23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MAYIS 1989 CUMHURİYET/7 Bir büyük koalisyon olıışturulmalı PAZAR KONUĞU Yıllann politikacısı Necdet Uğur, Cumhuriyet'in bu haftaki konuğu oldu. Uğur, içinde bulunduğumuz siyasi ortamda ANAP'ın bir erken seçimden kaçınamayacağını söylüyor, ancak yapılacak erken seçimin belki de içinde bulunulan bunalımı derinleştirebileceğine işaret ediyor. Uğur'a göre, erken seçim sonucu oluşacak parlamento, 12 yıl gibi bir süre için gelmeli ve "kurucu meclis" niteliğinde olmalı. Uğur'un önerdiği "kurucu meclis" Türkiye'nin gündeminde belli başlı üç temel sorunu çözmeli: 1 Siyasi yaşamın yeniden düzenlenmesi, 2. AT, 3. Enflasyonun önlenmesi. Necdet Uğur konuşmanın önemli bir bölümünde de halkm yönetime katılımından ve Türkiye'nin değişen yapısından söz ediyor. Uğur ile yazarımız Ali Sirmen Marmaris'te konuştu. CHP'nin eski Milli Eğitim bakanlarından Necdet SOYLEŞİ ALİ SİRMEN | Sayın Necdet Uğur, 2000'ti yıllann Türkiyesi'ne geçmeden önce, bize bugüntin Türkiyesinin bir tablosunu çizer misiniz? lsrail'de bugün belki Israil'in güvenliğini tehlikeye atacak kadar birbirleriyle çelişen iki parti bu yükü paylaştı. Bu gibi dönüşüm anlarında herkesin birleşebileceği bir şeyler vardır. Neyse o noktalar, o noktalara gidilir, kimse kimseyi yıpratmaz. Mesele bu. Siyasal partiler bu gibi temel sorunlardaki sorumluluğu paylaşır. "O benim rakibim. Ben bunu yapanm, ama bana bunu pahalı>a ödeü'r" gibi düşünceleri bir yana bırakmak gerek. Zaten bunları önlemek için bu gelenek doğuyor ve halk da anlıyor bu durumu. Siyasal tartışmalara baktıkça öyle sanıyorsunuz ki, 2000*11 yıllann çağdaş dünyasına doğru yol almaktayız. Rotamız bellidir, sanki en büyük sorunumuz en iyi kaptanı ve ekibini seçmektir. Oysa bugünün TOrkiyesi yol alan değil, karaya oturan bir gemiye benzemektedir. tki binli yıllara doğru yol alabilmek için önce gemiyi kurtanp, yüzdürmek gerekiyor. Doğnı kaptan ve ekibini bulup da yol almak sonraHalk anlıyor da, acaba bugünkü siyasal ki iştir. Bir de bugün gemi yblculan can pazannda ta^HH dırlar. Tedirgin ve gergindirler, bu aşamada kaptan I yöneticilerimiz uzlaşacak yapıdalar mı sizce? tartışmalanna açık değillerdir. Siyasal yaşamımızın Eğer uzlaşamıyorlarsa seçeneği söylemeleri gerek. bir türlu dikiş tutturamamasının temel nedeni buI Türkiye'de bugüne kadar kolaycı seçenek vardı. O dur. Bu açıdan bakılırsa, Türkiye'ye karaya oturmuş kolaycı seçenek ekonomik sorunlann çözümünde etgemi görüntüsü veren sorunlann çözümü öncelik kakili olamaz. Yani hiçbir zaman bir ulkeye demokrazanmaktadır. si dışında zorlayıcı bir yönetim, kemer sıkma, zorNe kadar ayaklannı sürürlerse sürüsünler ANAP layıcı tedbirler için gelmez. lkinci mesele yasal düartık hükümet edemez, ederlerse çok sancıh bir dözenlemelerdir, demokrasiye işlev kazandırılabilir? nerne girilmiş olur. Ister istemez erken seçime gitHepimiz demokrasiye bağlıyız. Demokrasi artık bir mek zorundalar. Ne var ki, bugün yapılacak bir erözenti olmakıan çıktı. Yalnız bu aleti tam olarak kulken seçimin ülkeye de herhangi bir partiye de yarar lanmasını bilmiyoruz. Şimdi tam fırsat geliyor. Ersağlaması çok uzak bir olasıhktır. Tam tersine böyken secimde öyle görünüyor ki, partiler birbirlerine le bir seçim sorunlann boyutlannı büyütür, partileyakın oy olacaklar ve sonunda kurulacak buyük kori büsbütün etkisizleştirir. Ama başka bir açıdan eralisyonda büyük sorunlarla karşı karşıya gelecekler. ken seçim ülkemiz için bulunmaz bir fırsattır da. Bu Eğer gündemde belirlenmiş sorunlar olursa, güçlükfırsatı partilerarası vakitsiz bir yarışmada harcamak yerine bunalım yaratan öncelikli sorunlann çözümü için kullanabıliriz. Demokratik ülkelerde, partiler genellikle tek başına göğüslemekten kaçındıklan bu tür sorunlarla karşılaştıklarında işbirliği yaparlar. En son örnek tsrail, daha önce tspanya, Italya ve başkalan. Biz erken seçimi bu tür zorluklan çözmek için kurucu meclis niteliğinde kısa süreli, örneğin 1 ya da 2 yıl süreli bir meclis oluşturmak için kullanabiliriz. Böyle bir meclisin gündemini oluşturacak üç önemli sorun var. Birincisi, siyasal yaşamın yeniden düzenlenmesi, ikincisi AT için yapılması gereken yasal düzenlemeler, üçüncüsü ise enflasyonun önlenmesi. Şu anda bu sorunlann hepsi erteleniyor. 1923'te Çorum'un Mecitözü'nde doğdu. tlk ve ortaokulu Muğla'da, liseyi Ankara ve Yozgat'ta okudu. Siyasal Biigiler Fakültesi Idari Bölümü'nü bitirdi. Kaymakamlık, emniyet müdürlüğü, merkez valiliği yapan Necdet Uğur, îstanbul Belediye Başkanlığı görevinde de bulundu. 196869 yılları arasında CHP îstanbul tl Başkam, 196980 yılları arasında CHP Îstanbul Milletvekili olarak görev yaptı. Bu görevi sırasında CHP Baskanvekilliği yapan Uğur, Inönü ve Ecevit hükümetlerinde Içişleri ve Milli Eğitim Bakam olarak görev aldı. Necdet Uğur, evli ve bir çocuk babası. Ingilizce ve Fransızca biliyor. NECDET U Ğ U R ların politikasıdır, varlık nedenleridir. Bunları biraz açıklamak isterim, bu açıklama aynı zamanda sosyal demokrat bir politikanın Türkiye'nin geleceğinde neden önem kazanıcağını da gösterir. Bugüne kadar Türkiye'de sanayileşmede olsun, tarımda olsun birtakım altyatınmlar oldu ve doğrusu epey de mesafe alındı. Türkiye eskisi gibi ilkel bir tanm ulkesi değildir. tleri tarım teknolojisi uygulanan bir ülkedir. Sanayileşmede önemli mesafe almıştır. Daha da önemlisi Türkiye'de hizmetler kesimi sanıldığından daha fazla gelişmektedir. Yine Türkiye'de kentleşmede de son yıllarda çağdaş kentleşmeye göre bir patlama olmuştur. Çağdaş kentin binaları gelmektedir. Çağdaş kentin ulaşımı, iletişimi gelmektedir. Şimdi eğer bir ulke sanayileşmiş, bir ulkede hizmetler kesimi yaygınlamışsa eğer, bir ülkede buyük kentier oluşmaya başlamışsa, işlevsellik kazanmaya başlamışlarsa o ulkenin insanları değişik insanlardır artık. Bütün bunları yapacaksınız, ama insana hiç yatırım yapmayacaksınız, bütün bunlan değiştirirken hiç yatınm yapmadığınız insanın buna uyum sağlamasını bekleyeceksiniz. Türkiye bunu yaptı. Otuz yıl gerıye bakalım. Bütün bunlar yapılırken insan unsuru hiç hesaba gelmedi, o kendiliğınden yetişir diye kabul edildi. tnsan yetiştirmede, formasyon vermede Türkiye'de ileriye değil de geriye doğru gidilmiştir, gercek budur. Oysa dünyada tam tersi bir gelişim var. AT'nin gerisinde kaldığı için sancılı olduğu Pasifik uygarlığı ibri teknolojiye varmış. Şimdi Avrupa onları yakalamak için önce üniversitelerini ona göre yapıyor. Önce insan yetiştiriyorlar gelişmiş ülkeler. Bunlan ithal ederek yapmıyorlar, bu teknolojiyi yapanlar, kendileri ürettiler. Eğer Türkiye çağdaş olacaksa hedef bilgi toplumudur, bilgi toplumundaysa eğitim müthiş ağırüklı bir sorundur. tolan kurulmaiı. O da ilçeler arasında eşgüdüm ve planlamayı sağlamak için. Ayrıca bir de bölge parlamentosu kurulması gerek. Ama burada sistem aşağıdan yukarıya doğru çaJışacak. Esas olan ilçe parlamentolandır. •^IH Peki ya merkezi yönetim? ^ • ^ H 2000'li yıllara doğru giderken idari yapıda da değişmesi gereken noktalar var mı? HER İLÇEYE PARLAMENTO ~ Merkezi yönetimin de yeni baştan düzenlenmesi gerek. Bu anda Türkiye'de merkezi yönetim de işlemez haldedir. Her şeyden önce bu yönetim 55 milyon insanın hiçbir zaman kaldıramayacağı en ikinci derecede işlerini bile Ustüne almıştır. Bunun altından kalkmalan imkânsızdır. İkincisi böyle 55 milyon insanın sorunları insan belleğiyle çözülemez. Bilgisayar kullanılarak modern yöntemlerle yürütülmeli işler. Ben 400 bin kişi çalıştıran bir bakanlığın başında bulundum. Bazen belirli bir görev vermek için insan aradım. Sorduğum zaman herkes bana 23 kişi söylerdi. Oysa benim yüzlerce insana ihtiyacım vardı. Ama kimse tanımıyor. O zaman ne yapıyorsunuz? Yönetimi bilmeden gelişigüzel yapıyorsunuz. Demek ki, merkezi yönetimin çok rasyonel olması, bilgisayarla çalışması lazım. 19. yüzyıl devîetinin yapısıyla, çağdaş devleti yürütüp sorunlara çözüm bulmak olanaksız. Bugün için devletin iller taksimi de yanlıştır Türkiye çok değişti. Şimdi Türkiye'de kendiliğinden yeni ekonomik merkezler oluştu. tşte bu ekonomik merkezleri bölge yapmak gerek. Bazı büyük iller zaten bölgedir. Onlan da illere bölmek gerek ve buralara bölge valileri gönderilir. Merkezi yönetim yine var. Ama bölgedeki temsilcisine, insanına yetki devri yapmış. Artık sorunlar Ankara'dan çözülmeyecek, yerinde çözülecek. Geriye de Türkiye'nin temel sorunlan kalıyor işte onlar Ankara'da bakanlıklarda tıpkı çağdaş sanayi işletmeleri gibi, pınl pırıl çalışan teknolojiyle donatılmış kuruluşlar gibi çalışırlar. Yerel sorunlanmızı da bölgede insanlanmız kendileri çözerler. Böylelikle çok daha iyi bir yönetim yapılabilir aslında. Kırsal kesim bugünkü Turkiye'de yönetim dışı. Onlara hâlâ Cumhuriyet'in ilk dönemlerindeki insanlarımız gibi bakıyoruz. Bu insanların güvenliğini 6 ay eğitim görmüş jandarmaya bırakıyoruz. Yani bunlara hukuk devîetinin temsilcilerini göndermiyoruz. Sorunlannın çözümü için ise, Ankara'ya gelsinler orada bakalım diyoruz. Ve Ankara'da da hiç kimse bakmıyor, bakamıyor. Eskinin 13 milyonluk Türkiyesi'nin yapısıyla 55 milyonun çok daha karmaşık problemlerini çözmeye kalkıyoruz, olay tıkanıp kalıyor. Temel olarak sorunlann çözümü için ilçe parlamentoları kurmak gerek. îlçe parlamentosunu artık kurmak gerek. Bu dtha kuçuk topluluk ^••i/T/rsa/ kesimden göçenlerle yükü oldukça artmıs kentlerimiz ne olacak? Evet bir de kentsel sorun var. Efendim şimdi aslında muthiş bir gizli güç oluştu. Ama biz bir süreden beri bu büyük enerjiyi harcıyoruz. Bunu harcamak nihayet büyük bir israftı. Ama şimdi artık yalnız harcanmakla kalmayacak bu gizli güç bize ya çağ atlatacak yahut toplumu patlatacak, öyle bir raddeye geldi. Sorun kentleşme sorunu. Son zamanlarda kente gelenler büyük bloklar oluşturmaya başladı. Bu bloklar bir kentin kendiliğinden ememeyeceği kadar büyüktür bu bir, ikincisi bu bloklara karşı kentin dışlaması var. Aydınlar, resmi organlar, yerel organlar, yasal uygulamalar bu insanları dışlıyorlar. KENTE GOÇENLER Aslında bin yıldan beri bin yıldan beri bilerek söylüyorum Türkiye'de ayn ayrı yaşayan, ayrı kültürlerin, ayı geleneklerin insanları ilk kez bir yerde 12 EYLUL BITIYOR Acaba bu sürekli ertelenme günümüzun bir sorunu mu yoksa son 30 yıldır temel sorunlar erteJenip, güncel kolay çözümJerle iktidar etmekten gelen birikimin sonucunu mu yaşıyoruz? Efendim doğrusu biz demokrasiyi yaşamda iktidar tnuhalefet ilişkileriyle götürdük hep. Ve darboğazlarda sorunlarla karşılaştığımızda, öyle bir kamuoyu vardı ki, çözümü demokrasi dışında arıyordu. Bu durum bence bir, siyasal partüer arasında uzlaşma geleneğinin olmamasından, iki, demokrasinin bunalımh gürüerin gerginliğine uygun olmayacağı gibi yanlış bir kanı içinde olunmasından doğuyordu. Bizim dışımızdaki ülkelere baktığımız zaman, toplum ne kadar bunalım içinde olursa olsun, bunalım ne denli önemli olursa olsun demokrasi içinde çözülüyor. Ama o günlerin demokrasi Uişkileri normal günlerinkinden başka. Biz işte bunu kullanmaya başlamadık. O bakımdan sorunlar ertelenir, ertelendikçe de büyür oldu. Şimdi çözümsüzlük var Türkiye'de. Bence bu çözümsüzlük siyasal yaşamımızda uzlaşmanın artık olması, uzlaşrna geleneğinin de bulunması için bir fırsattır. Şimdi 12 Eylül dönemi bitmiştir. Şimdi yeni bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Bu yeni Cumhurbaşkanına olağanüstü koşullarda yapılmış ve siyasal bir çatının ve o çatının devamı için getirilmiş mekanizmaları sürdürerek, nasıl normal bir siyasi yaşama girebiliriz? Mümkün değildir. Şu bakımdan raünıkün değildir. Politikadan gelecek bir kişi Cumhurbaşkanı olacak. Politikadan gelen normal bir kişiye TRTnin politikasında etkin olacak bir yukarıdan yetkinin verilmesini, politikadan gelen kişiye hükümet üzerinde bir çeşit denetim mekanizmalannın işletilmesini vermek, bu kişiye yargının, ilk yargı organlarının oluşturulmasını vermek demokrasiyle, bizim kurduğumuz demokrasiyle bağdaşır şeyler değildir. Devamlı sürtüşme, bunalım yaratır. Başka bir şey daha, yine 12 Eylül'den sonra oturmayan siyasal ortamda önemli bir mekanizma daha var. O da Seçim Yasası mütemadiyen tartışılıyor. Bugün güncel konu. Vatandaştan alınan oylarla Meclisteki siyasal partinin temsil oranı arasında büyük fark var ve bugün olduğu gibi, bu durum öyle sonuçlar veriyor ki, Mecliste iktidarı temsil eden parti azınlıkta olabiliyor. Tabij bu siyasal endişelerle küçük küçük müdahalelerle buraya getirilmiştir. Bunun sancısı belli, artık süremez. Zaten erken seçime zorlayan faktörlerden biri de budur. Seçim oranlan değişmelidir. Yeni Meclis bu durumu da düzenlemelidir. rken seçimi bunalım yaratan öncelikli sorunların çözümü için kullanabiliriz. Demokratik ulkelerde, partiler genellikle tek başlanna göğüslemekten kaçındıklan bu tür sorunlarla karşılastıklannda işbirliği yaparlar. En son örnek İsrail, daha önce İspanya, İtalya ve başkaları. içiçe geldi. Oradaki insanlar genç insanlar. Bu insanlar binlerce yıllık yaşamlarını kınp bir daha dönmemek üzere, ama yeni bir yaşam kurmak üzere hırsla gelen insanlar. Göçe çıkardığımız insanlara göre daha kalitelidirler. Anadolu'dan gelen insan aslında bir KuntaKinte hikâyesi gibi soyluydu. Anadolu'dan gelen insanların kendilerine saygıları vardı. Görgü öyle.. Anadolu insanıyla, kentli insan arasında bir görgü farkı falan yoktur. Anadolu insamnın görgü birikimı bizı okutur, yani güç durumda bırakır. Ama o adam bir kente geldi, suçlu, itilmiş, dışlanmış oldu. Biz onlan boş ve olmayacak teselliler aramaya ittik. Şimdi bakıyorlar ve kalıcı olmak istiyorIar, görüyorlar ki, yönetimde tek yol açık o da politika. Eğer demokrasiyi keserseniz, en büyük tehlike başgösterir. Çünkü bu anda demokrasi emniyet süpabı onların. kanallarla hiç olmazsa yönetimi etkileme olanakları var. Ama bu da yetmeyecek. Demokrasinin kanalları da bizde son derece sınırlı bu sistemde. Anadolu'da ilçe parlamentoları dedim. lllerde ise 11.5 milyonluk belediyeler. Bunların neresini etkileyecek de demokrasiye gireceksiniz. Yahut da 35 yüz kişilik birimler. Neresini etkileyeceksiniz? Girmenize imkân yok zaten. Ama bunlar bugün için hiç olmazsa bir süpap. Şimdi o halde yapılacak şey bu bloklar eğer bugünkü durumda kalırsa, bu yüz binlik blokları etkilemek için yarışacaklar. Şimdi yarışıyorlar. Bir süre sonra sürtüşeceklerdir. Hem de kendi aralannda sürtüşeceklerdir. Sonra anakentlerde sürtüşeceklerdir. Hiç kimse önleyemez bunu. Ve büyük sürtüşme başiadığı zaman herkes dövünür. Geçmişe dönük muhasebe yapar. Ama bu büyük bir yıkmtıdır. Onun yeni baştan kurulması son derecede güçtür ve müthiş bir zaman kaybettirir insana. Daha vakit geçmedi. Bir defa kentleşme olayını gunderaimize alalım ve semt belediyelerinin kurulmasını sağlayahm. Bu semt belediyeleri, nasıl ilçe parlamentosu asıl odaksa, burada da semt belediyeleri kentlerde asıl odak olmalı. Şimdi çeşitli yörelerden gelmiş insanlar, bu semt parlamentosunda, semt belediyesinde beraber olurlar. tskandinavlar bu konuda hep nispi temsili esas alıyorlar. Böylelikle her duşünce, her grup, her birim temsil ediliyor. Böylece artık bir blok dayanışması yerine, insanlar kendi semt parlamentolarında, belediyelerinde, ortak sorunlarda bir işbirliğine gideceklerdir. Orada buyük blok biter, kendi iç mantıklarına giderler. Semt belediyelerinin birimi, o belediyede yaşayan insanların denetleyebileceği kadar birimdir. Yani yapılan işleri bilebileceği kadar ve katılabileceği kadar büyüklükte. Yani bazı yerde daha küçük, bazı yerde biraz daha büyük veya küçük... Şimdi semt belediyesi ne yapar? Tıpkı öbürü, yani ilçe parlamentosu gibi ilk yapılacak iş gerekli kaynağı vereceksiniz buna. İkincisi kendisine gelir sağlama imkânım tanıyacaksımz. Yine vesayet yoktur. Ancak yine, idari mahkemeye ya da Sayıştay'a gidilebilir. Adamların patronu kendi meclisini dinlenıeye gelmiş seçmendir. Başka patron yoktur, tıpkı ilçe parlamentosu gibi... Saydamlık dedikleri budur. Katüımcıhk da mı? Evet kaıılııiKilık da. Bugünkü sistemde ne saydamlık olanaklıdır ne de katılınıalık. Ve bunlar. kendi sorunlarına en i\i çözumleri getireceklerdir. E, Necdet Ujır ve All Sirmen Necdet Uğur, Türkiye'nin gündeminde çözüm bekleyen üç önemli sorun olduğunu söylüyor: "Birincisi, siyasal yaşamın yeniden düzenlenmesi, ikincisi AT için yapılması gereken yasal düzenlemeler, üçüncüsü ise enflasyonun önlenmesi. Şu anda bu sorunlann hepsı erteleniyor." Uğur demokrasi anlayışını da şöyle anlatryor: "Biz demokrasiyı iktidar muhalefet ilişkileriyle götürdük hep. Ve darboğazlaria, ler aşılabilir, kamuoyunun bakışı, oluşumu değişir. Uzlaşmada fatura tüm olarak bir kişiye çıkanlmaz. Tam tersine küçük hesaplar içinde yol alanlar kaybederler. Politikada uzun bir gecmişim var. Şunu öğrendim ki, kendi partinizin yararına olacak diye temel sorunlarda bir karar alırsanız, dönüp dolaşıp en çok zaran gören siz oluyorsunuz. Bunun en onemli örneğini bugünkü iktidarda görüyorsunuz. İşte seçim yasası. Bugünkü seçim yasası partilerin tam oturmamışlığının da nedenlerinden birini oluşturuyor. Partiler Yasası eski seçim sistemine göredir. lller var, ilçeler var, hepsini temsilen milletvekilleri veya bele sorunlarla karşılaştığımızda, öyle bir kamuoyu vardı ki çözümü demokrasi dışında arıyordu. Bu durum bence bir, siyasi partiler arasında bir uzlaşma geleneği olmamasından, iki, demokrasinin bunalımh günlerin gerginliğine uygun olmayacağı gibi yanlış bir kanı içinde olunmasından kaynaklanıyordu. Başka ülkelere baktığımız zaman sorunlann hep demokrasi içinde çözülduğünü görüyoruz." lardan gelen seçimlerle olur, devamlıdır. Oyle yılda bir iki ay toplanmaz, devamlıdır; genel bütçeden oraya düşen pay ne ise verilir, üzerinde idari vesayet yoktur. Vatandaş eğer memnun değilse idare mahkemesine gider. Veyahut bölge sayıştayları kurulur, mali bir sorun varsa oraya gidilir. Bizde idarc mahkemesine gitme yetkisi çok sınırlı. Batı'da öyle değil, Batı'da bir vatandaş yönetimden tatmin olmadığı zaman "bu yanlıştır, bunu durdur" diye idare mahkemesine gidebiliyor. • • ^ H Bu önerileriniz ilk bakışta bir soru getirerecek. Böyle bir çözüm bürokrasiyi arttırmaz mı? SAG KOALİSYON \Böyle büyük bir koalisyonun çesitli alternatifleri var. Bunlardan biri sağ partUerin kendi aralannda oluşturacakları bir koalisyondur. Sizce bu seçenek sorunlan çözebilir mi? Bence çözemez. Başlangıçta söylediğim gibi, Türkiye'de uzlaşma geleneğinin, toplumsal bunalım anlarında, ekonomik bunalım anlannda toplumsal uzlaşma geleneğinin kurulması gerekir. Sağ partiler koalisyonu bugünkü tek sağ parti iktidarından daha kotü olacaktır. I e kadar ayaksürürse sürüsün ANAP artık hükümet edemez. İster istemez erken seçime gidilecek. Ne var ki bugün yapılacak bir erken seçimin ülkeye de herhangi bir partiye de yarar sağlaması çok uzak bir olasıhktır. Tam tersine sorunlan büyütür. N« nemde yürütme ile yasama arasında görülen başka bir aksakhk gibi. Kanun gucünde kararnamelerden sözediyorum. Bir gecede çıkanlıp matbaaya verilen bir karzrname ile yönetim olmaz. Kanun gücünde kararname bugün kullanıldığı gibi kullanılamaz. Böyle bir uygulama parlamentoyu etkisizleştiriyor, sembolik hale getiriyor. Demokraside bu bindiği dalı kesmektir. Eğer gecikmeden şikâyet ediliyorsa, onu düzenlemek gerek; o ayrı bir konu. Ama derseniz ki "Ben bu tür yönetim istiyorum" o zaman anayasayı başlan aşağı değiştirin. Ama acaba Türkiye boyle bir değişikliği istiyor mu? Kaldı ki, Türk halkı herhangi bir siyasi heyete böyle bir yetkiyi vermeye hazır değil. Bunu askeri yonetimler bile yapamıyorlar. Şoyle ya da böyle gostermelik bir meclise gerek duyuyorlar da, onların bile yapamadığı bir şey nasıl kural veya uygulama haline getirilebilir? Yeni bir kurucu meclis niteliğindeki yasama bütün bunları yeniden düzenlemelidir. Bunların artık ertelenecek tarafı kalmamıştır. Enflasyonun önlenmesi konusu? Tıpkı ötekiler gibi, enflasyonun önlenmesi konusu da tartışılmalıdır. Enflasyonun önlenmesi gereklidir. Bu da bir toplumun bütun katlarının her kesiminin olanakları ölçusünde özverileri demektir. Bu yalnız ücretlerin değil, fiyatların da denetim altına alınması demektir. Kısa bir suresi vardır. Toplum hep birlikte en alttan en yukarıya kadar her kesimiyle birlikte böyle bir ozveri surecine girer. Ve meseleler açıklanır, bu belki vergiyi gerektirir, mutlaka ücretler ile fiyat arasında bağlantı kurmayı gerektirir. Bu durum toplumun her katını etkileyebilir, belirli bir süre içindir, ama sonuç kesindir. Şimdi bunun böyle olduğunu bileceksin ve sonra da kenanndan köşesinden yapar görunüp, ondan üç mislı daha zarar verici başka bir şeye gideceksin siyasi denge hesaplarıyla. Yani bu biraz da devlet adamı olmanın faturasıru ödemekten çekinmektir. Doğrusu, pcthtikada kalıcı olanlar dar gecitlerde yıpranma pahasına fatura ödeyen politikacılardır. ^ • • i Peki bu düzenlemeler içinde 2000'li yıllara doğru giderken sosyal demokrasinin rolü? Efendim aslında ben bu ikisini de doğrudan birlikte görüyorum. Çunkü Türkiye bir uzlaşma ile bu bunalımı yaratan sorunların üstesinden gelebilirse, ondan sonra onundeki en büyük sorun insana yatınm sorunudur. İnsana yatırım sorunu iseguadcmcister istemez sosyal demokrasiyi getirir. Çunkü o oıı •ugün Türkiye'de iller taksimide yanlıştır. Türkiye'de kendiliğinden yeni ekonomik merkezler oluştu. İşte bunları bölge yapmak gerek. Bazı büyük iller zaten bölgedir. Onlan da illere bölmek gerek ve buralara bölge valileri gönderilir. Tam tersine. Bu insanlar o çevrede yaşayan seçimlerle gelmiş insanlardır. Burokrat değillerdir. Bürokratları kullanacaklardır, teknisyen olarak kullanacaklardır, ama kendileri yöneteceklerdir. İlçe parlamenlolan kurulduktan sonra, onlara kendi yapacaklan işler için kaynak sağlamak da zorunludur. İlçe parlamentoları kendi çevrelerindeki halkın üretim sorunlan nelerse onlara çözum arayacaklardır. üübre sorunu mudur. nakliye sorunu mudur, kredi sorunu mudur neyse onlan yapacaklardır. Belirli konularda eğitim de vereceklerdir. Yetişkinlerin eğitim vb. genel cğitimin dışında kalan alanlarda faaliyet göstereceklerdir. B, diye başkanları çıkar. Şimdi bitti bu. Üç dort tarıe ilçe bir bolge ve bir ilin bir kısmı bir yerde, bir kısrm başka bir yerde böyle birimler oluşturuldu. Il bunların üstünde, sembolik bir yer haline geldi. Bunlann üstünde etkili olması imkânsız. O seçim bölgeleri şimdi alt birim kuramıyor, çünkü yasa engel buna. Alt birim kurulamadığı için de taban ilişkisi kurulamıyor ve her şey havada kalıyor. Siyasal Partiler Yasası'ru bu sakıncalan giderecek biçimde ayar• • • Ve de toplumun % 4O'ı dıslanmıs olacak. lamalıdır. Yoksa partilerin gudüklüğü devam edecektir. Bir de doğrusu bu bölgeleri toplumsal geEvet onun için bu endişelerin uzağında hepsinin reklere göre yapmak gerekir; siyasal tercihlere göre ortak sorunu ortak ele almalannda bence zorunluolmaz. Öyle bölgeler var ki, bir önceki seçim sonuçluk var. Aslında kurucu meclis niteliğinde olan böyle larına göre çizilmiş bölge. Bu buz üzerine yazı yazbir meclis kurulduğunda yukanda sözünü ettiğim mak; seçim sonucu değişince hepsi geri tepecek. Doğüç sorun üzerine yoğunlaşılacak ve tartışılacaktır. ru durüst bölgeler yapılmalıdır. Dar bölge sistemi getirildi. O zaman dar bölgenin mantığını tam olaEnine boyuna tartışılacaktır. Beklenen çözümdür, orrak getirelim. Kurucu meclis niteliğinde olacak olan tak çözümdür, ortak sorumluluktur. ltal>ıa'da en payheyet bunu da yerine oturtabilir. Tıpkı, 8 yıllık dolaşmaz sanılan partiler bu sorumluluğu paylaştüar. H H H İ Kaymakam ne yapacak? Kaymakam orada bütün Türkiye'yi ilgilendiren sorunların lemsılcisidir. Bu arada yine ilçe parlamentolarının üstünde bir üst kademe olarak il parlamen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle