25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 EKONOMİ 2 OCAK 1990 8O'LERDEN'9O'LARA TURKIYE EKONOMİSI On yıbnen önemli mirası enflasyonSon on yıllık dönemde, Turgut Özal'ın yönetiminde Türkiye ekonomisi, tarihinin en ağır ve sürekli enflasyonunu yaşadı. 80'li yıllara yüzde 60 civarında bir enflasyonla giren Türkiye ekonomisi, 9O'lı yıllara da yüzde 70'ler düzeyinde bir enflasyonla giriyor. Son on yılda toptan fiyatlar 48 kat, tüketici fiyatları 58 kat artış gösterdi. Yüksek oranlı enflasyon, ücretleri eritirken gelir uçurumunu da derinleştirdi. Türkiye ekonomisine ilişkin temel kararların çoğunun altında Turgut Özal, IMF ve Dünya Bankası'nın imzaları yer aldı. IMF ve Dünya Bankası ile ortaklaşa hazırlanan "24 Ocak İstikrar Programı" Türk ekonomi tarihine geçti. Kararlann ardından IMF ile stand-by anlaşması imzalandı. Bundan sonra ekonomi 1985 yılına kadar IMF'nin kontrolünde yönetildi. Söz konusu kontrol daha sonra da dolaylı biçimde sürdürüldü. On yıllık 4önemde Türkiye dış ödemeler ve dış borç konusunda önemli mesafeler katetti. Türkiye'nin borç ödeme disiplini IMF ve Dünya Bankası tarafmdan Üçüncü Dünya ülkelerine örnek gösterilmeye başlandı. Yılda, faizleriyle birlikte 7 milyar dolara varan dış borç aksaksız ödenirken dış Ödemeler dengesi son iki yılda 1 milyar doları aşan fazlalar verdi. Toplam ihracat on yılda 2 milyar dolardan yaklaşık 12 milyar dolara çıktı. BtLALÇETtN ANKARA — Türkiye ekono- misinin 1990"a girerken 80Tİ yıl- lardan devrettiği en önemli miras enflasyon oldu. Son 10 yıllık dö- nemde Türgut özal'ın yönetimin- deki Türk ekonomisi, cumhuriyet tarihinin en ağır ve sürekli enflas- yonunu yaşadı. 80'li yıllara yüz- de 60 civarında bir enflasyon hı- ayla giren Türk ekonomisi, 90*lı yıllara da yüzde 70'ler düzeyinde bir enflasyon hızıyla giriyor. Son 10 yılda toptan fiyatlar 48.5 kat, tüketici fiyatları yaklaşık 58 kat artış gösterdi. Bu dönemde yasa- nan yüksek oranlı enflasyon, ma- aş ve ücretleri eritirken toplum ke- simleri arasındaki gelir uçurumu da derinleşti. Türk ekonomisinin gelişmesi, artan oranda ihracata dayandırümaya cahşüırken ekono- mik kalkınma hızının geçmiş dö- nenüere oranla yavasladıgı, sana- yi yatınmlannın da ikinci plana itildiği gözlendi. Ekonomi, 1970*li yıllann sonlannda girdiği döviz krizini bu dönemde aştı. 10 yılda Türkiye'nin ihracati yaklaşık S kat artarken, cari işlemler dengesine göre yılda 3 milyar dolarlan bu- lan döviz açıği da son iki yılda dö- viz fazlasına dönüştü. 1974 Kıb- ns Banş Harekâtı'nın ardından gelen askeri ve ekonomik ambar- go, bunun üzerine gelen petrol sokları Türkiye ekonomisini 1970*Ii yıllann sonlanna doğru tam anlamıyla bir dış ödemeler krizine sokmuş ve ekonomi nere- Toptan fiyat artışı 1950-59 yûzde 131.2 yûzde 59.4 1970-79 yütöe 802.4 (8 kat) 196049 yûzde 4.848.8 {48.5 kat) deyse durma noktasına gelmışti. Dara düşen Türkiye ekonomi- si, 1980 başlarından itibaren Ulus- lararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve OECD gibi uluslara- rası flnans örgütlerinin kontrolü- ne girdi. 1980*den bu yana büyük ölçüde Turgut özal'ın yönetimin- de olan Türkiye ekonomisine iliş- kin temel kararlann pek çoğunun altında da IMF ve Dünya Banka- sı'nın imzalan yer aldı. 1980 yüı başından itibaren IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmalan sonucu Türk Lirası'nın değeri hız- la düşürülmeye başlandı. Yatınm- lar kısıldı, ücret ve maaş artışlan sınırlandınldı. tç talep daraltıla- rak ihracata dönük uygulama ve politikalara ağıplık verildi. Dış borçlann düzenli ödenebilmesi için gerekli tttm önlemler alındık- tan sonra da dış kredi musluklan acıldı. IMF ve Dünya Bankası ile or- taklaşa hazırlanan ve 24 Ocak 198O'de uygulamaya konulan ye- ni ekonomik kararlar, "24 Ocak istikrar programı" adıyla Türk ekonomi tarihine geçti. 24 Ocak 1980 kararlannın ar- dından mayıs 1980"de IMF'yle ilk stand-by anlaşması imzalandı. Bundan sonra da ekonomi 1985 yılına kadar doğrudan, daha son- ra da dolaylı biçimde IMFnin kontrolünde yönetildi. Pek çok te- mel ekonomik karar IMF ve Dün- ya Bankası'nın uygun görüşüne dayandınldı. Kamu kesimi işçi ve memur ma- aşlanndan temel mal ve hizmet- lere yapılacak fiyat zamlanna, bankalann kredi limitleriı.e ve yıl- lık yatırım harcamalanna kadar pek çok ekonomik karar ve uygu- lama, dönemin maliye ve ekono- mi ile ilgili bakanlarının IMF'ye yazılı olarak verdikleri (niyet mek- tuplan) taahhütler çerçevesinde yürütüldü. IMF, her üç ayda bir Ankara- ya heyet göndererek ekonomiyi ye- rinde kontrol etti, almması gerekli yeni önlemleri hükümete dikte et- tirdi. Dünya Bankası ise Ankara 1 ya haftada birkaç ayn heyet gön- dererek verdiği kredilerin yerinde kullanılıp kullanılmadığını, hükü- metin kendilerine verdiği sözü tu- tup tutmadığını kontrol ettirdi. 1988 yılı içinde bile Dünya Ban- kası'nın Türkiye'ye bir yılda gön- derdiği heyet sayısı 178'i buluyor- du. Bir yılı Demirel azınlık hükü- meti, üç yıb askeri hükümet ve son altı yılı da ANAP hükümet- lerince yönetilen Türkiye ekono- misinde içeriye karşı değişmeyen slogan, "enflasyonun, hayat paha- lıhğımn önleneceği" biçimindey- di. Dışanya verilen mesaj ise dış borçlann düzenli ve zamanında ödeneceği yönündeydi. Türkiye, 10 yıllık dönemde yük- sek enflasyondan kurtulamadı. Ancak dış ödemeler ve dış borç sorununu ise büyük ölçüde aştı. Türkiye'nin borç ödemedeki disip- lini IMF ve Dünya Bankası'nca gelismekte olan Üçüncü Dünya ül- kelerine örnek gösterilraeye baş- landı. Yıllık faizleriyle birükte 7 milyar dolara varan dış borçlar aksaksız ödenirken, son iki yılda ödemeler dengesi de 1 milyar do- ları aşan fazlalar verdi. 80'li yıllardaki ekonomik geliş- meler bellibaşlı göstergeler itiba- nyla şöyle: Kalkınma hızı ve yatınmlar 80'li yıllar Türkiye'de sanayileş- menin ikinci plana itildiği, ticaret ve hizmet sektörlerine dayalı eko- nomik gelişme çizgisınin izlendi- ği yıllar oldu. IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası fınans örgütlerinin dayatmasıyla oluşturulan yeni ekonomi politikalan kamu yatı- nmlannın en alt düzeye indirüme- sini öngörüyordu. Bu politikalar sonucu 1980-89 döneminde ima- lat sanayiine yönelik toplam sabit sermaye yatınmlan tutan reel ola- rak yüzde 37 oramnda geriledi. 1979 yılında yapılan imalat sana- yii sabit sermaye yatınmlan 100 kabul edildiğinde, 1989 yüındaki yatınm hacmi 62, 64'e geriledi. 10 yıllık dönemde kamu sektö- rü, imalat sanayii yatınmlanndan büyük ölçüde arındırıürken, özel sektörden de beklenen yatırım canlanması gelmedi. özel sektör imalat sanayii yatınmlan da da- ha çok tevsi, moderaizasyon ve darboğaz giderici yatınmlardan oluştu. Ancak böylelikle de mev- cut üretim kapasitelerinde beliıli ölçüde artışlar sağlanabildi. özel- likle ihracata dayalı teksüi, demir- çelik, cam ve benzeri sanayi dal- lannda önemli üretim ve ihracat artışları gerçekleştirildi. Yatuımlardaki düşüş, kalkınma hıanı da etkiledi. önceki 10 yıl- larda yıllık ortalama yüzde 6-7 düzeylerinde seyreden büyüme hı- zı, 80'li yıllarda önemli ölçüde kü- Gelir gruplarının milli gelirden aldığı pay (%) çüldü. 1970-79 döneminde toplam yüzde 75.9 oramnda reel büyüme gerçekkştiren Türkiye ekonomisi, 1980-89 döneminde ise sadece yüzde 51.5 oramnda büyüyebildi. 1989 yılındaki büyüme hızı ise en iyimser tahminlerle yüzde 1.8'e çı- kabilecek. Bu dönemde, kişi ba- şına düşen reel gelirdeki artış da 10 yıllık dönemde sadece yüzde 18.7 oramnda arttı. Enflasyon 80'li yıllarda ekonomiye dam- gasını vuran en önemli gelişme ise kuşkusuz sürekli ve yüksek oran- lı enflasyon oldu. 70'li yıllann ikinci yansında başlayan enflasyo- nist gelişme, 1980'li yıllar boyun- ca artarak sürdu. hnda başlayan ANAP iktidan dö- neminde ise artarak sürdü ve bu yıl yüzde 70'ler düzeyine ulaştı. 1980-89 döueminde Türkiye, cumhuriyet döneminin en ağır enflasyonunu yaşadı. 10 yıllık do- nem içinde ortalama toptan eşya fiyatları endeksindeki artış 48.5 kat olurken, tüketici fiyatlannda- ki artış daha yüksek düzeyde ger- çekleşti. Hazine ve DlE'nin veri- lerine göre 1980-89 döneminde tü- ketici fiyatlanndaki artış oranı 58 kata ulaşıyor. Gelir dağılımı ve ücretler 70'lı yıllarda reel olarak önem- li ölçüde artan ücretler, 80'li yıl- larda ise 12 Eylül rejiminin etki- 1980 yıünda yüzde lOO'ün üze- rinde toptan fiyat artışı ile rekor düzeye ulaşan enflasyon hızı, 12 Eylül rejiminin etkisi, ücretlerin dondurulması, kamu yatınmlan- nın Dünya Bankası ve IMFnin öngördüğü çerçevede sınırlandınl- ması sonucu, 1981 ve 1982 yılla- nnda önemli ölçüde geriletildi. 1981 yılında yüzde 36.8'e, 1982 yı- lında da yüzde 27'ye çekilen yıl- lık ortalama enflasyon hızı, 1983'ten itibaren yeniden tırmanı- şa geçti. 1983 yılında yüzde 30.5 olarak gerçekleşen toptan fiyatlar- daki ortalama artış hızı 1984 yı- si, grev ve toplusözleşme haklan- nın kısıtlanması sonucu geriledi. Söz konusu dönemde reel Ücret- ler yüzde 40-50'ye varan oranlar- da aşındı. Asgari ücret 1979 yıünda 2.778 lira olan asgari ücretin neti 1989 sonunda 50.1 kat artarak 141.975 liraya jrükseltildi. Aym dönemde tüketici fiyatları endeksindeki ar- tış 58 katı bulduğu için asgari üc- Tetlinin satınalma gücü yüzde 11.9 oramnda azaldı. OrUlama ücretler: Türk-tş'in yaptığı araştırmaya göre ortalama ücretler 1979-88 yülan arasında- ki 9 yıllık dönemde 13.4 kat artar- ken, geçinme endeksi 31.9 kat art- tığı için 9 yılda ortalama reel üc- ret düzeyi yüzde 563 oramnda kü- çuldü. Devlet Planlama Teşkilaü- mn resmi verilerine göre ise 1989 yılında nominal ücretlerde ortala- ma yüzde 115'e varan oranlarda artış oldu. Yüzde 701ik enflasyon dikkate ahndığında bunun reel ar- tışı da yüzde 26,5'i buluyor. Bu durumda, ortalama ücretlerdeki 10 yıllık aşınma yüzde 44.8'e ula- şıyor. 80'li yıllarda reel ücretlerde meydana gelen bu gerilemeler, üc- retlilerin milli gelirden aldıklan paya da yansıdı. Doc. Süleyman özmucur'un yaptığı bir araştırma- ya göre 1979 yılında yüzde 32.8 olan ücret ve maaşlann milli ge- lir içindeki payı, 1988 sonunda yüzde 14'e geriledi. Devlet Istatistik Enstitüsü'nün araştırmalanna göre alt ve orta ge- lir gruplarının milli gelirden aldı- ğı pay küçülürken en üst gelir gru- bunun milli gelirden aldığı pay da- ha da arttı. Para-kredi ve faiz politikalan 80 dönemi ekonomi politikala- nnın en fazla çıkmaza saplanan bölümünü faiz düzenlemeleri oluşturdu. Temmuz 1980'de faiz oranlarının serbest bırakılmasına ilişkin karar ertesinde başlayan fa- iz yanşı, kısa süre sonunda faiz anarşisine dönüştü. Bankalar ban- kalarla, bankerler bankerlerle ve bankalarla faiz yanşı içine gırdi- ler. Sonuçta ise Türk mali sistemi- ne çok sayıda yerli ve yabancı ser- mayeli bankamn yanı sıra yüzler- ce köşe başı bankeri katıldı. Faiz yanşı 1981 yılı sonundan itibaren önce köşe başı bankerle- rinin batmaya başlaması veya pa- rayı toplayıp kaçması, ardından da tstanbul Bankası, Hisarbank ve Odibank'ın batışı ile sonuçlan- dı. Yüzbinlerce kuçük tasarruf sa- hibinin birikimi iflas eden veya kaçan bankerlerle birlikte yok olurken, ülkede büyük bir "bankerzedeler" kitlesi oluştu. 1982 ortasında Banker Kastel- li'nin de ödeme güçlüğüne düşüp yurtdışına kaçması sonucu döne- min ekonomiden sorumlu Başba- kan Yarduncısı Turgut özal, askeri hükümetteki görevini bırakmak zorunda kaldı. 1980 sonrası dönemde yetkili- lerce ısrarla "sıkı para politikası" uygulandığı söylenmesine karşın cumhuriyet döneminin en fazla emisyon ve para arzı artışı da bu dönemde gerçekleşti. 1979 yılında 278.6 milyar lira olan emisyon hacmi 30 kattan faz- la artarak 8.5 trilyon lira düzeyi- ne ulaştı. İç ve dış borçlar 1980 sonrasında vergi gdirleri- nin yeterli düzeye ulaştınlamaması sonucu kamu kesimi, hızlı bir iç ve dış borçlanma temposu içine girdi. 1979 yılı sonunda 417.8 mil- yar lira olan kamu kesimi iç borç- ları toplamı 10 yılda 106.8 kat ar- tarak bu yılın sonunda 45 trilyon 50 milyar liraya yükseldi. Bu borç- lann 3 trilyon 537 milyar lirası Hazine bonolanndan, 10 trilyon 876 milyar lirası devlet tahvillerin- den, 2.6 trilyon lirası Merkez Ban- kası'nca Hazine'ye verilen kısa va- deli avanstan, 4 trilyon 43 milyar lirası konsou'de borçlardan, 23 tril- yon 994 milyar lirası da Hazine 1 nin Merkez Bankası'na olan kur farkı borçlanndan oluşuyor. Bu arada, 1979 yıh sonunda 13 milyar 589 milyon dolar olan Türkiye'nin dış borçlan toplamı da 10 yılda yüzde 188.5 oramnda artarak 39.2 milyar dolara çıktı. Ödemeler dengesi 1970lerin ikinci yansından iti- baren Türkiye'nin dış ödemeler dengesi büyük acıklar venneye başladı. Ancak 70'li yıllann son- lannda döviz krizınin derinleşmesi sonucu ithalat talebi yeterli ölçü- de karşılanamadığı için 1977 yılın- da 3 milyar 385 milyon doiara ka- dar çıkan bu açık, 1979 yılında 1 milyar 239 milyon dolarda kaldı. 1980'li yıllarda da ödemeler den- gesi açıklan artarak sürdü. İşçi dövizlerindeki artışın sürmesi, tu- rizm gelirlerinin önemli boyutla- ra ulaşması ve dış taahhüt sektö- ründen sağlanan döviz gelirlerinin de artması sonucu 1973 yılından beri ilk kez 1988'de cari işlemler hesabı toplam 1.5 milyar dolar fazla verdi. Cari işlemlerdeki dö- viz fazlasının bu yıl da 1 milyar dolar civannda gerçekleşmesi bek- leniyor. 1979 yılında 2 milyar 268 mil- yon dolar olan Türkiye'nin toplam ihracati, yıllık petrol ithalatını bile karşılamaya yetmiyordu. 1980 sonrasında ihracati arttıncı yön- deki ekonomik politikalann etki- siyle ihracatta önemli gelişmeler sağlandı. 1987 yılında 10 milyar 190 milyon dolara ulaşan toplam ihracat, 1988'de 11 milyar 662 mil- yon dolara çıktı. 1989'da ihraca- tın da 11 milyar doları aştığı tah- min ediliyor. — Döviz rezervJeri: 1979 yıh sonunda Merkez Ban- kası'nın kasalarındaki kııllanılabi- lir döviz mevcudu 4.2 milyon do- lar duzeyindeydi. 1989'un kullanı- labilir döviz mevcudu ise 4.7 mil- yar dolan aşıyor. — Alün TC döviz fivatlan: 1979 sonunda 35 lira olan do- lar kunı, 1988 yılı sonuna kadar hızla yükseldi. 1989 yılında ise Merkez Bankası'nın müdahalele- ri ve döviz talebinin azalmasına paralel olarak kurlann serbest bı- rakılmış olmasına rağmen, yıl içindeki kur artışlan enflasyon oranmın yansma bile ulaşamadı. 10 yılhk dönemde ise döviz kur- lanndaki artış yaklaşık 65 kat dü- zeyinde gerçekleşti. 1979 yılında 492 lira olan 24 ayar külçe altının ortalama satış fıyatı gecen 10 yılhk sürede 59 kat artarak 29.700 hraya yükseldi. 80'li yıllar Türkiye'de sanayileşmenin ikinci plana itildiği, ticaret ve hizmet sektörlerine dayalı ekonomik gelişme çizgisinin izlendiği yıllar oldu. 10 yıllık dönemde kamu, imalat sektörü yatırırnlanndan büyük ölçüde arındınlırken, özel sektörden de beklenen yatırım canlanması gelmedi. Özel sektör daha çok tevsi, modernizasyon ve darboğaz giderici yatırımlara yöneldi. Kapasite artışı ancak böyle sağlandı. E K O N O M İ D I Ş I E T K İ L E R Enflasyon çürütüyor Bozulan gelir dağılımı ve artan yoksullaşma son on yılda, köşe dönücülüğün ve gayri meşru yollardan para kazannianın hızlı bir şekilde alın teriyle çalışmanın yerini almasına neden oldu. Para, insan ilişkilerinde egemen faktör olma özelliğini çarpıcı biçimde geliştirdi. ' Ş O ' L E R D E N ' g O ' L A R A I $ C I H A K L A R I Haklarm kaybedildiği 10 yılIŞIK KANSU ANKARA — İşçi haklannda bugünun kısıtlanmış sisteminin küçük bir modeli 1980 yılında Süleyman Demirel'in Baş- bakanlığındaki AP azınlık hükümeti ta- rafından uygulanıyordu. 12 Eylül'e ko- şan günlerde işçilerle ilgili konular döne- min Başbakanlık Müsteşan Turgut Özal ile daha sonra ANAP'ın Devlet Bakanı olan Kâzım Oskay'ın elindeydi. Özal, Kamu Toplusözleşmeleri Koordinasyon Kunılu'nu oluşturmuş, bu kurulun baş- kanlığına Kâzım Oskay'ı getirmişti. Gün geçmiyordu ki Resmi Gazete'de bir grev erteleme kararı yayımlanmasın. 24 ocak kararlan sonrası onlarca grev Bakanlar Kurulu karan ile erteleniyor, 60 günlük süre bitince yine bir 60 gün daha ertele- niyordu. 12 Eylül 1980'e böyle bir tablo ile girilmişti. 12 Eylül ile birükte DtSK ve MtSK'in faaliyetleri durdurulurken en doğal işçi hakkı sayılan toplusözleşme yapma hak- kı da askıya alındı. Toplusözleşmeleri ye- nilemek üzere zorunlu tahkim kurumu olan Yüksek Hakem Kurulu devreye so- kuldu. Hükümet ve devlet temsilcileri ile işverenlerin çoğunlukta olduğu Yüksek Hakera Kunılu, "bağımsız" kurum gö- rüntüsü altında askeri hükümetin aldığı ilke kararlannı işçilere uyguladı. 1982'de hazırlanan anayasaya, çalış- ma yaşamına ilişkin maddeler, büyük öl- çüde işveren kuruluşlannın istemleri doğ- rultusunda konuldu. Yasa tekniği açısın- dan yasalarda yer alması gereken hü- kümler anayasanın çalışma yaşamına iliş- kin maddelerine yerleştirildi. Uluslararası ilkelere göre serbest toplu pazarlığa ay- kın zorunlu tahkim kurumu olan Yük- sek Hakem Kurulu bir anayasal kuruluş haline getirildi. tşçi sendikası üst yöne- timlerinde yer alabilmek için 10 yıl bilfi- kavt yasalan üzerinde çauşmaya başladı. 1983 yılında yürürlüğe giren yeni ça- lışma yasalan, sendikal özgurluklere ve serbest toplu pazarlık ve grev hakkına önemli ölçüde sınırlama ve kısıtlama ön- gören hükümler getirdi. Bu yasalar, Türkiye'nin onayladığı 98 sayılı ILO sözleşmesi nedeniyle Ulusla- rarası Çalışma Örgütü'nde sürekli eleş- tiriye ve uyarılara neden oldu. ILO Sen- dika Özgurlükleri Komitesi, bu yasala- nn ILO ilkelerine ve temel sendikal hak- getirilmiş olması. Grev ertelemelerde Yüksek Hakem Kunılu'nun devreye gir- mesi." 12 Eylül sonrası kurulan ANAP ikti- dan döneminde, gerek ILO'dan gerekse sendikalann baskısı üzerine, 1988 yılın- da sendikalar ile toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt yasalannda yasalann özünü de- ğiştirmeyen baa değişikJikler yapıldı. Di- ğer muhalefet partileri de olaya sıcak bakmasına karşın, anayasanın ilgili mad- delerini değiştirebilme olanafcna sahip tşçi haklannı kısıtlayan bugünkü sistemin küçük bir modeli 1980 yıhnda Süleyman Demirel'in başkanhğmdaki AP azınlık hükümeti tarafmdan uygulanıyordu. 12 Eylüî'le birîikte en doğal işçi hakkı sayılan toplusözleşme hakkı askıya alındı. Toplusözleşmeleri yenilemek üzere, hükümet ve devlet temsilcileriyle işverenlerin çoğunlukta olduğu Hakem Kurulu devreye sokuldu. ıl çalışma koşulu öngoruldu. Sendikala- ra, siyasetle uğraşma kapısı kapandı, gyev hakkına büyük kısıtlamalar getiril- di. Siyasi amaçlı grev, dayanışma grevi, genel grev ve lokavt yasaklandı. Anayasanın yürürlüğe gırmesinden sonra, dönemin Çalışma Bakanlığı Müs- teşar Yardımcısı, şimdi ANAP Tokat Milletvekili Emeldi Albay Tatot Sargın'm başkanhğında oluşturulan Milli Güven- lik Konseyi thtisas Komisyonu, yeni sen- dikalar ile toplu iş sözleşmesi, grev ve lo- lara aykırı olduğuna ilişkin özetle şu ör- nekleri verdi: "Sendika yöneticisi seçilebilmek için en az 10 yıl işçi slatüsünde çalışma yıi- kümlülügü. Sendika yöneticisi seçilebil- mek için toplusözleşme, grev yasası hii- kümlerini ihlalden dolayı hüküm giynıe- miş olma zonınluluğu. Sendikalann ge- nel siyaset yasagına tabi tululması. Topln pazarlık \apabilmek için işkolunda çaiı- şan işçilerin en az yuzde 10'unu u>e kay- detmiş olmak. Ciddi grev kısıtlamalan ANAP iktidan, çalışma yaşamına ilişkin kimi eleştirilerin anayasada yer aldığı ge- rekçesiyle, işçi haklanndaki önemli kısıt- lama ve sımrlamalann Üzerine gitmemeyi yeğledi. 12 Eylül sonrası iş yaşamına ilişkin çı- karılan diğer yasalaria da kıdem tazmi- natından iş güvencesine değin birçok ko- nuda işçi haklannda 1980 öncesine oran- la buyük gelişmeler oldu. Askeri hükümet sonrası kurulan ANAP iktidarları da, kazanılmış işçi haklannı geriye götürmede önemli rol oynadı. Emeklilik yaşını yükselten yasa "mezarda emeklilik" olarak nitelendiri- lirken, Anayasa Mahkemesi tarafmdan iptal edilen süper emeklilik yasası ile ANAP iktidan, kendisinin verdiği bir ka- zanılmış hakkı yine kendisi geri alırken, sosyal güvenlik sistemini de alt üst etti. KÎT'lerin özelleştirilmesi çerçevesinde ANAP iktidan tarafmdan gündeme ge- tirilen sözleşmeli personel uygulaması, sendikalaşmaya karşı kullanıldı. Çalısan- ların en doğal haklarına bile olanak ta- nımayan sözleşraeli personel uygulama- sı Anayasa Mahkemesi'nin iptal karan ile karşılaştı. ANAP iktidannın, ekonomik politika- lan ve toplu pazarlık sistemine tnüdaha- leci ve diretmeci bir rol üstlenmesi, 1980'li yılların eh önemli direnişlerini de 1989 yılında gündeme getirdi. Yüzbinler- ce işçi, 1989 yılının ilkbahar aylannda, "bahar eylemleri" olarak nitelendirilen pasif direnişleri gerçekleştirdiler ve ANAP iktidan geri adım atarak, işçile- re yüksek ücret zamları vermek zorun- da kaldı. 1980 yılının 12 Eylül'ü ile birlikte geç- miş kazanımlarını teker teker yitiren iş- çiler, eski haklarına kavuşabilmek için öncelikle anayasa, daha sonra diğer il- gili yasalarda değişiklik bekliyor. ABDURRAHMAN YILDIRIM Sürekli yüksek enflasyon 80'li yıllarda "çüriittB". Yaptı- ğı gelir transferiyle gelir dağılı- mını daha da bozan ve toplu- mun geniş kesimlerini yoksul- laştıran enflasyonun 1980'lerdeki yıkıci etkisi, alın- teri ve çalışma yerine kısa za- manda köşe dönücülük ve gayrı meşru yollardan para ka- zanmanın geçmesi oldu. Enf- lasyon, insan ilişkilerinde "maddiyatçı" eğilimlerin art- masına yol açtı. Bilim adanıla- n bu durumu "kültür yozlaş- ması ve toplnmon çürümesi olarak" değerlendirdiler. Enflasyonun ekonomik gös- tergeler dışındaki etkilerini ko- nunun uzmanlanna sorduk. Enflasyonun hane halkıUzerin- deki etkisini bir araştırmayla belirleyen Prof. Dr. Taner Berk- soy, sosyal psikolog Prof. Çiğ- dem Kâğıtçıbaçı, gelir dağılımı ve vergi politikalan uzmanı Prof. Dr. Izzettin önder 80'li yıllardaki fiyat araşlarının in- saniar üzerinde yarattığı etkiyi değerlendirdiler. Prof. Dr. Taner Berksoy'un enflasyonun hane halkı üzerin- deki etkileri araştırması insan- ların yüzde 85'inin enflasyon- dan olumsuz etkilendiğini orta- ya koyuyor. Bu olumsuz etkile- nenler enflasyona karşı önlem olarak ilk önce harcamalanıu (yüzde 4O'ı mutfak) kısıyorlar. Sonra ikinci bir işte çalışma ve daha fazla çalışma geliyor. Bu da yetmezse aileden başka bi- risi çalıştınlmaya başlamyor. Sonra borçlanma ve varsa eği- timdeki çocuklann geri almma- sı yoluna gidiliyor. Bu önlem- leri ev eşyalannın satılması ve kır kökenlilerin köyden aldık- lan gıda yardımını arttırması izliyor. Bu araştırmayı yapan Prof. Dr. Taner Berksoy, insanların son 10 yılda alınteriyle makul bir hayat düzeyi sağlamaya kar- şı inançlannı yitirdiklerini söy- ledi. Enflasyonun toplumun or- Tüketim güdüsü ytikselen insarüarın tüketim olanakları kısılınca bu, sıkmtı ve stres . kaynağı oldu. Köyden göç edip kentıe iyi bir yaşam yakalamaya çaîışanlann enflasyona çarpmalan da sıkıntı yarattı. ta gelirlilerinin gehrini aşındır- dığını ve bu grubu ortadan kal- dırdığını belirten Taner Berksoy şöyle dedi: "Toplumun alt ve üst grnp- lan arasında bağı kuran orta sı- nıftır. İki uç arasından orta sı- mf kalkarsa boşluk dogar. Or- ta sımfın gerilediği bir dönem- de toplumu avakta tutan mane- vi ve kültürel değerierin de kay- bolacagı açıkür. Kültürel aşın- ma, arabesk kültürün bortlaması da orta sımfın aşııı- masından kaynaklandı. Orta s»- nıf kaybolunca topluma da uç kesimler ve onlann kiUtorieri ile değer yargılan hâkim oldu." 1980'li yıllarda, insanlann de- vamlı olarak kitle iletişim araç- larıyla tüketmeye özendirıldıği- ni ve insanların beklentilerinin antığını ifade eden Prof. Dr. Çigdem Kâğıtçıbaşı ise ücretli ve maaşlüarın gelirlerinin mut- lak olarak azaldığına işaret ede- rek şöyle konuştu: "Tüketim güdüsü yükselen insanlann tüketim olanakları kısılınca, bu, sıkmtı ve stres kaynafı oldu. tkinci bir stres kaynagını da köyden kente göç edenlerin, kentte daha iyi bir yaşam düzeyi yakalamaya calı- şanlann enflasyon nedeniyle bu amaçlanna varamamalan ya- raltı. Bu, insanlann kente en- tegrasyonanu zortastırdı. Bu sı- kınülan bulunan insanlar kitle iletişim araçlannın da özendir- mesiyle, en cabuk tarafmdan para yapma. köşe dönme gibi kestirme yollara yoneldiler. Alınlerimn önemi azalırken bir- denbire gayn meşru yollardaıı basanya ıılaşma özendirildi. Aiınteri ile çalışma enayilik sa- yılnıaya başlandı. Bu bir yerde vergi kaçırarak hayali ihracat yaparak para kazanma gibiçar- Berksoy Toplumun alt ve üst gruplan arasında bağı kuran orta sınıftır. Orta sımfın gerilediği bir dönemde toplumu ayakta tutan manevi ve kültürel değerierin de kaybolacağı açıktır. pık bir gelişmeyi ortaya çıkar- dı. Bu bir yozlasmadır. Bunda eaflasyooun biiyük bir etkisi var." Çiğdem Kâğıtçıbaşı "beklea- tilere yetişememenin ortaya çıkanhğı" bu duruma bir ömek de verdi: "Okullarda bik ögrea- ciler için ofrenmek kendi için- de bir deger olmaktan çıktı. Ar- ük diploma için geimeye başfaı- dılar. Derslere devamı bile ak- sattılar. Onlar için sadece dip- loma önem kazandı. Bir etiket işte ve askerlikte kolayhk sa|- layau bir araç. Fazla bir çabt sarfetmeden nol elde etme, ko- lay yoldan sonuca vanna >-ay- gınlaştı. Halbuki oğrenme ken- di içinde bir deger olmalıydı." Bu dönemde toplumlann te- mel öğelerinden biri olan "in- sancıl değerierin bile kaydıgun" vurgulayan Kâğıtçıbaşı şöyle devam etti: "Hümanisl değer- lerin yerini maddi değerler alı- yor. Biz Batıyı maddileşme, tü- ketim yönünde çok kötii taklit ederken aydınlanma, refonn, hümanizm gibi degerlerinden gittikçe uzaklaşıyonız. Halbu- ki toplumsal gelişme icin bn faktörler çok önemli." Prof. Dr. tzzettin Önder ise "enflasyonun ahlâksal dokulan çurütluğünü" vurgulayarak şunlan söyledi: "Enflasyon insanlarda hem mutlak ve nispi fakirleşmeye yol açtığı, bem de gelirier arası uçurumu büyüthigu için bir yasdan servet düşmanlıgını öle yandan da haksız kazanç elde etme heveslerini köriiklüyor. Enflasyon haksız kazanç elde etraeyi gizlediği için de aynca sosyolojik bir temel oluşturu- yor. Enflasyon bulanıklık yara- üyor, insanlarda görüş ufkunn daralüyor, ileriye bakamıyorso- nnz. İnsanı maddiieştiriyor. Sevgi ilişkilerini bile etkiliyor. lnsanlar, sevgiyi defil de (katlı - yatlı) arkadaşlıklar aramaya başhyorlar. Böyle eşler arayan insan da kendini satüık meta yerine koyuyor, karşısındakini de öyle. Ortam böyle olunca pa- ranın konuşturulması olayı yo- gunlaşıyor. Luks tüketim artı- yor. Hâkimiyet rantını, serret yığımını elinde bulundnranlar bu gücü emredici, ezici, iraren- dirid şekilde kullanıyoriar. Ge- lir kaybeden ve faldrlescn grnp da bu grice gıpta ediyor. Karşı- stnda egiliyor ve eziliyor. tnsan- lar kendilerini metayla değişti- rflebiUr hale getiriyoriar. Bu. in- sanın kendisine, dostlanna, dostluklara yabancılasması de- mektir. Bu, kiiltur yozlaşması ve çürümedir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle