25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 24 KASIM 1990 Laik Eğfchn ve Öğretim BirliğL Laik eğitim, düşünce özgürlüğünün de, inanç özgürlüğünün de temelidir. 'Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür' kuşaklar ancak çağdaş ve laik eğitimle olanaklıdır. Laiklik, laik eğitim olmazsa demokrasi de olmaz. Nitekim olmuyor. MUSTAFA GAZALCI Eğit-Der Genel Başkanı Son zamanlarda laikliğin savunucusu olan de- ğerli kişilerin başta Prof. Muammer Aksoy, ga- zeteci Çetin Emeç, 1\ıran Dursun ve Doç. Dr. Bahriye Üçok'un öldürülmesi haklı tepkilere yol açtı. Yurdunu, halkını jçten sevenler, bu olayla- nn basit bircr terör olaylan olmadığjnı, köklü ve uzun süreli önlemler abnmazsa, daha büyük acüann yaşanabileceğini söylediler. Belki bu olaylann birçok dış ve iç nedenleri vardır. Ama "Rüzgâr eken fırtına biçer" sözü- nü doğrulatırcasına, izlenen yanlış politikalar bu ortamı yaratauştır. Hoşgörüsüz, değişik düşün- ceye saygı duymayan bir ortamdır bu. Bataklık kurutulmadıkça sivrisineklerin can yakması do- ğaldır. Bizce bugünkü duruma gelmemizin en büyük nedenlerinden birisi, laik eğitimden, ona bağlı olarak eğûim-öğretim birliğinden uzaklaşmaktır. Laik Turkiye Cumhuriyeti'ni gerçekleştiren en önemli adımlardan birisi, 3 Mart 1924 günü çı- kanlan 'Tevhidi Tedrisat Kanunu'dur (öğretimin Birleştirmesi Yasası). Bu yasa ile bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanıyor, dinsel eği- tim yerine laik, çağdaş eğitim zorunhıhığu geti- riliyordu. Bilindiği gibi XIX. yy. ortalaruıa değin Os- manlı lmparatorluğu eğitim kuruluşlannın he- men tümü, dinsel temele dayanan eğitim yapı- yordu. Tanzimatla birlikte, özellikle askeri alanda subay gereksinimi sağlamak üzere dinsel etkiler- den uzak, zamanına göre çağdaş sayılabilecek okullar açılır. Bunu sivilde de yöneticiler sağla- mak için rüştiyeler, idadiler izler. Boylece, bir yandan dinsel eğitim veren, ma- halle, sıbyan mektepleri, medreseler, bir yanda da laik eğitim venneye çalışan okullar vardır. Bu ikilik sözünü ettigimiz Eğitim-öğretim Bir- liği Yasası çıkıncaya değin sürer gider. Her yeni- leşme hareketinde bu iki başlı eğitim kunımla- nndan çıkanlar karşı karşıya gelirler. Devlet de din temeline dayandığı için ikili yapıdan payını alır. öraeğin, 1910 yılında Balkan Savaşı yenil- gisinden kurtulmak için şeyhülislam, okullarda 4444 kere dua okutulmasını buyunır. (*) Laik eğitim, düşünce özgürlüğünün de, inanç özgürlüğünün de temelidir. "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" kuşaklar ancak çağdaş ve laik eğitimle olanaklıdır. Laiklik, laik eğitim olmaz- sa demokrasi de olmaz. Nitekim olmuyor. Dü- şünce ve örgütlenme özgürlüğünün olmadığı, de- ğişik düşünenlerin öldürüldüğü bir düzene de- mokrasi denilebilir mi? Cumhuriyetin ilk yülanndan 1940*11 yıllann so- nuna değin başan ile uygulanan laiklik anlayışı ve öğretim birliği, her alanda olumlu sonuçlar vermiştir. tlköğretimden üniversiteye laik eğitim uygulanrruş, öğretim birliği sayesinde çağdaş bil- gilerle donanmış kuşaklar yetiştirilmiştir. Güzel sanatlann her dalında önemli adımlar atılmıştır. Ancak 1949 yüından başlayarak eğitim- öğretim birliği bozulmaya başlamış, bugün, Os- manlı tmparatorluğu'nun son zamamndaki gibi yine iki başlı bir duruma gelinmiştir. Müli Eğitim Bakanhğı 1 Şubat 1949 tarihli ge- nelgeyle ilkokullarda program dışı dinbilgisi dersi okutulmasını duyurmuş, 4 Kasım 1950'de de programa alınmıştır. O tarihten sonra hızla eği- tim öğretim birliğinden uzaklaşılmışur. Izinli izinsiz Kuran kurslannın sayısı arttınlmışür. Imam hatip okulları gereksinimin çok üzerinde acılarak bu okullan bitirenlerin ünivenitelere gi- rişi sağlanmıştır. Din kültürü ve ahlak derslerinde bilimle, dinle ilgisi olmayan çağdışı şeyler okv u- tulmaya başlanrruştır. Fels^fer^oplumbilim gibi dersler ya ders sayısı düşürülmüş ya da zorunlu okutulmaktan vazgeçümiştir. Güzel sanatlann eğitim-öğretimine yeterince önem verilmemiştir. 12 Eylül rejimi daha da kötüsünü yaparak orta- öğretim dahil, din derslerinin anayasada zorun- lu okutulmasını getirmiştir. Çoğu okul müdür- lüklerine imam hatip çıkışh kişiler getirilmiştir. Bugün eğitim, 1924 yıllan öncesi olduğu gibi çok başkdır. Yoksul halk çocuklan başka olanak olmadığı için yatılı kurslara, imam hatip okul- lanna gitmektedir. Okusun da nasü olsa bir yo- lunu bulur, bir yere yerleşir, diye düşünmekte- dir umarsız kalan halk. Bu ortamda tarikatlar tekrar cirit atmaya başlamışur. Son olarak Ur- fa'da üç yaşındaki çocuğunu öldüren baba biz- leri aa acı düşündürmelidir. 16 yaşındaki çocuğu, duvara 'savaşa hayır' diye yazdığı için ihbar edip tutuklattıran müdür dü- şündürmelidir. önceleri, birçok sermayedarın, kendi cocuklannı göndermediği halde, imam ha- tip yapürma ve yaşatma demeklerinde görev ahp bu okullann yapılrnasını sağlamasma karşın ateş bacayı sannca rapor haztrlatıp karşı çıkması an- lamlıdır! 3 Mart 1924 yıhnda öğretim Birüği Yasası çık- tığında, sa>ilan 29 olan imam hatip okullan, dev- let desteğini çektiği için 1925'te 26'ya, 1926'da 20'ye, 1928-30 yıllan arasında 2'ye düştü, 1930 yılında ise tümüyle kapandı. (**) 13 Ekim 1951 yüında Milli Eğitim Bakanhğı 7 ilde birden bu okullan tekrar açar, o yıldan sonra iktidarlar adeta yanş ederek bugüne kadar 383 imam ha- tip okulu açtüar. Yüze yakın imam hatip okulu da yapümış, açılmak için^zin beklemektedir. öğ- renci sayılan korkunç boyutlara ulaşmıştır. Or- taöğretimde okuyan her sekiz çocuktan biri imam hatiplidir. Biz burada okuyan çocuklara, ya da göndere- cek başka yer bulamadığı için çocuğunu burala- ra gönderen halkımıza karşı değiliz. Karşı çıktı- ğımız, buralarda okutulanlarla eğitim öğretim birliğinin bozulmasıdır. Laiklikten uzaklaşılarak din sömürüsünün yapümasıdu-. Memleketin asü gereksinmesi olan meslek ve teknik okullan aç- mayıp ilkokuldan sonra küçücük çocuklan bu- ralara yönlendirmektir. Sonuç Yapılacak iş, zaman geçirmeden köklü önlem- ler almaktır. Laikliğe, eğitim öğretim birliğine sa- hip çıkmakür. Bunun için ders kitaplan tekrar gözden geçirilmeli, bilim dışı görüşîer ayıklan- malıdır. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağh olmayan okullara, kurslara son verümelidir. Yurtlar, kurs- lar denetlenmeli, çocuklann istekleri dışmda yön- lendirilmeleri önlenmelidir. Sekiz yülık temel eğitüne zaman geçirihneden başlanmalı, Kuran kurslanna imam hatip dahil tüm meslek okullanna temel eğitimden sonra izin verilmelidir. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersle- rinin kitaplan gözden geçirilmeli, bu dersler te- mel eğitimden kaldınlmalı, liselerde seçmeli ders olarak okutulmalıdır. Toplumbilim ve felsefe dersleri zorunlu dersler arasına alınmab. Güzel sanatlann her dahndaki eğitime daha çok ağır- hk verilmeli. Idarenin >r anü atamalannı önlemek için her okulun öğretmenleri kendi yöneticileri- ni kendisi seçmelidir. Başta anayasada olmak Uzere din dersleri zorunlu ders olmaktan çıka- nlmah, temel eğitimden sonra seçmeli ders ola- rak okutulmalıdır. (•) Ceyhun Atuf Kansu. Atatürkçü Olmak. Sayfa 54. (••) Serw Tanilli. Nasü Bir Eğitim Istiyoruı. Sayfa, 79-fcO. EVET/HAYIR OKTMAKBAL Öğrçtmenler Günü'nde Bir Oğretmen... "Yine 24 Kastm geliyor. Yine şom ağızlılar yaldızlı sözler edecekler göstermelik törenlerde... Yine saygı duruşundan sonra İstiklâl Marşı söyleyeceğiz göğsümüzü gere gere. Yi- ne ögrencilerin eline tutuşturduğumuz şiirierte, bir kaç gün önceden hazırtadığımız konuşmalarla reklamımızı yapaca- ğız hiç inanmadığımız halde.. İshal olmayalım diye, her gün yediklerimize özen gösteri- yoruz. Çünkü bir tek odacıktan oluşan ahır bozması evimiz- de tuvalet yok. Tıpkı banyo ve mutfak olmadığı gibi... Hafta içinde büyük çişimi okulda yapıyorum. Küçük çişimi de ev- de naylon leğene yapıp dışarıya atıyorum. Hafta sonları ayrı ayrı komşulara gidip utana sıkıla tuvalet ihtiyacımı gide- riyorum. Okul yolu çeltik tarlası gibi. Çizmesizo yolu aşmak deve ile güreşmek gibi güç! Okula giderken bizi görenler Deli Dum- rul'dan farklı olmadığımızı düşünürler. Kente ekmek ısmar- lamak enftasyonu düşürmek kadar zor olduğu için fırsat bul- duğumuzda bir çuval ekmek alıyoruz. Bayat ekmeği kesmek için testere ağızlı bir bıçak aldım! Bazen bir günlük gazete okumak ve taze ekmekle kahval- tı yapmak şansını yakalıyorum. Bu benim için mutlulukların en büyüğü oluyor. Çantalarta değil de, çuvallarla aylık alma yasasını bir çırpıda Meclis'ten geçiren, çağ atlayan Türkiy© 1 nin hendek bile atlayamayanlarına sunulmak üzere size maaş bordromu gönderiyorum. Daha yazacaklarım bitmedi. Ceza yemekten korktuğum için adımı belirtmeyeceğinize güveni- yorum. Bugün 24 Kasım... Öğretmenler Günü yurdun dört bir ya- nında kutlanıyor. Ödüller veriliyor, yılın öğretmenleri onurlan- dırılıyor, öğrenciler şiirler okuyor, bakanlar, müdürler söylev çekiyor: "Oğretmenler bizim en değerii insanlarımız, öğret- menler her şeyimizdir. Yaşasın oğretmenler!" Mektubu yazan okurum iki çocuklu, kadrosu 5, derecesi 1. Aylık tutarı 283 bin lira. Buna devletçe verilen emeklilik ke- seneği 127 bin, yan ödeme 96 bin, konut edinme 65 bin, eği- tim tazminatı, çocuk ve aile, yakacak yardımı eklenince, he- le mahrumiyet bölgesi ödeneği olan 300 lira, evet üç yüz li- ra da eklenince öğretmenin ayda eline geçmesi gereken top- lam 1 milyon 338 bin lirayı buluyor. Ne var diyeceksiniz, az para mı bir milyon üç yüz bin lira, daha ne istiyor? Ama bu para eline geçiyor mu acaba? Şimdi kesintilere gelelim: Ge- lir vergisi 557 bin, damga vergisi 4 bin, konut edindirme ke- seneği 65 bin, emeklilik keseneği 90. bin, yüzde 20 emekli- lik keseneği 128 bin, tasarruf kesintisi 60 bin. Kesintı topla- mı: 524 bin. Kısacası, iki çocuklu bir ortaokul öğretmeninin eline geçen para 814 bin liradır. Sekiz yüz on dört bin lirayla kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde bile yaşamak, bir eşi, iki çocuğu beslemek, okut- mak nasıl olacaktır? Bu bilmeceyi Sayın Eğitim Bakanı çö- zebilir mi? Bir ortaokul, lise öğretmeni en azından üç yıllık bir yüksekoğrenimden geçmiştir. Sekiz on yıldır oğretmen ola- rak çalışmaktadır. Sonra da elde ettiği, 814 bin lira. Hele o gülünç 300 lira yok mu? O da mahrumiyet ödeneği imiş! Üç yüz lira!.. Bir tek simit bile bin lira, bir gazete bin lira, sine- malarda yol gösteren görevliye vermek zorunda olduğunuz para en az beş yüz lira... Adı saklı oğretmen okurumun, onun gibi binlerce, on bin- lerce öğretmenin durumu budur. Tuvaletsiz, banypsuz, mut- faksız gecekondu bozması yerlerde yaşamak ve ailelerini ya- şatmak... Her açıdan yaşam savaşımı vermek... Böyle biri nasü olur da kitap, gazete alabilir? Nasıl olur da öğrencile- riyle gereken biçimde ilgilenebilir; yaşamdan bir tat, bir se- vinç duyabilir?.. Hele TBMM'de milletvekillerinin aylıklarını on milyonlara çıkardıklannı okuyunca neler düşünür? Bunu duymak, anlamak o kadar zor mu? Hele hele ANAP büyük- lerinin kendilerine tanınan ödenekleri bir kaç ay içinde tüke- tip yeni ödenekler istediklerini de herkes bildiğine göre... Bir yanda mirasyedice bir harcama, hesapsız bir tutum, öte yanda on beş yıllık bir öğrenimden ve en az on yıllık bir meslek yaşamından sonra ele geçen sekiz yüz bin lirayla dört kişilik bir ailenin binbir zorlukla yaşama savaşını sürdürme- si!.. Bu çelişkiler, toplumda uçurumlar açıyorsa suç kimde? Her şeyi yalnız kendi yararlarına çözümleyen sorumlu kişi- lerde!.. Cumhurbaşkanından başbakanına, muhalefet lider- lerinden bakanlarına, milletvekillerıne kadar, bu korkunç çe- lişkiye göz yuman herkeste, hepimizde... 24 Kasım, Öğretmenlere Saygı Günü! Öyle mi?.. CANIM OĞRETMENİM Seni kaybetmek çok büyük aa. Ama hayır, seni kaybetmedim ve hep yasatacagıın. öğretmenler günün kutlu olsun abicigim. KARDEŞtN: REBtYE TURAN tLAN T.C. tZMİR 5. İCRA TETKİK MERCİt Dosya No: 1990/887 EKlekçi: Mahmutpaşalı - Şerafettin Yazmacıoğlu 816 Sk. N: 9 Agora İZMİR Yukarıda ismi ve adresi yazıb bulunan dilekçi Mahmutpaşalı - Şe- rafettin Yazmacıoğlu vekili aJacaklılan üe konkordato akdetmek üzere hâkımliğimıze 19.11.1990 tarihinde müracaat etmiş olduğu ilan olunur. Sağlık Hizmetleri. Laik ve Çağdaş Devlet Gelişmiş ülkelerde bile terk edilmeye başlanan Genel Sağlık Sigortası'nın ülkemizde uygulanabümesi olanaklı değildir. Sosyal ve çağdaş devlet anlayışının gereği olan bütçedeki sağhk payının arttmlması gerekirken iktidar, GSS uygulaması ile elini halkın cebine daha fazla sokacaktır. Dt. CELAL KORKUT YILDIRIM ht.Diş Hek.odası Baş Türk diş hekimliğinin 82. yıldönümünü, sorunlanmızın giderek ağırlaştığı bir dö- nemde kutluyoruz. Sağlık hizmetlerinin ticari bir meta ola- rak görüldüğü, halkın yoksullaşması ile be- raber sağlık hizmetlerinden yararlanamaz duruma düştüğü, hastalann hastanede pa- rasızlıkıan rehın kaldığı, sosyal devlet an- layışının tamamen yok edildiği bir süreci yaşıyoruz. ANAP iktidan 1983 yıhndan beri gtln- demde tutruğu Genel Sağlık Sigortası (GSS) aldatmacasını yasallaştırmaya çalışıyor. Gelişmiş ülkelerde bile terk edilmeye baş- lanan Genel Sağlık Sigortası'run ülkemiz- de uygulanabilmesi olanaklı değildir. Sos- yal ve çağdaş devlet anlayışımn gereği olan bütçedeki sağhk payının antınlması gere- kirken iktidar, GSS uygulaması ile elini hal- kın cebine daha fazla sokacaktır. ruma paralel olarak giderek kötüleşiyor. ANAP iktidan devletin sosyal yanını yok ederken bir yandan da çağ dışı bir devlet anlayışını kurumlaştırmaya çalışıyor. Türban konusu ile ülkemiz gündeminde yer alan ve giderek güçlenen irtica hareke- ti kendisini sağhk hizmetlerinde de göster- meye başladı. 12 yaşından büyük erkek çocuklara bak- mayan bayan hekimler, kadın hastalara bakmayan erkek hekimler, kadavralara ça- maşır giydirmeyi önerenler, diş dolgusu- nun, protezin tslâm dinince caiz olmadığı- nı söyleyenler, diş fırçası yerine "misvak"ı önerenler seslerini yüksehmeye ve farklı dü- şünenlere basküara başladılar. Hekimin temel anlayışı öncelikle kişinin sağlığnıı korumak, sağhğı bozulan kişi han- gi cinsten olursa olsun tedavisini yapmak olmabdır. Yasanın bu süreçte halkın ağız ve diş sağ- Bizim insanımmn, son çare olarak heki- lığı giderek bozulurken bu hizmeti sunan me gitme alışkanhğı vardır. Son dakikada diş hekimlerinin de yaşam koşullan bu du- ağn içinde gelen hastaya hemcinsi olmadı- ğı için müdahale etmeyen hekim ne Hipok- rat'tan ne de Ibn-i Sina'dan hiçbir şey öğ- renmemiş demektir. Bırakınız bir şeyler öğ- renmeyi, insani özelliklerini de yitirmiştir. Dünya Sağbk örgütü'nün (DSÖ) 1978 yıhnda Alma-Ata'da yaptığı toplantıda "Tüm insanların mümkün olan en yüksek sağhk seviyesine ulaştınlması ve yaşadıklan toplumun sosyal yaşantısında faal olarak yer alabümesine ve üretken çahşmasına izin verecek sağhk seviyesine sahip olabilmesin- den hükümetlerin sorumlu olduklan" be- ürtildi. Aynca sağhk hizmetlerinin sosyal ve ekonomik gelişmeyle iç içe düşünülme- sinin gerektiği, bunlann sıkı sık-ya birbiri- ne bağlı olduklan ve sağhk ile sosyo- ekonomik durumu düzeltecek faaliyetlerin birbirine ters değil bilakis karşılıkh destek olarak görülmesi gerektiği belirtildi. Bu tespitlere karşın ANAP iktidan yü- rüttüğü monoteist politikayla hem ülke ekonomısini hem de sağhk hizmetlerini bir açmaza sürüklemiştir. Bu düşünceleri söy- lemek ve savunmak politika yapmak ise; bunu yapmak zorundayız. Tüm meslek odalan; günümüz dünyasm- daki insan haklannın ihlal edilmemesi, ba- nşın konınması ve güçlendirilmesi, çevre- ye sahip çıkılması ve bunu sağlayacak olan çağdaş devletin oluşturulması gelişmeleri- ne gözlerini kapayamazlar. Bu anlayışın ül- kemizde de yaşama geçirilmesi için üzeri- mize düşen görevi aydın bir insan ve hekim olarak yapmak zorundayız. KONTRGERILLA OPERASYONLARI Birçok cinayet, katiiam ve provokasyonun ar- kasından KONTRGERILLA adı çikıyor. Emperya- lizm ve işbirlikçi iktidarlar aracılığıyla örgütlenen KONTRGERİLLA örgütü, halk hareketterini bastır- mak için kullanılıyor. KONTRGERİLLA OPERASYONLARI kitabt, ABD Kara Kuvverleri Komutanlığı tarafından kendi subay- larını eğrtmek amaayla hazırtanmıştır... HAZIRAN Yayınevi ç ı K T I KUTLAMA VE YARIŞMA DUYURUSU AtatOrk ilkelerinln aydınlığmda Türk gençliğini vetiştirert çağdaş ve laik tüm öğretmenlerin 24 KMim'ını kutlar bu günün anısjna açtığımız yazı yanşmasını duyururuz: KONU: "Eğttim alanında çoculdanmıza ne kadar hak tanıyoruı?" Yazılar iki aralıklı beş daktito saytasını aşmayacak ve 15 Şubat 91'e kadar PK. 330 Sirkeci - Istanbul adreslne postalanacaktır. Yanşmaya tüm ilkokul oğ.-atmenleri katılabilir. Birinciye 1 mil- yon, ikinclye 750 bin ve üçOncüye 500 bin TL. ödül verilecek ve kazanan yazılar yayımlanacaktır. Jüri öğr. Nuran Direk, Gökşin Sanal, Prof. Necla Arat, Doç. Or. Zehra Ipşiroğtu ve öğr. Ayten Altuna'dan oluşmaktadır. ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEÖİ KAMUOYUNA 13 Kasım 1990 günü İstanbul'da kuruluş başvurusu yapılan EĞİTİM ve BİÜM EMEKÇİLERİ SENDİKASI'nın (EĞİT-SEN) grevii - toplusözleşmeli, kitlesel sendikalaşma mücadelesini destekliyoruz. KIRKLARELİ, PINARHİSAR EĞİT-DER. ŞUBELERİ; BABAESKİ, KIRKLARELİ, LÜLEBURGAZ, PINARHİSAR, VİZE SENDİKAL HAKLAR KOMİSYONLARI adına MUSTAFA BİÇER "Flörtün fahişelikten ne farkı var?" "Bu lafın düdûkten ne farkı var?" Kadınlar, 24 Kasım 1990 Cumartesi 16.00'dan itibaren bulunduğumuz her yerde CEMİL ÇİÇEK'e karşı düdük öttüreceğiz, bize katılın! CEMİL ÇİÇEK İSTİFA! FEMİNİST KADINLARDAN AYNUR DİK, HANOAN KOÇ, SELMA ATABEK, AYŞE DÜZKAN, ŞENER MACİT, ESRA KOÇ, SEVGİ ÇİÇEK, SAADET ÖZKOL AZMİ PAT Seni seviyoruz. Anulyalı arkadatlanıı: Hid«y« Akay, Nnrije AkaT. ŞttkrU Ankan. CAnfll Ankan. Raaim Ban«. Matlafa Bıcıa|lu. Zrkmyt Bilfin. SaJeym^n Demirftc. Dofan Fırtına. Macit Gand. M.Kemal Kac>ro«ln. S.im K<K. Adaan Kocakdcımr. Mrhmn Katflkıambtl. Ö»«cen. Berkm Pınar. Mfljgan Pınar. öıcan Targnt. Mtutafa Yaviu. Hasan Ydmaı. !SiK .r Yılmaz. Aramızdan aynbşının birinci yılında, aile büyüğümüz Dr. H. AVNİ UYGUN'u saygı ile anıyoruz. Tüm yaşadıklanmız, tüm paylaştıklarımız, tüm sevdiklerimiz; yaşamımızı ve geleceğimizi aydınlatıyor. Seni çok çok ftzleyen; E^in Fatma, oğlan Bülent ve kızlann Özgü], Sümbül. Seda Uygun. İMALATÇILARIN DtKKATtNE! Odamıza kayıtlı 2579-2/64 sicil nolu üyemiz 'Çamsan Agaç Sana- yi ve Ticaret AŞ' finnası, 'Orta Yoğunlukta Lif Levha (MDF)' ko- nusunda tek imalatçı belgesi talep etmiştir. Aynı mamulü üretenler mevcut olduğu takdirde menfaatlerini ko- rumak bakunından bağlı oldukJan oda kanalıyla en geç (10) gün içinde odamıza mtlracaatları rica olunur. ANKARA SANAYt ODASI T.C. ANKARA ASLtYE BİRİNCt HUKUK MAHKEMESİNDEN Dosya No: 1989/667 Adresi meçhul dahili dava olunan: Döndü Akan (GOlizar ve Ayse olarak da bilinir). Ozgürlük Mah. No: 180, Yenidoğan/Ankara Davaa HaTıze Aktaş (Akgör) vekili Av. M.E.Yeşil tarafuıdan davahlar Seher Akgör ve ark. aleyhine mahkememize açılan nüfus kaydının tashihi davasının yapılmakta olan açık yargılamasında: Davaa vekili vermiş olduğu 31.7.1987 tarihli dava dilekçesi ile müvekkilinin, müteveffa babası Mustafa Himmet Akgör'ün ilk evlüiğini yaptığı eşi Esma'dan olraa kızı olduğunun ikinci evlüiğinden ve eşi Zehra'dan olma imiş gibi kayıtlı bulunan Seher Akgör'ün ise davacının kızının olmadığını, davalı Seher'in ise müvekkilinin babası olan Mustafa Hikmet Akgör'ün kayınbiraderi olan Ömer Çimen isimli şahısla Ayşe isimji bir kadının gayri meşru birleşmelerinden dünyaya gelmiş olduğunu bu gayri meşru birieşmenin davalının doğumundan sonra dağüması ve henüz bebek olan davalı Seher'in sahipsiz kalmaması düşüncesi ile sanki kendi evladıymış gibi davalıyı kendi nüfusuna kaydettirmiş olması sebebiyle müvekkili ile davalının nüfus kaydına göre kardeş olmuş olduklanru, gerçeğe aykın bu nüfus kaydının düzeltilmesi için bu işbu davayı açmak zorunda kaldıklannı bclirtmiştir. Davacı vekili vermiş olduğu 2.5.1990 tarihli dahili dava dilekçesi ile Döndü (Oülizar) Akan'ın davalı Seher'in annesi olduğunun, Döndü Akan'ın nam-ı müstean olarak Ayşe ve Gülizar isimleri ile de tamnmakta olduğunu ve bu kişinin de davaya dahil edilmesini istemiş olup, dahili davalı adına çıkanlan duruşma gününü ve dahili dava dilekçesini ihtiva eden tebligat bila tebliğ edilmiş olup, yaptınlan tüm emniyet araştırmalanna rağmen de dahili dava olunamn tebh'ğe yarar açık adresi bulunamamış olduğundan dahili dava dilekçesinin ve duruşma gününü bildirir davetiyenın ilanen tebliğine karar verilmiş bulunduğundan karar gereğince yukanda adı geçen adresi meçhul dahili davalının yargılamanın bırakıldıği 5.12.1990 günü saat: 14.00'deki duruşmada bizzat hazır bulunması veya kendini bir vekille temsil ettirmesi, gelmediği veya kendisini bir vekille de temsil ettirmediği takdirde hakkındaki davanın HUMK'nun 213. maddesi gereğince yokluklannda görülüp biürileceğine karar verileceği hususu yukarıda adı geçen adresi meçhul dahili dava olunana ilanen tebliğ olunur. Basm: 39207 PENCERE Devletin Demokratikleştirilmesi ve Bir hekimden mektup aldım; devlet hastanesinde çalışı- yor; sayfanın dibine not düşmüş: "24 saat nöbet karsılığı aldığım ücret: 12 bin lira. Maaşım 1.400.000 lira. Dört nûfusuz." Ne var ki bu not, mektubun özünü oluşturmuyor. Devlet hastanesi hekimi, daha kapsamlı bir soruna parmak bası- yor; gündemdeki bir davaya değiniyor: "Sayın llhan Selçuk, Biz devlet memurlan son yılda büyük bir demokratikleşme kavgası vermekteyiz. Grevli-toplusözleşmeli sendika isteği Türkiye'de son yıllann en ciddidemokratikleşme talebidir. Bu gerçekleştiğinde -ki öyle görünüyor- üikemizde çalışan sen- dikalı işçi sayısı 3.5-4 mityonu bulacakûr. ANAP hükümeti yüz- de 8-15 zam He memuru erken bir hesapiaşmaya davet edryor. Bu tuzağm bilincindeyiz. Resmi enflasyon oranı yüzde 65.9'dur (DİE verileri). Ocak 90'dan bu yana 10 aylık tüketici endeksi yüzde 80'dir. Sizler sorunlarımıza hep sahip çıktınız. Ricam bir daha sorunlan- mızı dile getirmenizdir. Temmuz ayında sorunlanmızı iküdara karşı Türkçe dile ge- tirmiştik. Galiba bu defa başka bir dilde konuşmamız gere- kecek." Okurumun adını ve adresini saklı tutuyorum; devlet me- murudur, bir kazaya gelmesin... • Memurun geçim sıkıntısı dünden bugüne yazılır, çizilir, söylenir. Şimdiye dek memur yalvar yakar olur, Osmanlı ka- fasıyla her şeyi devletten beklerdi. Artık bir değişim uç ver- miştir. Devlet memuru devletten "ihsan" bekleyen kişi ol- maktan çıkıyor; eski deyimle "eshatH mesalih"e kan kus- turan; ama, amirine el oğuşturan "evet efendimci" memur tipi bir süre sonra geçmişte kalacak. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunda bir memur devletiydi. Aydınlar, ticaret burjuvazisi, eşraf, ağa, köylüden oluşan bir toplum yapısında Kemalist devrimleri -ister istemez- aydın- lar ve memurlar üstlendi. Kaymakam, oğretmen, maarif mü- dürü, subay, devlet hastanesi hekimi, tapu memuru, savcı, yargıç, PTT müdürü vb. bir köylü toplumunda ayrıcalıklı ke- simi oluşturuyorlardı. Eşraf, tutucu ve görenekçiydi. Memur, o dönemde de sıkıntı çekerdi; ama, bugünkü kadar değil. Tek parti yönetimi devrimci niteliğini yitirip yozlaşınca "jan- darma dayağı ve tahsildar zulmü"ne karşı halkta tepki bü- yüdü. "Ceberrut devlet" halkın tepesindeydi; memur da bu ceberrutun bürokratik mekanizmasını oluşturmuyor muydu? Çok partili rejim işi tersine çevirdi; kaymakama teneke çal- mak, oğretmen dövmek, memuru oradan oraya sürdürmek ve süründürmekle ağa ve eşraf karşı-devrim sürecinin tadı- nı çıkardılar. Köylü yine devre dışı kalıyordu; ama, ağasını, mütegallibesini bürokratik yönetime yeğliyordu. O dönem de aşıldı, aşılıyor. • Küçük ve orta memur bugün ikinci sınıf vatandaş; öğret- menin yüzüne kimse bakmıyor. Yuvarlak sayıyla 1.5 milyon memur var. Bu kitlede demok- rasi bilinci ne ölçüde yaygın? Bilemiyoruz. Ancak geçim sı- kıntısı memuru sendikalaşmaya itecektir. Devlet büyüklerin- den "/ftsan" dilemek yerine, toplusözleşme masasına otur- mak akıl yoludur. Memurun sendikalaşması çok önemli bir aşamayı simgeleyecek; çünkü mürekkep yalamış okur ya- zar takımı, demokratik yaşama katılacak, devreye girecek, benliğine kavuşacak... Sanayileşmede geri kaimış bir toplumuz, sendikalı işçi sa- yısı çalışan nüfusa göre düşük oranda. Memur da sendika- sız. Peki, sosyal demokrasiyi kim kuracak? Çıkmaz burada- dır; aşılması gerekir. Memur sendikalaşırsa, demokrasi kültürü gelişecek; devlet görevlisi sendika üyesi olursa, işçi sendikalarını düşman gi- bi görmeyecek. Memurun demokrasi kültürüne aşılanması, devletin demokratikleştirilmesi için birincil koşullar arasın- dadır. Batı demokrasilerinde bütün memurlar, grevli- toplusözleşmeli sendikacılıkla sosyal adalet için gelir pay- laşımında söz sahibidir. AÇIKTEŞEKKUR Önemli koroner rahatsızlığım nedeniyle kontrole gittiğim Haydarpaşa Göğüs ve Kalp Cerrahisi Hastanesi'nde durumumum nezaketi karşısında beni derhal hastaneye yatıran Dr. Hasan Sunay ile birlikte anjiyomu yaparak damarlanmdaki tıkanıklığı tespit eden ve ameliyatımı gerekli gören Kardiyolog Dr. Sayın Aydın ÇAĞIL'a ve Dr. Hasan SUNAY'a, hastanede yattığım sürece yakın ilgilerini esirgemeyen Prof. Dr. Ulu SUNGU ile Opr. Dr. Sümer TARCAN'a, Prof. Dr. Ercüment KOPKIRAN'a, acil servis doktorlarından Dr. Tezer ULUSOY ile Dr. Güney ÖZKAN'a, başhemşire Alime Kaya ile acil servisin, başta Havva Tiirkan olmak üzere bütün hemşire ve personeline sürekli ilgisini sürdüren yakın dostumuz Demet Taner'e, bu mükemmel hastanenin Başhekimi Opr. Dr. Mürşit KORYAK'a, yardımcüarı Dr. Nazif Akkal ve Dr. Hüseyin Çetin'e ve her zamanki yakın ilgisinf bu sefer de sürdüren SSK Bölge Müdür ve SSK tstanbul Hastanesi Başhekimi dostumuz Opr. Dr. Mücahit ATMANOGLU'na yürekten teşekkür ediyorum. RECEP BİLGİNER BAŞSAĞUĞI Ana Yayıncılık A.Ş.'nin Pazarlama Daruşmaru CAHtT AKSOY'un Ağabeyi, Jinekolog Operatör Dr. CEVAT AKSOTun ölümünü üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Çalışma arkadaşımız CAHÎT AKSOY'a ve tüm yakınlarına başsağlığı diliyoruz. ÖZKAYTSAK BASEN YAYBV ÇALIŞANLARI Türk konut kooperatifçiliğinin öncüsü ve yılmaz savunucusu, tüm yaşamında kooperatifçiliği bir yaşam biçmi , olarak benimsemiş örnek insan NUSRET UZGÖREN'i yitirmenin büyük acısını ailesi ve tüm kooperatifçilerle paylaşıyor, başsağlığı diliyoruz. KENT KOOPERATtFLERt MERKEZ BİRLİĞİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle