19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 21 ŞUBAT 1989 Rektörler YÖK'ü savunııyor . GENCAY ŞAYLANTUNCAY ÖZKAN j^^HH^BHnPn ^^^^^H^^^^^L^^B jf!V9l ^^iPilfll rın d a h a şebılir, bugün daha objektit olan sistemin işlerliği ya " J 3 1 ob ektif olabilir. YÖK'ün koordinasyonu altında her üniversitenin dışarıdan gelmiş üyelerden oluşan mütevelli heyetlerince yönetilmesinden yanayım. Ancak YÖK'ü kaldırıp yerine Amerikan usulü mütevelli heyetleri önermiyorum. YÖK Yasası veduzenletnesibaşlangıçtan beri kamu ^ ^ K i ^ % 1 î t f l L ^ ^ T S , Z a z " ^ basında rektörleri hükümet seçsin baoyunun ılgisini çekti ve voğun tartışmalara konu oldu. ^ B J * j f î | l |II *Nftf^^^^^^^^^^^K< V kan seçsm türünden görüşler yer alıyor. Ben bunlara k tllmı omm YÖK'u protesto eden çok sayıda öğretim üyesi üniver ^ ^ *M 1 1 »II ^ * . /ilPhk .f £ ' nedeni umversıtenmpolıtıze ed.lme tehsitelerden aynlm.ş, tart.şma giderek siyasi partileri de 3 1 M| I » I I ^ B * . ^ ^ l ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ' ^ * İ 9 l.kesı. Bunun yenne YÖK öncesi bir sisteme donmek kapsamışt.r. örneğîn bugün bUirlerinden farklılık gös K <mP%l ^P • ^ H daha doğru olur. YÖK'e çeş.tl. eleşt.rıler yöneltıl.yor termekle birlikte hemen hemen tüm siyasi partilerin ^ ^ £• H ' ^ , J H ve düzeltmeler yapıhyor. Örneğin bana gore 44. mad » % J hll lllk YÖK sistemine kritik bir gözle baktığı ve değiştirme ^ ^ k ^ f ^ ^ ^ ^ ^ H P ^^T Jl f 1 : t»r hatayd. ve eleştiriler sonunda bu düzeld Karm b slsI eı 1 lm önerilerini gündeme getirdiği söylenebilmektedir. Bu ^ ^ V ^ ^ H T # ^F^H !' î" f " 1 l ; 'V'° fz< YÖK değışecekse esk lS I S t e m e l l o u l m c ldlr Y a n ı h e r gelişme içinde YÖK, esas olarak Cumhurbaşkanı, YÖK ^ ^ ^ L ^ ^ ^ ^ ^ H ^ H jM k lrH " ^versıte ve fakülte k yönetimi ve rektörlerle diğer üniversite yönetim kad ^ ^ ^ ^ L ^ ^ ^ ^ ^ H ^T rektörünü, dekanını seçmelidir. roları tarafından savunuldu k^İ^H ^^^^RBKPH ~ Efendim, Cumhurbaşkanının tarafsızlığından soz e d U d L H a l b u k İ u m n u r b a k a m n ı n $> as o l a r a k t a r a f Yükseköğretim sisteminin yeniden düzenienmesinin ^ ^ ^ ^ A ^ H B . Ti C * > j , | Ö m e ğ m Turk s ara siyasal olarak gündeme geldiği günümüzde sorunlara ^ ^ ^ ^ ^ f t ^ K Z ^ B f f k fi^^^Ci Y": ' ' «"!«• 8*« ıdedojüerc «k m h k du du u k ust da rektörler açısından bakmak, onlann görüşlerini kamu ^ ^ ^ B f l M ^ ^ f t f ft K^ ^T^İ > S o " " > tartışmalar var. Acaba V OK 8erç< kte un iversite oyuna duyurmak sağlıkh çözümlere ve tartışma orta ^ ^ ^ ^ ^ M ^ ^ « f ^ ^ M K ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ K L 3 T '* * ^ ^ ^ : Ş " o yo»etımınden polıtıkayı dışlayamına ulaşmak için gereklidir. Işte bu nedenle, Anka ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ K k . ' "Jk. ^Hl£L^A^ft ^ i ÜH Jü İ ^ ^ ^ n n c o • . 1 ra'da 4 büyük üniversitemizin rektörleri ile bir söyleşi ^ ^ ^ ^ ^ P P ^ ^ * ^ ^ ^ ^ ^ ^ < » « L H BPr ^ ^ f ^ ^ J PROF. BOZERBen Sayın Serın etemelde tamaI y p a ı t n i ; b şa s ye i e k tl c ğn b lr ^ ^ ^ ^ B k T a m k se mş a t n ö l şy a ıa a ı ı ei ^ ^ ^ ^ ^ ^ H r ^,,77 ; " " " ^ ^ H H ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ ^ ^ ^ H m en katılıyorum. Herhangi bır kurulun oluşumunu göz Ö n Ü n e > m C a Ö Ce ten ODTÜ Rektörü Prof. SaatçıogltTnun son anda bir ^ ^ ^ B ^K ^ ^J W Pİ^İf• ! " oluşumdan söz edılemeyec e ğ i n l h c h n c v l m C o kü s t d u / c v b ı rk u r u l l l e b t a r a f işinin çıkması nedeniyle söyleşiye 3 rektör katıldı. Cum W^^^^W ^HP^ lH li^ ^ K H ^ , ' 1 huriyet'in Ankara burosunda yapılan söyleşiye katılan ^ • • • r «•••••« ^ ^ .'^Pm h » JMHP «H^l bir makamın tayin ettığı rektörün iyi olması gerekıyor lar Ankara Üniversitesi Rektoru Prof. Necdet Serin, yfa,& iafMti[.. Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Kemal Guruz, Hacettepe i YÖK'ü tartıştılar. Duzeltiiecek yanları olmasına karşın Y K sistemini savunan rektörler değiş aday secin, YÖK aralanndan atama yapsın deniyor. Bu Û Dekan seçırnlenmn tyı olmadığı kanısındayun. Bıze 34 Y A K Hacettepe üniversitesi Rektörü Prof. Yüksel Bozer ve üüversrteîCöru r W Yuteel teîr S! Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Necdet Serin/|tirflecekse bari 1750'H düzene dönelim dediler. »«" «»"• ™ı.nncn a t a m a çatışmalara neden olmaz, idarede iç uyumsuzluklara, vansm demvor. Bu Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Kemal temayüz etmiş kişiler olması hükme bağJanmış. Ayrı oluruz. Bir rektör tayin edildikten ya da seçildikten sonyğ ni Türk ekonomısmin özel kaynaklarından bulmak Gürüz oldu. Devletin ayırdığı sınırlı kaynağın bir kısmı yeni üniver ca üniversitelerde bir de ara kurul var ve bu kurul üye ra kendi dekanını kendi seçmelidir. Başkasının onayı YÖK düzenlemesinin yünirlüğe girip uygulanma mümkün olabilir mi? Ben sanmıyorum, bu aşamada sitelere gidince eskiler, gelişmiş üniversiteler sorunlu bir lerinin bir kısmı da dışarıdan geliyor. Amerikan siste ya da aday seçiminde yetkisi olmamalıdır. Hiyerarşik ya başlamasından sonra önemli ölçiide öğretim üyesi bu ya da benzeri sistemlerin universiteyi yaşatabilece duruma düşüyor. Bence vakıf üniversiteleri ile devlet mi de buna benziyor, her eyalette mali yetkilerle do düzen yukarıdan aşağıya yürümelidir. Benim hatam nin üniversiteden aynldıgı ileri süriılınektedir. Örne ğini düşunmüyorum. Bakın özel kesim kendi araştır üniversiteleri arasındaki en önemli farklılık birinde mali nanmış bir kurul var ve üyelerinin tamamı dışarıdan varsa ikaz edilirim ya da görevden alınabilirım, ama ğin Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakiiltesi'nin ma faaliyetlerini karınca kararınca kendileri yapıyor özerkliğin bulunması, diğerinde bulunmaması. Sayın Gürüz, bir de taşra üniversiteleri sorunu var. gelmiş. Türkiye'de de YÖK'ün koordinasyonu altın hiyerarşik düzen bozulmamalıdır. ciddi bir kan kaybına uğradığı bilinmektedir. Bu ko ve üniversiteye yaptırmaya pek istekli gözükmüyor. Bir de şunu hatırlatmak istiyorum. Neden bu sistemYÖK'ün rotasyon sistemi bu üniversitelerdeki öğretim da her üniversitenin dışarıdan gelmiş üyelerden oluşan Mütevelli sistemi dışında bir de her kademedeki yönudaki görüşlerinizi rica edebilir miyiz? neticinin seçimle gelmesi sorunu var. Seçim sistemi bir üyesi açığıru kapaımayı öngöriiyordu. Bu sorun çözüldü mütevelli heyetlerce yönetilmesinden yanayım. Geçir den vazgeçiyorsunuz? Sistem 8 senedir yürüyor, bu kaPROF. SERIN YÖK'ten sonra sırf bu nedenle Anmü? Örneğin TL'S sonuçlanna bakılınca Anadolu Üni diğimiz tecrübeler bizi bu noktaya götürüyor ve müte dar rektör tayin edildi ve basında bu rektörler aleyhinde kara Üniversitesi'nden ayrılanların sayısı sanıldığı ka süre iyi işlemiş, ama sonra ideolojik çatışmalann başlaması ile yaralar almıştır. Ben hatırlanm, Ankara Üni versitelerinde hâlâ ciddi bir akademik yeterlik düzeyi velli heyet sistemini üniversite otonomisinin koruyucusu bir şey çıkmadı. Demek ki iyi bir sistem içindeyiz. Bence dar yüksek değildir. 1402 sayılı yasa uygulamasından sağlama sorunu var gözüküyor. Bu konuda neler di olarak görüyorum. Atatürk, üniversiteler reformundan üniversitede bir yerde seçim olur, bilim kurullarında. sonra bazı çevreler tarafından bazı arkadaşlar üzerine versitesi'nde bir rektör ya da dekan seçimi, siyasi parönce hazırlanan rapora 1516 derkanar koymuş, birinde Ben universiteyi siyasi bir ortam olarak görmediğimyebilirsiniz? olumsuz baskılar uygulanmış, onlann da 1402'lik ola tilerin katıldığı bir seçim havasına büriınürdü. Bu, üniPROF. GÜRÜZ Önce özel üniversite sorusuna "Aiakadar kişilerden iyi hâkim olamaz" deniyor. YÖK den yoneticilik için seçimi de anlayamıyorum. Ben üniversiteye politikayı soktu ve sanıyorum bu olumsuz gecagı söylenerek kendiliklerinden ayrılmalan istenmişgibi milli bir mütevelli heyeti olmalı ve bunun altında versiteleri tamamen siyasetten temizleme taraftarıyım. tir. Bazı arkadaşlarımız bir protesto anlamında olma lişmeler nedeniyle bugünkü sisteme yönelindi. Bugün yanıt vermek istiyorum. Dünyanın en ünlü üniversite her üniversite için adına ne derseniz deyin bir kurul bukü sistemin en ideal olduğunu ileri sürmek mümkün leri özel üniversitelerdir, ben bunların Türkiye'deki saPROF. GÜRÜZ Türkiye'de rektör ve dekamn semak üzere bu nedenle istifa etmiştir. Bir de yanlış bir lunmalı. çimle gelmediği takdirde üniversite özerk olamaz tühava estirilmiş, öğretim üyelerinin 1015 saat ders ve değil, ama politik etkilere en az açık sistem diyebiliriz. yılannın artmasını canı gönülden diliyorum. Ama saAnadolu üniversitelerine gelince; bazılarında sıkın ründen yanlış bir görüş var ve bu görüş benimsetilmePROF. BOZER Bir hukukçu olmamakla birlikte yılarının artacağını sanmıyorum, artması için ne yaprecek biçimde ağır bir yük taşıyacağı söylenmiştir. Bu tılar olabilir, ama bizde yok. Örneğin TUS'ta KTü ye çalışılıyor. Üniversiteler artık milyarlar harcayan işda bir kısım öğretim üyesini korkutmuş ve aynlmala vakıf üniversitesinin kurulmasının hukuki açıdan soyedinci sırayı aldı. Bu sorun bir personel politikası me letmeler haliııe gelmiş, modern işletmecilik teknikleri nna neden olmuştur. Bunlara ek olarak ücret yetersiz runlu olduğunu hiç sanmıyorum. Aksine tam tersine selesidir. üniversiteye girmiş. Artık rektör "eşitler arasında liğinden aynlmalar vardır ve bu durum özellikle OD bir durum var gibi geliyor. Ben vakıf üniversitelerinin PROF. BOZER Türkiye'deki 29 üniversite için, birinci" değil bir işletmeci. Üniversite içinde seçim esas TÜ ile Boğaziçi Üniversitesi'nde görülmüştür. Ücret kurulmasından yanayım. Ama madalyonun bir diğer tekrar edeyim, mütevelli heyetine bağlanma konusun olunca çeşitli gruplar oluşuyor, kişisel çıkarlara, ideodengesi üniversitede çalışanların aleyhine öylesine bo yanı var, maalesef bu iş hiç kolay değil ve üçüncü ya da tereddütlerim var. YÖK'ü daha bir süre bir müte lojik farklılıklara bağlı gruplar. Seçimlere bu gruplazulmuştur ki birçok öğretim üyesi yurtdışında iş bul da dördüncü üniversite herhalde açılmayacak. Bakın velli heyeti gibi kullanmak gerek. TUS'a gelince; ma rın çekişmeleri egemen oluyor. Gruplar universiteyi ele maya yönelmiştir. Bugün bu sıkıntının sürmesi nede Sayın Sabancı örneği bunu kanıtlıyor. Vakıf üniversilum Hacettepeliler burada büyük üstünlük sağlıyorlar, geçirtnek istiyorlar. Bu nedenle seçim dünyanın her yeniyle üniversitelerimiz araştırma görevlisi bulmakta sı teleri üzerinde devletin bir koordinasyon ve denetim yetama ben bunun iyi bir sistem olduğunu sanmıyorum. rinde terk ediliyor. Ben iki modelin karmasına da inankıntı çekiyor. Parlak mezunlarımız üniversiteye bu ne kisini benimsiyorum. Vakıf üniversitelerinin olumlu yöBu sistemle hocalar devre dışına çıkarıldılar ve bu çok mıyorum, üniversiteler yukandan aşağıya doğru orga, YÖK nedeni ile aynlmalar ciddi nü mali özerklik. Devlet üniversitelerini de nasıl mali denle yönelmiyorlar. . . ... , nize olmalı. Eğer bölüm başkanı seçimle gelirse o adayanlış bir şeydir. bir sorun yaratmamıştır, ama ücret yetersizliği ile ay özerklığe kavuşturabılırız dıye olaya bakmamız gere YÖK'te 8 yıllık uygulama sonunda önemli deği ma hiçbir şey yaptırtamazsınız, devamlı olarak kendiki or nlmalar ciddi bir sorun haline gelmiştir. En iyi beyin V Üniversiteye, vakıf ünivers.teler. pbı global b.r şiklikler ortaya çıktı. Örneğin temel özelliklerden biri sini seçen grupların dengesini gözetir. Ama akademik leri üniversiteye çekebilmek için bir an önce gerekli ücret b u t c e verılmelı ve ünıversıte yönetim kurulu tam yetolan tek tiplik ortadan kalktı. Bir araftan da bazı ka konulann aşağıdan yukanya gelmesi gerektiğini de yaddüzenlemeleri yapılmalıdır. kili olarak bu bütçeyi harcamalı. demelerde örneğin bölüm başkanlıgı gibi yönetsel gö sıyamam. YÖK milli bir mütevelli heyetidir. Her üni Sayın Bozer, Prof. Serin degindiler. acaba siz mürevlerde seçim sistemi devreye girmeye başladı. Sizler versitede de bir mütevelli heyeti olmalıdır. Mütevelli tevelli heyet konusunda ne düşünüyorsunuz? heyeti dışarıdan gelecektir, ama üniversitenin işleriyle bu konuda nasıl düşünüyorsunuz? PROF. BOZER ODTÜ'nün mütevelli heyet sisPROF. SERİN önce TUS konusunda Sayın Bo uğraşmayacak, rektörün ne yaptığına bakacaktır. Gemali diye düşünüyorum. Eğitimin bir şahsi, bir de toptemi açısından olumlu bir örnek olduğu açık. Ama ben zer gibi düşündüğümü belirteyim. Çok başanlı kişiler reğinde rektörü görevinden alacaktır. Çok açık söylüböyle bir sistemi Türkiye için olanaklı bulmuyorum, lumsal faydası var. örneğin Bilkent'in yetiştirdiği öğrencilere sağladıgı bir şahsi fayda var, bir de topluma şans faktörü ile TUS sistemi içinde uzmanlık dışı ka yorum, YÖK'ün kaldırılıp yerine Amerikan usulü mühatta tehlikeli görüyorum. özellikle Aııadolu'daki ünilabiliyor. Bölüm başkanları için öğretim üyelerinden tevelli heyetleri önermiyorum. Ama YÖK'ün altında versitelerimizin mütevelli heyetlere bağlanmasının sa sağladığı fayda var. Bence topluma sağladıklan fayda açısından bütün özel üniversiteler devlet tarafından des oluşan geniş kuruldan görüş alınması bence olumlu bir üniversite kaynaklarının en akıllı nasıl kullanılacağına kıncalarına inanıyorum, büyük siyasi sıkıntılar doğagelişme, her şeyden önce dekanı rahatlatıcı bir yol. Bö yön verecek kurullar bulunmalıdır. Üniversitelerin topcaktır. Belki büyük şehirlerde 45 üniversite için bu sis teklenmeli. Prof. Bozer'e katılıyorum, devlet üniversiteleri ile özel üniversiteler arasındaki farklılık kalk lüm yönetimine sürekli yeni kişilerin gelmesi ve bunlatem geçerli olabilir, ama mütevelli heyetin yetkileri ünirın deneyim kazanması doğru bir şey. Dekan ve rekversite yönetim kuruluna verilmeli, böylece mali özerk malı, devlet üniversiteleri özel üniversitelerin imkânlarına kavuşmalı. Fakat ben önemli bir noktada Yük tör seçimlerine gelince; en iyi sistem, politik etkileri en lik sağlanmalı derim. Bu yolla üniversitelerin gelişmeaza indiren sistemdir. Bence YÖK döneminde objektif si hız kazanacaktır. Kuşkusuz mali özerklik denetim sel Bey'den farklı düşünüyorum. AngloSaxon üniverkriterler uygulanmıştır. YÖK tarafından belirlenen sizlik değildir, üniversiteler tabii denetlenecektir, sitelerinde 2 başlı bir yapılanma var. Örneğin Ingiltere üniversitelerini ele alırsak mali açıdan tam yetkili, bi adaylar ülkeıün en tarafsız makamı olan cumhurbaşörneğin Sayıştay denetimine tabi olacaklardır. kanı tarafından rektör olarak atanmıştır. Kuşkusuz maBurada bir önemli noktaya değinmek istiyorum. Çok zim YÖK'e benzeyen 15 kişilik bir organ var. Bu organda üye olarak yer alanların çoğunun iş hayatında kamın tutumu şahısların tutumuna bağlı olarak değisayıda üniversite, mevcutlan da mali sıkıntıya sokuyor. man Prof. Giir sistemi 8 senedir yürüyor. Bu kadar rektör tayin edildi ve basında rektörler aleyhine bir şey çıkmadı. Demek ki iyi bir sistem içindeyiz. YÖK'ün düzeltilecek yanları vardır. V*rt. Bozor: YÖK PROF. BOZER 2547 sayılı kanun nedeniyle Hacettepe'den ayrılan bir kişi bile yok. Bir kişi kanun nedeniyle değil, sakal dolayısıyla ayrıldı. Bizim üniversitemizden 1402'lik olan da yok, hatırlamıyorum. YÖK nedeniyle üniversitelerde kan kaybı olduğu görüşüne katılmıyorum, ancak zaman içindegençlerin asistanlığa taleplerinde azalma oldu. Bunun nedeni ücret yetersizliği mi, araştırma ya da kitap yokluğu mu bilemiyorum. Ama butün bunlarla ilgili olarak ben kanunu suçlu bulmuyorum. Ücret politikası nedeniyle üniversiteler tahribata uğramışlardır. Bu noktada bence devlet politikaları çok önem taşıyor. PROF. GÜRÜZ Maddi konular çok önemli. Bir de yurtdışına gidişler var. Petrol zengini ülkeler 34 bin dolar maaş önerince birçok arkadaş oralara gitti ve döıımedi. Bu gidiş YÖK'ten önce de vardı. Ben göreve başladığımda KTÜ'de öğretim üyesi sayısı 544 idi, bugün 778. Bir üniversite için en kıymetli eleman öğretim üyesidir. Bakın ben 1985 yılında KTÜ'ye gittiğimde öğretim üyeleri için sabah ve akşam imza atmak zorunluğu vardı. İlk işim bunu kaldırmak oldu. Sonra hiçbir zaman bir öğretim üyesi hakkında tahkikat açılmayacak diye bir tamim yayımladım. öğretim üyesi işe yaramıyorsa gönderirsiniz, ama tahkikat açmanın hiçbir anlamı yoktur. Çok ünlu ÜNESCO uzmanı bir bilim adamının da raporunda belirttiği gibi YÖK öncesi Türk üniversitelerinde özerklik tartışmaları akademik tartışmalann önüne geçmişti. Insanlar akademik becerileri ile değil, hizmet senelerini sayarak terfi ediyorlardı. Bunun boyle olmaması gerek. 2547 sayılı kanun ile getirilen araştırma görevliliği çok olumlu bir düzenleme, ama maalesef yürümedi. Araştırma görevliliği ile doktora almış, yurtdışında eğitim görmüş elemanlara istihdam olanağı yaratılmalı ve bu sistem işletilmeli. PROF. BOZER Sayın Gürüz'e katılıyorum. Üniversitede, örneğin bir bakanlıkta olduğu gibi ben buraya girdim, buradan emekli olurum zihniyeti kalkmalı. Üniversite çalışana prim vermeli, yetersiz adam atılmalı, vükselme için bir yarışma olmalı. Efendim, şimdi de gündemde vakıf üniversiteleri var. İşin bir hukuki vönii var. Acaba vakıf üniversiteleri kurmak bugünkü yasal sisteme göre mümkün mü? Bir de işlerlik var, örneğin Bilkent ile ilgili tartışmalar gibi. Sayın Prof. Doğramacı'nın hem Bilkent'in hem de YÖK'ün başında bulunmasının bir haksız rekabet yarattığı söjleniyor. Bu konuda sizler ne düşünüyorsunuz? PROF. SERİN Vakıf üniversitelerinin bir faydalı tarafı şu olabilir, daha yüksek ücret vererek de\Iet üniversitelerinde çalışan öğretim üyeleri için, daha tatmin edici bir ücret için baskı unsuru yaratılabilir. Bu işin olumlu yönü. Ama vakıf üniversite ya da özel üniversite kurmak kolay değil. Bilkent iyi başlayan küçük çaplı bir örnek ve kuruluş aşamastnda bulunan diğer vakıf universitesine göre daha iyi mali imkânlara sahip gözüküyor. Özel üniversitelerin sayıları çoğalırsa kuşkusuz bizlerden o tarafa bir öğretim üyesi kayması olacaktır. Ama şimdilik bu önemli bir sorun değil. Ben ozel üniversitelerde geçerli olan mütevelli sisteminin Türkiye'de işleyeceğine inanmıyorum. Bakın bu sistem ilk başta ODTÜ'de iyi işledi, ama sonra işin içine politika girdi. Politikanın girdiği yerde ne mütevelli heyeti sistemi ne de başka bir şey işler. Mütevelli heyeti sistemi Türkiye'de politikaya çok açık. Universiteyi yönetmek için üniversite dışı kurullar oluşturulması bakımından Türkiye'nin bir noktaya geldiğine inanmıyorum, bunugereksiz buluyorum. Dışarıdan kimler üniversiteyi yönetecek? Örneğin sanayicilerimiz mi? Ama önce sanayicilerimizin kendilerine bir çekidüzen verrneleri gerekir, nerede kaldı üniversiteye çekidüzen verecekler. Acaba özel fonlardan üniversiteye ne kadar kaynak aktarılabilir? Bakın Ankara Üniversitesi'nin 1989 bütçesi 77 milyar lira. Bunun üçte birini devlet verse, üçte birini oğrenciden alsak acaba geri kalan üçte biri Güzel: Anayasa değişikliği şart Bahan Güzel: Bizim yaptığımız GÜZEL Biz şu son iki yıl içinde, kamuoyunun dikkatini pek fazla çekmeden çok önemli iki şey yapYÖK'ün merkeziyetçi yapısından tık. Bunlar hem üniversite özerkliği bakımmdan, hem mümkün mertebe kurtulmasını de kalite bakımından iki önemli adımdır. Birincisi sağlamaktır. Bu da her şeyden üniversitede dekan ve rektör seçimi dışında idari özerkliği sağladık. Bölüm başkanlarının seçimle gelönce YÖK'e düşmektedir. Ayrıca mesi; bu önemli bir adım. tkincisi af yasası kapsa2547 sayılı kanunun bu amaçla mında Meclise gelen ve daha sonra 44. maddenin tadeğiştirilmesi mümkündür, ama mamen değiştirilmesi haline gelen, hem üniversiteasıl değişiklik anayasada yapılacak. lerin kendi ananelerini kurması, tektip yüksek öğretim baskısının altından kurtulması, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin rahatlaması açısından değişiklik yaptık. 44. maddeyi bir satıra indirdik ve bu işi tamamen üniversitelere bıraktık. ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) ĞöreveTbâşladığı günden beri YÖK oiayına eleştirici bir tutumla yaklaşan Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Hasan Celal Güzel yükseköğretim sisteminde kökJü bir reforma gitmek için anayasa değişikliği yapılması görüşünde olduğunu söyledi. Milli Eğitim Bakanı'na göre anayasa değişikliği yapmadan, sadece 2547 sayılı yasayı değiştirerek daha az merkeziyetçi, daha özerk bir üniversiteye gitmek mümkün olabilecektir. Ancak Bakan Güzel gerçek bir reformun anayasa değişikliği ile gündeme geleceği görüşündedir. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Hasan Celal Güzel üniversiteler ve YÖK ile ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı: Üniversiteler ve YÖK bünyesinde gerçekleştireceğinizi daha önce hükümet programında da açtkladıgınız uygulamalar şu an hangi aşamada? şahsen bakan olarak görüşüm; anayasada bu değişikliğin yapılmasıdır. Üniversitelerdeki soruıılar neler? Tıkanıklık neden kaynaklanıyor? GÜZEL Üniversitede çok çeşitli problemler var. Ama milli eğitimin diğer birimlerinde olduğu gibi üniversitelerde de asıl problem finansman. Yükseköğretim ülkeyi harekete geçirecek insan gücü bakımından en önemli eğitim kademesidir. Bugüne kadar bunu finansman bakımından ihmal etmişizdir. Mutlaka desteklememiz gerekmektedir yükseköğretimi. Başta bana göre araştırma görevlilerinin sayısı ve finansman] olmak üzere, aldıkları paralar da dahil, üniversiteye öğretim elemanı kaynağını arttırmak durumundayız. Şu an üniversiteler öğretim elemanlan bakımından bir darboğaz içindedir. Bazılan bizim öğretmenler kadar bile almıyorlar. Hem onlann hukuki teminatını sağlamak hem de mali bakımdan bir güvenceye kavuşturmak gerekir. Diğer taraftan üniversiteler süratle kuruluyor. Ama aynı süratle gelişemiyor. Hem akademik bakımdan hem bilimsel bakımdan hem de öğretim üyeleri bakımından belli bir seviyeye götürmemiz lazımdır. Diğer taraftan şunu da söyleyeyim, gerçi mekân problemi var, ama üniversitelerde okullaşma oranlarını da insan gücü hedeflerine uygun olarak arttırmak zorundayız. l»w*f. Serin: Özel üniversitelerde geçerli olan mütevelli heyetin, işleyeceğine inanmıyorum. ODTÜ'de iyi işledi, ama sonra işin içine politika girdi. universiteyi yönetmek için üniversite dışından kurullar oluşturulması bakımından Türkiye'nin bu noktaya geldiğine inanmıyorum. Az merkeziyetçi yapı Diğer taraftan rektörlük ve dekanlık seçimleri anayasal konular. Dolayısıyla anayasada bir değişiklik olmadan bunlar meydana getirilemez, bizim yaptığımız üniversitelerin YÖK'ün merkeziyetçi yapısından mümkün mertebe kurtulmasını sağlamaktır. Bu da her şeyden önce YÖK'e düşmektedir. Ayrıca 2547 sayılı kanunun herhangi bir anayasa değişikliğine lüzum kalmadan değiştirilmesi ve daha az merkeziyetçi bir yapı ortaya çıkarılması mümkündür. Ama asıl değişiklik anayasada yapılacak değişikliktir. Benim KONUK YAZAR YÖK sonrası üniversite üzerine notlar AHMET CEMAL Türkiye'de YÖK sonrası bir üniversite düzeni olacak mı? Olması, aklın ve gelişmenin gereği. Olmaması ise Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu "geriye doğru çağ atlama" surecinin hızlanması anlamına gelecektir. YÖK, hukuksal bir benzetmeye gidecek olursak eğer, üniversitelerimiz için ongörülmuş bir "vesayet" rejimidir. 12 Eylul yönetimi, Türkiye'deki üniversitelerin, başka deyişle bilim adamlanndan oluşan kurumların kendi kendilerini yönetmekten aciz olduklarına karar vermiş, bir "\asi tayini" amacıyla da YÖK çözümünü getirmiştir. Bu yapılırken yeni kurumlaşma, bugünkü YÖK Başkanı Sayın Prof.Dr. Ihsan Doğramacı'nın kişiliğinde gerçekten eşine ender rastlanır bir mimar bulmuş ve Sayın Doğramacı, Batfdaki en ileri üniversitelerin sistemlerine de atıfta bulunarak, Türk üniversitelerini kendi organlarını seçmek hakkından, bilim özgürlüğünden, kitaplıklarını kendi seçimleri doğrultusunda besleyebilme özgurlüğünden vb. yoksun kılan bir çağdışı atmosfere sokmayı başarmıştır. Bu deli gömleği, üniversitelerimizin sırtmda elbet sürekli kalmayacak ve Türkiye'de demokratik düşünce, biiime onurunu geri \erecektir. Şimdi önemli ve gerekli olan aksamayan yanı bulunmayan YÖK'ün olumsuzlukları üzerinde değil, ama "YÖK sonrası" üniversite düzeni üzerinde enine ve boyuna düşunmektir. Çunku temeline.inildiğinde, YÖK'ün en kötü yanı, getirdiği vesayet düzeni değildir; bu düzen, zaten daha doğduğu gün değişmeye yargılıydı. YÖK'ün en büyük olumsuzluğu, YÖK öncesi üniversite düzeninin aksaklıklannı unutturması olmuşiur. Başka deyişle YÖK'ün tümel kötüluğu, sanki kendisinden once Türkiye'de tum yonleriyle çağdaş ölçütler doğrultusunda işleyen bir üniversite yapısı varmıs ve YÖK, bu yapıyı yıkmış gibi bir düşüncenin gittikçe yerleşmesine yol açmıştır. Bu yanlış düşünce, varlığını koruduğu, YÖK'ün kalkması gereğinin savunulmasının yanı sıra, YÖK öncesinin de nesnel ve sağlıkh bir eleştirisi yeterince yapılmadığı takdirde. YÖK öncesi, zihinlerde "ideal üniversite modeli" diye belirebilecek, bu ise gelecekteki üniversite düzeninin daha başından eski hastalıklannı da beraberinde getirmesine neden olabilecektir. Tıpkı Türk demokrasisi gibi, Türkiye'de üniversite kurumunun da zaman içersinde kendi kendini oluşturma açısından sergilediği ihmaller ve yetersizlikler, dısardan el uzatılabilmesinin nedenleri arasında önemli bir yer tutmuştur. Bu konuda daha da ileri gidilerek, "YÖK öncesi üniversite, kendi kendisine sahip çıkma ve bilim yarışı yonünden, varması gereken yere gerçekten varabilmiş olsaydı eğer, en azından bu ölçüde bir el uzatmaya hedef olmayabilirdi" diye bir sav da ileri sürulebilir. Bu sav, hiç kuşkusuz görevlerini her zaman hakkıyla yapmış bilim adamlannı ve üniversitelerin çeşitli kademelerdeki yöneticilerini içerınemektedir. Savımız, 1980 öncesi genel gdrünüm'le ilgilidir ve bu gorunum, gelecek için örnek olabilme niteliğinden yoksundur. Atatürk'ün, Darülfünun'u üniversiteye dönüştüren reformundan sonra 1961 Anayasası, Türk üniversite.lerine çağdaşlığın yolunu açan ikinci bu>ük olanağı kazandırmıştı. Gelgelelim üniversitelerimiz 19611980 arasındaki 19 yıllık zamanı, daha çok hesabını bilmeyen, bilmek de istemeyen bir mirasyedi hovardalığıyla harcamışlardır. Bugün YÖK öncesi dönem ile YÖK'ten günümuze uzanan dönem, bılimse! araştırmalar bakımından karşılaştırıldığında, görünüm doğal olarak YÖK öncesini aklar biçimde belirginleşmektedir. Çünkü 1980'den sonra üniversite kurumunun iç hastalıklarına YÖK'ün çeşitli boyundurukları daeklenmiştir. Madalyonun öteki yüzunu yeterince görebilmek için şimdi yapılması gereken ise, YÖK öncesini, yani 19611980 arasını artık YÖK açısından değil, ama üniversite kurumunun kendi içersinde olması gereken açıdan değerlendirmektir. Böyle bir değerlendirmenin ışığında sözü edilen dönem, her şeyden önce genelde kitapsız bilim adamlan dönemidir. Doktora, docentlik ve profesörlük "takdim" tezleriyle, butün bir akademik vaşamın valnızca uç tezle sonuna değin yürütülmesine olanak tanıyan bir sistem içersindc araştırmacılık, çok dar bir gerçek bilim adamlan kadrosuyla sınırlı kalmıştır. Sozu sık edilen "Batı" üniversitelerinde, az çok belli aralıklarla araştırmalarınm sonuçlannı yaymlara dönüştüremeyen profesörlerin görevierine devamlan duşünülemezken, bizde bilim adamlarının işleri genelde akademik kariyerin basamaklarını tırmandıkça kolavlaşlırmışlır. Türkiye'de üniversite kurumu. kendi yapısı içersinde akademik yaşamın bütünunu kapsayacak bir bilimsel iıretim yoğunluğunu denellenıe mekanizması oluşturamadığından, profesörlük payesine erişmiş kimi öğretim üyeleri, bilimsel üretim bakımından artık hiçbir makama hesap verme zorunda olmamanın rahatlığından, paye ve birikimlerinden yalnızca üniversite dışında paraya çevirmek için yararlanmışlardır. BOylece bilimsel ozgürluk, asıl darbevi once üniversite dışından değil, ama içinden yemiş, sonuçta bilim yarışını ilkc edinmeyen üniversite, doğal olarak bulunması gereken saygınlık çizgisinin gerisinde kalmıştır. A\nı dönenıde üniversitelerde çoğu fakülte ve enstitü kitaplıklamıın içler acısı durumu nıeraklılan, bu konuda Prof.Dr. Meral Alpay'ın Istanbul kitaplıklarını konu alan mukemmel araştıımasında avrıntılı bilgi bulabilirler, hcp mazeret olarak ileri surulen "tahsisat yokluğu"ndan çok daha fazla olçude, üniversitenin kendisinin bu konudaki umursamazlığının ürunudür. Sonuç olarak, bilimsel uretim bakımından son derece nesnel bir ö/.denetime yer vermevecek bir YÖK sonrası dü/eıılemc, üniversile kurunıumı asıl işlevi olan bilim yarışma itebilmekıcn kesinlikle uzak kalacaktır. luma karşı sorumluluklarını ne derece yerine getirdiklerini denetleyecek kurullar bulunmalıdır. Dünyanın en özerk üniversiteleri lngiliz üniversiteleridir, yöneticileri tayinle gelir. Türk üniversiteleri, fngiliz ve Amerikan üniversitelerinden sonra en özerk üniversitelerdir. PROF. SERİN Eğer Türk üniversitelerinde özerklik kısıtlı ise bunun nedeni siyasi iktidarın müdahalesidir. Üniversiteler öğrencilerinin ölçme ve değerlendirme işlemlerini kendileri yaparlar, kayıtlannın nasıl yapılacağmı ya da silineceğini beürlerler. Sonra parlamento bir af kanunu çıkanr ve bütün bu işlemleri sıfıra indirir, başanlı ve başansız öğrenci farkını yok eder. Üniversite dışındaki organlar öğrencilerin nasıl kayıt yapacağını, nasıl kayıt sileceğini belirlememeli, bunu her üniversite kendisi tayin etmeli. PROF. BOZER Efendim, ben de bu konuda bir şey söylemek istiyorum. Bizlere çok eleştiri yöneltildi, YÖK rektörleri dendi. Biz bu mesleğe rektör olmak için girmedik, ama YÖK düşüncesini prensip olarak kabul ettiğimiz için şimdi burada rektör olarak bulunuyoruz. YÖK'ün düzeltilecek yanları vardır ve duzeltilmektedir. Sayın Serin çok önemli bir şey söyledi. sistemi kaldıracaksanız bari eski düzene 175O'ye dönelim dedi. Bu doğru, çünkü bizleri korkutan bir gelişme var, acaba bizler Milli Eğitim Bakanlığı'nın daire başkanlan mı olacağız endişesi taşıyoruz. YÖK'ü aramayalım. Türk gençliğinin bir yere gelmesi için hükümetten uzak kalması, siyasetten uzak kalması gerek. Tabii hükümet gerçeği tam olarak görmemeziikten gelinemez, ama onun yönetimine girmemek gerek. PROF. SERİN Hepimiz hatırlanz, 1750 zamanında her gün her fakülte hükümet aleyhine bir bildiri çıkarırdı. Hiçbir bakanın da aklından şunlan cezalandırayım, ödeneğini keseyim diye bir düşünce geçmezdi. Yani zaman zaman çok haksız eleştirilere maruz kalsa da hiçbir hükümet şu üniversiteleri hale yola sokalım türünden bir düşünceyi açığa çıkarmadı. Ama şimdi ürkütücü gelişmeler var. Efendim, gördüğüm kadanyla üzerinde en onemle durulan konu üniversitenin siyasetlen uzak tutulması, buna ek olarak da üniversiienin bir işletme gibi yönetilmesi. YÖK üyelerinin atama biçimi ve cumhurbaşkanı, buna göre politikanın dışında kabul ediliyor ve böylece siyasetin biiime müdahalesi önlenmiş varsayılıyor. Acaba bunların dışında son olarak değinmek istediğiniz hususlar var mı? PROF. BOZER Burada az önce Türklslam sentezinden söz edildi. Bu tür etki ya da eğilimler kişilerde olabilir ve bunları herhangi bir sistemle düzeltmenin olanağı yoktur. Önemli olan, belirleyici olan kültür sistemidir, eğitim düzeyidir ve bir de denetim mekanizmasıdır. Ben tayinle gelmiş bir kişinin gerektiğinde değiştirilebileceğini düşünüyorum. Bunun dışında en büyük sıkıntı ücret konusu. Bakın biz kamu kesimine öğretim için hoca yolluyoruz. Bunu neden yapıyoruz biliyor musunuz? Ek ders ücreti için. Buna bağlı olarak da üniversiteler önemli bir iş gucü kaybına uğruyorlar, ama ne yapalım. Hoca talebesinin başında olmalı. Profesör olurken 5 kişilik komisyon kurulmalı, rapor YÖK'e gitmemeli, üniversite yönetim kurulu profesör olacak adamı kendi bünyesinde istihdam edüp etmeyeceğine karar vermelidir. Yardımcı doçentliğe atanmadan sonra docentlik için en az 3 yıJ geçmeli derim. Yoksa lüzumsuz yere insan gücü yığılması oluyor. Rotasyon gibi zorlamalarla sorun çözülmüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle