Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
' CUMHURİYET/12 Prime esas kazanç miktarı • ANKARA (AA) Komisyon ücreti ve kâra katılma gibi belirsiz bir zaman ve miktar üzerinden ücret alan sigortalıların prim ve ödeneklerinin hesabında esas tutulan günlük kazanç miktarlan yükseltildi. Bakanlar Kurulu'nun konuya ilişkin karan Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Karara göre, günlük, haftalık veya aylık olarak belirli bir ücrete dayanmış olmayıp da komisyon ücreti ve kâra katılma gibi belirsiz bir zaman ve miktar üzerinden ücret alan sigortahlann prim ve ödeneklerininin besabında esas tutulan günlük kazançlan, 1 Temmuz 1989tarihinden geçerli olmak üzere 4 bin 784 liraya, 1 Ağustos 1989 tarihinden geçerli olmak üzere de 16 yaşından büyükler için 7 bin 500, 16 yaşından küçükler için 5 bin 175 liraya çıkanldı. Postacı sözleşmede TÜRKİYE İÇİN BİR IKTISADI PTT'nin Türkiye düzeyinde 23 bin işçiyi kapsayan toplusözleşme görüşmeleri dün başladı. Çelikîş Genel Baskanı Mehmet Türker, sakal bırakma eylemine son verdi. Çeliklş Sendikası'nın TDÇİ'de süren 137 günlük grevden sonra sağladığı haklar, Dhriği ve Hekimhan işçilerine daha yüksek oranda yansıyacak. EKONOMİ 28 EYLÜL 1989 PR0GRAM TASLAĞI 3 şında), ekonomik gelişme gibi, demokrasi de sağ yönetimlere emanet edibniştir. Sağ yönetimler, siyasette tükenme noktalanna geldikçe, içlerinde fılizlenen demokratik eğilimlerden çok, aşın akımlara karşı daha hoşgörulü olmuşlar, bunlardan destek ummuşlardır. Bu demokrasinin gelişmesinde ciddi istikrarsızhk kaynağı olmuştur. Sağ 1980'den sonra siyasal rejimin meşruiyetini, yeni iktisat politikasımn başarısında aradı. Meşruiyeti, ekonomik başanda aramakla, otoriter bir siyasal rejim kurmak aynı mantıkta birleşti. Bu bir yönüyle, 'liberal' piyasa ideolojisinin kişisel, merkezi kararlarla yürütülmesi biçuninde geüşti; ekonomi üzerinde Meclis'in ve siyaset kunımlannın denetimi zayıfladı. Böylece, bir yandan sağ yönetimin aşın kanatlarla ahşverişi artarken, bir yandan da ekonomik yapı ile demokratik gelişme arasında bağlar azalmaya başladı. Demokrasi üzerindeki sorumluluğun sağ yönetimlere geçişinden kırk yıl sonra, daha net görülen şey şudur: Yaşanan gelişmeler, merkezi yönetimi etkisiz duruma düşürürken, toplumda farklılaşmalar hızla artmakta, ülke çapındaki kararlar, ilgiler, çözümler zayıflarken, yöresellik ön plana çıkmaktadır. Yöreselliğin güç odağı ise, doğayı, tarihi, toplumsal değerleri biç sakınmaksızm tahrip eden, kent rantlanna el koyup kolay zeııginleşme yolları arayan yerel burjuvazi olraaktadır. Bu da, normları belli olmayan, her şeyin kapanın yamna kâr kaldığı bir toplum modeli ni ve bunun ekonomisini işletecek ilkel bir bireyselliği kamçılamakta, bir yandan da, toplumdaki dayanışma ve uzlaşma eğilimlerini yok etmektedir. Genç, yaratıa ve demokratik bir Türkiye'ye doğru değil, birtakım ticaret ve hizmet yuvalanndan oluşan bir tuhaf ülke tablosuna doğru yol alınmaktadır. Prof.BUsay Kuruç, Doç.Oktar Türel, Prof.Ergun Türkcan ' Dampinge önlemler • ANKARA (AA) Normal fîyatının altında veya sübvansiyon uygulanarak ithal edilen mallardan, açılacak soruşturma sonunda "dampinge karşı vergi" veya "telafî edici vergi" alınabilecek. hhalatta, damping veya sübvansiyona konu olan mallann yurt içinde yaratacağı haksız rekabetin önlenmesi, üretim dallannın korunması amaayla alınacak idari, mali, ekonomik ve diğer önlemlere ilişkin uygulama esaslan belirlendi. Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayınlanan Bakanlar Kunılu karan ile Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarhğı'nın yönetmeliğine göre, damping vergisi veya telafî edici vergi, geriye dönük olarak da uygulanabilecek. tşSendika Servisi PTT'nin Türkiye düzeyindeki işyerlerinde çalışan 23 bin dolayında işçiyi kapsayan toplusözleşme göriişmeleri Haberİş Sendikası ile TÜHİS arasında dün başladı. tskenderun ve Karabuk Demir Çelik Işletmeleri'nde 137 günlük grevden son» ra işbaşı yapan çelik işçilerinin ardından Çelikİş Genel Baskanı Metin Türker ve merkez yöneticileri de sakal bırakma eylemine son verdiler. Türker, sağlanan anlaşma ile parasal haklarda istediklerini elde ettiklerini belirterek, "Sakalı kaptırmadık. Şiradi çelik işçilerinin karan iie kesijoruz. Gerekirse Ueride daba giir çıkar" dedi. TÜHİS ile Haberİş, PTT işçilerinin toplusözleşmesi için dün Ankara'da PTT Genel Müdürlüğü'nde bir araya geldiler. HaberIş Sendikası Genel Baskanı Ali Akbal PTT'de cahşan 19 bin dolayında işçinin asgari ücretten aylık aldığını belirterek toplusözleşme görüşrnelerinde bu soruna çözüm getirecek bir sistem önereceklerini bildirdi. Daha önce PTT'de ortalama aylıklann 99 bin ile 105 bin lira arasında değiştiğini belirten Akbal, 1 Temmuz 1989'da yeni asgari ücretle birlikîe kıdemli kıdemsiz ayrımı kalmaksızın tüm aylıkların eşitlendiğini söyledi. Toplusözleşme taslaklarında taban ücreti önerdiklerini belirten Akbal, "Aynca kıdemli ve kıdemsiz işçiler arasındaki ücret dengesinin korunması için kıdem zammı öngöriiyonız" diye konuştu. Akbal, "önerdikleri ücret skaiası sistemi benimseoirse" Türklş ile hükümet arasındaki 600 bin kamu işçisi için vanlan anlaşmaya, son iki aylık enflasyo nun da dikkate alınması durumunda "evet" diyebileceklerini bildirdi. PTT'de çalışan üyeleriııden 19 bininin "geçici işçi" statüsünde çabştırıldığıru vurgulayan Akbal, "Bu üyelerimiz temel ve siirekli nitelikle işlerde çalıstınlmaianna rağmen daimi kadroya alınmıyorlar. İşveren ucuz işçi çalıştırabilmek için bu uygulamayı ısrarla sürdüriiyor. Aynı zamaııda ü>elerimizi hiçbir gerekçe göslermeden sozleşme süreniz doldu diyerek işten çıkarabiliyor. Son üç ay içinde bin 47 üyemiz işten çıkanldı. Toplusözleşme görüşmelerinde iizerinde önemle duracağımız konulann başında üyelerimizin daimi statüye geçirilmesi geliyor" dedi. Çelikîş Sendikası'mn Türkiye DemirÇelik tşletmeleri'nde (TDÇİ) 137 gün süren grevden sonra işçilere sağladığı haklann, çelik işçisininkinden daha yüksek bir oranda TDÇl'nin Divriği ve Hekimhan tesislerinde çalışan işçilere yansıyacağı belirlendi. Türklş'e bağh Türkiye Madenİş Sendikası'na üye bin 800 işçinin çelik işçisinden daha fazla hak almasını, sendikanın Türk Kamu Sen'le yaptığı protokol sağladı. Çeliklş'in Iskenderun ve Karabük fabrikalarındaki grevi 4 mayısta başlamış, bunu 17 mayısta Madenlş'in aynı işletme bünyesindeki Divriği ve Hekimhan madenlerindeki grevi izlemişti. Türktş'in 600 bin işçiyi kapsayan toplusözleşmeleri mayıs sonunda imzalanmasma karşın, Madentş, kamu kesimindeki toplusözleşme Yükü eşit taşımak Maliye politikalan, ekonominin tam kapasiteye yakın bir düzeye erişmesini, buna uygun gelir ve istihdam hedeflerine yonelmesini amaçlayacakür. Para polıtikasının hedefı ise, fıvatlar genel düzeyinde istikran sağlamak olacaktır. Bu ikisi arasında hassas bir denge (trade ofO vardır. Eğer, döviz kuru ve maliye politikalan sorumlulukla yürütülürse, Merkez Bankası'nın özellikle, dış şoklan steriüze etmekte karşılastığı güçlukler ekonomi için ciddi sorun yaratmaktan çıkar. Para politikası kendi hedefı içinde işler. Bu politikanın ödün vermeksizin uygulanması, KtT fıyatlarırun enflasyonun önünde koşmayacağının heın açıklanması hem de gösterilmesi, kamu kesiminde çalışanlann maaş ve ücretlerine enflasyon hedefi ile uyumlu ve bunu aşmayan bir artış getirilmesi, kısa dönemli bir politikanın başansı için temeldir. Bunun yürütühnesi, ekonomiye, bugün omıayan güveni getirmeye yarayacaktır. Bunun dışında, fiyatlara ve ücretlere müdahale etmek, bunlan dondurmaya girişmek, bugünkü koşullarda anlamiı ve yararlı değildir. Ancak önerali nokta, ekonomide istikrarın toplum tabanından destek alması, herkesin >ükün eşit taşınacagını bilmesidir. Bu kısa dönemin ötesinde, hem dış ödemeler dengesini hem de fîyat istikrannı ilgilendirdiğı için, Türk para ve kambiyo sistemini yeniden düzenlemek gerekecektir. Dünya ekonomisinin çok kutuplu ve birden fazla rezerv parası olan bir kambiyo rejimine yaklaştığı düşünülmelidir. Böylece, Türk Lirası'mn yeni bir 'denge kuru' etrafında, ortalama % 5 çerçevesinde dalgalanan konvertibl bir para birimine dönüştürülmesi ve belirli bir 'konvertibl paralar sepetine1 baglanması için hem iç ekonomik istikran hem de konvertibiliteyi sürdürmeyi sağlayacak ölçü ve süreklilikte bir rezerv olanağı gereklidir. Kısa dönemde erişilecek bir döviz kuru dengesi, maliye politikası sorumluluğu ve fiyat istikranndan sonra, ulusiararası fınans kuruluşlanyla varılacak uzun dönemli bir anlaşma, böyle bir rezerv l.oiaylığını sağlayabilir. Belki, dış borçlann yeniden yapılanmasını, bu çerçeve içine sokmak, olayı böyle sunmak gerekebilir. Bilmek gerekir ki, bir para ve kambiyo reformu, eğer mali aracı sistem rasyonelliğe, ekonominin üretim yapısı etkinliğe yönelirse gerçekleşebilir; 'reform' laf olmaktan çıkar. Bugün bankacılığın kredilere yansıyan aşın giderleri, çürük kredileri, ağır yönetim maliyetleri, enflasyonun başuca nedenlerinden biridir. Banka sisteminin reformu, kısa dönemin sorunlan aşıldıktan sonra, ekonomide yeniden başarısızlığa düşmemek için şarttır. Çelikİş yöneticileri, işçilerin isteği üzerine sakallanm kestiier. toplu iş sözleşmesini, çelik işçisinin elde edeceği haklardan Divriği ve Hekimhan işçilerinin de yararlanmasını öngören bir protokol yapılması şartıyla imzalamıştı. Bu protokolde, Çeliklş grev sonrasında Türkiye Madentş sözieşmecinde öngörülenden daha yüksek parasal hak alırsa aradaki farkın Divriği ve Hekimhan işçilerine de verilmesi öngörülmüştü. Öte yandan Çeliklş grevi 137. gününde iken, vanlan anlaşma ile işçilere birinci yıl için ortalama yüzde 243 oranında zam yapıldı. Sosyal ödemelerde de Divriği ve Hekimhan işçilerine verilenin üstünde haklar verildi. Çeliklş Genel Baskanı Metin Türker ve sendikanın merkez yöneticileri 23 martta bırakmaya başladıklan ve 137 gün süren demirçelik grevinin simgesi durumuna gelen sakallanm dün kestiier. Türker, Karabük ve tskenderun DemirÇelik işletmelerinde grevin sona ermesini sağlayan anlaşma protokolünü bugün ya da yann TDÇt Genel Müdürü Sencer Imer'le birlikte ele alacaklanm, gerekli düzeltmeleri yaptıktan sonra da anlaşma maddeıerini tutanağa geçeceklerini bildirdi. Et ve Balık Kurumu grevinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tmren Aykut'un arabuluculuğunda taraflar arasında gerçekleştirilen 6. görüşmede de anlaşma sağlanamadı. Görüşmelerin süreceği bildirildi. Çözümler Ekonomide ve siyasetteki çözümleri bağdaştıracak hazır kalıplar yoktur. Ülke, '100 günlük program' gibi tasanlarla düzlüğe çıkamayacağı gibi, halkın yüz yüze olduğu birçok sorun da 'Beş yılbk' veya daha uzun dönemlerin planlarını bekleyemez. Ekonomi ile siyasetin amaçlannı bağdaştırmakta ana siyasal yönetimin ise, 'Kunıcu Meclis' türü 'üstten' girişimlerde değil, parlamenter düzenin kendi gelişmesi içinde, halkın duyarlılığıru canlı tutacak çözümlerde aranması aklın ve sağduyunun gereğidir. Yeni bir siyasal yönetimin göstereceği ve kanıtIayacağı en az iki şey vardır: (a) Acil ekonomik sorunlan çözme gücünü, bilgisini, disiplinıni ve iradesini göstermek ve iktisat politikasım çürütecek olan 'moda'lardan sakınmak. Amaç, enflasyonu basamak basamak düşük düzeylere indirirken, ekonomik büyümeyi fedâ etmemek, bölüşümü kötüleştirmemektir. Bu çaba, enflasyonu ban sermaye gruplanna kaynak aktaran bir mekanizrna olmaktan çıkanrken, ciddi bankacı ile yaratıcılığa sahip girişimciyi ödüllendirebilmelidir. Bunu yapacak ekonomi yönetimi ise, tek kişinin 'mucize'si ile değil, geniş ve uyumlu bir takım çalışması ile gerçekleşir. (b) Refah üretebileceğini ve bunu eşitlik içinde verebileceğini göstermek. Yani, bugünün "Kimin gücü yetiyorsa zenginleşsin ve hiçbir şeyi umarsamadan >taşasın" çizgisini tersine çevirmek. Toplum için refah üretebilmek, bugünü ve geleceği güven altına almaktır. Çağın standartlarından geri kalmayan ve bilinçli bir genç nüfus gücünü oluşturacak eğitim hareketi; güvenli ve işlek bir sağlık sistemi böyle bir çabanın merkezidir. Bunlar gösterilir ve yapılırsa, Türkiye'nin gdeceğini tasarlamaya, bundan söz etmeye hakkımız olur. O zaman, bu ülkede birçok şeyin planlanabileceği ve gerçekleştirilebileceği daha iyi anlaşılu ve ciddiye alınır. O zaman, örneğin, 500 km.vi iki üç saate indiren hızlı bir demiryolu ağınm, sanayii ve kentleşmeyi Anadolu'ya ulkenin boş mekânlarına yayması, hastalıklı kent kalıplannı kırarak yeni merkezier yaratması düşüncesi, toplumca benimsenerek savunulan, ülkenin işlerini yerel çıkarlann önüne geçiren, Türkiye'yi 21. yüzyüa taşıyan bir proje haline gelir. O noktada, bugün Türkiye'nin dış dünyada hak ettiğinin çok altında kalan yeri değişir, potansiyeli ile bağdaşan düzeye yükselir. Çözüm ararken, bazı şeylerin açıklığı yarar getirecektir: (1) Toplum yapısının oluşturduğu fakat kendi kendine çözemediği zaaflann üzerinde düşünmek, öncelikle siyasetçüere düşecektir. Son kırk yılın gelişmeleri, yerel burjuvazinin hızh ilerleyişi ile beslenip yaygmlaşan bir köylüleşmeyi, buna özgü bir popülizmi.onun davramş ve alışkanlıklannı yerİeştirmiştir. Popülizmin, kestirmeci, fakat dar ufuklu dünyası aşılmaksızın, özgurlüğü özümseyen, kendini geliştirebilen, olabildiğince eşitlikçi bir siyasal sistemin, yani demokrasinin ne ölçüde kök salabileceği, yönetime aday olanların karşısındaki en ciddi sorudur. (2) Demokrasinin gelişmesi, herhalde, ülkede istisnasız herkesin istediği bir şey değildir. özellikle, 1980'li yılların ürettiği veya büvütlüğü odaklanh bazıları demokratik gelişmelere direnecek, otorite arayışları birçok noktadan beslenecektir. Dışa açılma, 1980'lerde, sağın tukeniş döneminde, varattığı ekonomik şoklarla halkta hoşnutsuzluk yaratırken, bazı çevrelerde otoriterlik eğilimlerini güçlendirmiştir. Sağ, 1980'lerde, meşruiyeti ekanomik başanda aramaya yönelip başansız oldukça, demokrasiyi de askeri rejimden çıkıştan ibaret saydıkça, bu daha net görülmüştür. (3) Türkiye, dışa açılmanın ekonomik şoklanna, ancak, açık bir siyasal yapı içinde ve yeni bir siyasal kültür geliştirerek katlanabilir. Bunun siyasal koşulu insanın emeğine ve haklarına saygıdır. Ekonomik koşulu ise hızh bir yapı değişmesidir ki, buna teknoloji bilincinin ve nitelikli emek gücünün büyük ölçüde artışıyla erişilebilir. Buradaki gecikme ve aksamalar toplumu yeni buna(ımlara sürükler. (4) Türkiye'nin on yıldır dünyadaki gelişmelerden kopukluğu ve bu ortamda yaşadığı bunalını, sermayenin bellibaşh kesimlerini büyük ölçüde etkilememiştir. Bu kesimler, paylannı koruyup büyütmüşlerdir. Bugün bazı sıkıntılan varsa da, bunlar Türkiye'ye yeni bir strateji bilinci armağan edebilecek nitelikte görünmüyor. 1980'in üzerinden on yıl geçtikten sonra şunu görmek gerekir Yönetimdeki sağın, Türkiye'ye ufuk açacak ve önündeki sorunlan çözecek programı yoktur ve haikı oyalayan gündelik icatlan da tükenmek üzeredir. Çünkü, üretim ve teknolojide, ekonomik ve siyasal haklar alarunda bir görüşü bile yoktur. Tek tasası, dış dünyaya, oradan kaynaklanan koşullarla uyum sağlayabilmektedir. Türkiye Madenlş'le Türk lerden daha yüksek hak aunaca KamuSen arasında yapılan proğı umuduyla Çeliktş'le birlikte tokol gereği, çelik işçilerine verigrevi sürdürmüştü. len parasal haklar maden işçileriTürkiye Madentş Sendikası ne de yansıtılacak. Antidamping görüşmeleri • İZMtR (AA) Avrupa Topluluğu (AT) Damping ve Genel Sorunlardan Sorumlu Bölüm Başkanı Hans Adolf Neumann, antidamping müessesesinin haksız ticarete karşı bir w*<cmniyet supabı" olarak Tcullanıldığmı belirterek, "Antidampingin politik bir "araç olarak kulianılmasına 1 farinvermiyoruz" dedi. Ege Ihracatcılar Birligi'nde işadamlanna antidamping uygulamalannı anlatan heyetin baskanı Neumann, bu uygulamamn tüm AT ticaretinin yüzde l'lik bolümunde uygulandığını söyledi. Hans Adolf Neumann, bunun ticaretteki payının çok az olduğuna işaret etti. Beyaz eşyada atağı Ekonemi Servisi Türkiye'nin en büyük özel sektör kuruluşu Arçelik uzun süredir ertelediği zammı 25 eylülde uygulamaya koydu. Arçelik, beyaz eşya ürünleri fiyatlanm yüzde 312, kahverengi eşya ürünleri fıyatlarını ise yüzde 314 arttırdı. Bu arada otomobilcilerin de eylülde ertelenen zammı, 1 ekimden itibaren yürürlüğe koynıa hazırlıklannı sürdürdükleri öğrenildi. Arçeiik'in bulaşık makinesi fiyatım düşük oranda arttırdıgı dikkati çekerken, otomatik çamaşır makineleri ve buzdolabında yapılan zammın çift haneli olduğu öğrenildi. Yeni zamla 2200 model otomatik çamaşır makinesinin fiyatı 1 milyon 800 bin liradan 2 milyon liraya yükseldi. Kahverengi eşyada en düşük zam yüzde 3'le şofbene, en yüksek zam ise yüzde' 14'le ütüye yapıldı. Fınn fiyatlan yüzde 10, elektrik süpürgesi fiyaü yüzde 10, TV fıyatlan yüzde 3 arttınhrken, videoya zam yapılmadı. Bu arada 1 eylülde yeni fiyatlanm açıklaması gerekirken, zammı erteleyen otomobi] uretici firmalann 1 ekimden itibaren geçerli olmak üzere yeni zam hazırlıklanm sürdürdükleri öğrenildi. Bir otomobil üretici firma üst düzey yetkilisi 1 eylülde yapılması gereken zammın "Üstten gelen 'bekleyin' direkliH dogrultusunda" ertelendiğini belirterek "Maliyet baskısı devam ediyor. Biz zam yapılmasına ilişkin önerimizi götürecegiz. Zam tek haneli olur" dedi. RenaultMais'den ise resmi olmamak kaydıyla "ekimde zam yapdacağı" ifade edildi. Kaynak tahsisi politikalan Eğer, toplum sahip olduğu kaynaklan uzun dönemli bir strateji ile kullanma tasası içinde ise, bu politikalar oluşabilir ve sürdürülebilir. Uzun yılİar, toplumun bu tasası 'plan' ile simgelenmiştir. 198O*lerde, plan şeklen değil ama fiilen ortadan kaldınldığı için, sahip olunan kaynaklann niçin, nerede ve nasıl kullanılacagı tartışılmaz ve düşünülmez olmuştur. Doğaldır ki, 199Cİ1 yıllarda 1960'lardakinden farklı bir dünyada yaşayacagız. Planlama anlayışı da farklı olacaktır. Bilinçli bir seçme ve yönlendirmenin yapılacagı düzey, geniş ölçüde büyük projeler düzeyi ve teknolojik gelişme trentleridir. Sektör/alt sektör düzeyindeki fiziksel dengeler, kilit önemdeki yatırım fikirlerini yakalamakta yetersiz kalmaktadır. Dünya küçüldükçe, göreli fiyat hareketleri sıklaşmakta, fiziksel dengeler her an değişebilmektedir. Türkiy^nin 1960'tan sonraki yirmi yühk plancı dönemi, doğru ya da yanhş 'öncü sektörler'i bulmakta güçlük çekmemiştir; 1990'larda ise, planlamarun, özellikle, bir strateji ve politika planlaması olması gerekecektir. Sanayi politikası, bu çabanın önemli bir parçasıdır. 'Sanayüeşme için sanayileşme' gibi bir şematizm için değil, geleceğin bilgi üreten toplumuna adaylıkta gecikmemek için yeni sanayi dalgasını, hemen yakalamamamız şarttu. Sanayileşme sürecini yaşamamış bir toplumun, yann, gelirinin büyük bölümünü bilgi üretiminden sağlayacak bir sanayiötesi toplum olma iddiası ciddiye alınamaz. Yannın dünyasmda ayakta kaunak ve yeni alanlara girmek istiyorsak, sanayici için yapacağımız iki şey vardır: Kaynak sağlamak ve önündeki beürsizlikleri azaltmak. Bu destek karşıhksız değildin Sanayiciyi korumanın bedeli, topluma artan veriıiılilikîc ödenecektir. GeHri arttırmanın başlıca yolu budur. Böyle bir atılım, enflasyonu makul sürede tek haneli rakamlara indirecek bir kararlılıkla başlar. Yatırım bankacılığının diriltilip, çok kısa sürede geliştirilmesiyle yürür. Yeni sistemin adı, özel teşvik düzeni değil, özel ve kamu yatnım bankacıhğıdır. Bu büyüklükte bir çaba için, girişimcilere, bugünkü düzeyleri fazlasıyla aşan teşvikler vermek gerekecektir. Teşvikler çok selektif halegetirilir, 'teknolojik gelişmeye katkı' gibi bir temel ölçüte bağlanırsa; aynca, yabancı sermaye girişlerindeki ölçüt de bu olursa, Türkiye, aşağı yukan, on yüdır dışında kaldığı, fakat dünyada yirmi yıldır oluşan yeni sanayileşme atılımına ortak olma yoluna girebiür. Bu çerçeve, KtT yatırımlannın da, yeni bir anlayışla oluşturulmasına uygundur. KİT modeli, 1960*11 ve 1970Uİ yülann kamu girişimlerini sermaye / hasıla oranı ve kuruluş sermayesi yüksek alanlara yönelterek, özel kesimin kârlılığını arttıracak şekilde işletilmiş; bunun sonunda KİTler yülarca idame, tevsi ve yenileme yatırunlarından yoksun bırakılmış ve çağdaş teknolojinin gerisine duşmüşlerdir. 1980'lerin iktidarları ise, işi, kamu mülkiyetini devretme noktasına çekmiştir. Yakın gelecekteki bir banka sistemi reformunun can alıcı noktası, bankaların proje fikrine, girişime, yeni teknolojilere kredi açması olmalıdır. Bunun önculüğünü, işlevlerini artık yitirmiş olan birçok kamu bankasıru bünyesinde eriterek sağlam bir aktif yapısıyla yeniden oluşturulan ve kamu özel ayırımı gözetmeksizin Türkiye'nin yatınmcılannı kredilendiren bir kamu yatınm bankası yapabüir. Bu takdirde, mülkiyet ve yetki sırurları çizerek değil, üretkenlik ve yenileşmeyi ön plana çıkararak, KtT'ler yeni bir kimlik kazanabüir; daha doğrusu, yeni bir anlayışla yeniden kurulabilirler ve rekabet edebilirler. Böyle bir model içinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımn, enerji ve hizmetler dışındakı tüm KlTlerin üst gözetimini yürüten bir büyük beyin gibi düzenlenmesi ve çalışması gerekir. Sarp sınır ticareti • RİZE (AA) Sarp sınır kapısından yapılacak olan sınır ticareti 15 ekimde başlayacak. tki gündür Rize'de incelemelerde bulunan SSCB Macaristan Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Patlodze Zouraligoviç başkanhğındaki 5 kişilik heyet, Vali ömer Buyükkent'i ziyaret ederek bir süre görüştü. Vali Büyükkent, göruşmeden sonra AA muhabirine yaptığı açıklamada, heyetle kıyı ve sınır ticareti konularında görüş akşverişinde bulunduklannı beürtti Üöksula özel kredi WASHINGTON (AA) Dünya Bankası ve Ulusiararası Para Fonu'nda (IMF) daha fazla söz hakkı almaya çalışan Japonya, yoksul ülkelerin kalkınmalarına yardım amacıyla 300 milyon dolarlık "beşeri kaynaklar fonu" ayıracağını bildirdi. Dünya BankasıIMF yıllık toplantılanrun önceki günkü oturumunda, Japonya Maliye Bakanı Ryutaro Hashimoto tarafmdan yapılan açıklamaya göre, Japonya yaklaşık 300 milyon dolarlık "beşeri kaynaklar fonunu" Dünya Bankası aracılığıyia kujlandıracak. 1990 yüı nisan ayından itibaren üç yıl içinde kullandınlacak bu fonla, yoksul 3. Dünya Ülkeleri'nin kalkınmalarına yardım amacıyla, bu ülkelerdeki insanlar için eğhim Umudtı yudunlamak Japonya'nın 300 milyon dolartık "beşeri kredi" ile sorunlannın çözümlenmesine katkıda bulunmak istediği yoksul jjlkelerde, açlıktan, hastalıMardan kurtulma umuttan sörtmüyor. İMKB'den Tıınus'a yardım • tSTANBUL (AA) Tunus Menkul Kıymetler Borsası Baskanı Mustafa Nabli, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndan (İMKB) işleyiş ve çalışma yöntemleri konusunda yardım istedi. Mustafa Nabli, İMKB Baskanı Muharrem Karslı'ya gönderdiği mektupta, IMKB'yi ilgi ile izlediklerini, bu amaçla ekim ve kasım aylannda iki heyetin İMKB'ye gönderileceğini kaydetti. Nabli mektubunda, gönderilecek olan 7 kişilik bir ekibin, kotasyon yöntemleri, ödeme ve saklama konularında bilgi edineceklerini bildirdi. İMKB kotasyonundaki bir görevliyi, Tünus'a davet ederek kendisinden kotasyon konusunda yararlanmayı amaçladıklarını da belirten Mustafa Nabli, Tunus Borsası'nın çalışma yöntemleri ve işleyiş konulannda yenilik getirilmesi nedeniyle, İMKB . deneyimlerınin kendilerine , yarar sağlayacağım ifade letti. programları düzenlenecek. Bu özel fonla, kalkınmakta olan ülkelere, kalkınma programlannın hazırlanması ve uygulanmasında sorumluluk üstlenecek beşeri kaynaklann geliştirilmesi için teknik yardım sağlanacak. Japonya Maliye Bakanı Hashimoto, bu fonu, keıidi ülkesinin, 2. Dünya Savaşı'nın zor günlerinden, yetenekli \e iyi eğitilmiş insan gücü sayesinde dünyanın büyük ekonomik güçlerinden biri haline gelmesini göz önüne alarak oluşturduklaruu anlattı. Bu arada, Dünya BankasıIMF toplantılarmda, ABD Hazine Bakanı Nicholas Brady'nin 3. Dünya'nın dış borç yükünün hafifietilmesine ilişkin planı da hararetli tartışmalara konu oluyor. İşte Arçelik zamları (TL.) Aıfa» Eski Buzdo. 450 mod. Çam M 2100 mod. otomatik Çam.M.2200 mod otomatik Bulaşık Mak Fınn F4 Bejct Sup.941 mod. Ûtusuper Şofbensu selektörlü TV51 ektcak.laım ViOeo VHS ptayer Yeri 1 050.000 1 180.000 1.600.000 1.800.000 1800.000 2 010.000 780 000 470 000 175.000 12.4 12.5 m 2 000.0» 2070 000 860 000 10 11 3 10 515 000 200 000 446 000 570.000 1.630 000 1.710.000 1000.000 1.000.000 14 3 5 ÖZELLESTtRMEKOSULU Polonya'ya HorpiP WASHINGTON (AA) Doğu Bloku ülkelerinde siyasi ve ekonomik refonn surecinin hızlanmasıyla birlikte, Dünya Bankası ve IMF'nin bu yılki toplantılannda, Polonya başta olmak üzere, bu ülkeler gündemde geniş yer almaya başladı. Toplantılar sürerken, ABD Baskanı George Busb ile Federal Almanya Maliye Bakanı Thed Waigel, Polonya'ya, reformlara katkıda bulunmak amaayla, mali destek ve dış borç yükünün hafîfletilmesi sözünü verdiler ABD Baskanı Bush, IMF'den, Batıh ülkelerin, mali yardımlarının, Doğu Bloku'nun "yeni gelişen demokrasilerine" kanaüze edilmesine özel dikkat göstermesini istedi. ABD Başkanı Bush, Polonya ve Macaristan'a ulusiararası yardımlaruı arttırılması çağrısında bulundu. Dünya BankasıIMF çevreleri de, bu iki kuruluşun, "Gelecek 10 yıllık dönemde giderek artacak ulusiararası mali yardımlann büyük bir kısraını. sos>alist ülkelerin dünya ekonomisine entegre edilmesi hedefinin gerçekleştirilmesine ayırması gerektiği" görüşünde. Bu arada, toplantılara katılmak üzere Washington'da bulunan Polonya Maliye Bakanı Leszek Balcerowicz, Batılı ülke hükümetlerinden, enflasyonla mücadele ve döviz rezervlerinin arturüması için 1 milyar dolarlık "istikrar fonu" açmalarını istedi. Yerel basında çıkan haberlere göre, Polonya hUkümeti, ilk aşamada nominal değeri 600 milyar ziloti olan 6 ay vadeli hazine bonosu çıkararak 420 milyar ziloti (289 milyon dolar) gelir sağlamayı düşünüyor. Bu hazine bonolarına yıllık yaklaşık yüzde 86 faiz uygulanacak, bu oran, bankaların tasarruf mevduatına verdikleri faiz oranının yaklaşık iki katına eşit bulunuyor. ' OPEC'te 4 fireli' anlaşma Ekonomi Servisi Petrol thraç Eden Ülkeler Örgütü'nün (OPEC) yılm geri kalan bölümünde petrol fiyatlanm yüksek tutmayı amaçlayan ve kotalarda bir miktar arttırıma gitmeyi amaçlayan üretim stratejisi üzerinde anlaşmaya vardıkları belirtildi. Ancak anlaşmaya Cezayir'in karşı pktığı açıklandı. OPEC Başkanı ve Nijerya Petrol Bakanı Rilwanu Lukman, üye ülkelerin, toplam üretim tavanım günde bir milyon varil arttırarak 20.5 milyon varile çıkartacağım bildirdi. Gözlemciler, Cezayir'in anlaşmaya imza atmayan tek taraf olduğunu belirtiyorlar. Cezayir üretimdeki artışın fiyatlan düşüreceğini savunurken, diğer üyeler artışı piyasanın emebileceğini belirttiler. Hafta başından bu yana tsviçre'nin Cenevre kentinde yılın son çeyreği için üretim tavanı saptamaya çalışan OPEC üyesi petrol bakanları, aynca 1990 yılı için petrol kartelinin stratejisini belirlemek üzere kasım sonunda yeniden toplanma karan aldılar. Dünkü görüşmeler sırasında, Iran tarafmdan yapılan öneride BAE, Kuveyt ve örgüt üyesi Üçüncü Dünya ülkelerinin üretimlerini arttırmalan sağlanamamıştı. Demokrasi hangi noktada? Ekonomiye çözumler düşünürken, siyaset tablosunun bunlarla ne ölçüde bağdaşacağı da bilinmelidir. Son kırk yıl boyunca (kısa aralıklar dı BİTTİ