25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 OCAK 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKIYE'OE BUGÛN Me ! eteoroto|i Gend MüdOrlüğC nderı alınan bılgıye göre, yurdun kuzey ke- simleri parçaiı bukıtlu. Marmara ıle ıç kesiraier yer yer >cğun olmak uzere sısli. öteki yerler az bulutkı ve açık ge- çecek. HAVA SICAKLIĞI: Deflişmeye- cek. RÜZGAR Batı b&kjeterimBde güney batı ve doğu bölgelerimmle ku- zey we bad yrjnteıîlen hafif, ara sıra of- ta kuvvette yurdun kuzey kesifnlennde zaman zamarı kuvvetli- ce esecek Denıztenmızde rûzgar Ak- denız'de poyraz, zamanla gündojusu ve keşişlemeden, öteki deniztefimız- b d 3 5 K d 1 Mana Mapaan Adıyaman Afyon Ajn Ankara Anakya Antalya Artnn Aydın A 15° OTJtyırtakır S 12° 5°Edıme B 8° -1° Erancan A 12° 2°Erzurum B -15°3fl°Eskısehır B 7° -6° Gaaanttfj A 13° 5°ûresun A 16° 3°GûmûşhaneB B ila 15, Karadenız'de yer yer 2. açıMarda 3 m. dolayında ouluna- rtP kıhk» ve Indnstan 3-S Karadenız'- a k Van Gflü'nde hava. Parçalı buluttu geçecek. Rüzgâr kuzey L d l n S denız r^?h^ esl * •«** 5-10ton.dolayında bulunacak. cek. denız mutedil, Karadenız'de yer Bılectk Bırajd Bıfts BOHJ Bursa Canakkale Çotum Oeraaı ş A 2° -5° Hakkân A 15° 2°lSi>art2 S 10° PlsBnbuı B 11° 5°laro B 0° CKars B -; s B 8 -2° -15°KasBmonu B B 2° -8° Kayserı S W 3° Kırlclarel S 14° 6°Kbnya B 6"-7° Kutahya B 2°-4° Malatya 6°-4° Manısa 8»-2°KMaraş -5° -t3°MBSin -10°29°Mu#a 7°*>Muş 7° CPNıjde 12° 4"Onlu 2°-1O°Flıze 2° -11°Samsun 10° -3° Snrt 11» S>Sınop 16° 7°Sıvas 5°-8° *atoxı 6° -1O°ljncet 8°-2°Uşak 5° KPVan 5° -6° Yozgat 2= -8° ZonguMak A 13° 3° A 10°-2° A 0 ° 6° A 13° 1° B -2° -15° B 3°-12° B 12° 5° B 12° 4° 8 12° 5° B 6°-2° 6 5° 12° B 3°-10° S 13° «° B 12° 4° 8 2°-4° A 10° 1° B 0"-13° B 5° -7° B 14° 5° yer kaba dalgaiı. dakja yûkseklirjı 05 - Ç f * * ^yafrnurtı ggsısfı A-açkB-tjduDu G-suıwşi K-karlı S-asiı DÜNYA'DA BUGÜN Helsınkı Leningrad (*• Moskova BarcOoru Basel Betgral Bertn Boon Bruksd Budapeşte Ccnevre Ceoyvr Cıdde Dutayı frankfurt Gıme HHanta Kopantng KMı LtlVoşa Wi3l»nQlctıB 6° Zû^^ K 3° BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Bir ya da çok lo- bun, beyindeki öbür bölgelerle sinir bağ- lantısmın kesilmesini içeren cerrahi işlem. 2/ Kazak başkanlan- na verilen ad... Bir nota. 3/ Yel, şimşek ve gök gürültüsü ile ortaya çıkan sağanak yağışlı hava olayı... Tekil ikinci kişi adılı. 4/ Küçak mağara... Savaşta ordunun silah ve cephanesini ulaştı- ran yaya kapıkulu ocaklarından bir sınıf asker. 5/ Düz- gün sarılmış halat yuraağı... Mitoloji- de savaş tannsı. 6/ Avustralya'da ya- şayan bir cins devekuşu... Düşünce. 7/ Belirti... Üflemeli bir çalgı. 8/ Sarrria tekniğiyle yapılan bir tür işleme 9/ Yön göstermek için belli yerlere konu- lan işaret... Çirişli bir çeşit parlak bez. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çıkış yeri kolaylıkla bulunamaya- cak kadar kanşık koridorlan olan ya- pı. 2/ Özerklik. 3/ Ayaküstü içki içilen meyhane.. Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek. 4/ Asma kütüğü... İki tar- la arasındaki sınır. 5/ Kirai bitkilenn tohumu... Dogma. 6/ Bir sa- yı... Yel... Bir bağlaç. 7/ Ge^eleyin, açık havada sevgi duyulan biri için bir mUzik aracıyla verilen küçük konser. 8/ Köydeki işlerin el- birliğiyle bitirilmesi... İspanya'da Bask bölgesinin bağımsızlığı için savaşım veren gizli örgut. 9/ Bir sözcüğün ya da adm baş harfi. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Paramızın kıymeti 29 OCAK 1930 Ankara 28 (Telefonla) — Başvekil Ismet Paşa Hazretleri bugün saat birde Maliye Vekili Saraçoğlu Şükrü Beyi makamında zdyaret etmiş ve kendisiyle iki saat kadar 1930 bütçesinde yapılacak tasarrufat ile iküsadi program hakkında konuşmuştur. Muhasebei umumiye Müdürü ve Maliye levazım Müdürü bu hususta hazırladıklan tetkikat raporlannı arzetmişlerdir. Maliye Vekili ayrıca paramızın kıymetinin tesbiti hakkında da tsmet Pş. Hz. ile görüşmüş ve bu mes'ele etrafında mütaleat ve tetkikatiyle beraber rnuhtelif memleketlerde paranın kıymetinin tesbiti için ittihaz edilen tedabirin tercümesini bir rapor halinde Başvekil Ismet Pş. Hazretlerine vermiştir. Ismet Pş. Hz. paramızın kıymetinin tesbiti etrafında bizzat meşgul olmaktadırlar. Başvekilimizin on beş güne kadar B.M. Meclisinde bu mes'ele etrafında beyanatta bulunması muhtemeldir. 1930 bütçesinde yapılacak tasarrufa gelince bunun da 12 milyon liraya baliğ olacağı anlaşılmaktadır. Iktisat Vekâleti acil surette yapılacak işler için 1930 bütçesine 15 milyon lira vaz'ını istiyordu. Bu mes'elede tezekkür edilmekte ve diğer taraftan bu paranın temimine çalışılmaktadır. TARTIŞMA SiTROEN CITROCM OTOMOBILLERI Turing Kulübü Otomobille seyahat eden ecnebilerden hudutlardan geçerken gümrük resmi alınmaması ve bunlann Turing kulüplerden aldıklan vesaikin muteber addedilmesi hemen bütün memleketlerde kabul edilmiştir. Tiptik denilen bu usule göre, herhangi bir memlekete girecek se>7ah otomobillerinden senesi içinde çıkmıyacaklar olursa, bunlann rtisumunu beynelmilel luring kulüpleri ittihadı o hükûmete tesviye etmektir. Triptik usulü, yalnız memleketimizde cari değildir. Bu usul kabul edilinciye kadar, Türk turing kulübü idare hey'eti geçende Perapalâsta aktettiği fevkalâde içtimada, Turing kulüpler ittihadından naktî muavenet talebine ve alınacak paranın, memleketimize gelecek sey>r ah otomobillerinin gümrük rüsumuna mukabil teminat olarak Maliye Vekâleti enirine bir bankaya tevdiine karar vermişti. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyel Radyo gazetesi 29 OCAK 1960 Radyo Gazetesi dün akşam Beynelmilel Basın Enstitüsünü ele almış ve "adı sanı bilinmeyen ve milletlerarası hukuki temsil esası bakımından aslı faslı olmayan bu müesseseyi sessiz sedasiz bizim işlerimize kim bulaştırdı" sualini sorarak Vatan Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yalman'a hücum etmiştir. "Türkiye'de matbuat hürriyeti yoktur diyen bazı gazeteler de vardır. Bunlar da yalam, şantajı adet haline getiren haysiyet ve şerefleri insafsızca, zalimce her gün ayaklar altında çiğneyen gadretmek, zulmetmek, tahakküm etmek sevdasında bulunan kimselerdir. Matbuat hürriyeti yoktur sözü bunlann yalan ve sahte avezelerinden ibarettir. Matbuat hürriyetini bu manaya alan bu insanlann şerrinden, bunlann işlerine gelmeyen siyaset ve devlet adamları hatta sair vatandaşlar kendilerini korumaya imkân bulamazlar." GEÇEN YIL BUGÜN CumhuriYet Bezm-i Âlem'de kargaşa 29 OCAK 1989 Cumhurbaşkaru Kenan Evren'in Bezm-i Âlem Vakıf Gureba Hastanesi'nin özel üniversiteye dönüştürülmesine "olumsuz görüş" bildirmesi, yeni tayin edildikleri Istanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nde bir aya yakın süredir amaçsız şekilde bekletilen 300 personel arasında sevinçle karşılandı. Cumhurbaşkanlığı araştırma biriminin gelen ihbarlar ve belgeler eşliğinde Bezm-i Âlem Vakıf Gureba Hastanesi'nin özel üniversiteye dönüştürülmesi işlemlerinde yasalara aykınlıklar belirlemesi, mütevelli heyeti üyelerini karıştırdı. I III I I IÖzel Sözlü ve Göı Sorunun tek ve basit çözümü ise partilerarası bir anlaşma ile ve ivedilikle anayasadaki çelişkinin giderilerek 133. maddenin ve 2954 sayüı TRT Kanunu'nun düzeltilmesinde ve çağdaşlaştırılmasında yatmaktadır. Nasıl, kitap, dergi ve gazeteler toplumun ay- dınlatılma, bilgilendirilrae, eğlendirilme, ye- ni görüş ve düşüncelerden haberdar edilme gi- bi gereksinimlerini karşılamak üzere ve bazen de kâr gayesiyle var iseler devlet dışındaki rad- yo ve TV yayıncıhğının da yani sözlü ve gö- rüntülü yayıncılığın da aynı nedenlerle top- lumsal bir ihtiyaa karşılamak üzere var olma- lan gerektiğini kabul etmek zorundayız. Bunun aksini düşunmek; anayasanın 133. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilerek "Radyo ve televizyon islasyonları ancak dev- let eli ile kurulur ve idareleri tarafsız bir ka- mu tiizel kişiliği halinde düzealenir" yerine "Radyo, televizyon ve gazeteler ancak devlet eli ile kurulur ve idareleri tarafsız bir kamu tüzel kişiliği halinde düzenlenir" denmesini di- lernekten başka mantıksal bir anlam taşımaz. Soz konusu maddenin gazeteleri içeren deği- şik şekli sade vatandaşa ne kadar ters geliyor- sa, şimdiki mevcut şekli de temel ve vazgeçil- mez haklar bölümündeki 26. maddenin ruhu- na o kadar ters düşmektedir. 26. madde şöyle der: "Herkes, düşünce ve kanaatlerini soz, yazı resirn veya başka yollarla tek başına vej-a toplu olarak açıklama ve yavma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamlann müdahalesi ol- maksıan haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü rad- yo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla ya- pılan yayınlann izin sistemine baglanmasına engel değildır." Maddedeki "başka yollarla" deyimine radyo ve televizyonun da girdiği, ikinci cümledeki radyo ve televizyonu izin sis- temine baglayan cümleden de anlaşılmakta- dır. Öte yandan 133. madde ile izne bağlı özel istasyonlar sistemi -ki bütün Batı âleminde bu böyledir- tam anlamıyla engellenmiştir. Sadece bu çelişki bile yasal yollar izlenerek Anayasa YayıncüıkMahkemesi'ne gidilmesi gerektiğini ortaya çı- karabilir. Ayda en az sekiz, on bin lira gazeteye ayı- rabilecek imkânı olmayanlar büyük çoğunhı- ğu teşkil etmektedirler. Bunun yanında okuma-yazma bügisi, alıjkanlığı da belirli çev- relere sıkışıp kalmıştır. Bütün bunlara karşı hem bilimsel etkinliği hem de masraf-etkinlik kriteri en elverişli olan özel radyo ve televiz- yon yayıncıhğının kısıtlanması yanlış bir tu- tumdur. Tam tersine çağdaşlaşmamıza ve ge- lişmemize yapacağı katkı açısından özendiril- mesi gerekir. Sorunun tek ve basit çözümü ise partilera- rası bir anlaşma ile ve ivedilikle anayasadaki çelişkinin giderilerek 133. maddenin ve 2954 sayılı TRT Kanunu'nun düzeltilmesinde ve çağdaşlaştırılmasında yatmaktadır. PROF. DR. MEHMET KICIMAN 'Doğmavaıı Hürriyet ve İki Aym Basıım Üzerine 9 ÎJzerine Televizyondaki yarışma gibi acaba Öner Kemal'i kim yanılttı (yamlttı mı?) Yoksa bu "daha kapsamlı ve daha özenli" yayıncılık gereklerinden mi? Cumhuriyet Gazetesi'nin 31 Arahk 1989 ta- rihli sayısının 15. sayfasında "Taröşma" sü- tunlarında Öner Kemal imzalı ilginç bir yazı yayımlandı. Yazı, yayınevimiz tarafından ya- yımlanan Hasan Amca'nın Dogmayan Hür- riyet adlı kitabım konu almakta ve Alpay Ka- bacah tarafından hazırlanan Bir lhtilâlcinin Serüvenleri adlı kitapla karşılaştırmaktadır. Yazar, Kabacalı'nın kitabına ilave edilmiş bu- lunan 'Dofmayan Hürriyet' bölümünün bu kerşılaştırma sonucu "daha kapsamlı ve da- ha özenli oldugu göriiluyor" yargısına varı- yor ve bu yargısını doğruladığını iddia ettiği ban ömekleri ekliyor. Biz bu ömeklere cevap verirken Cem Yayınevi tarafından yayımla- nan kitaptaki birtakım kalem ve dizgi yanlış- larına değinmeyeceğiz. "Üstünden yıllar geçse de silinmez", "ge- lecek kuşaklar bu yanılgılan doğru bilip sür- dürürlerse neler olur?" denilen vahim yanlış- lara geçelim. Arba Yayınlan tarafından ha- zırlanan kitapta 'maharrir' ve 'muhabir' kar- şılığı 'yazar' denilmiş. Eyvah! Hemen baka- lun Kabacalı'nın kitabındaki "dogrusuna": 'muharrir' karşılıgında da 'muhabir' (s. 150). Elbette hiç yanlış yapılmasa hepimiz daha memnun oiuruz. Ama yukarıdaki yargılarla bu örnek arasında bir oran olmak gerekmez mi! Secilmiş yanlışlann büyük kısmı 'tavsif etmek' yerine 'nitelemek', 'tezahür' yerine 'beünne', 'zcülâne' yerine aşajıhk' türünden yanhşlar (?). Yüksek matematik ve geometri hocalığına atanan Mahmut Şevket'in (Paşa) 'yüksek matematik ve geometri hocalığına atandıgını' yazmamız "üstünden yülar geçse de silinmez bir hata" mıdır? (Hasan Aroca ta- rafından 'hendese-i halliye' deniliyor. Ibnü- lemin'e bakılabilir. Ayrıca Mahmnt Şevket Paşa'ıım Günlügü Arba Yayınlan tarafından yayımlandı. öner Kemal'e hatırlatırız.) Bazı yerlerde dipnotlarda yaptığımız açık- lamaların da öner Kemal tarafından yanlış- lığı (?) saptaruyor. "Gelecek kuşaklar", 'hu- ruc akssultan'ın karşılığı olarak dipnotta yan- lış (!) yazmış olduğumuz 'padişaha karşı ayak- lanma'yı doğru olarak öğreneceklermiş. Di- yeh'm ki yardış, yukanda ash varken nasıl "yıl- lar geçse de silinmez" olabilir! Kabacalı ta- rafından bu deyim karşıhğında 'sultandan ya- na ayaklanma' (nasıl oluyorsa) denmiş. Ama parantez içinde yazıldıgı için bu lapsus da önemli değildir ki. öner Kemal tarafından bu- lunan 'müDîb' (aslındaki 'muhib' yanlıştır), 'selahiyet' gibi sözcüklerde yaptığımız kalem yanlışlan da okurlar tarafından (diğer dizgi yanlışlan gibi) kolayca anlaşılır ve bağışlanır. Dipnotta verdığimiz 'camia-i kübra' ile il- gili açıklama da aynı şekilde ele alınmalıdır. Buradaki ilginç noktaya değiruneden geceme- yeceğiz. Asıl metinde (s. 12) yanlış, olarak 'camia-i kübera' biçiminde yazılan tamlama Hakaz Uygulama Aynı statüdeki iki fakültenin, aynı konudaki kişilere farklı uygulamalar getirmesi, eşit okuma hakkı prensibini zedeleyerek benim okuma hakkımı engellemiştir. 1989 ÖSYS imtihanlarına bulunduğum ce- zaevinden müracat ederek katıldım ve başa- rılı olarak İstanbul Üniversitesi HukuL Fakül- tesi'ne yerleştirüdim. Kayıt için gerekli evrak- lan tamamlayarak kaydedilmek üzere müra- catta bulundum. Ancak fakülteden tarafıma gönderilen cevabi yazıda, tutukluluğuma se- bep olan fiiller sayılarak kaydımın yapılama- yacağı belirtildi. Bu durum karşısında çeşıtli mercilere müracaat ederek hakkımı aramak- tayım. Zira kanun, tüzuk, mevzuat dışı bu ka- rarın mağduru olmak istemiyorum. Bu uygulamanın haksız ve adaletsiz oluş se- bebine gelince; 1980 senesinden beri devam eden tutukluluğum devlet aleyhine cürümler babındaki maddelerden değildir. Yani TCK.'nın 125-173 arasındaki maddelerini ih- tiva etmemektedir. YÖK mevzuatlanna göre (45/c) ancak bu maddeler arasındaki fîilleri işleyen tutuklu ve hükümlüler kayıt yaptıra- mazlar. Benim konumum bu hükrnün dışın- daki kalmakla birlikte, fakülte yönetiminin keyfi tutumuyla bu madde sebep gösteTİlerek okuma hakkım engellenmektedir. Oysa benim durumunda olup da Ankara Huknk Fakültesi'ni kazanan birçok kişinin kaydı yapdmış ve Türkiye'nin çeşitli yerlerin- deki cezaevlerinden tutuklu ve hükümlüler, sı- navlara katümak üzere fakülteye gönderilmiş- lerdir. Buna bir emsal göstermek gerekirse, 'camia-i kübra' olmalıdır. Nitekim 1958 bas- kısında s. 59'da doğru olarak geçiyor. Gerek Arba ve gerek Cem baskısında bu yanlış (s. 12'deki) korunmuş ve not/parantez ile karşı- lığı verilmeye çalışılmış. Ne var ki öner Ke- mal'in özenli Kabacalı baskısında 'camia-i kübera' biçiminde geçtiğinde 'en büyük topluluk' (s. 81), 'camia-i kübra' biçiminde geçtiğinde ise 'yüce topluluklar' (s. 127) de- niliyor. "Yanlışlan doğru billp sürdürme" karşısında "gelecek kuşaklar" için kaygılanan öner Kemal'e bir daha dikkatle bakmasını öneririz. Kubra' (büyük) ne demek, 'kübera' (büyükler) ne demek? Televizyondaki yanş- ma gibi acaba öner Kemal'i kim yanılttı (ya- nılttı mı?) Yoksa bu "daha kapsamlı ve da- ha özenli" yayıncılık gereklerinden mi? öner Kemal'in önyargıyla kaleme aldığı ya- zıda Arba Yayınları'nın kitabının tarihsiz ol- duğu (tersine Cem baskısı tarihsiz) iddia edi- lirken, 'dizin'in yer aldığı elbette belirtilemez- di. Çünkü Cem baskısı "daha kapsamlı ve da- ha özenli"ydi! Bu kapsamlı baskıyı elimize alınca kitabın adına ilave edilen 'Yanda Ka- lan thtilftl'i görünce (30 puntoydu çünkü), ol- dukça sevindik. Demek Hasan Amca'nın, Va- tan GazetesTnde 1960 yüında yayımlanan tef- rikası da kitaplaşmıştı. Maalesef bütün ara- malanmıza rağmen bulamadık! (Yanda Ka- lan thtilâl yayınevimiz tarafından yakında ya- yımlanacaktır.) öner Kemal'in Arba Yayınlan hakkında- ki "daha az hatalı yapıtlar yayımlaması" yo- lundaki dileğini bütün yayınevleri ve titiz eleş- tirmenler için tekrarlar ve kendisine göster- diği ilgiden dolayı teşekkür ederiz. ARBA YAYINLARI Diyarbakır Cezaevi'nden Hasan tlter ısimli hükümlünün, bulunduğu cezaevinden Anka- ra'ya nakledilerek imtihanlara sokulmasını- gösterebiliriz. Aynı statüdeki iki fakültenin, aynı konumdaki kişilere farklı uygulamalar getirmesi, eşit okuma hakkı prensibini zede- leyerek benim okuma hakkımı engejlemıştir. Halbuki Adalet Bakanlıgı'nın hükümlü ve tu- tukluların, eğitim ve.öğretimi için gösterdiği büyük gayretler herkes tarafından bilinmek- tedir. Bütün bunlar göz önüne ahnarak tÜ Hu- kuk Fakültesi'ne raüracaatımın anayasanın eşitlik ilkesi mevzuatlan doğrultusunda kabul edilmesi, kaydımın yapılarak okul sınavları- na katılabilmemin sağlanması için gereğinin yapılmasını bekliyorum. CANER ERDİNÇ Özel Tip Cezaevi / Bursa Özel Hîzıııet T< tı Bu uygulama genel eğitim politikasına karşıttır. Ayrıca nitelikler yan yana getirildiğinde emsal teşkil ederler. Bu bir eşitlik kavramı, dolayısıyla hukuk kuralıdır. Teknik öğretmenler, Milli Eğitim Bakan- lıgı'na bağlı; Endüstri Meslek Lisesi, Teknik Lise, Anadolu Teknik Lisesi, Anadolu Mes- lek Lisesi, Yetişkinler Teknik Eğitim Merkez- leri, Çıraklık Eğitim Merkezleri, Endüstri Pra- tik Sanat Okulu, atölye, laboratuvar ve mes- lek dersleri öğretmenleri olarak görev yap- maktalar. Görev olarak Türkiye genelinde; 1987-1988 öğretim yılında 225205 öğrencinin atölye ve meslek dersleri eğitimi 7070 teknik öğretrnen tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu sayıya çı- raklık eğitimi dahil değildir. Endüstriyel Teknik Eğitim yapan öğrenci sayısı yaklaşık olarak Endüstri Meslek Lise- lerine başvuran öğrenci sayısının yansıdır. Okulların fıziki olanakları, donatım, atölye laboratuvar ve meslek dersleri ögretmeni sa- yısının yetersiz olması nedeniyle bu öğrenci- lerin diğer yarısı okullara alınmamaktadı Son 5 yılda öğrenci başvurusunda %64 artıy olmuş, bu bağiamda okullardaki öğrenci sa- yısındaki artış %57 olurken buna karşılık atöl- ye ve raeslek dersleri öğretmeni sayısındaki ar- tış oranı %8'de kalmıştır. Aynca son yıllarda çok sayıda atölye ve meslek dersleri öğretmeni istifa etmek veya kurum değiştirmek suretiyle okullardan aynl- mıştır. Aynlan öğretmenlerin mesleki kıdem ve mesleki tecrübeleri de genellikle üst sevi- yede bulunmaktadır. Kalkınma planlanndaki hedefler doğrultu- sunda "1991-1992 öğretim yılında endüstri- yel teknik öğretim okullannda 17100, çırak- lık eğitim kurumlannda ise 26250 olmak üzere toplam 433S0 atölye ve meslek dersi ögretme- nine ihtiyaç duyulraaktadır." Teknik öğretmenlerin yaptıklan görevlerin niteliğinden ve ihtiyaçtan doğan durumlardan dolayı, öğretmenlerin sosyo-ckonomik koşul- lannı iyileştirici olarak öngörülen önlemler- den biri olan özel hizmet tazminatı 2 Kasım 1989 tarih ve 386 sayılı kanun hükmünde ka- rarname ile sağlanmıştır. ' Sayın Milli Eğitim Bakanı ve bazı yelkili- ler birçok yerde sözlü olarak özel hizmet taz- minatının atölye ve meslek dersi öğretmenle- rine oran olarak <7o20 ile %40 arasında öde- neceğini beyan etmişlerdir. Ayrıca Milli Eği- tim Bakanlığı'nın 15 Arahk 1989 tarihli MU- liyet gazetesine gönderdiği açıklamada oran- la ilgili bölüm... "Atölye ve meslek dersi öğ- retmenlerine °7o2O ile %40 arasında olmak üzere ödenmesi... Sağlanmıştır" denümekte- dir. Hal böyle iken Bakanlar Kurulu'nun 31 Arahk 1989 tarihli Resmi Gazete'de yayım- lanan özel Hizmet Tazminatı'ya ilgili II. sa- yılı cetvelde ögretmenlik yapmayan; Kamu kurumu ve kuruluşlannda (teknik hizmet sı- nıfında görev alma niteliklerini taşıyan) gö- rev alan teknik öğretmenlerin özel Hizmet Tazminat oranlan: Üst yönetim A: Grup 4, 1. derece V»42, Grup 6, 2. derece %35, Grup 8, 3. derece Vo22'dir. Teknik hizmetlerde dereceye bakılmaksıan C: A/l %50, A/2 «7o40 A/3 %34, A/4 %26'dır. Aynı cetvelin G bölümünde ise "Teknik Hizmetler sınıfında görev alma nileliklerini ta- şıyıp Eğitim ve Öğretim Hizmetleri sınıfına dahil Milli Eğitim Bakanlığı'na baglı mesle- ki ve teknik öğretim okul ve kurumlannda atölye laboratuvar veya meslek dersleri" Öğ- retmenlerine ^08 ile °Io2 oranında özel hizmet tazminatı verilmektedir. Bu uygulama genel eğitim politikasına kar- şıttır. Ayrıca nitelikler yan yana getirildiğin- de emsal teşkil ederler. Bu bir eşitlik kavra- mı, dolayısıyla hukuk kuralıdır. Tespit edi- len ^ 8 ile %2 oranı bu anlamda eşitlik kav- ramına, adalet ölçülerine ve hukuk kuralla- rına da ters düşmektedir. Sonuç olarak öğretmeni ve teknik eğitimi ciddiye almamaktır. Bir Grup Teknik Öğretmen POLİTÎKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Kim bunlar kim? Bir büyük şehir vardı, İstanbul... Nüfusu bundan 20-25 yıl ön- ce 500-600 bindi Ama şehirler büyüdükçe büyüdü, şehirlerde insanlar çoğaldıkça çoğaldı. İstanbul'un büyük şehirliğine An- kara, İzmır. Adana eklendi. Bunu önümüzdeki yıllarda Gazian- tep, Diyarbakır, Bursa, Eskişehir izleyecektır. Haliç'i fabrikaya Abdülhamit açtı derler. İzin verdi fabrikalar çoğaldı. Uzun yıllar sonra başedemeyince de fabrikaları yıkma- ya başladılar. Bir bölgeye fabrikaları getirdin mi, ardından isçi ve gecekondu da gelecektir. Fabrika ile birlikte işçi lojmanları kumlmazsa gecekondu tepede oturur. Artık fabrika ile gecekondu kardeş olunca neler gelmez. Çevre kirlenmesi, nüfus artışı. Ya- kınanlar kızar. "Nereden geldi bunlar?" diye sorarlar. "Siz getirdiniz..." Haydi artık başlar 'Zontalarla Aydınların Savaşı'.. Bir yanda ay- dınlar, bir yanda zontalar bir kördövüştür gider... Kim kimi yene- cektir? "Bu kavgada yenen, yenilen yok..." "Olur mu, her kavganın bir sonu vardır. Biri yener, öteki yeni- lir..." Kemal Gökhan Gürses'in çizgi romam' Aydınlarla Zontaların Savaşı'nı okuyorum. Kitabın yazdığına göre bir aydın, bir zonta var; ikisi birbirinin çelişkisi olduğuna göre iki çelişki (Allah Bir) gûnûn birinde çatışacaktır. Çatışınca dövüşecektir. işte öykü bu çelişkinin anlatımıdır. Haydi aydın aramızdadır, biliyoruz diyelim; peki zonta kimdır? Onu da Kemal Gökhan anlatsın: "Haritadaki yerini aramayı bırakın şimdi. İstemediği kadar do- ğuda ve başarabildiği kadar da batıda bir ülke. Çekiştirilmekten canı çıkmış. bu yüzden de sosyolojik açıdan acuze' oiarak ad- landırılabilecek oğullar doğuımuş. Bu çok özel ülkenin çok rast- lanır bir canlı türü Zonta'dır." Zonta bu olunca, elbette türlü özellikleri de olacaktır. Acılı ye- mekler yer, okul yüzü görmez, sokaklarla kardeştir, kimi zaman bir parmak gibi yalnız, kimi zaman koloniler halinde katışık ya- şar, belirsiz bir ahiak anlayışı, özgün bir mûziği vardır; bu yedik- İeri gibi acılı, alabildiğine gırtlaktandır. Aydın aramızda çoktan beri yaşıyor, biliyoruz. Zonta'nın yeni- den yeniye farkındayız. Oysa zonta da içimizde oluşup gelişip duruyordu da ayrımına nice sonra vardık. Aydınla zonta günün birinde tutuşacaktı. Niye tutuşmasınlar ki, ateşle barut yan ya- na durur mu? Büyük kentlere fabrikaları, ucuz işçi isteyen işletmeleri kon- dururken ilerde zonta olacaklara. "Gelin gelin, oralarda durmayın, buralara koşun, ne varsa bu- ralarda var!.. diye el sallıyoriardı. Zontaları kentlere dolduran ken- dileriydi. Kimse de bunlar olurken "Na'pıyorsunjz, gün gelecek kentler oturulmaz olacak!.." de- miyordu. Diyenler çıkınca onlar, "Bozguncular!.." diye azarlanıyordu. Kentleri zontalar da aydınlar da (yani efendim bana göre) dol- durdular. Onlara vaktiyle gelin gelin diye el sallayaniar, şimdi gidin gidin diye yol gösterıyorlar. Gelmek kolaydı, şimdi gidin demek zordur. Gidin gidin diye ne denli el sallasanız da gitmeyecekler, tersine durmadan geleceklerdir. Büyük kentler küçücükken gel- diler, küçük kentleri büyütürken giderier miydi? Tersine daha niçe küçük kentler buyüteceklerdi. Kendileri, kendilerinin emiceleri, emicelerinin oğulları, emicelerinın torunları, dahaneyin nesi, ki- min fesi büyük kentleri doiduracaktı. Kentlerm varoşları gece- konduları ile doludur. Gecekondular eskı alınmaz gibi görünen kalelerin varoşlandır. Küçük kentleri sarmış. kuşatrnışlardır Şöyle kentleri saran gecekondulara baktığınızda kim kimi sarmıştır? Kondular mı kentleri sarmıştır, kentler mi konduları? İşte dolmuş- lar, minibüsler, taksiler geçit veriyor mu? Limüzin arabalannız geçecek yol bulamıyor, bir yerden bir yere gidemiyor. Kim kimi sardı?. "Nereden geldi bunlar?" "Siz getirdiniz." Kimse kolay kolay götüremez artık!... ÇAOŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMA2 ŞİPAL "Almanya'da ögretmenlik yaptım" SORl): 16 yıl 6 ay Türkiye'de ilkokul öğretmenliğinden sonra 1971 yılında İşçi Bulma Kurumu kanalıyla Federal Al- manya'ya gittira. 10 yıl da Almanya'da ögretmenlik yap- tım ve sonra yurda döndüm. Altı a> içinde emekli primlerimi Emekli Sandıgına ödedim. Emekli olmak istediğimde "yeniden Emekli Sandığı- na bağlı bir ise girip, biraz çalışın intibakınız yapılsın, sonra ayrüın" denildi. 3 yduk bir uğraştan sonra, yeniden ögretmenliğe atan- dım. 10 ay çalıştıktan sonra aynldım. Böylece 27 yıl 5 ay geçerli toplam hizmetim oldu. Emekli Sandıgı, intibakımı 3. derece 2. kademeye ge- tirdi. Ama kadro derecesi ve görev aylığı olarak 8. de- rece 1. kademede kaldım. Bu nedenle benimle aynı kıdemi olanlardan çok daha düşiik aylık alıyorum (Ay- da 371.078 TL). Nedenini sorduğumda "görev aylıgı- nın 8/1 olması. 657 sayılıDevlet Memurlan Konunu'nun 43. maddesini (B) fıkrasının (d) bendine göre işlem gör- düğüm, ek göstergeden yararlanabilmem için gorevdc iken o dereceden aylık almam gerektiği" söyleniyor. Emekli olma, yeniden işe girme tam dört yılırnı aldı. 1) Yapılan intibakım doğru mu? 2) Bana yapılan uygulama yerinde mi? 3) Danıştay tçtihadı Birleştinme Karan'ndan yarar- lanabilecek miyim ve bana da ek gösterge uygulanacak mı? as. YANIT: Yurda kesin dönüş yaptığınız 1981 yılında geçerli olan 5 Mayıs 1985'te yerini 3201 sayılı yasaya bırakan 2174 sayılı yasa- ya göre yasanın yürürlük tarihi olan 7 Haziran 1978'den sonra yurda kesin dönüş yapanlann dönüş tarihinden geçerli olarak altı ay içinde başvuruları üzerine "yurtdışında çalıştığı ve belgelediği sürelerin tamamı için borçlanabilmeleri ve "toplam prim tutarını veya ke- senek ve karşıhklarını döviz olarak" yatırmaları durumunda bu sürelerin değerlendirilmesi ve varsa eski hizmetleri ile de birleşti- rilmesi öngörülmüştür. Verilere göre emekli ayhğımzın 3. derece 2. kademe. 1065 gös- tergeden ve 27 yıl 5 ay çalışma süresi göz önüne alınarak bağlan- dığı anlaşılmaktadır. 15 Temmuz 1989 sonrası, Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Smıfı- nın 1. derecesi için 1.500. 2. derecesi için 1.100. 3. derecesi için 750 ve 4. derecesi için 400 ek gösterge uygulanmaktadır. Size, emekli aylığınız 3. derece 2. kademeden bağlandığma göre 3. derecenin ek göstergesinin de uygulanması gerektiği görü- şündeyiz. lûrlriye Köy İktisadiyaö tletişim 'den Elli küsur yıl önce Kadro dergisı yayınlan arasında çıkan bu kitap, Türkiye'de köy ve tarım sorunları üstüne ilk Marksist anaiiz niteliğindedir. Profesör Korkut Boratav'ın değerlendirme yazısıyla yeniden sunuyoruz. TÜRKİYE KÖY İKTİSAOİYATI ismail Husrev Tökin tletişim Yayınlan DAĞITIM: İLETİŞİM PAZARLAUA A.Ş. Kbdfarer Caaoesı. tletişim Han Nc 7 Kat.2 Cağaloğlj. 34400 İSTANBUL Tel: 516 22 6344 SaİMik Cad No.72/A Kızılay 06640 ANKARA Tel: 125 06 82 869. &*âk. No 1/8 Zemin Kat Konak 35250 İZMIR Tel 13 10 40
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle