Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 24 EKİM 1990
Amerikan blendi Türkpazarına girdi, 1985yılında 4 milyon kilo olanyabancı sigara ithalatı 1989'da 12 milyon îonayükseldi
Türk ciğerinekovboydıımanıYabancı sigaranın tercihi
konusunda Tekel yetkilileri
şöyle diyor: "Batı
teknolojisinde tütüne değişik
tat vermek için içine katkı
maddeleri konuyor. Bu
teknoloji Türkiye'de yoktur.
. Ama çok önemli bir nokta
var: Türk tütünü bu tür tat ve
koku maddelerini kabul
etmemektedir."
Eski Sağlık Bakanı Bülent
Akarcalı ise şu görüşte:
"Amerika'da tütün şiketleri
2000 yıhnda tütün
üretilmemesi kararı aldılar. Bu
nedenle, tabii ki Türkiye'deki
insanları zehirlemek, onları
kanser yapmak pahasına
Türkiye'deki pazarlarını
genişletmeye çahşacaklar."
— 4 —
Sigaranın "lezzeti" Türkiye'deki tüketi-
cilerin tercihini belirliyor. 1984'ten bu ya-
na ithal edilen "dünya markalan", taşıdık-
lan imgeler ve sundukları "farklı" lezzet-
lerle Türk sigara tiryakileri arasında gide-
rek daha fazla "yandaş" topluyor. Bu ol-
• gu, Tekel Genel Mudürluğü'nün istatistik-
lerine somut olarak yansıyor:
1984'ten sonraki Tekel tüketim istatistik-
lerine bakıldığında, tüketicinin giderek filt-
reli sigaraya yöneldiği görülüyor. 1984 yı-
lında 8.5 milyon kilo dolayında gerçekleşen
filtresiz sigara satışı 1989'da neredeyse yan
yanya, yılda 4.5 milyon kiloya dek düşüyor.
..Aynı yıllar arasında filtreli "yerli" sigara-
• ların satışında ise artış gözleniyor.
1984 yıhnda yaklaşık 53 milyon kilo filt-
reli sigara satılırken, 1989'da bu sayı 57 mil-
yon kiloya yükseliyor. Türkiye'deki tiryaki-
lerin yabana sigaralara olan "zaafı" ise her
geçen yü artıyor.
Bu eğilimi 1984 yılından beri ithal edilen
yabana sigaralann satışında görmek müm-
kün. 1984 yrtında 6 aylık ithalat yapılması-
nı dikkate alarak 1985-89 satışlan karşılaş-
tınldığında bu olgu "çarpıcı" bir biçimde
görülüyor.
1985 yıhnda 4 milyon kilo dolayında ger-
çekleşen yabana sigara ithalatı, 1989 yıhn-
da üçe katlanarak 12 milyon kiloya yükse-
liyor. Yerli sigaralann yabana sigarâlara
olan üstünlüğü ise "fiyat" faktörüyle açık-
lanıyor. Üst düzeyde bir Tekel yetkilisi bu
gerçeği şöyle açıkhyor:
"Şu anda biz Türkiye'de eğer yaklaşık 62
bin ton yüzde yüz Türk sigarası satabiliyor-
sak, bunun birinci temel öğesi fiyattır. Çün-
kii Türk sigaralannın fiyatı ortalama bin li-
rayken, yabancı sigaralann fiyatı 3 bin lira
dolaymdadır. Bu fiyat dengesi, tüketiciyi
yerii sigara içmeye zorluyor. İkisinin de fi-
yatı aynı olduğu anda tüketkimiz yabancı
sigaraya kayabilir."
Amerikan Blendi
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de
"Amerikan Blendi"nin tiryakiler üzerinde-
ki hâkimiyeti artıyor. Bu olgunun geçmişi
ise ashnda 2. Dünya Savaşı sonrasına dek
uzanıyor. Çünkü 2. Dünya Savası sonrasın-
da ekonomik darboğaza giren ve pek çok
malla birlikte sigara kıtlığı da çeken Avru-
pa ülkelerinin imdadına ABD yetişiyor.
Böylece o yıllarda "nakit para" yerine bile
geçen Amerikan sigaralarıyla birlikte Ame-
rikan Blendi, Avrupa'da yeni alışkanlıkla-
ra yol açıyor. Ve uzun yıllar "gözde" olan
Türk tütünü ile yapümış sigaralann "pabu-
cu dama atılıyor."
Yıllarca Türkiye'ye "kaçak" olarak soku-
lan ve belli bir alıa kitlesi oluşturan "Ame-
rikan sigaralan", 1984 yıhndan bu yana it-
hal ediliyor. Ama bu sigara kaçakçılığjnın
durması anlamına gelmiyor. Bu arada Tür-
kiye'de giderek artan "hâkimiyetleri" yü-
zünden kimi çevrelerce "giinah keçisi" ola-
rak algılanan yabana sigara gruplanrun bu
kaçakçılığın arkasında olduğuna inanıhyor.
,Bu konuda üst düzeyde bir Tekel yetkilisi
şunları söylüyor:
"Tekel'in kaçak takip mernurlan var.
Bunlar sürekli faali>et halinde. Tekel'in it-
hal ettiği kaçak mallan satanlann davalan
httâ sürüyor. Biz kapattırdık, 2-3 saat sonra
savcılık açma izni verirdi. Bugun İstanbul,
Ankara ve İzmir gibi büyuk kentlerdeki eğ-
lence yerleri, bar ve pavyonlarda bu kaçak
mallar satılıyor, müşteriye verüiyor. Aynı
KOVBOY fMAJI — Turk pazarında >uzde 72'lik payla birinctligi elde tutan Marlboro sigarasının reklamlannda 'kovboy ünajı'na agırlık veriliyor.
ABD şirketi, yüzde 85'lik payla ithalat birinciliğini elinde tutuyor
İthalde Philip Morris tekeli1984 yıhnda Özal hükümeti tarafından "Tekel tarafından ithal edilmek
kaydıyla" yabancı sigara satışına izin verilmesinden sonra yabana şirket-
ler Türkiye^deki temsilcilikleri kanahyla kıyasıya birrekabetegiriştiler. Rek-
lam, fiyat kırma ve benzeri bütün uygulamaların daha çok satışa yönelik
olduğu bu rekabet içinde tiryakilerin önceden kaçak olarak içtikleri siga-
ra markalarına yöneldikleri görüldü. Bu da ithal sigaranın ülkemize gir-
diği dönemde Tekel Genel Müdürü Süreyya Yücel Ozden'in "Sigara ithal
ederken, önce en çok hangi sigaranın kaçak olarak yurda sokuldugunu
inceledik ve onları gelirdik" sözlerini doğrular nitelikteydi. Sonuçta da
Parliament, Camel, Salem, Winston, Dunhill, Rottmans, Cartier, HB, Kent,
Pall Mall, John Player, Barclay, Ernte 23, Silkcut gibi çok değişik lezzet
ve tattaki sigaralar arasında aslan payını "Marlboro" sigarası aldı. Ame-
rikan Philip Morris'e ait Marlboro ve çeşitleri halen Türkiye'deki ithal
sigaralar arasında yüzde 72'yle birinciliğini koruyor. Bu sigarayı yine aynı
şirkete ait yüzde 13'le Parliament, takip ediyor. Bir başka deyişle Philip
Morris şirketi Marlboro çeşitleri sigarasıyla ülkemizde yüzde 85'lik bir paya
sahip. Üçüncülük tahtında ise yüzde 5.7 ile Camel oturuyor. Winston yüzde
1, Tekel tarafından Isviçre ortaklığı ile üretilen Samsun 216 ise 3.7 paya
sahip. Tekel yetkilileri geriye kalan 14 sigaranın toplam payının ise yüzde
3.9 olduğunu belirtiyorlar.
Türkiye'de yıllara göre sigara tüketimi (kg)
1985
m1987
1988
1989
İTHM.
"»,567.841*
3 879 015
7.118 6(0
10 789 628
9.836.958
11 854 000
FİLTffiÜ
52.971 « B
52 479 571
51.985.423
55 214 894
54.174.848
57.151 140
FkTBESfe ' TOPLAM**
: 'f^SSf» f - 63 796.373
6 000 000 ' 64 394 875
6.353.914 İ 66.413.38f
5 891 165 ' 72 745 450
4.775.00Û } 69.529.748 *
4 703.046 ]
74 318 816
Kaynak: Tekel Genel Mûdürlûğü
* 6 aylık toplam " Toplama Tekel'in sigara dışındaki ürûnlen de dahıl.
YAZAR ENİS BATUR
İçme hakkımı
savunacağımMadem sigaradan rahatsız olunuyor, o halde
araba da kullanmasınlar. Egzozun bana
verdiği zararın sigaradan üretilenle arasında
ne fark var acaba?
Şair-yazar Enis Batur'un siga-
rayla tanışıkhğı 30 yılı buluyor.
27 yıldır ise yanında sürekli si-
gara paketi taşıyor. Bir dönem
günde 5 pakete kadar çıkan si-
gara tiryakiliği, son yıllarda gün-
de 3-3.5 paket dolayında seyre-
diyor. Sevdiği sigara markası ise
filtresiz "Pall Mall."
Batur, sigara içenlerin hakla-
rını savunuyor. Son yıllarda tüm
dünyada giderek yaygınlaşan si-
gara karşıtı kampanyalan ise
şöyle değerlendiriyor:
"Sigara içenleri sanınm önce
ABD'de ağırhklı bir biçimde
diskalifiye etmej-e yöneldiler. Bu
bende büyük bir tepki mekaniz-
ması uyandırıyor. Öyle ki siga-
ra içmeseydim, sigaraya başlaya-
bilirdim. Bunu zorba bir yakla-
şım olarak görüyonım. Gördü-
ğüm kadanyla sigara, insan
haklanymış gibi sol yumrukla
gösterilip sağ yumnıkla yurttaş-
lık haklan çerçevesinde kısıtlan-
maya çalışılan bir hak. Ne hak-
kı? İçme hakkı... Birtakım in-
sanlar sigaraya maruz kalmama
hakkına sahipler. Buna bir iti-
razım yok, ama bunu bir başka-
sının içme hakkını çiğnemek yo-
luyla yapacaklarsa o zaman bu
bayağı ciddi etnik bir problem
olarak önümüze geliyor."
Sigarayı, "Vazgeçmek isteme-
difim bir şey" olarak tanımla-
yan Batur, şöyle sürdürüyor:
"Yaşadıgım hayatın içinde,
yaşadığım toplumun ve dünya-
nın içinde beni kuşatan bir siı-
rii öldüriicü faktör var. Bunla-
nn bir bölümü besin yoluyla ge-
çiyor. Ve ben bunlara karşı siga-
rayı, sağlıgıma belli ölçülerde
zarar getirdiğini kabul etmekle
birlikte bir silah olarak kullanı-
yorum. Yani sigara beni başka
zamriardan koruyan bir yarar
faktörii oluyor. O zaman ben bu
hakkı savunmak durumunda-
yun. Ve bu hakkı savunurken şu
yaklaşımı tamamen çifte stan-
dart ve oportünist olarak görü-
yonım: Oteki insanlar sigaradan
zarar görüyorlar. İyi. Ama ben
de öteki insanlann zararını gö-
rerek hayatımı onlarla paylaşı-
yorum. Çünkü hayati tehlikele-
riyle biıiikte ortak bir dunya
içinde yaşamak dorumundayıı.
Başka çaremiz yok. Madem si-
garadanrahatsızolunuyor, o za-
man araba da kullanmasınlar.
Arabanın egzozundan çıkan
toksik maddelerle benim ciğeri-
me verdikleri zararla bizlerin si-
garadan ürelliği arasında ne
fark var acaba? Bu gazlara kar-
şı toplu genel bir tavır söz ko-
nusu mu? Hayır. Degil. O za-
man neresinden, nasıl tuttunıla-
bilir gibi ikiyüzlü bir şey var. Bu
ikiyü/luliiğe karşı da ben açık
açık mıicadele etmekten yana-
yım. Yani ben sigarayı üzerinde
ciddi bir biçimde çok başka şey-
leri simgelediği için savunma
hakkımı güdeceğim bir alan ola-
rak görüyorum."
Peki çözüm ne olmalı? Uzlaş-
mayı "tehlikeli bir kavram" ola-
rak niteleyen Batur, "lizlaştnak
zonında degiliz, uzlaşmak du-
rumundayız" diyerek sürdürü-
yor:
"Birçok şey konusunda tabii
ki uzlaşma durumumuz var
Eğilimlerimiz de var. Ama bir de
uzlaşmazlıklanraız var. Onları
da yabana atmamak lazım. İn-
sanoğlunu sadece bir cemaatin
üvesi olarak tanımladığınız za-
man ona sadece uzlaşma sınır-
lannı veririz. Ama o aynı za-
manda bir kişi olarak kendini
ortaya koymaj^ başladığı andan
itibaren, kendi uzlaşmaziık sı-
nııiarını da getirir. Benim çö-
züm yolu olarak önerdigim ta-
bii bunun keçi inadıyla körii kö-
riine giidülmesi değil. Ama ista-
tistiksel yaklaşımlar da bana tu-
haf geliyor. Bir işyerinde yüzde
75 oranında sigara içiliyorsa geri
kalanı ölsün diye bakmak da tu-
haftır. Çözüm \ollan aranabilir,
aranmalıdır. Ama çözüm \olla-
nnın belli bir sağduyusunun ol-
ıtıası lazım. Mesela sigara içme
odaları bana pek pratik gelmi-
yor. Çalıştığım işyerinde benim
için bir araştırma yapıldı ve an-
laşıldı ki ben sürekli o odada
oturmak zorundayım. Çünkü
ortalama 10 dakikada bir siga-
ra yakryorum. Çakmak kullan-
madan idare edebüecek duruın-
dayım. O zaman benim gibi tir-
yakiler için geçerli olmayan bir
çözüm bu. Bir sürü teknik ola-
nak geliştirildi. Çeşitli havalan-
dırma teknikleri var. Bunlar pe-
kâlâ uygulanabilir."
durum sigaralarda da söz konusu. Ben bu
adamlarla nasıl başedebiliriz diye Ameri-
kalı yetkililere sordum. Aldıgımız cevap çok
açıktı: Bu firmaların hiçbir bayrağa saygı-
sı yoktur. Her türlü yolu denerler.
Bu "agır" suçlamaİara Türkiye pazann-
da en çok satış yapan Philip Monis'in yet-
kilisi Cahit Düzel şu yanıtı veriyor:
"Sigaranın çok ilginç bir özeiliği var.
Çünkü sigara çok hızlı bir şekilde nakit pa-
raya dönebilen bir üriin. Dövizin olmadığı
yerlerde bazen yabancı sigara para yerine bi-
le geciyor. Bu işin kaçakçılıgını yapan bir-
takım insanlar var. Ama Philip Morris bu-
nu niye yapsın? Türkiye'de yasal olarak Phi-
lip Morris üriinlerinin ithal edilerek satü-
dığı bir ortamda, kaçak yolun desteklenme-
si ve risklerin göze alınması kadar saçma
bir şey göremiyorum."
Peki Türk sigaralan ile yabancı sigaralar
arasındaki ayrım nedir? Niçin tüketici ya-
bana sigaralan seçiyor? Türk tütünü ya da
daha genel bir ifadeyle "Şark tütünü" ile
yapılan sigaralarla Virginia ve Burley türü
tütünlerden üretilen sigaralar arasındaki lez-
zet farkını tütün cinsleri ile yapı teknikleri
belirliyor.
Bu ayrımı daha iyi anlayabilmek için
Türk sigara sanayiine kısa bir göz atmakta
varar var.
Türkiye'de sigara üretinünin geçmişi yüz-
yılı aşıyor. Osmanlı İmparatorluğu döne-
minde, tam 106 yıl önce 1884'te kurulan Ci-
bali ve İzmir sigara fabrikaları bugün de
üretimlerini sürdürüyor. Türkiye'de dördü
eski, dördü de yeni teknolojiyle üretim ya-
pan sekiz sigara fabrikası bulunuyor. Te-
kel Genel Mudürluğü'nün verilerine göre
bu fabrikalarda yılda 90 milyon kilo dola-
yında filtreli ve filtresiz sigara üretiliyor.
Geri teknoloji
Türkiye'deki sigara Uretiminde "tekno-
lojik gerilik" en önemli sorunlardan biri-
sini oluşturuyor. Bu durum ürünlerin ka-
htesine doğrudan yansıyor. Tekel yetkili-
leri bu olguyu şöyle açıklıyor:
"Sigara teknolojisi, sigara yapımında
kullanılan yöatemler, makine teçhizat ve
ekipmanûr demektir. Yalnız şunun iyi bi-
linmesi lazım: bugün Türk sigaralanyla ya-
bancı sigaralar arasında bir tercih olayı var-
sa, bunun nedeni yüzde yüz kullanılan tek-
noloji değildir. Sigara yapımında kullanı-
lan tütünün ozdlikleri, tüketicinin secimin-
de en büyük faktör olmaktadır. Bu konu
kamuoyunda yanlış biliniyor. Deniyor ki,
'Eğer Samsun'da yabancı sigaralar gibi ya-
pılırsa biz Samsun içeriz'. Geçekten içilir
mi? Bunu söylemek çok zor."
Ama tütünün yani sıra sigaralann lezze-
tini belirleyen pek çok etken bulunuyor.
Kâğıdından filtresine, kullanılan teknolo-
jiden içindeki katkı maddelerine dek uza-
nan bu etkenler Türkiye'deki sigara fabri-
kalannda bütünüyle uygulanamıyor. Türki-
ye'ye yabancı sigara ithalatı başladıktan
sonra Tekel'ce üretilen ve yabana sigara-
larla rekabet etmek için pîyasaya sunulan
Tekel 2000 sigarası bu yeni tekniklerin bir
ölçüde denendiği bir ürün olarak değerlen-
dirüiyor. Içinde Virgina tütünü de bulunan
Tekel 2000 için Türkiye her yıl 1500 ton
Virgina tütünü ithal ediyor. Tekel yetkili-
leri, "Batı teknolojisinde tütüne değişik tat-
lar vermek için sigaranın içine katkı mad-
deleri konulmaktadır. Bu teknoloji Türki-
ye'de yoktur. Ama çok önemli bir nokta
var; Türkiye tütünü bu tür tat ve koku mad-
delerini kabul etmemektedir" diyor.
"Yabancı sigara ithali yüzünden Türk tü-
tünü ile yapılan sigaralar geriliyor" suçla-
ması çok sık yapılıyor. Yabancı sigara tem-
silcileri bu suçlamayı şöyle yanıthyor:
"Marlboro geliyor, Türk tütünü gerili-
yor. Hayır, kovboy gelip bunu yapmıyor,
tüketici tercih ediyor. Çünkü bütün dünya
bunu içiyor. Tüketici neyi tercih ediyorsa,
bunun sonucu olarak üreticmin kendisini
tüketicinin tercihine uydurması gerekir.
Dünyanın, ekonominin genel kuralı bu-
dur."
Yabana sigara gruplan, Türkiye için yal-
nızca "mal ithal edip satmakla sınırlı" bir
etkinlik düşünmüyor. Tekel ile çeşitli siga-
ra gruplarının görüşmeleri sürüyor. Ama
Bitlis Entegre Sigara ve Tütün Sanayii
(BEST) dışında Tekel'le anlaşarak Türki-
ye'de sigara üretimi yapan özel şirket bu-
lunmuyor. Türkiye'de sigara üretmeye
"isteltli" gruplardan birisi olan Philip Mor-
ris'in yetkilisi Cahit Düzel, "Türkiye Phi-
lip Morris için çok önemli bir pazar" di-
yerek şunları söylüyor:
"Philip Morris Türkiye'de büyük çaplı
bir yatınma haarianıyor. Yaklaşık olarak
250-270 milyon ABD Dolan tutarında bir
yatınm. Amaç, Türkiye'nin kendi piyasa-
sıyla birlikte dışanya da hitap etmek."
Ama şimdilik öteki sigara gruplan gibi
Philip Morris'in de Tekel ile görüşmeleri
sürüyor. Bu görüsmelere katılan bir Tekel
yetkilisi konuyla ilgili olarak şunlan söy-
lüyor:
"Şimdiye dek hiç mukavele yapılmadı.
Yalnız anlflşma tutanaklan var. İşin espri-
si şu: Biz elimizdeki binalan verelim, ya-
bancılar da makineleri getirsinler, bu ko-
şullarla Türkiye'de sigara üretelim, ithalat
yapmayalım... Ama bu şimdilik gercekleş-
medi. Çünkü yabanctların ber şartta gelme-
sini istemiyoruz. Türkiye'de sigara yapn»«lc
için de adamlar kola kolay gelmiyor."
Türkiye'de üretim yapmak için "sigan
devleri" neden böylesine istekli davranıyorV
Bu sorunun yanıtını Bülent Akarcalı konu-
ya farkü bir açıdan yaklaşarak veriyor:
"Amerika'daki büyük tütün şirketlerinin
son yapılan kimi genel kurul toplantılann-
da, 2000 yılından sonra Amerika'da artık
tütün ile ilgili hiçbir iirun üretilmemesi ka-
rarı alınmışlır. Bunun dokumanları bende
mevcutrur. Başka bir deyişle, Amerika'daki
mevcut lütun şirketieri 2000 yılından son-
ra kendi ortaklarının karanyla tütünle il-
gili hiçbir üretim yapmazken, tabü ki Türki-
ye'deki insanlan zehirlemek, onlaa kan-
ser yapmak pahasına Türkiye'deki pazar-
lannı mumkün olan ölçüde genişletmeye
çalışacaklardır. Bu konuda yanlarına ala-
bildikleri herkesi de yandaş olarak almaya
çalışacaklardır."
Yarm: Türk tntÜDcölögB
TERÖR VE
SİYASET Islamcı akım devleti içerden fethediyor'-1 A nadolu Üniversitesiprofesörlerinden Za-
' fer Üskül'ün "Terör ve Siyaset" adlı yazısını
• • okuyuculanmıza sunuyoruz 1949 Silifke do-
\ ğumlu Zafer ÜskiU, lisansöğreniminiAnkara
: SBFdegordü, doktorasmıFransa'daGrenobie
~_ HukukFakultesi'nde verdi. 1972'deEskışehir
t tTtA'da asistanlığa başlayan Zafer ÜskiU,
^I974"tedoçent, 1979'dapmfesoroldu. Anayasa
ijnıkuku, idarehukuku, kooperatifvekamuyö-
•.[netimi konulannda çeşitli kitap ve makateleri
fbulunan Üskiil, Anadolu Üniversitesiöğretim
* '•Üyeliğininyani sıraMarmara Üniversitesi İdari
IJBilimler Fakültesi ile istanbul Üniversitesi
Siyasal Bilimler Fakultesi'nde anayasa ve
hukuk dersleri vermektedir.
— 1 —
Prof. Dr. ZAFER ÜSKÜL
Bir yandan terörist sol grupçukların in-
tikarn cinayetleri, öte yandan radikal lsla-
mın başlattığı cihat sürüyor. Terör tırma-
nıyor ve durdurulması umudu ise neredey-
se yok. Toplum umutsuzluğa sürükleniyor.
'Nereye gidiyoruz' sorusunu sormayan
yok.
Oysa, 12 Eylül öncesinde terörü önleye-
memenin gerekçesi olarak ileri sürülen ek-
siklikler aksaklıklar artık yok. Akla gele-
bilecek her türlü yetki -güvenlik güçlerinin
insanları yargılamasız öldürmesi dahil
(Anayasa, md. 17)-12 Eylül yasalanyla yö-
netime verildi. Geçen on yılda, güvenlik
güçlerinin donanım ve deney eksiklikleri gi-
derildi, güvenlik görevlilerinin sayısı arttı-
nldı, dernekleşmeleri önlendi, vb. Ama te-
rör yükseliyor.
Terörün önlenmesi, kuşkusuz, siyasal ik-
tidarın görevidir. Terörün önlenmesinin si-
yasal sorumluluğu da tümüyle onundur. Si-
yasal iktidar, hükümet emrindeki güvenlik
güçlerinin çabalarıyla önleyecektir terörü.
Önce istihbarat birimleri bilgi toplayacak,
bu bilgiler değerlendirilecek ve alınacak ka-
rarlar uygulayıcı görevlilerce uygulanarak
sanıklar yakalanıp adalete teslim edilecek.
Ama böyle olmuyor, terör tırmanıyor.
Kuşkusuz, bireysel terörün önlenmesi,
tüm dünyada pek kolay gerçekleştirilemi-
yor. Bireysel terörü tümüyle ortadan kal-
dırmak, kısa dönemde belki de olası değil.
Ama terörün kol gezmesi, özellikle örgüt-
lü terörün özgürce at oynatması kabul edi-
lebilir değil.
Terörü önlemeyi siyasal iktidar mı iste-
miyor, yoksa iktidar istiyor da terörü ön-
Ieyecek güvenlik güçlerine egemen mi
olamıyor?
Siyasal iktidann terörü önlemeyi isteme-
mesi pek de akılcı görünmüyor. Terör, belli
koşullarda, belli ortamlarda siyasal iktida-
nn yararına bir durum yaratıyor gibi gö-
rünebilir. Hatta gerektiğinde denetim altı-
na alabileceğini düşünerek siyasal iktidann,
terörü bir ölçüde görmezden geldiği düşü-
nülebilir. Ancak bu düşünce çok yanlıştır.
Çünkü terörün hangi noktadan sonra kendi
dinamikleriyle işlemeye başlayacağım, ne
zaman denetimden çıkacağını kestirmek hiç
de kolay değildir.
O noktadan sonra terörün, o ana kadar
kendisini hoşgörerek bundan çıkar sağla-
mayı uman iktidann da başmı yiyeceği de-
dettiğine kuşku yok. Devlet memurlan için-
de 'inananlar'ın, özellikle polis örgütüne ve
İçişleri Bakanhğı'na egemen olduğu söyle-
nip yaalıyor. Nutuklannda 'geleceğin Müs-
lüman Türkiyesi'nden söz eden valilere,
rastlanıyor, şeyhlerin emniyet müdürü ata-
malarına etkiü olduğu kanısı yaygmlaşıyor.
Bir eski emniyet müdürü, "emniyet teşki-
latı tarikat işgalinde" deyip bunun kanıt-
"Drmanan Islami terörün nerede duracağı belli değildir. Ülke
dışından da desteklendiği birçok kişi için kuşkusuz olan İslami
terörün, siyasal iktidann şu anda sahibi görünen kişiler içinde,
modern yaşamı, yaşam biçimi olarak seçmiş olanları hedef
almayacağı güvencesini kimse veremez. Siyasetçinin siyasetçi
kalabilmesi için terörü önlemesi gerekir.
neylerle sabittir. Bir siyasal iktidann bunu
hesaplayamaması için akıl almaz bir gaf-
let içinde olması gerekir.
Türkiye'de, siyasal iktidann böyle bir
gaflet içinde olmadığını ummak istiyorum.
Te/ör üzerinde kafa yoran herkesin bi-
reysel değil 'örgütlü' olduğunu düşündüğü
İslami terör söz konusu ohınca, gaflet için-
de olmadığını umduğum siyasal iktidann,
bu terörü önleme konusunda, güvenlik güç-
lerine artık egemen olamadığını mı düşün-
mek gerekiyor?
Bugün, İslam'ın devleti içeriden fethet-
me konusunda çok önemli ilerlemeler kay-
larını kamuoyuna açıklayabiliyor. (Güneş,
12.10.1990). 40 yıldır adım adım devlete sı-
zan tslam, siyasal iktidann denetiminden
sıyrılıyor mu?
İslamın devlete sızması
Islamın devlete sızması olgusunun to-
humları, çok partili siyasal yaşama geçil-
dikten sonra atılmaya başlandı. Siyasal par-
tiler arasında rekabetin başlaması, iktidar
yarışı, oy alma çabası dinin vicdanlara ka-
patılması, devletin din işleriyle ilgilenme-
mesi, dinin de devletin dışında tutulması il-
kelerini yavaş yavaş unutturdu. 1940'h yıl-
ların sonlanna doğru okullarda din ders-
lerinin okutulmaya başlanması, CHP ikti-
darı dönemine rastlar.
Gerçi, din dersi seçimliktir, ama din der-
sini seçme konusunda bir "incelik" keşfe-
dilmiştir: Çocuklarına din dersi okutmak
isteyenlerin dilekçeyle başvurması gereke-
cekken, çocuklanna din dersi okutmak is-
temeyenlerin dilekçe vermesi zorunluluğu
getirilmiştir. Okuma-yazma oranınm çok
düşük olduğu, devletle ilişki kurmanın hiç
de arzu edilir bir şey olmadığı bir toplum-
da, çocuğuna din dersi okutmak istemeyen
bir ana-babanın dilekçe vermesi beklene-
mezdi. Olmadı da. Bu uygulamayı yapan
CHP'li bakan, dilekçelerin verilmeyeceği-
ni biliyordu. Bilmediği ise bu tür tavizle-
rin istidan sürdürmeye yetmeyeceği idi. DP
iktidan, laiklikten sapmayı sürdürdü. Ama
asıl sıçrama, 1970-1980 döneminde oldu.
Imam hatip okullarının sayısı ve kamu yö-
netiminde din işleriyle ilgili kadrolar arttı.
1980 sonrasında ise bu gidiş iyice kurum-
laştı. Önce askeri yönetimin, sonra da Özal
iktidannın kararlanyla. İslamın devlete sız-
masının anayasal, yasal temelleri atıldı.
ANAP iktidan ile devlet, dincilere teslim
edildi.
Belki de boynuz kulağı geçti, ipin ucu
kaçtı. Emniyet örgütünde karar makamla-
nnın dincilerce ele geçirildiğini açıklayan es-
ki bir emniyet müdürü, "Diyelim ki tari-
katçı, şeriatçı bir örgüt bir cinayet işledi.
Sonışturma yapılırken emniyet üst düzeyi-
nin tarikatçılığı sonışturmayı etkiler mi" so-
rusuna "etkiler" yanıtını veriyor: "Etkiler,
şu bakundan etkiler. Yaptığın işe inanmaa
gerekli. Yaptığın iş ne? Laik cumhuriyeti,
demokratik hukuk devletini korumak. Sen
bu ülkenin, bu cumhuriyetin ana ilkesi la-
iklige inanmayacak şekilde sürekli propa-
ganda bombardımanı altında kalırsan. el-
bette işi gevşek tutarsın. Şöyle de girmek
lanm konuya. Bu adam oraya terör uzmanı
olduğu için getirilmiyor ki... Çok önemli
yerlerdir terör masalan. Terör uzmanı ol-
duğu için getirilmiyor ki oraya, bilmem
hangi amirin. müdürün adamı diye getiri-
liyor" (Güneş, 12.10.1990). Benzeri bir de-
ğerlendirmeyi, bir başka eski emniyet mü-
dürü de yapıyor: "Poliste tslamcı kadro-
laşma var. Bu cinayetleri işleyenlerin bu
kadrolarla yakalanması mümkun değil.
Bunlar bulsalar da yakalamazlar" (Cum-
huriyel, 14.10.1990).
Yetkililer, bu tür acıklamalann kasıtlı ya-
pıldığını, doğru olmadığını söyleyebilirler.
Ama hiç kimsenin karşı çıkamayacağı bir
gerçek var: Güvenlik güçleri, terörü, özel-
likle de örgütlü İslami terörü, eğer önlemi-
yor değilse önleyemiyor.
Yarın: Siyasetçileri
anlamak gerekli