Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 EKONOMİ 2 OCAK 1990
8O'LERDEN'9O'LARA TURKIYE EKONOMİSI
On yıbnen önemli mirası enflasyonSon on yıllık dönemde, Turgut Özal'ın
yönetiminde Türkiye ekonomisi, tarihinin en
ağır ve sürekli enflasyonunu yaşadı. 80'li yıllara
yüzde 60 civarında bir enflasyonla giren Türkiye
ekonomisi, 9O'lı yıllara da yüzde 70'ler
düzeyinde bir enflasyonla giriyor. Son on yılda
toptan fiyatlar 48 kat, tüketici fiyatları 58 kat
artış gösterdi. Yüksek oranlı enflasyon,
ücretleri eritirken gelir uçurumunu da
derinleştirdi.
Türkiye ekonomisine ilişkin temel kararların
çoğunun altında Turgut Özal, IMF ve Dünya
Bankası'nın imzaları yer aldı. IMF ve Dünya
Bankası ile ortaklaşa hazırlanan "24 Ocak
İstikrar Programı" Türk ekonomi tarihine
geçti. Kararlann ardından IMF ile stand-by
anlaşması imzalandı. Bundan sonra ekonomi
1985 yılına kadar IMF'nin kontrolünde
yönetildi. Söz konusu kontrol daha sonra da
dolaylı biçimde sürdürüldü.
On yıllık 4önemde Türkiye dış ödemeler ve
dış borç konusunda önemli mesafeler katetti.
Türkiye'nin borç ödeme disiplini IMF ve Dünya
Bankası tarafmdan Üçüncü Dünya ülkelerine
örnek gösterilmeye başlandı. Yılda, faizleriyle
birlikte 7 milyar dolara varan dış borç aksaksız
ödenirken dış Ödemeler dengesi son iki yılda 1
milyar doları aşan fazlalar verdi. Toplam
ihracat on yılda 2 milyar dolardan yaklaşık 12
milyar dolara çıktı.
BtLALÇETtN
ANKARA — Türkiye ekono-
misinin 1990"a girerken 80Tİ yıl-
lardan devrettiği en önemli miras
enflasyon oldu. Son 10 yıllık dö-
nemde Türgut özal'ın yönetimin-
deki Türk ekonomisi, cumhuriyet
tarihinin en ağır ve sürekli enflas-
yonunu yaşadı. 80'li yıllara yüz-
de 60 civarında bir enflasyon hı-
ayla giren Türk ekonomisi, 90*lı
yıllara da yüzde 70'ler düzeyinde
bir enflasyon hızıyla giriyor. Son
10 yılda toptan fiyatlar 48.5 kat,
tüketici fiyatları yaklaşık 58 kat
artış gösterdi. Bu dönemde yasa-
nan yüksek oranlı enflasyon, ma-
aş ve ücretleri eritirken toplum ke-
simleri arasındaki gelir uçurumu
da derinleşti. Türk ekonomisinin
gelişmesi, artan oranda ihracata
dayandırümaya cahşüırken ekono-
mik kalkınma hızının geçmiş dö-
nenüere oranla yavasladıgı, sana-
yi yatınmlannın da ikinci plana
itildiği gözlendi. Ekonomi, 1970*li
yıllann sonlannda girdiği döviz
krizini bu dönemde aştı. 10 yılda
Türkiye'nin ihracati yaklaşık S kat
artarken, cari işlemler dengesine
göre yılda 3 milyar dolarlan bu-
lan döviz açıği da son iki yılda dö-
viz fazlasına dönüştü. 1974 Kıb-
ns Banş Harekâtı'nın ardından
gelen askeri ve ekonomik ambar-
go, bunun üzerine gelen petrol
sokları Türkiye ekonomisini
1970*Ii yıllann sonlanna doğru
tam anlamıyla bir dış ödemeler
krizine sokmuş ve ekonomi nere-
Toptan fiyat artışı
1950-59 yûzde 131.2
yûzde 59.4
1970-79 yütöe 802.4 (8 kat)
196049 yûzde 4.848.8 {48.5 kat)
deyse durma noktasına gelmışti.
Dara düşen Türkiye ekonomi-
si, 1980 başlarından itibaren Ulus-
lararası Para Fonu (IMF), Dünya
Bankası ve OECD gibi uluslara-
rası flnans örgütlerinin kontrolü-
ne girdi. 1980*den bu yana büyük
ölçüde Turgut özal'ın yönetimin-
de olan Türkiye ekonomisine iliş-
kin temel kararlann pek çoğunun
altında da IMF ve Dünya Banka-
sı'nın imzalan yer aldı.
1980 yüı başından itibaren IMF
ve Dünya Bankası'nın dayatmalan
sonucu Türk Lirası'nın değeri hız-
la düşürülmeye başlandı. Yatınm-
lar kısıldı, ücret ve maaş artışlan
sınırlandınldı. tç talep daraltıla-
rak ihracata dönük uygulama ve
politikalara ağıplık verildi. Dış
borçlann düzenli ödenebilmesi
için gerekli tttm önlemler alındık-
tan sonra da dış kredi musluklan
acıldı.
IMF ve Dünya Bankası ile or-
taklaşa hazırlanan ve 24 Ocak
198O'de uygulamaya konulan ye-
ni ekonomik kararlar, "24 Ocak
istikrar programı" adıyla Türk
ekonomi tarihine geçti.
24 Ocak 1980 kararlannın ar-
dından mayıs 1980"de IMF'yle ilk
stand-by anlaşması imzalandı.
Bundan sonra da ekonomi 1985
yılına kadar doğrudan, daha son-
ra da dolaylı biçimde IMFnin
kontrolünde yönetildi. Pek çok te-
mel ekonomik karar IMF ve Dün-
ya Bankası'nın uygun görüşüne
dayandınldı.
Kamu kesimi işçi ve memur ma-
aşlanndan temel mal ve hizmet-
lere yapılacak fiyat zamlanna,
bankalann kredi limitleriı.e ve yıl-
lık yatırım harcamalanna kadar
pek çok ekonomik karar ve uygu-
lama, dönemin maliye ve ekono-
mi ile ilgili bakanlarının IMF'ye
yazılı olarak verdikleri (niyet mek-
tuplan) taahhütler çerçevesinde
yürütüldü.
IMF, her üç ayda bir Ankara-
ya heyet göndererek ekonomiyi ye-
rinde kontrol etti, almması gerekli
yeni önlemleri hükümete dikte et-
tirdi. Dünya Bankası ise Ankara
1
ya haftada birkaç ayn heyet gön-
dererek verdiği kredilerin yerinde
kullanılıp kullanılmadığını, hükü-
metin kendilerine verdiği sözü tu-
tup tutmadığını kontrol ettirdi.
1988 yılı içinde bile Dünya Ban-
kası'nın Türkiye'ye bir yılda gön-
derdiği heyet sayısı 178'i buluyor-
du.
Bir yılı Demirel azınlık hükü-
meti, üç yıb askeri hükümet ve
son altı yılı da ANAP hükümet-
lerince yönetilen Türkiye ekono-
misinde içeriye karşı değişmeyen
slogan, "enflasyonun, hayat paha-
lıhğımn önleneceği" biçimindey-
di. Dışanya verilen mesaj ise dış
borçlann düzenli ve zamanında
ödeneceği yönündeydi.
Türkiye, 10 yıllık dönemde yük-
sek enflasyondan kurtulamadı.
Ancak dış ödemeler ve dış borç
sorununu ise büyük ölçüde aştı.
Türkiye'nin borç ödemedeki disip-
lini IMF ve Dünya Bankası'nca
gelismekte olan Üçüncü Dünya ül-
kelerine örnek gösterilraeye baş-
landı. Yıllık faizleriyle birükte 7
milyar dolara varan dış borçlar
aksaksız ödenirken, son iki yılda
ödemeler dengesi de 1 milyar do-
ları aşan fazlalar verdi.
80'li yıllardaki ekonomik geliş-
meler bellibaşlı göstergeler itiba-
nyla şöyle:
Kalkınma hızı ve
yatınmlar
80'li yıllar Türkiye'de sanayileş-
menin ikinci plana itildiği, ticaret
ve hizmet sektörlerine dayalı eko-
nomik gelişme çizgisınin izlendi-
ği yıllar oldu.
IMF ve Dünya Bankası gibi
uluslararası fınans örgütlerinin
dayatmasıyla oluşturulan yeni
ekonomi politikalan kamu yatı-
nmlannın en alt düzeye indirüme-
sini öngörüyordu. Bu politikalar
sonucu 1980-89 döneminde ima-
lat sanayiine yönelik toplam sabit
sermaye yatınmlan tutan reel ola-
rak yüzde 37 oramnda geriledi.
1979 yılında yapılan imalat sana-
yii sabit sermaye yatınmlan 100
kabul edildiğinde, 1989 yüındaki
yatınm hacmi 62, 64'e geriledi.
10 yıllık dönemde kamu sektö-
rü, imalat sanayii yatınmlanndan
büyük ölçüde arındırıürken, özel
sektörden de beklenen yatırım
canlanması gelmedi. özel sektör
imalat sanayii yatınmlan da da-
ha çok tevsi, moderaizasyon ve
darboğaz giderici yatınmlardan
oluştu. Ancak böylelikle de mev-
cut üretim kapasitelerinde beliıli
ölçüde artışlar sağlanabildi. özel-
likle ihracata dayalı teksüi, demir-
çelik, cam ve benzeri sanayi dal-
lannda önemli üretim ve ihracat
artışları gerçekleştirildi.
Yatuımlardaki düşüş, kalkınma
hıanı da etkiledi. önceki 10 yıl-
larda yıllık ortalama yüzde 6-7
düzeylerinde seyreden büyüme hı-
zı, 80'li yıllarda önemli ölçüde kü-
Gelir gruplarının milli gelirden aldığı pay (%)
çüldü. 1970-79 döneminde toplam
yüzde 75.9 oramnda reel büyüme
gerçekkştiren Türkiye ekonomisi,
1980-89 döneminde ise sadece
yüzde 51.5 oramnda büyüyebildi.
1989 yılındaki büyüme hızı ise en
iyimser tahminlerle yüzde 1.8'e çı-
kabilecek. Bu dönemde, kişi ba-
şına düşen reel gelirdeki artış da
10 yıllık dönemde sadece yüzde
18.7 oramnda arttı.
Enflasyon
80'li yıllarda ekonomiye dam-
gasını vuran en önemli gelişme ise
kuşkusuz sürekli ve yüksek oran-
lı enflasyon oldu. 70'li yıllann
ikinci yansında başlayan enflasyo-
nist gelişme, 1980'li yıllar boyun-
ca artarak sürdu.
hnda başlayan ANAP iktidan dö-
neminde ise artarak sürdü ve bu
yıl yüzde 70'ler düzeyine ulaştı.
1980-89 döueminde Türkiye,
cumhuriyet döneminin en ağır
enflasyonunu yaşadı. 10 yıllık do-
nem içinde ortalama toptan eşya
fiyatları endeksindeki artış 48.5
kat olurken, tüketici fiyatlannda-
ki artış daha yüksek düzeyde ger-
çekleşti. Hazine ve DlE'nin veri-
lerine göre 1980-89 döneminde tü-
ketici fiyatlanndaki artış oranı 58
kata ulaşıyor.
Gelir dağılımı ve
ücretler
70'lı yıllarda reel olarak önem-
li ölçüde artan ücretler, 80'li yıl-
larda ise 12 Eylül rejiminin etki-
1980 yıünda yüzde lOO'ün üze-
rinde toptan fiyat artışı ile rekor
düzeye ulaşan enflasyon hızı, 12
Eylül rejiminin etkisi, ücretlerin
dondurulması, kamu yatınmlan-
nın Dünya Bankası ve IMFnin
öngördüğü çerçevede sınırlandınl-
ması sonucu, 1981 ve 1982 yılla-
nnda önemli ölçüde geriletildi.
1981 yılında yüzde 36.8'e, 1982 yı-
lında da yüzde 27'ye çekilen yıl-
lık ortalama enflasyon hızı,
1983'ten itibaren yeniden tırmanı-
şa geçti. 1983 yılında yüzde 30.5
olarak gerçekleşen toptan fiyatlar-
daki ortalama artış hızı 1984 yı-
si, grev ve toplusözleşme haklan-
nın kısıtlanması sonucu geriledi.
Söz konusu dönemde reel Ücret-
ler yüzde 40-50'ye varan oranlar-
da aşındı.
Asgari ücret 1979 yıünda 2.778
lira olan asgari ücretin neti 1989
sonunda 50.1 kat artarak 141.975
liraya jrükseltildi. Aym dönemde
tüketici fiyatları endeksindeki ar-
tış 58 katı bulduğu için asgari üc-
Tetlinin satınalma gücü yüzde 11.9
oramnda azaldı.
OrUlama ücretler: Türk-tş'in
yaptığı araştırmaya göre ortalama
ücretler 1979-88 yülan arasında-
ki 9 yıllık dönemde 13.4 kat artar-
ken, geçinme endeksi 31.9 kat art-
tığı için 9 yılda ortalama reel üc-
ret düzeyi yüzde 563 oramnda kü-
çuldü. Devlet Planlama Teşkilaü-
mn resmi verilerine göre ise 1989
yılında nominal ücretlerde ortala-
ma yüzde 115'e varan oranlarda
artış oldu. Yüzde 701ik enflasyon
dikkate ahndığında bunun reel ar-
tışı da yüzde 26,5'i buluyor. Bu
durumda, ortalama ücretlerdeki
10 yıllık aşınma yüzde 44.8'e ula-
şıyor.
80'li yıllarda reel ücretlerde
meydana gelen bu gerilemeler, üc-
retlilerin milli gelirden aldıklan
paya da yansıdı. Doc. Süleyman
özmucur'un yaptığı bir araştırma-
ya göre 1979 yılında yüzde 32.8
olan ücret ve maaşlann milli ge-
lir içindeki payı, 1988 sonunda
yüzde 14'e geriledi.
Devlet Istatistik Enstitüsü'nün
araştırmalanna göre alt ve orta ge-
lir gruplarının milli gelirden aldı-
ğı pay küçülürken en üst gelir gru-
bunun milli gelirden aldığı pay da-
ha da arttı.
Para-kredi ve faiz
politikalan
80 dönemi ekonomi politikala-
nnın en fazla çıkmaza saplanan
bölümünü faiz düzenlemeleri
oluşturdu. Temmuz 1980'de faiz
oranlarının serbest bırakılmasına
ilişkin karar ertesinde başlayan fa-
iz yanşı, kısa süre sonunda faiz
anarşisine dönüştü. Bankalar ban-
kalarla, bankerler bankerlerle ve
bankalarla faiz yanşı içine gırdi-
ler. Sonuçta ise Türk mali sistemi-
ne çok sayıda yerli ve yabancı ser-
mayeli bankamn yanı sıra yüzler-
ce köşe başı bankeri katıldı.
Faiz yanşı 1981 yılı sonundan
itibaren önce köşe başı bankerle-
rinin batmaya başlaması veya pa-
rayı toplayıp kaçması, ardından
da tstanbul Bankası, Hisarbank
ve Odibank'ın batışı ile sonuçlan-
dı. Yüzbinlerce kuçük tasarruf sa-
hibinin birikimi iflas eden veya
kaçan bankerlerle birlikte yok
olurken, ülkede büyük bir
"bankerzedeler" kitlesi oluştu.
1982 ortasında Banker Kastel-
li'nin de ödeme güçlüğüne düşüp
yurtdışına kaçması sonucu döne-
min ekonomiden sorumlu Başba-
kan Yarduncısı Turgut özal, askeri
hükümetteki görevini bırakmak
zorunda kaldı.
1980 sonrası dönemde yetkili-
lerce ısrarla "sıkı para politikası"
uygulandığı söylenmesine karşın
cumhuriyet döneminin en fazla
emisyon ve para arzı artışı da bu
dönemde gerçekleşti.
1979 yılında 278.6 milyar lira
olan emisyon hacmi 30 kattan faz-
la artarak 8.5 trilyon lira düzeyi-
ne ulaştı.
İç ve dış borçlar
1980 sonrasında vergi gdirleri-
nin yeterli düzeye ulaştınlamaması
sonucu kamu kesimi, hızlı bir iç
ve dış borçlanma temposu içine
girdi. 1979 yılı sonunda 417.8 mil-
yar lira olan kamu kesimi iç borç-
ları toplamı 10 yılda 106.8 kat ar-
tarak bu yılın sonunda 45 trilyon
50 milyar liraya yükseldi. Bu borç-
lann 3 trilyon 537 milyar lirası
Hazine bonolanndan, 10 trilyon
876 milyar lirası devlet tahvillerin-
den, 2.6 trilyon lirası Merkez Ban-
kası'nca Hazine'ye verilen kısa va-
deli avanstan, 4 trilyon 43 milyar
lirası konsou'de borçlardan, 23 tril-
yon 994 milyar lirası da Hazine
1
nin Merkez Bankası'na olan kur
farkı borçlanndan oluşuyor.
Bu arada, 1979 yıh sonunda 13
milyar 589 milyon dolar olan
Türkiye'nin dış borçlan toplamı
da 10 yılda yüzde 188.5 oramnda
artarak 39.2 milyar dolara çıktı.
Ödemeler dengesi
1970lerin ikinci yansından iti-
baren Türkiye'nin dış ödemeler
dengesi büyük acıklar venneye
başladı. Ancak 70'li yıllann son-
lannda döviz krizınin derinleşmesi
sonucu ithalat talebi yeterli ölçü-
de karşılanamadığı için 1977 yılın-
da 3 milyar 385 milyon doiara ka-
dar çıkan bu açık, 1979 yılında 1
milyar 239 milyon dolarda kaldı.
1980'li yıllarda da ödemeler den-
gesi açıklan artarak sürdü. İşçi
dövizlerindeki artışın sürmesi, tu-
rizm gelirlerinin önemli boyutla-
ra ulaşması ve dış taahhüt sektö-
ründen sağlanan döviz gelirlerinin
de artması sonucu 1973 yılından
beri ilk kez 1988'de cari işlemler
hesabı toplam 1.5 milyar dolar
fazla verdi. Cari işlemlerdeki dö-
viz fazlasının bu yıl da 1 milyar
dolar civannda gerçekleşmesi bek-
leniyor.
1979 yılında 2 milyar 268 mil-
yon dolar olan Türkiye'nin toplam
ihracati, yıllık petrol ithalatını bile
karşılamaya yetmiyordu. 1980
sonrasında ihracati arttıncı yön-
deki ekonomik politikalann etki-
siyle ihracatta önemli gelişmeler
sağlandı. 1987 yılında 10 milyar
190 milyon dolara ulaşan toplam
ihracat, 1988'de 11 milyar 662 mil-
yon dolara çıktı. 1989'da ihraca-
tın da 11 milyar doları aştığı tah-
min ediliyor.
— Döviz rezervJeri:
1979 yıh sonunda Merkez Ban-
kası'nın kasalarındaki kııllanılabi-
lir döviz mevcudu 4.2 milyon do-
lar duzeyindeydi. 1989'un kullanı-
labilir döviz mevcudu ise 4.7 mil-
yar dolan aşıyor.
— Alün TC döviz fivatlan:
1979 sonunda 35 lira olan do-
lar kunı, 1988 yılı sonuna kadar
hızla yükseldi. 1989 yılında ise
Merkez Bankası'nın müdahalele-
ri ve döviz talebinin azalmasına
paralel olarak kurlann serbest bı-
rakılmış olmasına rağmen, yıl
içindeki kur artışlan enflasyon
oranmın yansma bile ulaşamadı.
10 yılhk dönemde ise döviz kur-
lanndaki artış yaklaşık 65 kat dü-
zeyinde gerçekleşti.
1979 yılında 492 lira olan 24
ayar külçe altının ortalama satış
fıyatı gecen 10 yılhk sürede 59 kat
artarak 29.700 hraya yükseldi.
80'li yıllar Türkiye'de sanayileşmenin ikinci
plana itildiği, ticaret ve hizmet sektörlerine
dayalı ekonomik gelişme çizgisinin izlendiği
yıllar oldu. 10 yıllık dönemde kamu, imalat
sektörü yatırırnlanndan büyük ölçüde
arındınlırken, özel sektörden de beklenen
yatırım canlanması gelmedi. Özel sektör daha
çok tevsi, modernizasyon ve darboğaz giderici
yatırımlara yöneldi. Kapasite artışı ancak böyle
sağlandı.
E K O N O M İ D I Ş I E T K İ L E R
Enflasyon
çürütüyor
Bozulan gelir dağılımı ve artan yoksullaşma
son on yılda, köşe dönücülüğün ve gayri
meşru yollardan para kazannianın hızlı bir
şekilde alın teriyle çalışmanın yerini
almasına neden oldu. Para, insan
ilişkilerinde egemen faktör olma özelliğini
çarpıcı biçimde geliştirdi.
' Ş O ' L E R D E N ' g O ' L A R A I $ C I H A K L A R I
Haklarm kaybedildiği 10 yılIŞIK KANSU
ANKARA — İşçi haklannda bugünun
kısıtlanmış sisteminin küçük bir modeli
1980 yılında Süleyman Demirel'in Baş-
bakanlığındaki AP azınlık hükümeti ta-
rafından uygulanıyordu. 12 Eylül'e ko-
şan günlerde işçilerle ilgili konular döne-
min Başbakanlık Müsteşan Turgut Özal
ile daha sonra ANAP'ın Devlet Bakanı
olan Kâzım Oskay'ın elindeydi. Özal,
Kamu Toplusözleşmeleri Koordinasyon
Kunılu'nu oluşturmuş, bu kurulun baş-
kanlığına Kâzım Oskay'ı getirmişti. Gün
geçmiyordu ki Resmi Gazete'de bir grev
erteleme kararı yayımlanmasın. 24 ocak
kararlan sonrası onlarca grev Bakanlar
Kurulu karan ile erteleniyor, 60 günlük
süre bitince yine bir 60 gün daha ertele-
niyordu. 12 Eylül 1980'e böyle bir tablo
ile girilmişti.
12 Eylül ile birükte DtSK ve MtSK'in
faaliyetleri durdurulurken en doğal işçi
hakkı sayılan toplusözleşme yapma hak-
kı da askıya alındı. Toplusözleşmeleri ye-
nilemek üzere zorunlu tahkim kurumu
olan Yüksek Hakem Kurulu devreye so-
kuldu. Hükümet ve devlet temsilcileri ile
işverenlerin çoğunlukta olduğu Yüksek
Hakera Kunılu, "bağımsız" kurum gö-
rüntüsü altında askeri hükümetin aldığı
ilke kararlannı işçilere uyguladı.
1982'de hazırlanan anayasaya, çalış-
ma yaşamına ilişkin maddeler, büyük öl-
çüde işveren kuruluşlannın istemleri doğ-
rultusunda konuldu. Yasa tekniği açısın-
dan yasalarda yer alması gereken hü-
kümler anayasanın çalışma yaşamına iliş-
kin maddelerine yerleştirildi. Uluslararası
ilkelere göre serbest toplu pazarlığa ay-
kın zorunlu tahkim kurumu olan Yük-
sek Hakem Kurulu bir anayasal kuruluş
haline getirildi. tşçi sendikası üst yöne-
timlerinde yer alabilmek için 10 yıl bilfi-
kavt yasalan üzerinde çauşmaya başladı.
1983 yılında yürürlüğe giren yeni ça-
lışma yasalan, sendikal özgurluklere ve
serbest toplu pazarlık ve grev hakkına
önemli ölçüde sınırlama ve kısıtlama ön-
gören hükümler getirdi.
Bu yasalar, Türkiye'nin onayladığı 98
sayılı ILO sözleşmesi nedeniyle Ulusla-
rarası Çalışma Örgütü'nde sürekli eleş-
tiriye ve uyarılara neden oldu. ILO Sen-
dika Özgurlükleri Komitesi, bu yasala-
nn ILO ilkelerine ve temel sendikal hak-
getirilmiş olması. Grev ertelemelerde
Yüksek Hakem Kunılu'nun devreye gir-
mesi."
12 Eylül sonrası kurulan ANAP ikti-
dan döneminde, gerek ILO'dan gerekse
sendikalann baskısı üzerine, 1988 yılın-
da sendikalar ile toplu iş sözleşmesi, grev
ve lokavt yasalannda yasalann özünü de-
ğiştirmeyen baa değişikJikler yapıldı. Di-
ğer muhalefet partileri de olaya sıcak
bakmasına karşın, anayasanın ilgili mad-
delerini değiştirebilme olanafcna sahip
tşçi haklannı kısıtlayan bugünkü sistemin küçük bir modeli 1980 yıhnda
Süleyman Demirel'in başkanhğmdaki AP azınlık hükümeti tarafmdan
uygulanıyordu. 12 Eylüî'le birîikte en doğal işçi hakkı sayılan toplusözleşme
hakkı askıya alındı. Toplusözleşmeleri yenilemek üzere, hükümet ve devlet
temsilcileriyle işverenlerin çoğunlukta olduğu Hakem Kurulu devreye sokuldu.
ıl çalışma koşulu öngoruldu. Sendikala-
ra, siyasetle uğraşma kapısı kapandı,
gyev hakkına büyük kısıtlamalar getiril-
di. Siyasi amaçlı grev, dayanışma grevi,
genel grev ve lokavt yasaklandı.
Anayasanın yürürlüğe gırmesinden
sonra, dönemin Çalışma Bakanlığı Müs-
teşar Yardımcısı, şimdi ANAP Tokat
Milletvekili Emeldi Albay Tatot Sargın'm
başkanhğında oluşturulan Milli Güven-
lik Konseyi thtisas Komisyonu, yeni sen-
dikalar ile toplu iş sözleşmesi, grev ve lo-
lara aykırı olduğuna ilişkin özetle şu ör-
nekleri verdi:
"Sendika yöneticisi seçilebilmek için
en az 10 yıl işçi slatüsünde çalışma yıi-
kümlülügü. Sendika yöneticisi seçilebil-
mek için toplusözleşme, grev yasası hii-
kümlerini ihlalden dolayı hüküm giynıe-
miş olma zonınluluğu. Sendikalann ge-
nel siyaset yasagına tabi tululması. Topln
pazarlık \apabilmek için işkolunda çaiı-
şan işçilerin en az yuzde 10'unu u>e kay-
detmiş olmak. Ciddi grev kısıtlamalan
ANAP iktidan, çalışma yaşamına ilişkin
kimi eleştirilerin anayasada yer aldığı ge-
rekçesiyle, işçi haklanndaki önemli kısıt-
lama ve sımrlamalann Üzerine gitmemeyi
yeğledi.
12 Eylül sonrası iş yaşamına ilişkin çı-
karılan diğer yasalaria da kıdem tazmi-
natından iş güvencesine değin birçok ko-
nuda işçi haklannda 1980 öncesine oran-
la buyük gelişmeler oldu.
Askeri hükümet sonrası kurulan
ANAP iktidarları da, kazanılmış işçi
haklannı geriye götürmede önemli rol
oynadı. Emeklilik yaşını yükselten yasa
"mezarda emeklilik" olarak nitelendiri-
lirken, Anayasa Mahkemesi tarafmdan
iptal edilen süper emeklilik yasası ile
ANAP iktidan, kendisinin verdiği bir ka-
zanılmış hakkı yine kendisi geri alırken,
sosyal güvenlik sistemini de alt üst etti.
KÎT'lerin özelleştirilmesi çerçevesinde
ANAP iktidan tarafmdan gündeme ge-
tirilen sözleşmeli personel uygulaması,
sendikalaşmaya karşı kullanıldı. Çalısan-
ların en doğal haklarına bile olanak ta-
nımayan sözleşraeli personel uygulama-
sı Anayasa Mahkemesi'nin iptal karan
ile karşılaştı.
ANAP iktidannın, ekonomik politika-
lan ve toplu pazarlık sistemine tnüdaha-
leci ve diretmeci bir rol üstlenmesi,
1980'li yılların eh önemli direnişlerini de
1989 yılında gündeme getirdi. Yüzbinler-
ce işçi, 1989 yılının ilkbahar aylannda,
"bahar eylemleri" olarak nitelendirilen
pasif direnişleri gerçekleştirdiler ve
ANAP iktidan geri adım atarak, işçile-
re yüksek ücret zamları vermek zorun-
da kaldı.
1980 yılının 12 Eylül'ü ile birlikte geç-
miş kazanımlarını teker teker yitiren iş-
çiler, eski haklarına kavuşabilmek için
öncelikle anayasa, daha sonra diğer il-
gili yasalarda değişiklik bekliyor.
ABDURRAHMAN
YILDIRIM
Sürekli yüksek enflasyon
80'li yıllarda "çüriittB". Yaptı-
ğı gelir transferiyle gelir dağılı-
mını daha da bozan ve toplu-
mun geniş kesimlerini yoksul-
laştıran enflasyonun
1980'lerdeki yıkıci etkisi, alın-
teri ve çalışma yerine kısa za-
manda köşe dönücülük ve
gayrı meşru yollardan para ka-
zanmanın geçmesi oldu. Enf-
lasyon, insan ilişkilerinde
"maddiyatçı" eğilimlerin art-
masına yol açtı. Bilim adanıla-
n bu durumu "kültür yozlaş-
ması ve toplnmon çürümesi
olarak" değerlendirdiler.
Enflasyonun ekonomik gös-
tergeler dışındaki etkilerini ko-
nunun uzmanlanna sorduk.
Enflasyonun hane halkıUzerin-
deki etkisini bir araştırmayla
belirleyen Prof. Dr. Taner Berk-
soy, sosyal psikolog Prof. Çiğ-
dem Kâğıtçıbaçı, gelir dağılımı
ve vergi politikalan uzmanı
Prof. Dr. Izzettin önder 80'li
yıllardaki fiyat araşlarının in-
saniar üzerinde yarattığı etkiyi
değerlendirdiler.
Prof. Dr. Taner Berksoy'un
enflasyonun hane halkı üzerin-
deki etkileri araştırması insan-
ların yüzde 85'inin enflasyon-
dan olumsuz etkilendiğini orta-
ya koyuyor. Bu olumsuz etkile-
nenler enflasyona karşı önlem
olarak ilk önce harcamalanıu
(yüzde 4O'ı mutfak) kısıyorlar.
Sonra ikinci bir işte çalışma ve
daha fazla çalışma geliyor. Bu
da yetmezse aileden başka bi-
risi çalıştınlmaya başlamyor.
Sonra borçlanma ve varsa eği-
timdeki çocuklann geri almma-
sı yoluna gidiliyor. Bu önlem-
leri ev eşyalannın satılması ve
kır kökenlilerin köyden aldık-
lan gıda yardımını arttırması
izliyor.
Bu araştırmayı yapan Prof.
Dr. Taner Berksoy, insanların
son 10 yılda alınteriyle makul
bir hayat düzeyi sağlamaya kar-
şı inançlannı yitirdiklerini söy-
ledi. Enflasyonun toplumun or-
Tüketim
güdüsü
ytikselen
insarüarın
tüketim
olanakları
kısılınca
bu, sıkmtı ve stres .
kaynağı oldu. Köyden
göç edip kentıe iyi bir
yaşam yakalamaya
çaîışanlann enflasyona
çarpmalan da sıkıntı
yarattı.
ta gelirlilerinin gehrini aşındır-
dığını ve bu grubu ortadan kal-
dırdığını belirten Taner Berksoy
şöyle dedi:
"Toplumun alt ve üst grnp-
lan arasında bağı kuran orta sı-
nıftır. İki uç arasından orta sı-
mf kalkarsa boşluk dogar. Or-
ta sımfın gerilediği bir dönem-
de toplumu avakta tutan mane-
vi ve kültürel değerierin de kay-
bolacagı açıkür. Kültürel aşın-
ma, arabesk kültürün
bortlaması da orta sımfın aşııı-
masından kaynaklandı. Orta s»-
nıf kaybolunca topluma da uç
kesimler ve onlann kiUtorieri ile
değer yargılan hâkim oldu."
1980'li yıllarda, insanlann de-
vamlı olarak kitle iletişim araç-
larıyla tüketmeye özendirıldıği-
ni ve insanların beklentilerinin
antığını ifade eden Prof. Dr.
Çigdem Kâğıtçıbaşı ise ücretli
ve maaşlüarın gelirlerinin mut-
lak olarak azaldığına işaret ede-
rek şöyle konuştu:
"Tüketim güdüsü yükselen
insanlann tüketim olanakları
kısılınca, bu, sıkmtı ve stres
kaynafı oldu. tkinci bir stres
kaynagını da köyden kente göç
edenlerin, kentte daha iyi bir
yaşam düzeyi yakalamaya calı-
şanlann enflasyon nedeniyle bu
amaçlanna varamamalan ya-
raltı. Bu, insanlann kente en-
tegrasyonanu zortastırdı. Bu sı-
kınülan bulunan insanlar kitle
iletişim araçlannın da özendir-
mesiyle, en cabuk tarafmdan
para yapma. köşe dönme gibi
kestirme yollara yoneldiler.
Alınlerimn önemi azalırken bir-
denbire gayn meşru yollardaıı
basanya ıılaşma özendirildi.
Aiınteri ile çalışma enayilik sa-
yılnıaya başlandı. Bu bir yerde
vergi kaçırarak hayali ihracat
yaparak para kazanma gibiçar-
Berksoy
Toplumun
alt ve üst
gruplan
arasında
bağı kuran
orta
sınıftır.
Orta
sımfın gerilediği bir
dönemde toplumu
ayakta tutan manevi ve
kültürel değerierin de
kaybolacağı açıktır.
pık bir gelişmeyi ortaya çıkar-
dı. Bu bir yozlasmadır. Bunda
eaflasyooun biiyük bir etkisi
var."
Çiğdem Kâğıtçıbaşı "beklea-
tilere yetişememenin ortaya
çıkanhğı" bu duruma bir ömek
de verdi: "Okullarda bik ögrea-
ciler için ofrenmek kendi için-
de bir deger olmaktan çıktı. Ar-
ük diploma için geimeye başfaı-
dılar. Derslere devamı bile ak-
sattılar. Onlar için sadece dip-
loma önem kazandı. Bir etiket
işte ve askerlikte kolayhk sa|-
layau bir araç. Fazla bir çabt
sarfetmeden nol elde etme, ko-
lay yoldan sonuca vanna >-ay-
gınlaştı. Halbuki oğrenme ken-
di içinde bir deger olmalıydı."
Bu dönemde toplumlann te-
mel öğelerinden biri olan "in-
sancıl değerierin bile kaydıgun"
vurgulayan Kâğıtçıbaşı şöyle
devam etti: "Hümanisl değer-
lerin yerini maddi değerler alı-
yor. Biz Batıyı maddileşme, tü-
ketim yönünde çok kötii taklit
ederken aydınlanma, refonn,
hümanizm gibi degerlerinden
gittikçe uzaklaşıyonız. Halbu-
ki toplumsal gelişme icin bn
faktörler çok önemli."
Prof. Dr. tzzettin Önder ise
"enflasyonun ahlâksal dokulan
çurütluğünü" vurgulayarak
şunlan söyledi:
"Enflasyon insanlarda hem
mutlak ve nispi fakirleşmeye
yol açtığı, bem de gelirier arası
uçurumu büyüthigu için bir
yasdan servet düşmanlıgını öle
yandan da haksız kazanç elde
etme heveslerini köriiklüyor.
Enflasyon haksız kazanç elde
etraeyi gizlediği için de aynca
sosyolojik bir temel oluşturu-
yor. Enflasyon bulanıklık yara-
üyor, insanlarda görüş ufkunn
daralüyor, ileriye bakamıyorso-
nnz. İnsanı maddiieştiriyor.
Sevgi ilişkilerini bile etkiliyor.
lnsanlar, sevgiyi defil de (katlı
- yatlı) arkadaşlıklar aramaya
başhyorlar. Böyle eşler arayan
insan da kendini satüık meta
yerine koyuyor, karşısındakini
de öyle. Ortam böyle olunca pa-
ranın konuşturulması olayı yo-
gunlaşıyor. Luks tüketim artı-
yor. Hâkimiyet rantını, serret
yığımını elinde bulundnranlar
bu gücü emredici, ezici, iraren-
dirid şekilde kullanıyoriar. Ge-
lir kaybeden ve faldrlescn grnp
da bu grice gıpta ediyor. Karşı-
stnda egiliyor ve eziliyor. tnsan-
lar kendilerini metayla değişti-
rflebiUr hale getiriyoriar. Bu. in-
sanın kendisine, dostlanna,
dostluklara yabancılasması de-
mektir. Bu, kiiltur yozlaşması
ve çürümedir."