27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sinin azalmakta olduğu söylenebilir. Aynı iyimserliği bölgesel ihtilaf ve çatışmalar için beslemek olanaklı değildir. Ulusal savunma stratejisinin temel görevi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yurdu, ulusu ve devleti ile optimal düzeyde güvenliğini sağlayarak bölünmez bir bütun, bağımsız bir güç olarak anayasada tanımlanan nitelikleri doğrultusunda gelişmesini sağlamaktır. Bu hedefî elde etmek üzere Türkiye, savunma stratejisini bulunduğu coğrafi konumun özelliklerini de dikkat nazarına aJarak bloklararası (globaJ), bölgesel (sınırlı) ihtilaf ve tehditlerin ışığmdave imkân ve kabiliyetleri ile dengeli belirleyip, düzenlemektedir. Bir süredir dünyamızda meydana gelen gelişmelerin iki süper güç arasında gerilimi ve nükleer ve konvansiyonel genel bir harp olasıhğını azaltıcı doğrultuda olduğu görülmektedir. Bu açıdan silahların azaltıJmasında ağırhklı olarak, homojen ve nispeten dar bir harekât aJaru olan merkezi Avrupa esas alınnuştır. Gelecekte guvenliğin daha az silahlarla sağlanabileceği bir ortamda, kanat ülkelerin ve ileri savunma konseptine dayalı NATO stratejisinin önem kazanacağı aşikârdır. Keza giiveniiğin sağJanmasında sirndilik azaJlılması gündemde olmayan Deniz Kuvvetleri unsurlan ve bunlann konuşlandığı, alaka ve menfaat alanlan içindeki coğrafi konumlar da önem kazanacaktır. Bu göruşlere, azaltılan silah envanterlerinin etkin denetlenmesinde Sovyet Rusya ve WP ülkeleri ile mücavir kara, deniz, hava alanlarına sahip ülkelerin öncelik alacağı hususu da ılave edilebilir. Bu durumlar dünyamn gelişen koşullarına karşın; Türkiye'nin bulunduğu kilit jeostratejik konumda, savunma stratejisinde bugünküne kıyasla radikal değişimler yapma şansına genelde sahip olmadığını göstermektedir. Yapılan değerlendirme, esasen sınırlı kaynaklarla gîobaj ve bölgesel tehdide karşı optimal bir kuvvet yapısının olustunılabildiğini, silahların azalulması sonucu muhtemelen meydana gelecek genel bir kuvvet indiriminden Türkiye'nin de soyutlanmaması gerektiğini, ancak envanterde mevcut silah sistemlerinin modemize gereksinimlerinin devam edeceğini ortaya koymaktadır. Geleceğe dönük böyle bir gelişim, kuvvet yapılannın sayısal olarak azaltılıp, nitelik olarak geliştirilerek idame ettirilmesi bakımından arzulanan bir husustur. Böylece son yıllarda ülke ekonomisindeki büyümeye karşın, görece azalan savunmaya özgülenmiş kaynaklann'** daha etkin ve uygun kullammı sağlanırken, silahlı kuvvetlerin stratejik caydırıolık gucü de arttırılabilecektir. Burada giderek önem kazanmakta olan Savunma Sanayii Destekleme Fonu'nun öncelikle ulusal yarar ve çıkarlar düşünülerek; planlı, özenli, etkin kullammı, giderek ulusal nitelikli, yüksek teknoloji üreten endüstriler kurulmasına katkı sağlaması, modernizasyonu gerçekleştirmede yardjmcı olacaktır. fttifak içinde bugün ikili anlaşmalar sonucu sağlanan askeri yardımlar azalma eğilimi göstermektedir. Türkiye'nin yeni savunma düzenlerinde gerek caydırıcılık, gerek kontrol için kolektif güvenliğe sağlayacağı yararlar ve yüklendiği taahhütlerin bihncinde olarak, bu yardımların arttınlması ve koşula bağlanmadan verilmesi üzerinde ısrarlı olunması, ekonomik kalbnmarun sürdürulmesi için hayati ihtiyaçtır. DoğuBatı arasındaki yumuşamanın kanımızca bü>ük faydası, daha etkin bir ulusal savunma stratejisi uygulanabilirken, ulusun dengeli bir hızlı gehşimine olanak sağlayabilmesidir. Gerçekten de Büyük Atatürk'ün eylem ve ilkelerini millet ve devletin yaşamına geçirebilen kadroların önderliğinde, Türkiye'nin banş içinde, demokratik bir duzende milli güç unsurlannın dengeü guçlendirihnesi ve bunun sonucu, komşulanmızJa iyi ilişkiler içinde bölgesel sorunlarunızın adil cözürnlere kavuşturulması olanaklıdır. Böylesine bir gidiş savunmaya tahsisli kaynakları rasyonalize ederken, hızh ve dengeh' bir kalkmmaya da imkân sağkyacaktır. Batı'da ve bir kısım özgürlükçü Rus aydmlarında, zaman zaman milliyetçi hareketler ve yaratılan kaos ortamında, bugünkü gelişmelerin devamında uyanan tereddüt ve kuşkulara iştirak edilmekle beraber; dufıyamızda barış, özgürlük ve paylaşılabilen bir refah için bugünkü gelişimin devamım diliyoruz. Bunun sonucu Avrupa'da blokların kalkması, entegre bir Avrupa içinde veya dışındaki Türkiye'nin durumunun şimdiden değerlendinlmesı gerekir diye düşünüyoruz. Yeni Gelişmeler ve Ulusal Savmıma Stratejiıııiz Dünyadaki yumuşama süreci ve bölgesel gelişmeler, bulunduğumuz jeostratejik konumda, ulusal savunma stratejimizde köklü değişimlere olanak vermemektedir. Kuvvet yapısında sayısal indirime gidilirken, niteliksel iyileştirmeler mümkün ve zorunlu olacaktır. PENCERE Sözen'in İşi Zor.. 27 TEMMUZ 198ı TANJU ERDEM Emekli Amiral Dünyarnız bugüalerde politik, ekonomik, sosyaj ve askeri alanlarda 195O'li yıllardan beri oluşan klasik güç dengelerinin ötesine taşan hızlı ve radikal degişım ve gelişimlere sahne olmaktadır. DoğuBatı ve KuzeyGüney ekseni ortasında merkezi bir geçis köprüsü ve yakın tarihten zamanımıza değin surekli bunalımların yaşandığı Ortadoğu ve Balkanlar'la temas noktalannda olan Türkiye'nin ulusal güvenliğini ve savunmasını, bu, henüz yerine oturmamıj, çalkantılı dinamik hareketlerin ne yolda etkileyebileceği hususu üzerinde düşünülmesi ve değerlendirilraesi gereken önetnli bir konudur. Bu yazımızda sütunların elverdiği ölçüde mevcut durumu dikkate aJarak bir değerlendirme yapmak istedik. Ancak zamanımızın süratli ve dinamik degişimJer gösteren girişimleri ve olayları ışığında bu değerlendirme sonuçlannın izlenerek, hareket tarzlarının sürekli geliştirilmesi gereği de unutulmamahdır. cuna göre, kısa menzilli nükleer silahların azaltımı için muzakerelere başlanabileceği, modemize sistemlerin 1993'ten önce Avrupa'da konuslandınlmayacağı hususlarmı kapsamaktadır. Doğu Avrupa ülkelerinde özellikle Macaristan ve Polonya'da görece demokratikleşme yolunda somut adımlar atıldığı görülmektedir. Bu gelişim Batı'da izlenmekte. H.Kissinger gibi stratejistler bu gelişimi, dengeleri bozmadan hızlandınp, sürdtirecek yöntemler üzerinde durmaktadırlar. Uzun yıllardan beri ilk kez Sovyet ve Çin liderleri bir araya gelmiş, aralanndaki buzları çözme yolunda adım atmışlardır. Batı Avrupa 1992 yılını hedef seçerek ekonornik ve politik açılardan daha sıkı bir entegrasyonun hazırlığı içindedir. Kuşkusuz bu hareketler savunma rneselelerini de etkileyecektir. Uzakdoju'da Japonya etrafmda endiistriyel ve ticari bir guç merkezi oluşmaktadır. Çevresel ilişkilerimizde; Yunanistan'la Ege sorunlan Davos süresince dondurulmus, temelde sürmektedir. Bulgaristan soydaşlarırnıza fiilen tehcir uygulamaktadır. Kıbns'ta Türk varlığımn bağımsız, eşit, insanca yajama ve gelişme haklarını garanti altına alan adil barış ortarnı henüz olusmamıştır. Türkiye'nin tranIrak savaşında izlediği samimi tarafsızhk politikasına karşın, tran'dan vaki dinipolitik sızrnalar ve davranışlar rahatsız edicidir. Güney sınırlanmızjn güvenligi ile de ilişkin olarak Güneydoğu Anadolu'da huzur ve asayiş çalışmaları devam etmektedir. Ortadoğu'da tranIrak ihtilafı çözümlenemediği gibi, Filistin ve Lübnan sorunları kronik sürmektedir. Dünyada ve çevremizdeki durumu değerlendirdiğimizde, giderek DoğuBatı düşmanca çekişmelerinin, rekabet ve işbirliğine dönüşeceği, savunmaya özgülenmiş (tahsisli) kaynaklann bir miktar azalacağı, ticari, teknoiojik ve kültürel sahalarda alışveriş ve iletişimin artacağı; genel bir savaş tehlike Gelişmeler Sovyet liderliğinin "açıklık" ve "yeniden yapılanma" sloganlan ile ifade ettigi, daha demokratik bir toplurn ve insan, ekonomi, teknoloji ilişkilerinde kökJü reformlara gitme çabaları, savunma politikasına da yansımış, bunun sonucu olarak Avrupa harekât aianında kısa menzilli nükleer silahlann ve konvansiyonel gücün azaltdması için Batı'ya öneride bulunulmuş, bu arada tek yanlı olarak Doğu Avrupa ülkelerinde uslenmiş kuvvetlerinden anlamlı miktarlarda indirime gidileceği açıklanmıjtır. M.Gorbaçov'un girişimde öne alarak yaptığj bu öneriler, Batı'da geniş yankılar uyandırmış; son NATO zirvesinde, ABD Başkanı tarafından formüle edilen ve NATO ittifakı üvelerinin tam desteğine sahip, mukabıl bir önerı paketi hazırlanmıştır. Bu paket 1993'e kadar Avrupa'da konvansiyonel kuvvetlerin dengeli indirimini, azaJtılan silah ve teçhizatın imhasını, bu çalışmaların sonu Sonuç Dünyadaki yumuşama süreci ve bölgesel gelişmeler, bulunduğumuz jeostratejik konumda, ulusal savunma stratejimizde köklü değişimlere olanak vermemektedir. Kuvvet yapısında sayısai indirime gidilirken, niteliksel iyileştirmeler mümkün ve zorunlu olacaktır. Yumuşama süreci, Atatürk eylem ve ilkelerini çağdaş yorumlayan yönetimlerle ulusal güç öğelerinin güçlenmesine olanak verebilir. Bu durum, bölgesel iyi ilişkileri ve güvenliğimizi pekiştirecektir. (•) 19821987 döneminde MSB butçesine tahsisli kaynaklar GSMH'mn ortalama "03.4'u, genel bütçenin "nl7.2'si iken, 1988 mali yıljnda bu oranlar GSMH'nin %2.8'i, genel buıçenın r oll6'sına duşmuştur. ARADA BİR M. İSKENDER ÖZTUBANLI Hukukçu OKURLARDAN kalkan mavi tren, Ankara'ya 22.10'da varıyor. KayseriSıvasErzurum yönüne giden lşim gereği, tstanbuVdon Erzurum mavi treni 22.00'de KayseriSıvas yönüne ve kalkmış oluyor. Böylece o yönt Antalya'ya seyahat etmekteyim. Bu seyahatlerimin giden yolcular treni kaçırmış oluyorlar. Acaba eskiden tüntü trenledir. tki önemli olduğu gibi Erzurum mavi aksakhğı yaştyorum bu treni 23.00'te kalkamaz ntt? 2) yolculuklarda. Giderilmesi hiç de zor olmayan iorunlardır: I) tstanbul'dan luristik bir bölge olan Antalya 'ya gidecek olan tstanbul'dan saat IS.OO'te DDY Ugüenir mi? Bu Kafayla Nereye... 1923 devrimcileri Türkiye Cumhuriyeti'ni kanlanyla kurmuşlardır. "Uygarlık alanını değiş}irmek"le işe başlayarak çok kısa bir süre içinde laik bir devlet yaratabilmişler ve laik bir hukuk sistemine yönelmişlerdır. Ne var kı laik topluma, hoşgörülü topluma ulaşmak kolay değildir. Bu amaca varmak için zamanın geçmesi, toplum yapısının değışmesi gerekmektedir. Türk devrimcileri bu yolda güçlü adımlar atmışlardır. Atatürk Türkiyesi'nde din, oy toplama aracı olmaktan çıkarılmış, dinsel ve yasal alan, tesin çizgilerle birbirinden ayrılmıştır. Devleti yönetenler, din duygusunun sâmürülmesini başkalarına yasakladıkları gibi, kendilerine de yasaklamışlar, davranışlarıyla topluma örnek olmuşlardır Eğer sonraki iktidarlar da bu doğrultuda yürümüş olsalardı, hiç kuşkusuz bugün laik bir topluma da ulaşmış olurduk. Şeriat devletinin tüm kalıntılarından kurtulup, tam ve yetkin bir "cumhuriyet devteti"ne kavuşabilirdik Bu doğrultuda yürümedik, yürüyemedik. Özellikle 1950'lerden sonra, çoğu politikacılar dinsel duyguları sömürerek parlamentoya gitme yarışına koyuldular. Din duygusu bir vicdan sorunu olmaktan çıkarılarak, iktidara geçme ve iktidarda kalma aracı haline getirildi. Ödün üstüne ödünler vererek bugünlere gefdik. Laik toplumu gerçekleştirmek bir yana. laik devleti ve laik hukuku tehlikelere attık zaman zaman. Çağımızın laik düşüncesine, laik devletine ulaşabilmek için insanlık, uzun yüzyıllar savaşmak zorunda kalmış, sel gibi kanlar akıtmış ve sonunda din işleriyle devlet işleri birbirinden ayrıiarak modern, eksiksiz ve yetkin bir devlet sistemi ortaya çıkmıştır. Laiklik, felsefe açısından "insana, ınsan aklına, insanın sürekli gelişmesine inanmak" biçiminde tanımlanmış ve ancak laik bir sistem içinde insanın "çemberlerini parçalayıp özgürlüğe kavuşabileceği" ileri sürülmüştür. Gerçekten deöyledic Laiklik, insan aklına olan saygının bir ürünüdür. Laik devlet bu saygıdan doğmuş, bu saygı sonucunda gerçekleşmiştir. "Batı uygarlığı dinin bir vicdan işi olduğunu görmüş, kutsal kitabı anadillere çevirmiş, teokratik düşünceden kurtulmustur. Bunu yüzyıllarca süren savaşım sonunda elde etmiştir." Batı'da dinsel hizmerJeri düzenleyen bir kuruluş, bir yetke (otorite) vardır: Kilise. Doğu'da ıse böyle bir kavram, böyle bir yetke ypktur. Böylesine bir yetke islamlığa yabancıdır. Bir Müslüman, kiliseyi, "cami gibi bir ibadet yeri" sanır. Oysa Batı'da kilise bir "kururrf'dur. Bu nedenledir ki Müslüman toplumlarda bu konuyu başka açıdan ele almak gerekmektedir. "islamda din ve dünya için ayn gerçek, ayrı yasa yoktur." İnsan davranışları her iki dünya için de aynı yasaya bağlıdır. Bu yasanm adı "şerîat"tır. islam dünyasında "göksel" ve "yersel" güç birdir ve bu gücü "halıfesultan" . temsil eder. İslam dini, Hıristiyanlık gibi yalnız öbür dünyaya ilişkin kurallar değil, bu dünyaya ilişkin kurallar da getirmıştir. islamcı görüş, bir ülkenin bu kurallarla en iyi bir biçımde yönetileceği kanısındadır. Ancak, Hıristiyanlıkta olduğu gibi, Müslumanlıkta "bir rahıpter sınıfı hiçbir zaman olrnamıştır." Batı'daki gibi "devlet içinde devlet" niteliğinde bir din adamlan örgütü yoktur. Bu nedenledir ki 1923 devrimcileri, "Batılılaşmak ve laikleşmek" yolunda yürürken, din hizmetlerini devlet hizmetlerinden ayırmakta güçlük çekmişlerdir. Ama büyük bir stratejist ve usta bir devlet adamı olan Atatürk, bu güçlüğü yenmesini bilmiştir. Devrim ve laiklik konusunda hiçbir zaman bir ileri, bir geri gitmemiştir. Tum davranışlarıyla "devrimin geriye götürülemeyeceğini" vurgulamıştır. Laik devleti, laik toplumu yaratmak ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için hep ileri doğru yürümüştür. Öncelikle sorunu doğru olarak ortaya koymuştur Atatürk: Din bir vicdan işidır, "vicdanlarabırakılmalıdır" demiştir. Dini, "toplumsal görevinden sıyırarak vicdanlara bırakmış", din sorununu "kişilerin iç dünyasından dışarıya taşmayan bir inançlar bütünü" durumuna getirmesini bilmiştir. Gerçekten de din, her şeyden önce bir vicdan sorunudur. Kişinin iç dünyasıyla ilgili, "sanat ve edebiyat gibi tam anlamıyla kişisel bir beğeni" dir. Bu nedenle dinin siyasal yaşantıda yeri yoktur. Yüksek bir kurum olarak dinin yeri "tapınaklar ve vicdantardır." Tapınaklardan ve vicdanlardan başka yerlere götürülmesi, hele politikaya karıştırılması, onun kutsallığıyla bağdaşamaz. Ama ne yazık ki 1923 devrimcılerinin bu özlemi, olumlu bir sonuca varmamıştır. Atatürk'ün başlattığı "çağdaşlaşma" gırijimi, bazı siyasal ıktidarlarca durdurulmuştur. En sonunda da Türkİslam sentezi diye gerici bir akım gündeme getirilmiştir. Devletin çeşitli kademelerini de etkisi altına alan bu akım, "Aydınlar Ocağı" ve "Türk Ocaklan" yolu ile uygarlık alanını yeniden "Doğu"ya çekmek istemektedir. Bilindiği gibi Türk Ocakları, günümüzdeki siyasal ıktidar tarafından 1986 yılında kurulmuş ya da kurdurulmuştur. Amaç, Atatürk'ün "bencil olmayan" insancıl milliyetçiliğıni. ırkçı ve turancı bir millıyetçiliğe dönüştürmektir. Bu amaçlara ulaşmak için resmi dairelerin her kesiminde mescit, Millet Meclısı'nde camı yapımına başlanmış, devlet adamlan için resmi nitelikte "hac seferleri" düzenlenmiştır. Bu kafayla nereye varacaklarını kestirmek güç değil. yolcular, Pamukkale treniyle Burdur 'a kadar gidebilirler. Burdur 'a ayrılan araba pulman koltukludur. Eğer yolcu örtülu kuşetli arabayı tercih ederse sabaha karşı saat 03.30 ve 04.00 sıralannda Karakuyu'da uyandırılması gerek ki, öbur arabaya aktarma olsun. Acaba tstanbul'dan Burdur'a örtülü kuşetli bir vagon eklenemez mi? Gecenin o saatinde aktarma islemi strasında turistlerin ve yolculann durumu içler acısı. Genel Müdürlük bu konuda duyarlıhk gösterip gerekli düzeltmeleri yaparsa, bu iki hatta sürekli yolcuiuk eden bizler kutuı olacağız. ALİ ERDOĞAN Bostancı/İstanhul THY Özel Yolcu Programı Frequent Flyer ekonomisiyle uçun Bedrettin'in işi kolaydı. Neden? Çünku 12 Eylül'le iktidara oturan partinin "tek adam"\ arkasındaydı. Belediye gelirleri arttırılmış, sınırsız borçlanma siyaseti hızlanmıştı. Türkiye "dışa açılıyordu." Dış ekonomik çevreler de bu modeli desteklemek için kesenin ağzını Türkiye'ye açıyorlardı. Dış ve iç sermaye, İstanbul'a ilişkin kararını vermişti. Ortadoğu'nun ticaret merkezi Beyrut yanıp yıkılmamış mıydı? İşadamlarına Ortadoğu'da yeni bir iş merkezi gerekiyordu. İstanbul, Beyrut olacaktı. Lüks otelleri çoğaltılacak, büyük mağazalar açılacak, gökdelenler yükselecek, dar sokaklar yıkılıp büyük caddelerde gidiş geliş başlayacaktı. Fuhuş, moda, lüks, eğlence, çılgınlık, camiler, ezanlar, tarih iç içe geçecek; Haliç gözlerim gibi olacak, istanbul Boğazı'nın tepeleri Arap kral ve şeyhlerine satılacak, Binbir Gece Masalları düzenlenecekti. Dalan, dış ve iç sermayenin ortak programının hızlı uygulamacısıydı... Önünde kim durabilirdi? Nitekim yıktı, ezdi geçti, yaptı, açtı, sattı, savurdu, biçimlendirdi. Şohreti ayyuka çıkmıştı. Holding gazetelerinin gözdesiydi, sevimliydi, nabızgirdi, çalışkandı.. Basın, Bedrettin Dalan'ı öylesine tutuyor, öylesine şişiriyordu ki, 26 Mart seçimterinde kazanmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Televizyon ekranından renkli ruyalar yayımlanıyordu. Fatih Sultan Mehmet KÖprüsü'nden baslayıp Haliç'e uzanan kıyı şeritlerine ve kazıklı yollara yansıyan propagandanın gücü herkesi yönlendirmişti. İstanbul, Dalan'ın zaferi olacaktı. Olmadı. • Halkımız bir garip. . Dış ve iç sermayenin kurduğu dünyanın dışında yaşadığmı bize duyurdu. Demek ki televizyonun pembe ekranından, holding basınının renkli sayfalanndan ötede bir İstanbul gorçeği vardı. Yoksa Bedrettin Dalan seçimleri nasıl yitirirdi? Yirmi yılda yediye katlanarak yedi yüz binden yedi milyona yükselen bu yedi tepeli şehirde sefaJetin yedi bin çeşidi bir günde yaşanıyordu. Ulaşılmamış sokaklar, unutulmuş mahalleler, kaynağı bilinmeyen zenginlikler, çarpıcı yoksulluklar iç içeydi. Gecekonduları tapulu, gökdelenleri yasadışı, fuhşu cedıd, rüşveti atik, mafyası tetik, halkı çilekeş, çirkinliği mebzul, güzelliği cömert, trafıği kesik, pisJiği yrvışık, hemşerisi kendi kentine yabancı İstanbul, Beyrut olmayı dışlıyor mu? Kim tutabilirdi bu kentin nabzını? Kim yoklayacaktı halkın yüreğini? İstanbul, Dalan'ı istemiyordu.. Peki, ne istiyordu? * Sözen'in işi bu nedenle güç. Arkasında merkezi iktidar yok. Özal hükümetı İstanbul Belediyesi'ne savaş açtı; gelirlerini'tırpanlıyor. Holding patronları buruk, kiminin yasadışı işine çomak sokulacak, kiminin gayri meşru tezgâhı duracak... Holding patronlarından kimisinin İstanbul'daki girişimleri kentin zararına yönlendirilmistir. İstanbul'un taşı toprağı altındır. Bu gerçegi köylü söylemiyor; büyük sermaye çoKtan oerıaır ou özaeyiş uzerine palazlandı. Bir büyük arsanın imar durumunu belediyede değıştirten koaaman, ailesinın yedi kuşağına yetecek saltanatın temelini atmış demektir. Çıkartarın trafiğinde kördüğüm olmuş bir belediyenin başına geçen Sözen, güçlü çevrelere ne dağıtmalı kı tu kaka olmasın? Halka yönelik nasıl bir siyaset gütmeli ki Belçika büyüklüğündekı bit metropolde kitlelerin.ijüzü gülsun? Sözen'in işi zor.. istanbul kent değil, bir büyük köy; son yılların bütün gürültüsüne karşın kentleşemedi; mafyalaştı, kırlendi; pis kokuları üzerine pudralanıp dudaklannı boyayan geçkin hayat kadınlarına döndü; koltuk altlarına deodorant yetmıyor... Üstelik fiyatını da arttırdı. istanbul'da yaşamak güç. İNGİLİZCt ÖĞ5fNECEĞİM DİVE ZAMAMİNiZI PA3ANIZI 'NGİLTERENİN SECKIN DİL OKJLLARIN Şimdi Türk Hava Yollan'nın "Frequent Flyer" Özel Yolcu Programf na irv'e olanlar, \aptiklan yurtdışı yolcuiuk sayısına göre bedava gidişdönüş biletleri kazanıyor. THrnin "Frequent Flyer' Özel Yolcu Programı'na üye olun. özel kartınızı alın. Hem, dünyanın 50 kentine bedava uçma hakkı kazanın, hem özel yolcu olmanın a>Ticalığım yaşa>ın. CIP Salonu. Yurtdışı çıkışlarmızda özel CIP Salonlan'nda ağırlanacaksınız. Bagaj İşlemlerinde Kolaylık: Bagaj işlem lerinizde de ayncalıklı hizmetimizden vararlanacaksınız. • Bedava Bilet: Turk Hava Yolları ile yaptı ğınız yurtdışı yolculukların sayısına göre giderek artan sayıda ücretsiz gidişdönüş biletleri kazanacaksıniz. Dışhat uçuşadedi (tek yon i uadet 8adei 12adet löadet 22adet Kazanacagınız bilct türveadedi (gıdısdonuş) 1 adet ı<, hat 2 adet n, hat 1 adet dış hat 1 adet dış hat 1 adet u, hat 2adet dışhat İngiliz Lisan Okullan Danışma Merkezi Cumhurıyel Cad 173 / 46 EtnadaC İstanbul 80230 Hı/tcn Otat karş» Tet(1)14«39 771«8 79 43 Tbr27498TUSMTRFax (1)1329729 "Frequent Flyer" özel Yolcu Programı ayncaüklan: • öncelikli Rezervasyonıİçvedışhatlardaki rezervasyon taleplerinizde size öncelik (anınacaktır. • BekJemesiz Checkin : Yurtiçinden \oirtdışına uçarken check in işlemlerinizi Business Class bankolannda, bekleme den yaptırabileceksiniz. "Frequent Flyer" özel Yolcu Programı üyesi olmak içüi: Ha\aalanı \e şehırlerdekj ThTı'Sarı^ Buroian ıleTHYacente lerınden s.ığla\Kjğınız Frequent Fh'erbroşurundekı formu doldurarak TWCyt ıleun Başvurunuzenkısasurededeğer leralırıJecek. Frequent Fljer uje kartınız sıze uiaştınlacaktır Uygukumt 1~ 1989 lartbmde bajümuiBr OZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU SÜRÜCÜ BELGESİ VERİLİR ÇKUL ÜSKÜDAR KOZYATAĞI MALTEPE TARABYA ÇAĞLAYAN 343 67 362 47 352 21 162 08 146 88 81 33 21 18 30 DIŞ DOKTORU Dr. SUHEYLA RENK THY ve İş Bankası ile anlaşmahdır. Millet Cad. Başpınar Apt. NCK 58/1 Haseki/IST. Tel. (Mua.): 525 89 67 532 94 51 (Ev): 525 3İ 04 /S^.113. 6, S U H H TURK HAVA YOLLARI Sizinle birlîkte, daima daha yükseklere... Machintosh Plus bilen eleman aranıyor 526 37 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle