Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 HABFRLERİN DEVAMI 19 AĞUSTOS 1989 Gündem Güneydoğu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Doğu ve Güneydoğu olaylarıyla ilgili olarak hükümetin ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Tonımlay'ın açıklamaları siyasi çevrelerde değişik değerlendirmelere neden oldu. SHP Genel Başkanı F.rdal İnönü, "12 Eytül öncesi dönem hatırlatılmaya başlandı" dedi. DYP Genel Başkanı Siileyman Demirel, "Genelkurmay Başkanı. 1979'da da açıklamalar yapmıştı. Benzer şeyler söylemişti" diye konuştu. Doğu ve Güneydoğu'daki incelemelerini tamamlayan DYP heyetinin gözlemlerini açıklayan Esaı Kırallıoğlu. "Güneydoğu'da valandaş, PKK ile devletin üstünlüğünü tartışıyor" dedi. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Halil Özsoy, "Doğu ve Güneydoğu'da tırmanan olaylar, açlık grevleri ve son ekonomik kararlara karşı çıkılmasım, sivil cumhurbaşkanı seçilmesini önlemeye yönelik bir provokasyon" olarak niteledi. geldiğini açıkça söylemelidirter. Olaylar bugiine kadar önlenemediysc nedeni nedir. Bundan sonra o nedeni nasıl ortadan kaldıracaklar. Bizden ne bekliyorlar. Bunlan açıkça söylemelidirler. Başbakanın açıklaması yetersizdir. Verdiği izlenim, hükümetin bu son derece ciddi konuya gereken ağırlığı vermediği şeklindedir. Başbakan konuya ycterli ağırlığı vermeyince başka yanlış izlenimler ortaya çıkıyor. Son giinlerde terör olaylan şehirlerde kendisini göslermeye başladı. Basınımızda karamsar vazılar beiirmeye başladı. 12 Eylül öncesi dönem hatırlatılmaya başladı. Şunu açıkça belirtmek istiyorum ki, demokrasimiz yaşayacaklır. Biz, bütün bunalımları demokrasi içinde aşacağımıza inanarak siyaset yapıyoruz. Siyasette olmamızın nedeni Tiirkiye'de demokrasiyi hiçbir kesintiye uğratmadan bütün bunalımlan aşacak şekilde yaşalmaktır. Terör olaylan demokrasinin birinci düşmanıdır. Terör olaylanna karşı demokrasiyi yaşatmak isteyen herkes bir araya gelmelidir, gelecektir. Kimse herhangi bir yanlış izlenime ve umuda kapılmamalıdır. Biz bunu yapacağız. Zaten yapıyoruz. Ama en başta hükümet sorumluluğunu kabul etmelidir. Demokrasilerde bir iç savaş çıkabilir. Her türlü tehlike gelebilir. Ama böyle anlarda görüyoruz, en önce Başbakan çıkıyor, tehlikenin ne olduğunu söylüyor ve bütün partileri, milletvekillerini, vatandaşlan yardıma çağınyor. Kendisi öne geciyor ve devletin tüm güçleriyle bu tehlikeyi ortadan kaldınyorlar. Örnek olarak, 2. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'de yaşarulanlan gosterebiliriz." SHP Genyel Sekreten Deniz Baykal, Bornova ilçe örgütünün düzenlediği "İktidara yürüyüş şöleni"ne katılmak üzere geldiği İzmir'de Güneydoğu'da yaşanan olaylar patlama noktasına gelmeden kamuoyunu uyardıklannı söyledi. dın'daki olaylardan hahsel" sorusuııu yanıt vcrmcdctı kür*üdı.n iııdi. Baykal, toplantıııın aıııucının erken scçinı olduğunu bclirlli. "Birtakım olaylar bunu cngvlleyeme/. (icıwl affa karşı dcğili/" dedi. Karanhğın perdesi CELAL BAŞLANGIÇ SİİRT Şakağmdan vurulmuş bir kadın, kanlar içerisinde yatıyor. Altında bir yazı: "Tek suçu korucunun kansı olmaktı..." Hemen yanındaki fotoğrafta başında kırçıllı takkesiyle bir yaşlı var. Göz kapakları arahk. Yü,zünde gülumseyen bir anlatım: "...ve 80 yaşında hainleree boğuldu". ATışin tam ortasında bir kadın küçücük bir çocuğu tutuyor kucağında. Kadının iki avcuna sığabilen kundaktaki çocuk, uyuyor mu uyamk mı belli değil. Fotoğrafın üstünde, "Zulüm bile utandı" yazıyor; altında ise, "Bu yavru on günlüklü..." Alt soldaki fotoğrafta askeri yeleğiyle vurulmuş yatan bir erkek var. Kurşun, kulağının hemen dibinden girmiş. Yanaklarına doğru ince bir kan sızıyor. Fotoğrafın altında yazıldığına göre son sözü "vatao sağolsun" olmuş. Afişin sağında ise yanmış, yıkılmış bir köy evi var. Baskından önceki durumu da pek farklı değilmiş anlaşılan. "Onlar yıkar, devlet yapar" yazıyor fotoğrafın altında. tki gazete sayfası büyüklüğündeki afışin sağ yanında "leröristlerin yeni vahşeti: On giinlük bebeği dahi öldürdüler" başlığıyla olayın açıklaması var: "Sürt ilî Enıh ilçesine bağlı gülburmı köyüne 29 Temmuz 1989 günü saat 20.00 sralannda gelen bir grup silahlı terörisl savunmasız insanlara saldırdı. • Hayalının son günlerinde misafir bulunduğu evin köşesinde dua etmekte olan Abdullah Taş, • Hayatını çocuklanna adamış 44 yaşındaki anne Azize Kılıçaslan, • Gün boyu çalışmış ve yorgun diişmüş Halil Baykara ile, • Henüz on giinlük, ismi dahi konraamış giinahsız yavru, Teröristler tarafından acımasızca öldürüldü. Öldünilen bu insanlann, bu on günlük yavrunun günahı ne? Vatandaş, sana ve ailene eziyet eden, elinden ekmeğini alan, namusuna göz diken ve hatta on günlük yavrunu bile öldüren bu teröristleri iyi tam, onlara kanma..." Siirtliler, bir sabah uyanınca, kent merkezinde kahvelerin, dükkânlann camlarına asılmış, dört renkli, kan revan içindeki insanların fotoğrafları basılı afişlerle yüz yüze geldiler. Doğuda ve Güneydoğuda gerginlik, dört ili kapsayan iki önemli noktada tırmanıyordu. En önemli nokta Sürt, Hakkâri, Mardin uçgenindeki Botan bölgesi. Diğeri ise Van'dan Çatak ilçesine uzanan dağlık kesim ve yaylalar... Hakkâri dışındaki kent merkezlerinde olay yok denecek kadar az. Daha çok ilçe merkezleri ve daha küçük yerleşim birimleri sıcağı sıcağına yaşıyor gerginliği. Olağanüstü Hal Bölge Valisı Kozakçıoğlu da Botan bolgesinde terörün üçgenini çizerken, ilçelerle sınırbyor: Beytüşşebap, Uludere, Şırnak, Eruh, Fındık, Cizre, Silopi... Kozakçıoğlu'na göre, militanların eylem yapabildikleri bölge, ancak bir il büyüklügunde. Ama bölgedeki olaylar çevre yerleşim birimlerindeki insanları da derinden etkiliyor. Kırsal kesimde alınan önlemlerin dışında, militanların dağdan inip kent merkezlne inmesini önlemek amacıyla, Mardin, Sürt ve Hakkâri dışındaki ülerde de güvenlik önlemleri alımyor. Kent girişlerinde arama taramalan, kimlik denetimlerini gören yurttaşlar ister istemez endişeyle "ne oluyor" diye soruyorlar. Bölgede, son günlerde olup bitenlerin çoğu radyo ve televizyondan yeteri kadar yansıtılmadı. Gazetelerin sınırlı tirajlarıyla duyurulan çatışmalar, yurttaşların öldürülrneleri, taciz ateşleri herkese ulaşmadı. Ancak bir şeyler olduğu kulaktan kulağa yayüıyordu. tşte bu ortamda Genelkurmay Başkam'nın yaptığı açıklama bölgede yaşayan yurttaşlann kafasında soru çengelinin daha da büyümesine yol açtı. Diyarbakır girişinde arama ve kimlik denetimi yapan polisler bile gazeteci olduğumuzu öğrenip Cudi Dağı çevresinden geldiğimizi anlayınca, "Orada dunımlar nasıl? Çatışma nasıl? Burada gece beklediğimize değiyor mu?" diye sormaktan kendilerini alamıyorlardı. Diyarbakır'da, Batman'da, Siirt'te konuştuğumuz yurttaşlar bölgede bütün olup bitenleri kendilerine yönelik bir oyun olarak görüyor ve "acaba başımıza nc is gelecek" sorusjnu sıkça yinelemekten alamıyorlardı kendilerini. Bölgedeki olaylan tzleyerek bunlardan bir sonuç çıkarmaya çalışan bir Diyarbakırh, "Kafamız kınlmadan bari vergimizi ödesek" dedi. Bu sözün ne anlama geldiğini sorduk, anlattı: "Yörede besleııen hayvanlann sayısına göre vergi ödenen yıllarda, aksi bir köylü varmış. Vergi memurlan gelir, hayvanlanoı &ayar, (ahakkuk eden vergiyi isterlermiş. Ancak aksi köylü bayvanlan sayıldıktan sonra vergiyi vermemekte direnirmiş. Bunun uzerine vergi memurlan jandarmaya haber verir, jandarma da vergisini ödenıesi için biraz sopayla biraz da kafasına vura vura yani kafasını kırarak vergisini ödemesi için aksi köylü) ü ikna ederienniş. Aksi köylü de her yıl kafası kınldıktan sonra vergisini kuzu kuza ödermiş. Öyküyü anlattıktan sonra "İşte" dedi, "Eger ödeyeceğimiz bir vergi varsa, biz de kafamız lunlrnadan ödeyelim." Bir sabah Sürt kent merkezine asılan afişlerde terörün kanlar içinde toprağa uzanmış kadın, yaşlı, hatta çocuk kurbanlannı görünce içi burkuluyor insanın. Terörün nasıl ayrımsız gelip yöre halkının üzerinden geçtiği en somut biçimde görülüyor. Kozakçıoğlu, yöredeki gözaltıların yoğunluk nedenini açıklarken, "Bir köyde sorustnrma yaparken bir ya da iki kişiyi gözaltına alamazsınız. Haber vereni de tehlikeye atmış olursunuz. Sortışturmanın tekniği böyle. Köylü vatandaşın, devletin güvenlik güçkrine yardımcı olması lazım. Gereksiz yere gözalüna alınan vatandaşın hakkının konınması için, vatandaşın devletin güçlerine yardıroa olması lazım" diyordu. Anlaşılıyor ki bölgede en zor durumda olan yine yöre halkıydı. Siirt'teki afiş, terörün namlusunun yurttaşlaıa yönelik olduğunu çok somut biçimde açıkhyordu. Bölgedeki, "soruşturma tekniği" de yurttaşlan güç durumda bırakıyor du. Onun için insanlar da terör sürdükçe, çatışmalar bitmedikçe, gerginlik tırmandıkça hakh olarak "başımıza daha neler gelecek?" diye soruyordu. Kimi yurttaşlara göre de bir oyun oynanmak isteniyordu: Bölgedeki "karanlık"tan yararlanarak. Bir yurttaş, bölgedeki son gelişmeleri, bir yazarın sözüyle irdelemeye çalıştı: Bu dünya, kapkaranlık bir perde, arkasında ne olduğunu ne sen biliyorsun ne de ben. Eğer bu perde yırülırsa, ne sen kalırsın, ne de ben... Demirel: 79'da da söylenmişti Inönü açıklama istedi SHP Genel Başkanı Erdal tnönü dün bir basın toplantısı düzenledi. tnönü basın toplantısında, Genelkurmay Başkam'nın açıklamasıyla ilgili sorulara yanıt vermeyeceğini, Genelkurmay Başkanıyla tartışmasımn hiçbir şekilde söz konusu olmadığını belirtti. İnönü, bir başka soru Uzerine de Güneydoğu'daki olaylarla ilgili olarak TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırabileceklerini bildirdi. SHP lideri tnönü, dün parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Tiırgut özal'ın Bakanlar Kurulu'ndan sonra Güneydoğu olaylanyla ilgili kısa açıklamasını eleştirdi. Terör eylemlerinin arttığını, askerlerimizin şehit olduğunu, vatandaşların can güvenliğinin kalmaması üzerine göç ettiklerini belirten tnönü, bütün bunlar karşısında hükümetin ne gibi önlemler düşündüğünü, durumu nasıl gördüğünü daha geniş biçimde açıklaması gerekirken, böyle bir açıklamanın yapılmadığına dikkat çekti. tnönü şöyle devam etti: "Sayın Başbakan konunun milli bir mesele olduğunu hatırlatıyor. Herkesin görevini yapmasını isliyor. Ama en başta görevini yapması gereken, sorumluluğu taşıyan hükümettir. Başbakandır. Halktan ne isledigini açıkla söylemciidirier. Tehlikenin nereden DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, Cumhuriyet muhabirinin sorusu uzerine, Başbakan Turgut Özal'ın "Doğu ve Güneydoğu olaylannın siyasi çöziimü yoktur" sözlerini değerlendirirken. "Ne demek siyasi çözüm. Başbakanın siyasi çözümden neyi kastettiğini bilmiyonım. Ayaküstü söylenmiş. Böyle bir sözü yonımlayamam" "Son giinlerde meydana gelen dedi. Doğu'daki olaylar ekonomik karaıiara karşı odakların göslerdikGenelkurmay Başkanı Orgene leri tepkiler. açlık grevleri, hepsi, ral Necip Torumtay'ın Doğu ve sivil bir curahurbaşkanını önlemeGüneydoğu olaylarıyla ilgili açık ye yönelik provokasyonlardır." lama yapması konusunda görüşlerini ise şöyle belirtti: "Yeni bir sey değil. Genelkurmay Başkanı 1979'da da açıklamalar yaptı. Benzer şeyleri söyle (Baştarafı I. Sayfada) Olayın tanığı, bizzat Başbakan di. Genelkurmay Başkam'nın açıklama yapmasına bir şey diye Özal. Eleştiriler yükselmeye başmem. Burada önemli olan hadi layınca iki ay sonra Bakanlar Kuse, Doğu ve Giineydoğu'daki bu rulu'nu alelacele toplantıya çağıyaranın 11 senedir sürmesidir. Bu ran Başbakan'ı, hükümette bir iki olayın kökünün kazınamayışıdır. saatlik üstünkörü değerlendirmeOlayın kökünii kazınz demek baş lerin yapıldığı sırada orgeneral ka şeydir, 11 senedir olaylan izle Torumtay ziyaret ediyor. Ardından mek başka şeydir. 'Biz bunların kamuoyunu şaşırtan iki ayrı açıkhakkından gelıriz' diyerek siyaset lama haberi. Genelkurmaydan yapmak artık geçerliliğini kaybet ve daha sonra hükümetten. miştir. Bu sözlerin inandırıcılığı Genelkurmay Başkanı, yapakalmamıştır. Bunu dün de söyle cağı açıklama metnini hazırladim, bugün de söylüyorum. Hem gücünüz var. hem kuvvetiniz var, mış, kabıne toplantıdayken Başhem de hakkından gelmiyorsamz, bakan'a veriyor. Genelkurmayın o zaman, kan dökülmesine seyir öncelik alan hazırhğını Özal doğci kalıyorsunuz demektir. Eşkıya ruluyor ve gazetedye "Bana gelnın hakkından gelin çağnmı tek di, getirdi" diyor. Getirdi dediği, rarbyonım. Bugün Türkiye'de her genelkurmayın uzun açıklaması. kes bunu istiyor. Size, eşkıyanın O saatlerde yardımcısına havahakkından gelmeyin diyen mi le ettiği hükümet metni, içeride bir köşede yazılma aşamasında. var?" ANAP Genel Başkan Yardımcısı Halil Özsoy, Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasının, Başbakan Özal'ın önceki gün Kırıkkale'de yaptığı konuşma doğrultusunda olduğunu söyledi. Özsoy, "Genelkurmay Başkanı da bu devletin bir yetkilisidir. Açıklama yapmasında yadırganacak bir durum yoktur. Genelkurmay Başkam'nın açıklaması Başbakan Özalın sözlerinin lekzibi de degildir. İki konuşma arasında paralellik vardır" biçiminde konuştu. Özsoy, son günlerdeki gelişmeleri "sivil cumburbaşkam seçilmesini önkmeye yönelik bir provokasyon" olarak niteledi. Özsoy, sözlerini şöyle sürdürdü: CUNEYT ARCAYUREK yazıyor kanadın ayırımlı bakışı hissediliyor. SHP lideri İnönü işin farkında. Bu nedente genelkurmay açıklamasından çok "hükümetin sorumluluktan kaçamayacağını" yineliyor. Dün sabah yaptığımız söyleşide İnönü, hem sorumluluğun ön planda hükümete ait olduğunu söylüyor hem de son günierin getirdiklerine bakarak "Özal, manevraları bırakıp Doğu'da ne yapacağını açıklamalıdır" diyordu. Sabahki söyleşide İnönü, Bozer'in dillendirdiğj açıklamayı yeterli bulmuyor. Oncelikle "hükümetin ne yapacağını" söylemesinde ısrar ediyordu. İnönü, söz arasında "Özal, işi olurunda yürüten havada Ancak bugün gazetelerde karamsar ifadeler gördüm" dedi. Sözcükleri, hele resmi beyanları tartmakta usta bir insan İnönü. Çünkü hükümet adına açıklama yapan Ali Bozer, Doğu sorununa değinirken, bugünkü aşamada hareketleri siyasi istikrarsızlık oluşturacak nitelikte gördüklerini söyledi. Siyasi istikrarsızlık tanımı çok değişik kavramları, eylemleri akla getiriyordu. Nihayet 1980 darDemokrasinin besi, anarşi ve terörün bir türlü yaşaması durdurulmamasından kaynakKuşkusuz bütün bunlar bugün lanmıştı. "Acaba" sorusu hemen açık seçik cümlelerle ortaya çık akıllara takıhyordu. İşte bu noktayı gözden kaçırmıyor. Ancak Doğu sorununa iki üzerinde bir iki gün çalışılarak, sözcükler özenle seçilerek yazıldı. Metindeki kimi paragraflar, önemli duyumsatmaları özenle içeriyor. Torumtay, uzun ve kısa vadeli önlemlerden söz ediyor ve •çeşitli alanlarda" sariedilecek sistemlı, düzenli ve kocrdineli gayretlerle sorunun üstesinden gelineceğini vurguluyor. "Çeşitli alanlar" derken, sadece askeri önlemlerle yetinilmeyeceğine, hükümetin uzerine düşen önemli öteki görevleri yapması gereğine ustaca değiniyor. Hemen ardından bu mücadelede "genellikle değerlendirmelerın daha ziyade askeri yönünün yoğunlastırıldığını" söyleyerek bir bakıma hükümetin, devleti harekete geçirme konusundaki anayasal görevini anımsatıyor. Siyaset alanına girmemeye özen gösteren bu irdelemelerden Başbakan Özal'ın alacağı dersler yok mudur? Vardır, ama ne çare Başbakan "bir siyasi karara gerek" olmadığını söyleyerek Ooğu sorunundaki başarıazlığı daha çok "başka kanada" ihale eder gibi davranıyor. mayan İnönü, kısa geçmisten başlayıp bugüne geldi ve bunalımları "demokratik rejim içinde aşacağımızı" söyledi. Dedi ki: "Tekrar demokrasiye geçildiği dönemlerde yabancı muhabirler bana hep sorarlardr. Demokrasi yaşayacak mı, yeni bir darbe olmayacak mı, bunu nasıl sağlayacaksınız derlerdi. Onlara 'bunalımları demokratik rejim için aşacağız' dedim. Tabii söylediğime inanmaları için bir sınavdan geçmemiz gerekiyordu. Bunalımı demokrasi içinde aşarsak artık demokrasinin yaşayacağını kanrtlayabiliriz. Bugün de durum bu. Tabii ilk görev hükümete düşüyor." Zoraki bir hükümet toplantısı ve açıklamayfa günü geçiren Özal, bırakıyor başkenti, yine İstanbul'a gidiyor. İnönü "meseleyi muhalefet iktidar çatışması haline getirmemek" gerektiğini söylüyor. Bozer'in, hükümetin güvenlik kuvvetlerinin, bütün anayasal kuruluşların tam bir kararlılık içinde önlemler aldığını belirtmesine karşın, İnönü "hükümet bugün tedbir göstermiyor" diyor. Meclisı olağanüstü toplayalım. Peki, ama "ilk evvel hükümetin ne yapacağını söylemesi" zorunlu değil mi? Ulusal birlik havası yaratalım, her şeyden önce hükümetin başı çekmesi ana kural değil mi? Evren ve Özal Doğu: ya gitsin, vatandaşın moralini pekiştirsin. İyi güzel de Dıyarbakırda Hakkân'de sıkı güvenlik önlemleriyle halkla devlet arasında bir duvar örülürken halka güven duygusu nasıl verilecek? Öneri bir acaip! Genelkurmay Başkanı'nm önceki gün yaptığı konuşmada pro söylüyorum "BaykaPa yuh fesyonel ordu gereksiniminin doTorumtay, hükümetin de açıkDaha sonra Bornava futbol sa laylı olarak dile getirildiği konu lama yapacağını Başbakan'la hasında düzenlenen şölene kaıılan sundaki bir soruya ise Demirel şu görüşürken oğreniyor. Buna karBaykal. konuşması sırasında, er karşılığı verdi: şın, genelkurmayın hazırladığı ken seçime değinmesi, cezaevleri "Ne yapacaksımz yanl, terhis et metnin kamuoyuna verilmesinkonusunda ise açıklama yapmaden vazgeçmiyor. Öteki görüşe ması uzerine lepki gördü ve bir meyecek misiniz? Ordu bu, vatan göre Özal, genelkurmayın açıkgrup izleyici tavafından yuhalan daşlan askere alıyorsunuz, zamnnı lama yapacağını öğrenince, bir di. "Sungurlu istifa", "Zindan gelince de lerhis ediyorsunuz. Bu de hükümet bildirisine karar lar boşalsın" sloganları ile karşı işleyişin Doğu ve Güneydoğu so veriyor. laşan Baykal, yuhalama uzerine nınunun bitirilemeyişi ile ilgili bir Genelkurmayin açıklaması, konusmasmı kısa keserken, "Ay yanı olduğunu sanmıyorum." Gelinim sana Çağdaş demokrasilerde özgürlük ve insan haktarı bölünmez bir bütündur. Demokrasilehn temel ilkelerinden biri de "HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ"ilkesidir. 1 Ağustos Genelgesi ile başlatılan cezaevlerindeki baskı ve sindirme politikalarını Antalya Barosu avukatları olarak protesto ediyoruz. Tüm demokrasi yandaşlarını duyarlı olmaya, cezaevlerindeki açlık grevlerini ve insanlık onurunu koruma mücadetelerine destek vermeye çağınyoruz. Av. HÜSEYİN CAHİT KAPTANOuLU, (Antalya Barosu Başkanı), Av. A Ü İHSAN YALÇIN (Yönetim Kurulu üyesi), Av. TUNCAY ERCONK (Yönetlm Kurulu üye*i), Av. FAHRETTİN KÖKEN (Yönetim Kurulu uyMİ), Av. MÜNİR MARANGOZ (Yönetlm Kurulu üyesl), Av. YUSUF OZTOP (SHP ll Ba«k*nı), Av. MALİK GÜHAL, Av. BÜLENT ÛZDEMİR, Av. MEHMET AYDIN, Av. HİKMET SAĞLAM, Av. DURGAZİ ŞİMŞEK, Av. NECZAT ŞİMŞEK, Av. İBRAHİM ÖZDOĞAN, Av. M.ALIÖZTÜRK, Av. TURHAN ÇIFTÇİ, Av. FATMA ATEŞ. Av. HASAN ATEŞ, Av. DURAN ÇİFTÇİ, Av. YAŞAR TÜRKMENOGLU, Av. RAZİYE YIUNAZ, Av. SÜLEYMAN SÖNMEZ, Av. ATİLLA ÖNCEL, Av. MUSA UYSAL, Av. MURAT ERDOĞAN, Av. EROL ZEYBEKOĞLU, Av. MUHARREM ŞENOCAK, Av. FETHİ KANTAV, Av. ARİF KÜÇÜKÇANDIR, Av. A Ü METİN, Av. ABİT KÜÇÜKARSLAN, Av. HÜSEYİN ÜNAL, v. ŞEVKİ BÜLBÜL, Av. MİHRİBAN DURU, Av. HASAN ELAL, Av. OKTAY ERTEKİN, Av. GÛVEN ÖZATA, Av. MUHSİN TAŞAR, Av. HALDUN GÜNAY, Av. FERİDUN BALOĞLU, Av. SERVET TARCAN, Av. M.CEM NEBİOâLU, Av. MEHMET SEYMEN, Av. MEHMET ULUSOY, Av. ARİF H. ACAR, Av. GÜLCİHAN TÜRE, Av. MUSTAFA ŞAHİN, Av. BAYRAM ATASOY, Av. İBRAHİM OAĞ, Av. AÜ SANLI, Av. SERPİL SANU, Av. KORKUT GCILAĞAOĞLU, AV. NECMETTİN KULKUL, AV. CİHAN MENEKŞE, Av. ALPARSLAN CANER, Av. MİNE CANER AVUKATLARDAN KAMUOYUNA HALK TÜKETİM KOOPERATİFLERİNDEN KAMUOYUNA Antidemokratik koşullarda haksız yere tutuklanan ve mahkum edilen binlerce yurtseverin üzerinde uygulanan baskı ve işkencelere derhal son verilmelidir. Evrensel insan haklanyla bağdaşmayan 1 Ağustos Genelgesi kaldırılarak hükümlü ve tutukluların talepleri acilen kabul edilmeli ve yeni ölüm olayları önlenmelidir. Açhk grevindeki hükümlü ve tutukluların direnişlerini destekliyoruz. HÜSEYİN HÜSNÜ EROĞLU ve MEHMET YALÇINKAYA'yı saygıyla anıyor, bütün bu olayların sorumlusu olan Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'yu istifaya çağırıyoruz. Gürsel Halk Tük.Koop.Bşk. MUHARREM KILIÇ, Gürsel Halk Tük.Koop.Y.K. üyeleri: HÜSEYİN ATAÇER, ORHAN KİRMAN, SEFA ALTINPARLAR, Gürsel Halk Tük.Koop.Dent.K. üyesi: ALİCAN AY, Güzelce Halk Koop. Başk.: İMAM AY, İşçibiriiği Halk Koop.Y.K. üyeleri: METİN YILDIZ, İBRAHİM CANLI, NAZIM TOPRAK, MEHMET ALİ KOLOĞLU, BİNALI KANTAR, BİLGE KİRMAN, İSMET DEMİR, FAHİTTİN YILMAZ, AHMET SAĞLICAK, AHMET KORKMAZ, ALTUN KORKMAZ, MEHMET AKYÜZ; GÜNEŞ KORKMAZ, CEMİL KORKMAZ, NURETTIN EROĞLU, MEHMET YILMAZ DUYURU Cezaevlerindeki açlık grevlerinin ölüm orucuna dönüşmesine neden olan 1 Ağustos Genelgesi sorumlulannı, Aydın cezaevine nakli esnasında tutukluların hayatiannı kaybetmelerine sebep olanları nefretle kınıyoruz. Cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalara bir an önce son verilmesini, insan haklanna ve onuruna saygılı olmayan işkenceye, baskıya karşı suskun kalan yetkilileri protesto ediyoruz. SHP ZEYTİNBURNU İLÇE ÖRGÜTÜ Halk, sıkışıp kalmış Doğu'ya giden yedi kişilik DYP heyeti dönmüş. Başkanlan Esat Kıratlıoğlu, dün genel idare kuruluna bılgi verecekti, önceki gece bize izlenimler aktardı. Diyor ki: "Vatandaş iki kuvvet arasında sıkışıp kalmış. Hangisi galip gelecek endişesi içinde. İki tarafı da (devleti ve PKK'yı) karşısına almak istemiyor. Güvenlik kuvvetleri cezalandırıyor, PKK öldürüyor. PKK jandarma kıyatetiyle, güvenlik elemanları sivil elbiselerle geliyoriar halka, insanlar tefrik edemiyor. PKK'nın tek hedefi, vatandaşın devletten ümidini kesmesi. Bir yıl öncesini biliyorum, o günlere nispetle hava devlet aleyhine endişe verecek şekilde terse dönmüş." Buna karşın Torumtay, "milli varlığımıza ve bütünlüğümüze silah çeken, onun yanında bilerek ve isteyerek yer alan ve destekleyen kimseteri düşman kabul etmek ve ona göre etkin tedbirteri almaktan başka seçenek bulunmadığını" söylüyor. Can alacak nokta burada başlıyor. İsteyerek yer alan ve destekleyen kimseler nasıl ayırt edilecek? Kimi yanlış istihbaratın büyük facialara yol açması olasılığı yok mu? "Asker olarak" alınan önlemlerin ana çizgiterini biliyoruz, evet ama, "sivil olarak" neler yapılacağından habersiz yaşıyoruz. İşte tam bu sırada iki olay tedirginliği boyutlandınyor. BIGA'DAN KAMUOYUNA 1 Ağustos Genelgesi'ni, cezaevlerindeki insan onuruna yakışmayan baskıların sorumlulannı şiddetle kınıyor ve halkımızı bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. AHMET KÜÇÜK (SHP İlçe Başkanı), GÜRSEL YAVUZ (SHP Yönetim Kurulu üyesi), ŞÜKRÜ KEMERLİ (Belediye Başkanı), HÜSEYİN GELMEZ (İşçi), ALİ DÖNMEZ (Esnaf), AYDOĞAN ÜNVER, CEVAT AKGÜN, HÜSEYİN DAMAR, MUSTAFA MAVİŞ A ZEKİ ERDİNÇ, NECATİ NAŞTA, ERÇÂN ÖZTURK, İSA ŞEN, AYHUN YÜRÜK, CAHİT KARAKAYA, AKİF ESEN, SÜHA SÜMER, HASAN USLU, NACİ DOĞAN, KAYHAN YATAN, HAYRETTİN PİŞKİN, ALİ AYGÖR, A.RUHİ ÖZCAN, ALİ GÜVEN, HALDUN NALÇO, MUSTAFA ERDOĞAN. S.ÖZDEN, SAMİ YÜKSEL, VAHDETTİN TÜRKÖZ (SHP Yönetim Kurulu üyesi), NECDET DERE, APDİ AYDEMİR, E.NEDİM GÜLKAÇ, FAHRİ DAMAR ÇAĞRI Genelde ülkemizde, özelde cezaevlerinde uygulanan baskı politikasını protesto etmek, cezaevlerindeki haklı mücadeleyı desteklemek amacıyia tüm kamuoyunu duyarlı olmaya, direnişlere destek vermeye çağırıyoruz. İnsanlık onuru işkenceyi yenecektir. ADANALI ECZACILAR: HAŞİM DALGIÇ, BAŞAK AKSUNGUR, MESUT KÜÇÜKOSMANOGLU, AZİZ ACİL, SAİM ÖZSAYDI, AÜ DOĞAN, MUHITTİN ZEYNELOĞLU, ERDOĞAN ÇOLAK, İSMET ÇAKMAK, HATİCE ÖZTÜRK, TÜLİN GEDİK, ERDİNÇ KENAN, İBRAHİM ŞUMNU, MUSTAFA YANAR, ALİ YÜCEL ŞEHKİ, FARUK DOĞAN, FEVZİ ÖZYÜKSEL, HALİL DAVRAN, MUAMMER DAVRAN, MUAMMER KARAYAZI, BİRSEN ÖKESLİ, ZEYNEP BİÇER, TİMUÇİN SAVAŞ. KIRŞEHİRLİ DEMOKRATLAR'DAN KAMUOYUNA 1 Ağustos Genelgesi'yle cezaevlerinde uygulanan insanlık dışı baskı ve uygulamaları kınıyor insanlık onuru için direnenleri destekliyoruz. RAMAZAN BORHAN, BEKİR DALGALI, EROL AKÇAKAYA, ALİ ERSAN, ŞABAN TÜRKMENOGLU, MEHMET DAĞISTAN, Ö. FARUK BALCI, AHMET TÜRK, DURMUŞ AKÇA, ALİ DÖNMEZ, ERSAN ŞAHİN, BÜNYAMİN GÖK, HÜSEYİN BOZ, HALİT ÇETİNKAYA, OSMAN BALTACI, SELMA BALTACI, TURGUT TEMİZYÜREK, SÜLEYMAN YILMAZ, REMZİ ASLAN, MAHMUT UĞUR, İLHAN AYDIN, SAİT BİTECEK, EŞREF ODABAŞI, ALİ KILIÇASLAN, HACI ERDOĞAN, VAHİDE ÇETİNKAYA, HASAN ÇETİNKAYA, YAHYA ÇETİNKAYA, KAYHAN SAĞLAM, CELAL ÖZBİLEN, AÜ KARATAŞ, CAHİT BEYDOĞAN, ARİFE GÖNEN, MEHMET DALGAt I, HÜSEYİN ÜNLÜ, MUSA MEMİŞ. AHMET SÜNGÜ, ADNAN YILMAZ, BEKİR SEMİZ, MUSTAFA ŞAHİN. HALKIMIZA $ 1 Ağustos'Genelgesi'yle şiddetlenen cezaevlerindeki baskı ve yok etme politikasını protesto ediyor, insanca yaşamak için onurlu bir mücadele veren tutuklu ve yakınlarının mücadelelerini destekliyoruz. İNSANLIK ONURU İŞKENCEYİ YENECEK. KİLİMLİLİ DEMOKRAT, DEVRİMCİ VE HALKEVCİLER AHMET ÖZTÜRKL HALİT BAYRAKTAR, TEVHİDDİN AYAR, MUSTAFA AKGUN, TURHAN ORAL, MEHMET ERTAN, AYTEN ERTAN, ERDOĞAN UYAN, SAADETTİN UŞTA, NECLA KUTLU, TÜLAY ÇEVİK, EFKAN ATAGÜL, YÜKSEL ÇELİK, ADNAN BAYRAK, METİN CEVAHİR, RASİM USTABAŞ, METİN KEFELİ, MEHMET AKIN, REŞAT SEVER, A.KADIR TUNÇ, MEHMET BEDİR AĞCA, HİLMİ ŞAHİN, YETİŞ EKİCI, CELAL BAKİOĞLU, RECEP ALKAN, ŞEMSETTİN ÖZTÜRK, METİN ŞEN, ENGİN SARIBAŞ, TEVRAT KARAÖREN, MİTAT AYHAN, M.FARUK KAHRAMAN; TURGUT GÜVEN, YASEMİN GÜRSER, MUSTAFA YEŞILYURT, NUROL CANBAY, VADET SÜZER, ŞENDOĞAN KARATAŞ, ALİ TURAN BAŞAR, ŞENOL KONMUŞ, OĞUZ PULAT, ERBİL DEMİRALAY, RECEP ADIGÜZEL, ŞEREF SEZER, NAZİF ÖZGÜRCAN İki olay TV'de önceki gece resmi açıklamalardan sonra Cudi dağı görüntülerle geliyor ekrana ve spiker "Cudi dağındaki eşkıyanın temizlendiğini" gözümüzün içine baka baka söylüyor. Kıratlıoğlu ve basın ise Cudi'ye hâlâ yüzde seksen PKK'nın egemen olduğunu anlatıyor. İkinci olay daha çarpıcı. Başbakan hükümet toplantısıyla Torumtay'la görüştükten sonra yeni il Kırıkkale'ye gidiyor. Orada devietle partiyi nasıl birbirine karıştırdığını TV'den sergiliyor. Güneydoğu olaylanna bakarken, "anayasanın birlik ve beraberliğimizle ilgili içeriğine" değiniyor. "Hadi" diyor. "şimdi eller havaya, ha ha kaldırdınız mı, başınızın üstünde birleştirin ellerinizi." Ulusal beraberlik sanki ANAP'ın simgesel işaretiyle anlatılır, ulusal birlik ANAP işaretinde buluşurmuş gibi, devlet anlayışını bir kez daha particiliğe kurban ediyor. Aczinin farkına varmayıp erken seçimden kaçan, devlet sorunlarını particilikle kucaklaştıran bir kafa, devletin başı olmaya soyunuyor, Çankaya'ya çıkmaya hazırlanıyor. vay, vay!.. Vah, vah! ÇORLU'DAN t^AMUOYUNA ÇAGRI 1 Ağustos Genelgesi'nin kaldırılması, cezaevlerindeki baskı ve işkenceye son verilmesini istiyor, Mehmet Yalçınkaya ve Hüseyin Hüsnü Eroğlu'nu saygı ile anıyoruz. Tüm kamuoyunu cezaevlerindeki açlık grevlerini desteklemeye çağırıyoruz. İST. ENERJİ İŞCİLERİNDEN KAMUOYUNA İnsanlık onurunu hiçe saya.n 1 Ağustos Genelgesi'ni kınıyor, tutuklu ve hükümlülere yapılan baskı ve zulümlerin son bulması için tüm kamuoyunu duyarlı olmaya çağınyoruz. İSTANBUL ENERJİ İŞÇİLERI OKTAY İŞLEKER, Ö.KAMİL KARTAL, ENVER DEVLETÜ, SÜLEYMAN YALÇINKAYA, KEMAL BALCI, VAHAP EYCAN, CEMİL ÖZER, HÜSEYİN TANIR, SEVİM TANRIVERDİ, ŞÜKRAN DAVAN, SABİRE ÖZOĞLU, MELEK KALEBAŞI. BESİM SEMERCİ, MEHMET KESKİN, SAİT TÜRKMEN, AYŞE ERDOĞAN, İSMAİL GÜNGÖR, FEVZİ TAŞAN, ABBAS ATBAŞI, TAKİ KARAKAŞ, SÜLEYMAN ŞİRİN, MEHMET BAYIR, SALİH KESER, ARAPAN PARILTI, M.ALİ DEMİR, MEHMET ARMUTLU, HATİCE BAYIR, EMİNE DAYIOĞLU, MEHMET AY, SEMRA İLKİN, Y.İZZET TAŞTEKİN, NACİ İŞAL, CEVDET BAYRAKTAR, AHMET GÜÇLÜ, AHMET NURİ SERBEST, ADEM KIZIL, ŞERAFETTİN AYAN, ÖMER BARUTÇUOĞLU, NAZIM URFA, NEZİR TANRIVERDİ, AVNİ KALE, İSMAİL YAZICI, MEHMET ÖZEN, KEMAL TEKIN, AYTEKİN AYKURT, BURHANETTİN KIYMET, ŞABAN EKEN, MUSTAFA LÖKTAŞ, HÜSEYİN GÜLMEZ PKK bekçi öldürdü ÇORLU'DAN İLERİCİ VE YURTSEVER DEMOKRATLAR ADINA TUNCAY IŞILOAK, AHMET SEZER KAMUOYUNA 1 Ağustos Genelgesi'ni ve buna dayanarak cezaevi yöneticilerinin tutuklu ve hükümlülere yaptığı insanlık dışı dayranışları kınıyor, direnen onurlu insanları destekliyoruz. İnsanım diyebilenleri bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz. MANAVGAT TAN DEMOKRATLAR ADINA CENGİZ KÖKSAL, NEDİM YILANCI, MEHMET ÖTER, NURETTİN ÖLMEZ, ŞÜKRÜ ATEŞ, YALÇIN ERKUMRU, AYDIN ÖZDEMİR, HASAN DEDE ÇELİK, MUZAFFER KOÇ, HÜSEYİN TANAL, MUSA YÜKSEL, MİNE SAVAŞ, EROL ŞENER, MEHMET BULUT, HASAN EROEM, ALİ ASAR, RIDVAN DEHMEN, MUSTAFA YAHYAOĞLU, TARKAN ATEŞ, VELİ DOĞAN, OSMAN GÜRGEN, SEVGİ ELDENİZ. HAKAN BELDAĞ, ERGÜN ÇAĞjRAN, NEVZAT ÜSTÜNDAĞ, MUSTAFA ÇEVİK, MEHMET YÜREĞIR, AÜHAN GÜNAÇTI, MEHMET ALİ KOLYELİ KAMUOYUNA DUYURU İnsanlık dışı "1 AĞUSTOS GENELGESİ'nin uygulamalan sonucu katledilen H. Hüsnü EROĞLU ve Mehmet YALÇINKAYA'nın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Sorumluları hesap vermeye çağınyor ve onurlu direnişleri destekliyoruz. ESKİŞEHİR DEN DEVRİMCİ DEMOKRATLAR AOINA NACİ ALPKAN, SUAT AKSAK, BAYRAM KAYA, FEVZİ AKSOY, MUHAMMET DİNGİN BU TRAJEDİ SON BULSUN! Yeni bir ölüm haberi duymak istemiyoruz! 1 Ağustos Genelgesi'nin kaldırılmasını, cezaevlerinin yaşanır kılınmasını istiyoruz. BİLSAK TİYATRO ATÖLYESİ SÜRT / VAN (Cumhuriyrt) PKK'h teröristler Sürt'in Kurtalan ilçesinde bir köy bekçisini kurşuna dizerek öldürdü. Hakkâri'nin Uludere ilçesindeki çatışmada iki korucu öldü, iki korucu kaçırıldı. Teröristler Sürt'in Şırnak ilçesine bağlı Toptepe Köyü'nden de 10 kişiyi kaçırdılar. Van'ın Bahçesaray ilçesine bağlı Altındere Köyü'nden PKK'lı teröristlerce kaçınlanlardan 4O'ı serbest bırakıldı, Bahçesaray'daki 78 konıcudan 20'si silahlarını bıraktı. Kurtalan ilçesine bağlı Beykent Köyü'ne gelen bir grup PKK'lı terörist, elli yaslarındaki köy bekçisi Resul Korkmaz'ı kurşuna dizdi. PKK'h teröristler önceki gece geldikleri Beykent Köyü'nde Bekçi Resul Korkmaz'ı, "Seni yüzbaşı çağınyor" diyerek evinden alıp mezaıiığa götürdüler. Teröristler daha sonra mezarlıkta dut ağacına bağladıklan Resul Korkmaz'ı kurşuna dizerek öldürdüler. Cinayetten sonra havaya ateş açan teröristler kosarak köyden uzaklaştüar.