25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER madan yannki 29 mayıs günü Vatan Caddesi'nde mehter mızıkasının eşliğinde yine aynı görüntüler sergilenecek, yıllardan beri birbirinin kopyası olan aynı nutuklar atılacak, aynı külahh yeniçeriler surlara tırmanarak Istanbul'un (güya!) nasj feth edildiğini halka gösterecek; tebrik törenleri, el sıkmalar, kutlama telgraflan birbirini izleyecek; sonra bütün bunlar TV'nin ekranında sergilenecek. Ne oluyoruz! Istanbul 536 yıldan beri bizim değil mi? Şimdi arük yeniden neyi fethediyoruz? Amaç halkın belleğini tazelemek ise buna neden gerek görüyoruz? Sanki Istanbul kaypak bir zemin üzerinde otunıyor da bir gün altımızdan kayacağmdan mı korkuyoruz? Buna olanak var mı? Az , önce belirttiğim gibi atalarunız Istanbul'u yalnız insanlan ile değil, türlü yapı ve yapıtlanyla çoktan beri Türkleştirmiştir. Bu olguyu her yıl değil, her yüz yılda bir, hiç değilse her eUi yüda bir, başta söylediğim etkinliklerle halkımıza anımsatmak, Türk ulusu gibi sonradan gönne olmayan bir ulus için daha ağırbaşlı bir davramş olmaz mı? X X X 28 MA YIS 1989 Fetih ve Kurtulus Ginüerî HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Türkiye'ııin Birinci Dünya Savaşı ve onun bitimini izleyen yıllarda düşman salgıruna uğrayan illerimizde her yıl kurtuluş törenleri yapıhyor. Aynca yine her yıl Istanbul'un fethi büyük törenlerle kutlanıyor. Hep aynı dekorlar ve aynı görünümler, yeniçeri külahlan, rnehter marşlan, surlara tırmanışlar... Kurtuluş günlerinde ise Kuvai Milliye kaJpaklı kişilerin ellerinde eski tip tüfeklerle kent sokaklannda düşmanı kovalaması ya da süngülemesi, bunun ardından basmakaJıp konuşmalar ve geçit resmi. Bütün bunJara karşı olduğum sanılmasın. Ben bu sahnelerin her Tann'nın yılı yinelenerek müptezel duruma, yani dejerinden çok şey kaybederek ayağa düşürülmesine öfkeleniyorum. Bir çocuk düşününüz, ilkokulda azçok bilinçlenme yaşma geldikten sonra üniversite öğreniminin bitimine değin her yıl bu sahneleri seyrediyor. Fethin veya kurtuluşun anlamı kaybolup yalruzca görüntü kalır onun belleğinde. Oysa asıl kalması gereken, anlamdır. Tıpkj bir roadde, örneğin (bir vakitler olduğu gibi) herhangi bir meyve ya da sebze ürünO çok bol olunca nasıl değer yitirirse, böyle fetih ya da kurtuluş günleri ne denli sık yapılırsa o denli değer yitirir. Nitekim bunlara alışmış olan kentlüerden çofu bu sahnelere dönüp bakmıyor bile; ya aa şöyle bir bakıp geçiyor. Niçin böyle olsun? Önce fetihten başlayalım: Ne demek fetih? Bir kenti ya da bir toprak parçasını bir başka ulusun elinden alıp kendi Ulkesine katmak demektir. Sultan II. Mehmet Istanbul'u Bizans'tan aldı ve Osmanlı tmparatorluğu'na başkent yaptı. Bunun anlamı biz TürkJer için şu yonden önetn ve değer taşır: Alınan kent herhangi bir şehir olmayıp Doğu Roma tmparatorluğu'nun başkentidir. Bu fetih ik adına Bizans dediğimiz Doğu Roma tmparatorluğu sona ermiştir. Üstelik Istanbui, Osraanlı lmparatorlugu'na yaklaşık 470 yıl başkentlik yapmış, Ttlrkiye Cumhuriyeti'nin de en büyük metropolü olmuştur. Dahası var, kimi tarihçiler tstanbul'un fetih tarihi olan 1453 yüını ortaçağın bitimi ve yeniçağın başlangıcı olarak kabul ederler. Durum böyle olunca Fatih Sultan Mehmet'in gerçekleştirdiği bu fethin tarihsel anlamı daha da büyük oluyor. O halde fetihlerin yıldönümleri kutlanırken bunlann tarihsel ve kültürel anlamlan üzerinde durmak, sergiler, konferanslar, konserler, kitap yayımı gibi türlü etkinliklere yer vermek gerekir. Böyle olunca da fetih kutlamalannda bu etkinlikler her yıl her yıl yapılamayacağına göre kutlamalar içerikten yoksun bir ilkokul ya da ortaokul piyesi görünümünden öteye gidemez. tlkokul çocukları, okulda yapılan temsillerde içerikten çok görüntüye önem verirler ve kendilerini görüntüye kaptınrlar. Aynı görüntüleri ülke çapında degerli ve geçerli saymak, Türk insanımn kafasını hâlâ ilkokul düzeyinde görmekle eş anlamlıdır. tstanbul'un fethinin 500. yıldönümü 1953 yılında kutlandı. Istanbul'da sergiler açıldı, konferanslar verildi ve bunun yanı sıra geçit resimleri düzenlendi. Ama 500 yıl yuvarlak bir rakamdı ve bu 500 yıllık süre, geçen yü 29 mayısta yazmış olduğum gibi, insanlık tarihinde çok geniş bir yer kapsamaktaydı. Yukanda fetih ve kurtuluş kutlamalanna karşı olmadığımı söyledim. Daha içtenlikli ve doğrusunu söylemem gerekirse, bu çağda fetih kutlamasına yer olmadığı kanısındayım. Belki yüzyıl sonra Istanbul'un fethinin 600. yıldönümü kutlanır. Türkler görmüs gecirmiş bir ulustur, çok yer fethetmiş ve çok yer de yitirmiş ve şimdi artık "Ulusal Ant" sınırlan içindeki ulkesine oturmuştur. Bundan böyle başka bir ulustan ne bir karış toprak isteğimiz ne de başkasına verecek bir lcanş toprağımız var. Durum böyle olunca fetihieri her yıl kutlamak, fethedilen yerin ya da kentin kesinlikle biam olduğundan kuşkulanmak anlamına gelmez mi? Bunu da şimdiye değin bir çok kez yazdım. Istanbul, sukemerleri, camileri, türbeleri, saraylan, sebüleri,çeşmeleri, türlü yörelerine serpilmiş kitaphklan ile Türkleşmiş bir tstanbul'dur. tstanbul'daki Bizans yapıtlan özeUikle surlar restore ediliyorsa "bak, biz bu kadar yüksek surları aşmışız" demek için değil, eski bir kültürün yapıtlannı konımak içindir. Ayasofya'mn Atatürk tarafından müze yapılması da 1500 yülık bu binayı çağdaş kültüre açmak amacına yöneliktir ve büyük bir anlam taşır. Bir de kurtuluş günlerinde yapılan törenlere göz atalım. TV ekranında izliyoruz. Başta söylediğim gibi ilkokul temsilleri düzeyini aşmayan bir senaryo ile uygulanan törenleri her yıl her yıl izleyen yöre halkına bıkkmlık geliyor; içtenlikli katılma olmuyor. Okul ve asker geçit resimlerini ilkokul çocukları kaldınmlarda ellerinde küçük bayraklarla izliyor. Bu törenler her yıl yinelenince yalnız halkta değil, bu çocuklarda da bir alışkanük, bir bıkkınlık oluşuyor. Yetmiş yıl önce düşmandan kurtulan bir kentin bugun kurtuluş törenleriyle kutlanmasımn amacı eğer gençlerde yurtseverlik duygusunu uyandırmaya ve beslemeye yönelik ise bunda aldanılıyor. Böyle törenler her on yılda, hele her elli yılda bir yapıisa daha etkin, daha anlamlı ve daha coşkulu ohnaz mı? Çünkü böyle seyrek aralıklarla yapılacak törenlere daha hazırlıklı olarak başlamr. tlkokulun birinci sınıfındayken böyle bir törene yerinde tanık olan bir çocuk, on yıl sonra liseyi bitirme çağında bir genç durumuna gelince "kurtuluş" olgusunun önemini daha iyi kavrar. Bu gençlerden kimileri bir on yıl sonraki törene türlü düşünsel etkinliklerle katkıda bulunabilirler. Geçen yü 29 mayıs günü pazara rastladığı için o günkü yazıda Viyana'daki törenleri anlatmıştım. 1933 yüında doktora ogrencisi olarak Avrupa'da bulunduğum sırada Viyana'nın Osmanlı kuşatmasınDurum böyle iken, bütün uyanlara kulak asıl dan kurtuluşunun 250. yılı kutlamyordu. O tören lere yerinde tamk oldum. Bir rastlantı sonucu olarak 1983'te kuşatmadan kurtuluşun 300. yıh kutlanırken yine Vivana'daydım. Kiliselerdeki törenier dışında öteki kutlama etkinlikleri elli yıl öncekine göre birçok değişiklik gösteriyordu. Şunu hemen vurgulayayım ki her iki kutlamada da ne asker geçit resmi, ne de temsili olarak düşmanı (yani Osmanldan) kovalayıp süngüleme sahneleri yer alıyordu. Savaş havası değil, barış havası esiyordu bu törenlerde. Imrendim doğrusu. 2033 yılında Viyanamn 350. kurtuluş yılı kutlanacak. Eğer bu yaalarımı okuyan gençlerden biri o tarihte Viyana'da bulunup da kurtuluş tören ve etkinliklerini nasıl uygar bir ortam içinde yapüdığını izlenek fırsatını bulursa o zaroan benim şimdi söylediklerimi arumsayacaktır. xxx Arapçada "kellim kellim la yenfa" diye bir söz vardır. Uzun yıllar önce başka bir konuyu ele alan bir yazuna başlık yapmıştun bu deyişi. "Istedığin kadar soyle yararı yok" anlamına gelmektedir. 47 yıü asan bir süreden beri bu sütunlarda yazdıklanmızın hangisine kulak astı politikacüanmız ki benim bu söylediklerimi uygulasınlar! Haa, nankörlük etmeyeyim: Iki konuda özlemimi yerine getirdiler. Birincisi ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının "Devrim Müzesi" yapılmasıydı. Bunun için gerek CHP, gerek DP döneminde iki yan yazdım. DP iktidan o binayı müze yaptı ve adını "Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi" koydu. Daha önce bu bina CHP Genel Merkezi idi. Osmanlıcada Arap tarihinden gelme bir deyiş vardır. "Icraatı, hubbi Ah'den değil, Buğzı Muaviye'dendir" derler. "Adamın yaptığı iş Hz. Ali'yi sevdiği için değü, Muaviye'ye olan düşmanlığındandır" anlamına gelir bu. "Günahlan boynuna," acaba DP iktidan CHP'nin merkezi olan ilk Meclis binasım Türk devrimi'ni ve benim o zaman çıkan "tlk Meclis Binası ve Bir Teklif" başlıkh, 23 Nisan 1949 tarihü yazımı benimsediği için mi yoksa CHP'ye olan düşmanlığından mı yaptı! Oldu ya, benim için hangi nedenle yapıldığı önemli değil. Ikiadsi ise, 12 Eylüldarbesinden sonra 23 Nisan 1982 tarihli yazımda, M.G. Konseyi'nce kaldırılroış olan Ulusal Egemenlik Bayramı'nın yeniden geri getirilmesi gereküliği üzerinde durmuştum. Bu dileğim bir yıl sonra gerçekleşti. Bunun hangi ilginç aşamalardan geçerek, nasıl gerçekleştiğini önümüzdeki hafta anlatacağım. PENCERE Gezegenimiz dertop oldu, tespihböceği gibi kıvrıldı, enlemlerinden, boylamlarından sıyrıldı, anakaralarıyla okyanusları birbirine karıştı, Afrika'nın çölüyle Kuzey Kutbunun buzları buluşup çamurlaştı, uzayda yıldızlar olan bitenlerı gözlüyor, uydular dünyanın çevresinde durmadan dönerlerken alay edercesine sinyaller veriyorlar: Ce.. ce.. ceee... Sosyalistler liberalleşmeye can atıyorlar. Piyasa ekonomisi dünyayı tuttu. Özgüriük ne güzel şey değil mi? Bizimkine sordum: Özgüriük ne demek? Yanıt: özgüriük, istediğin marka blucini kıçına giymek demektir... istediğin marka hangisi? Levi's... Giydin kıçına... Oldum özgür. Sonra?.. VVrangler var. Giydin kıçına.. Oldum özgür. Sonra?.. Bir sürü marka var; istediğimi giymeliyim, istediğimi çıkarıp atmalıyım, serbest olmalıyım, liberalim ben, istediğım sigarayı yakmalıyım, canımın çektiği içkiyi yudumlamalıyım, çakmaklar vitrinlerde marka marka sergilenmeli, her tür dövizi cebimde taşımalıyım, çikita muzlar sarı sarı gülümsemeli, giysiler, tuvaletler, ayakkabılar, deniz motorları, yatlar, otomobiller, hele otomobıller... Fikirler?.. Ne fikri?.. Fikir işte... Neyin markası o?.. Düşünce, anlatım özgürtüğü... Hiç giymedim, kullanmadım şimdiye kadar... Hangi firmanın malı? Amerikan mı? Fransız mı? İngiliz mi? • Dünyamız bütünleşti; koskocaman bir lunapark aynasına dö(Arkosı 19. Sayfada) Hooohh... OKTflYAKBAL EVET/HAYIR Parti Tabanı "Alt Piyasa" Nedir? "Biz alt kültüre alt piyasaya göre hareket edemeyiz." Bu söz SHP Genel Sekreteri'nindir. Ne demek "alt kültür"? Kimlerdir "alt kültür" sahipleri? Bu savın açıklaması yapılmalıdır. Bunu da SHP'nin 2. adamı yapmalıdır. Ama nasıl yapacak? Yoruma gerek kalmayan açıklık var bu sözde. Baykai demek ister ki, SHP içinde taban, yani binlerce üye, milyonlarca sosyal demokrat yandaş, SHP'nin belirlediği programa bağlı olan halk yığınları önemsizdir; önemli olan partinin üst yerindeki "seçkin" kişilerdir, bu seçkin kültüre sahip olanlardır! SHP ancak seçkin bir kadronun egemenliğinde iktidar olabilir "alt kültüre, alt piyasaya göre hareket etmek" yanlıştırl Başkaca şunları da söylemiş genel sekreter: "Birbirimizi sevmiyoruz. Seveceğiz, öğreneceğiz. öğrenen kalır, öğrenmeyen gider. Particularist, minimalist, marjinal yaklasımlarla iktidar olunamaz. Merkez yonetim kurulu kaptandır. Onünde iktidar okyanusu vardır. Kurultay kararlılığımızın göstergesi olacak. Kararlılığımızın gerı çevrilmesi SHP için felaket getirir. Bu yüzden gerekirse kararlılığımıza devam edeceğiz." Bu konusma, SHP tabanına bir çeşit meydan okuma değil midir? Bay sekreter SHP tabanımn sert tepkisiyle ve 440 delegenin imzasım taşıyan kurultay isteği dilekçesiyle karşılasınca söylediği "amorf" ve "lumpen" gibi sözlerle, 11 mayıs MYK toplantısında ağzından kaçan ya da bile bile duyurulan "alt küttüre, alt piyasaya" uymamak kararlılığını yansıtan konuşmalar, SHP yönetimini elinde tutan kadronun, inönü'nün deyimiyle "arkadaş grubu"nun ne denli saygıdan, sevgiden, SHP'nin programından uzak olduğunu göstermektedir. 440 delegenin olağanüstü kurultayın toplanmasını istemesi ve bu imzalann çok kısa bir süre içinde bir araya getirilmesi SHP'nin "alt kültür'ü hiçe saymak isteyen hizipçilerine ağır bir uyarı olmuştur. O kadar ki MYK'ya tanımak istedikleri yüzde yüz orandaki merkez kontenjanını kendiliklerinden yüzde ona indirmek zorunda kalmtşJardır. Demek, imza sayısı yedi yüz oteaymış, belki de bu yüzde on oranı çok çok aşağılara düşebilecekmiş! Sosyal demokrat bir partinin tabanını "alt kültür"ün "alt piyasa"nın oluşturduğu "amorf' ve "lumpen" bir sürü, bir bilinçsiz, bilgisiz, gorgüsüz yığın sayan zihniyet olağanüstü kurultayda elbet hak ettiği dersi alacaktır. Atmalıdır da... Çünkü SHP'ye oy veren milyonlar adına kurultaya katılan delegeler, bu çirkin suçlamaları sahiplerine geri çevireceklerdir. Abdullah Baştürk gibi "Al bu çirkin sözleri bir madalyon gibi boynuna as" diyeceklerdir! Genel sekreter ve takımı kendilerini içinden çıkılmaz bir karanlık yola sokmuşlardır. Halka, SHP tabanını oluşturan bilinçli yığınlara, MYK'nın tutumunu beğenmeyenlere "alt kültürün, alt piyasanın" insanları gözüyle bakanlar, bu sözleriyle gerçek külturden ve demokrası inancından ne kadar uzak olduklannı gostermektedirler. SHP merkez yönetiminin bu "seçkinci" anlayışı ve tutumu, 1987 kurultayında kabul edilen programa da ters düşmektedir. Suçlanan, o "amorf", "lumpen", alt kültürün, alt piyasanın insanları sayılan sosyal demokrat taban her türlü siyasal, sosyal kültürden yoksun bir hizbin elinde araç olmayacağını en otgun, en bilinçli bir biçimde 4 haziran günü kanıtlayacaktır. Kendi tabanını bu denli horlayan, küçümseyenler bir gün kendilerini politika dışında elbet SHP'nin de dışında bulurlarsa hiç şaşmasınlar! İHSAN ÖZSOYLU Nelere, Nelere baskın gelmez ki, Seni düşunmenin tadı... Aynlığımızm 9. yılında kararlılığın ve onurlu mucadelenle aramızdasın. Sevgiyle anıyoruz. ISAZU ÖZSOYLlTEVFtK YILMAZ CENGİZ.VEDATFIR KT 1) A V \ M K İ I K D N F O R L r 19571980 Mayıs DAVAMKU VI MI S A K ^ y g ç y ğ yere de önem veriyorsünuz... Işin içine "Yiirisa" girirtee, ner yer farklılaşır. İsyerinize Mrtıdeğer katan, kustırsuz Yünsar YiinsaŞanıpiyon dıır. Sık dokulu Şanıpiyon, üzerindeki iş yükünü ezilıneden taşır. İ 2 tipi, .*£ düz ve desenli çeşitleriyle Şampiyon. j size sıcak, savnın bir iş "ver'1 kazandınr. : Gelin bir Yünsa Bayii'ne, verindekararverin... USKUDAR AMERİKAN KIZ LİSESİ ÇOCUK ŞENLİĞİ HEPİNİZİ BEKLİYORUZ Yer: Bağlarbaşı Tarih: 3 Haziran Cumaıiesi 11.0018.00 I) A Y A N I K L I YUIM ® MİMARLAR ARAMYOR Ince yapı deneyimi olan iç mimari uygulamalannı, şantiyelerini yönetecek ve yonlendirebilecek mimarlar ve iç mimarlar aranıyor. MİMARCH 131 94 56 ve 148 98 19 VEFALELAR Vefa Lisesi'nin 117. kuruluş yıldönümü 28 Mayıs 1989 pazar gunu saat 14.00'te okulumuzda kutlanacaktır. TÜM VEFALILARI BOZA GÜNÜMÜZE BEKLİYORUZ VEFALJLAR DERNEC1 T A T İ L E G İ D E R K E N KALBİNİZİ KONTROL ETTİRİNİZ TÜRK KALP VAKFI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle