27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EYLÜL 1989 * * • CUMHURİYET/19 Michael' Jackson L.A. Gear ile anlaştı AmerikaJı pop yıldızı Michael Jackson Hollyvvood'da bir basın toplantısı duzenleyerek Amerikan spor ayakkabısı firması L.A. Gear ile bir reldam anlaşması imzaladığını açıkladı. Michael Jackson firma için ayakkabılarda kullanılmak üzere ayırt edici blr simge çizecek. Jackson'un bu işten r>e kadar para kazanacağı açıklanmadı. (Fotoğraf: AP) Ne kadar igne, o kadar enjektör ANKARA (ANKA) Kamu kurunı ve kuruluşlannda görevli kişilere hastalıkları halinde, doktorlar tarafından iğre yazılması dururnunda, reçeteye yazılan iğne sayısı kadar "plastik steril enjektör" de verilecek. Türk Ezcacılan Birliği (TEB) ve Ankara Eczacı Odası'nın, 1989 yüı bütçe uygulama talimatı uyannca kendisine iğne yazılan resmi hastalara, iğne sayısı kadar plastik enjektör verilmesi öngörüldüğü halde, resmi kurumlann "reçetesinde enjektör yazılı olmayan hastalara", bu ödemeyi yapmadığı yolunda şikâyette bulunması üzerine Maliye ve Gümrük Bakanhgı bir genelge yayımladı. Bulut: SHP gelirse arabesk yok olur ANKARA (AA) "Acısız arabesk" sanatçısı Hakkı Bulut, arabesk müzik sanatçılarının sahne çalışmalarına SHP'li yerel yönetimlerin engeller çıkardığını öne sürerek, "SHP iküdara gelirse arabesk yok olur" dedi. Bulut, yeni "acısız arabesk" parça "Sen Güzelsin"i iki ay içinde Kültur Bakanlığı'na teslim edeceğini söyledi. Bulut, söz ve müziğini kendisinin hazırladığı parçanın çok seslendirmesini CSO korno sanatçısı Muammer Öz'ün yaptığını kaydetti. "Tulsagız îkjmiz" adlı diğer acısız parçanın sözlerini de tamamladığım belirten Bulut, "Acısız toplumca benimsendi. 'Seven Kıskanır'ın kaset satışı 1 milyonu buldu. Bakanlık yetkilileri de bu tip çalısmaların devaraını önerdiler" diye konuştu. Nobel Banş Ödülü sahibi Rahibe Theresa'nın sağlık durumu köruye gidiyor. Hindistan'ın Kalküta kentinde bakım gören Rahibe Theresa'nın, ateşinin düşürülemediği ve göğüs ağrılan çektiği bıldiriliyor. Yugoslavya'da doğan 79 yaşındakı Katolik Rahibe Theresa, yaşamını Hindıstan'daki yoksullara adamış, 1979 yılınöa çalışmalan için Nobel Banş Ödülü'ne layık görülmüştu. (Fotoğraf: AP) Rahibe Theresa I d y l U I I U d l l M I I I I H van'ı etjtisi altina alarak, 19 kjşinin ölümune neden olan Sarah tayfunu, buyük ölçude maddi zarara da yol açtı. Başkent Taipei'de, tayfunun verdigi zararı telafi etme çalışmalan sürerken, bir grup heykeltıraş.Taipei yakınındaki bir kumsalda, hummalı bir onarım çalışması içindeler. Pekjn'deki Yasak Kent'in tayfundan zarar görmüş olan kumdan modeli.heykeltıraştarıntitiz çalışması sonucunda, eski haiine dönduruldu. (Fotoğraf: Reuter) HABERLERİN DEVAMI Dağ, fare doğurdu (Baştarafı 1. Sayfada) madığım tasarılan inceleyerek gördük. Yasa tasansı hazırlamak çok önemli bir iştir. Hukuk fakültelerinin birinci sırufında yasanın önemi anlatılırken, herkesçe anlaşıiabilir, genel ve soyut olacağı, tarumlarda asla duraksamaya yer bırakmayacak bir biçemde olması gerektiği öğretilir. Ve bu soruya doğru yanıt veremeyen öğrenci sınıfı geçemez. Hanrlanan tasanlann ilk göze çarpan özelliği, anlaşılması güç, gerçekte yasalarda önemli bir iyileştirmeyi amaçlamayan, ama siyasal iktidann genel tutumuna uygun göz boyayıcı bir amaçla yola çıkıldığınvn anlaşılmasıdır. Yani ashnda siyasal iktidar, Türkiye'deki kurulu düzeni değiştirmek ve insan haklarını tanıyan bir sistem getirmek amacında değildir. Hele düşünce özgürlüğünü tanımak ve çağdaş bir devlette / çağdaş Batı demokrasilehnin tarudığı hakları ve özgürlükleri bu ülkede geçerli kılmak amacında olmadığını bu tasarılarla bir kez daha sergUemektedir. örneğin, T.C. Yasası'run 70. maddesinin değişikliğine ilişkin hükürn, anlaşılması ve uygulanması güç ve neredeyse olanaksız bir anlatım içermektedir. Eski metin, "Birden ziyade müebbet, ağır hapse mahkumiyet halinde idam cezası verilir" biçiminde çok net ve açık bir anlatımdadır. Oysa yeni metin, gerekçesi okunmadan neyi içerdiği belli olmadığı gibi, gerekçesi okunduktan sonra nasıl uygulanacağına da anlaşılamayan bir düzenleme getirmektedir. Oyşa yasanın en önemli ve bir öğrenciyi sırufta bırakacak nitelikteki özelliği, açık ve anlaşılır olmasıdır. Başka türlu "Yasayı bilmemek öztjr sayılmaz" genel kuralını hükumsüz kılar. Bu hükmün amacı, birden çok müebbet hapisle hükümlendirilenlerin cezalanrun nasıl yerine getirileceğine ilişkindir. Bu cezalara çarptırılanların hücre hapsi cezalanrun nasıl uygulanacağını gösteren bu madde, yazılış tarzı nedeniyle uygulayıcüar için anlaşılması güç bir nitelik kazanmaktadır. Hangi konumda ve kaç muebbet hapse hükümlü kişiler için ne kadar gün ya da yıL ay hücre hapsinîn uyguknacağı belli değildir. Dolayısıyla hukmün ne uygulayıcı ve ne de uygulanan için yeterince açık olduğu söylenemez. Burada kaç müebbet hapis cezasının nasıl ve ne kadar hücre hapsiyle karşılanacağı belli değildir. özetle tasarının bu hükmü uygulayıa ve uygulanan için açık ve kesin nitelikte değildir. T.C. Yasası'run 29. maddesinde ölüm cezası yaptınmı vardır. Bunlardan 13. maddedeki ölüm cezası yaptırım bu tasarı ile müebbet ağır hapse çevrilmektedir. Ölum cezalarıyla ilgili yeni düzenleme ayrı bir değerlendirmeyi gerektirmektedir. Siyasal iktidar her nedense casusluk suçlannda bir ayncalık getirmekte ve bu suçlardaki ölüm cezalannı kaldırmaktadır. Öte yandan düzen kavgası olarak ve bu doğnıltuda düşünce suçu olarak nitelenmesi gereken 146. maddedeki ölum cezasını kaldırmamaktadır. Oysa ülkenin gerçek çıkarlan, özellikle harp halinde işlenen ya da harp hazarlıklannı zaafa uğratacak casusluk eylemleriyle daha çok etkilenir. Siyasal iktidarın, TCY'nin 132 ve 138. maddelerindeki bu suçlarla ilgili yaptınmı hafîfletmesinin amaa anlaşılabilir değildir. Ülkenin temel sırlannı satan suçlulan bağışlayan görüşün, düzen değişikliği isteyenlere bakışındaki katılık, siyasal iktidann konulara gerçek ve halkın çıkarlarına uygun bir gözle bakamadığını göstermektedir. tdam kaldınlmalı (Baştarafı 1. Sayfada) Bütün çağdaş ülkelerde idam cezası kaldırılmıştır. İdam cezası çağdaş ceza hukukunun ıslah edici amacı ile bağdaşmayan bir cezadır. tktidar, uygulamada işlemeyen bazı yasa maddelerinde değişiklik yaparak idam cezasını kaldırdığı görünümü yaratmak istemektedir. Ama idam cezası verilmesine neden olan maddeleri saklı tutarak, Türkiye'de idam cezasının işlemesinden yana olduğunu göstermektedir. siyasi otorite birbirleri ile bağdas ölüm cezasının kaldırılması söz tırılmamalı. konusu ise her şeyden önce beklemekte olan idam kararlan için Siyasi manevra uygulanması gerekir. Yoksa onlar hakkında uygulamayı tama' tnsan Haklan Derneği Genel men iktidar partisi çoğunluğunun Sekreteri Akın Birdal: Tasarı pa keyfine bırakmak hukuk ölçütleketini 27 eylülde Strasbourg'ta ya ri ile bağdaşmaz. Getirilen cözüm pılacak olan ve Basbakan ÖzaJ' asla doyurucu değil ve gerçekten ın da katılacağı insan haklan otu çağdaş bir çözüm sayılmaz. nımunda Türkiye'nin vc siyasi ikSP Genel Sekreteri Valçın Bütidann sorgulanmasına karşılık hazırlanmış bir savunma olarak yiıkdağlı: Tasarı, hükümetin görüyoruz. tnsan haklan açısın cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi dan AT ve Batı'mn normlarına kamuoyunu yanıltmayı amaçladıgöre düzenlenmek isteniyorsa, ğı bir aldatmacadan ibarettir. ölüm cezasının tümden ortadan ANAP iktidarının köklü bir dükaldırılması gerekir. 13 madde de zeltme yanlısı olmadığı, küçük röölüm cezasının kaldırılması, tuşlarla kamuoyunu oyalamayı Türkiye'de yasadışı birtakım uy amacladığı anlaşılmaktadır. tdam gulamaları korumaya yöneliktir. cezalannın infazında TBMM'nin Siyasi nitelikli suçlar açisından bu devreden çıkanlması, eski uyguceza korunmaktadır. 12 Eylül lamadan da daha antidemokratik mahkemelerinde sağ ve sol göriis bir düzenlemedir. tdam cezasının lüler için getirilen çifte standart, tümüyle ortadan kaldırılması gebu tasarıda da korunuyor. Yani rekirken, yapılan yeni düzenleuygulamada da bu tasarı ile çifte meyle TBMM devreden çıkanlastandart kaçınılmaz olacak. Sağ rak, infazlar yargı kararı sonucu siyasiler korunurken, sol siyasiler derhal uygulanabilecek bir duruma getirilmiştir. için darağacı kuruluyor. SHP Ankara Mületvekili Kâmil AleşoğDİIarı: tdam cezasının onaylanması yetkisinin Meclisten, yani yasama organından alınması iyi bir gelişme değil. Ayrıca 12 Eylül sonrasının özellikle askeri mahkemelerdekı çifte standart uygulamasına infazda da bu tasarı yardım ediyor. Yargılama aşamasında sağ ve sol siyasiler ayrılmıştı, bu ayrım tasarıda da aynen korunuyor. Türk Hukok Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy: men kaldırılması gerektiği gibi eğer bir sıralama yapılacaksa öncelikle zaman içinde bugün suç sayılan, gelecekte ise belki tamamen suç olmaktan çıkan politik suçlarda ölüm cezası kaldınlmalıdır. Tasan bu gerçeğin tam tersini açık bir çarpıtmayla savunmaktadır. Irza geçmek, para gaspetmek için adam öldürenlerden, uyuşturucu madde kaçakçılanndan ölüm cezası kaldınlırken, politik suçlarda olüm cezaları korunmaktadır. Avukat Mehdi Bektaş: Bu tasarıda politik bir art niyet vardır. TCK'da yapılacağı belirtilen değişiklikle ölüm cezalannın kaldınldığı izlenimini vermektedir. Tasarı incelendiğinde, tasarıda ölüm cezası ile ilgili olarak kaldınlacağı belirtilen maddelerle, birden çok yurtseverin kanına girmiş ve aldığı müebbet ağır hapis cezaları ceza yasamızın 70. maddesiyle idama çevrilmiş insanlara bir nevi af getirmektedir. Aynca 15 yaşından küçük ya da akıl hastası olan insanlann ırzına geçerek öldürenlere, toplumu bir ahtapot gibi saran uyuşturucu suçlulanna verilen ölüm cezalannı kaldırarak dolaylı bir af getiren tasan, 12 Eylül öncesi yaşanılan süreçte fasizmin terörüne, kitle katlıâmına karşı koyan ve bu arada istemeden olaylara karışan sol göruşlüleri; hiçbir değişiklik olmadan içeride tutmayı ve ölüme göndermeyi amaçlamaktadır. UĞUR MUMCU GÖZLEM Dağ fare doğurdu SHP Parti Meclisi Üyesi Ciineyt Canver: Jdam cezasının kaldınlmamış olması, hâlâ sorunun olduğu gibi ortada bulunmasına neden oluyor. Sağlıklı bir yargılamanın olmadığı, insanların kanıtlanmamış suçlarla kolaylıkla cezalandınlabildiği bir ortamda, hele idam cezası gibi geri dönüşü olmayan bir cezanın hâlâ uygulanmakta direnilmesini kabul edemiyorum. ANAP'ın getirdiği bu tasarı, tabir yerindeyse dağ fare doğurdu. Anayasadaki değişiklik Anayasanın 87. maddesindeki idam cezalarıyla ilgili TBMM yetkisinin ilk bakışta kaldırıldığı izlenimini veren bu değişiklik, aslında yargı yetkisini bir ölçüde Meclise bırakan bir sonuç doğurmaktadır. tdam cezası alan bir kişi isterse bu cezanın yerine getirilmemesi için TBMM'ye başvurabilir. Kimsenin haklı ya da haksız çarptırıldığı ölüm cezasını içtenlikle kabul etmesi düşünülemez. Dolayısıyla ölüm cezasına çarptırılan her kişi TBMM'ye başvuracaktır. Peki ya Meclis ne yapacaktır? Verilen cezanın yerine getirilmesini istediği kişiler için iki yıl bekleyecek ve iki yıl sonunda cezanın yerine getirilmemesine karar verilmediği takdirde ceza uygulanacaktır. Yasa tasansındaki bu metin siyasal iktidara açıkça bir seçme hakkı getirmektedir. Bu yolla neredeyse yargı dolaylı olarak saf dışı edilmek isteniyor. 12 Eylül mantığı ANAP'Iı Kara ANAP Giresun Milletvekili Burhan Kara: tdam cezalannın Meclise gelmesini genel olarak sakıncalı buluyoruz. Hukukçu değiliz. Mahkemelerin aldığı kararın denetimi, kurulacak bir üst yargı organında yapılır. Mecliste her idam dosyası için el kaldırıp oylama yapmamız, vicdanımızı rahatsız ediyor. tdam cezaları ile Avukat Zeki Tavşancıl: 12 Eylül dönemi yargı mantığına egemen olan, çifte standart zihniyetinin bu tasanya da aynen yansıdığını görüyoruz. Tasarının gerekçesinde uygar ülkelerde (adi suçlardan ölüm cezasının kaldınldığı, politik suçlarda ölüm cezasının korunduğu) görüşü belirtilmekteyse de gerçek durum bu olBugün cezaevlerinde belirtilen madığı gibi tam tersidir. Ölüm ce maddelerden idam cezası almış* zası, çağdışı bir ceza olarak tama kimse yoktur. İZMİR'den HİKMET ÇETIHKAYA hil bir kesimin "Ibreti âlem için den yazaravukat Eşber Yağsallandıracaksın" yanlış düşün murdereli'nin bize gönderdiği cesine o zaman itibar edilerek o yazısı, son gelişmeler bakımıngencecik insanlar İdam edildiler. dan uyarıcı nitelik taşıdtğı için ayOnların yapmış olduğu eylemler nen yayımlıyoruz: "Devletin 12 Eylül sonrasında durdu mu? Onlar anarşistterörist olarak adlandırıldı ve yürüttüğü cezaevi politikaları bir idam edildiler, ülkemizde anarşi tıkanma noktasına ulaştı. Tıkanterör durdu mu? Aksine 12 Mart manın nedeni, cezaevlerinde iyidöneminden bir süre sonra anar leştirmelere gerek duyulan ihtişi ve terör daha da yükseltildi. yaçlarla, siyasal iktidann ve özelDemek ki gencecik insanları likle de bürokrasinin iyileştirmeibreti âlem için asmak anarşi ve ler karşısında duyduğu isteksizterörü önleyemiyor. 12 Eylül dö liktir. Özellikle bürokrasinin bu neminde de aynı durumlar ya isteksizliği çözümsüzlüğü arttırşanmadı mı? 12 Eylül dönemin maktadır,Bu çözümsüzlüğü aşde birçok insan alelacele ölüm mak yolunda tutukluların tek aracezasına çarptırılıp idam edildi cı her zaman olduğu gibi yükselen son dalgada yine açlık grevler. Anarşi, terör durdu mu? Bu leri olmuştur. Bu kez açlık grevgün bile ölüm cezası kesinleşmiş leri bir öncekinden daha etkili ol243 dosya TBMM'de onaylan muş, yankıları yurtiçi ve yurtdımak üzere bulunuyor. Terör dur şında çok daha önemli sonuçlar du mu? İşte bütün bu olgular yaratmıştır. Grevlerin yaygınlık karşısında demek ki ölüm ceza kazanmasının bir nedeni de, Essı caydırıcı değildir." kişehir Aydın sevki sırasında iki Adalet Bakanı Oltan Sungur tutuklunun dövülerek öldürülmelu, anayasa ve yasalardaki deği si olmuştur. Bürokrasi, bakanlıkşiklik tasarılannı açıklarken, so taki siyasî temsilcisi aractltğıyla, nucta ölüm cezalannın kalkmadığını belirtiyor. Böylece yeni bir tartışma gündeme geliyor. Aynı saatlerde Strasbourg'da Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nda Türkiye'deki cezaevle (Baştarafı 1. Sayfada) rindeki uygulamalan ve hüküme lerle Çankaya yolunu anyor. tin tutumunu kınayan karar tasaCumhurbaşkanlığına sert çınsı gündeme geliyor. 1 Ağustos Genelgesi cezaev kışlarla karşı duran Demirel ve lerinde halen geçerliliğini koru Baykal'ı karalıyor. İnönü'yü övüvor EskışehırAydın yolculuğu, yor, hatta Meclis Başkanlığı selkl k ı s ı n ı n ölumu, gardıyanların çiminde olduğu gibi, SHP lideridayak ve ışkence uygulamaları nin "cumhurbaşkanlığı oylamana İnsan Haklan Derneği yöne sına 'tıpış tıpış' katılacağım" bilticilerince dikkat çekiliyor. diriyor. Bursa Özel Tip Cezaevi'nde İnönu ise Özal'a umut şırıngabulunan sol görüşlü hükümlülerlamıyor değil. ANAP'Iı olmayan bir adaya dokundurmalı cümlelerle fazla karşı çıkmayacağını söylüyor. "Devletı düşünen" bir cumhurbaşkanının, devleti yönetecek Yurt içi, yurt dışı cenaze nak olası iktidarlara karşı nasıl davledilir, ilaçlama, malzeme, ta ranacağını bugün özetleyen but, bütün işlemler hassasıyetle, süratle yapılır. İşletmede ay Özal, hele bir Çankaya'ya çıksın, rıca 18 ambulans mevcuttur. yarın partiler arasında ayrım göCenaze ilanlarında, hizmet be zeteceğini daha şimdiden açıkhyor. "Devleti düşünen" bir cumdeli alınmaz. hurbaşkanı adayı, elinde hiçbir İSLAM CENAZE kanıt, belge olmadan ünlü MİT İŞLERİ raporundan esinlenmiş, "sanıla147 20 06 140 68 86 rının tutsağı" bir ruhsal yapıyla DYP'yi karalıyor. Namuslu devlet erbabının kanıt ve belge olmadan sadece karalama dürtüsüyle duygularının tutsağı oiması dahi Çankaya gibi görkemli bir koltuğa oturmasını engellermiş, Özal düşünmüyor... Aklınageleni, frenleyemediği dilinden ses alma araçlarına döküyor. Ebubekir H.Tepeyran CIA'nın eski istasyon şefi Paul 1 Ağustos Genelgesi'ni kaldıracağı ve tüzükte yeni düzenlemelere gidileceğini açıklamıştır. İyileştirmelerin fiilen gerçekleştirıleceği konusundaki sözler eğer yasal düzenlemelerin sonrasına bırakılırsa cezaevinde rahatlamalar sağlanmayacak ve tutuklulann tepkileri bir süre sonra yeniden yükselecektir. Ancak cezaevleri sorununun tam çözümü salt cezaevlerindeki koşullan iyileştirme ile de sınırlı değildir. Cezaevlerıni dolduran bırkaç bin kişiyi bulan tutukluların rahatsızlığına yol açan nedenler bunların ötesine uzanmaktadır. 12 Eylül hukukunun yarattığı adaletsizliklerin sonuçları tasfiye edilmediği sürece tepkiler dinmeyecektir. Sonuç olarak hükümet, en kısa, somut çözümlerle yaklaşımında bir değışmeyi ifade etmediği sürece çok kısa bir zaman sonra yükselen yeni bir dalga ile yüz yüze kalacaktır. Bu kez geçici çözümler de fayda etmeyecektir. Hükümet şimdiden buna hazırlıklı olmalıdır." Şişlfde (Baştarafı 1. Sayfada) ayaklarından iple bağlayıp ağzını bantlayarak yere yatırdılar. Şişli Teşhis Polikliniği'nde bulunan yaklaşık 20 kişiyi silahla etkisiz hale getirip ellerini ve kollarını iple bağlayan kimliği belirslz kişiler, dışarıya çıkarken, "Kapıya bomba koyduk" diyerek olay yerinden uzaklaştılar. Işyeri sahibi Nihat Erdoğan'a ait silahı da alan soyguncuların izine tüın aramalara karşın rastlanmadı. Bir arkadaşını ziyaret için Şişli Teşhis Polikliniği'ne gelen oto yedek parçacısı 23 yaşındaki Mustafa Durmaz, beraberinde getirdiği 9 milyonun da çantayla birlikte alındığını belirterek, soygunu şöyle anlattı: "Ben kapıdan girer girmez sakallı ve hepsi de genç olan soygunculardan ikisi beni kolumdan tutup yere yatırdılar. Basıma silahı dayayan iki kişi el ve ayaklarımı bağladıktan sonra ağzımı da bantladı. Sonra da 'Kimse dışarıya çıkmaya çalışmasın kapıda bomba var' diye bağırdılar. 1520 dakika suren soygundan sonra kaçtılar." Silahlı soygunun haber verilmesinden sonra olay yerine gelen ve araştırmaya başlayan Asayiş Şul besi Gasp Masası ile Siyasi Şube Müdürluğü'ne bağlı ekipler, soygunun yapılış şeklinden ve parmak izlerinden ipucu yakalamaya çalıştılar. Bu arada soygunla birlikte, tstanbul Emniyet Müdürluğü'ne bağlı ekipler, kent içinde geniş bir operasyona giriştiler. Siyasal iktidann amacı, bu yolla kamuoyundaki göriintüsünü değiştirmek ve toplumsal desteği yeniden kazanmaktır. Ayrıca ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilen kişilerin af ve şartlı salıverilmeden yararlandınlmalanna ilişkin hüküm ayn bir otumsuzluk içermektedir. Çünkü bu kişiler af yasalanndan yararlandırılmak istenmekte olduğu gibi, bugün yararlandıklan kosullu infaz hükümlerinden de yararlanamamaktadırlar. Anayasaya eklenen geçici madde ile siyasal nitelikli olup 12 Eylül sonrası hüküm giyen ölüm cezası sanıklan için bu cezanın "iki yıl içinde onaylanmaması durumunda uygulanamayacağının" kabulü kısmen olumlu bir durum olarak görülebilir. Kamuoyuna günlerdir, hazırlık soruşturroasında sanığın avukatının bulundurulacağı ve böylece işkence savlarırun etkisiz kalacağV Avukat Erol Özcan, 1 Ocak na ilişkin propagandanın da gerçek dışı olduğu ve AT'ye girnıe ça 1989'da İzmir Barosu Dergısi'nbasındaki iktidann bir tür göz bo de yayımlanan yazısında "Ölüm yama çabasının bulunduğu anla cezalarına hayır" derken ilginç şılmaktadır. Gerekçesinde AT ül bir konuyu gündeme getiriyordu. kelerinde gözaltı sürelerini belir Av. Ozcan, ölüm cezasının cayten iktidann Türkiye için bu su dırıcı olmadığını anlatırken şu releri 4 gün ve 10 gün olarak sap gerçeği vurguluyordu: "Suçbilimcileri ölüm cezası tadığı halde 6 gun olarak açıklaması içtensizliğinin bir başka ka üzerine araştırma yaparken, Afrika'nın bazı ülkelerinde hırsızlık nıtıdır. Oysa ki gerekçe incelendiğinde suçunu işleyenlerin ağaçlara de görüleceği gibi, AT ülkelerin bağlanmak sureti ile halkın gözü de bu süre, yani gözaltı süresi 4 sa önünde öldürüldüğü sırada bıııat ile 48 saat arasında değişmek ken seyırcıler arasında yine batedir. tspanya gibi terörün günluk zılarının yan kesicılik sureti ile yaşamvn parçası olduğu bir ülke paralarının çalındığını, meydande sıkıyönetim ve olağanüstü hal da park eden arabaiardan hırsızlerde bile gözaltı suresi on gundur. lıklann olduğunu tespit etmişlerBu tasanlaria, siyasal iktidar iş dir. Yani bir yanda hırsızlıktan inyapmış görünme çabası dışında sanlar ölüm cezasına çarptırslıp Türk Ceza Yasası ve uygulaması infazları yapılırken aynı anda yina yeni ve çağdaş bir konum ge ne de hırsızlık suçu işlenebiliyor. tirmemektedir. Eğer siyasal ikti Çok ıraklara, başka ülkelere gitdar içtenlikli olsaydı tek bir hü memıze gerek yok. Ülkemizde kümle TC Yasası'ndaki olüm ce 12 Mart döneminde her ne kazalannın müebbet hapse çevrildi dar yargılama sonucu da olsa, ki ğini belirterek, konuya köklü bir adil bir yargılama olup olmadığı çözüm getirebilirdi. Bu tasarılar zaman zaman tartışılmaktadırancak siyasal iktidann samimiyet Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve sizliğıni gösterebilir. Yusuf Aslan idam edildiler. Ca /. Sayfada) lemle ilgili herkesi vahşete iter. Ölüm cezasının hiçbir caydırıcı etki yaratmadığı bir gerçektir... Uluslararası Af Orgütü başta olmak üzere daha pek çok kuruluş, ölüm cezalarının tüm dünya ülkelerinde kaldırılması için yoğun çaba harcıyor. Ancak Türkiye'deki demokratik kitle örgütleri ve insan Haklan Derneği, yasal engeller nedeniyle bu toplantılara katılamıyordu. AT'ye üye on ülke yasalardan ölüm cezalannı tümüyle çıkarmışken, on ülkede ise ölüm cezaları yıllardan beri uygulanmıyor. Bir süre önce Aydın E Tipi Cezaevi'nde meydana gelen ölüm direnişiyle birlikte ülkemizde var olan insan hakları konusu yeniden gündeme geldi. Cezaevterınin BM standartlarına göre düzenleneceği Adalet Bakanı Oltan Sungurlu tarafından açıklandı. Düzenleme çalışmalan hâlâ sürüyor. (Baştarafı /. Sayfada) Eh, artık Türkiye'de ölüm cezaları kalkıyor. Ceza Yasamızda ölüm cezası yaptınmlı 27 madde var. Bunlardan en çok kullanılanı 450. maddedir. Tasarıda, bu madde ile ilgili bir değişiklik öngörülmüyor. Siyasal nitelikli auçlar için uygulanan 146'ncı madde ile 125'inci maddede de bir değişiklik düşünülmüyor. Tasarıda Askeri Ceza Yasası ile "İhaneti Varanıye Kanunu"ndaki ölüm cezaları ile ilgili bir değişiklik yapılmıyor. Yapılması duşünülen değişiklikler, uyuşturucu madde kaçakçıları ve on beş yaşından küçüklerin zorla ırza geçerek ölümüne yol açanlar ile casusluk, adam kaçırma ve yargıladığı sanığa çıkar ilişkisi nedeniyle ölüm cezası veren yargıçlarla ilgili ölüm cezalarının kaldırılmasıdır. Bunlar pek uygulama alanı olmayan maddelerdir. 141'inci maddedeki "Bu kabil cemiyetterin birkaçını veya hepsini sevk ve idam edenler hakkında ölüm cezası verilir" hükmü de hiç uygulanmıyordu. Bu maddeler, 1987 yılında Prof. Dr. Sulhi Dönmezer baskanlığındaki bir komisyonca hazırtanan "Türk Ceza Kanunu Öntasansı"nda da ele alınmış ve ölüm cezalannın yasamboyu ağır hapis cezalarına dönüştürülmeleri öngörülmüştü. Bütün bunlar kamuoyuna daha önce açıklanmıştı. Bakan Sungurlu, şimdi bu öntasandan çekip aldığı "işlemeyen maddeleri" tasanya aktararak ölüm cezalarının kaldırıldığı izlenimini vermeye çalışıyor. Bugün TBMM'de 243 idam dosyası bekliyor. 7 Ekım 1980 tarihinden 10 Ekim 1984 tarihine kadar 50 ölüm cezası kararı uygulandı. Bunlardan 18'i sol, 8'i sağ eylemci, biri ASALA militanı, 23'ü de adi suç hükümlüsüdür. Son infaz, 10 Ekim 1984 tarihinde yapıldı. O günden bugüne TBMM gündeminde 243 ölüm cezası dosyası görüşülecekleri günü bekliyor. Bunlar, TBMM'de bekleyen ya 450, ya 146 ya da 125'inci madde uyannca ölüm cezalarına çarptırılanlar ile ilgili dosyalarıdır. Bu dosyalar için şöyle bir anayasa değişikliği öngörülüyor: Gündemde sıra bekleyen 243 ölüm cezası dosyası, anayasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten başlayacak iki yıl süre içinde TBMM'de görüşülmezse, ölüm cezaları kendiliğinden yaşamboyu ağır hapis cezasına dönüşmüş sayılacak. Bu değişiklik şu anda kesinleşmiş bulunan ve TBMM'ye gönderilen 243 dosya ile ilgilidir. Tasanya konu olan anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra TBMM'ye gönderilecek ölüm cezası dosyaiarı için de iki yıllık süre tanınıyor. Bu dosyaların TBMM'ye gelişlerinden başlayarak iki yıllık süre içinde bir karar verilmezse bu cezalar da yaşamboyu ağır hapis cezasına dönüşecek. Bunlar "geçici maddeler"d\r. Anayasaya eklenen "kalıcı madde", geçici maddedeki mantığın tam tersini benimsiyor. Bu maddeye göre ölüm cezası dosyaları iki yıllık süre içinde görüşülmezse "infaz" olunuyor! Gözaltı sürelerinin indirilmesini öngören yasa değişikliği yeterli değil, ama yararlıdır. DGM görev alanlarına giren suçlarda gözaltı süresinin "Beş yıllık süre için on güne kadar" çıkanlması düşüncesi, Türkiye'de bu tür suçların daha beş yıl işlenebileceği gibi akıl almaz bir hukuk mantığına dayanmaktadır. Ölüm cezası yasalardan ve yasa maddelerinden kaldınlmalıdır. Düşünce ve örgütlenme özgürlukleri ile ilgili tüm yasaklar da kaldınlmalıdır. Ölüm cezaları yasalarda durdukça, düşünce ve örgütlenme özgürlukleri ile ilgili yasaklar kaldırılmadıkça bu yolda bir arpa boyu bile ilerleyemeyiz. CUNEYTARCAYÖREKyazıyor Henze ile görüşmüş. CIA kökenli yeni işadamı 21.8'e karşın, "Çankaya'ya çıkacak gücü parlamentoda var" dedikten sonra, "Meclislerin demokratik sisteme göre, ülkeye göre değişebıleceğini" söylüyor ve ekliyor. "Demokraside Mecliste güç sahibi olabilirsiniz, ama halkı mutlu edemezsiniz." : Bu cümleler Henze'nin ABD ye dönünce "şirketine" vereceği rapordan sattrlar mı acaba? Dışişleri'ni atlayarak Özal'la işleri kotaran "darbeler" uzmanı yeni elçi Bay Abramovvitz de böyle mi düşünüyor acaba? Bir zahmet yedinci kez Özal'ı ziyaret «derek Türkiye gerçeklerini dostuna anımsatsa nasıl olur? Dün Konut'a "çok yakın" bir kaynaktan Özal'ın "eylül ayı sonunda karara varacağını" öğrendik. Başbakan'la yaptığı uzun söyleşide bu "bilgiyi" aldığını söylüyordu. Zaten Basbakan da Madrid yollarında "ağır ağır çıkacaksın bu merdıvenlerden" diyor, halkın yüzde 80'ınin. muhalefetin, baş sallamayan bir bölüm basının tüm karşı çıkmalarına karşın, "kişisel yöntemini" açıklıyordu. Bir yerde gözüne çarpmış olacak. Ahmet Haşim'in ünlü "Merdiven" şiirinden herhalde esinlenmiş. Parmak hesabı yapmış. Bugünden adaylık için son gün 19 ekime kadar 34 gün kalmış. Koltuğa uzanan merdivende otuz dört basamak. Ne var ki, ünlü "Merdiven" şiiri, Özal'ın kendine yontarak kullandığı tek dizeden ibaret değil. O şür. Özal'ın kararlılığını anlatırken öteki dizeleriyle daha başka "öğeleri de kapsıyor." Grubuna kendini seçtirir, Köşk'e çıkarsa, Demirel ilk seçimden sonra "alaşağı" edeceklerini, Deniz Baykal "Çankaysh dan 'onursuzca' ineceğini" söylüyor. Yumuşak demeçlerinden umuda kapıldığı Inönü de, "büyük bunalımların doğacağını" söyleyip geliyor. İşte bu ortamda Özal merak saldığı "Merdiven" şiirini bütünüyle okursa, anlamiı başka sonuçlar çıkarabilir. Gerçi, Haşim "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden" diyerek Özal'ı özetliyor, ama hemen ardından: "Eteklerinde gümüş rengi bir yığın yaprak / Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak" diyor. Eteklerindeki "gümüş rengi bir yığın yaprak" ola ki, Çankaya sevdasıyla partiyi birlikte kurduğu, bugün yönetimde ve kabinede olanları yüzüstü bırakmasındakı burukluğu sembolize ediyor. Üçuncü dize muhalefetin geleceğe dönük kararlılığını özetliyor, ola ki "ve bir zaman semaya ağlayarak bakacağım" duyuruyor. Ya Çankaya'ya çıktıktan sonra yaşanacak siyasal manzara?.. Ikinci bölümde, muhalefetin girişımleriyle, olabilecekleri varsayarak Haşim, sanki Özal'a sesleniyor: "Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta / Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta." Çankaya'da otururken yeni parlamentoyla anılan girişimler gerçek aşamasına gelirse?.. Merdivenleri ağır ağır çıkan Özal'a, şiirin son bölümü kimi sonuçları duyumsatıyor; "Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller / Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller / Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer / Bir lisanı hafidir ki ruha dolmakta / Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta." Dediğimiz şu: Bir dizesini alarak merdivenleri ağır ağır çıktığını duyururken şiirin günümüz siyasetine yansıyan öteki pınltılarını es geçmemek gerekiyor Anayasayı değiştırıp Çankaya1 da istediği gibi at oynatma olanağı kalmayınca, 82 Anayasası1 nın Bakanlar Kurulu'na başkanlık etme, hemen her konuda yukandan buyruklar vererek hükümeti yönetme gibi yumuşak hükümlerine dayanarak, "yukanda 'hizmet verebileceği' inancına" yapışmak, parti içi bölünmeyi, ANAP'ın dağılıp gitmesini, siyasal kargaşayı önleyebilir mi? Bu yaklaşımlar kamuoyuna "dirayetli bir cumhurbaşkanı" izlenimi vermeye dönük çabalar olduğu kadar, "başımızdan giderse" sorusuyla ANAP'ta gelişen ve genişleyen kuşkulan önlemeye yönelik. Kararı karar da; çevresini, kamuoyunu "uyutmaya" çalışıyor. "Çankaya'da devleti düşünmenin" tüm koşullarını şimdiden uyguluyor. Baksanıza haberlere: Semra Hanım havaalanına gelirken bitkinmiş, arabadan Güneş Tanerin eşinin yardımıyla "güçlükie" inmiş. Uçağa "konuta özel" Dr. Cengiz'in eşinin "yardımıyla" binebilmiş. ispanya kralının görkemli sarayında biricik eşi Turgut Beyi "devlet düşüncesiyle" yalnız bırakmamak için! "Hakkıdır Çankaya, kim ki, cumhurbaşkanlığına tapan." VEFATLAR İÇİN AaKAYBIMIZ Merhum Sıddık özpetek ve Rahirae Çulha özpetek'in kızlan; merhum Mehmet Tahir ve Kadriye Tahiroğlu'nun gelinleri; merhume Nahide Işeri, Nadire Cenger, Nazime Hadımlı; merhum Numan özpetek ile Selma özpetek, Adnan özpetek'in ablaları; tşeri, Hadımlı, Çulha, Cenger ailelerinin teyzeleri; NeşatSelma Tahiroğlu ve ailesinin, Müfide Bayraktutar, Ander, Batur, Boysan ailelerinin yengeleri; Prçf. Bülent Tahiroğlu, Av. Ercüment Tahiroğlu'nun anneleri, Aynur, Gülçin Tahiroğlu'nun kayınvalideleri, Ipek, Çağlar ve Yeşim'in babaanneleri, lstanbul Vali Muavinliği'nden emekli Nihat Tahiroğlu'nun eşi, BELGELERLE KURTULUŞ SAVAŞI AN1LARI Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlulstanbul Ödemeli gönderilmez. Nüfus kâğıdımı kaybettim. Hükumsüzdür. AHMET YILMAZ 2000 lira (KDV içinde) NATIKA TAHÎROĞLU 14.9.1989 günü vefat etmiştir. Cenazesi 16 Eylül 1989 cumartesi günü (bugün) öğlen namazından sonra Usküdar Yeni Cami'den kaldınlarak, Karacaahmet'teki aile kabristanına defnedilecektir. AİLESt Henze bile, Türkiye'nin siyasal alanda duyarlı zemine girdiği şu günlerde başkente gelmiş, "uslübu gereği" araştırmalar yaparken, Ozal'ın içinde bulunduğu çelişkili durumu savunamıyor. Bizim Hakan Aygün, Ecevit'in Herze midir, nedir diye tanımladığı P.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle