25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 Suriye'den Irak'a suçlama • ŞAM (Ajanslar) — Suriye Savunma Bakanı General Mustafa Tlass, Irak'ı sert bir dille eleştirdi ve Bağdat rejimini, "Araplara karşı suç işlemekle" itham etti. General Tlass, "Kuveyt'in istilası, Araplara karşı işlenmiş bir suçtur, çünkü bölgeye yabancı kuvvetlerin dolmasuıa, uluslararası kamuoyunun Irak'a karşı ayağa kaJkmasına ve Filistin sorununun ikinci plana itilmesine yol açmıstır" dedi. ABD Dışişleri Bakanı James Baker ise Irak'ın üst düzey görilşmeler için hâlâ kabul edilebilir bir tarih önermediğini söyledi. Baker, Israil Başbakanı îzak Şamir'le görüşmesinin ardından duzenlediği basın toplantısında, Irak'a 15 gün vererek bu günlerin içinden birini seçmesini önerdik, ama Irak sadece bir gün Uzerinde ısrar etmeye devam ediyor" dedi. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin de Irak'ın barış istediğini, ancak Arap petrolündeki ve topraklarındaki yabancı egemenliğini kabul' etmeyeceğini söyledi. Sosyaldemokrat başarı • KOPENHAG — Danimarka'da önceki gün yapılan seçimlerden sosyal demokratlar büyük kazançla çıktı, ancak parlamentodaki çoğunluk sağ kanat partilerinde kaldı. Svend'Auken liderliğindeki sosyal demokratlar, 1970'lerin başından bu yana en iyi sonucu aldılar. Sosyal demokratlar oy oranlarını yüzde 7.6 oranında arttırarak toplam oylann yüzde 37.4'ünü elde ettiler. Bu sonuçla sosyal demokratlann parlamentodaki sandalye sayısı 55'ten 69*a çıktı. Sosyal demokratlann bu başansına karşılık, daha soldaki Sosyalist Halk Partisi, oylannın yüzde 4.7'sini kaybederek parlamentoda 24 sandalyeden 15'e geriledi. Chamorro'dan orduya tırpan • Dış Haberler Servisi — Nikaragua Devlet Başkanı Violeta Chamorro, önceki gün ülkedeki 18 askeri üsten ikisini kapattığını açıkladı. AP'nin haberine göre her iki üs de Chontales eyaletinin başkenti Juigalpa'da bulunuyor. Chamorro'nun bu kararı ülkedeki Sandinista aleyhtarı havayı yumuşatmak için aldığı bildirildi. Chamorro daha önce, Sandinistlerin yönetimi sırasmda 100 bine ulaşan asker sayısını 1991 yıh için 28.434 olarak saptamıştı. hticacı 51 Türk • KAHİRE (AA) — Siyasi sığınma talebinde bulunmak amacıyla Mısır üzerinden tngiltere'ye giüneye çahşan 51 Türk vatandaşı dün Kahire'ye geldi. Kahire Havaalanı yetkililerinin AA'ya yaptığı açıklarnaya göre bir turist kafılesi ile birlikte tstanbul'dan dün akşam Kahire'ye gelen 51 Türk, siyasi sığınma amacıyla, tngiltere'ye gitmek için vize almak istediklerini bildirdiler. Sicilya'da • şiddetli deprem • PALERMO (AA) — Sidlya Adası'nın doğu tüyılannda önceki gece şiddetli bir yer sarsıntısı meydana geldiği ve çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Sivil savunma ve itfaiye kuruluşlarının yaptığı açıklamaya göre 12 dereceli Mercalli ölçeğine göre 7 şiddetindeki depremde ilk belirlemelere göre en az 7 kişi öldü, düzinelerce kişi de yaralandı. Yetkililer, ölü sayısının artmasından korkulduğunu söylediler. Merkezi Siracusa'nın 50 km açığında Noto körfezinde olan deprem, adanın tüm doğu kıyısında hissedildi DIŞ HABERLER 14 ARALIK 1990 n fJost 'a göre ABD'nin Körfez krizinde attığı son adımlar kaygı yarattı Müttefikler kuşkuluGazete, ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın Bağdat'a gönderilmesi yönündeki kararı eleştiriyor. SŞCB, Fransa ve tngiltere, ABD'nin Körfez'e ilişkin aldığı kararlarda kendilerine danışılmasını istiyor. Avrupalı müttefiklerin büyük bölümü, Baker yerine BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın Bağdat'a gönderilmesini istiyor. Dış Haberler Servisi — ABD'nin Körfez krizine ilişkin olarak sürdürdüğü politikanın son zamanlarda müttefiklerde kuşku yaratmaya başladığı bil- diriliyor. The VVashington Post'un haberine göre, mütte- fikleri ABD'nin attığı son adım- ian kaygı ve kızgın lıkla izliyor. Gözlemciler, Irak lideri Sad- dam Hüseyin'in rehinelerin bı- rakjlması yolundaki karanndan sonra Avrupa ülkelerinde ABD'ye karşı endişelerin büyü- düğünedikkat çekiyorlar. Artık Avrupa'da, "ABD, Körfez kri- zinin başlangıcında Saddam'ı durdurmak için politik secenek- lere sahipti, şimdi ise askeri ka- pasiteye sahip ve politika ge ri plana itildl" görüşünün hâkim olduğu da göz lemciler tarafmdan dile getirili yor. Avrupalı müttefıkler, ABD'- nin, Dışişleri Bakanı James Ba- ker'ın Bağdat'a gönderilmesi ve Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz'in Washington'a çagrılma- sına ilişkin karanna da bir "problem gözüyle" bakıyorlar. Müttefikler, bu konuda birbir- lerinden farklı bir tutum izliyor- lar. ABD'yi barışçı bir tutum iz- lemek konusunda ikna etmeye çalışan SSCB, son karan önemli bir a4ım olarak nitelendiriyor. Fransa ise bu konuda kendisi- ne danışılmadığı için ateş püs- kürüyor. Ingiltere, ABD'nin al- dığı "diyalog karan"nın Sad- dam Hüseyin'e gönderilmiş yanhş bir mesaj olabileceğini düşünüyor. Ancak bu ülkelerin tamamı, ABD'nin Körfez krizine ilişkin olarak asıl önemli adımı atma- dan önce yalnızca bu konuda kendilerine bir bildirim yapıl- masını değil, danışılmasını da istiyorlar. Bu ülkeler ayrıca, Körfez krizine ilişkin olarak oluşturulan cephenin kolektif bilincini, ABD'nin "kendisine yonttugunu" da ileri sürüyor- lar. Baker'ın Bağdat'a gönderil- me fikri konusunda da Avrupalı müttefikler tarafından ileri sü- riilen bir başka görüş de bu mis- yonun Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez de Cuellar tara- fından yerine getirilmesi şeklin- de. Müttefikler, Cuellar'ın ba- rış misyonunun başanya ulaş- maması durumunda, bunun Irak'ın zaferi anlamına gelme- yeceğini de iddia ediyorlar. Başta Ingiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin büyük ço- ğunluğu, ABD'nin karannın, Saddam Hüseyin'e olduğu ka- dar, Irak'ın Kuveyt'i işgaline karşı çıkan Suudi Arabistan gi- \ Arap ülkelerine de yanhş bir ÇÖLDEKİ FRANSslZLAR — Körfez krizinin başlangıcından bo yana Suudi ArabisUn'da bulunan bir Fransız birliği var. BD bir- likteki askerler de tıpkı ABD'li meslektaşları gibi her gunü çolsıcağında çalışarak geçiriyorlar. (Fotoğraf: AFP) KöRFEZ KRİZİNDE ABD'NİN TÜRKİYE'DEN TALEPLERİ mesaj vereceği görüşü de hâkim. Uluslararası Stratejik Araştır- malar Enstitüsü yöneticilerin- den François Heisbourg, "ABD'nin attığı bu adımdan sonra diğer ülkelerin dışişleri bakanlan da aynı yönde bir ara- yışa girseler ne olacak" diye so- ruyor ve ekliyor: "Bu dunım, ulnslararası ittifakın za>ıfladı- |ı yönünde bir intiba bırakabi- lir ki, Irak, en knçttk bir zayıf- lıktan yararlanmaya calışryor." Fransa ve Almanya dışişleri bakanlan Roland Dnmas ile Hans Dietrich Genscber'in, Bağdat'a gitmek için istekli ol- malan, Heisbourg'un görüşünü doğruluyor, Avrupa Topluluğu düzeyinde de Irak Dışişleri Ba- kanı Tank Aziz'in Brüksel'e da- vet edilmesi planlanıyor. 'Tiirkiye'ye saldırmayız' Bu arada Irak'ın yeni Savun- ma Bakanı General Tu'ma Ab- bas, Irak'ın Türkiye'ye sadece dostluk duygulanyla dolu oldu- ğunu ve sağlam ilişkiler kurmak istediğini söyledi. Savunma Bakanı, Türkiye'nin Irak sınırındaki birlikleri takvi- yesiyle ilgili olarak, "Birileri An- kara'ya yanlış bilgj vermiş olma- lı. Irak'ın Türkiye'ye saldırma niyeti olmamıştır ve olmaya- caktır" dedi. General Abbas, "Irak, bulanık suda avlananla- nn Türkiye Ue Irak arasındaki işbirligi ve güven Uişkileriııi boz- malannı engeilemek için, Türk yetkililerinin Körfez kriziııin ba- şından beri yaptıklan açıkfauna- ra hiç cevap vennedi" diye ko- nuştu. Üsler eski önemini yitirdiWashingtoni Türkiye'nin askeri rolü konusundaki düşüncelerinde büyük değişiklikyapmadı — ı — UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON— Körfez krizi ağus- tos başında patlak verdiğinde ABD'nin Türkiye"den askeri talepleri neydi, bu ta- lepler nasıl değişti, bugünkü dunım nedir? Bu soruların yanıtına çok genel ola- rak bakıldığmda Washington'un Türki- ye'nin olası askeri rolü konusunda kri- zin ilk günlerinden bu yana çok büyük bir düşünce evrimi geçirdiği söylenemez. Türkiye olası bir askeri harekât için ABD'nin "seçeneklerinin" kısıtlı olduğu ağustos başında VVashington için nasıl vazgeçilmezse, bugün de o konumunu surdüruyor. Ancak bu vazgeçilmezliğin dönük olduğu rollerdebazı değişiklikler meydana gelmiş bulunuyor. Krizin ilk günlerinde bir hava harekâtı için Türki- ye'deki üsler yaşamsaldı. Bugün artık on- larsız bir hava harekâtı mümkün. Ancak bu kez de başka askeri roller yansıtmak için Türkiye eşsiz bir konumda olmayı sürdürüyor. Bunlardan birisi, henüz bu konuda resmen bir yaklaşırh olmamış ol- sa dahi, TUrk topraklannın Irak'ın dik- katini bolmek için kullanılma niyetinin dereceleri. Tabii bu niyetin varlığı, bu se- naryonun gerçekleşeceği anlamına gel- miyor, ama niyetin varhğı da ortada. tlk 24 saat Irak'ın Kuveyt'i işgalinin ilk 24 saatin- de Amerika, Irak'ın Suudi Arabistan'a yönelik bir yıldınm harekâtmın nasıl durdurulabileceğinin arayışı içindeydi. Eğer Irak, Suudi Arabistan sınınnı ge- çerse ABD Hava Kuvvetleri Plan ve Prensipler Daire Başkan Yardımcısı Ge- neral Bob Mitchel'a göre Amerika "din- de ne varsa yüzde yüz ona başvuracak- ü". O günlerde, Pentagon askeri planla- macılannın ilk yararlanmayı düşündü- ğü askeri tesisler Doğu Anadolu ve Hint Okyanusu'ndaki Diego Garcia Adası'n- daki üsler oldu. Çünkü, Amerikan çe- vik kuvvetinin bu tür bir senaryo çerçe- vesinde kullanacagı malzemenin bir kıs- mı zaten aynı zamanda NATO'ya da tah- sisli olduğundan Pentagon kurmaylan- nın gözü otomatik olarak bu hazır po- tansiyele dönmüştü. Aynca zaten, NA- TO savunma bakanlan 2 Aralık 1980'de "2. aşama" adlı bir askeri plan çerçeve- sinde, ABD'nin NATO'ya tahsis ettiği destek kıtalarmın gerekirse bir başka cağına ikna olmadan bu konuyu masa- ya getirmek de istemiyordu. Cumhurbaş- kanı özal Türkiyesi'nin, üs kullanımı ko- nusunda geçmiş iktidarlardan en büyük farkını işte bu yüzden şu aynm oluştu- ruyordu. ABD geçmişte hiçbir zaman Türkiye'deki hükümetlerin üsleri böyle bir operasyonda Amerika'ya kullandıra- cağına tam olarak güvenemedi. Hatta zaman zaman sadece "hayır" yanıtı ala- caklannı tahmin ettiklerinden ve sırf bu yanıtı almamak için böyle bir teklîfle Ankara'mn kapısını dahi çahnadı. Iran- daki Amerikalı rehinelerin başansız kur- tanlma operasyonu buna örnektir. Oy- sa ilk kez şimdi özal döneminde yeni bir duyguyu tatmıs bulunuyorlar. Krizin ilk günlerinde bir hava harekâtı için üsler yaşamsal önem taşıyordu. Bugün artık bölgedeki hava gücü Türkiye'deki üsleri alternatifsiz olmaktan çıkarmış durumda. Amerika, Körfez'deki gücünü çeşitlendirdi. kontenjan için kullamlabilmesini ve NA- TO üyelerinin bu kuvvetlere "geciş ko- laylıgı ve yol üstü desteği" sağlamasını kararlaştıımış bulunuyordu. Bu karann altında Türkiye'nin de imzası vardı. ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın ağustos başındaki ani Ankara ziyaretinde üs kul- lanımı konusunun "özel olarak" ele alın- mamasının nedenlerinden birisi de buy- du. Çünkü Washington, Türkiye ile Amerika arasında zaten bu konuda bir anlayış birliği olduğu varsayımından ha- raket ediyordu. Aynca Cumhurbaşkanı Turgııt Özal'ın krizin ilk basından itiba- ren aldığı tavır, ABD'nin üs kullanımı konusunda gerekli kınuçlan çıkarması- na yetiyordu. Bunlara ek olarak da Was- hington, kesin olarak "evet" yanıtı ala- Ağustos başında ABD, Körfez'deki bugünkü muazzam askeri gucüne ulaş- mamış olduğundan krizin ilk 24 saatin- de Türkiye'deki üslerin kullanılma ola- sılığı her zamankinden çok daha fazlay- dı. Baker Ankara'dan olumlu izlenimler- le avrıldı. Bu arada, Amerika bir yandan uçak gemilerini Körfez'e doğru yola çı- kardı. Ardından da Körfez ülkelerinde- ki üslere yapılan özel anlaşmalar sonu- cunda çok sayıda uçak kaydırdı. Bugün artık Amerika'nın bölgedeki hava gücü, Türkiye'deki üsleri alternatifsiz olmak- tan çıkarmış durumda. Bir seferberlik halinde elbette bu üsler Amerika için çok önem taşımayı sürdürüyor. F-lll uçak- lannın Irak'a yapacağı bir hava saldırı- sında încirlik'in gundeme gelmesi uzak bir olasılık değil. Ama Incirlik bu alan- da artık "rakipsiz" de değil. Amerika bugün Körfez'deki gücünü ceşitlendirmiş durumda. Türkiye "hayır" derse başka seçenekleri var. Ama elbette, "hayır" derse... Ağustos başlannda Türkiye'nin ulus- lararası güce katkıda bulunması konu- su ise şöyle gelişti: Türkiye bu güce ka- tılsa ABD elbette buna "haytr" demeye- cekti, ama Türkiye'nin doğrudan katıl- ması yönünde de özel bir ısrar veya tel- kin hissedilmiyordu. Çünkü ABD yöne- timi çevreleri, Türkiye'nin krizin ilk gün- lerinde "Batı yanında çok önemli bir smav" verdiği kanısındaydı ve Türkiye 1 yi daha fazla zorlamanın yaranna inan- nuyordu. tkincisi Türkiye olası bir savaş- ta çok kritik bir konumda olacağı için çok önemli roller yansıtılması söz konu- su olabilecekti, o yüzden de bu aşama- da sıkıştırmanın gereği bulunmuyordu. Türkiye'nin asker göndermesi konu- sunda ise ağustos başlarında Washing- ton'da ilk göze çarpan olgu, ABD Dışiş- leri'nin, Türkiye'nin bu doğrultudaki adımlannı ne kadar dikkatli ve aynntıu bir şekilde takip ettiği idi. Biraz da şaşı- rarak izledikleri ikinci nokta, daha 1 ay önceye kadar, temel bir krizde "BaD'dan yana tavır aiması hayli kuşknlu" görü- len Türkiye'nin bugünkü yöneticilerüıin, Washington'da bugün dahi tam olarak anlaşılamamış bir nedenle bu ölçüde as- ker göndermek konusunda istekli dav- ranmalarıydı. O kadar şaşırmışlardı ki "Acaba Türkiye ilerde başka konularda gelebilecek talepleri daha kolay geçişti- rebilmek için mi şimdi atak davranıyor" diye bir kuşkuya dahi düşmüşlerdi. Yaruı: Kuzey eephe Uluslararası standartlara Yeni bir pasaport D I $ B A S I N D A N SSCB'ye yardım SSCB'ye yardım etmek, demokrasi için yatırım yapmak demektir. Çünkü Sovyet demokrasisi yeni yeni doğuyor ve doğal olarak tehdit altında. Kıthk, yokluk, milliyetçi çatışmalarla karışık kaçakçılık, bütün bunlar patlamaya hazır bir kokteyl teşkil ediyor. İç savaş ihtimali en az açhk kadar SSCB'yi dehşete düşüren bir olasılık. Zorla smır değişikliklerinin yol açacağı tepkileri ve bununla birlikte otoriter yönetim eğilimlerinin güçlenmesini istemiyorsak, genç demokrasilere kendilerini sağlamlaştırma olanağını vermeli, dağılma ve çürüme ihtimallerine sonuna kadar karşı çıkmalıyız. Avrupa, SSCB'nin muhtaç olduğu adımı atmasına yardımcı olarak yeni bir insan selinden kendini korumuş oluyor. Bazılan yeni bir demir perdeye benzetilecek sert önlemler öneriyor. öyle ki tarihin garip cilvesi, yeni demir perdeyi Doğulular değil, Batılılar inşa edecek. Bencilliğimiz bile Sovyetler'in imdadma yetişmemizi gerektiriyor. Açlığın Avrupa'nın doğusunu kemirmesini ve umutsuzluk içinde Batı'ya göçü teşvik etmesini engellemeliyiz. Tüm yatırımlar arasında, açhk hayaletini engellemeye katkıda bulunanı, şüphesiz, uzun vadede en fazla prim veren yatunm olacaktır. (13 aralık) Savaş mı, barış mı? Körfez krizi konusunda halen çok sözü edilen uzlaşma senaryosu, Irak'ın savaş potansiyelinin kökten imha edilmesini savunanlar tarafından uzun süre felaket senaryosu olarak adlandırıldı. Avantajı bir süre için de olsa savaşı engellemesi, ancak Saddam Hüseyin'in Arap dünyasının liderliğine oynama olanağını güçlendiriyor. Amerikalıların katkısı olsun olmasın tüm Araplar, hatta lranlılar ve Türkler, Bağdat'ın olası hegemonyasından çok rahatsız. Bunlara ek olarak Filistin ve Lübnanlılar, Saddam'ın Kuveyt'ten çekilmemesi halinde bundan sonra kimsenin, Suriye ve lsrail'den işgal ettikleri topraklanndan çekihnelerini talep etmeyeceğinden korkuyorlar. Daha da kötüsü, intifada böyle devam ettiği takdirde tsrail, Saddam'ın Kuveyt'te yaptığını taklit ederek Füistinlileri, tıpkı Kuveytliler gibi kitleler halinde ülkelerini terke zorlayabilir. O halde, savaşı engelleyebilecek bir süreç başarı sağlayabilirse, Güvenlik Konseyi aynı anda, Irak'ın Kuveyt'ten, Suriye'nin Lübnan'dan ve tsrail'in batı yakasından çekilmesini sağlamak durumundadır. Ancak bunun güçlüğü savaş isteyenlere hak verdirecek cinsten.. Ancak dünya, BM ve Amerikalılar Saddam'ın savaş çıkmasını engelleyecek fırsatı kendilerine vermesini bekliyor. (13 aralık) îranffurterAlIflemfine Arnavutluk'ta yemokrasi' Arnavutluk Devlet ve Parti Başkanı Alia, herhalde artık "Ne kurtarsak kârdır" diye düşünüyor. Arnavutluk'tan gelen işaretler hem iyimserliğe hem kötümserliğe zemin oluşturmaktadır. Alia ve yakın çevresindekiler öğrencilerin protestosunu ve "Diktatörlüğe son!" çığlıklarım Pekin'in yöntemiyle çözme yoluna gitmediler. Bunu takdir etmek gerek. Belki rejim aleyhtarlan kana boğulmayacak kadar çoktu. Alia bunun yerine Merkez Komite'yi toplayarak Politbüro'dan beş kişiyi tasfiye etti. Bu beş kişi, yönetimin' hatalanna nede'n gösterildi. Çok partili duzene geçiş de olumlu bir işarettir. 26 aralıkta kararlar yasalaşacak ve şubatta Arnavutluk'ta genel seçimlere gidilecek. Ama bu noktada kuşkular da sökün ediyor. Yeni siyasi partiler bu kısa süre içinde örgütlenebiUr mi? Yoksa Politbüro'nun geri kalan bölümü demokrasinin gereklerini biçimsel olarak yerine getirip yine de iktidan elinde tutmak hesabı içinde midir? Bu dargörüşlü, hatalı bir yol olur. Alia ve adamları hâlâ ülkeyi tarihi bir dönemeçten geçirme şansını kaybetmediler. Soğuk savaşın bitiminden sonra artık Arnavutluk'un hayali düşmanlar tarafından tehdit edildiği yamlsamasına son verilmelidir. Halkı artık demokrasi yoluna çıkarmak bu ekibin en önemli görevi haline gelmiştir. (13 arahk) ITALYA AT zirvesînde ortak politika beklentisi NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Italya, bugün Ro- ma'da başlayacak olan AT zir- vesinin büyük bir diplomatik zaferle sonuçlanmasını bekli- yor. Altı aydır dönem başkan- lığını yürüten ve Avrupa Birli- ği'nin en ateşli savunucusu ola- rak tanınan ttalya, iki gün sü- recek olan zirvede "ortak bir güvenlik ve savunma politikası- nın" oluşturulması için karar ahnmasını bekliyor. Zirveden böyle bir karann çıkması, altı aydır tüm calışmalannı bu yön- de yoğunlaştıran Italyan diplo- masisi için gerçek bir zafer sa- yılacak. 11 yıldan beri AT zir- velerinin en önemli kararlannı engelleyen "Demir Lady"nin ilk kez bu zirvede olmaması "iyimserHk dozunn" aıttınyor. Almanya Başbakanı Helinut Kohl ile Fransa Cumhurbaşka- nı François Mitterrand da ar- tık bu konuda İtalya'yı destek- liyorlar. 6 aralıkta ttalyan Baş- bakanı Giulio Andreotti'ye bir mektup yazan Kohl ve Mitter- rand, Roma zirvesinde ortak bir dış politika ve güvenlik po- litikası yaratmak için karar alınmasını istediler. Mitterrand ve Kohl söz konusu mektupta ortak dış politika ve güvenlik politikasının nihai hedefınin de savunma politikası olması ge- rektiğini vurguladüar. Kohl ve Mitterrand ayrıca, Avrupa va- tandaşhğram kabul edilmesini, Avrupa parlementosunun gü- cünün arttınlmasını ve bundan böyle AT zirvelerindeki karar- larm oy birliğiyle değil çoğun- luk ilkesine göre alınmasını is- tediler. AT Komisyon Başkanı Jacques Delors da zirve önce- sinde yaptığı açıklamalarda, 12'lerin bir yıldan beri zaten ortak dış politika uygulamak konusunda mevcut bir anlaş- maya varmışçasına hareket et- tiğini belirtti. Ortak dış politi- kayı siyasi birliğin "dger!" ola- rak tanımlayan Delors, AT'nin bir yıldır dış politika alanında karşılaştığı boy ölçüşme fırsa- tıyla yeni bir dinamizm kazan- dığını söyledi. Italya, Belçika, lspanya, Portekiz, Almanya, Fransa, Yunanistan ve Lüksemburg bu zirveden "ortak dış politika ve güvenlik politikası" kararını destekleyen ve 12'lerin siyasi birliğe doğru koşar adımlarla ilerlemesini isteyen ülkeleri oluşturuyor. Ingiltere, lrlanda, Danimarka ve Hollanda ise ge- nelde siyasi birlik fikrini ilke olarak desteklemekle birlikte bazı noktalarda görüş aynlık- lanm ileri sürüyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle