisidir. Bu iki CIA görevlisi 'Detex International' adlı
bir şirket kurdular.
Terpil'in Edvvard Wilson adlı ortağı ile bütün terör örgüt-
lerine silah sattığı da biliniyor.
Terpil ve VVilson, İngiltere'de Manchester kentindeki 'in-
terArms Corporation' adlı silah yapım şirketinden silah sa-
tın alıp bu silahları çeşitli terör örgütlerine ulaştırdılar.
Bu şırketin sahibi Sam Cummings'di. Cummings de bir
eski CIA görevlisiydi.
Cummings'in kurduğu şirketlerden birinin adı da ilginç-
ti:
"Cummings Investment Associtates"
Kısa adıyla CIA!
Terör pazarı, CIA eski görevlilerince paylaşılmıştı. Böy-
lece CIA, terör örgütlerinin nereden ve nasıl silah sağla-
dıklarını da biliyor. Terör pazarı CIA denetımı altındaydı. NA-
TD ülkelerinde üretilen terör silahları, Bulgaristan üzerin-
den Türkiye'ye sokuluyordu.
Türkiye'de ele geçen silahlann onda dokuzu NATO ülke-
lerinde üretilen silahlardır. Yalnızca bu olgu bile terör trafi-
ğindeki ilginç göstergelerden biridir.
İşte bu eski CIA görevlisi Frank Terpil, Amerika'da yaptı-
ğı bir televizyon konuşmasında Türkiye'de sitah sattığı bir
Türkün adını açıklamıştı:
Murat Bayrak.
İşadamı ve eski milletvekili Murat Bayrak, MHP'nin son
genel idare kurulu üyelerinden biriydi. 12 Eylül 1980 saba-
hında başlayan 'Bayrak harekâtı' sonunda MHP'nin bütün
genel idare kurulu üyeleri teker teker evlerinden alınıp An-
kara Merkez Komutanlığı'na götürülürken Murat Bayrak, bu
operasyonların dışında tutulmuştu.
Bayrak, daha sonra bilinmeyen ellerin yardımı ile yurtdı-
şına kaçtı, bir süre Amerika'da yaşayan Murat Bayrak, da-
ha sonra Federal Almanya'ya yerleşti.
'Bayrak harekâtı'ndaki bu akıl almaz 'Bayrak sırrı' bugü-
ne kadar açıklanmadı.
Ağca, Kartal Maltepe Askeri Tutukevi'nden nasıl kaçınl-
mıştı? Hiç kuşku yok, cezaevi görevlilerihin yardımı ile... Bu
görevlilerden yalnızca bir er mahkûm oldu.
Ya ötekiler?
Ağca, İtalya,'da Türk savcılarma yaptığı açıklamada ken-
dilerine yardımcı olan bir MİT görevlisinin adını vermişti:
, Şahin Tolunoğlu.
Korku ve yılgınlık bîrçok kişiyi teslim almıştı. Bu karanlık
ilişkileri aydınlatmaya çalışanlar da en aşağılık, ilkel ve ka-
ba suçlamalarla karalanmak istendiler.
Ağca'yı Kartal Maltepe Askeri Tutukevi'nden kaçıran Oral
Çelik'in istihbarat örgütleri ile bir ilişkisi var mıydı? K'ımdi
bu Oral Çelik? Yedi TIP üyesi genci öldüren Abdullah Çat-
lı, nasıl olmuştu da yurtdışına kaçabilmişti? Çatlı, 22 Şu-
bat 1982 günü Zürih'te yakalandıktan sonra neden hemen
serbest bırakılmıştı?
Bu kuşkular, Roma'daki Ağca davasında daha da artmıstı.
Ağca'yı, ikinci davanın açılmasına yol açan ifadeyi ver-
mesi için zorlayan italyan gizli istihbarat örgütü SISMI'nın
Başkan Yardımcısı General Mussumici ve arkadaşları 1980
yılı ağustos ayında seksen kişinin ölümü ile sonuçlanan Bo-
logna Tren İstasyonu'nun bombalanması olayı ile ilgili bir
suç nedeniyle yargılanıyorlardı.
Bologna garı, faşist örgütler tarafından bombalanmıştı.
General Mussumici ve üst düzey SISMI yetkilileri, suç ka-
nıtlarını değiştirerek suçu sol örgütler üzerine yıkmışlardı.
General Mussumici ve arkadaşları, bu suçları nedeniyle
çeşitli hapis cezalarına çarptınldılar.
Roma'daki Ağca davası ile Trieste'deki General Mussu-
mici ve arkadaşları aynı günlerde yargılandılar.
Bir avukat, bu iki dava arasında mekik dokudu. Bu İtal-
yan avukatının adı D'ividio'ydu.
D'ividio, hem eski SISMI sorumlularının avukatıydı hem
de Ağca'nın!
Bu bir raslantı mıydı? Yoksa, D'ividio, bir örgüt avukatı
mıydı? Örgüt avukatıydı da bu yüzden mi Ağca'nın avukat-
lığını üstlenmişti?
Bugün bütün bu konular, Fransa'da başka bir adla yaşa-
dığı ileri sürülen Oral Çelik'in tutuklu bulunduğu cezaevin-
de konuşmasıyla çözülebilir
italyan savcı Marini, tutuklu bulunan kişinin Oral Çelik
olduğuna inanıyor
Bu gibi konuları, olaylar yaşanırken o günlerde incele-
mek gerekirdi. Bazılarımız bu görevi yaptı, bazılarımız da
bu yayınları gözlerinin ucuyla izlediler.. Bir kışmı da çeşitli
neden ve komplekslerle, bu karanlık ilişkilerin ve örâütle-
rin üzerine giden gazetecilen sırtlarından hançerlemeye
çalıştı.
Gladyo... Kontrgerilla... Şu, bu... Daha önce nerelerdey-
diniz beyler; beyoğlu beyler? Nerelerdeydiniz?
• •
Ozal'ın madenci korkusu
(Baftarafi I. Sayfada)
bul'dan dönen Cumhurbaşkanı
Özal'ı Esenboğa Havaalanı'nda
karşılayarak gelişmeleri aktardı-
lar ve "Zonguldak'a gitmeyin,
Urfa'da olduğu gibi yine bir yu-
halamayla karşı karşıya kalaca-
ğız. Gitmeseniz daha iyi olacak"
görüşünü dile getirdiler. Bu gö-
rüşmeden sonra Özal da Zon-
guldak gezisini iptal etmeye ka-
rar verdi.
Özal'ın gezisini iptal etmesin-
den sonra Ereğli Demir-Çelik
Genel Müdürlüğü'nden yapılan
açıklamada, yarın yapılacak
"kapasite arttırma ve moderni-
zasyon projesi temel atma" tö-
reninin ertelendiği gerekçe belir-
tilmeksizin duyuruldu.
Özal'ın gezisini iptal etmesin-
den sonra dün öğleden sonra ka-
bine üyelerine Bakanlar Kuru-
lu'nun yarın Cumhurbaşkanlığı
Köşku'nde Özal başkanlığında
toplanacağı haberi iletildi. Dev-
let Bakanı ve Hukümet Sözcü-
sü Mehmet Yazar, Bakanlar Ku-
rulu'nun özal başkanlığında
toplanacağını doğrularken
"Gündemi belli değil" demekle
yetindi.
Necip Tonımtay'ın Genelkur-
may Başkanlığı'ndan istifasın-
dan sonra ilk kez Özal'ın baş-
kanlığında yapılacak olan Ba-
kanlar Kurulu toplantısının en
önemli gündem maddesini "er-
ken seçim ve sine-i millet" tar-
tışmalan olduğu öğrenildi. Bu
arada boş milletvekilliklerinin
doldurulması için "ara seçim"
yapılmasının da gündeme gele-
bileceği kaydedildi.
Siyasi kulislerde Özal'ın Ba-
kanlar Kurulu'nu ashnda gün-
demde önemli bir şey olmama-
sına karşın Zonguldak gezisinin
iptalinin yaratacağı etkiyi ört-
mek üzere toplantıya çağırdığı
görüşü de öne sürüldü.
Acil toplantı
Başbakan Yıldınm Akbulut,
dün TBMM'de gazetecilere,
Zonguldak gezisinin işçilerin
tepkisi nedeniyle ertelenmediği-
ni söyledi. Akbulut, "Geziyi ne-
den iptal ettiniz" sorusunu, "bi-
zim misanrierimiz var, hem Ba-
kanlar Kurulu topbntısı var" di-
ve vanıtladı.