25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 EYLÜL 1989 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Kızıl Kmerler saldınyor • PNOM PENH (AA) Kampuçya'daki Vietnam askerieri geri çekilirken, Pnom Penh rejimine karşı savaşan Kızıl Kmerler Ulkenin batısındaki Pailin kentini kuşattı. tyi haber alan kaynaklara göre, Kml Kmerler kent çevresindeki tüm tepeleri ele geçirdiler ve Pailin'i Battambang'a bağlayan yola mayın yerleştirdiler. Kıymetli madenlerin bulunduğu bu bölgede durumun gerginleşmesiyle ilgili olarak resmi kaynaklardan açıklama yapılmadı. Kızıl Kmerler, temmuz başından beri bu bölgede, Vietnam desteğindeki Pnom Penh hükümetinin kuvvetlerine karşı saldırılannı sürdürüyorlardı. 'Uyuşturucıılu' seçim kampanyası MİNE SAULNİER MADRİD tspanya, 29 ekimde genç demokrasi tarihinin 5. genel seçimlerine hazırlanıyor. Başbakan Felipe Gonzalez'in seçimleri öne aldığını açıkladığı 31 ağustostan bu yana ulkenin siyasal tansiyonu oldukça yükseldi. Haftalardır suren aday listeleri hazırbğuıdan sonra dikkatler, siyasal partilerin programlarına çevrilmiş bulunuyor. Ekim '89 seçim kampanyasının iki ana teması oldukça şaşırtıcı: Partilerin üstünde en çok durduklan konular askerlik reformu ve uyuşturucu alım saümının yasallaştınlması. Ispanyolcada kısaca "mili" diye anılan zonınlu askerlik hizmetiyle ilgili bir reform gerektiği bütün partilerin ortak görüşü. İktidardaki Sosyalist Işçi Partisi PSOE, yeniden seçüdikleri takdirde zorunlu askerliği devam ettirmekle birlikte, halen 18 ay olan süresini 12 aya indirerek modernleştirmeyi öngörüyor. Ana muhalefet Partido Popular, gönüllü ve aylıklı asker sayısını arttırarak, zorunlu (ve gönulsüz) hizraeti 6 aya indirmeyi amaçlıyor. Sosyal Demokrat Merkez CDS, komünist koalisyon IU, Bask ve Katalan partileri ise zorunlu askerliğin tümuyle kaldırılarak; ordunun aylıklı, gönüllü ve 3 aydan 36 aya uzanabilecek bir eğitim süreci içinde, profesyonel askerlerden oluşmasını öneriyorlar. tspanya gençdemokrasitarihinin 5. genelseçimlerifıe hazırlanıyor 29 ekimde yapılacak erken genel seçim öncesi siyasi partilerin kampanyalarında en çok yer verdikleri konulardan biri , "uyuşturucu satışının ı yasallaştınlması". Birçok politikacı, uyuşturucu alım satımı serbest bırakıldığı takdirde kaçakçılığm önleneceğini, alışkanlığın daha iyi denetlenebileceğini düşünüyor. DUN1ADA BUGUN AIİSİRMEN tspanya Komünist Partisi'nin başı çektiği bir sol partiler koalisyonu olan Izquierda Unida, uyuşturucu ticaretinin yasallaştınlmasını ve devlet eliyle denetlenmesini öneriyor. Başbakan Felipe Gonzalez ve Başbakan Yardımcısı Alfonso Guerra gibi PSOE'nin ağır topları da hiç olınazsa marihuana türü "yumuşak" uyuşturuculann ceza dışı bırakıhnası goruşünü belirtiyorlarsa da Sosyalist Parti'de henüz konulya ilgili ortak bir karar aknabikniş değil. Sağ muhalefette de ayru şekilde politikacılar, polemiğin tam ortasında bulunmakla birlikte, kendi görüşleri/le yetiniyorlar. Ekim '89 kampanyasında, ülkenin seçim kararı öncesine değin "çok çiğnenmiş" sayılan ekonomik ve diğer sosyal sorunlar, fazla prim toplamıyor. Kuşkusuz bir süre sonra yine gündeme gelecekler. Son kamuoyu yoklamalanna göre iktidardaki Sosyalist tşçi Partisi, 350 milletvekilliğinden en az 176'sını kazanacak. AT uyeleri içinde en çok sayıda partiye sahip olan tspanya'da secimiere 60 siyasal örgüt ve bağımsızlar katılacak. Bunlardan on ilcisi 1986 seçimlerinde parlamentoya girebilmişti. Komünist ve bölge partilerinin de bu seçimlerde oy kazanmaları bekleniyor. Ispanya, federal olmayan 19 ulusal özerklik bölgesine dayalı; çoğulcu parlamenter sistemle yönetilen bir krallık. Sinemaya İlgi Sabah gazeteleri açıyorum. Düşen Türk Lirası, artan enflasyon, taşınması her geçen gün artan yaşam yükü, kokan Haliç, kirlenen doğa, gittikçe azalan ve kuraklık tehlikesini eşiğimize getirmiş bulunan su kaynaklan... Bunların yanı sıra, Mısakı Milli sınıriannı değiştirmek için silahlanmış, subay, eri şehrt eden, Türkiye'ye savaş açmış bulunan PKK... Silopi'de içyüzü hâlâ tam açıklığa çıkmamış olan olay, her türlü uzlaşmaya karşı direnen Özal, demokraside parlamento İçinde çare arayarak uzlaşmayla çözüme varmayı küçümseyen Demirel, kaçınılmaz bir büyük koalisyon için bugünden ulusal uzlaşma yolunda DYP ile kurulması gereken köprüyü görmemekte direnen bir SHP... Tüm bu haberier içinde bir küçük haber: "Sinema seyircisinde patlama oldu." Okuyorum. FIDA Film'in yaptığı araştırmaya göre, sinema salonlarını dolduranlann sayısı haftada 4 milyondan 5 milyona çıkmış. Üstelik bu artış, salonların 228'den 226'ya düşmesine karşın elde edilmiş. Arabeskin dışında her türlü sanata kapanmakta, her gün sanayi ürünü tavuk gibi, önüne konanı yutmaya doğru yönelmekte ve TV'den arabeskin bir türü olan Brezilya fılmlerıni izlemekte olan bir toplumun yedinci sanata biraz daha fazla ilgı gösterirolması, üşengeçlıkle, adamsendeciliği bir amentü haline getirenler içinden kımilerinın zahmete gırip sinema salonlarına koşmaları sevindırıci bir olay kuşkusuz. Üstelik bu gelişmenin daha çok istanbul'dan başlamasına karşın, görece ülke çapına yayılması da iyi bir belirti. Ulkemizde sınemanın son yıllardaki durumunu bilenlerin gelişmeyi sevınçle karşılamalarına şaşmamak gerekir. Sürekli azalan salon sayısının yanı sıra, seyircinin TV başında kalmayı yeğlemesi, uzun yıllar verdiği ürünlerle kalitesizliğin, arabesk dünya görüşünün simgesi olmuşken, son zamanlarda bir kıpırdanma göstermiş olan Yeşilçam'ın (belki de, Türk sinemasının kaliteli ürünler veren kimi yeni, kimi Atıf Yılmaz gibi eskiden gelen emekçilerini Yeşilçam kavramıyla bağdaştırmamak gerekir) artık film yapamaz hale düşmesi, Türkiye'de sinemanın can çekişme dönemine girdiğini gösteriyordu. Şimdi bu rubikonun aşıldığı değilse bile, aşılabileceğini gösterir belirtilerle karşılaşıyoruz. Ancak, sozü edilen gelişmeyi dikkatle incelemekte yarar var. Seyircı sayısındakı artış, sinemadaki kıpırdanış, yasada yapılan değişiklikle VVarner Bros ve United Artist'in piyasamıza girmesiyle sağlanmış bulunuyor. Bu iki kuruluşun yaptığı ya da dağıttığı fılmleri, oynatan salonlar daha çok seyirci topluyor. Ne var ki, gelişme, sakıncalarını da birlikte getıriyor. Her şeyden önce, yerli filmleri oynatacak salon bulma sorunu çıkıyor ortaya. Bir başka sakınca da, dünya sinemasına bu iki aracı ile ulaşabilmemiz, başka bir deyişle bir bölümüne ulaşamamamız. Her bakımdan Amerikan kültürünün sultası altında olan Türkiye (ki bu sultada Amerikan sınemasımn payı geçmişte hiç küçümsenecek düzeyde değildi) yeniden aynı sarmala girmiyor •mu? Son yıllarda bir kıpırdanış, olumluya dogru bir acılış içinde olan sinema sanatımız, filmleri oynatacak salon bulamama durumunu aşıp yeni yapıtlannı nasıl verebilecek? Bu sorulan sorarken de gerçeğin öbür yüzünü görmezden gelmemeliyiz. iki Amerikan şirketiyie yapılan anlaşmadan önce de, dünya sinemasını, İstanbul Sinema Günleri dışında tam olarak izleyemiyorduk. O zamanlarda da, film getirenlerin aracılığına mahkumduk «e onlann beğeni düzeyleri ile bize sundukları yapımlar çok ahım şahım değillerdi. Nitekim, bu yıl en fazla iş yapan filmler arasında "Öldüren Cazıbe", "Kokteyl" gibi tecimsel değeri yüksek, ama sanatsal değerı çok düşük yapıtların yanı sıra 'Ay" "Sanık", "Tehlikeli İlışkiler" ve "Yağmur Adam"ı izlemek olanağını bulduk. Geçen yıl getirilen filmlerin ortalamasının bu düzeyin altında olduğunu açık yüreklılikle söylemeliyiz. Öte yandan, Emek Sineması, Moda Sineması örneğı (kı bunlar daha çok sahıplerinin, yöneticilerinin iyiniyetlerınden, yedinci sanata oian tutkularından doğmuştur) daha az kazanma pahasına da olsa, günde bir seansları sinemanın seçkin örneklerine ayrılmış salonlar da var. Öte yandan, arkadaşımız Atıllâ Dorsay, "sinema seyircisinin artışı, kaliteli yerli yapımlara da olanak sağlayacak, Türk sineması bambaşka bir yönde bir patlama bıle yapma olanağına kavuşacaktır" diyor. Atillâ'nın bu kanısını paylaşanlar da az değil. Sinema seyircisinin artıştnın nedeni ile ardındaki sorunlar bunlar kısaca. Bu sorunları en alt düzeye indirerek, en çağdaş sanata olan ilgiyi daha da canlandırmanın yollan da var. Fransa örneğinde görülduğü gibi, devlet, Kültür Bakanlığı eliyle sinemayı oksijen çadırından çıkarıp sağlıklı bir yaşama, gelişmeye kavuşturabilirdi. Ama Fransa orneğinin ardında bir Jack Lang'ın bulunduğunu unutmamak gerek. Türkiye, hiç değilse şu sıralarda, böylesi' bir dünya görüşünü bakanlık koltuğuna oturtamayacağına göre; devletten, sansürü ve her türlü müdahalesiyle gölge etmemesinden başka bir ihsan istememek belki daha doğru olur. Sanat politikası acısız arabesk olan bir iktidarın sinema veya herhangi bir i.letişım politikası olmamasına da şaşmamalı. Ligaçev'den uyarı • Sovyetler Birliği Komünist Partisi Politbürosu'nda, lider Mihail Gorbaçov'dan sonra en kıdemli üye olan ve çarşamba günü yapılan tasfîyeden sonra Politbüro'daki tek muhafazakâr ses olarak kalan İgor Ligaçev, "perestroyka" siirecinin Sovyetler Birliği'ni kapitalizme yöneltme çabalarına araç olarak kullanılmasına karşı mücadele edilmesini istedi. Ligaçev'in bu sözleri, Politbüro'nun diğer muhafazakâr üyelerinin tasfiye edildiği merkez komitesi toplantısında söylediği bildirildi. Anketlerde en büyük şans Başbakan Gonzalez'in lideri olduğu Sosyalist Felipe Gonzalez Manhuananın ceîşçi Partisi'ne tanınıyor. za dışı bırakılmasını istiyor. 1982 yılından beri hükümette olan sosyalistler, bugüne değin ordunun komuta katmanlarında birçok reform yapmış bulunuyor. Her seferinde, Franco'dan miras bir gelenek ya da alışkanlığın temizlenmesine yarayan ve "demokrasinin intikamı" diye adlandırabilecek bu reformlarda, muhalefet her zaman sosyalistlerin yanında yer aldı. Ülkenin sivil gençliğini ilgilendiren zorunlu askerlik hizmetine ise ilk kez el atılmakta. Bu alanda görülduğü gibi sağ ve sol muhalefet, sosyalistlerden daha ileride reformlar önermekte. Uyuşturucu tartışmasına gelince; olay bizim için şaşırtıcı olmakla birlikte tüm Avrupa ülkelerinin günderhinde bir konu. Uyuşturucu aüşkanlığı, tspanya'da başa çıkılması zor ve toplumsal bir boyut kazanmış durumda. Bugüne değin alınan polisiye önlemler, ülkenin özelliıde Latin Amerıka, ikinci derecede de Afrika ve Ortadoğu kaynaklı uyuşturucu kaçakçılığmda Avrupa'ya dönük bir dağıtım deposu olmasını önleyemedi. Bu arada uyuşturucu alışkanlığı Ispanyol gençliği içinde tehlikeli boyutlara ulaşmış bulunuyor. Değişik partılere mensup birçok politikacı, uyuşturucu alım satımı serbest bırakıldığı takdirde kaçakçılığm önleneceğini, toplumdaki alışkanlığın ise daha iyi denetlenip tedavi edilebileceğini öne sürüyorlar. KOLOMBİYA Bııslvıurı Kıbrıs raporu • VVASHINGTON (Cumhuriyet) ABD Başkanı George Bush Kıbns sorununa ilişkin müzakerelerin erken bir tarihte yeniden başlamasını sağlamak amaayla BM Genel Sekreteri'yle doğrudan işbirliği yaptıklarını bildirdi. Başkan Bush tarafından Kongre'ye sunulan 2 aylık Kıbns raporunda temmuz ayında Rum göstericilerin tampon bölgeye gelişini Rum polisinin engellememesinin, Türk tarafınca yapılan kısıtlamalann sonınun çözümü açısından zararlı etki yarattığı kaydedildi. Şu sırada iki tarafa sunulan bir taslak belge üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle görüşmelerin aksadığına işaret edilen raporda Amerika'mn görüşmelere yeniden başlamasını sağlamak için BM Genel Sekreteri'yle doğrudan işbirliği içinde olduğu bildirildi. Adalet Bakanı istifa etti BOGOTA (Ajanslar) Kolombiya'da, uyuşturucu kaçakçılanna karşı sürdürdüğü mucadele nedeniyle mafyanın ölüm tehditlerine hedef olan Adalet Bakanı Monica de Greiff istifa etti. Başkan Virgilio Barco'nun istifayı kabul ettiği bildiriliyor. Kolombiya radyosu tarafından verilen habere göre bakan De Greiff, önceki akşam başkan Barco ile Bogota'daki başkanlık sarayında görüşerek istifasını sundu. Devlet Başkanı Barco, bayan bakanın istifasını kabul ederek, Kolorabiya'nın Ponekiz Büyükelçiliği görevini önerdi; ancak bayan De Greiff bu görevi kabul etmedi. Monica de Greiff, Adalet Bakanlığı görevine geldiğı 16 temmuz tarihinden beri uyuşturucu kaçakçılanna karşı izledigi sert politika ve etkin mücadele ile çeşitli çevrelerden övgü kazanmıştı. Kolombiya televizyonu, Adalet Bakanlığı için duşünülen yeni ismin, ekonomist Artoro Ferrer Carrasco olduğunu bildirdi. 44 yaşındaki Carrasco, şu anda Maliye Bakanlığı görevini yürütüyor. INGİLTERE~~ IRA'nuı saUhnsı: 11 öhi DEAL (Ajanslar) tngiltere'nin Güneydoğu kıyısındaki Deal Deniz Üssü'nün müzik okulunda dün meydana gelen patlarnada en az 11 kişi ölürken, olayın sorumluluğunu Kuzey trlanda'nın bağımsızlığı için mücadele veren İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) üstlendi. 22 kişinin de yaralandığı saldırıdan sonra örgütün Dublin'deki enformasyon burosundan yapılan açıklamada "Başbakan Margaret Thalcher'ın 9 gün önçe Kuzey İrlanda'vı ziyaret etmesine karştlık biz de tngiliz Deniz Kuvvellerini ziyaret ellik" denildi. Ingiliz Savunma Bakanlığı yetkilileriTSl 10.26'da meydana gelen patlama sonucu kışlada müzik eğitimi verilen uç binadan birinin enkaz haline geldigini bildirdiler. Yetkililer DeaPe gelen helikopterlerin patlamanın olduğu bölgede keşif uçuşları yaptıklarını ve enkaz kaldırma çalışmalarının yağmura karşın yoğun biçimde sürdüğünü belirttiler. Deal müzik okulunda deniz kuvvetleri bandomızıka takımında görev almak isteyen öğrenciler yetiştiriliyor. Buradaki öğrencilerin yaşlan 1620 arasında değişiyor. Ölün tebdraerine dayanamadı İstifa eden Adalet Bakanı Monica De Greiff (sol alt köşede) uzun bir süredır kokaın mafyası tarafından ölümle tehdıt ediliyordu Bogota hükümetinin, uyuşturucu mafyasına karşı yürüttüğü savaş, Amerikan desteğiyle süruyor. Mafyanın terör eyiemlerini, Medellin ve diğer uyuşturucu merkea kentJerden, başkent Bogota'ya kaydırmasmdan sonra yoğunlaşan şiddet, ordu ve polis birliklerini, daha sıkı önlemler almaya yoneltt. Islaıııi Cilıad üstlendi • AGADEZ (AA) KongoParis seferi sırasında NijerÇad sınırında düşen Fransız UTA Havayollan'na ait DC10 yolcu uçağının karakutuları bulun'du. 171 kişinin ölümüne yol açan kaza hakkında bilgi alabilmek amacıyla karakutuların uzmanlar tarafından incelenmesine başlandı. Dün Londra'da, Batılı bir haber ajansına telefon eden bir kişi, Islami Cihad örgütü adına olayın sorumluluğunu üstlendi. Z A M A N 1 N A D I... ERMENISTAN Azerbaycan ablukası agırlaşıyor Dış Haberier Servisi Sovyetler Birliği'nde Azerbaycan Cumhuriyeti'nin komşu Ermenistan Cumhuriyeti'ne karşı uyguladığı ekonomik ablukanın sonuçlan giderek agırlaşıyor. Abluka nedeniyle meydana gelen kâğıt yokluğu yüzünden önceki gün Ermenistan'da gazeteler yayımlanamadı. Sovyetler Birliği Komünist Partisi yayın organı Pravda'da dün yeralan bir yazıda Azerbaycan'm bu eylemi kınamrken, "Sosyalist yönetimimizde bir cumhuriyetin diğeri tarafından ekonomik abluka altına alındığına inanmak çok güçtiir" denildi. Ermenistan ve Azerbaycan'da son 19 ay içinde meydana gelen etnik çatışmalarda 100'den fazla kişi yaşamım yitirdi. Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki surtuşmenin odağında nüfusunun çoğunu Ermenilerin oluşturduğu Dağlık Karabağ özerk bölgesi var. Ermeni milliyetçiler Dağlık Karabağın Ermenistan Cumhuriyeti'ne bağlanmasınt istiyorlar. Azerbaycan'a bağlı Özerk bölgenin başkenti Sumgait'te meydana gelen kanlı olayların ardından Dağlık Karabağ'ın yönetimi Kremlin tarafından Azeı baycan'dan alınarak Moskova'da oluşturulan özel bir komiteye devredilmişti. Ermenistan'ı Sovyetler Birliği'nin diğer bölgderine bağlayan belli başlı kara ve demir yollan Azerbaycan'dan geçiyor. Pravda, soz konusu yollann Azerbaycan tarafından kapalı tutulması yüzünden Ermenistan'da baa temel besin maddeleri sıkıntısının da başgösterdiğini haber verdi. Gazete, hammadde yokluğu nedeniyle çeşitli fabrikalarda uretimin durduğunu kaydetti. Pravda geçen yıl Ermenistan'da meydana gelen depremden sonra başlatılan restorasyon çalışmalannın da malzeme yokluğu nedeniyle aksadığını, 200 yataklı bir hastane inşaatında çalışan Norveçlilerin bu yüzden ülkelerine dönduğünu haber verdi. Önceki sabah 100 kadar Ermeni durumu protesto etmek amacıyla Moskova'daki Kızıl Meydan'da bir gösteri düzenledi. DlSBASIN Mısır, ne israiVe ne de FKÖ'ye yaranabildi Mısır, bir suredir Israil'i ve Filistinlileri barış görüşmeleri için masaya oturtmaya çalışıyor. Fakat, Mısır bu çabasında yalruz. Avrupa, yararlı bir Ortadoğu siyaseti gütmekten, uzun zaman once vazgeçti. Arap ülkelerinin çoğunun dikkati, Lübnan'a ve Arap dünyasındaki çatışmalara yönelmiş durumda. Sovyetler Birliği, arabuluculuk görevini yuklenmek niyetinde, ancak tsrail ile tekrar resmi ilişkiler kurma konusunda henuz ilk adımı atmadı. VVashington, olayların akışını etkileme yetkisinin son zamanlarda belirgin biçimde azalmasından hoşnut ve bölgede hiçbir riske girmeye yanaşmıyor. Bu durumda, geriye yalnızca Kahire kalıyor. Başkan Husnü Mubarek'in Batı Şeria ve Gazze'de yapılacak olan seçim için hazırladığı 10 maddelik plan, tsraillileri ve Filistinlileri, diplomatik yollarla anlaşmak için masaya oturtmayı amaçlıyor. Bu plana, Filislinlıler de, tsrailliler de pek sıcak bakmadılar. Filistinliler, planın kendilerine Batı Şeria'da yerleşme ve devlet kurma olanağını sağlamayacağından endişeleniyorlardı. tsrailliler ise, bunun tam tersinin gerçekleşeceğinden korkarak karşı çıktılar plana. Mubarek'in amacı, ılımlıları etkile>'erek sonuca varmak. Pazartesi günu, Israil Savunma Bakanı Izak Rabin ile görüşen Mubarek, bu ay içinde kampanyasını Birleşmiş Milletler'de surdurecek. Filiscin ayaklanması, Israil'ın FKO'ya kabullenmesini, Washington'un ise FKÖ ile diyaloğa girmesini sağladı. Ancak Filistin ayaklanması, politik bir kıskacın kaynağı olarak da değerlendirilebilir. tntifadanın şu anki en belirgin kurbanları, yine Filistinliler tarafından öldürülen, "işbirlikçi" Filistinliler. FKÖ lideri Yaser Arafat, VVashington'a, uzlaşmaya hazır olduğuna dair sinyaller gönderiyor; ancak bu tavrını Filistin halkına karşı açıkça göstermiyor. Arafat'ın kaçamak tavrı, varlığı bir işgale dayanan îsrail'e ve Şamir'e yanyor. ABD, çoğunlukla perde arkasında kalarak hareket etmeyi yeğliyor. Bu Washington'u olaylann sonucura bağlı olarak, sıkıntıya girmekten kurtanyor ve diğerlerine de, gelecekleriyle ilgili bir seçim yapma sorumluluğunu yükluyor. Amerikalılar. yakın bir gelecekte Arafat'ın Birleşmiş Milletler'i ziyaret etmek için vize isteyeceğini biliyor ve endişe duyuyorlar. Bu konuda, tereddüt duymadan yapılması gereken şey şudur: Yalnızca bir vize vermek, Hüsnü Mubarek'in çabalanna yardımcı olmaya yetecekse, bu vize verilmeli. Hatta Filistinlilerle İsrailliler arasında onemli sürtüşmelere neden olan, Batı Şeria dışındaki Filistinlilerin de tsraillilerle Kahıre'de görüşme masasına oturacak delegasyona katılması ısteği konusunda yapılacak etkili bir Amerikan mudahalesi, konunun çozumüne daha da buyuk katkıda bulunacaktır. (20 F>lul 1989) Hamaney, Irak'a çattı • TAHRAN (AA) tran'ın lideri Ali Hamaney, ülkesinin Irak askerlerinin lran topraklarında varhğına daha uzun süre tahammül etmeyeceğini bildirdi. Hamaney, Körfez Savaşı'nın başlamasının yıldönümüyle ilgili "Kutsal Savunma Haftası" dolayısıyla yayımladığı mesajda, Irak kuvvetlerinin er ya da geç, Iran'ın sınır bölgelerinden uluslararası sınırlara geri çekilmek zorunda kalacaklannı söyledi. Hamaney, lran Silahlı ,Kuwetleri'nden "eğitim, tatbikat ve en onemlisi ileri cephe siper eğitimini" ihmal etmemelerini istedi. Ali Hamaney, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'i de BM Güvenlik Konseyi'nin iki ülke arasında ateşkesle ilgili 593 sayılı kararını uygulamamakla suçladı. ORIENT SAATLERIJAPONYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle