Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 OCAK 1990 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TÜRKIYE'OE BUGÛN
Me
!
eteoroto|i Gend MüdOrlüğC nderı
alınan bılgıye göre, yurdun kuzey ke-
simleri parçaiı bukıtlu. Marmara ıle ıç
kesiraier yer yer >cğun olmak uzere
sısli. öteki yerler az bulutkı ve açık ge-
çecek. HAVA SICAKLIĞI: Deflişmeye-
cek. RÜZGAR Batı b&kjeterimBde
güney batı ve doğu bölgelerimmle ku-
zey we bad yrjnteıîlen hafif, ara sıra of-
ta kuvvette yurdun kuzey
kesifnlennde zaman zamarı kuvvetli-
ce esecek Denıztenmızde rûzgar Ak-
denız'de poyraz, zamanla gündojusu
ve keşişlemeden, öteki deniztefimız-
b d 3 5 K d
1
Mana
Mapaan
Adıyaman
Afyon
Ajn
Ankara
Anakya
Antalya
Artnn
Aydın
A 15° OTJtyırtakır
S 12° 5°Edıme
B 8° -1° Erancan
A 12° 2°Erzurum
B -15°3fl°Eskısehır
B 7° -6° Gaaanttfj
A 13° 5°ûresun
A 16° 3°GûmûşhaneB
B
ila 15, Karadenız'de yer yer 2. açıMarda 3 m. dolayında ouluna-
rtP kıhk» ve Indnstan 3-S Karadenız'-
a k Van
Gflü'nde hava. Parçalı buluttu geçecek. Rüzgâr kuzey
L d l n S denız r^?h^ esl * •«** 5-10ton.dolayında bulunacak.
cek. denız mutedil, Karadenız'de yer
Bılectk
Bırajd
Bıfts
BOHJ
Bursa
Canakkale
Çotum
Oeraaı
ş
A 2° -5° Hakkân
A 15° 2°lSi>art2
S 10° PlsBnbuı
B 11° 5°laro
B 0° CKars
B -;
s
B
8 -2° -15°KasBmonu B
B 2° -8° Kayserı
S W 3° Kırlclarel
S 14° 6°Kbnya
B 6"-7° Kutahya
B 2°-4° Malatya
6°-4° Manısa
8»-2°KMaraş
-5° -t3°MBSin
-10°29°Mu#a
7°*>Muş
7° CPNıjde
12° 4"Onlu
2°-1O°Flıze
2° -11°Samsun
10° -3° Snrt
11» S>Sınop
16° 7°Sıvas
5°-8° *atoxı
6° -1O°ljncet
8°-2°Uşak
5° KPVan
5° -6° Yozgat
2= -8° ZonguMak
A 13° 3°
A 10°-2°
A 0 ° 6°
A 13° 1°
B -2° -15°
B 3°-12°
B 12° 5°
B 12° 4°
8 12° 5°
B 6°-2°
6 5° 12°
B 3°-10°
S 13° «°
B 12° 4°
8 2°-4°
A 10° 1°
B 0"-13°
B 5° -7°
B 14° 5°
yer kaba dalgaiı. dakja yûkseklirjı 05 - Ç f * *
^yafrnurtı ggsısfı A-açkB-tjduDu G-suıwşi K-karlı S-asiı
DÜNYA'DA BUGÜN
Helsınkı
Leningrad
(*•
Moskova BarcOoru
Basel
Betgral
Bertn
Boon
Bruksd
Budapeşte
Ccnevre
Ceoyvr
Cıdde
Dutayı
frankfurt
Gıme
HHanta
Kopantng
KMı
LtlVoşa
Wi3l»nQlctıB 6°
Zû^^ K 3°
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Bir ya da çok lo-
bun, beyindeki öbür
bölgelerle sinir bağ-
lantısmın kesilmesini
içeren cerrahi işlem.
2/ Kazak başkanlan-
na verilen ad... Bir
nota. 3/ Yel, şimşek
ve gök gürültüsü ile
ortaya çıkan sağanak
yağışlı hava olayı...
Tekil ikinci kişi adılı.
4/ Küçak mağara...
Savaşta ordunun silah
ve cephanesini ulaştı-
ran yaya kapıkulu
ocaklarından bir sınıf asker. 5/ Düz-
gün sarılmış halat yuraağı... Mitoloji-
de savaş tannsı. 6/ Avustralya'da ya-
şayan bir cins devekuşu... Düşünce. 7/
Belirti... Üflemeli bir çalgı. 8/ Sarrria
tekniğiyle yapılan bir tür işleme 9/
Yön göstermek için belli yerlere konu-
lan işaret... Çirişli bir çeşit parlak bez.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Çıkış yeri kolaylıkla bulunamaya-
cak kadar kanşık koridorlan olan ya-
pı. 2/ Özerklik. 3/ Ayaküstü içki içilen meyhane.. Hayvanın iki
ayağını iple bağlayarak yapılan köstek. 4/ Asma kütüğü... İki tar-
la arasındaki sınır. 5/ Kirai bitkilenn tohumu... Dogma. 6/ Bir sa-
yı... Yel... Bir bağlaç. 7/ Ge^eleyin, açık havada sevgi duyulan biri
için bir mUzik aracıyla verilen küçük konser. 8/ Köydeki işlerin el-
birliğiyle bitirilmesi... İspanya'da Bask bölgesinin bağımsızlığı için
savaşım veren gizli örgut. 9/ Bir sözcüğün ya da adm baş harfi.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Paramızın kıymeti
29 OCAK 1930
Ankara 28 (Telefonla) — Başvekil Ismet Paşa Hazretleri
bugün saat birde Maliye Vekili Saraçoğlu Şükrü Beyi
makamında zdyaret etmiş ve kendisiyle iki saat kadar
1930 bütçesinde yapılacak tasarrufat ile iküsadi program
hakkında konuşmuştur. Muhasebei umumiye Müdürü ve
Maliye levazım Müdürü bu hususta hazırladıklan
tetkikat raporlannı arzetmişlerdir.
Maliye Vekili ayrıca paramızın kıymetinin tesbiti
hakkında da tsmet Pş. Hz. ile görüşmüş ve bu mes'ele
etrafında mütaleat ve tetkikatiyle beraber rnuhtelif
memleketlerde paranın kıymetinin tesbiti için ittihaz
edilen tedabirin tercümesini bir rapor halinde Başvekil
Ismet Pş. Hazretlerine vermiştir.
Ismet Pş. Hz. paramızın kıymetinin tesbiti etrafında
bizzat meşgul olmaktadırlar. Başvekilimizin on beş güne
kadar B.M. Meclisinde bu
mes'ele etrafında beyanatta
bulunması muhtemeldir.
1930 bütçesinde yapılacak
tasarrufa gelince bunun da
12 milyon liraya baliğ
olacağı anlaşılmaktadır.
Iktisat Vekâleti acil surette
yapılacak işler için 1930
bütçesine 15 milyon lira
vaz'ını istiyordu. Bu
mes'elede tezekkür edilmekte
ve diğer taraftan bu paranın
temimine çalışılmaktadır.
TARTIŞMA
SiTROEN
CITROCM
OTOMOBILLERI
Turing Kulübü
Otomobille seyahat eden ecnebilerden hudutlardan
geçerken gümrük resmi alınmaması ve bunlann Turing
kulüplerden aldıklan vesaikin muteber addedilmesi
hemen bütün memleketlerde kabul edilmiştir. Tiptik
denilen bu usule göre, herhangi bir memlekete girecek
se>7ah otomobillerinden senesi içinde çıkmıyacaklar
olursa, bunlann rtisumunu beynelmilel luring kulüpleri
ittihadı o hükûmete tesviye etmektir.
Triptik usulü, yalnız memleketimizde cari değildir. Bu
usul kabul edilinciye kadar, Türk turing kulübü idare
hey'eti geçende Perapalâsta aktettiği fevkalâde içtimada,
Turing kulüpler ittihadından naktî muavenet talebine ve
alınacak paranın, memleketimize gelecek sey>r
ah
otomobillerinin gümrük rüsumuna mukabil teminat
olarak Maliye Vekâleti enirine bir bankaya tevdiine karar
vermişti.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyel
Radyo gazetesi
29 OCAK 1960
Radyo Gazetesi dün akşam
Beynelmilel Basın Enstitüsünü ele
almış ve "adı sanı bilinmeyen ve
milletlerarası hukuki temsil esası
bakımından aslı faslı olmayan bu
müesseseyi sessiz sedasiz bizim
işlerimize kim bulaştırdı" sualini
sorarak Vatan Gazetesi Başyazarı
Ahmet Emin Yalman'a hücum
etmiştir.
"Türkiye'de matbuat hürriyeti yoktur diyen bazı
gazeteler de vardır. Bunlar da yalam, şantajı adet haline
getiren haysiyet ve şerefleri insafsızca, zalimce her gün
ayaklar altında çiğneyen gadretmek, zulmetmek,
tahakküm etmek sevdasında bulunan kimselerdir.
Matbuat hürriyeti yoktur sözü bunlann yalan ve sahte
avezelerinden ibarettir. Matbuat hürriyetini bu manaya
alan bu insanlann şerrinden, bunlann işlerine gelmeyen
siyaset ve devlet adamları hatta sair vatandaşlar
kendilerini korumaya imkân bulamazlar."
GEÇEN YIL BUGÜN CumhuriYet
Bezm-i Âlem'de kargaşa
29 OCAK 1989
Cumhurbaşkaru Kenan Evren'in Bezm-i Âlem Vakıf
Gureba Hastanesi'nin özel üniversiteye dönüştürülmesine
"olumsuz görüş" bildirmesi, yeni tayin edildikleri
Istanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nde bir aya yakın
süredir amaçsız şekilde bekletilen 300 personel arasında
sevinçle karşılandı.
Cumhurbaşkanlığı araştırma biriminin gelen ihbarlar ve
belgeler eşliğinde Bezm-i Âlem Vakıf Gureba
Hastanesi'nin özel üniversiteye dönüştürülmesi
işlemlerinde yasalara aykınlıklar belirlemesi, mütevelli
heyeti üyelerini karıştırdı.
I III I I IÖzel Sözlü ve Göı
Sorunun tek ve basit çözümü ise partilerarası bir anlaşma ile
ve ivedilikle anayasadaki çelişkinin giderilerek 133. maddenin
ve 2954 sayüı TRT Kanunu'nun düzeltilmesinde ve
çağdaşlaştırılmasında yatmaktadır.
Nasıl, kitap, dergi ve gazeteler toplumun ay-
dınlatılma, bilgilendirilrae, eğlendirilme, ye-
ni görüş ve düşüncelerden haberdar edilme gi-
bi gereksinimlerini karşılamak üzere ve bazen
de kâr gayesiyle var iseler devlet dışındaki rad-
yo ve TV yayıncıhğının da yani sözlü ve gö-
rüntülü yayıncılığın da aynı nedenlerle top-
lumsal bir ihtiyaa karşılamak üzere var olma-
lan gerektiğini kabul etmek zorundayız.
Bunun aksini düşunmek; anayasanın 133.
maddesinin birinci fıkrasının değiştirilerek
"Radyo ve televizyon islasyonları ancak dev-
let eli ile kurulur ve idareleri tarafsız bir ka-
mu tiizel kişiliği halinde düzealenir" yerine
"Radyo, televizyon ve gazeteler ancak devlet
eli ile kurulur ve idareleri tarafsız bir kamu
tüzel kişiliği halinde düzenlenir" denmesini di-
lernekten başka mantıksal bir anlam taşımaz.
Soz konusu maddenin gazeteleri içeren deği-
şik şekli sade vatandaşa ne kadar ters geliyor-
sa, şimdiki mevcut şekli de temel ve vazgeçil-
mez haklar bölümündeki 26. maddenin ruhu-
na o kadar ters düşmektedir. 26. madde şöyle
der: "Herkes, düşünce ve kanaatlerini soz, yazı
resirn veya başka yollarla tek başına vej-a toplu
olarak açıklama ve yavma hakkına sahiptir.
Bu hürriyet resmi makamlann müdahalesi ol-
maksıan haber veya fikir almak ya da vermek
serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü rad-
yo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla ya-
pılan yayınlann izin sistemine baglanmasına
engel değildır." Maddedeki "başka yollarla"
deyimine radyo ve televizyonun da girdiği,
ikinci cümledeki radyo ve televizyonu izin sis-
temine baglayan cümleden de anlaşılmakta-
dır. Öte yandan 133. madde ile izne bağlı özel
istasyonlar sistemi -ki bütün Batı âleminde bu
böyledir- tam anlamıyla engellenmiştir. Sadece
bu çelişki bile yasal yollar izlenerek Anayasa
YayıncüıkMahkemesi'ne gidilmesi gerektiğini ortaya çı-
karabilir.
Ayda en az sekiz, on bin lira gazeteye ayı-
rabilecek imkânı olmayanlar büyük çoğunhı-
ğu teşkil etmektedirler. Bunun yanında
okuma-yazma bügisi, alıjkanlığı da belirli çev-
relere sıkışıp kalmıştır. Bütün bunlara karşı
hem bilimsel etkinliği hem de masraf-etkinlik
kriteri en elverişli olan özel radyo ve televiz-
yon yayıncıhğının kısıtlanması yanlış bir tu-
tumdur. Tam tersine çağdaşlaşmamıza ve ge-
lişmemize yapacağı katkı açısından özendiril-
mesi gerekir.
Sorunun tek ve basit çözümü ise partilera-
rası bir anlaşma ile ve ivedilikle anayasadaki
çelişkinin giderilerek 133. maddenin ve 2954
sayılı TRT Kanunu'nun düzeltilmesinde ve
çağdaşlaştırılmasında yatmaktadır.
PROF. DR. MEHMET KICIMAN
'Doğmavaıı Hürriyet ve İki Aym
Basıım Üzerine
9
ÎJzerine
Televizyondaki yarışma gibi acaba Öner Kemal'i kim yanılttı
(yamlttı mı?) Yoksa bu "daha kapsamlı ve daha özenli"
yayıncılık gereklerinden mi?
Cumhuriyet Gazetesi'nin 31 Arahk 1989 ta-
rihli sayısının 15. sayfasında "Taröşma" sü-
tunlarında Öner Kemal imzalı ilginç bir yazı
yayımlandı. Yazı, yayınevimiz tarafından ya-
yımlanan Hasan Amca'nın Dogmayan Hür-
riyet adlı kitabım konu almakta ve Alpay Ka-
bacah tarafından hazırlanan Bir lhtilâlcinin
Serüvenleri adlı kitapla karşılaştırmaktadır.
Yazar, Kabacalı'nın kitabına ilave edilmiş bu-
lunan 'Dofmayan Hürriyet' bölümünün bu
kerşılaştırma sonucu "daha kapsamlı ve da-
ha özenli oldugu göriiluyor" yargısına varı-
yor ve bu yargısını doğruladığını iddia ettiği
ban ömekleri ekliyor. Biz bu ömeklere cevap
verirken Cem Yayınevi tarafından yayımla-
nan kitaptaki birtakım kalem ve dizgi yanlış-
larına değinmeyeceğiz.
"Üstünden yıllar geçse de silinmez", "ge-
lecek kuşaklar bu yanılgılan doğru bilip sür-
dürürlerse neler olur?" denilen vahim yanlış-
lara geçelim. Arba Yayınlan tarafından ha-
zırlanan kitapta 'maharrir' ve 'muhabir' kar-
şılığı 'yazar' denilmiş. Eyvah! Hemen baka-
lun Kabacalı'nın kitabındaki "dogrusuna":
'muharrir' karşılıgında da 'muhabir' (s. 150).
Elbette hiç yanlış yapılmasa hepimiz daha
memnun oiuruz. Ama yukarıdaki yargılarla
bu örnek arasında bir oran olmak gerekmez
mi!
Secilmiş yanlışlann büyük kısmı 'tavsif
etmek' yerine 'nitelemek', 'tezahür' yerine
'beünne', 'zcülâne' yerine aşajıhk' türünden
yanhşlar (?). Yüksek matematik ve geometri
hocalığına atanan Mahmut Şevket'in (Paşa)
'yüksek matematik ve geometri hocalığına
atandıgını' yazmamız "üstünden yülar geçse
de silinmez bir hata" mıdır? (Hasan Aroca ta-
rafından 'hendese-i halliye' deniliyor. Ibnü-
lemin'e bakılabilir. Ayrıca Mahmnt Şevket
Paşa'ıım Günlügü Arba Yayınlan tarafından
yayımlandı. öner Kemal'e hatırlatırız.)
Bazı yerlerde dipnotlarda yaptığımız açık-
lamaların da öner Kemal tarafından yanlış-
lığı (?) saptaruyor. "Gelecek kuşaklar", 'hu-
ruc akssultan'ın karşılığı olarak dipnotta yan-
lış (!) yazmış olduğumuz 'padişaha karşı ayak-
lanma'yı doğru olarak öğreneceklermiş. Di-
yeh'm ki yardış, yukanda ash varken nasıl "yıl-
lar geçse de silinmez" olabilir! Kabacalı ta-
rafından bu deyim karşıhğında 'sultandan ya-
na ayaklanma' (nasıl oluyorsa) denmiş. Ama
parantez içinde yazıldıgı için bu lapsus da
önemli değildir ki. öner Kemal tarafından bu-
lunan 'müDîb' (aslındaki 'muhib' yanlıştır),
'selahiyet' gibi sözcüklerde yaptığımız kalem
yanlışlan da okurlar tarafından (diğer dizgi
yanlışlan gibi) kolayca anlaşılır ve bağışlanır.
Dipnotta verdığimiz 'camia-i kübra' ile il-
gili açıklama da aynı şekilde ele alınmalıdır.
Buradaki ilginç noktaya değiruneden geceme-
yeceğiz. Asıl metinde (s. 12) yanlış, olarak
'camia-i kübera' biçiminde yazılan tamlama
Hakaz Uygulama
Aynı statüdeki iki fakültenin, aynı konudaki kişilere farklı
uygulamalar getirmesi, eşit okuma hakkı prensibini
zedeleyerek benim okuma hakkımı engellemiştir.
1989 ÖSYS imtihanlarına bulunduğum ce-
zaevinden müracat ederek katıldım ve başa-
rılı olarak İstanbul Üniversitesi HukuL Fakül-
tesi'ne yerleştirüdim. Kayıt için gerekli evrak-
lan tamamlayarak kaydedilmek üzere müra-
catta bulundum. Ancak fakülteden tarafıma
gönderilen cevabi yazıda, tutukluluğuma se-
bep olan fiiller sayılarak kaydımın yapılama-
yacağı belirtildi. Bu durum karşısında çeşıtli
mercilere müracaat ederek hakkımı aramak-
tayım. Zira kanun, tüzuk, mevzuat dışı bu ka-
rarın mağduru olmak istemiyorum.
Bu uygulamanın haksız ve adaletsiz oluş se-
bebine gelince; 1980 senesinden beri devam
eden tutukluluğum devlet aleyhine cürümler
babındaki maddelerden değildir. Yani
TCK.'nın 125-173 arasındaki maddelerini ih-
tiva etmemektedir. YÖK mevzuatlanna göre
(45/c) ancak bu maddeler arasındaki fîilleri
işleyen tutuklu ve hükümlüler kayıt yaptıra-
mazlar. Benim konumum bu hükrnün dışın-
daki kalmakla birlikte, fakülte yönetiminin
keyfi tutumuyla bu madde sebep gösteTİlerek
okuma hakkım engellenmektedir.
Oysa benim durumunda olup da Ankara
Huknk Fakültesi'ni kazanan birçok kişinin
kaydı yapdmış ve Türkiye'nin çeşitli yerlerin-
deki cezaevlerinden tutuklu ve hükümlüler, sı-
navlara katümak üzere fakülteye gönderilmiş-
lerdir. Buna bir emsal göstermek gerekirse,
'camia-i kübra' olmalıdır. Nitekim 1958 bas-
kısında s. 59'da doğru olarak geçiyor. Gerek
Arba ve gerek Cem baskısında bu yanlış (s.
12'deki) korunmuş ve not/parantez ile karşı-
lığı verilmeye çalışılmış. Ne var ki öner Ke-
mal'in özenli Kabacalı baskısında 'camia-i
kübera' biçiminde geçtiğinde 'en büyük
topluluk' (s. 81), 'camia-i kübra' biçiminde
geçtiğinde ise 'yüce topluluklar' (s. 127) de-
niliyor. "Yanlışlan doğru billp sürdürme"
karşısında "gelecek kuşaklar" için kaygılanan
öner Kemal'e bir daha dikkatle bakmasını
öneririz. Kubra' (büyük) ne demek, 'kübera'
(büyükler) ne demek? Televizyondaki yanş-
ma gibi acaba öner Kemal'i kim yanılttı (ya-
nılttı mı?) Yoksa bu "daha kapsamlı ve da-
ha özenli" yayıncılık gereklerinden mi?
öner Kemal'in önyargıyla kaleme aldığı ya-
zıda Arba Yayınları'nın kitabının tarihsiz ol-
duğu (tersine Cem baskısı tarihsiz) iddia edi-
lirken, 'dizin'in yer aldığı elbette belirtilemez-
di. Çünkü Cem baskısı "daha kapsamlı ve da-
ha özenli"ydi! Bu kapsamlı baskıyı elimize
alınca kitabın adına ilave edilen 'Yanda Ka-
lan thtilftl'i görünce (30 puntoydu çünkü), ol-
dukça sevindik. Demek Hasan Amca'nın, Va-
tan GazetesTnde 1960 yüında yayımlanan tef-
rikası da kitaplaşmıştı. Maalesef bütün ara-
malanmıza rağmen bulamadık! (Yanda Ka-
lan thtilâl yayınevimiz tarafından yakında ya-
yımlanacaktır.)
öner Kemal'in Arba Yayınlan hakkında-
ki "daha az hatalı yapıtlar yayımlaması" yo-
lundaki dileğini bütün yayınevleri ve titiz eleş-
tirmenler için tekrarlar ve kendisine göster-
diği ilgiden dolayı teşekkür ederiz.
ARBA YAYINLARI
Diyarbakır Cezaevi'nden Hasan tlter ısimli
hükümlünün, bulunduğu cezaevinden Anka-
ra'ya nakledilerek imtihanlara sokulmasını-
gösterebiliriz. Aynı statüdeki iki fakültenin,
aynı konumdaki kişilere farklı uygulamalar
getirmesi, eşit okuma hakkı prensibini zede-
leyerek benim okuma hakkımı engejlemıştir.
Halbuki Adalet Bakanlıgı'nın hükümlü ve tu-
tukluların, eğitim ve.öğretimi için gösterdiği
büyük gayretler herkes tarafından bilinmek-
tedir.
Bütün bunlar göz önüne ahnarak tÜ Hu-
kuk Fakültesi'ne raüracaatımın anayasanın
eşitlik ilkesi mevzuatlan doğrultusunda kabul
edilmesi, kaydımın yapılarak okul sınavları-
na katılabilmemin sağlanması için gereğinin
yapılmasını bekliyorum.
CANER ERDİNÇ
Özel Tip Cezaevi / Bursa
Özel Hîzıııet T< tı
Bu uygulama genel eğitim politikasına karşıttır. Ayrıca
nitelikler yan yana getirildiğinde emsal teşkil ederler. Bu bir
eşitlik kavramı, dolayısıyla hukuk kuralıdır.
Teknik öğretmenler, Milli Eğitim Bakan-
lıgı'na bağlı; Endüstri Meslek Lisesi, Teknik
Lise, Anadolu Teknik Lisesi, Anadolu Mes-
lek Lisesi, Yetişkinler Teknik Eğitim Merkez-
leri, Çıraklık Eğitim Merkezleri, Endüstri Pra-
tik Sanat Okulu, atölye, laboratuvar ve mes-
lek dersleri öğretmenleri olarak görev yap-
maktalar.
Görev olarak Türkiye genelinde; 1987-1988
öğretim yılında 225205 öğrencinin atölye ve
meslek dersleri eğitimi 7070 teknik öğretrnen
tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu sayıya çı-
raklık eğitimi dahil değildir.
Endüstriyel Teknik Eğitim yapan öğrenci
sayısı yaklaşık olarak Endüstri Meslek Lise-
lerine başvuran öğrenci sayısının yansıdır.
Okulların fıziki olanakları, donatım, atölye
laboratuvar ve meslek dersleri ögretmeni sa-
yısının yetersiz olması nedeniyle bu öğrenci-
lerin diğer yarısı okullara alınmamaktadı
Son 5 yılda öğrenci başvurusunda %64 artıy
olmuş, bu bağiamda okullardaki öğrenci sa-
yısındaki artış %57 olurken buna karşılık atöl-
ye ve raeslek dersleri öğretmeni sayısındaki ar-
tış oranı %8'de kalmıştır.
Aynca son yıllarda çok sayıda atölye ve
meslek dersleri öğretmeni istifa etmek veya
kurum değiştirmek suretiyle okullardan aynl-
mıştır. Aynlan öğretmenlerin mesleki kıdem
ve mesleki tecrübeleri de genellikle üst sevi-
yede bulunmaktadır.
Kalkınma planlanndaki hedefler doğrultu-
sunda "1991-1992 öğretim yılında endüstri-
yel teknik öğretim okullannda 17100, çırak-
lık eğitim kurumlannda ise 26250 olmak üzere
toplam 433S0 atölye ve meslek dersi ögretme-
nine ihtiyaç duyulraaktadır."
Teknik öğretmenlerin yaptıklan görevlerin
niteliğinden ve ihtiyaçtan doğan durumlardan
dolayı, öğretmenlerin sosyo-ckonomik koşul-
lannı iyileştirici olarak öngörülen önlemler-
den biri olan özel hizmet tazminatı 2 Kasım
1989 tarih ve 386 sayılı kanun hükmünde ka-
rarname ile sağlanmıştır. '
Sayın Milli Eğitim Bakanı ve bazı yelkili-
ler birçok yerde sözlü olarak özel hizmet taz-
minatının atölye ve meslek dersi öğretmenle-
rine oran olarak <7o20 ile %40 arasında öde-
neceğini beyan etmişlerdir. Ayrıca Milli Eği-
tim Bakanlığı'nın 15 Arahk 1989 tarihli MU-
liyet gazetesine gönderdiği açıklamada oran-
la ilgili bölüm... "Atölye ve meslek dersi öğ-
retmenlerine °7o2O ile %40 arasında olmak
üzere ödenmesi... Sağlanmıştır" denümekte-
dir.
Hal böyle iken Bakanlar Kurulu'nun 31
Arahk 1989 tarihli Resmi Gazete'de yayım-
lanan özel Hizmet Tazminatı'ya ilgili II. sa-
yılı cetvelde ögretmenlik yapmayan; Kamu
kurumu ve kuruluşlannda (teknik hizmet sı-
nıfında görev alma niteliklerini taşıyan) gö-
rev alan teknik öğretmenlerin özel Hizmet
Tazminat oranlan:
Üst yönetim A: Grup 4, 1. derece V»42,
Grup 6, 2. derece %35, Grup 8, 3. derece
Vo22'dir.
Teknik hizmetlerde dereceye bakılmaksıan
C: A/l %50, A/2 «7o40 A/3 %34, A/4
%26'dır.
Aynı cetvelin G bölümünde ise "Teknik
Hizmetler sınıfında görev alma nileliklerini ta-
şıyıp Eğitim ve Öğretim Hizmetleri sınıfına
dahil Milli Eğitim Bakanlığı'na baglı mesle-
ki ve teknik öğretim okul ve kurumlannda
atölye laboratuvar veya meslek dersleri" Öğ-
retmenlerine ^08 ile °Io2 oranında özel hizmet
tazminatı verilmektedir.
Bu uygulama genel eğitim politikasına kar-
şıttır. Ayrıca nitelikler yan yana getirildiğin-
de emsal teşkil ederler. Bu bir eşitlik kavra-
mı, dolayısıyla hukuk kuralıdır. Tespit edi-
len ^ 8 ile %2 oranı bu anlamda eşitlik kav-
ramına, adalet ölçülerine ve hukuk kuralla-
rına da ters düşmektedir.
Sonuç olarak öğretmeni ve teknik eğitimi
ciddiye almamaktır.
Bir Grup Teknik Öğretmen
POLİTÎKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Kim bunlar kim?
Bir büyük şehir vardı, İstanbul... Nüfusu bundan 20-25 yıl ön-
ce 500-600 bindi Ama şehirler büyüdükçe büyüdü, şehirlerde
insanlar çoğaldıkça çoğaldı. İstanbul'un büyük şehirliğine An-
kara, İzmır. Adana eklendi. Bunu önümüzdeki yıllarda Gazian-
tep, Diyarbakır, Bursa, Eskişehir izleyecektır.
Haliç'i fabrikaya Abdülhamit açtı derler. İzin verdi fabrikalar
çoğaldı. Uzun yıllar sonra başedemeyince de fabrikaları yıkma-
ya başladılar. Bir bölgeye fabrikaları getirdin mi, ardından isçi
ve gecekondu da gelecektir. Fabrika ile birlikte işçi lojmanları
kumlmazsa gecekondu tepede oturur. Artık fabrika ile gecekondu
kardeş olunca neler gelmez. Çevre kirlenmesi, nüfus artışı. Ya-
kınanlar kızar.
"Nereden geldi bunlar?" diye sorarlar.
"Siz getirdiniz..."
Haydi artık başlar 'Zontalarla Aydınların Savaşı'.. Bir yanda ay-
dınlar, bir yanda zontalar bir kördövüştür gider... Kim kimi yene-
cektir?
"Bu kavgada yenen, yenilen yok..."
"Olur mu, her kavganın bir sonu vardır. Biri yener, öteki yeni-
lir..."
Kemal Gökhan Gürses'in çizgi romam' Aydınlarla Zontaların
Savaşı'nı okuyorum. Kitabın yazdığına göre bir aydın, bir zonta
var; ikisi birbirinin çelişkisi olduğuna göre iki çelişki (Allah Bir)
gûnûn birinde çatışacaktır. Çatışınca dövüşecektir. işte öykü bu
çelişkinin anlatımıdır. Haydi aydın aramızdadır, biliyoruz diyelim;
peki zonta kimdır? Onu da Kemal Gökhan anlatsın:
"Haritadaki yerini aramayı bırakın şimdi. İstemediği kadar do-
ğuda ve başarabildiği kadar da batıda bir ülke. Çekiştirilmekten
canı çıkmış. bu yüzden de sosyolojik açıdan acuze' oiarak ad-
landırılabilecek oğullar doğuımuş. Bu çok özel ülkenin çok rast-
lanır bir canlı türü Zonta'dır."
Zonta bu olunca, elbette türlü özellikleri de olacaktır. Acılı ye-
mekler yer, okul yüzü görmez, sokaklarla kardeştir, kimi zaman
bir parmak gibi yalnız, kimi zaman koloniler halinde katışık ya-
şar, belirsiz bir ahiak anlayışı, özgün bir mûziği vardır; bu yedik-
İeri gibi acılı, alabildiğine gırtlaktandır.
Aydın aramızda çoktan beri yaşıyor, biliyoruz. Zonta'nın yeni-
den yeniye farkındayız. Oysa zonta da içimizde oluşup gelişip
duruyordu da ayrımına nice sonra vardık. Aydınla zonta günün
birinde tutuşacaktı. Niye tutuşmasınlar ki, ateşle barut yan ya-
na durur mu?
Büyük kentlere fabrikaları, ucuz işçi isteyen işletmeleri kon-
dururken ilerde zonta olacaklara.
"Gelin gelin, oralarda durmayın, buralara koşun, ne varsa bu-
ralarda var!.. diye el sallıyoriardı. Zontaları kentlere dolduran ken-
dileriydi. Kimse de bunlar olurken
"Na'pıyorsunjz, gün gelecek kentler oturulmaz olacak!.." de-
miyordu. Diyenler çıkınca onlar,
"Bozguncular!.." diye azarlanıyordu.
Kentleri zontalar da aydınlar da (yani efendim bana göre) dol-
durdular. Onlara vaktiyle gelin gelin diye el sallayaniar, şimdi gidin
gidin diye yol gösterıyorlar. Gelmek kolaydı, şimdi gidin demek
zordur. Gidin gidin diye ne denli el sallasanız da gitmeyecekler,
tersine durmadan geleceklerdir. Büyük kentler küçücükken gel-
diler, küçük kentleri büyütürken giderier miydi? Tersine daha niçe
küçük kentler buyüteceklerdi. Kendileri, kendilerinin emiceleri,
emicelerinin oğulları, emicelerinın torunları, dahaneyin nesi, ki-
min fesi büyük kentleri doiduracaktı. Kentlerm varoşları gece-
konduları ile doludur. Gecekondular eskı alınmaz gibi görünen
kalelerin varoşlandır. Küçük kentleri sarmış. kuşatrnışlardır Şöyle
kentleri saran gecekondulara baktığınızda kim kimi sarmıştır?
Kondular mı kentleri sarmıştır, kentler mi konduları? İşte dolmuş-
lar, minibüsler, taksiler geçit veriyor mu? Limüzin arabalannız
geçecek yol bulamıyor, bir yerden bir yere gidemiyor. Kim kimi
sardı?.
"Nereden geldi bunlar?"
"Siz getirdiniz."
Kimse kolay kolay götüremez artık!...
ÇAOŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMA2 ŞİPAL
"Almanya'da ögretmenlik yaptım"
SORl): 16 yıl 6 ay Türkiye'de ilkokul öğretmenliğinden sonra
1971 yılında İşçi Bulma Kurumu kanalıyla Federal Al-
manya'ya gittira. 10 yıl da Almanya'da ögretmenlik yap-
tım ve sonra yurda döndüm. Altı a> içinde emekli
primlerimi Emekli Sandıgına ödedim.
Emekli olmak istediğimde "yeniden Emekli Sandığı-
na bağlı bir ise girip, biraz çalışın intibakınız yapılsın,
sonra ayrüın" denildi.
3 yduk bir uğraştan sonra, yeniden ögretmenliğe atan-
dım. 10 ay çalıştıktan sonra aynldım. Böylece 27 yıl 5
ay geçerli toplam hizmetim oldu.
Emekli Sandıgı, intibakımı 3. derece 2. kademeye ge-
tirdi. Ama kadro derecesi ve görev aylığı olarak 8. de-
rece 1. kademede kaldım. Bu nedenle benimle aynı
kıdemi olanlardan çok daha düşiik aylık alıyorum (Ay-
da 371.078 TL). Nedenini sorduğumda "görev aylıgı-
nın 8/1 olması. 657 sayılıDevlet Memurlan Konunu'nun
43. maddesini (B) fıkrasının (d) bendine göre işlem gör-
düğüm, ek göstergeden yararlanabilmem için gorevdc
iken o dereceden aylık almam gerektiği" söyleniyor.
Emekli olma, yeniden işe girme tam dört yılırnı aldı.
1) Yapılan intibakım doğru mu?
2) Bana yapılan uygulama yerinde mi?
3) Danıştay tçtihadı Birleştinme Karan'ndan yarar-
lanabilecek miyim ve bana da ek gösterge uygulanacak
mı?
as.
YANIT: Yurda kesin dönüş yaptığınız 1981 yılında geçerli olan
5 Mayıs 1985'te yerini 3201 sayılı yasaya bırakan 2174 sayılı yasa-
ya göre yasanın yürürlük tarihi olan 7 Haziran 1978'den sonra yurda
kesin dönüş yapanlann dönüş tarihinden geçerli olarak altı ay içinde
başvuruları üzerine "yurtdışında çalıştığı ve belgelediği sürelerin
tamamı için borçlanabilmeleri ve "toplam prim tutarını veya ke-
senek ve karşıhklarını döviz olarak" yatırmaları durumunda bu
sürelerin değerlendirilmesi ve varsa eski hizmetleri ile de birleşti-
rilmesi öngörülmüştür.
Verilere göre emekli ayhğımzın 3. derece 2. kademe. 1065 gös-
tergeden ve 27 yıl 5 ay çalışma süresi göz önüne alınarak bağlan-
dığı anlaşılmaktadır.
15 Temmuz 1989 sonrası, Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Smıfı-
nın 1. derecesi için 1.500. 2. derecesi için 1.100. 3. derecesi için 750
ve 4. derecesi için 400 ek gösterge uygulanmaktadır.
Size, emekli aylığınız 3. derece 2. kademeden bağlandığma göre
3. derecenin ek göstergesinin de uygulanması gerektiği görü-
şündeyiz.
lûrlriye Köy
İktisadiyaö
tletişim 'den
Elli küsur yıl önce Kadro
dergisı yayınlan arasında
çıkan bu kitap, Türkiye'de
köy ve tarım sorunları
üstüne ilk Marksist anaiiz
niteliğindedir. Profesör
Korkut Boratav'ın
değerlendirme yazısıyla
yeniden sunuyoruz.
TÜRKİYE KÖY
İKTİSAOİYATI
ismail Husrev Tökin
tletişim Yayınlan
DAĞITIM: İLETİŞİM PAZARLAUA A.Ş.
Kbdfarer Caaoesı. tletişim Han Nc 7 Kat.2 Cağaloğlj. 34400 İSTANBUL Tel: 516 22 6344
SaİMik Cad No.72/A Kızılay 06640 ANKARA Tel: 125 06 82
869. &*âk. No 1/8 Zemin Kat Konak 35250 İZMIR Tel 13 10 40