25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 27 EKİM 1990 Belli birprogram çerçevesinde ve bilinçli bir çabayla, isteyen herkes sağlığını tehdit eden alışkanlıktan vazgeçebilir Sigarayı bırakmak çok zor değilTiryakilerde en önemli konu bıraktıktan sonra sigara içme isteğini giderme olarak ortaya çıkıyor. Uzmanlar bu istek ortaya çıktığı anda o kişinin "Sigara içsem de içmesem de şu andaki istek geçecek" diye düşünmesini öneriyor. Derin nefes alma, havayı ağzında üç saniye tutma ve sigara dumanı gibi dışarıya üneme de sigara isteğini yenmede uygulanan yöntemlerden biri. — 7 — Çevrenizdeki sigara tiryakilerini yakın bir gözleme ahrsanız, çoğu kez nefes alma, ça- buk yorulma, ağız kokusu, öksürük, yük- sek tansiyon ya da benzeri bir rahatsızlık- tan sürekli şikâyetçi oldukJarını görürsu- nüz. Hatta gözleminizi biraz daha yoğun- laştırdığımzda, hemen hepsinin bir gün, herhangi bir ortamda sigarayı bırakma oz- lemlerini dile getirdiğini duyabilirsiniz. Ba- zılarının, sigarayı bırakma konusu günde- me geldiğinde "Bıraktıktan sonra deliler gi- bi yiyorum", "Çok denedim olmuyor". "Istesem hemen bırakınm" gibi gerekçe- ler öne sürdüklerini rahatlıkla saptayabilir- siniz. Hangi neden öne sürülürse sürülsün, ar- tık sigara içenler, toplum içinde ciddi bir biçimde sorgulanıyorlar. Yapılan araştır- malar son yıllarda "Keşke hiç başlamasaydım" diyen tiryakilerin sayısın- da artış olduğunu gösteriyor. Artık birçok tıp merkezinde sigarayı bıraktırma prog- ramlan uygulanıyor. Toplumda dışlanmak- tan bıkan ve sağhğına kavuşmak isteyen- Ier bu tür merkezlerde buluşuyor. Türkiye'de ilk kez Amiral Bristol Has- tanesi Koruyucu Tıp Merkeri'nde sigarayı bıraktırma programları uygulanıyor. Bu programın Türkiye'deki ilk uygulayıcısı olan Boğaziçi Üniversitesi öğretün üyelerin- den Psikolog Dr. Giiliz Elal Lawrence. programa başlamalarının, sigara içenlerin çoğunun bırakmayı arzulamasından kay- naklandığını söylüyor. Lawrence, sigarayı bırakmaya çalışanlarm zor başarı sağladık- larını, bırakanların ise yeniden başlayabil- diklerini vurgulayarak sigarayı bırakma programlarının 2 ayn düzeyde olması gerek- tigini belirtiyor. "Ük olarak, toplumsal duzeyde uygulan- ması gerekir. Bu da kitleye hitap eden prog- nunlar oluyor: a) Basın-yayın aracılığıyla sigarayı bırakma kampanyalan, eğitim programları, b) Halkın kolayca erişebile- ceği sigarayı bırakma yontemlerini içeren kitapçıklar ve tevp bantları. İkinci olarak ise uzmanlar tarafından hazıriaaıp standar- dize edUmiş programlar var. Bunlar birey- sel olabildiği gibi grup halinde de yüriitü- liiyor. Ayrıca sigara içmeyenler cemiyeti, kanserle savaş dernegi gibi kuruluşlann gö- •ülluleri uzmanlarca eğitilerek bu tür prog- ramlan uygulayabilirler. Bu olay toplum içinde yaygınlaştırılabilir." Batılı ülkelerde sigara bırakma program- lannın ve çalışmalannın yoğunlaştığı üç alanın okullar, işyerleri ve sağlık kuruluş- ESÎIN AFŞAR Yalnızca rol icabı sigara içtim ESİB Afşar, sigara sevmeyenlerden. Hatta sigarayı bırakma kampanyası sırasında, Taksim meydanında sigara karşıtı pankartlarla bile yürümüş. 3 HAFTADA BIRAKIN — Psikolojik bir program çerçevesinde sigara aniden değil, 3 haftada yavaş yavaş azaltılarak bırakılabiliyor. Sigarayı "hiçbir sevmediğini, sigara içenlerden de rahatsız olduğunu söyleyen Afşar, sigara ile ilgili ilginç bir anısını ise şöyle anlatıyor: Meydan Sahnesi'nde KartaJ Tibet'le birlikte 'Poker Partisi' adlı bir oymn oyauyordok. Benin o oynada sigara içmcaı gerekiyordu. Perde apMıgiBds Kartal Tibet bcata sigaruu yaluyor, ben de » z e bafhyorduı. Fakat daha ÖMC hiç ligara içnM«tim içia ber •eferİMİe d n u u bogazuna kaçıyor ve öksürmektea bir türlü soze başlayamıyordunı. Çok zoriandım ve 'Bu iş böyle olmaz' dlyerek, sanaüm Dgrana oyunda sorun çtkmaması için sigara içmeyi ögrendiın. Ama atışmadım. Oynn bittikten sonra hk tçmcdim. " ları olduğunu vurgulayan Lawrence, bu ça- lışma alanlannda yapılanlar ile ilgili şun- ları söylüyor: "Eğitim programları bilinçli, etkin oldu- ğu kanıtlanmış yöntemlerle sistemli bir bi- çimde gerçekleştiriliyor. Örneğin yalnızca sigaranın zararlannı anlatan korkutncu me- sajların kişilerin davranışlannda hiçbir et- kisi olmadığı biliniyor. Sigaranın fiyatının, kola> elde edilebilirliğinin ve reklamlannın tüketimi elkiledigi biliniyor. Baüh iükelerde sigara tüketiminin duşmesiyle sigara ima- latçılan gelişen ve geri kalan ülkeleri hedef- lediler. Dışanda kesinlikle yasak olan rek- lamlar bizim sokaklanmızda, dergilerimiz- de sık görülüyor. Örneğin kovboy simgeli sigara firmasının Batı'da büyük antipati toplayan ve Kanada'da hemen hemen şa- tıştan kaldmlan reklam iislubu, ne yazık ki Türkiye'de çok revaçta. Bunun için koru- yucu tıp çalışmalannın, sigarayı bırakma programlarının ülkemizde yaygınlaşması gerekiyor. Yani toplumsal düzeyde sigara- nın fiyatı, satıldığı yerler, içilebildiği yer- ler, reklamlan kısıtlayıcı olma, basın ve ya- yında, geniş eğitim programları, okullarda sağlık tesküatı aracılığı ile bilinçlendirilmeü. Sigarasızlıgı arzulayan toplumsal bir bilinç oluşmalı. Sigara bırakmaya yardımcı oiu- cu programlar oluşturulmau." Amerikan Bristol Hastanesi'nde 8 hafta suren, haftada 1 saat bir klinik psikolog ta- rafından yurütülen sigarayı bırakma prog- ramı şu yöntemi izliyor: 1- Bırakmaya hazırlık: Sigara aniden de- ğil, belki bu programla 3 haftada yavaş ya- vaş azaltılarak bırakılıyor. Çünkü kişi bu süre içinde kendisini kesin olarak sigarayı bırakmaya kafaca hazırlıyor. Bıraktıktan sonra belli şeylerle nasıl başedeceğini öğre- niyor. Bırakma konusundaki kararlılığını yeniden gözden geçiriyor. Kendisine güve- ni artıyor. Nikotin alışkanlığı yavaş yavaş azaltılarak kesin olarak sigara bırakıldığın- da ortaya çıkan fiziksel belirtilerin hafif ol- ması sağlanıyor. 2- Uyan Kontrolü: İçinde bulunulan çev- resel ve bireysel pek çok durum ile yakın- dan ilişkili davranış, zaman içinde uyarılar ya da durumlar, sigarayı simgeler duruma geliyor. örneğin çay içme. Kahve içme, ye- mek sonrası, sohbet, konsantrasyon gerek- tiren bir işle uğraşmak, sinirlenmek vs. Ya- ni bu durumlardan her biriyle örneğin çay içme dunımunda kalındığında kişi sigara iç- mek istiyor. İçtiği sigara o isteği geçirdiği için daha sonra canı yeniden sigara istiyor. Bu ilişkiler, zaman içinde nasıl oluşuyor- sa, uyan kontrolü bu zincırin bozulmasını sağüyor. 3- a) Nikotin insanlan neden ve nasıl et- kiliyor? Sigarayı bırakınca nikotin bağım- lıhğı sonucu ortaya çıkan belirtiler. b) Si- gara bırakmanın bireysel olumlu sonuçla- rı, yararları, 4- Bıraktıktan sonra sigara isteğini gider- me. Bunun için verilen listerün yöntemleri üzerinden geçiliyor. 5- Sigaradan başka yollarla rahatlamak: Kas gevşetme yöntemi, jimnastiğın önemi ve etkileri, hayat tarzı değişiklikleri. 6- Sigara içmemeyi ödullendirme: ödül yalnızca hak edildiğinde verilmeli ve kişi için gerçekten ödül olacak anlamda ve de- ğerde olmalı. Bunun mutlaka parasal olma- sı gerekmez. Zaten gunlük hayatta yapılı- yor olmaması şartı, yani bir extra teşkil et- mesi şart. Kişinin kendisine günde yanm sa- at zaman ayırması, bir sinemaya gitmesi, arkadışıyla telefonda konuşması gibi şey- ler de olabilir. Sigaranın mali portesi or- taya çıktığında parasal değeri olan ödülle- ri de programlamak etkili oluyor. (Günde bir paket yerli sigara için kişinin haftalık masrafı 7.700'de, aylık 33.000, senelik 400 bin, yabancı sigara için ise bu rakkam 1 milyonun uzerinde mali külfet oluşturu- yor.) Ödöl etkili olması için küçök fakat sık ve muntazam olmalı. Yani haftada bir si- nema gezme v.s. ile sigara içmemeyi ödül- lendirmek, bir senenin sonunda bir hafta- lık tatil vaadi de çok etkili. Sigaranın pa- rası ödüllendirici bir maksat için ayrılıyor ise her günün sigara parası bir yerde birik- tirilir. Güliz Elal Lavvrence 'bıraktıktan sonra sigara isteğini giderme' tekniklerini şöyle özetliyor. 1- Bırakma inancı: Kendi kendinize "bir sigara içsem de içmesem de şu andaki is- tek geçecek" deyiniz. Hatırlarsanız, fizyo- lojik olarak sigara içtikten bir süre sonra viicut bir sigara daha istiyor. Halbuki her sigara isteğini içmeden geçişfirmek, o iste- ğin siklığının ve şiddetinin azalarak yok ol- masına yol acacak. 2- Derin nefes alma: Ağanızdan derin bir nefes alın. 3 saniye tutun ve yavaşça sanki sigara dumanı üfler gibi nefesinizi verin. Si- gara isteği geçene kadar tekrar edin. 3- Sigaranın kötü etkilerinin göz önüne getirme: Sizin için önemli olan sigaranın kötü tesirlerinden bir tanesini seçin (Ör. Ne- fes tıkanıklığı, göğüs ağrısı, öksürük, en- farktüs, akciğer kanseri, ülser ağrısı, kont- rolsüz peş peşe sigara »içmek) seçtiğiniz manzarayı mümkün olduğu kadar detaylı, gerçek ve canlı bir şekilde 15 saniye gözü- nüzün önüne getirin. Canlı olabilmesi için bu sahneye görüntü, ses, koku ve tad gibi değişik duyuları dahil edin. Kötü sahneyi 15 dakika hayal ettikten sonra sizin için ra- hatlatıcı olan bir sahneyi birkaç dakika ha- yal edin. (örneğin sıcak bir plaj, dağ veya çayır manzarası, rahat bir koltuk) Eğer si- gara isteği devam eder ise yine 15 saniye kö- tü manzarayı ve ardından birkaç dakika ra- hatlatıcı manzarayı hayal edin. İstek geçe- ne kadar devam edin. 4- Sigaraya sırtını dönme: Eğer herhan- gi bir durum veya görüntü sigara ısteğine yol açıyor ise hemen o durumdan çıkmaya gayret edin. Kısa bir yürüyüş yapın. Oda-1 dan çıkın veya sadece sigarayı hatırlatan' sinyale sırtımzı dönün. Sigaraya bakarak iradenizi zorlamayın. 5- Dost desteği: Yakın bir dostunuzun desteğinden yararlanın. Grup arkadaşlan- nızdan birisine telefon edin. Çevrenizdeki- ler sizin hedefınize ulaşmanıza yardımcı ol- maktan memnunluk duyacaktır. 6- Mantıksız düşünceleri yenme: Hisset- tiğiniz rahatsızlıkları, canınızın sigara iste- mesini sigarayı bırakmaya bağlamayın. Kendi kendinizle olumlu ve yapıcı bir şe-' kilde konuşun. Unutmayın gerginlik, sinir-1 lilik, canın sigara istemesi, sigarayı bırak- manın değil, onca yıl sigara içmiş olmanın sonuçlan. Sigara içmeyi durumsal özellik- lerden ayırt etmeyi öğrenin. Rapor hazır- layan, otomobilin lastiğini değiştiren, ders- Ieri öğrenen sigara değil. Şu ana kadar tra- fik sıkıştığında beklediğtniz kişi randevu- suna geç kaldığında, çevrenizdekiler hata yaptığında hep sigara yakmaya alışık ise- niz bundan böyle rahatlama tekniklerinden birisini daha "sabırlı olmayı" öğrenin. 7- Sigara içmiyorum "deme pratiği." Her sabah aynada kendi gözlerinizin içine bakarak "Ben sigara içmiyorum. Ben siga- rayı bıraktım" deyin. Çevrenizdekilere si- garayı bıraktığınızı ilan edin. 8- İsteği cezalandırma: Bileğinize bir pa- ket lastiği takın. Sigara isteğinin güçlendi- ğini hissederseniz, lastiği gerip bırakın. Böylece canıruzı yakarak kendinize sigara- nın ne kadar hoş olmadığını hatırlatın. 9- Dikkati başka bir şe> uzerinde topla- ma: Kuvvetli bir sigara isteği hissettiğiniz- de dikkatinizi başka yöne çevirip kendi ken- dinize "Ben şu anda nun farkındayım. Ve dikkat ediyorum" deyin. Örneğin ye- mek masasındaki tuzluk, çalışma masasın- daki dolmakalem. 10- Duşünce durdurma: Eğer sigara dü- şüncesi aklınıza iyice takılmış ise o zaman yüksek sesle veya içinizden 'dur' diye ba- ğırmak yararlı olabilir. Eğer içinizden di- yorsanız, kocaman dur harflerini kâğıt uze- rinde, yanıp sönen parlak ışıklar halinde ve- ya trafik işaretleri gibi bir lehvada gözünü- zün önüne getirin veya bir dağ tepesinden dur diye bağırdığınızı ve sesinizin yankı yaptığını hayal edin. Tabii bu programın uygulanmasında en önemli etkenin sigarayı bırakma inanacı ve ira- deden kaynaklanacağı unutulmamalı. Uz- manlar sigarayı bırakma durumunda en önemli kazançları ise şöyle sıralıyorlar. "Kalp krizi tehlikesi ortadan kalkar, öksü- riikte rahatlama ve kesilme dikkat çekici bir şekilde gelişir. Nefes almanın tadına van- lır. Enerjiniz her geçen gün biraz daha ar- tar. Eskiden zorlandığınız bazı seylerin çok koiay gerçekleştiğini fark edersiniz. Tad al- ma duyunuz farklılaşır. Bugüne kadar ye- diklerinizin gerçek tadını almaya başlarsa- nız. Önemli bir para tasarrufu sağlanır. Hatta olaya bağlı içmenin de azalması dik- kate alınırsa çok önemli isteklerinizi gerçek- leştirebilecek paraların biriktiğini görürsii- nüz. Bebeğiniz saglıkh dogar, düşük tehli- kesi ya da herhangi bir istenmeyen rahat- sızlığa sahip bir bebeğiniz olmaz. Çevreni- ze ivi örnek olursunuz. Temizlik kolayla- şır. BtTTİ Italyan askeri strateji uzmanı Stefano Silvestri ile Körfez krizi, NATO ve Türkiye üzerine birsöyleşi ^TürkordusuNATO'yadaha entegre olmal NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Italya'mn sayılı askeri ve strateji uzmanlanndan Stefano Silvestri, Körfez krizi üzerine yaptığımız söyleşide Türkiye'nin, olayın askeri yö- nflne fazla karışacağını tahmin etmediğini, muttefiklere üsleri açmakla yetineceğini sandığını vurguluyor. Silvestri'ye göre şu anki en bûytik kördüğüm kriz sonrası banşın nasıl çizileceği konusun- da kimsenin acık bir fikri olma- ması ve bu konuda tam bir bi- linmezlik yaşanması. Irak'ın parçalanmasım kim- senin istemeyeceğini, böyle bir parçalanma durumunda bölge- de bir Kürdistan kurulacağını, bunun da Türkiye'nin çıkanna olmayacağım dile getiren Sil- vestri, krizden sonra bir Sevres süreci başlamayacağı görüşün- de olduğunu söylüyor. Stefano Silvestri ile söyleşimi- zin bu bölümünde Türkiye'nin stratejik önemi üzerine konuşu- yoruz: — Körfez'den sonra Türki- ye'nin stratejik önemi, Soğuk Savaş yülanndakj eski düzeyin- dedir denilebilir mi? SİLVESTRİ — Evet tabii. Amerika açısından Türkiye öne- mini gerek bir ileri üs olarak ge- > rekse de Ortadoğu'ya karşı güç- Ifl bir kale olarak bir kez daha kanıtlamıştır. NATO açısından ise mesele biraz daha girifttir. NATO, Doğu Akdeniz'e yö- nelik tehdidin geçmişte Doğu Bloku'ndan gelebilecek olan herhangi bir tehditten daha kar- maşık olduğunu görmüştür. Ve bu, Doğu-Batı çerçevesi dışında kriz yönetimi yapamayan NA- TO için büyük bir problem ya- ratmıştır. NATO, Türkiye'yi şimdi mümkün olan tek depar nokta- sı olarak görmektedir ve ortaya çokuluslu bir güç olan "Allied Command Europe"in ülkenize gönderilmesi gibi öneriler atıl- maktadır. Zaten normal olarak yılda bir kez Norveç, bir kez de Türkiye'de talim yapan, hava ve kara güçlerinden oluşan bu ha- reketli gücün, kriz anında Tür- kiye"ye gönderilmesi güçlü bir olasılıktır. Bu arada Türkiye'nin önemi Avrupa açısından da artmıştır. Körfez bunalımı sayesinde Av- nıpa, bir alan dışı (out of area) kriz olasılığını çok fazla göz ar- dı ettiğini anlamıştır. Avrupa şimdiye dek Ortadoğu yöresin- de çıkacak herhangi bir krizin üstünden hep Amerika'nın ge- leceğini düşünmüştür. ABD'ye bel bağlamıştır. Ama bu kriz Amerikalıların gelecek- te bu tarz bir yükü almak konu- sunda aym istekliliği gösterme- yeceğini ortaya koymuştur. Siz- ce ABD bir kez daha böyle bir egzersize girişmeye kalkar mı? Ben hiç sanmıyorum. Bu tezim doğruysa, Türkiye'nin önemi- nüı Avrupa'nın gözünde fevka- lade çok artmış olması gerekir. — BUiyorsunuz bunaumın ilk günlerinde James Baker ortaya bir "Ortadoğu NATO'su" (METO - Middle Esat Treaty Organisation) nkrini attı. Bu fi- kir hâlâ ortalıkta doiaşıyor. Siz- ce gerçekten bir Ortadoğu NA- TO'su kuruiabilir mi? SİLVESTRİ — Bence hayır. Bu pek mantıklı bir operasyon omıaz sanıyorum. Ortadoğu ül- keleriyle müttefik olmak başka, bu ülkelerle NATO gibi bir sa- vunma örgütü kurmak başka- dır. Nitekim benzeri bir teşebbüs geçmişte yapılmış ve netice ver- memiştir. CENTO örneğidir bu. CENTO, NATO'nun Türkiye, Iran, Pakistan ve hatta bir nok- tada Irak'a uzaaması gereken koluydu. Fakat bu ittifak hiçbir zaman işlerlik kazanamadı. Olmadı, çunkü aym zaman- da NATO üyesi olan Türkiye'- nin dışındaki ülkeler NATO ül- keleriyle benzer bir gerçek ve değerler sistemini paylaşmıyor- lardı. Oysa bir ittifak kurabil- mek için bu şartır. Ortada ortak olarak paylaşı- lan siyasi idealler ve ortak teh- dit öğesi olması gerekir. Bugün için Suudi Arabistan'ın düşma- nı Irak'tır. Ama bugün için böy- ledir bu. Neticede dün Suudile- rin düşmanı Irak değUdi. Iran'- dı. Evvelsi gün ise Iran da de- ğildi, Mısır'dı. Daha evvelsi gün düşman Mısu- mıydı? Hayır ts- rail'di. Bu durumda nasıl ittifak ya- pacaksınız? Hani nerede ortak risk algılaması? Bu, Ortadoğu NATO'su fik- ri beni hiç ikna etmiyor. Üste lik bu ittifakı hangi rejimleri ayakta tutmak için yapacaksı- mz? tttifakı Suud Kralhğı'ru ebediyen korumak ya da Kuveyt Emiri'ni ilanihai yaşatmak için mi kuracağız? Bir agresyonu önlemek için bir araya gel- mek,başka, ortaçağda yaşayan giderek önem kazanan bir Batı Avrupa Birliği'nin dışında kal- mak olasılığı Türkiye'yi tedir- gin ediyor. Şu sırada ise AT- nin BAB'ı da içine alan bir ör- güte dönüşmesi; AT'nin teme- lindeki sosyo-ekonomik anlaş- malann bu güvenlik örgütünü de kapsayacak şekilde genişieti)- mesi tartişılıyor. Siz BAB'ın ge- leceği hakkında ne düşünüyor- sunnz? SİLVESTRİ — Türkiye'nin yani sıra bir AT ülkesi olmayan Norveç de BAB'a katılmak is- tiyor. Fakat AT üyesi olmayan bu iki ülkenin BAB'a girmesiy- le işler kanşacak, BAB, AT'de- kinden farkh Uyelere sahip ola- caktır. Dolayısıyla Avrupa dü- yacak bir anlaşma mı olmalı; konuyu şimdiye dek olduğu gi- bi havada mı bırakmalı, yoksa Türkiye ile bu mesele kapatıl- malı mı? Şimdi tartışma konu- su olan sorular bunlar. Ben Türkiye ile en azından AT üye- liğinin ilerisi için açık bırakıla- cağı bir anlaşma tipi yapılaca- ğuıı sanıyorum. öte yandan bu- nin değişeceğini sanmıyorum. Aralıkta yapılacak hükümetler arası konferansta BAB'ın gele- ceği az çok belli olacak. Mevcut olasıbklar şunlar: 1. BAB'la AT'nin füzyonu. Bu, (AT dönem başkaru) ttal- yanlann önerisi. En iddialı öneri bu. Bunun gerçekleşmesi halin- de ne AT'nin, ne BAB'ın üye- gün için Türkiye'nin AT üyeli- leri değişecek. Çünkü bu, siya- ğinin de söz konusu olacağını si işbirliğine doğru atılan bir adım gibi olacak ve işbirliğininsanmıyorum, çünkü AT'nin ge- nişleyeceğini düşünmüyorum. Tabii güvenlik açısından Türkiye'yi yalnız bırakmak bir hata. Sorun BAB'ın AT'nin kapsamına alınıp alınmamasın- da. Bu, Türkiye'nin BAB üye- liğini çok komplike bir hale ge- 'derinleşmesi" anlamına gele- cek. 2. Konferans bütün bunlar hakkında herhangi bir karar ve- remeyecek ve neticede hiçbir ye- ni girişimde bulunulmayacak. tki örgüt, ayn kalacaklar ve AT JJen Türk olsam Türk silahlı güçlerini NATO içinde daha çok entegre ederim. Mümkünse çokuluslu güçlere katılırım. Neden olmasm? Eğer maksat Avrupa'dakî güçler arasında hareketliliği ve entegrasyonu arttırmaksa bence olayın içindeolmakta fayda var. ö u n u n karşılığında Türkiye'de daha fazla bir çokuluslu güç bulunabilir. Bu tip güçler daha kalıcı olabilir. NATO yeniden örgütlenirse Almanya'da uluslararası tugaylar kullanılabılir, Türkiye bu güce asker gönderebilir. Avrupa ülkeleri nöbetleşe dönen hava gücü kurabilir rejimleri sonsuza dek korumak amacıyla ittifak kurmak başka şeydir. Bizim bu mutlak monarşiler, ortaçağ şeyhlikleriyle ne ortak noktamız var? Bir askeri ittifak- ta bu tip siyasi faktörler çok önemlidir. NATO içinde bile Yunanistan'da, Türkiye'de as- keri darbeler olduğunda çok ba- şımız ağrımış; Portekiz nihayet demokrasiye döndüğünde rahat bir nefes almıştık. Bütün bun- lar göz ardı edilebilir mi? — NATO'nun askeri önemi- ni yitirip giderek siyasi niteük- te bir örgüte dönüşmesi olasüı- gı ve öte yandan yalnız AT iil- kelerini kapsayan ve gelecekte zeyinde ne yapılacağı kestirilme- den BAB'ın üye sayısının arttı- nlacağını sanmıyorum. Ortada pek çok sorun var. Bir de Doğu Avnıpa ülkeleri var. Onlarla da şimdi AT için bir çeşit "süper ortakhk an- laşması" yapılması söz konusu. Bu, Türkiye ile yapılan ortakhk anlaşması gibi ileride tam üyeli- ği öngörmeyecek, ama bir dizi avantaj tanıyacak. Şimdi bütün bunlar tartışılırken tabii Türki- ye de gündeme geliyor. Türki- ye ne olacak deniyor. Acaba Türkiye için farkh bir anlaşma mı öngörülmeli? Bu anlaşma ilerde Türkiye'- nin topluluğa katümasını sağla- tiriyor. Eğer BAB, AT'den ay- n bir kunım olarak kalırsa o za- man iş kolaylaşıyor ki bu du- rumda bile gene Yunanistan so- runu ile karşılaşıyoruz. Öte yandan BAB'ın çok faz- la genişlemesini de kimse istemi- yor. Eğer Türkiye BAB'a girer- se, Norveç'e nasıl "hayır" diye- ceksiniz? O zaman BAB'ın sırf Batı Avrupa ülkeleriyle sınırlı kalması da Batı'ya dönmek is- teyen Doğu Avrupa ulkelerine karşı tuhaf kaçacak. Macanstan da gelmek isteyecek. Bu sefer ona nasıl "hayır" diyeceksiniz? Tüm bu nedenlerden ötürü ben kısa dönemde BAB üyeiiği- güvenlik konularını "genel" dü- zeyde inceleyecek. Ve BAB, NATO içinde bir çeşit Avrupa sütununa dönüşecek. Neticede AT ile BAB'ın ayn üyeleri olup olamayacağı konusu açıkta ka- lacak. 3. Üçüncüsü Fransızların önerisi ki bu diğerlerine nazaran daha fazla destek toplayan öne- ri. Benim de izlenimime göre meseleler bu yönde gelişecek. Bu öneriye göre güvenlik konu- lan bundan böyle AT zirvelerin- de tartışüacak fakat BAB ve AT aynı şapkayı paylaşan ayn birer kurum olarak kalacak. Bu durumda gene AT Uyesi olmayan bir ülkenin BAB'a gir- mesi zor. Bu ancak özel bir or- taklık anlaşması çerçevesinde olabilir. Böylece Norveç ve Türkiye gibi ülkeler de karar mekanizmasına katılabilir. Şimdilik bütün bu konular havada. Olayların hangi yöne gideceğini aralık ayındaki hükü- metler arası konferanstan son- ra göreceğiz. — Bütün bu nedenlerden ötü- rii Türkiye NATO'nun eski gü- cünü korumasını istiyor... SİLVESTRİ — Evet, ama ABD Avrupa'daki varlığını gi- derek azaltacak. ABD Orta Av- rupa'daki varlığını sanılandan çok daha fazla bir biçimde azal- tacak. Aynca Amerikan silahlı güçlerinin yeniden örgütlenme- si planları gerçekleştirilirse, ABD Akdeniz'deki askeri var- lığını da azaltacak. Bu durumda NATO ittifakı- nı devam ettirmek iyiden iyiye güçleşecek ve Avrupa'nın gü- venlik konulanna daha büyük katkı yapması gerekecek. NA- TO içinde bir yeniden örgütlen- me kaçınılmaz olacak. Bu na- sıl yapılacak? Bu "Eurogroup" tarafından yapılabilir örneğin. Türkiye de "Eurogroup"a üye- dir. Fakat "Eurogroup" şimdi- ye dek pek etkin olmarruştır. Sonra üye olmıyan Fransa'- nın da "Eurogroup"a katılma- sı gerekiyor. Bu da bir sorun. "Eurogroup"ta yer almayan Fransa BAB'ta yer alıyor. Bu, işi çetrefilleştiriyor. Eğer böyle bir problem olmasaydı, NA- TO'nun içinde "Eurogroup"la pekâlâ yeniden örgütlenilebilir- di. — Sizce Avrupa Türkiye'yi kendi güvenlik sistemine bir şe- kilde dahil etmeyi gerçekten is- tiyor mu? Bu konuda gerçek bir iigi, istek var mı? SİLVESTRİ — Sanıyomm ki evet. NATO'nun ileride siyasi nitelikli bir organa dönüşmesi riski göz önüne alındığında, Türkiye'yi Avrupa'nın savunma sistemine dahil etmenin önemi anlaşılıyor. Ama tamamen be- lirsizliklerin hâkim olduğu bir dönemden geçiyoruz. Sorunu- zun cevabı dünyada nasıl bir ye- ni düzen kurulacağına bağlı. — NATO'nun giderek hare- ketli güçlerden oluşan bir irtifa- ka dönüşecegı de ileri süriilen görüşler arasında. SİLVESTRİ — Evet herkes daha hareketli güçlerden yana. Ama bu NATO'yla mı yapıla- cak; NATO'suz mu yapılacak o belli değil. Çünkü biliyorsunuz NATO, alan dışı "out of area" durumlarda siyasi sınırlamalara tabi. NATO'nun Avrupa'daki askeri varlığını azaltırken bu as- keri varlığı alan dışında arttıra- bilir miyiz? Bunun mümkün olabileceğini sanmıyorum. NA- TO'nun alan dışı bir örgüte kay- dırılması mümkün değil bence. Fakat Avrupa'da NATO alam içinde yapılabilecek çok şey de var. Örneğin ben Türk olursam, Türk silahlı güçlerini NATO içinde daha çok entegre ederim. Mümkünse çokuluslu güçlere katılınm. Neden olmasın? Çünkü eğer maksat Avrupa'- daki güçler arasında hareketli- liği ve entegrasyonu arttırmak- sa, bence olayın içinde olmak- ta fayda var. Tabii bunun karşılığında Türkiye de daha fazla bir çoku- luslu güç bulundurabilir. Bu güçler Türkiye'ye zaten belli dö- nemlerde "Allied Command Europe Mobile Forces" kapsa- mında tatbikat yapmak için ge- liyordu. Bu tip güçler daha kalıcı ola- bilir. NATO yeniden örgütlen- diği takdirde, örneğin Alman- ya'da uluslararası tugaylann kulanılması söz konusu. Türki- ye'de Almanya'daki çokuluslu güçlere askerlerini gönderebilir. Yahut örneğin Türkiye, Yu- nanistan, Italya, Almanya ve tspanya arasında nöbetleşe dö- nen bir hava güçleri kuruiabilir. Bunu şimdiye dek Amerikalılar yapıyordu. Şimdi bu tip bir dü- zenlemenin içine girmekten maksat isteklilik ve katılımcüık' göstermek bence. BlTTl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle