07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 2 KASIM 1990 Eşi Fatoş Güney, sanatçının bütün fılmlerinin Türkiye'de gösterilebilmesini istiyor Yılmaz Güney, demokrasiyolu gözlüyorGüney korkusu 'Yol', 'Duvar' ve 'Açkurtlar' filmlerınin dışında kalan bütün filmler, zaten zamanında hepsi sansürden geçmiş filmler... Ancak bunların yeniden gösterilmeleri, sıkıyönetim döneminde alınmış olan kararlardan ötürü izne tabi. Önümüzde böylesi bir engel var. Filmler konusunda ikinci örnek, Antalya Festivali'nin Güney'in eserlerini göstermeme kararı. Bu da açıkça göstermektedir ki bugün Yılmaz Güney'in adından ve filmlerinden hâlâ korkulmakta, ürkülmekte. SABETAY VAROL PARİS — Yılmaz Güney'in yapıtlanru ya- şatma mucadelesini surduren eşi Fatoş Gü- ney, bu iş için Turkiye'ye gelmesinin söz ko- nusu olabileceğmi ifade etti. Fatoş Güney bir yandan halen Paris'in Pere Lachaise Me- zarlığı'nda Yılmaz Güney'in anıtmezarının dikilmesi için uğraş veriyor, öbur yandan da Güney'in film negatiflerinin restorasyonu, düşüncelerinin tanmması, sanatının yayıl- ması gibi çok yönlu bir kavganın içerisin- de... "Umuf'la ilgiü, geçen aylarda alınan Danıştay'ın filmin gösterilmesiru serbest bı- rakma karan, Fatoş Güney'i olduğundan fazla umutlandırmışa benzemiyor. Bu ka- ramsarlığını bize aylar önce nakletmışti. Son Antalya şenliğinde kocasının filmleri- nin bir türlu gosterilememesi, onu karam- sarlığında haklı olduğuna daha *da inandır- mış. Ama öte yandan on yıldır yurtdışında yaşayan Fatoş Guney, Turkiye'ye dönuşü mutlak şekilde gündem dışt bırakmak da is- .temiyor: "Eğer onumuzdeki gunlerde Yıl- maz Güney'in diğer filmleriyle ilgili idari mahkemeden, Danıştay'dan izin çıkar ise" temelli olmasa bile Turkiye'ye gelme zorun- luluğu duyduğunu gizlemiyor. Işte Fatoş Gûncy'e sorduğumuz sorular ve yanıtları: — Umırt fBmiyle Bgili Dauştay'ın serbest btrakma karannın afdından Antalya Festi- vaH'nde Yılmaz Güney'in fflmlerinin göste- rikmemesi sizce bir geriye gkliş işareti mi- dir? FATOŞ GÜNEY — Bundan sanınm se- kiz dokuz ay önceydi. Yine sizinle konuş- muştuk. Umut filminin Danıştay karanyla serbest bırakılması üzerine bir değerlendir- me yapmıştım. O zaman, 'Umut fılminin serbest bırakılması, Yılmaz'ın Ulkesinde ta- mamen özgurluğe kavusması demek değildir' demiştim. Çünkü bütünüyle ele abndığı zaman o verdiği mücadele açısmdan Türkiye'deki de- mokrasi meselesi içinde önemli bir yer teş- kil etmektedir. Ve fıkirlerinin, yazılannın, urünlerinin serbest kalması da bu demok- rasi mücadelesiyle iç içedir. Işkencelerin, baskılann ve insan onuru- nun aşağılanmışlığının örneklerinin göste- rildiği "Duvar" filmi, Türkiye Künlerinin anlatıldığı "Yol" filmi, Yılmaz'ın ardından bir Fransız yönetmenin Güney Film'le bir- likte yaptığı dokümanter film ve bunun gi- bi bir iki film daha Türkiye'de bugünkü sartlarda gösterime giremez demiştim. Nitekim bu görüş şöyle doğrulandı. — Bn arada fflmlerin hukuld ve fiili dn- ramuntı tam olarak açıklıga kavnşturabi- Ur miyiz? Çünkü, yasak oUagnnu iddia edenler var, olmadıgını edenier var.. FATOŞ GÜNEY — Güney Film kendi OrOnü olan Yılmaz Güney'in filmleriyle il- gili olarak Içişleri Bakanlığı'na müracaatı- nı yapmıştır. Ancak aradan iki ay geçmesi- ne rağmen, herhangi bir sonuç çıkmamış- tır. Bu demektir ki yapılan başvuru göz önünde bulundurulmadı. İki ayı aştık ve bir cevap çıkmadL Yani basvurumuz kaale alın- madı. Resmi bir ret cevabı yok, ama o an- lamı taşıyor. Bu, bize idari mahkemeye git- me hakkı kazandırıyor. önümüzdeki gun- lerde bu hakkırmzı kullanacağız. Fakat ben, yine dediğim gibi, Arkadaş ve Ümut gibi diğer bazı fılmler gösterilse bi- le, diğerlerine ihtimal vermiyorum. örneğin Kürt asiretleriyle ilgili olan Sü- rü filmi ve Açkurtlar, ki o film hiçbir dö- nemde Türkiye'de sansürden kurtulamadı. Güneydoğu'daki eşkıyalan anlatan çok ne- fis bir filmdir. En sevdiğim filmlerinden bi- ri.. Yani bazı filmleri belki gösterime gire- bilir, ama biz diğerleri için de ısrar etmeye devam edeceğiz. — O halde şn anda "Umut" dışında ya- saklı oimayan filmleri yok mu? FATOŞ GÜNEY — Yol, Duvar ve Aç- kurtlar hariç zaten hepsi sansürden zama- nında geçmiş filmler. Ancak bunların ye- niden gösterilmeleri sıkıyönetim dönemin- de alınmış olan kararlardan ötüru izne ta- bi. önümüzde böylesi bir engel var. Film- ler konusunda ikinci örnek Antalya Festi- vali'nin kararı. Bu da açıkça göstermekte- dir ki bugün Yılmaz Güney adından ve filmlerinden hâlâ korkulmaktadır, ürkül- mektedir. — 1969'da Bir Çirkln Adam'la Yılmaz Giaey Uk Antalya Ödülü'na aldı. 1970'te bütin ödnOeri sittp süpürdü. Daha önce kalk arasuda tanınan ve sevilen bir sanat- çrydı. Bn ödHUerie birlikte Tıirk sinemasın- tfaki üstünlügünü kabnl ettirdi. Antalya ŞeaBgi'Bİn Yümaz Güney'in yaşamında ozel Mr yeri var mıydı? FATOŞ GÜNEY — Uk önemli başanla- nndan biridir. Bunu belirtmekte yarar var. Bu yılki festivalde gösterilebilseydi manevi yönden büyük anlamı olacakn. Yılmaz Gü- ney 33 ödül sahibi bir sanatçı. Dunyada bu kadar çok ödül alan az sanatçı var. — Tabii buslar arasında en önemlisi CMBCS Festivali Ödülü.. FATOŞ GÜNEY — Dünya açısmdan.. Dünya sinemasının, önemli bir yönetmeni tanıması bakımından önemli. Ondan önce Vsnedik Festivali var, Berlin var.. — ÖdöUendirilmek, sanatçı olarak dege- rinln kabnl edilmesi, Ydmaz Güney bakı- mmdan çok büyük bir önem taşıyor muy- «•? FATOŞ GÜNEY — Muhakkak.. Ber- lin olsun Venedik olsun özellikle hapisha- nede olduğu dönemlere rastladı. Ona çok büyük bir destek, bir kamçı oluyordu. — Takdir edilme duygusu agır basıyor muydu? FATOŞ GÜNEY — Olmaz mı? Bir de o kadar kötü sartlarda, zorluklara rağmen, yülardır kamerasına zincir vurulmuş bir yö- netmen olarak, sadece kafasındaki görün- tülerini, hissettiklerini kâğıt üzerine döke- rek arkadaşlan vasıtasıyla bunları hayata geçirme konusunda direnişi dunyada tek ör- nek. Ve bunun da dunyada yankı bulması ona ayn bir güç veriyordu. Hatırhyorum da o dönemlerde müthiş bir şey oluyordu. Bunun sevmç sözcüğuyle ifa- desi çok zayıf kalır. Yılmaz, sevinç ve üzün- tülerini aşırı biçimde ifade etmezdi. Bana Selimiye'den yazdığı mcktuplardan birinden yola çıkarak bir şey söylemek isti- resinin sonuna yaklaşmaktayken aynlma- ya karar verdi. Yedi buçuk yıl yatmıştı. Ge- riye kalan bırkaç yıl için aynkğı göze almaz- dı.. Zaten ülkesiyle bağlan kopartmaktan ya- na değildi. Asıl aynlma nedeni yazüanndan aldığı yüz yülık cezaydı. Kesinleşen cezalar yüzunden yeniden kapalı cezaevine dönu- sü gerçekleşecekti. Bu da dışandaki çevre- siyle ilişkilerinin bağlannın kopması, artık hiçbir zaman sinema yapma olapaklarım bulamaması demek olacaktı. Bu nedenle aynldı. Esas olarak Yılmaz Güney fıkir suç- lusudur. — Türkiye'den cıkma fikri kafasında ne zaman şekUlenmeye başladı? FATOŞ GÜNEY — Işte bu cezalar kesin- leştikçe.. Yani son dönemlerde. Son bir se- ne içinde. önceki sorunuza cevap vermeye devam ediyorum. Mücadele etmek üzere ül- kesini terk etmek zorunda kalmış bir insa- m, ülkedeki şartlar değişmeden geriye dön- dürmek bana bir ihanet olarak geldi. Ara- mızda şöyle de bir şey vardı. Bir konuşma sırasında ben, o öldükten sonra bemen ul- keme döneceğimi söylemiştim. Bana kızmış ve "Şartlar defişmeden sen iilkene dönmeyi nasü düşunebilirsin" de- mişti. leşemedi. Büyük bir mali bütçeyi gerektiri- yordu. lleride, temenni edelim ki şartlar de- ğişti. Gercek demokrasi, Kürt halkının da di- ğer tüm azınlıtlardan halkların da kültür- lerinı, dillerini, şarkılanru, en guzel, en açık biçimde ifade edilebileceği ve yaşatabilece- ğı şartlara dönüldü. Tabii ki o zaman ülke- sine döndurulecektir. Ancak şöyle duşünu- yorum ki o anıt da Paris'te olduğu yerde bir donemin tanığı olarak kaiabih'r. — Anıün açüması hususunda bir gecik- me söz konusu.. Proje bazı teknik guçlük- lerle mi karşı karsıya kaldı? FATOŞ GÜNEY — Teknik güçlüklerle karşüaşmadı. Proje yanşmasını kazanan ar- kadaşunız Erdal Sorgucu, yanşmanın ardın- dan hemen buraya geldi. BirUkte, malzeme, atölye ve diğer teknik araştınnalan yaptık. Projesinin esasında malzeme ayna idi. Bu- na imkân olmadı, çünkü kınlmayan bir ay- na mevcut değil. Çatlayan, ama dağümayan bir malzeme var. Bunun üzerine çelik mal- zemede karar kıldık. Tam bir ayna parlak- lığındaydı. Fransız Ulusal Güzel Sanatlar Okulu'nda profesör bir mimar, Erdal Sorgncu'nun pro- jesini hayata geçirmeyi üstlendi. Çünku Er- dal'ın aylarca Paris'te kalıp birtakım şeyle- zemesi ortaya çok farklı bir şey olarak çık- tı. Mermer, granit veya taş olsa her türlü bi- çime izin vereceklerdi. Malzeme çelik çıkınca urktüler. Yani Yıl- maz anıtıyla da aykırıhk yarattı. Ve ancak Kültür BakanJığı'ndan onay gelirse yapıla- bileceğıni söylediler. Bu arada tmar Bakan- lığı'na, Anıtlar Kurumu'na gittik. Sonun- da işin Kultür Bakam Jack Lang'da bitece- ği ifade edildi. Lang'la ilişkiye geçtim. Projeyi tüm de- tay ve fotoğraflanyla götUrdüm. Ve şunu anlattım. Bu proje çevresine aykın düşme- yen, tarihsel yapıyla çelişmeyen aksine on- lan etrafındaki doğayla birlikte içeren ve yansıtan bir olaydır. Bulunduğu bölüme böyle de bir derinlik kazandırmaktadır. Şimdi Jack Lang'ın gö- rüşü olumlu.. Çok beğendi, anladı.. 'Anıt- lar'a gönderdi. Oradan da olumlu çıktı. Üçüncü bir kurum kaldı.OBurdanolumsuz çıkacağını sanmıyorum. Bundan sonra bir gün tespit edip sade basit bir tören yapaca- ğız. O günün tarihini ilanlarla duyuracağız. — Kampanya için yapılan topiantılara bekknilenin özerinde büyük Ugi oldn. Siz bunn nasıl degertendiriyonannz? FATOŞ GÜNEY — Paris'teki toplantı- ya 8 bin kişi katıldı. Yapıldığı yer olan Ze- 'Bütünüyle ele alındığı zaman Yılmaz Güney'in verdiği mücadelenin, Türkiye'deki demokrasi mücadelesi içinde önemli bir yer tuttuğu görülür.Onun fikirlerinin, yazılannın ve urünlerinin serbest kalması da bu demokrasi mücadelesiyle iç içedir/.11 yonım. O zaman Cannes Festivali'nde Genç Yönetmenler Bölümü'nde özel Jüri ödü- lü'nü (1970 yılında) almıştı. Selimiye'de iken 1971'den sonra Adana Koza ödülü ise geri alınnuştı. Mektupta şöyle dediğini hatırhyorum: "Bir giin göreceksin dünya sinemasında mütevazı ve saygın bir yerimiz olacak.." O zamandan sonra dediğini fasılalarla yerine getirdi. Bunlar belki bilinen şeyler, ama hem insanlar çabuk unutuyor hem de yeni yeti- şen genç kuşaklar var ki onlar bıitün bun- lardan haberdar değil.. Nasıl bizim kusak Nâzım'ı tammıyor, ama hep seviyoruz, Yıl- maz için de böyle.. — Paris'in Pere Lachaise Mezaruğı'nda yapürma aşamasında bulundugunaz anıt- mezarla, Yılmaz Güney'in genç kuşaklar ta- rafıodan hatırlanması araaındaki iüşldyi na- sıl göıüyorsunuz? FATOŞ GLNEY — llk söyledığim şey- lerle, yani Türkiye'deki demokrasi mücade- lesiyle yakından ilgili. Yılmaz bir sanatçı ol- duğu kadar verdigi mücadeleyle de önemli dedik. Hakkında yazılarından ötürü veril- miş yüzyıla varan cezalar vardır. Yani Yılmaz Güney bugün ulkesinden sa- dece bir cinayet suçlusu olarak aynlmak zo- runda kalmarruştır. Tam aksine bu ceza sü- "Eğer ben Ölsem bile mücadeleye en azın- dan direnişine devam etmelisin, çocuklan da benden sonra ülkeye döndürmemelisin, çünkü medeni ve özgür bir dunyada yetiş- melerini istiyorum" demişti. Ben bütün bunlardan hareketle dedim ki "evet özgürlükler tutkunu bir insan olan Yıl- maz, henüz Turkiye'ye dönemez. Şartlar de- ğişene kadar, yani insan haklanna saygılı özgur ve demokratik bir ortam oluşuncaya dek burada kalmalı:* — Anı< bir kaiıcılık işaretidir. Paris'te anıt yapılmaa Turkiye'ye donüş imkânının daralması fikrini taşıyor sanki? FATOŞ GÜNEY — Niçin, tam aksine ev- rensel bir değer taşıyor. Yılmaz evrenseli ya- kalamaya çalışan bir sanatçıydı. Sadece Türkiye'yle ilgili urünler vermekten yana de- ğildi. lleriye dönük hesaplarmda Afrika'y- la Latin Amerika'yla ilgili bir sürü proje vardı. Yannlara, diğer kültürlere dönük, bi- zimle benzerlik taşıyan ülkelere yönelik ça- hşmaları vardı. Bu yönden dunyaya açık bir insandı. Ay- rıca burada, Paris'te bu anıtıyla onu özüne uygun biçimde evrenselleştirdiğimize inanı- yorum. Proje yarışması acüğımızda ulusla- rarası bir proje yarışması acabiJelim ister- dim. Fakat bu ekonomik yönlerden gerçek- ri kovalaması mümkün değildi. Bu kopuk- luktan ötürü bazı ince işler Sorgucu'nun tam istediği gibi gerçekleştirilemedi. Geldiği zaman bu aksaklıklan gördük. Malzeme çelik olduğu için hiçbir müda- hale artık söz konusu değil. Gerçi bunlar esası bozan aksakhklar değildi, çok küçük detaylardı, ama bir sanat eserinde yaratıcı- nın gerekii gördüğü aynntılardı. Ama de- diğim gibi proje esasından bir şey kaybet- miş değil. Ben bütün hesaplarımı 9 eylüle yetişecek şekilde yapmıştım. Nitekim yetişü de. — Yani eser şimdi hazır mı? FATOŞ GÜNEY — Evet hazır. Ancak ikinci bir aksaklık çıktı. O da şuydu ki Yıl- maz'ın mezannın bulunduğu adada birkaç şekil dışında başka hiçbir şekile uygulama fırsatı verihniyor. Klasik ölçüler içerisinde kalma zorunlu- ğu var. Çünkü tarihi bir yer ancak Pere Lac- haise Mezarhğı idaresiyle daha önce konuş- muştum. "Türldve'de bir yanşma "yncngıy Ne gelecegi, ne olacagı hic belli degü" şu- nu dediler: "Hiç mesele dep. Yılmaz Gü- ney'in özel bir konumu vardır. Onun için orada degisik bir şey yapdmasına izin ve- rebiliriz." Fakat bırinciliği kazanan projenin mal- nith Salonu 6 bin kişilik.. Aynca, diğer ül- kelerden, Almanya'dan gruplar bize başvu- rarak vize alma konusunda yardımcı olma- mızı istediler. Bunların birçoğuna karşıhk veremedik. Kalabahğı, Yümaz Güney'in gü- cüne bağlıyorum. — Danışma karanyia gösterilen Umnt fUminin Türkiye'de büyük Ugi nyudırma- dıgı söylendi. FATOŞ GÜNEY — Bu konuya açıklık getirmekte yarar var. Yılmaz Güney'in adın- dan bile korkulduğu, kimsenin Yılmaz Gü- ney'in filmlerini çıkarmayı göze alamadığı bir dönemde Dogu Perinçek buraya gelmiş- ti. Kendisiyle konuştuk. Yümaz'm bir fdmi- ni göstermek istiyorlardı. Ben kendilerine tüm engellere rağmen mi- litanca girmelerini önerdim. Yasaklara rağ- men halkın gelip sahip çıkacağını, gelme ce- sareti göstereceğini söyledım. Baskılar üze- rinde de bu şekilde gedik açılacağına inan- dığun için istedim. Doğu Perinçek'k bu an- lamda konuştuk ve filmi kendilerine verme- yi kararlaştırdım. Onlar doğal olarak da önce yasal yollan denemek istediklerini söylediler. Öyle yap- tılar ve Danıştay karanyia filmi çıkardılar. Ancak şöyle bir avantajlan oldu. Konuşma- mızın üzerinden bir seneyi aşkın bir süre gecti ve Türkiye'de birçok şey yine değişti. Fakat onların birlikte calıştığı işletme kü- çük bir işletmeydi. İse büyük biçimde gircmediler. Umut bir- kaç yer dışında küçük salonlarda kaldı. Bence bunun büyük etkisi oldu. Film yine de kötü iş yapmadı. Daha büyük çapta or- ganize edilebilseydi çok daha büyük seyir- ci olabilirdi. Şimdi Umut'u Türkiye'deki Güney Film geri aldı. Bundan sonra ken- disi işletecek. — Peki reaklendinneyi düşinmediniz mi? FATOŞ GÜNEY — Asla ve asla... Ben kesinlikle siyah-beyaz çekihniş fümlerin renklendirilmesine karşıyım. Aynca siyah- beyaz oluşu o füme fazladan bir derinlik ka- tıyor. Umut'u ben renkli düşunemiyorum. Mesela Yümaz'a ben Duvar fümini de siyah- beyaz çekmesini önermiştim. Çünku Duvar'ı da ben siyah-beyaz görü- yordum. "Dogru hakusın" demişti. Hapis- tıane, demir parmaklıklar, hücreler soğuk gridir. O dunyada mavıye, pembeye yer yok- tur. Ancak piyasa şartlan renksiz filmler için elverişli değil. Çok kaliteli siyah-beyaz filmler yapma olanağı var, ama renkli fitmden çok daha büyük maliyetleri var. Yalnız şunu yaptı. Duvar filminde, parlak renkler değil de kah- verengi tonuna kaçan koyu renkler veren teknik işlemler uygulandı. Teknik olarak siyah-beyaza ne kadar yaklaşüabildiyse o iş- lem yapıldı. — Geçen gün Fransz TV'rtade Afauı Par- ker'in "Gece Yansı Ekspresi" oynadı. Sek- senü yıllann başlannda çok gurültü kopa- ran bir film olmuştu. Filmi gönınce Yümaz Güney'in tepkisi ne oimuştn? FATOŞ GÜNEY — Paris'e ilk geldiğimiz yıl filmi görmeye gittik. llk vizyonu geçmiş olmabydı. Küçük bir sinemada gördük. Fil- mi pür dikkat seyretti. Sinemaya girdiği an- dan itibaren her şeyi bir yana bırakırdı. Bir insanla tanıştığı zaman da aynı şeyi yapar- dı. Hakkında şunlan, bunları duymuş hiç önemli değil, oturduğu andan itibaren iliş- kisi başlardı. FUmi önyargısız seyretti. Çıktığımızda, ben büyük bir heyecanla sordum. Çok ko- mik (!) önce sen fikrini söyle derdi. Kendi- si benden önce hiçbir zaman fiknni soyle- Güney ve evrensellik Yılmaz Güney evrenseli yakalamaya çalışan bir sanatçıydı. Sadece Türkiye'yle ilgili ürünler vermekten yana değildi. îleriye dönük hesaplarmda Afrika'yja, Latin Amerika'yla ilgili bir sürü proje vardı. Yannlara, diğer kültürlere dönük çalışmaları vardı. Burada Paris'teki anıtla, onu özüne uygun biçimde evrensel kıldığımıza inanıyorum. lleride Türkıye'de şartlar değişirse o zaman ülkesine götürülebilir veya bir dönemin tanığı olarak Paris'te kalabilir. mezdi. Ben filmden etkilenmiştim. Ancak çok ırkçı bir film gibi gelmişti. Bunlan söyledığim zaman "evet sinema- sal olarak iyi, iyi bir yönetmen, iyi bir an- latım var. Ancak çok önyargüı bir film, sub- jektif bir film" demişti. Herkes sahtekâr- dı, herkes arkadan vuruyordu, gardiyanlar ve mahkûmlar arasında insani şeylerin ya- şanabileceğini, bunların hiç gösterilmediğini söylemişti. Irkildi ve olumsuz çıktı diyebi- lirim. — Güney'in yapıtlaruu yaşatma çabşma- lannı yofunlaştıracağınızı. bn arada bir va- kıf kurmayı tasarladıgınızı ifade etmiştiniz, ba alanlarda dnrum nedir? FATOŞ GÜNEY — Çalışmalara devam ediyoruz. Şartlann değerlendirmesine gelin- ce doğrusu ortaya çıkan manzara pek par- lak olmuyor. ilk sorun şu; fıhnlerinden ne- gatifleri kötü durumda olanlar var. Bunlar için milyonlarca frank paraya ihtiyaç var. lkincisi çeşitli gösteriler düzenlenebilir. En son Rusya'dan, Azerbaycan'dan birta- kım yerlerden Yıhnaz Güney retrospektif- leri düzenleme talepleri var. Bu ülkelerin de mali olanakları çok geniş değil. Böyle şeyleri gerçekleştirmek için bizim oraya kopyalar götürmemiz lazım. Altya- zısını yapurmamız gerekiyor. Bu koşullar- da bunlan gerçekleştirmek olanaksızlaşıyor. Aynca vakıf kunılması gerekliliğine ina- nıyorum. Türkiye'de bazı arkadaşlarla iliş- kiye geçtik. Avrupa'da bir Yıhnaz Güney vakfı kurmak için çok büyük bir sermaye yatınmına ihtiyaç var. Mesela 5 milyon frank gibi bir parayı bir yere bloke etmek gerekiyor. Böyle bir imkâmmız ohnadığma göre bu Türkiye'de gerçekleştirilebUir. Hep aynı noktaya dönüyoruz. Eğer önümüzdeki günlerde Yılmaz Gü- ney'in diğer filmleriyle ilgili idari mahke- meden, Damştay'dan izin çıkar ise, buradan gelecek gelirle bir şeyler yapmak mümkün. Ben o zaman temelli olmasa bile Türkiye 1 - ye gelmek zorunluluğunu hissediyorum. Bunlann gerçekleşebileceğini hissettiğim anda vakıf meselesi başta olmak üzere, di- ğer çalışmalanmızla ilgilenmek üzere gele- yi düşünüyorum. (*)"Bât]ment de France" adlı kamu kuruluşu; Pere Lachaise Mezarlık Idaresi, Kültür Bakanlığı ve Anıtlar Kurulu'nun olumlu yanıllanna rağmen Yılmaz Güney'in mezannın bulunduğu bölmede, klasik normlara uymayan modern tarzda tasarlanmış bir anıtın yapımma izin vermeme eğılimi taşıyor. Gırışimlerin sonucu henüz alınmış değil. Faıoş Guney, anıtmezann açılışımn bu yüzden gecıktığını, projenin tum aşamalarma katkıda bulunan Yılmaz Güney'in dostlarına bildırme gereğı duyuyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle