Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 27 EKİM 1990
İTALYA BAŞBAKAN1ANDREOTTİ'NİN AÇIKLAMASI:
Avrupa'da NATO 'gizli direniş ağı'Başbakan Giulio Andreotti, NATO ülkelerinde komünizmle
mücadele için ittifakın gizli örgüt kurduğunu belirtti. NATO
istihbarat örgütünün Türkiye ve Yunanistan'da da kuruknuş
olabileceği belirtiliyor. Örgüt üyeleri ABD'de eğitim görüyor
ve özellikle anti-komünist görüşü paylaşanlardan oluşuyor.
NtLGÜN CERRAHOĞLU
ROMA — Italyan Başbakanı Giulio
Andreotti'nin İtalyân Parlamentosu
önünde NATO'nün gizli haberalma ör-
gütttne ilişkin olarak yaptığı ifşaat, cevap
arayan pek çok sorunun ortaya atılma-
sına yol açtı. 36 yıldır ilk kez bir lialyan
başbakanımn benzeri çapta bir ifşaatta
bulunduğunu açıklayan İtalyan gazetele-
ri, şimdi bu örgüte kimlerin yazılmış ola-
bileceğini soruyorlar. Bilindiği gibi And-
reotti, hafta içinde İtalyan Parlamento-
su önünde "Moro Mektuplan Dosyası"
ile ilgili soruları yanıtlarken İtalya'da
1951 yılında "Varşova Paktı'ndan gele-
bilecek olası saJdınlara karşı" bir NATO
gizli haberalma örgütü kumlduğunu ve
o zamandan bu yana ülkede faaliyet gös-
teren örgütün halen ayakta olduğunu
söylemişti. Andreotti, hükümetlerin bil-
gisinde, fakat parlamentonun bilgisi dı-
şında "yasadışı" bir teşkilatlanma biçi-
mi ile çalışan örgütün CIA ile yakın iş-
birliği yaptığını açıklamaktan çekinme-
mişti.
Moro skandalının üstüne "tüy diken"
Andreotti'nin açıklamaları sonunda or-
taya atılan sorulardan biri bizi de yakın-
dan ilgilendiriyor. Benzeri teşkilatlanma-
lara hangi NATO ülkelerinde rastlanıyor.
Andreotti mecliste yaptığı konuşmada bu
soruya kısmen cevap veriyor. "2. Diin-
ya Savaşı'nın akabinde" diyor Andreot-
ti, "Sovyet genişlemeciliği ve Cominform
güçleri karşısında Batı güçlerinin yeter-
sizliği bu ülkelerde bir çeşit 'gizli direniş
ağının kunılmasına yol açtı. Fransa, Hol-
landa, Belçika'da da kunılan bu ag yıl-
lar içinde Danimarka, Norveç, Alman-
ya ve Avusturya'ya da uzatıldı."
Andreotti, konuşmasında Yunanistan
ve Türkiye gibi NATO'nün diğer güney
kanat ülkelerinden söz etmiyor. Fakat
italyan başkentinde iyi haber alan kay-
naklar benzeri bir "gizli ag"ın çok bü-
yük bir olasıhkla bu ülkelerde de kunıl-
muş olacağına, bunlann gerçek bir "dar-
beciler yuvası" işlevi yapmış olmasına ve
İtalya'da olduğu gibi hâlâ da ayakta ola-
bileceğine dikkati çekiyorlar.
Adını, gladyatörlerin kullandığı yassı
kıhçtan alarak "Gladio operasyonu"
olarak anılan ve ulusal haberalma örgü-
tüne paralel olarak çalışan gizli örgütün
varlık nedeni "ttalya'yı komünizmden
korümak" olarak açıklanıyor. Italyan-
larla Amerikan, Fransız ve tngiliz gizli
servislerinin işbirüği altmda kunılan NA-
TO'nün ispiyon teşkilatında asker ve si-
villerden oluşan 1000 kişi çalışıyor. Anti-
komünist göriişleri paylaşanlann ve neo-
f aşist militanların yer aldığı örgütün İtal-
ya'nın çeşitli bölgelerinde paramiliter eği-
tim kampları olduğu ve silahla patlayıcı
maddeler sakladığı bildiriliyor. CIA, yal-
nız çeşitli uçaklar dahil her türlü silahı
sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda
"Gladio operasyonunda" görev alan
"gladyatöriere" ABD'de eğitim kursla-
rı açıyor. Bu insanlara iz bırakmadan ya-
pılacak çeşitli terör yöntemleri, gerilla
teknikleri ve patlayıcı rnaddelerin kulla-
rumı öğretiliyor. Orgütü yöneten "baş-
gladyatörun" kimliği bilinmiyor.
Andreotti'nin "kutuplararası
yumuşama" adına gayet olağan bir şey-
den bahsedermişçesine -ki İtalyan Başba-
kanı, NATO'nün ttalyan topraklan üze-
rinde böyle bir örgüte sahip olmasını
"dogal" buluyor- yaptığı açıklamalar
hükümet koalisyonundaki Cumhuriyet-
çiler ve anamuhalefet partisi Komünist-
lerce hiç doğal karşüanmadı. Andreotti'-
nin "rahatlığı" karşısmda şaşırdıklarını
söyleyen Cumhuriyetçiler, yasal kurum-
lann dışında kalan bu örgütün derhal gü-
nışığına çıkanlmasını ve sonuna dek araş-
tırılmasını istediler. Komünistler ise ör-
gütün '70'li yıllarda ve '80'lerin başında
80 kişinin ölümüyle sonuçlanan Bolog-
na tstasyonu katliamı gibi faşistlerce dü-
zenlendiği bilinen geniş çaplı terör olay-
lannda pek çok savcının, güvenlik görev-
lilerinin ölümüyle sonuçlanan faili belli
olmayan siyasi cinayetlerde ve P-2 Ma-
son Locası, Ustica felaketi gibi Italya'-
nm esrarları arasına karışan tüm çözüm-
lenmemiş olaylarda parmağı olabileceğini
söylediler ve bu'dosyaların yeniden açıl-
masını istediler. Ayrıca "Gladio
operasyonundan" haberdar olan tüm
İtalyan başbakanlannın örgütle ne tip bir
ilişki içinde olduklarmın açıklanmasını is-
tiyorlar.
İtalya bugün başkent Rorna'da başla-
yan ve AT hükümet başkanları Ue dev-
let başkanlanmn katılacağı iki günlük
olağandışı "AT zirvesine" bu skandal-
lann gölgesinde giriyor. Hükümet koa-
lisyonundaki Hıristiyan Demokratlar ve
Sosyalistler arasında gene gizli servisler
yüzünden çıkan çatlak, evsahibi İtalya'-
yı gerçek bir krizin eşiğine getirmiş bu-
lunuyor. Sosyalist lider Bettino Craxi,
hükümeti, İtalya'nın AT dönem başkan-
hğımn ocak ayında sona ermesiyle düşü-
receklerini söylüyor.
TÜRKlYE/YUNANtSTAN
Diyalog yolunda
yeni adımlar
ANKARA
'NATO daha da güçlendirilsin'
STELYO BERBERAKİS
ATİNA — Balkan ülkeleri dışişleri ba-
kanlannın Tiran'da yaptıklan görüşme-
lerin sona ermesinden sonra Türk ve Yu-
nan dışişleri bakanları da kendi araların-
da özel olarak görüştü. Dışişleri Bakan-
hğı'nı yeni üstlenen Ahmet Kurtcebe Alp-
temoçin ile Yunanistan'ın genç Dışişleri
Bakanı Andonis Samaras, iki ülke arasın-
daki sorunların diyalog yoluyla çözüm-
lenmesi yolundaki uğraşıların sürdürül-
mesinden yana olduklannı dile getirdiler.
Alptemoçin Ue Samaras, bu "Uk tantşma"
görüşmesinden sonra birbirleri hakkında
"olumlu" izlenimler edindiklerinden söz
ettiler. Alptemoçin, Samaras'ın kendisin-
de "fevkalade bir intiba bıraktıgım" söy-
lerken Samaras, bu görüşmeyi "olumlu ve
vapıcı" olarak niteledi. Alptemoçin, Sa-
maras ile "Türk-Yunan ilişkilerini ve böl-
gesel sonınlan gözden geçirdiklerini ve
Sovyetler Birliği Genelkurmay Başkanı Mihail Moisiyev'in
'NATO lağvedüsin* çağrısı, Ankara'da sivil ve askeri yetkili
çevrelerce soğuk karşılandı. Türkiye, paktın daha da
güçlendirilmesini destekliyor.
kendisiyle kasım ayında Paris'te yapıla-
cak AGİK toplantısı çerçevesinde yeniden
göriışecegini" açıkladı. Alptemoçin ayn-
ca, Türk ve Yunan dışişleri bakanlarının
"her fırsatta bir araya gelerek diyaloğu
sürdürmeleri gerektigine" dikkat çekti.
Alptemoçin gazetecilere yaptığı açıklama-
lannda ise Yunan tarafının sorunlara yak-
laşım biçiminden "memnun" olduğunu
da sözlerine ekledi.
Yunan Dışişleri Bakanı Samaras da
Alptemoçin ile yaptığı ve "tamşma
niteliği" taşıyan bu görüşmeyi "olumlu ve
yapıcı" olarak değerlendirdi.
Samaras, Türkiye'nin Avrupa doğrul-
tusuna girmiş olmasını "haklı ve yerinde
bir adım" olarak gördüğünü, ancak bun-
dan kesin ve olumlu bir sonucun alına-
bilmesi için Kıbns sorununda olumlu bir
ilerlemenin kaydedilmesinin şart olduğu-
nu Alptemoçin'e belirttiğini söyledi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) —
Sovyetler Birliği Genelkunnay Başkanı
MihaU Moiseyev'in, "NATOIagvedilsin"
çağnsı, Ankara'da sivil ve askeri yetkili
çevrelerde "soğnk" karşılandı.
Bu çevreler arasında yapılan "nabu
yoklamalan", Türkiye'nin şu aşamada
böyle bir olasılığın "telaffuz edilmesin-
den bile biiyük rahatsızlık duydugunu"
ortaya koyuyor.
Türkiye, Kuzey Atlantik İttifakı'nın
lağvedilmesi bir yana, belirsizliklerle dolu
mevcut uluslararası ortamda daha da
güçlendirilmesini destekliyor.
Doğu-Batı ilişkilerinde yaşanan hızlı ve
olumlu gelişmelere rağmen, "kesin deger-
lendirmeler için zamanın erken olduğu"
görüşünü taşıyan Ankara, bu nedenle,
NATO'nün, "nUkleer caydırıcılık", 'ileri
savunma" ve "esnek mukabele" gibi ge-
çerliliği denenmiş ve kanıtlanmış strate-
jilerden şimdilik vazgeçilemeyeceğini dü-
şünüyor.
Bu görüşler son olarak Türk Atlantik
Antlaşması Derneği tarafından geçen
hafta Alanya'da düzenlenen seminerde
Türkiye adına, başta Başbakan Yıldınm
Akbulut, Dışişleri Bakanı Ahmet Kurt-
cebe Alptemoçin ve Genelkurmay Başka-
nı Orgeneral Necip Torumtay olrnak üze-
re en yetkili ağızlardan dile getirilmişti.
Sovyetler Birliği'nden bir NATO aske-
ri komite toplantısına ilk kez katılan ge-
nelkurmay başkanı sıfatını kazanan Ge-
neral Moiseyev önceki gün söz konusu
komitede yaptığı konuşmada, Varşova
Paktı'ntn artık bir askeri pakt olmaktan
çıktığını söylemişti.
Sovyet Genelkurmay Başkanı, "NA-
TO'nün amaa nedir? Ulkemiz hiç kimse
için bir tehdit dcgil" diyerek NATO'nün
lağvedilmesi için çağrıda bulunmuştu.
Moiseyev'in son çağrısı sivil ve askeri
yetküilerce şöyle özetlendi:
— Varşova Paktı'nın bir askeri pakt
olarak kalktıgı tartışılamaz. Ancak bu
SSCB'nin halen nükleer dahil her türlü
modern silahla donatılmış bir süper güc
olduğu gercegini silmedi. Silahsızlanma
açısından bugüne kadar en somut geliş-
me INF antlaşması olmuştur. Konvansi-
yonel silahlann kısıtlanmasını amaçlayan
AKKUM antlaşmasının ise gelecek ay im-
zalanması öngöriilüyor. Ancak bu antlaş-
malarla "perdenin ineegi" soylenemez.
Dinamik bir süreç olarak devam edecek
olan silahsızlanma müzakereleri açısın-
dan kolektif boyutu yerinde duran bir
NATO'nün biiyük rolü olraaya devam
edecektir. Bunun yararları hem INF ant-
laşmasında hem de AKKUM müzakere-
lerinde görüldü.
— Değerlendirilmesi gereken başlıca
konu, Sovyetler Birliği'ndeki değişim sü-
recinin "geri dönühnesi mümkün olma-
yan noktavı" geçip geçmediğidir. Bugü-
ne kadar meydana gelen gelişmeler çer-
çevesinde eskiye dönüş olamayacakmış
gibi görünüyor. Buna rağmen Sovyetler
Birliği'nde açılan "Pandora kutusu"nun
serbest bıraküğı dinamikler, bu ülkeyi is-
tikrarlı değil, aksine istikrarsız bir görü-
nüme soktu. Baltık denizinden Kafkas-
lar'a kadar Sovyetler Birilği bugün büyük
çalkantılar içinde, bu karışıklıkların ne-
reye varacağı ve merkezi otoritenin bun-
lara nihai yarutının ne olacağı ise henüz
bilinmiyor. Burada merkezden söz eder-
ken muazzam bir ordu ile donatılmış bir
olgu söz konusu, bu gerçekler de "Var-
şova Paktı çözüldü, NATO'dan
vazgeçelim" şeklindeki bir ihtiyatsızlığa
izin vermiyor.
— Sovyet imparatorlugu çözülse bile
ortada, halen süper güç statüsünü sürdii-
rebilecek olan ve Avnıpa'dan Uzakdogu-
ya kadar uzanan Rusya diye devasa bir
ülke kalıyor. Böyle bir ülkenin nerelere
yönelecegi, Batı Avrupa'yı da çok yalun-
dan ilgilendiren Balkanlar'daki kanşık-
lıklann bu ülke Ue nasd bir etkileşime gi-
recegi sorusu ise şimdilik yanıt bulanu-
yor. Bu sorulara gerekli yanıtlar bulun-
madan da Avnıpa'daki kolektif savunma
otgusundan vazgecmemek daha da büyük
önem kazanıyor.
HABERLERİN DEVAMI
BAŞKENT'TEN
Bush'un Akbulut'u
Körfez yine ısınıyor CÜNEYT ARCAYÜREK yazıyor
AHMET TAN
ANKARA — Refah Partisi'-
nin ANAP'a, Erbakan'ın da
özal'a alternatif olduğunu gör-
mek için Gül Apartmanı'nın 2
nolu dairesinde mantı sofrasına
oturmak gerekiyormuş.
Profesör Erbakan ile her yön-
den doyurucu bir öğle vakti ge-
çirdik. 1980 öncesi koalisyonla-
nnın Devlet Bakanı ve Başba-
kan Yardımcısı Erbakan'ın,
kendisini 1990'ların devlet
adamlığına nasıl hazırladığını
gördük.
Erbakan, Turgut Özal'ın ya-
ratuğı yıkıntı üzerinde "Refah
binası"nı yükseltmeye yönel-
miş. Bu, Erbakan Hoca için
topluma karşı manevi bir borç.
Çünkü özal "Erbakan'ın eski
adamı", tzmir eski milletvekili
adayı. Erbakan, bir anlamda
kendisini Türkiye'ye karşı mah-
cup hissediyor.
Erbakan'ın, pahalılık ve
emperyalizm tahlili, siyonizm ve
faizcilik değerlendirmesi, Ame-
rikan tuzağına düşmemek ve
Washington ile Sovyetler'in ezi-
leceği yönünde çok ilginç, çok
dikkat çekici görüşleri, projeleri
var. Bu görüşlerin çarpıcılığını,
yalnız yemeğe katılan Uğur
Mumcn, Teoman Erel, Derya
Sazak gibi yazarlardeğü.-hafta
başında kendisini ziyaret eden
Sovyetler Birliği'nin Ankara
Beyoğlu
(Baftaraf, 1. Sayfada) olacak"
diye konuştu. Caddede 7 ay ön-
ce törenle temel atılmasından
sonra altyapı çalışmalan Ue ray
döşeme çalışmalan hızla bitiril-
di, ancak betonlama ve tretuar
gibi kısımlann yapımındaki ya-
vaşlık, Beyoğlu'nun yeni görü-
nümüne kavuşmasım engelledi.
Yaklaşık 1800 metrelik bir me-
safede raylann büyük bölümü
döşenirken kaldırım için dökü-
len beton bölümler üzerinde kı-
sa aralıklı olarak açılan rögar
çukurlan, yayalar için özellikle
akşam saatlerinde büyük tehli-
ke yaratıyor. Şantiye görünü-
mündeki caddede yığılı parke
taşlanndan atlamak, çukurlara
düşmemek için dikkat sarfeden
yurttaşlar "özlenen Beyoğlu-
nun" bir an önce ortaya çıkma-
sıru isterken cadde üzerindeki
esnafın görüşleri şöyle:
Ali Şenel (konfeksiyoncu):
Kazı işleri yüzünden müşterile-
rimiz azaldı, ben bayan giyimi
üzerine çalışıyordum. Ancak ba-
yanlann bu durumda ahşverişe
çıkmaktan vazgeçmeleri üzerine
erkek giyimine dönüş yaptım.
llhami Ekici (esnaO: Cadde-
nin araç trafiğine kapatılacak
olması güzel. Özlenen Beyoğlu1
na kavuşacağımız günü iple çe-
kiyoruz, ama biraz yavaş ilerli-
yor.
lrfan Ertürk (makine teknis-
yeni): Çahşmalaruı uzaması ve
caddenin görüntüsü hoş değil.
Çalışmaların bitmesini bek-
liyomm.
Büyükelçisi Çernişev de kabul
ediyor.
öyle ki Sovyet Büyükelçi, Er-
bakan'ın açıklamalannın Sov-
"yetleT Birliği Devlet Başkanı
Gorbaçov'un da ilgisini çekece-
ğini belirtiyor. RP lideri de Gor-
baçov'a seve seve bir brifing ve-
rebileceğini söylüyor...
Çernişev, bundan Kremlin'in
memnunluk duyacağını belirte-
rek konuyu Moskova'ya derhal
ileteceğini belirtiyor.
Erbakan şimdi Gorbaçov'dan
randevu tarihi bekliyor.
Erbakan-Özal farklılıfeı
Dedik ya, RP ANAP'a, Er-
bakan da özal'a her yönden al-
ternatif... Bunun tek belirtisi
Bayrampaşa seçimlerinde
RP'nin yüzde 21 oy alması de-
ğil, başka şeyler de var.
Özal, "Saddam batsın" di-
yor. Erbakan ise tam karşı bir
politika ile gidip, bizzat saraym-
da Saddam ile özel görüşme ya-
pıyor.
özal, Bush'la buluşuyor.
Ona "dostum" diyor. Ameri-
kan Büyükelçisi Abromowitz'i
kabul ediyor. Erbakan, Bush'-
la buluşmak bir yana, ondan
"Bre koca Drakula" diye söz
ediyor. Gorbaçov'la randevula-
şıyor. Çernişev'le görüşüyor.
Niye böyle?
Erbakan'ın yanıtı çok net,
çok yalın:
"Amerika dünyadaki tam
belabuin, savaşlann ve sömürü-
lerin tek sebebi. Ezenlerin, kö-
tülnklerin başı, kan emici."
Amerika için kan, petrol de-
mek. Körfez'e çöreklenmesi,
Irak'ı yutmaya çalışması bun-
dan. Banş, demokrasi sözü et-
mesi ise Drakulalığını perdele-
mek için.
Erbakan'a göre "dünyadaki
ezen-ezilen manzarasını ve bu
manzaraıun arkasındaki Draku-
la'yı görmemek için, ya kör, ya
kötü niyetli olraak gerek...
"Bugünkü iktidar bunu niye
gönnüyor?"
RP liderinin yanıtı açık:
"Takdir sizin."
Erbakan, bir parti lideri ola-
rak politikaya günlük gelişme-
lerin dar açısında bakmıyor.
Önümüzdeki on yıllan hesap
ediyor, siyasal sistemlerin arka-
sındaki toplumsal ve etnik güç-
leri dikkate alıyor.
Sovyetler'in sosyalizmden
vazgeçip kapitalizmi kabul et-
mesi "ezilmek" ve "ezilmeye
daveüye" çıkarmak anlamına
geüyor...
"Bırakalun, Moskoflan ezil-
sinler, bize ne?" tlkel sağcılann
tutumu. olabilir. Sovyetler'in
haline bakıp Erbakan'ın içinin
ezildiği anlaşıbyor. İki nedenle.
Birincisi, Sovyet insam da Tan-
nnın kulu. lkincisi, Sovyetler'-
de tam 80 milyon Müslüman
kardeşimiz yaşıyor.
Bu nedenle Gorbaçov'a yar-
dım elini uzatmak, ona Refah
Partisi'nin bügi birikimini ak-
tarmak hem farz, hem sünnet.
Erbakan Hoca, Türkiye'de
ekmekten petrole kadar harca-
nan her liranın üçte birinin si-
yonistlerin cebine, üçte birinin
IMF-Dünya Bankası gibi
emperyahst kuruluşlann kasala-
rına gittiğini, bunun Alman
ekonomi profesörleri tarafm-
dan tek tek örneklenerek orta-
ya çıkanldığını anlatıyor.
Türkiye'de siyasal partilerin
hiçbirinin hedeflerinin, amaçla-
nmn belli olmadığını, bunlann
ipliğini pazara çıkaracak çalış-
malar yapmadığı için basının
vebal altmda olduğunu belirten
Refah Partisi liderine göre bir
gazetecinin tek tek parti yetki-
lilerine şu sonıyu sorması ge-
rekiyor:
— Kardeşim senin partinin
nihai hedefi nedir?
Bu soruya verilen yanıt, Er-
bakan'a göre, hep "demokrasi"
oluyor.
Oysa ki demokrasi bir hedef
olamaz ve olmamalı. Çünkü
"demokrasi" bir hedef değil,
bir "vasıta"dır. Hedef insanın
değerinin yüceltilmesi olmalıdır.
Bu konuda DYP liderini örnek
veren Erbakan'a göre, "Demi-
rd, hâlâ akıl balig olmuş degil."
Neden mi?
Neyin cevabınm, ne olduğu-
nu bilmediği için.
Yani Demirel'e soruyorsu-
nuz, "Kamyon mu istiyorsun,
otomobil mi?" Demirel diyor ki
"San". Kardeşim, "san"mn
bir manası yok. Tek başına de-
mokrasi lafının da manası yok-
tur. Cevabı tam vermedikten
sonra.
Erbakan, anamuhalefet lide-
ri Inönü hakkında da "kanaat"
açıklıyor:
"Muhterem Erdal Bey karde-
şjnıiz bizim eski arkadaşımızdır.
Kendisini çok severim. Çünkü
Erdal Bey'e bakarak ben çok
dinlenirim. Öylesine, alakâsız,
dertsiz, kasvetsizdir. Ondaki bn
dertsizlik, bana huznr verir.."
Hoca'mn Silahlı Kuvvetler
için de iki çift sözü var:
"Bizde tanklann gidiş mesa-
fesi geneflikle Medis'e kadardır.
Oraya gidince de bozulduklan
için 5-6 yıl kaurlar. Sıkıyönetim-
lerin bu kadar sürmesi lesadüf
degil."
Bushun Türkiye'de
bulduğu..
özal'dan söz edilirken Erba-
kan'ın huzuru kaçıyor. Ağzın-
dan çıkan sözcükler elektrik-
leniyor.
Nedenini Hoca şöyle
açıklıyor:
"Özal, memleketi tek başına
Körfez meselesinde maceralara
süriiklüyor. 'Meclis'ten gizli,
hükümetten gizli, milletten gizli'
dostu Bush ile, ahbaplan Kör-
fez şeyhleri ile pazarlıklar yürii-
tüyor. Kimin adına? Elbette ki
Bush adına... Özal Türkiye'de
iş yapünnak için Akbulut'u bul-
du. Bush da bölgede Özal'ı bul-
da. Herkes kendi Akbulut'unu
buluyor."
(Baştavfi 1. Sayfada)
fez'de savaş çıkması halinde ya-
rahlann bazı sivil hastaneler ta-
rafından kabul edilmesi için ha-
zırlık yapılmasını istediği bil-
dirildi.
İngiltere eski başbakanı Ed-
\vard Heath, çokuluslu gücün
saldırması durumunda, Saddam
Hüseyin'in elindeki kimyasal si-
lahlan kulanacağını ve rehinele-
re kötü muamele yapacağını
söyledi. AA'nın haberine göre
Heath, önceki gün, Muhafaza-
kâr Parti üyelerine, yaşlı ve hasta
tngiliz rehinelerin serbest bıra-
kılması için irak lideri Saddam
Hüseyin ile yaptığı görüşme
hakkında bilgi verdi. Eski baş-
bakan Heath, Saddam'ın, Irak'a
saldırmamalan konusunda Ba-
tı'yı uyardığını, kimyasal silah
kullanabileceği verehinelerekö-
tü muamele yapabileceği tehdi-
dinde bulunduğunu belirtti. He-
ath, İrak liderinin acımasız, so-
ğukkanlı ve ihtiyatlı olduğunu,
ancak deli olmadığını söyledi.
Financial Times
İngiltere'de yayımlanan Fi-
nancial Times gazetesi, Kuveyt
Petrol Şirketi'nde (KOQ çahşan
bir mühendise dayanarak verdiği
haberde, Iraklı askerlerin Ku-
veyt'teki 300 petrol kuyusuna
patlayıcılar yerleştirdiğini bildir-
di. Habere göre Lübnan doğum-
lu Nebil Akel, Iraklılann, çoku-
luslu gücün olası bir saldırısına
karşı önlem amaayla patlayıcı-
lan yerleştirdiklerini beurtti. Ne-
bil Akel, Iraklıların Kuveyt'in
yüzde kırkmı içıne alacak şekil-
de genişlettikleri yeni sınırları
için betondan ve dikenli telden
bir sınır çizgisini hemen hemen
tamamladıklannı söyledi. Akel,
yaptığı açıklamalarda, KOC'un
muhasebe müdürünün bürosu-
na Saddam Hüseyin'in portresi-
ni asmayıreddettiğiiçin öldurül-
düğünü, şirketin 100 kadar Irak-
lı mühendis ile takviye edildiği-
nı ve Said Faraj Muthanna adlı
bir Iraklı tarafından yönetildiği-
ni de kaydetti.
100 bin yeni asker
ABD Savunma Bakanı Dick
Cheney, Körfez bölgesine 100
bin yeni Amerikan askeri gön-
derilebileceğini söyledi. Reuter1
ın bildirdiğine göre Cheney, dün
yaptığı bir televizyon açıklama-
sında, Irak'ın İsrail veya Suudi
Arabistan'daki petrol tesislerine
saldırması olasılığına karşı bu
önlemi alacaklarını söyledi.
Cheney, Irak'ın akaryakıtta kar-
ne uygulamasına başladığını be-
lirterek Saddam'ın, BM ambar-
gosu etkili olursa saldırabilece-
ği yollu açıklamasım ammsattı.
Merkezi Haberalma örgütü
(CIA) Müdürü VVilham VVebster
da Irak'ın son üç hafta içinde
Kuveyt'e yeni birlikler kaydırdı-
ğını ve bu birlikleri kimyasal sa-
vaşa uygun malzemeyle donat-
tığını açıkladı.
Şubatta saldırı
ABD'nin eski askeri strateji
uzmanı Amiral Gene Laroque
ABD'nin Saddam Hüseyin'e
karşı şubat ortalarında başarılı
bir saldın düzenleyeceğini, sava-
şın en az 6 ay süreceğini ve
ABD'nin yaklaşık 40 bin kayıp
vereceğini öne sürdü. Amiral
Laroque, BBC'nin kendisiyle
Washington'da yaptığı radyo gö-
rüşmesinde, ABD'nin kasım or-
taları ile aralık başlannda Irak'a
vurmaya hazır olacağını kaydet-
ti. Laroque, ABD'nin Körfez'e
ek 100 bin asker gönderme ka-
rannın savaş şansını arttırdığı-
nı söyledi. Ortadoğu hakkında
çok az şey bildiklerini ve oraya
gidip Saddam Hüseyin'e "Çık
yoksa seni biz atanz" demenin
kolay olmayacağını düşündük-
lerini kaydeden Laroque, "Sa-
nınm şimdi biraz ayıldık ve Sad-
dam'ın askeri kapasitesine baka-
rak Körfez'de daha fazla askere
ihtiyacımız olduğuna karar
verdik" şeklinde konuştu. Laro-
que, ABD'nin Körfez'de 50 bin
askere daha ihtiyacı olabileceği-
ni kaydetti.
AA'nm haberine göre İngilte-
re Savunma Bakanlığı, resmi
sağlık makamlanndan, Körfez-
de savaş çıkması halinde yaralı-
lann bazı sivil hastaneler tara-
fından kabul edilebilmesi için
hazırlık yapılmasının istendiği-
ni açıkladı.
Bakanlık sözcüsü tarafından
yapılan açıklamayla, lngiliz te-
levizyon kurumu ITN'nin bu
konuda verdiği haber doğrulan-
mış oluyor.
Açıklamada, yaralı askerlerin
hangi hastanelerde tedavi göre-
ceğinin resmi sağlık kurumlann-
ca belirlenmesinin istendiği be-
lirtiliyor.
Saddam Hüseyin, Kuveyt so-
runu da dahil olmak. üzere Or-
tadoğu'daki tüm sonınlan tar-
tışmaya hazır olduğunu söyledi.
AFP'nin verdiği habere göre
Saddam, önümüzdeki pazar gü-
nü Sovyet lideri Mihail Gorba-
çov ile buluşacak olan Fransa
Cumhurbaşkanı François Mit-
terrand'a gönderdiği bir mek-
tupta bu talebini dile getirdi.
Saddam'ın mektubunda "lrak-
ın, adil ve banşçı bir çözüm bu-
lunmasında uluslararası kamu-
oyuna olumlu tepki vermeye ha-
zır olduğuna göreceksiniz" de-
diği kaydedildi.
'Körfez sınav alanı'
Sovyetler Birliği Başkanı Mi-
hail Gorbaçov, Körfez bunalımı-
mn, yeni uluslararası ilişkiler dü-
zeninin, yeni ölçülerine bağlı ka-
lınıp kalınmayacağını ortaya se-
recek bir sınav alanı olduğunu
söyledi.
Sovyet lideri, dün başladığı
Ispanya gezisi dolayısıyla, bu ül-
kenin en büyük tirajlı gazetesi
olan "FJ Pais"e verdiği demeç-
te, ülkesinin Körfîz bunalımına
ilişkin politikasını anlatırken,
Moskova'mn soruna siyasi yol-
lardan çözüm bulunması için
çabaladığım hatırlattı.
Nereden kaynaklandığına ba-
kılmaksızın, saldırganlığa karşı
çıkışta hiçbir çifte standarda yer
olmadığını vurgulayan Mihail
Gorbaçov, "Körfez bunalımı,
uluslararası kamuoynnun, ulus-
lararası ilişkilerdeki yeni ölçüler-
le hareket edip, bunalımın so-
rumlusunu uluslararası hukuk
normlanna uymaya zorlamak
için ortak çabasını seferber ede-
bilme yetenegi içip bir sınavdır"
diye konuştu.
Körfez'e Bulgar askeri
Bulgaristan Parlamentosu,
çokuluslu güç çerçevesinde Kör-
fez'e gönüllülerden oluşan bir
askeri birlik göndermeyi karar-
laştırdı. Bulgaristan Kurucu
Meclisi'nin dünkü kapalı otunı-
munda alınan karar uyannca,
gönderilecek birhk doktor ve
yardımcı personelden oluşacak.
Almanya'dan ret
Almanya Dışişleri Bakanı
Hans-Dietrich Genscher dün,
Irak'ın Alman rehineleri şarth
salıverme önerisini reddetti.
Almanya'nın doğusunda do-
ğum yeri olan Halle kentinde İn-
giliz meslektaşı Douglas Hurd
ile göriiştükten sonra başına
yaptığı açıklamada Genscher,
Bağdat'ın, irak ve Kuveyt'te tu-
tulan Almanlann koşullu olarak
salıverilmesini önerdiğini doğru-
ladı.
Genscher, "Alman rehinelerin
serbest bırakıiması karşılığında
bir dizi koşul öne sürüldü. Bun-
lardan biri de benim Bağdat'a
gitmemdi" dedi, ancak diğer ko-
şulları açıklamadı.
Sağda İki Kıyak El Ele...
Gorbi'den yabancı
(Baştarafı 1. Sayfada)
Bu yatınmlardan elde edilen
ruble cinsinden kârlann Sovyet-
ler Birliği'nde yeniden yatınma
dönüştürülebilmesi gibi "SSCB
vasaianna uymak koşuluyla" ül-
ke dışına da transfer edilebilme-
sini öngören kararnamede, oluş-
turulacak serbest bölgelerde ya-
bancı sermayeye özel kolaylıklar
tanınacağı da belirtiliyor.
Kararnamede "ortak yatınm
bölgeteri" biçiminde tanımlanan
bu bölgelerde yabancı sermaye
yatınmlanna "özel kolaylıklar"
sağlanacağı kaydedilirken, bu
kolaylıkların, SSCB Yüksek
Sovyeti, ilgili bölgenin bağlı ol-
duğu cumhuriyetin ya da bölge-
nin yerel sovyetince kurala bağ-
lanacağı kaydediliyor.
Ruble devaltie edildi
Sovyetler Birliği'nde piyasa
ekonomisine geçiş çabaları çer-
çevesinde Sovyet para birimi
ruble devalüe edildi.
SSCB Başkanı Mihail Gorba-
çov'un, bu ay başında parla-
mentodan aldığı yetkiler çerçe-
vesinde yayınladığı kararname-
ye göre, halen 1 ABD Doları
0.60 ruble olan kur, 1 kasımdan
itibaren 1 ABD Doları 1.8 rub-
le olarak uygulanacak.
ANKARA — Türban ve kıyak
maaş yasalarına Meclis'in do-
kuz on saat zaman ayırması ki-
mi ç»vrelerde eleştiriliyor. Te'ör
ve anarşi, pahalılık gibi toplu-
mu derinden sarsan olayiara
Mectis'in bir iki saatini ayırmak-
tan özenle kaçınan iktidar ço-
ğunluğunun, türban ve kıyak
maaş yasalarına bu denli yük-
lenmesi yadırganıyor.
Oysa türbanla kıyak maaşın
saatler boyu tartışılması her
açıdan yararlı oldu. Türk siya-
setine egemen olan politikacı-
lann kamuoyundan gizledikle-
ri kimi yönleri bir kez daha bü-
tûn çıplaklığıyla ortaya çıktı.
ANAP ve DYP'nin zrt kardeş-
ler olduğu söylenir. ANAP ve
DYP önde gidenleri, iki partinin
birbirinden farklı siyasal kuru-
luşlar olduğunu öne sürer, ter-
sini söyleyenlere karşı dire-
nirler.
Önceki gece ANAP ile
DYP'nin "birbirinden farkı" ol-
madığı, toplumsal olayiara ba-
kış açılarının koşut izler taşıdı-
ğı, iki partinin dara düştüklerin-
de bütünleşebileceklen somut
biçimde anlaşıldı.
DYP, Türban Yasası'nı baş-
tan sona değin destekledi. O
kadar ki SHP'nin ertgelleme gi-
rişimlerine DYP milletvekilleri,
ANAP'lılardan daha seıfve et-
kin biçimde karşı çıkmayı görev
saydılar.
ANAP içinde tarikatcı varsa,
öteki sağ partilerde ya da par-
tide neden olmasın? ANAP ile
DYP'yi bağlayan türban köprü-
leri, kuliste milletvekilleri ara-
sındaki meşveretle başladı, ge-
listi, önceki gece yasada bulu-
şarak verimli işbitiiğine dönüs-
tü. ANAP'lı Bülent Çaparoğlu
ile DYP'li Elazığ Milletvekili Ta-
hir Şaşmaz'ın koridorda başla-
yıp Meclis kürsüsüne uzanan
uyumlu ilişkiteri, iki partinin tür-
bana birlikte sarılmasındaki
özü anlatabilir.
Hele bir DYP'li çıkar kûrsû-
ye, 'Türbanın, beyin hücreleri-
ne zarannı mı saptadınız, ne-
den şiddetle karşı
çıkıyorsunuz" derse, Ülkü Söy-
lemezoğlu gibi eski günlerde
genel başkanlık sorumluluğu
taşımış bir siyasetçi, "Şapka
devrimine karşı çıkanla, türba-
na karşı koyan arasında 'zihni-
yet farkı' olmadığından" söz
ederse, sağdaki partilerin bir-
birini tamamlayan, destekJeyen
eylemlerdeki "müşterek
anlamı" yeniden keşfedebilir
insan.
Gece müzakerelerine katıl-
mayan, DYP grubunu dilediği
gibi davranrnakta özgür bırak-
tığı söylenen Demirel, dün sa-
bahki telefon söyleşimizde
"Türbana karşı çıkmayız, poli-
tikamız önceden belli ve açık"
diyordu.
Demrrel'e göre Batı'da "kılık
ve kıyafeti" düzenleyen yasa
yoktu. Üstelik Anadolu'nun
yüzde 70'i yazmalı ve yaşmak-
iıydı. Türbana karşı çıkmamak
"oy hazinelerine girme ve
çıkma" diye nitelenemezdi. Ne
var ki "başlann içini düzeltmeyi
bir yana btrakarak başı sarma-
layan türbanla uğraşmak abes-
ti."
Önceki gece Mecliste dinle-
yici localarını türbanlılar dol-
durmuştu. Herhalde bu genç
kadınlar, zaten takıp takıştırdık-
lan türbana ne ölçüde özgür-
lük verileceğini izlemeye gel-
memişlerdi. Her biri, dışarıda-
kilere elçilik göreviyle geceya-
rılarına kadar müzakereleri iz-
liyorlardı.
Bu nedenlede bir fırsat yaka-
layarak kürsüye gelen İnönü,
"Elbette dinsel hareketlere,
inanca karışılmayacağını" söy-
lüyor. Ne var ki -ömeğin türban
gibi- "kimi girişimler siyasal ha-
rekete dönüşünce karşı çıkma-
yı" görev savanların laik inan-
cına, duygulanna, görüşlerine
tercüman oluyordu. Demirel de
soru üzerine "türban siyasal
simgeye veya siyasal girişime
önayak olursa, o zaman DYPi
nin de karşı duracağını" söy-
lüyor.
Bugün türban. Yarın Meclis'e
bilinen kesimlerin planladığı
hangi "özgürtüklerin" gelece-
ği bilinmiyor. Çoğunluğun kul-
landığı diye daha nelere ruhsat
verileceğini ve bu başlangıcın
nerede duracağını kimse bilmi-
yor. İş isten geçtikten ve fiili du-
rumlar ortaya geldikten sonra
"karşı çıkan siyaset tzlemek"
acaba bugünün hatatannı örte-
cek mi?
Kıyak maaş Bütçe Komisyo-
nu'ndan geçene kadar kimi di-
renişler sergilenmişti kuliste.
Fakat önceki gece, kıyak maa-
şa "birbirinden farkı" olmayan
DYP ile ANAP on dakikayı ye-
terli gördü. Direniş, engellema
gibi parlak laflar kuliste kaldı.
Dokuz buçuk milyon maaş, do-
kuz saat sonunda ceplere ak-
tarıldı.
Bir başka manzara şuydu:
ANAP'ın laik liberalleri türbana
son biçim verilirken ortalıkta
yoktu. Mesut Bey ve yandaslan
türbana karşı "tavır kovamadı-
lar."
Laikliğin erozyonu türbanla
yeniden tırmanısa gececekmiş,
demek ki fazla umurlannda de-
ğildi. Herhalde onlar da Demi-
rel gibi düşünüyorlardı. Böyle-
ce liberali, muhafazakârı, amb-
lemi değişik türlü sağcısı, bir
arada, hep birlikte türbandan
kıyak maaşa kadar aynı doğrul-
tunun insafiları olduklannı ön-
ceki gece kanıtladılar. Mübarek
olsun!
Türbanla kıyak maaş görüş-
meleri herkesi bir kez daha yer-
li yerine oturttu.