27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyel PARİS Sahibi: Cumburiyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şırketi adına NnJlr N«« • Genel Yayın Müdüru: Hasu Onul, MOe&sese MOdOrü: Emiat UpkbfU, Yaü tşlen Müdürü: Oksy Göoensin, • Haber Merkezı Müdürü: Yripa B«y*r, Sayfa Düzenı Yöneımenı Ali Aor, # Temsılcıler ANKARA: Atact Tn, IZMtR: Hikmet Çetiıluryl. ADANA: Cttal B«$lugıç. lstanbul Haberleri: Erfcu Akyıldız, Dış Haberler: Ergu Balo, Ekonomi: C«giz Itııtın, Kaltün Ccfad Üsto, Spor Danısınanr Abdüikadir Yacttman, DOzehme: Rıfik Dartaf, Araşunna: Şafcia Alpır, tşSendika: Ş«knu KttcBd, Yun Habcrleri: Necdrt DOJJD, Dızı Yknlar. Kercn Çalışku, • Koordınatur: Akncl Koralsu, • Malı Işler: ETOİ Erkat, # Muhasebe: Bulral VHMT # BütçcPlanlama: Se*gi Ouu»bqcot)ıı • Reklam: Torn, Ek Yayıular: Halyı Akyol # tdaıe: Hucyia Gareı, tşletmc: Öader Çdik, BUgıtşlem: NtU IraJ Bosm vt Yayan Cumhunya Malbaaolık «c GuMccüık T A £ TDrk Oojı Cad. 39/41 Cajalotkl 34334 ln. PK. 246tsunbul. Tel 512 05 05 (20 tal), Tdoc 22246 Fu: (1) 526 60 72 # Sumior A d n Zjya GOkalp Blv InkıUp S. No: 19/4, Td. 133 11 4147, Tek*. 42344 Fu: (4) 133 II 41/428 0 iımtr H Ziy» Blv. 1352 S2/3, TcL 13 12 30, Tclou 52359 F«: (51) 19 53 «0 0 A i u t InönO Cad 119 S. No: 1 Kat 1, Td: 19 37 52 (4 hat), Tdesc. 62155. F u (71) 19 37 52 TAKVtM: 15 MAYIS 1989 Imsak: 3.54 Güneş: 5.40 öğle: 13.05 Ikindi: 17.00 Akşam: 20.21 Yatsı: 21.59 Fiunsa'da yeni 4 ceza yasası savunma mümkün olacak. Omür boyu hapisle yirmi yıl hapis arasında 30 yıl süreli hapis cezası verme mümkün olacak. ölüm cezasının 1982'de kalkmasından sonra adam öldürme ile önceden tasarlayarak adam öldürme cezaları arasındaki fark kalkmıştı. Asliye ceza kapsamına giren suçlar 5 yıldan 7 yıla çıkanuyor. 4 aydan hafıf hapis cezalannın infazı özel koşula bağlanıyor. Hapis yerine ikame cezalar ağır cezalık suçlan da kapsamına alabilecek. Para cezası hapis cezası na dönüştürülemeyecek. Sabahattin Kudret, 50 yıldır "dilsel bir yapı kurma" çabasında Ses'ini yitirmeyen ozan POR 77?£SABAHATTİN KUDRET AKSAL Araştırmaya binde 2 pay ANKARA (VBA) Türkiye'de özel ve kamu kesiminde bilimsel araştırma cimriliği sürüyor. Araştırma ve geliştirme çatışmalarına milli gelirimizin ancak binde ikisini ayırdığımız belirlendi. DİE ve DPT verilerinden yola çıkarak yapılan araştırmaya göre, Türkiye'nin araştırma ve geliştirmeye harcadığı para, dunyamn diğer ülkelerine göre çok diişük bir düzeyde bulunuyor. Araştırma ve geliştirmeye en fazla pay ayıran ülkelerin başında • Japonya geliyor. Bilimsel ve teknolojik araştırmalar için Japonya her yıl milli gelirin yüzde 2.9'unu, Amerika yüzde 2.8'ini, Avrupa Topluluğu ülkeleri yüzde 1.9'unu ayırırken, Türkiye bilimsel ve teknolojik araştırmalar için milli gelirinin sadece binde 2'sini ayınyor. Napoleon döneminden beriyürürlükte olan ceza yasası değişirken, çağdaş hukuk gereği kişinin haklarımn korunması, devlet çıkarlarının korunmasının önünde yer alıyor. SABETAY VAROL PARİS 1810 yüından beri yürürlükte olan ve tmparator Nopoleon Bonapart'ın damgasını taşıyan Fransız Ceza Yasası, baştan sona değişiyor. 4 ayn yasa tasansı halinde AdaJet Bakanı tarafından meclise sevk edilen yasanın görüşülmesine başlandı. önce senatoda tartışılıp oylanacak olan yeni Fransız Ceza Yasası, 1992 yılından sonra yürürlüğe girecek. Ozan, kendisesini korumak zorundadır. O sesi değiştirebilir. Ancak özünde mutlaka o sesin bir tınısının bulunması gerekir. Bulunurda. Şiir, yoğunluğunu yitiriroldu. Yeniden düzyazıya dönüşme tehlikesi belirmeye başladı. Şiirin bundan sıynlması gerek. ALPAY KABACALI ~ SakahattİR Kudret " Şiir uyumsuz ve oransız olamaz." başlamışlardı." İşte böyle bir ortamda şiire ilk adırrunı atıyor Sabahattin Kudret. Kısa bir süre sonra da Garip'çiler ilk önemli çıkışlannı yapıyorlar. Sabahattin Kudret'e göre, o dönemde şairler topluca yenilikler ardında koşuyorlar. Ama o yıllann yenUikçiliği aşan, daha önemli bir anlamı var: "Türk şiiri yeni bastan kurulmak isteniyordu. Çiinkü (Yahya Kemal'in bir saptaması var, çok dognı), Divan'dan sonra çok uzun bir süre, yetmiş seksen yıl. şiir edebiyatm gundeminden düşmüştü. Bunun nedeni şuydu: Tanzimat, Batı'ya açılan pencere, düzyazıji getirmişti. Edebiyatınuz bilerek ya da bilmeyerek düzyazı ardına o kadar düşmüştü ki... Sonradan, şiiri yeni baştan kurmak, düzyazıdan kurtarmak gündeme geldi." tadan çıluyor: "Yeniden dizeyi, uyumn, şiiri şiir eden şeyleri bulmak. O bUesimi, o sesi bulmak. Şiirde en önemli şey, ses." Çağdaş şürimizin Divan Şiiriyle Halk Şiirinden gelen sağlam bir geleneği olduğunu belirtiyor Sabahattin Kudret. "Ancak," diye sürdürüyor, "bugün Divan Şiiri gdeneginden pek yararianılamaz. Çünkü ölü bir dil. O dille şiir yaşayamaz. Ama sesi bugüne etkir. Halk Şiiri ise hep yaşar, hep etkir. Geknek; şiirin ne dünyası, ne imge düzeni, ne anlatüklan, konusu, tema'sı... hiçbiri degil... sesidir. Ozan, kendi sesini konımak zorundadır. O sesten çıkacaktır yola. O sesi değiştirebilir. Ancak özünde mutlaka o sesin bir tınıSIDID bulanması gerekir. Bulanur da." Şiir ve tiyatro 1920'de Istanbul'da doğdu. Işık Lisesi'ni (1937), t.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü (1943) bitirdi. öğretmenlik, memurluk, tstanbul Belediyesi'nde müfettişlik ve yazı işleri müdürlüğü, Sehir Tiyatrolan müdürlüğü gibi görevlerde bulundu. Belediye Konservatuvan'nda öğretmenlik yaparken emekLye aynldı (1977). Bir süre de Akademi'de (DGSA) estetik ve sanat kuramlan dersi verdi (198081). tlki Şarkılı Kahve (1944), sonuncusu Bir Zaman Duşü (1984) olmak üzere on şiir kitabı yayımladı; 1979'da Yeditepe Şiir Armağanı'na değer görüldü. Gazoz Agaa (1954) ve Yanüı Hayvan (1956) adlı öykü kitaplanyla Sait Faik ve Türk Dü Kurumu armağanlannı kazandı. Çoğu sahneye konulan ve basılan on kadar oyunundan Kahvede Şenlik Var (1965) iki, Önemli Adam (1983) bir tiyatro odülü aldı. yeniden bulma çabasının 194550'lere kadar bütünlüğünü yitirmeden, niteliğini bozmadan sürdüğü görüşünde: "Bu döneme kadar şiir bir söyleyiş, bir dil olgusuydn. Sonra bir degısim oldu: Şiir, yavaş yavaş, sonra girtikçe hızlaaarak, bir söyleyiş, dil olgusu olmaktan çıktı; bir iç dökmeye dönüştü. Yani en önemli niteUgini: yogunlugunu yiürir oldu; ya da büyük oranda azaltır oldu. Yeniden düzyazıya dönüşme tehlikesi belirmeye başladı. FJbette bu, bütün ozanlar için böyle degil. Ama egemen karakterinin bu oldugu kanısındayun. Bundan yeniden sıynlması, uzaklaşması gerek." ye yakınhğı? "Evet," diyor, "benim şürimde de imge şiirine yeaiden dönüş başladı." Bu yeniden dönüş, 1962'de yayımlanan Etinte adlı kitabındaki şiirlere kadar uzanıyor. 1979'da çıkan Bir Maviyi B«lmak'tan bu yana, zaman zaman eskikrin "mensur şiir" dediği türden, "düzyazı şiir"ler de yazıyor Sabahattin Kudret. Bir örnek olarak "Gece Gündüz" başlıklı şiirini aktaralım: "Gece gündüz usumda, neyin süngesiydi bu, nerde gördum, ne zamandı anımsayamıyorum: Pirinç evler, mavi tüy ağaçlar, badem gölder." Ona göre, "şiir mutlaka ölçü, uyakla ya da ölcüsüz uyaksız, fakat sınırlı sayıda dizelerle, kesik sanriaria yazdan bir biçim degü." Çok daha geniş, şiirin alanı. "Bırakın on beş, yirmi sabriık düzyazı şürleri, bir tek romanla, birtek oynnla da bir şiir yazılabilir. Şiirin uyumu, oranlamalan korunmuşsa... Şiirde her şeyden cayılabilir. ya da zaman zaman Idmi ögeier eksik olabih'r. Ama uynmun eksik olmasın hiç anlamıyorum." tlk şiiri !938'de Varhk dergisinde yayımlanmış. Tüm şiirlerini (on şiir kitabını) bir araya getiren Şürlcr (Cem Yayınevi), 1988 ta198186 yıllan arasında Adalet rihini taşıyor. Tam eUi yıl! Bakanı olan şimdiki Anayasa Sabahattin Kudret ük şiirini yaMahkemesi Baskanı Robert BaUzun yıllar süren ve aynntüı dinter'in girişimiyle meclise sev incelemeleri gerektiren hazırlık yımladığında Türk şiiri neredeyke hazır hale getirilen yeni Fran çalısmaları, kamuoyunda yeni di? Bu konudaki değerlendirmesız Ceza Yasası'nın yasalaşması yasa tasanmlarına karşı değişik si, onun yapıtım çözümleme yöiçin yapılacak çahşmalann, Fran boyutlarda olsa da tepki uyanma nünden de önemli ipuçları sa'da şimdiye kadar gerçekleşen sını engellevemedi. 4 tasannın bi verecek: "Yahya Kemal ve Ahmel Haen geniş kapsamlı "yasama rincisi geçen hafta Fransız Senaşim Cumhuriyet'ten önce baslaçahşmasT olacağı ifade edilıycr. tosu'nda görüşülmeye başlandı. Yeni yasayla "suça teşvik", "özel Fransız Komünist Partisi söz mışlar ama" diyor, "asü kisilikya da kamusal hiikmi şahsiyetle cüsü, yeni yasanın, özünde Na leri Cumburiyet'ten sonra yayımrin cezai sorumluluğu", "psişik ve poleon'cu yasadan farklı olmadı ladıklan şiirlerde olusuyor. Onlarda yenilikler birbirini izliyor. nöropsişik bozuklukiar" gibi ğını vurgularken, Jacques Chikavramlar, Fransız Ceza Yasası' rac*m lideri olduğu parti RPR'nin Bir yenilik aülırnı da Nâzım Hikmet'ten geliyor. Yedi Meşale'cina sokuluyor. Senato Gnıp Başkanı ve eski Içişleri Bakanı Chaıies Pasqua, ta ler de yeni bir şiirin arayısındalar. Yasayı hazırlayanlar açısından Aynca bagımsız diyebilecegimiz konu, cezaları hafifletmek veya sarıyı, "yoksulun hakkını gözetozanlar var: Ahmet Muhip, Caağırlaştınnak değil. önemli olan, meyen, a>nı zamanda yeni asayis hit Sıtlu, Nectp Fazıl, Kazıl Hustoplu halde yeni bir ceza felsefe sizliğc yol açabilecek nitelikte" nü... Daha sonra Orhan Veli, Mesi getirmek. örneğin Napoloen bulduğunu ifade etti. Cezalann lih Cevdet, Oktay Rifat'ın şiirlealt sınırlannı kaldırarak yargıca yasasında "devlete karşı işlenen ri... Onlar, 1937'de 'Garip' estesuçlar" yasanın baslangıcında yer aşırı yetki verilmesi muhalefet tiğinde ilk şiirlerini yayımlamaya alırken, "Mittemnd yasası"nda çevrelerinde, "kendini daha iyi bu hükümler en sona atılıyor. savunma imkânı olana daha az Böylece çağdaş demokrasi anla ceza sonucunu dogurabilecek" yışında, kişinin haklanm koru şeklinde değerlendirildi. tkame manın devlet çıkarlannı koruma cezalarla ilgili hükümler de, "vedan Ostün olduğu vurgulannuş rebilecek şeyi olanlar hapis yatmaktan kurtulurken, hiçbir şe>oluyor. Aynca yasada su değişiklikler veremeyecek olanlara cezaevine başka çöziim öngörülüyor: Bundan sonra sal gitmekten dınnın ciddiyetiyle uygun olma bırakmayan" maddeler olarak sı koşuluyla, mala karşı meşru görülüyor. 129 bölgede arkeolojik kası ANKARA (VBA) Türkiye'de bu yıl 129 ayn yerde arkeolojik kav ve araştırma yapıldığı açıklandı. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Altan Akat, "Bu yıl 27 yabancı kazı heyeti, Türkiye'de arkeolojik kazı ve satıh çalışması yapıyorlar. Biz, iyi niyetle ülkemize gelen, bilimsel araştırma yapan bütün yabancı ekiplere açığız, ancak arkeolojik kaçakçılığa isimleri bulaşmış, bizim kaidelerimize uymayan yabancıların kazı izinlerini iptal ediyoruz" dedi. "tkinci Yeni" üzerine görüşünü soruyorum Sabahattin Kudret'e. "1940'fauın şürinin imgeden Onun şiire başladığı yıllardan uzaklaşmasına bir tepki olarak bugüne doğru geh'yoruz. Yenilikçi doğdu," diyor. Sabahattin Kudret de aynı nok havanın, "şiiri şiir eden seyler'M Ya kendi şürinin tkinci Yeni' Kyzikos tahrip ediliyor BANDIRMA (Cumhuriyet) Erdek'teki antik kent Kyzikos harabelerinin, devlet kuruluşlarınca da tahrip edildiği ve ortadan kaldınlmak istendiğı ileri sürüldü. Bandırma Rotary Kulübü 'nce bu yıl ikincisi düzenlenen ve Bandırma Kültür Merkezi'nde yapılan panele Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tomris Bakır ile Doç. Dr. Ersin Doğer, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nden Doç. Dr. Abdullah Yaylalı katıldı. Doç. Dr. Abdullah Yaylalı, panelde yaptığı konuşmada, antik kent Kyzikos'ta geçen yıl kazıya başlamak istediklerini, ancak bunun sağlanamadığım söyledi. Tiyatro tutkusu Sabahattin Kudret, öykü alanında şiirleri ölçüsünde verimli olmayışım şiire ve tiyatroya daha büyük ilgi duymasıyla.daha geniş zaman ayırmasıyla açık'^yor. Tiyatro, onda, şiirle atbaşı gelişen bir tutku. Oyunlannı ikiye ayınyor: tllt kümedekiler, psikolojik yoğunlaşmalann ağır bastığı oyunlar: "Evin Üstündeki Bulut (1948), Şakacı (1952), Bir Odada Uç Ayna (1956), Tersine Dönen Şemsiye (1958). "Tiyatroya şiiri getirmek, gerçegi dönüştürmek" amacıyla yazdıkları, ikinci kümede yer alıyor: Kahvede Şenlik Var (1965), Kıral Üşümesi (1969), Bay Hiç (1980), Sonsuzluk KiUbevi (1980) ve Önemli Adam (1983). Bunların ilk kümedekilerden aynmından söz ederken, "olaylan, insanlan ve dfli stiiize etmeye çahştım," diyor; "çok plastik bir >apı kullandım, dili de plastik nitelige ulaştjrmak istedim." Nurullah Ataç, onun önem verdiği yazarlann ilk sırasında: "Ataç bin çok şey ögretti. Humanizma. aydmlanma çagı onunla edebiyabmıza geldi. En büyük değerin us olduğunu ondan ögrendik. Dili o ayıkiadı ve oturtıu. Tümcenin sımriannı genişletti, Türkçenin sözdizimini (sentaksını) kurdu. Bunu kurması, belki dil özleşmesine verdiği emekten daha agıriıkiıdır." Ataç'ın yıllarca unutulmasına şaştığuıı, son aylarda kitaplannın yeniden yayımlanmasının ise sevindirici olduğunu belirtiyor Sabahattin Kudret. ZEHİRLİ VARİLLERE ÎNCELEME ItalyaVlaıı çevre pol&i geliyor lZMtR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Karadeniz'deki varillerin kendilerine ait olup olmadığını inceiemek için bir ttalyan heyetinin haziran ayında Türkiye'ye geleceği bildirildi. Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kriton Curi yaptığı başvuru üzerine Venedik Mahkemesi'nin variller konusunda iki suçlu firmayı tespit ettiğini anımsatarak, "ltalyan hitkiimeti bizim çöpümiiz mü diye bir kez daha incelenınesini istedi, ooun için geüyoriar" dedi. Karadeniz'de geçen yıl görülen ve zehirli atık madde taşıdıklan anlaşılan variUerin ttalya'dan gelen gemiler tarafından atıldığ] sonucuna vanlmıştı. Bu sonuca varılmasından sonra, ttalya ile görüşmelere başlandı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Büyükelçi tnal Batu ttalya'dan 3 uzmanın haziran ayı içinde Türkiye'ye geleceğini belirterek, "ttalya bu konuda bir dizi olumlu adımlar abyor. Türkiye'nin Karadeniz'de kirlilige karşı ortak mucadele çagnlan olmuştu. Şimdi somut adımlar aşamasuıa gelindi. İtalyan uzmanlar bizle birlikte incelemeler yapacaklar" diye acıklama yaptı. Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü yetkilileri İtalyanların incelemelerine bir Türk heyetinin de katılacağım vurguladılar ve "Gelecek heyette ekoloji polisi de olacagını öğrendik. Karşılıklı isbirliği çerçevesinde bu sonına nasıl bir çöziim yolu bulunabileceği araşlırılacak. ltalyanlar, bu varillere bizim miymiş diye bakacakiar ve ondan sonra gerek teknik, gerek diplomatik çözüm yollan aranacak" dediler. Prof. Dr. Kriton Curi ttalya'dan tazminat istenip istenmeyecegi sorusuna da, "Onlar saptayınca, bu konu giindeme gelebilir" yanıtını verdi. Bu arada Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erol tzdar Karadeniz'de gerek radyasyon gerekse varillerin etkilerinin uzun dönemde ortaya çıkacağım vurguladı. 2000'lerde inşaatçılar ANKARA (VBA) Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Inşaat Mühendisliği Bölümü ve tnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nin işbirliği ile "2000'li Yıllardaki Inşaat Mühendisliği" çarşamba gunü düzenlenecek panelde tartışılacak. ODTÜ Merkez Mühendislik Anfisi'nde yapılacak olan panele tnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Doğan Altınbilek ve tnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Başkanı Şerafettin Doğan katılacaklar. ÇANAKKALE (Cumhuriyet) Bulgaristan bayraklı Mesta tankerinden sonra dün de Marmara Denizi'nde ambar temizliği yaptığı sırada demir cevheri atarak deniz kirlenmesine yol açan "Amur" adındaki Sovyet şilebine de 30 miJyon ceza kesildi. Derince Dil tskelesi'ne getirdiği maden cevherini boşalttıktan sonra Antalya'ya yük almaya gittiği sırada Şarköy ile Gelibolu Zincirbozan feneri arasında denize ambardaki maden artıklarını atan kaptan Vilademir Arefyev yönetimindeki 46 bin 774 gros torduk Amur şilebilini bir balıkçı teknesi ihbar etti. Medine adındaki balıkçı teknesinin ihbanndan sonra Çanakkale Boğazı'nda sahil güvenlik botu tarafından durdurulan geminin kaptanı suçlamaları reddederek verilen cezayı ödemeyecegıni bildirdi. Çanakkale Çevre Konıma Müdürlüğü tarafından verilen cezada direumesi üzerine de gemi kaptanı Arefyev hakkında savcılıkça soruşturma açıldı. Gemi kaptanı bugün savcdığa gelerek ifade verecek. Sovyet şilebe 30 milyon TL çevre cezası ları kasıp kavuran POV virüsü salgınından kaç fokun sağ katdığını inceleme fırsatı bulacaklar. Independent Gazetesi'nin haberine göre Kuzey Denizi'nde 1988 yılının nisan ayı ile 1989un ocak ayı arasında 17.000 ölü yunus bu sayımı ^ ^^^ i0^çm. leşmek için karaya çıkacakJar. Böylece bilim adamlan, geçen yıl bu hayvan c ^ ı ı ı ı n ı Mayıs sonu, fıaaran başında lunmuştu. Avrupa'daki toplam fok sayısı ise 50.000. Biyologlar uzun süre vahşi hayvanlann sağlıklı olduklannı kabul etmişlerdi. Halbuki foklarda kitie ölümlerine yol açan ve ilk önce deniz kirlenmesinin suçlandığı salgın, hayvanlann da insanlar gibi hastaJandıklarını gösterdi. Fok ölümlenne yol açtığı belirienen POV, kızamık benzeri bir viriıs ve hızla yayılabiliyor. Kışı yok olmadan geçiren vinJsun bu yıl da aynı facialara yol açmasından korkuluyor. Nobel ödüllü gençfizikçi Bednorz yeni hedefıni Cumhuriyet'e anlattı Oda ısısında süper iletken Maddi koşullar nasıl, sözgelimi süperiletkenler uzerindeki, size ödü) kazandıran çalışmanız ne kadara mal oldu? BEDNORZ Ümit ederim maaşunı sormuyorsunuzdur. Batı standartlarına göre oldukça düşük. Çalışmalanrmza aynlan bütçe ise hiç de küçümsenmeyecek boyullarda. Aslında bu tür soruları yanıtlamayı sevmiyorum, ama süperiletkenlerle ilgili calışmamızın, bize yuzbinlerce dolara mal olduğunu rahathkla söyleyeAncak hiç umulmadık bir şey oldu. Yalıtkan diyebildiğimiz oksitlerin bir çeşidi, belli bir kompozisyonda hazırlandığı zaman elektriğe direnç gösterdi, süperiletkenliğin olduğu gözlendi. Şimdi seramiklerden tel yapüıyor. Aslında normal uygulama tel yapıp bunlan mıknatısiann etrafına sararak süper magnetler yani süper mıknatıslar yapmak. Ancak süperiletkenlerle elektriğin iletilmesi yoluna gidilince, hiç elektrik kaybı olmuyor. HAKAN AYGÜN ANKARA "Yüksek sıcaklık süperiletkenliğini" bularak 1987 Nobel Fizik Ödülü'nü alan iki fizikçiden biri olan Dr. Georg Bednorz, en büyük idealinin oda sıcaklığında superiletken malzemeleri keşfetmek olduğunu söyluyor. 39 yaşındaki genç fizikçi, süperiletkenlerin böylece günlük yaşamda rahatça kullanılabileceğini ifade ediyor. IBM Zürih Araştırma Laboratuvan'nda calışan Bednorz, IBM'in isteği üzerine kendi laboratuvarını kurmaya hazırlanıyor. Geçen günlerde Ankara'ya gelen Bednorz, Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü'ndeki konferansından sonra Cumhuriyet'in sorularını yamtladı: Nobel fizik ödüllerini son yıllarda hep aynı iilkelerden bilim adamlan kazanıyor. Sizce bunun nedeni nedir? BEDNORZ Evet, bu neredeyse kurallaşıyor. tki yıl üst üste Nobel Fizik Odülü' nü bizim laboratuvar kazandı. Bu yıl biliyorsunuz bir Amerikalı ile bir tngih'z bilim adamı ödülü paylaştılar. Bu her şeyden önce bu ülkelerdeki atmosfere bağlıdır. Avrupa ve Amerika'da fizik alanında altyapı çok sağlamdır. Birikim olunca, kendiliğinden basanlar da geliyor. Zurih'teki laboratuvannızdaki çalışma koşullannı anlatır mısınız? BEDNORZ Bizim laboratuvarda değişik alanlarda bilim adamlan bir arada çalışıyor. Aynca gencinden yaşlısına çok değişik kuşaklar birbirleriyle çalışma olanağı buluyor. Böyle bir ortamda herkes birbirinden bir şeyler öğrenebiliyor. Hednorz, idealinin oda sıcaklığında süper iletken malzemeler keşfetmek olduğunu söyluyor. O zaman azot ya da helyum gerekmeden günlük yaşamda bu malzemeler rahatça kullanılabilecek. biiirim. Siz Nobel odulü kazandıktan sonra süperiletkenler konusunda ne gibi gelişmeler kaydedildi? BEDNORZ Eğer bu soruyu benim çalışmalarım dışında genel olarak soruyorsanız, kamuoyunun da bildiği gibi oldukça gelişme kaydedildi. Bizim superiletkenlik adını verdiğimiz çalışmamız, bazı metallerin belli sıcaklığın altına girince direncini yitirerek elektrik akımını kayıpsız iletmesi olarak ozetlenebilir. Önce değişik metaller üzerinde deneyler gerçekleşîirildi biliyorsunuz. Sonra metal alaşımlan üzerinde deneyler yapıldı. Bodnorz "Ortam ve olanak olursa." Bizim çalıştığımız ilk proje, seramik malzemelerde süperiletkenliğin bulunması üzerineydi. Şimdi yeni başlattığımız ikinci proje ise oksitler üzerinde deneyler yaparak en az kayıpla elektriği iletecek kompozisyonu elde etmektir. Bu deneylerin sonunda, kritik sıcaklığı daha yukarı çekebilmek amaçlanmaktadır. Bu araştırmalar nereye kadar varabilir? BEDNORZ En büyük idealimiz, oda sıcaklığında superiletken malzemeleri keşfetmek. O zaman azot ya da helyum kullanımına gereksinim duyulmadan, gunluk yaşamda bu malzemeler kullanılacaktır. Söz, Ataç'ın Batıcılığından açılıyor, oradan da edebiyatta Batı etkilerine geçiyoruz. Aksai diyor ki: "Batı'dan öğreneceğimiz çok şey var. Roman türiınü, roman yazmayı Batı'dan ögrendiğimize göre, Batıh bir romancıdan öğreneceğimiz çok şeyler yok mudur? Kuşkusuz vardır. Aynı şey tiyatro için de geçerli. Bence Batı'ya bakmaktan, hatta bir adım da atarak diyebilirim ki, Bau'ya öykünmekten korkmamalıyız. Edebiyatımızın öyle bir geleneği, sesi, özü var ki, her türiü Batı öykünmesini sindirebilir, eritebilir. Nilekim şiirde öyle oldu. Kanımca, Cumhuriyet'ten sonraki şiirimiz, Batı'nın son yüzyıldaki şiiriyle eşdeğerdedir. Bunu daha geniş bir alana doğru yavabiliriz: 'Şiirde geleneğimiz var' demek, düpedüz, edebiyatuı her alamnda Türkiye'deki fizik adamlan da biraz geleneğimiz var demekve çalışmalan konusunda neler bi tir. Mademki şiir bir söz sanatıdır, edebiyatm özüdür, sözün liyorsunuz? özüdür, öyleyse anlatımda da geBEDNORZ Türkiye'ye ilk leneğimiz var." gelişim ve birkaç gün içinde bir Böylece, yeniden şiire döndük. değerlendirme yapmak guç. Ancak etrafımda süperiletkenler ko Ve Sabahattin Kudret'in yalnız nusuyla ilgili çok sayıda bilim şiirini değil, öykü ve romanlarını adamı gördum. Aynca buradaki da kapsamına alacağını sandıgımpek çok bilim adamını Zürih'teki şu açıklamasıyla, söyleşimiz sona laboratuvanmıza yaptıkları ziya erdi: "Ben, önceligi dilsel bir yapı retlerden tanıyonım. kurmaya verdim. tlk yayımladık Son bir soru. Şimdi de fizik lanmda da duşuncem buydu, son dünyasının gundemine soguk füz yayımladıklanmda da budur. Bu yon girdi. Hayli tartışmalara yol amacın içine birtakım ternalar gdaçan bu konu hakkında neler bi di yerieşti. Bir de imge duzenleliyorsunuz? meleri var. Bunlardeğişen şeyler. İmge anlayışı, imge duzenlemeleBEDNORZ Bu konuda de ri, oranlamalan, imgenin yoğunğişik ulkelerde deneyler gerçekleş luğu değişiy OT. İçerik, tenıalar, tirildi, açıklamalar yapıldı. Han sorunlar değisiyor. Değişmeyen gisinin doğru, hangisinin yanlış şey, dilsel bir yapı kurma amaolduğunu bilemiyorum. cım." Süperiletkenler günlük yasama nasıl yansıyaeak, örnek verebilir misiniz? BEDNORZ Çok şey sayılabilir. Çok hızlı çalışan elektronik cihazlar ve bilgisayarlar, dektrikli otomobiller, daha hızlı ve sessiz trenler, vücut dokularım daha iyi görüntüleyebilecek ve daha ucuza mal edilebilecek magnetik sistemler. Bu sayılanlan geliştirmek ise bizim görevimiz değil. Her bilim adamı kendi alanında süperiletkenlere kullanım alanlan açacaktır. Ancak burada şuna dikkat etmek lazım. Herkes süperiletkenlerle, bilinen teknolojik uygulamaların geliştirilmesi üzerine düşünüyor. Bu malzemelerin zamanla keşfedilecek yeni uygulama alanlarının ortaya çıkmasına neden olacağı da açıktır. Hatta bu olasılığı daha fazla düşünmek zorundayız. Batı'dan öğrenmek DenizlVde gençlik şöleni DENtZLt (Cumhuriyet) Denizli Belediyesi'nce 1920 ve 21 Mayıs 1989 tarihleri arasında '1. Gençlik Şöleni' etkinlikleri gerçekleştirilecek. Gençliğin sevgi ve dostluk duyguları içinde, barışı kucaklayarak bir arada aynı coşkuyu yaşaması şeklinde amacı özetlenen şölen, 19 Mayıs akşamı saat 21.00'de Erhan Doğan HiJazz grubunun PopJazz türündeki, Delikliçmar meydanında halka açık verecekleri konserle başlayacaktır. 20 mayıs akşamı Açık Hava Kültür ve Sanat Merkezi'nde Tolga Çandar'ın sunacağı 'Türküleri Ege'nin resitaliyle devam edecek etkinlikler ,21 mayıs günü son bulacaktır. Umurbey'e > otomatik iald ANKARA (ANKA) Çanakkale'ye bağlı Umurbey merkezi bugünden itibaren şehirlerarası ve milletlerarası tam otomatik telefon görüşmesine açılacak. PTT'den yapılan açıklamaya göre, Umurbey'in telefon kod numarası 18927 olarak belirlendi. öte yandan, Bilecik merkezinin 2291 olan telefon kod numarası yanndan itibaren 229 olarak değiştirilecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle