Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 23 EKİM 1990
Sigara reklamınayasak getirmek için yasa önerisi veren IstanbulMilletvekili Bülent Akarcalı'nın görüşü:
'Sigara reklaım gençleri şartlıyor'Akarcalı: Yabancı sigara
reklamları tanıtmayı aşmış,
şartlandırma durumuna
girmiştir. Türkiye'de
yabancı sigara satacağız
diyerekten 5-6 yaşından
itibaren çocuklanmızı
şartlandırmaktadır.
Amerikan yetkilileri Türk
gençliginin ciğerlerini
Virginia tütünü ile
zehirlemesinler.
Yabancı sigarafirmaJarının,yasal yollar-
dan Türkiye pazanna girmesiyle birlikte çe-
şitli sigara markalanna, giınlük yaşarrun he-
men her yerinde rastlanabiliyor. Bakkal ve
marketlerdeki ışıklı tabelalardan sokakta-
ki reklam panolarına, ralli gibi sportif et-
kinliklerden konser ve defilelere dek uza-
nan tanıtım çahşmalan için "önemli
paralar" harcanıyor. Türkiye'ye ithal edi-
len markalann 1989 yılında, yalnız günlük
gazete, dergi ve reklam panolannda yap-
tıklan tanıtım için harcadıklan para 9 mil-
yar lirayı aşıyor.
Türkiye'de, radyo ve televizyonda siga-
ra reklarru yapılamıyor, Bülent Akarcalı ve
arkadaşlarımn TBMM'ye sundukları yasa
önerisinin kabul edilmesi durumunda ise bu
yasağın sınırları oldukça genişliyor. Çun-
kü "Sigara, Tiitün ve Tütün Mamullerinin
Zararlı Alışkanlıklarından Konıma Kanıı-
nu Teklifi"nin 4. maddesi, "reklam yasa-
gı"nı içeriyor:
"Sigara ve tütün mamullerinin;
a) tsim, marka veya alametler kullanıla-
rak her ne şekil ve surette olursa olsun rek-
lamının, tanıtımının, teşvikinin veya özen-
dinne kampanyasının düzenlenmesi ve ya-
pılması,
b) 18 yaşından kuçüklere satılması,
c) Vitrinlerde teşhir edilmesi veya sergi-
lenmesi,
Yasak tır."
Yasa önerisinde boyle bir maddeye ne-
den gerek duyuldu? Bu soruyu, öneriyi ve-
ren Istanbul Milletvekili Bülent Akarcalı
yamthyor:
"Benim mücadelem aslında Türk ttttü-
niinii konımaya yönelikti. Mücadelem, bir
yerde yabancı sigara reklamlannın düzen-
lenmesi, bunların önlenmesidir. Çünkü ya-
bancı sigara reklamları tanıtmayı aşmış,
şartlandırma durumuna girmiştir. Türkiye'-
de yabancı sigara satacağız diyerekten 5-6
yaşından itibaren çocuklanmızı şartlandır-
maktadırlar. Bakkalların, manavların içi-
ne girmişlerdir, her yerde levhaları vardır.
Otomobillerin dışları sigara paketi gibi bo-
yaamaktadır vs. Biz 1970'li yıllarda Ame-
rikan gençliği haşhaşla zehirleniyor diye
Türkiye'deki haşhaş üretimini durdurduk.
Şimdi Amerikan yetkilileri de Türk gençli-
ginin ciğerlerini Virginia tütünüyle zehirle-
mesinler. Bunu kendilerinden istemek en ta-
bii hakkımızdır."
Türkiye'de, ürünlerini tüketiciye tanıt-
mak için en fazla harcamayı Marlboro ve
Pariiament sigaralarıyla Ptulip Morris gru-
bu yapıyor. Philip Morris'in 1989 yılında
reklam panolanyla, günlük ve haftalık ya-
yın organlarında yaptığı tanıtım için öde-
diği tutar 4.5 milyar lirayı aşıyor. Peki, si-
gara reklamlannın yasaklanmasına Philip
Morris ne diyor? Şirket temsilcisi Cahit Dü-
lel, bu yasağı "tutarlı" bulmadığını vur-
gulayarak şunlan söylüyor:
SİGARA ÎÇME VE HUKUK
REKLAMIN PAYI — Sigara reklamı gençleri ne kadar etkiler. Bu konuda görüşler değişik. Sigaraya karşı çıkanlar rek-
lamın etkisinin büyük olduğunu söylerken sigara firması temsilcileri yetişkin tüketiciyi hedef aldığını söylüyorlar.
Dumana sınırSigara içmeme özgürlüğü, sigara dumanından uzak yaşamak hak-
kıdır. Kapalı yerlerde sigara dumanını, sigara içmeyen kişi de te-
neffüs etmek zorunda kaldığından sigara içmeme özgürlüğü
ortadan kalkmaktadır.
Sigara içmeyenlerin haklannı Kamu Hu-
kuku'nu ilgilendiren bir sorun olarak irde-
leyen Ankara Üniversitesi Genel Kamu Hu-
kuku Anabih'mdalı öğretim gorevlilerinden
Ar.Gör. Kemal Gözler, "Sigara tçme Öz-
gürtüğü ve Sınırları" başlıklı çalışmasında
sorunu şoyle ortaya koyuyor:
Belirli yer ve şartlarda, başkalanna za-
rar veren bir şekilde sigara içilmesi, bir 'sağ-
lık sorunu' bir "ahlak sorunu' olmasının
ötesinde giderek bir 'hukuk sorunu' hali-
ne gelmekle ve hukuksal düzenlemeiere ih-
tiyaç göstermektedir."
özgürlüğü, "serbest insan eylemi" ola-
rak tanımlayan Gözler, "Sigara içme öz-
gürlüğü" için "Sigara içme özgürlüğü, si-
gara içme konusunda insanlann serbest ha-
reket etme gucüne, daha basit bir ifadeyle
sigara içip-içmeme erkine sahip olmaian
şeklinde lanımlanabilir" diyor. Ama "mut-
lak özgürluk kavramı toplum hayatı için-
de yer alamaz" yargısından yola çıkarak
"Toplumsal yaşamın sürekliliğini saglaya-
bilmek için özgürlüklerin sınırlandınlması
kaçınılmaz bir zonınluluktur" sonucuna
varan Gözler, bu konuda özetle şunlan söy-
lüyor:
"Hukukçular, özgürlüklerin sınırlandı-
nlması gereğini, bir özgürlugun başkaları-
nın özgürlüğüne mıidahale etmesi ihtima-
line dayandınrlar. Bu anlayışa göre kolu-
nuzu sallama özgurluğüniız, başkalannın
burnunun başladığı yerde biter. Tabii hu-
kukçu özgürluk anlavışı en güzel ifadesini,
1789 İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi'n-
de bulmuştur. Bildiriye göre 'Hürriyet, baş-
kasına zarar vermeyen her şeyi yapabilmek-
tir; bundan ötürü her insan için tabii hak-
lan kullanmasının sının, toplumun diğer
üyelerinin de a'ynı haklardan faydalanabil-
mesini sağlayan sınırdır."
Bu genel değerlendirmeden yola çıkarak
sigara içme özgürlüğünün diğer özgürlük-
ler ile çatışabileceğini belirten Gözler, or-
nek olarak sigara içme özgürlüğünün, ka-
palı yerlerde "sağlık", otobüste "seyahat",
okulda "öğrenim", işyerinde "çalışma
hakkı" özgürlükleri ile çatışabileceğini ve-
riyor.
Sigara içme özgürlüğü yanında "içmeme
özgürlüğü" olduğunu da hatırlatan Gözler,
"Sigara içmeme özgürlüğünün içeriği, si-
gara dumanından uzak bir yaşam sürmek-
ten oluşmaktadır. Kapalı yerlerde sigara
dumanını, sigara içmeyen kişi de teneffüs
etmek zorunda kaldığından, sigara içmeme
özgürlüğü ortadan kalkmaktadır" diyor.
Sigara içme özgürlüğünü sınırlandıran
bir düzenlemenin ancak "yasama organı"
tarafından "kanun "la yapılabileceğine dik-
kat çeken Kemal Gözler şu sonuca vanyor:
"Sigara içme özgürlüğünü sınırlandıran
bir yasanın hakkın özüne, dolayısıyla de-
mokratik toplum düzeninin gereklerine ay-
kırı olmaması için sigara içme özgürlüğü-
nün butünüyle sınırlandınlmaması, bu öz-
güıiükten vazgeçilmez bir unsur, bir asli çe-
kirdek bıraküması zorunludur."
Sigara içme-içmeme özgürlüğünün hu-
kuksal boyutlan kısaca böyle sıralanıyor.
Peki yasa önerisini veren Bülent Akarcalı
bu konuda ne düşünüyor:
"Sigara içenler ile içmeyenlerin hakları
konusunda genel düşuncelerimiz; sigara
içenlerin tabii ki içme hakkı vardır. Ama
bu içme hakkı, hiçbir şekilde üçüncü sahsı
rahatsız etme, zehiıieme şeklinde olmama-
lıdır. Hatta bu. hamile bir kadın için bile
söz konusudur. Her ne kadar bir ana, do-
ğacak çocuğundan kendi sorumlu ise de
acaba biz toplum olarak bir annenin siga-
ra içerek çocuğunu handikaplı doğurma ris-
kiyle karşı karşıya bırakmay a hakkıouz var
mıdır? Sigara içerek bir babanın çocukla-
nna kotu örnek olmaya hakkı var mıdır?
Çocuğuna bakkaldan sigara aldırarak ço-
cuğunu ileride sigara içmeye şartlandıran,
zemin hazırlayan, insanlann acaba buna
hakkı var rnıdır?"
"Kanun teklifini yapan kişilerin, bu ka-
nunu çıkartmakla amaçlarına ulaşmaları-
nın mümkun olmadığını duşünüyoruz. Bu
afaki bir fikir değil. Bazı başka ülke dene-
yimleriyle, bazı araştırmalarla az çok sabit
olan bir şey. Yani pozitif olarak gösterile-
bilecek bir husus."
Tanıtım çahşmalarının sigara tiryakileri-
ne yonelik olduğunu hatırlatan Düzel, genç-
lerde sigara alışkanhğına yol açmak gibi bir
hedeflerinin olmadığını söylüyor:
"Biz çocuklann, gençlerin sigara içme-
sini istemiyoruz. Sigara alışkanlığınvn, ye-
tişkin insanlann, bilgi sahibi olan, sigara
içmenin getireceğirisklerdenhaberdar olan
insanlann hayat tarzlamla ilgili bir seçim-
den ibaret olduğunu duşünuyoruz. Bunun
böyle olması gerektiğini savunuyonız. Do-
layısıyla, çocuklara yonelik reklam yap-
mak, çocuklan sigaraya başlatmak gibi bir
hedefimiz yok. Bizim çalışmalarımızda
gençlere sigara ikramı yapılmıyor. Gençle-
re yonelik herhangi bir yayında ilanımız
çıkmıyor."
Sigara reklamlannın "marka imajı" üze-
rine kurulduğunu hatırlatan Düzel, "Insan-
lar reklam seyrettikleri için sigara içmiyor-
lar. Reklam, rekabet ortamında, birden
fazla değisik malın birbiriyle yanştığı bir or-
tamda, bir markadan başka bir markaya
tüketici çekmek için yapüıyor" diyor. Rek-
lam yasağının sigara tüketimini azaltmaya-
cağını savunan Düzel şöyle sürdürüyor:
"Reklamlann hiç olmadığı ülkelerde, -
bunlann arasında uzun yıllar reklamın hiç
yapılmadığı Dogu Avrupa ülkeleri var- bu
Ülkelerde kişi başına sigara tüketimi, Ba-
tı'dan çok daha yüksektir. Çünkü reklamın
ana fonksiyonu malla ilgili temel bilgileri
tüketiciye aktarabilmektir. Bunu kestiğiniz
zaman genel tuketim jine sürüyor. Çünkü
sigaraya başlamaya neden olan sosyal guç-
ler ortadan kalkmış olmuyor. Biz toplam
tüketimin reklamlardan etkilenmediğini,
birçok ülkedeki araştırmalardan biliyoruz.
Sonra gençlerin sigaraya başlama nedenle-
ri reklam olsun, oimasın devam ediyor. Do-
layısıyla bu kanun teklifinin sigara alışkan-
lığını azaltmak hususunda hiçbir etki yap-
mayacağını duşünüyoruz. O zaman böyle
komple bir yasağa niçin gidiliyor?"
Sigara reklamlannın tümüyle yasaklan-
masının, uzun vadede hiç de olumlu sonuç-
lar doğurmayacağını savunan Düzel şunlan
söylüyor:
"Komple bir yasağa giderseniz neler
olur? Bunu düşünmek lazım. Vfesela rek-
lamlann olmadıgı Doğu Avrupa ülkelerin-
de tüketici, kendi tercihlerini üreticiye ak-
taramryor. Pi>asaya surülen mallar bu yüz-
den daha fazla birbirlerine benzemeye baş-
lıyor. Reklamlann olduğu Batı'da ise tüke-
ticinin bazı tercihleri gelişiyor. Türkiye gi-
bi tutunu bir zamanlar çok önemli olan ül-
kenin sigara teknolojisinin böylesine geri
kalması. ABD gibi rekabetin çok >oğun ol-
duğu bir ulkede tüketici urünü olarak üre-
tilen sigaranın tüm dünyada rağbet görme-
sinin sebebi belki budur. Çunku rakibinden
daha iyisini verebilmek için tüketici eğilim-
lerini anlamak gerekiyor. Ben rekabetin er-
demine inanan bir insanım. Rekabetin, tü-
keticiye de üreticiye de ekonominin geneli-
ne de en faydalı araç olduguna inanıyorum.
Reklam yasagı ne getirecek? Reklam yasa-
ğı rekabeti kesecek. Piyasaya yeni bir ürü-
nün girmesini engelleyecek. Piyasadaki bel-
ki hem teknolojisi geri hem de tüketicinin
alternatifsiz olması nedeniyle karşı karşıya
kaldığı ürünlere fazladan prim verilmiş ola-
cak. Çünkü ben reklamla kalitemi, fiyatı-
mı aktaramajacağım."
Peki, reklam yasağı başlarsa, bu durum
yabancı sigara piyasasının yüzde 90'ını elin-
de tutan Philip Morris'in işine gelmez mi?
Cahit Düzel yamthyor:
"Hayır. Çünkü Philip Morris, Türkiye'-
ye mal ithal edip satmakla sınırlı bir faali-
yet düşünmüyor. Türkiye, Philip Morris
için çok önemli bir pazar. Türkiye'de bü-
yük çaplı bir yatıruna hazırlanıyor. Şimdi
siz reklam yasağıyla yeni ürun geliştinne-
yeceksin derseniz, bunu engellemiş olmu-
yor musunuz? Tüketici bakalım bundan 10
yıl sonra da hep aynı sigarayı mı isteyecek."
Reklam ile sigara ahşkanhğı arasındaki
ilişki nedir? Uluslararası Reklamcılar Der-
neği adına New York Üniversitesi öğretim
üyelerinden Prof. J.J.Boddewyn tarafın-
dan hazırlanan "Gençlerde Sigaraya Baş-
lama ve Reklamlar" başlıklı araştırmada,
bu sorunun yanıtını bulmak mümkun. Ara-
larında Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülke-
de yapılan çalışmanm vardığı sonuç, "Rek-
lamlar, gençlerde sigaraya başlama ve yay-
ğinlık olgulan açısından bir günah keçfad
haline dönüştüriilmemelidir" oluyor.
Yaklaşık olarak 7-16 yaşlanndaki erkek
ve kızlarla 16 ülkenin her birinde bin ka-
dar konuşmayla gerçekleştirilen araştırma-
da ilginç sonuçlar bulunuyor:
"Reklamlann, genç insanlann sigara iç-;
me alışkanlıkları üzerindeki potansiyel el-
kisi ile ilgili çalışmalar, reklamlann herhan-
gi önemli bir etkisi olduğu konusunda, yal-
nızca zayıf kanıtlar getirmiştir. Öte yandan
kişisel ve toplumsal etkenlerin yanı sıra dü-
şünüldüğünde, reklamlann önemi solmak-
tadır. Tütün reklamı kontrolü olan ülkeler-
de yapılan araştırmalar büyük ölçüde, ye-
ni yasal düzenlemelerin sigara içme yaygın-
lığı konusunda şu anda ayırt edilebilir ve
net olan bir etkisini ortaya çıkartma konu-
sunda başansızlığa uğramıştır. Bu çalışma-'
lardan elde edilen sonuçlar, çeşitli derece-
de toplumsal reklam kontrolü uygulayao
ülkeler arasında yapılan karşılaştırmalarta
da desteklenmiştir."
Yarın: Türk tütünü
MISIR'DAN
tZLENİMLER
KÂNİ EKŞtOĞLU
İSKENDERfYE — Şimdi yo-
lumuz Kahire'den doğruca ku-
zeybatıya yöneliyor. Kuzeybatı-
da gidebileceğimiz tek kent Alex-
andria. Bizde daha çok bilinen
adıyla İskenderiye.
Gerçi yolda yeni bir Sadat ken-
ti kunıluyor, ama yolumuz o
kentin de batısından geçiyor.
Sadat kentine girmeden ilerüyo-
nız.
Kahire'den îskenderiye 265
km. Yol boyu askeri araçlar kü-
me halinde ilerliyorlar. Bu du-
rum giderken de dönerken de
değişmiyor. Körfez'deki buna-
Iım nedeniyle buluttan nem ka-
panlarla birlikteyiz. Acaba bu
askerler neden Uerliyor ve nere-
ye gidiyorlar? Yoksa Körfez'de
beklenen savaş başladı mı? Kor-
kuyla karışık sorulan bunlar.
Oysa savaşın çıkması o denli
kolay değil. Savaş sanıldığından
da çok riskli görünüyor. Yara-
tılan bunalımsa savaştan da be-
ter. Demokles'in kılıcı gibi sa-
vaşın donlu soğunu ensede his-
setmek sıcağmdan daha da be-
ter.
Koskoca yolda askeri araçlar-
dan başka araç yok. Tahminler-
den öte bir ıssızlık içindesiniz.
Trafik akışı imrenilecek gibi.
Keşke Türkiye de bu denli rahat
bir trafik akışında olsa.
Mısır'm hiyeroglif abecesi,
sanki halen yürürlükteymiş gi-
bi dipdiridir. Hemen her kesit-
te hiyeroglif abecesine rastla-
mak olası. Oysa hiyeroglifin ta-
rihe kanşmasmdan bu yana bin
beş yüz yıl geçmiş. Fakat Mısır
uygarüğıyla özdeşleşmiş olan
hiyeroglifleri yadırgamak için
de söz konusu olamaz. Onun in-
san timne apayn bir erkliüği
vardır.
Kilometreler aşındıkça bur-
numuza çarpan koku hiç de ya-
iskenderiye kıyılarında temiz çevrebancı değil. Bu kokuyu Bod-
rum'dan değilse mutlaka Kaş'-
tan, Manavgat'tan, Alanya'dan
anımsıyor olmalısınız. Birazdan
karşınıza çıkacak olan gelinin
adı Akdenk'dir. Artık Kızılde-
niz düşlerinize sığınmıştır.
Alex'e dikey inen yol kentin
görkemini arttınyor. Daha ilk
adım atısta kendine özgü varlı-
ğını hissettiriyor. Burası şimdi-
ye değin alışılmışlardan olduk-
ça aynmiı. Kentin mimarisi, in-
sanı; Mısn'dan değişik bir ke-
sitte bulunduğunuz izlenimine
boğuyor. Gerçekten buranın in-
sanlannın Ramses'in torunları
olduklan kuşkuludur! Yoksa
doğanın yeni bir marifeti ile
karşı karşıya mıyız?
Otobüsümüz kentin girişinde
durur durmaz içine genç bayan-
lar doluşuyor. Amaçları kente
giren turistlere kısa bir tur yap-
tırmak. Alex'in melekleri ne di-
yorsa onlan dinlemek kârıruza
olacaktır!
Sizi önce dünyamn yedi hari-
kasından biri olan İskenderiye
Feneri'ne götürüyorlar. Oysa
ondan daha önemlisi yakılan
kütüphaneyi izlemek değil mi?
Ona nedense ulaşmamız müm-
kün olamıyor. Mısırlılar bu kü-
tüphaneyi daha görkemli bir
varlığa eriştirmek için paçalan-
nı sıvamışlar. Bütün dünya on-
lara bu konuda el uzatmalıdır.
Kitap yakmanın çağdaş protes-
tosu için bundan daha büyük
fırsat olabilir mi?
Çevre koruması
Alex'in kıyıdaki uzunluğu
tam tamına 32 kilometredir.
Otuz iki kilometrelik kıyı billûr
gibi deniz ve altın gibi kumlann
yatağıdır. Deniz, endüstri kirli-
liğinden uzaktır. Çevrenin bu
denli korunmuşluğu buna önem
vermeyenler için gerçekten ibret
verici olmalıdır. Kentin çalışkan
ve konuksever valisinin savlı
yaklaşımı oldukça umut verici.
Alex kirlenmeyecek, buna izin
verilmeyecektir. Gerçekten Ak-
deniz'de çevre kirliliğinden bu
denli annabilmis olmak büyük
başarı.
Kentin nüfusu halen 4.S mil-
yon. Bu durumuyla İskenderi-
ye Mısır'ın Kahire'den sonra ge-
len ikinci büyük kenti. Söz bu-
raya gelmişken Mısır'ın nüfus
artışındaki hızlıhğa da değinil-
yönetimi bu konuda oldukça
duyarh. Amaçlannın Alex'i Mı-
sır'ın en önde gelen kenti duru-
muna getirmek. Üç yüda 2000
dönümlük bir bölgede 8 metre
derinlikteki gölü kurutarak gör-
kemli bir bahçe haline dönüş-
türmüşler. Batılı teknisyenlerin
"imkânsız" dediklerini bunlar
2-3 yıl gibi çok kısa bir süre için-
de cennete dönüştürdüklerini
övgüyle dile getiriyorlar. Alex'-
bilmesı. Bunun için Ule de sa-
raylara, köşklere gerek yok ki.
Mısır'ın binlerce yıllık tarihsel
geçmişi düşünüldüğünde insan
yaşamının acizh'ği günyüzüne
vunıyor. Bu yüzden kısa olan
yaşama etkin bir dirilik kazan-
dırılmalı değil midir? Kral Fa-
ruk olmasa da onun yerinde
şimdi ondan daha çok ve daha
iyi eğlenenler var. Ucu bucağı
belirsiz malikânesinde günümü-
yerleşik ülkelerin hemen hepsi
de alternatif gelir kaynakları
arayışı içindeler. Bunun en kes-
tirme yolu ise turizm. Ama tu-
rizm kuşkusuz kestirme yolda
hazır bekleyen bir ördek değil.
Turistleri kendi ülkelerine çeke-
bilmek sağlıklı yatınmcıhk an-
layışına sahip olmayı gerektiri-
yor. Turizmin yutmadığı tek şey
rasgelelik. O yüzden hesapların
ince elenip sık dokunmasından
İskenderiye'nin 32.
km 'lik kıyısı billur
gibi bir deniz ve altın
kumlann yatağı.
Deniz, sanayi
kirliliğinden uzak.
Kentin çalışkan ve
konuksever valisi, bu
bölgenin
kirlenmeyeceğini,
buna izin
verilmeyeceğini
söylüyor. Mısırlıların
en büyük ekonomik
umutlarından birisi de
turizmin geliştirilmesi.
Bu konuda yoğun
çaba var.
hkenderiye'de temiz kıyılardaki turistik tesisler Batılı turisli çekmeye çalışıyor.
mehdir. 1972'lerde 5 milyon do-
layında olan Kahire nüfusu şim-
dilerde 12 milyona; 32 milyon
olan bütün Mısır nüfusu ise SS
milyona ulaşmıştır. Bu rakam-
lar dehset verici değil midir? Mı-
sır bu hızla nüfus artışı tufanı-
na yakalanırsa halkın yaşam dü-
zeyi endişelendirici bir inişe geç-
meyecek midir?
Alex'te de savlı ve hızlı bir
kalkmma etkinliği var. Kentin
in buna büyük gereksinimi var.
Çünkü kentin çevresi batakhk-
larla çevrili. Alabildiğine geniş
sazhklarla kaplı bu bölgede pa-
pirüs üretimi de önde gidiyor.
Kral Faruk'un dillere destan
saltanatının ardından yıllar akıp
geçti. Kuşkusuz Firavunlar da
Mısır'da saltanat sürmüşlerdir.
Geçen tarih artık bir efsanedir,
bir söylencedir. önemli olan her
insanın kendi saltanatını kura-
zün kuşağı cirit atıyor. Kral öl-
dü, yaşasın kral!
Alınan onca önlemlere karşın
nüfus artışını durdurmamn zor-
luğu bütün dehşetiyle karşımız-
dadır. özellikle gelişkin olma-
yan ülkelerde bu durum daha
da korkutucu boyutlardadır.
Hızlı ve hesapsız nüfus artışının
getirdiği sorunlan çözmek elbet-
te ki kolay obnayacaktır. Bu
yüzden Akdeniz'in kıvılanna
başka yol yok.
Tunuslu Bay Tijani Haddad,
Akdeniz ülkelerinin sahip bu-
lunduklan turizm potansiyelinin
akara dönüsebilmesi konusun-
da oldukça büinçli. Bu yüzden
Akdeniz ülkelerindeki turizm
gazetecileri, yazar ve yayıncıla-
rını organize bir güç haline ge-
tirme hesabını yapıyor. En kısa
zamanda konusunda bir fede-
rasyon kurup etkin çalışmalar
yapmayı pianlıyor. Bu konuda
oldukça başarıü ve etkileyici ol-
duğu söylenebilir. Yarduncısı
Bay Tahar Ayachi de konusun-
da deneyimli ve girişimci. Tu-
rizm yalnızca yatınmalık ya da
işletmecilikten ibaret değil kuş-
kusuz. Etkin propagandaya da
gereksinim gösteriyor. Bu bir
tür mal pazarlamadır. Bu yüz-
den de tanıtımın ön safta yeri
var.
Tarihsel köken olarak olduk-
ça gerilere uzanan Mısır, ko-
nukseverlik yonünden de o denli
gerilere uzanabiliyor mu bilmi-
yorum. Elimizde Mısır uygarh-
ğını somutlaştıran binlerce bel-
ge, bulgu var. Ama konuksever-
üklerini kanıtlayanına müzeler-
de olmasa bile şimdi sokaklann-
da rastlamak olası. Özellikle
Akdeniz ülkelerinden gelen ko-
nuklan ağırlamayı Ustlenen Mı-
sır delegasyonunun başındaki
Bay Salah Attia konukseverliğin
gerçek ve somut örneği. üstelik
organizasyonu da başanlarla
dolu. Yüzündeki sevimlilik
onun içtenh'ğini ve konuksever-
liklerinin tarihsel kökenini ser-
giliyor. Evet Mısır uygarhğının
içinde konukseverlikten de ilgi
çekici belgeler var!..
Otelde Kuveytliler
Saddam'dan kaçan çok mik-
tarda Kuveytli de Mısır'a sığın-
mış gibi görünüyor. Özellikle
otelleri Kuveytlilerle dohnuş du-
rumda. Küçüklü-büyuklu bu in-
sanlar daha çok gece saatlerin-
de ortaya çıkıyorlar. Daha doğ-
rusu otelin lobisine doluşuyor-
lar. Orada yaptıkları hiçbir şey
yok. Yalnızca oturuyorlar. Fo-
toğraf çekmeye asla izin vermi-
yorlar. Büsbütün kuşkulu bir
bekleyiş içindeler. Kuveytlilerin
Mısır otellerini doldurmuş ol-
ması öteki nedenlerin ötesinde
Mısırhlann konukseverliklerinin
değişik bir kanıtı olamaz mı?
Mısır'm çevre kirliliğinden
yana bir sorunu yok. Akdeniz
ile Kızıldeniz'deki kıyılan gtt-,
' müş gibi berraktır. Nil için ay-
nı şeyi söylemek olmaz. Ama
Nil'i denizle kıyaslamak da ol-
maz. Bununla birlikte çevre kir-
lenmesi konusunda insanlann
bilinçlendirilmesi gereğine her
zaman işaret olunmalıdır. En
büyük kirleten ise kuşkusuz en-
düstridir.
Turizm insandır :
Akdeniz'in ve Kızıldeniz'in
soyut olarak turizme kaynakhk
etmesi ve bu konuda yoğun ça-
balara girilmesi yetmiyor. Tu-
rizm sanıldığı gibi ayn ve özel
bir sektör degildir. Turizm baslı
başına insandır. İnsanın bütün
gereksinimi, yaşamının tamamı-
dır. O yüzden turizm diye bek-
lemek yerine ona akacak kanal-
lan temiz tutmak, özellikle ve
bu anlamda çevre sorununa bü-
yük önem vermek gerekiyor.
Akdeniz bu açıdan ciddi sorun-
larla karşı karşıyadır. Sorunla-
ra eğilir, turizme yaklaşırken
çevreyi görardı etmemek gere-
kiyor.
Turizm olgusuna yonelik çs- •
ba ve etkinlikler arasına bilim- <
sel organizasyonlann da sokul- !
masında zorunluluk var. Sorun- \
lann tanısında bilimsel falıynm- ;
Iara büyük gereksinim var. Kı- ;
saca olay yalın ve küçümsene- •
cek nitelikte bir olay degildir.
Turizm olgusuna makro bakış,
insanı doğru ve sağhklı çözüm- ,
lere ulaştırabilir.
Şimdi bir selam gemisinin
Akdeniz'e açılması zamanıdır.
Akdeniz'in bütün kıyı ve liman-
lanna uğrasın bu gemi. Selam
dolu, dostluk dolu kolileri da-
ğıtsın insanlara... Sevgi, mutlu-
luk, nese, gülücük, öpüçük da-
ğıtsın... Çünkü insanın layığı
budur... Savaş korkusu değil!
Birrl