22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 ARALIK 1990*** CUMHURİYET/19 KlZ ÖğreHCİlerin yemek boykotU — Maslak Kız Yurdu öğrencikri yurttaki sorunlann çözümlenmemesini protesto için yemek boykotuna başladılar. Yaklaşık 100 kişilik bir grup öğrenci diin akşam yemek fiyatlanndaki artışı ve kantinin keyfi fıyat uygulamasını protesto etmek amacıyla süresiz yemek ve kantin boykotuna başladıklarını belirttiler. Öğrenci- ler aynca yurdun temizlenmemesinden ve suların haftada birkez akmasından yakınarak idare- nin sürekli baskılarından bıktıklannı söylediler. (Fotoğraf: Uygar Giirkan) ILIESCU'NUN BABASI — Bükreşte toplanan halk, Diescu'yu protesto etti. Gösteride Diescu'yıı Çavuşesku'va benzeten protestocular "Çavuşesku, Iliescu'nun babası" yazılı pankartlar taşıdılar. (Fotograf: AFP) Kremlin Sarayı 4 dünya mirası' BANFF (AA) — BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNES- CO) tarafından Kanada'da dü- zenlenen Dünya Mirası Kongre- si, Sovyetler Birliği'nin başken- ti Moskova'daki Kızılmeydan'ı ve meydandaki Kremlin Sarayı- nı "dünya mirası" olarak koru- nacak yerler arasına almayı ka- rarlaştırdı. Kongrede dünya mirası olarak toplam 17 yeni yer tespit edildi. 1972'de toplanan ilk Dünya Mi- rası Kongresi'nden beri aralann- da Hindistan'daki Taç Mahal Sarayı ile Mısır piramitlerinin bulunduğu 325/ten fazla yer "dünya mirası" olarak kabul edilmişti. Bu yerlerin tamirat ve yenilenmesi için UNESCO, Dünya Mirası Fonu'ndan para alınabiliyor. 5 MİLYON WALESA — Seçimleri büyiik bir zaferle kaza- nan Lech Walesa ülkesi Polonya'da silinmez izler bırakıyor. 1983te Nobel Banş Ödültt'nii kazanan \Valesa için 5 milyon pul basıldı. (Fotograf: AFP) HABERLERIN DEVAMI İyimserlik Kolay mı? (Baştarafı 1. Sayfada) ramsarlıktır. Şöyle ki: — Ankete katılan sanayici, işadamı ve tüc- cariarın yüzde 46.2'si ekonominin kötüye git- tiğine inanıyor. — Yüzde 67.9'u, son üç ayda uygulama- ya sokulan önlemlerin işleri oiumsuz yönde etkilediğini belirtiyor. — Yüzde 80'lik bir bölüm, gelecek üç ay- da işlerin daha da kötüye gideceği inancın- da. lyileşebileceğine ihtimal verenlerin ora- nı Jse yalnızca yüzde 4. — İş dünyasının yüzde 72.9'u çalışan sa- yısında artış beklemiyor; her beş kişiden bi- ri de personelde azaltma yoluna gideceğini söylüyor. — Yeni yatınm var mı sorusunun karşılığı da son derece oiumsuz bir tablo çıkarıyor or- taya. Türkiye Odalar Birliği'nin bu anketinin iş dünyasında esen genel havayı yansıttığı söy- lenebilir. Ekonomide yeni yıla ilişkin kaygı gerçekten büyüktür. 1991 'le ılgili beklentile- rin olumlu bir yanı yok ne yazık ki. Döviz açısından durumun 1991'de parlak olmayacağı yaygın bir kanıdır. Dış ticaret açığıyla tıkanmış olan dışsatım ise yeni yılın düğüm noktalarından biridir. 1990 yılı bütçesi 14 trilyonluk bir açıkla bağlanacak. Bu miktar yeni yılda 25 trilyon olarak hesaplanıyor. Böyle bir bütçe açığıy- la enflasyonu denetlemenin güçlüğü bilinmi- yor değil. Onun için 1991 'de bu yılkinden da- ha yüksek bir enflasyonla birlikte ekonomik durgunluğun iç içe yaşanması şaşırtıcı olma- yacaktır. işçi-işveren ilişkilerinde artan gerilim ve gittikçe yaygmlaşan işçi çıkartmaları, yeni yı- la yönelik bir başka tedirginlık kaynağıdır. Körfez krizi ise hiç kuşkusuz her açıdan ne getirip ne götüreceği bugünden kestiri- lemeyen bir başka büyük bilinmeyendir. Buntann tümüne, gittikçe tükenen bir si- yasal iktidar eklenirse, yakın geleceğe dö- nük karamsarlığın nedenleri anlaşılabilir. Bu oiumsuz havanın dağılabilmesi için en azından muhalefetin "Ben varım" demesi gerekiyor. Başka çare yok. Atina'ya 'Haçlı' suçlaması 'Bölge coğrafyası değişmemelT (Baftarafi 1. Sayfada) dün Ankara'dan aynldı. Velaye- ti, Esenboğa Havaalanı'nda dü- zenlediği basın toplantısında, Ankara ziyaretinin "sıcak" bir hava içinde geçtiğini belirterek, Türkiye - İran ve Pakistan ara- devleti kurulmasının engellen- mesi görüşünü savundular. Iran- lı yetkililerin, "Arap olmayan ts- lam ülkelerinin îşbirliğini güçlendinneleri" gereği üzerin- de önemle durdukları ve bu çer- çevede Ekonomik İşbirliği ör- sındaki üçlü işbirliğinin gelişti- gütü'nün (ECO) güçlendirilme- rilmesinin kararlaştınldığını du- sini savunduklan bildirildi. Dışişleri Bakanı Kurtceoe Alptemoçin de dün Esenboğa Havaalanı'nda Velayeti'yi uğur- ladıktan sonra bir gazetecinin yurdu. Velayeti, üç ülkenin dışiş- leri bakanlannın bu amaçla ya- kın gelecekte Islamabad'da bir araya geleceklerini açıkladı. Velayeti, Kıbns konusunun da görüşmelerde Dışişleri Bakanı Kurtcebe Alptemoçin tarafın- dan gündeme getirildiğini belir- terek, "Kıbns'taki iki halkın eşitliğini savunuyoruz. Bu görii- şümiizü Tiirk tarafına bildirdik" dedi. Velayeti, "Anıtkabir'e ni- çin gitmediniz" şeklindeki bir soruyu ise "Programda olmayan hiçbir şeyi yapmadık" diye ya- nıtladı. Iran Dışişleri Bakanı Velaye- ti dün TBMM Başkanı Kaya Er- detn ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler ile görüşmeler yaptı. Velayeti'nin gerek bu görüşme- lerde, gerekse önceki gün Cum- hurbaşkanı Turgut Özal, Başba- kan Yıldırım Akbulnt ve Dışiş- leri Bakanı Kurtcebe Alptemo- çin'le bir araya geldiğinde ağır- lıklı olarak Körfez konusu üze- rinde durduğu öğrenildi. Görüşmelerde gerek İran, ge- rekse Türk tarafı Kürt sorunu- nu dolaylı biçimde gündeme ge- tirerek Irak'ın toprak bütünlü- ğünün her koşulda korunması ve bölgede bağımsız bir Kürt "Anıtkabir'in ziyaret edilmemesi siri rahatsız etmedi mi" şeklin- deki sorusuna, "İnsanlar arasın- daki münasebetler arttıkça, tica- ret geliştikçe, ekonomik işbirli- ği imkânlan yaratıldıkça ve çe- şitlendikçe muhakkak ki politik anlaşmazlıklar ve sürtüşmeler de ortadan kalkacaktır. Bu bağ- lamdan hareketle, bana sordu- ğunuz sualin ileride bir sual ol- mayacağına inanıyorum" yanı- tını verdi. Gelecek mi gelmeyecek (Baftarafi 1. Sayfada}"" ""* rüşme yapacağı, önceki akşam BM koridorlarının flaş haberi oldu. Cumhuriyet muhabiri Şebnem Atiyas'ın Nevv York'tan bildir- diğine göre Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, önceki gece lsrail'i işgali alündaki bölgede- ki tutumundan ötürü kınayan ve Uluslararası Barış Konferan- sı'na çağrı yapan karar tasan- sını Sovyetler Birliği'nin öneri- siyle oylamaya koymayı ertele- di. Kararın pazartesi öğleden sonra görüşülmesi 9 oyla kabul edildi. Sovyet BM Daimi Dele- gesi Büyükelçi Valentin V. Lo- zinsky erteleme önerisinde bu- lunma nedenini Sovyet Dışişle- ri Bakanı Eduard Şevardnadze ile FKÖ lideri Yaser Arafat'ın görüşmesi olarak açıkladı. Bü- yükelçi Lozinsky görüşmenin yerini ve zamanını bilmediğini öne sürdü. Kararın görüşülmesinin erte- POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HIKMET ÇETINKAYA (Baştarafı 4. Sayfada) Yanıtı şu oluyor: — Zaten toplumsal muhalefet başladı. Zonguldak'ta za- rif ve demokratik bir eylem var. Kavgasız, ortalığı kırıp dök- meden... — SHP ve DYP'nin bir masaya oturması Türkiye'de önemli bir olay bizce. Siz nasıl değeriendiriyorsunuz? — Bugün siyasal iktidar olağan bir engel değil. olağanüstü bir engel. 12 Eylül askeri yönetimınin son kahntısının. de- mokratik sivil topluma geçtş engelinin ortadan kaldırılması adımı olarak çok önemli. Biz, önyârgısız olarak bu işin için- deyiz. Neler var neler yok bakacağız Yasal ve anayasal hak- ları kullanacağız. — Sayın Cindoruk, Başbakan, sine-i millete dönerlerse ara seçim yaparız diye konuşuyor. — Konuşur elbet. Eğer askeri yönetim olmasaydı Sayın Akbulut, bugün Erzincan sınmnın dışına dahi çıkmamıştı, çıkamazdı... Cindoruk'un ardından SHP Genel Sekreteri Hikmet Çe- tin'i arayıp çalışma grubunun neler yapacağını soruyoruz. Çetin, SHP'nin üç kişilik bir toplulukla çalışmalara katıla- cağını anlatıyor. Bu sayının artabileceğini de ekliyor. SHP Genel Sekreteri erken seçime ilişkin çözüm önerilerini bu çalışma grubunun tartışacağını vurgulayıp ekliyor: — Daha gerçekçi bir yola ulaşmak için çözüm ve seçe- nekleri değerlendireceğiz... Diğer SHP'li yöneticilerle konuşuyoruz. SHP'nin sine-i millete dönme eğilimine bakışı giderek netleşiyor: — Sine-i millet amaç değil, araçtır... SHP, Cumhurbaşkanı Özal'ın yönlendirdiği ANAP'ın se- çim planını ve DYP'nin buna yaklaşımını şöyle değerlendi- riyor: — Meclis ANAP'laştırılıp anayasa Özallaştırılacak mı? İster istemez insanın akiına şu soru geliyor: — Bazı çevreler Özal Cumhurbaşkanı, Demirel Başba- kan hesabını mı yapıyor? Ancak Cindoruk'u dinleyince bunun da bir senaryo olduğu anlaşılıyor... Evet... Özal ve ANAP'ın "kulis politikası"na karşı SHP ve DYP atağa geçiyor. 26 aralıkta yapılacak ikinci İnönü ve Demi- rel zirvesi için Cindoruk ile Çetin masaya oturuyor bugün, yarın. Bir SHPTınin deyişiyle "sine-i millet rahvan yürüyor', ama olsun. SHP ile DYP saati zamana göre ayarlıyor... lenmesinden sonra BM, FKO Temsilcisi Nasser Ai-Kıdwa ise Şevardnadze - Arafat görüşme- sinin bir hafta önce ayarlandı- ğını açıkladı. Al-Kıdwa, FKÖ'- nün görüşmeyi Güvenlik Kon- seyi karanyla ilgili görmediğini, bu konuda Sovyetler Birliği ile görüş ayrıhğı olduğunu vurgu- ladı. FKÖ, BM Temsilcisi gö- rüşmeyi FKÖ ile Sovyetler Bir- liği arasında üst düzeyde ikili te- mas olarak nitelendirdi. tki üst düzey yetkili arasında her konu- nun ele alınacağını kaydetti. BM'deki Sovyet yetkililerimn Şevardnadze - Arafat görüşme- sine ilişkin yer ve zaman belirt- memelerine karşm AP, Reuter ve AFP, diplomatlara dayandı- rarak verdikleri haberlerinde görüşmenin bugün Ankara'da yapılacağını duyurdular. İran Dışişleri Bakanı Ali Ek- ber Velayetî'den sonra Şevard- nadze'nin de dün Ankara'ya gelmesiyle hızlanan diplomasi trafiği, böylece daha büyük bir ivme kazandı. Ancak AA'nın haberine göre Dışileri Bakanlı- ğı yetkilileri, Arafat'ın Türki- ye'yi ziyaret etmesinin söz ko- nusu olmadığını belirttiler. 25 yıl sonra (Baftarafi I. Sayfada) kabul edilecek. Şevardnadze, Dı- şişleri Bakanı Alptemoçin ile birlikte üç ayrı arüasmaya imza koyduktan sonra bu akşam ül- kesine dönecek. SSCB Dışişleri Bakanı Edu- ard Şevardnadze dün dokuz ki- şilik bir heyetle birlikte Was- hington'dan Ankara'ya geldi. Havaalanında bir açıklama yapan Şevardnadze, iki ülke ara- sında her alanda çok iyi ilişki- ler olduğunu vurgulayarak şöy- le dedi: •'İlişküerimizin potansiyeli tü- ketilmiş değildir. Bu ilişkileri her alanda daha da geliştirmek için olanaklar mevcuttur. Giivenli bir Avrupa'nın, giivenli bir As- ya'nın, giivenli bir dünyanın ku- nılması için birlikte çalısabiliriz. Uluslararası kunıluşlarda işbir- liğimizi geliştirebiliriz." Şevardnadze aynca 25 yıldır Türkiye'ye gelen ilk Sovyet Dı- şişleri Bakanı olduğunu da vur- gulayarak, "Bu dunımu normal bulmuyorum. Ben bu ziyaretle bu kusuru telafi etmek istiyo- rum" dedi. Şevardnadze aynca Tür- kiye'ye gelmeden önce ABD'de Amerikalı meslektaşı James Ba- ker'la yaptığı görüşme hakkın- da da Türk tarafına bilgi verdi. Sovyet Dışişleri Bakanı'nın ülke- sinin Körfez krizinin barışçı çö- zümünden yana olduğunu ve bunun için yakalanan fırsatın iyi değerlendirümesi konusundaki görüşlerini Baker'a aktardığını açıkiadığı öğrenildi. (Baftarafi 1. Sayfada) taya attığı görüş ve önerileri de- ğerlendirdi. Alptemoçin Kıbns, Batı Trakya, Ege, Türkiye, Avrupa Topluluğu (AT) ile ilişkileri ve Türk-Yunan diyaloğu konusun- da Cumhuriyet'e yaptığı açıkla- malarda, "Rum-Yunan tarafın- da bir savaş ideolojisi ve termi- nolojisinin giderek yer etmeye basladığını >e bunun çok tehli- keli bir gelişme olduğunu" vur- guladı. Yunanlı meslektaşının Kıbns konusunda esitlik kavra- mına karşı çıkan ifadelerini "hayretk" okuduğunu da belir- ten Alptemoçin, "taraflardan biri meseleye Haçlı seferi zihni- yetiyle yaklaşmaya devam eder- se, bunun Kıbns'ta çözüm için elzem olan güven ortamını oluş- tunnaya hizmet etmeyeceği çok açıktır" dedi. Alptemoçin'e yönelttiğimiz sonılar ve yanıtları şöyle: — Yunanistan Dışişleri Baka- nı Türk-Yunan ilişkileri konu- sundaki görüşlerini gazetemize açıkladı. Siz iki ülke ilişkilerin- deki son dunımu nasıl değerien- diriyorsunuz? ALPTEMOÇİN — Yunanis- tan ile ilişkilerimiz 1923'ten bu yana çeşitli aşamalardan geç- miştir. Bunlar arasında guç dö- nemler olduğu kadar, dostluk ve işbirliği dönemleri de vardır. Bizim tarihi yaklaşırmmız iki ul- ke arasında Lozan'da kurulan dengenin korunmasım amaçla- mıştır. Geriye bakıldığında. Yu- nanistan da buna aynı özeni göstermiş olsaydı, bugünkü so- runlann birçoğu ile karşılaşma- raış olurduk. Ancak şimdi temel riiesele, önümüzdekı dufumâ yapıcı bir şekilde yaklaşmak, ilişkilerimizi oiumsuz yönde et- kileyen ana sorunların nasıl cö- zümleneceğini ve ülkelerimiz arasında bir güven ve işbirliği atmosferinin nasıl oluşturulabi- leceğini araştırmak olmalıdır. Biz Yunanistan'la ilişkilerimize bu açıdan yaklaşıyoruz. Ancak sık sık hayal kırıklığı ile karşı- laşıyoruz. Türkiye'nin bir Yunanistan saplantısı yoktur. Yunanistan'ın siyasal istikrar ve ekonomik re- fah içinde olmasını dileriz. Sa- yın Samaras, "Yunanistan- Türkiye ilişkilerinin rekabet içinde olması, hatta düşmanlık sınırlarına varması mantık dışıdır" diyor. Kendisine tama- men katılıyorum ve Yunanis- tan'ın bize karşı izlediği politi- kalann da bu ifadeyi yansıtma- sını diliyorum. Yunanistan'ın politikasında ilişkilerimizi yeni- den bir gerginlik dönemine so- kabilecek unsurlara yer verme- mesi ve diyaloğa açık, yapıcı bir tutum sergilemesi samimi arzu- muzdur. — tki ülke dışişleri bakanlık- ları miisteşariannın, diyaloğun devamı çerçevesinde aralık için- de Atina'da bir toplantı yapma- ları kararlaştırılmamış mıydı? ALPTEMOÇİN — Bu ay Atina'da yapılması planlanmış olan görüşme, Yunanistan tara- fından pek inandıncı olmayan bir gerekçe ile ertelendi. Yuna- nistan'ın bu konu üzerinde ye- niden duşüneceğini ümit ediyo- ruz. Sayın Samaras "özlü ve iç- ten bir diyalog geliştirilmesin- den" söz ediyor. Yunanistan'ın buna olanak sağlayacak somut ve yapıcı görüş ve öneriler geti- receği ümidindeyiz. Yunanis- tan'ın özlü ve içten bir diyalog arzusunu davranışlarıyla da ka- nıtlamasını bekliyoruz. — Sayın Samaras, 1974 Türkiyesi'ni Kuveyt'i işgal ve il- hak eden Irak'a benzetiyor. Kıbns'ta çözüm için Türkiye'- nin adadan asker çekmesini is- tiyor ve KKTC Cumhurbaşka- nı Denktaş'ı katılıkla suçluyor. Bu görüşleri nasıl karşıladınız? ALPTEMOÇİN — Biz Kıb rıs sorununun iki toplumlu ve siyasal eşitliğe dayanan kapsam- lı bir çözüme kavuşturulması gerektiği inancındayız. Böyle bir çözüm kuşkusuz adadaki her iki halkın da hak ve çıkarlannı ko- rumalı, güvenliklerini tam ve et- kili biçimde sağlamalı ve karşı- lıklı saygıya dayanan barışçı bir ilişki düzeni içinde yaşamalan- na imkân tanımahdır. Varılacak anlaşmanın kuşkusuz adanın tümüne barış ve huzur içinde yaşama olanağı vermesi ve ada- nın iki halkına bugünkünden daha iyi şartlar sağlaması gere- kir. Her iki tarafında kabule şa- yan bulacaklan böyle bir çozü- me ulasılmasınm yolu, adadaki iki taraf arasında BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet görevi çerçevesinde eşit düzeyde görüş- melerden geçmektedir. Güvenlik Konseyi'nin 649 sa- yılı kararı bu esaslar dahilinde bir uzlaşmaya doğru ilerlenebil- mesi bakımından geçerli bir çer- çeve çizmekte ve her iki tarafın da yararlanmaları gereken tari- hi bir fırsat teşkil etmektedir. Bu fırsatın ciddiye ahnması ve heba edilmemesi gerektiği kana- atindeyim. — Bu ciddiyet sizce nasıl so- mutlanabilir? ALPTEMOÇİN — Yunanis- tan da dahil bütün tarafların kendi sorumlulukları üzerinde ciddi bir vicdan muhasebesi yapmalannda yarar vardır. Kıb- ns sorununa bakan hiç kimse- nin l%3-74 dönemini acıları ve sorumlulukları ile yok farz et- mesi mümkün değildir. Geçmiş- teki Yunan politikaları Kıbrıs'a çok zarar vermiştir. Bu çok açık bir gerçektir. Şimdiki Yunan hükümetinin elinde daha olum- lu bir politikaya yönelme imkâ- nı vardır. Bunun başında da adadaki iki taraf arasında her gün daha da büyüyen güvensizliğin gideril- mesini sağlayacak yaklaşımları teşvik etmek gelmektedir. — Türkiye'den Kıbns'ta jest yapması istemiyor. Öte yandan Atina 649 sayılı karan benimse- miyor. Rum-Yunan ve Türk ta- rafları arasında bu farklı yakla- şımlar sürerken güven ortamı nasıl oluşacak? ALPTEMOÇİN — Yunanis- tan, Kıbrıslı Rumlarla birlikte Türki^yi hedef alac^t bir kam-^ panyanın ^âzırfiğı içinde gS-" rünmektedir. Bir savaş ideolo- jisi ve terminolojisinin gittikçe Rum-Yunan tarafından yer eı- meye basladığını görmekteyiz. Hangi nedenle yapılırsa yapıl- sın, bunun çok tehlikeli bir ge- lişme olduğuna işaret etmek is- terim. Bu durum Kıbns'taki iki eşit halk arasında anlaşmaya dayalı bir çözüm açısından, bi- raz önce değindiğim nedenlerie gerçek bir talihsizliktir. Tek taraflı jest talepleıinin ve önkoşullarının, çözüm çabala- nna yardımcı olmayacagı açık- tır. Kıbns'ta çatışma ve karşıhk- lı çekişmeye değil, samimi bir uzlaşma aramaya ihtiyaç vardır. İki halk arasındaki uçummu daha da derinleştirecek yollara sapılmaması ve bir noktada yı- kıcı kavga döneminin geride bı- rakılıp barış ve uzlaşma yolu- nun açılmasına çalışılması gere- kir. Bizim teşvik ettiğimiz ve desteklediğimiz yol budur. Bugüne kadar geliştirilen çö- züm çerçevesinin ve bunu teyit eden 649 sayılı kararın özünde, adadaki iki tarafın siyasal eşit- liği yatmaktadır. Bu nedenledir ki Sayın Samaras'ın eşitlik kav- ramına karşı çıkan ifadelerini hayretle okudum. — Kıbrıs'ın Kuveyt'e, Türki- ye'nin Irak'a benzeülmesine ne diyorsunuz? ALPTEMOÇİN — Kıbns ile Kuveyt arasında bir benzerlik aranıyorsa, Yunanistan'ın Kıb- rıs'ta izlediği "ENOSIS" poli- tikasını hatırlamak yeterlidir. Her iki meselede mevcut düzen ve bir devlet kuvvet kullanılarak vıkılmıştır. Aradaki fark, Türkiye'nin 1974'te Yunanistan'ın bu ilhak politikasını engellemiş olması- dır. Yunanistan'ın bu amaçla Kıbns'ta düzenlediği askeri dar- beııin amaçladığı ilhak önlenmiş ve Kıbns Türk halkınm güven- liği ve haklan ulusararası yü- kümlülüklerimize dayanılarak korunmuştur. Bu nedenle, Yu- nanistan'ın kendi açısından Ku- veyt ile Kıbrıs arasında yapma- ya kalkıştığı benzetme gerçek dışı ve geçersizdir. Öte yandan, Yunanistan Türkiye'nin Kuzey Kıbns'taki askeri varlığına itiraz ederken Güney Kıbns'taki Yunan aske- ri varhğının görmezlikten gelin- mesini istemektedir. Rum Milli Muhafız Ordusu, Yunan subay- larının komutasındadır. Yıllar- dan beri bu yasadışı askeri güç, günde 1 milyon dolara varan harcamalarla silahlandırılmak- ta ve Güney Kıbns'taki Yunan kuvvetleri tarafından desteklen- mektedir. Gelinen aşamada Rum kesiminde geçmişte bunca ıstıraba yol açmış olan macera- cı eğilimlerin yeniden filizlen- mekte olduğu ve askeri bir se- çenek üzerinde zihin yorulmaya başlandığı görülmektedir. Bu- nun ağır sorumluluğu vardır. Bu gidiş uluslararası gelişmeler- le de açık bir çelişki içindedir. — Yunanistan Dışişleri Baka- ru, Türkiye'de tslam fanatizmi- nin gittikçe güçlenme eğilimine dikkat çekti. Bu görüşu payla- şıyor musunuz? Türkiye'nin Batıhlığı seçmesi karşısında fa- natik İslamın etkisi ne olabilir? ALPTEMOÇİN — Türkiye'- nin coğrafı mevkii, nüfusunun din ve kültürü bakımından dün- ya haritası üzerinde kendine öz- gü bir konumu bulunmaktadır. Ancak Türkiye'nin Batılı olup olmadığı üzerindeki tartışma ve spekülasyonlar, kanımca genel- likle maksath ve gerçekleri sap- tırmaya yöneliktir. Türk toplu- mu Batı ile bütünleşme karan- nı vereli bir buçuk asır olmak- tadır. Laik bir devlet ve toplum dü- zenine, demokratik parlamenter bir rejime sahip, Avrupa'daki belli başh bütün uluslararası ku- ruluşların üyesi, Avrupa toplu- luklanna tam üyelik için başvu- rusunu yapmış ve AGİK süreci içinde önemli ve faal bir rol oy- nayan Türkiye, Batı dünyası içindeki yerini ve ilişkilerini ge- liştirmekte kararlıdır. Bu konu- da Türkiye'nin kimsenin icaze- tine ihtiyacı bulunmamaktadır. Köktenci Islami akımlar teh- likesine gelince, ülkemizin bu- lunduğu bölgede bunun bazı komşularınıız için ciddi bir so- run teşkil ettiği gerçektir. Türki- ye'de de bu eğilimlere kapılan ve bu doğrultuda faaliyet gös- teren çevreler bulunabilir. An- cak cağdaş Türkiye Cumhuriye- "ti'nin tShıerVastTlaik"orrrîâsıni da yatmaktadır. Atatürk'ün en temel devrimi olan laîklik ilke- si topluma her bakımdan yerleş- miş ve bütün kesimlerce benim- senmiştir. Laikligi hedef alan eğilim ve çevreler karşılannda daıma kanunlan ve Türk toplu- munun aklıselimini bulmaya de- vam edeceklerdir. — Samaras, Türkiye-AT iliş- kileri üzerinde Yunanistan ipo- teğini de hissettiriyor. Bu konu- nun Kıbns'la baglantılandırıl- ması konusundaki görüşlere tepkileriniz nedir? ALPTEMOÇİN — Ülkemi- zin Avrupa topluluklarıyla iliş- kileri, uzun bir geçmişe sahip olup kapsamlı ve sürekli bir ni- telik arz etmektedir. 1%3 yıhn- da ünzalanan Ortaklık Anlaş- ması'yla tam üyeh'k hedefi tespit edilmiş ve ilişkilerimiz o yönde gelişme ve derinleşmeye devam etmiştir. 1987 yılıda tam üyelik baş\-urusunu da resmen gerçek- leştirmekle, Türkiye irade ve tercihini belirlemişti. Türk ka- muoyunda ülkenin tam üye ola- rak AT içindeki yerini alması hususunda geniş bir görüşbirli- ği mevcuttur. Türk toplumu ve ekonomisi AT üyeliği için ge- rekli hazırlıklarını tamamla- maktadır ve zamanı geldiğinde de bu üyelik tahakkuk edecek- tir. Yunanistan'ın engelleyici tu- tumunun ise kısa vadede bizim için bazı oiumsuz sonuçlar do- ğurmakta olduğu muhakkaktır. Ancak bu dar görüşlü yaklaşım daha şimdiden geri tepmeye başlamıştır. İnanıyoruz ki diğer üye ülkeler AT çıkarlannın Yu- nanistan tarafından ipotek altı- na alınmasına razı olmayacak- lardır. Yunanistan'ın politikala- rı yüzünden Kıbrıs meselesi çö- zümsüz kalmaya devam etmek- te, BM Genel Sekreteri iyi niyet görevini ifa edememekte, Gü- venlik Konseyi'nin 649 sayılı ka- ran uygulanamamaktadır. Oy- sa Türkiye ile Yunanistan ara- sındaki ilişkilerde ilerleme olma- sı ve bu iki ülkenin uluslararası planda işbirliğinde bulunmala- rı olumlu etkisini önce herhal- de Kıbrıs'ta gösterecektir. StHFİEK Türkiye'de (Baştarafı 1. Sayfada) Dr. Gülşen Korfalı ve Dr. Hül- >a Bilgin'den oluşan 6 kişilik bir ekip tarafından gerçekleştirilen operasyonun ilk etabında SSK Çekirge Hastanesi'nde yatan ve ismi gizli tutulan 3 aylık hamile anneden kürtajla cenin alındı. Doğum uzmanı Dr. Alî Müf- tüoglu tarafından çıkarılan ce- ninin beyin sapındaki hücreler alınarak 10 yıldır parkinson hastalığı tedavisi gören 65 yaşın- daki Ahmet Topçu'nun beyin sapına nakledildi. GÖZLEM UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) CIA görevlisidir. Bu iki CIA görevlisi 'Detex International' adlı bir şirket kurdular. Terpil'in Edvvard Wilson adlı ortağı ile bütün terör örgüt- lerine silah sattığı da biliniyor. Terpil ve VVilson, İngiltere'de Manchester kentindeki 'in- terArms Corporation' adlı silah yapım şirketinden silah sa- tın alıp bu silahları çeşitli terör örgütlerine ulaştırdılar. Bu şırketin sahibi Sam Cummings'di. Cummings de bir eski CIA görevlisiydi. Cummings'in kurduğu şirketlerden birinin adı da ilginç- ti: "Cummings Investment Associtates" Kısa adıyla CIA! Terör pazarı, CIA eski görevlilerince paylaşılmıştı. Böy- lece CIA, terör örgütlerinin nereden ve nasıl silah sağla- dıklarını da biliyor. Terör pazarı CIA denetımı altındaydı. NA- TD ülkelerinde üretilen terör silahları, Bulgaristan üzerin- den Türkiye'ye sokuluyordu. Türkiye'de ele geçen silahlann onda dokuzu NATO ülke- lerinde üretilen silahlardır. Yalnızca bu olgu bile terör trafi- ğindeki ilginç göstergelerden biridir. İşte bu eski CIA görevlisi Frank Terpil, Amerika'da yaptı- ğı bir televizyon konuşmasında Türkiye'de sitah sattığı bir Türkün adını açıklamıştı: Murat Bayrak. İşadamı ve eski milletvekili Murat Bayrak, MHP'nin son genel idare kurulu üyelerinden biriydi. 12 Eylül 1980 saba- hında başlayan 'Bayrak harekâtı' sonunda MHP'nin bütün genel idare kurulu üyeleri teker teker evlerinden alınıp An- kara Merkez Komutanlığı'na götürülürken Murat Bayrak, bu operasyonların dışında tutulmuştu. Bayrak, daha sonra bilinmeyen ellerin yardımı ile yurtdı- şına kaçtı, bir süre Amerika'da yaşayan Murat Bayrak, da- ha sonra Federal Almanya'ya yerleşti. 'Bayrak harekâtı'ndaki bu akıl almaz 'Bayrak sırrı' bugü- ne kadar açıklanmadı. Ağca, Kartal Maltepe Askeri Tutukevi'nden nasıl kaçınl- mıştı? Hiç kuşku yok, cezaevi görevlilerihin yardımı ile... Bu görevlilerden yalnızca bir er mahkûm oldu. Ya ötekiler? Ağca, İtalya,'da Türk savcılarma yaptığı açıklamada ken- dilerine yardımcı olan bir MİT görevlisinin adını vermişti: , Şahin Tolunoğlu. Korku ve yılgınlık bîrçok kişiyi teslim almıştı. Bu karanlık ilişkileri aydınlatmaya çalışanlar da en aşağılık, ilkel ve ka- ba suçlamalarla karalanmak istendiler. Ağca'yı Kartal Maltepe Askeri Tutukevi'nden kaçıran Oral Çelik'in istihbarat örgütleri ile bir ilişkisi var mıydı? K'ımdi bu Oral Çelik? Yedi TIP üyesi genci öldüren Abdullah Çat- lı, nasıl olmuştu da yurtdışına kaçabilmişti? Çatlı, 22 Şu- bat 1982 günü Zürih'te yakalandıktan sonra neden hemen serbest bırakılmıştı? Bu kuşkular, Roma'daki Ağca davasında daha da artmıstı. Ağca'yı, ikinci davanın açılmasına yol açan ifadeyi ver- mesi için zorlayan italyan gizli istihbarat örgütü SISMI'nın Başkan Yardımcısı General Mussumici ve arkadaşları 1980 yılı ağustos ayında seksen kişinin ölümü ile sonuçlanan Bo- logna Tren İstasyonu'nun bombalanması olayı ile ilgili bir suç nedeniyle yargılanıyorlardı. Bologna garı, faşist örgütler tarafından bombalanmıştı. General Mussumici ve üst düzey SISMI yetkilileri, suç ka- nıtlarını değiştirerek suçu sol örgütler üzerine yıkmışlardı. General Mussumici ve arkadaşları, bu suçları nedeniyle çeşitli hapis cezalarına çarptınldılar. Roma'daki Ağca davası ile Trieste'deki General Mussu- mici ve arkadaşları aynı günlerde yargılandılar. Bir avukat, bu iki dava arasında mekik dokudu. Bu İtal- yan avukatının adı D'ividio'ydu. D'ividio, hem eski SISMI sorumlularının avukatıydı hem de Ağca'nın! Bu bir raslantı mıydı? Yoksa, D'ividio, bir örgüt avukatı mıydı? Örgüt avukatıydı da bu yüzden mi Ağca'nın avukat- lığını üstlenmişti? Bugün bütün bu konular, Fransa'da başka bir adla yaşa- dığı ileri sürülen Oral Çelik'in tutuklu bulunduğu cezaevin- de konuşmasıyla çözülebilir italyan savcı Marini, tutuklu bulunan kişinin Oral Çelik olduğuna inanıyor Bu gibi konuları, olaylar yaşanırken o günlerde incele- mek gerekirdi. Bazılarımız bu görevi yaptı, bazılarımız da bu yayınları gözlerinin ucuyla izlediler.. Bir kışmı da çeşitli neden ve komplekslerle, bu karanlık ilişkilerin ve örâütle- rin üzerine giden gazetecilen sırtlarından hançerlemeye çalıştı. Gladyo... Kontrgerilla... Şu, bu... Daha önce nerelerdey- diniz beyler; beyoğlu beyler? Nerelerdeydiniz? • • Ozal'ın madenci korkusu (Baftarafi I. Sayfada) bul'dan dönen Cumhurbaşkanı Özal'ı Esenboğa Havaalanı'nda karşılayarak gelişmeleri aktardı- lar ve "Zonguldak'a gitmeyin, Urfa'da olduğu gibi yine bir yu- halamayla karşı karşıya kalaca- ğız. Gitmeseniz daha iyi olacak" görüşünü dile getirdiler. Bu gö- rüşmeden sonra Özal da Zon- guldak gezisini iptal etmeye ka- rar verdi. Özal'ın gezisini iptal etmesin- den sonra Ereğli Demir-Çelik Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, yarın yapılacak "kapasite arttırma ve moderni- zasyon projesi temel atma" tö- reninin ertelendiği gerekçe belir- tilmeksizin duyuruldu. Özal'ın gezisini iptal etmesin- den sonra dün öğleden sonra ka- bine üyelerine Bakanlar Kuru- lu'nun yarın Cumhurbaşkanlığı Köşku'nde Özal başkanlığında toplanacağı haberi iletildi. Dev- let Bakanı ve Hukümet Sözcü- sü Mehmet Yazar, Bakanlar Ku- rulu'nun özal başkanlığında toplanacağını doğrularken "Gündemi belli değil" demekle yetindi. Necip Tonımtay'ın Genelkur- may Başkanlığı'ndan istifasın- dan sonra ilk kez Özal'ın baş- kanlığında yapılacak olan Ba- kanlar Kurulu toplantısının en önemli gündem maddesini "er- ken seçim ve sine-i millet" tar- tışmalan olduğu öğrenildi. Bu arada boş milletvekilliklerinin doldurulması için "ara seçim" yapılmasının da gündeme gele- bileceği kaydedildi. Siyasi kulislerde Özal'ın Ba- kanlar Kurulu'nu ashnda gün- demde önemli bir şey olmama- sına karşın Zonguldak gezisinin iptalinin yaratacağı etkiyi ört- mek üzere toplantıya çağırdığı görüşü de öne sürüldü. Acil toplantı Başbakan Yıldınm Akbulut, dün TBMM'de gazetecilere, Zonguldak gezisinin işçilerin tepkisi nedeniyle ertelenmediği- ni söyledi. Akbulut, "Geziyi ne- den iptal ettiniz" sorusunu, "bi- zim misanrierimiz var, hem Ba- kanlar Kurulu topbntısı var" di- ve vanıtladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle