19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER letsiz ve mülkün gelirinden sahibinin yararlanmasını önleyen aşın bir smırlama halini almıştır. Böyle bir sınırlamanın mülkiyet hakkının özünü zedeledigi aşikârdır" gibi gerekcelerle anayasaya aykın bularak iptal etmektedir. Böylece, taşmmaz mal kiralanması kâr amacı güdülen herhaııgi bir emtia gibi kabul edilerek, sosyal amaç gözardı edilmektedir. Bundan sonra gelen boşlukta artık iş mahkemelere kalmıştır. Yasal düzenleme dönemi sona ermekte ve kazai kararlar dönemi başlamaktadır. Gerçi ara sıra yasal düzenleme sözleri edilecek, ancak bunlar latta kalacaktır. Bu arada, 12 Eylül darbesinden sonra girişimlere, o zamanın başbakanı olan Bülend L'lusu, "Biz, kiralara domates gibi narh ko^ yamayız. Toplu Konut Kanunu çıkardık. Birçok bina yapılınca talep azalacak ve kiral&r da düşecektir" diye karşı çıkacaktır. Bu arada Yargnay, 18.11.1964 günlü bir içtihadı birleştirme kararı ile kira bedellerinin saptanma yönternini belirleyecektir. Buna göre : "..Yeni dönemde, akdin kira parasına ilişkin hükmünün yeniknmeyip diğer hükümlerinin yenilenmiş olduğuna. kira parasının sınırlandınlmasına ilişkin boşluğun bilirkişice tespit edilecek olağan rayiç ve bu lespit edilemezse ekonomik esaslar ve hak ve nesafet uyannca bilirkişi tarafından bildirilecek kira parası esas alınarak hâkim tarafından doldurulması" gerekecektir. Bundan sonra ise epey bir süre "rayiç bedel" ve "hak ve nesafet" gibi değişik yorumlara açık kavramlar nedeniyle, birbirinden çok farklı kararlar ve uygulamalar ortaya çıkacaktır. Aynı binanın aynı nitelikteki daireleri için bilirkisilerin değişik olması nedeniyle, çok farklı kiralara hükmedilecek ve bunlar Yargıtay'ca da onanacaktır. Bu uygulama on yıldan fazla sürdükten sonra Yargıtay, 29.3.978 günlü bir Hukuk Genel Kurulu kararı ile: "Olağan rayicin belirlenmesinde şu husus da ayrıca gözetilmelidir. lki dönem arasında toptan eşya fiyatlarındaki artış ve bunun paranın satın alma gücüne etkisi ve memur maaşlarındaki katsayı ile asgari isçi ücretlerinin artmasının kira parasına etki yapıp yapmadığı; yapıyorsa derecesi, toptan eşya ve geçim endeksleri incelenerek belirlenmelidir" diyecektir. Bu sistem de oldukça karmaşık ve uygulamada güçlükler icerdiğinden, kiralann saptanması giderek enflasyon oranına bağlanır hale gelecektir. Yargıtay, yıllık kiraya ^o2O'den aşağı olmamak üzere yıllık enflasyon oranının yarısı kadar zam yapılmasını benimseyecek, bir süre sonra da 1980'den önce yapılmış kira akitleri için ayrıca taşınmazın vergi değerinin *lt> 7'si kadar bir ekleme yapılması sonucuna varacaktır. 1987 yılı sonlarında Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, yerel mahkemelerin verdiği arttırma karariarını "ekonomik esaslar" ve "hak ve nesafet" giti gerekçelerle yeterli bulmayarak bozmaya başlamış, 1988'in sonlarına doğru ise dairenin kararları iyice netleşmiştir. 18.10.1988 günlü bir kararda: "Kira iliskisinin kurulduğu tarihten kira bedelinin tespiti istenilen kira dönemine kadar o yörede kira parasını etkileyen degişiklikler olmuş ve bunlar orada, yeniden kiralanan yerleıin kira paralannın arttınlmasına neden olmuşsa, bu değişikliklere uygun olarak kira parası aynca arttırılmalıdır. Bundan ayn, endeks ve ekonomik esaslara göre tespit edilen kira parası hak ve nesafete uygun olarak arttınlmak gerekir" denilmekte ve karar bozulmaktadır. Bu karann verilmesine neden olan olayda mahkeme, 1.10.1985 tarihinde 15.000 lira olan kiranın 1.10.1986 itibanyla 43.450 lira olmasına karar vermiş bulunmakta idi. Başka bir olayda ise mahkeme, 1.4.1970'te aylığı 3.000 liradan kiralanıp 1987'de 140.000 lira olan aylık kiranın, 1.7.1987 tarihinden itibaren bilirkişi raporuna göre 426.516 liraya yükseltilmesine karar vermiş, Yargıtay bunu da az bularak kararı bozmuştur. 13 ŞUBAT 1989 Taşmmaz Kîralam Sorunu Bizce en büyük yanlışlık, kira bedelinin saptanmasımn mahkemelere bırakılması olgusunda yatmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı ile yasal bir boşluk doğduğu açıkîır. Bu boşluk yeni bir yasal düzenleme ile doldurulmalıdır. Kira saptanması yönteminin genel ilkelerini, çerçevesini yasa belirlemelidir. Mahkefnelere ise yasayı yorumlama ve boşluk bulunması halinde bunu doldurma işi bırakılmalıdır. Ancak böyle bir düzenlemeyi, büyük sermayeden yana olup da onu da memnun edemeyen bugünkü iktidardan beklemek saflık olur. YILMAZ HALKACI İstanbul Barosu Kira ve tahliye konusunu düzenleme gereği ilk olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkmıştı. 18 Ocak 194O'ta yürürlüğe giren Milli Korunma Kanunu'na konulan hiikümlerle kiralar bir ölçüde dondurularak kira bedellerine yapılacak zamların yöntemi de saptanmıştı. Daha sonra ise haziran 1955'te yürürlüğe giren 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun, daha kapsamlı bir düzenleme getirdi. Buna göre 1939 yüı kiralarına meskenlerde ^o 200, işyerlerinde "/o 400 zam yapılıyor, 1939'dan sonra kiraya verilen ya da inşa edilen yerlerin kiralarını saptama işi de belediye encümenlerine bırakılıyordu. Bu durum 1963 yılına kadar devam etti. 1962 Anayasası ile kurulan Anayasa Mahkemesi, çalışmaya başlamasından kısa bir süre sonra 78 çoğunlukla 26 Mart 1963 tarihinde verdiği bir kararla 6570 sayılı yasanın kiralann saptanma biçimini düzenleyen 2 ve 3. maddelerini iptal etti. Bu karann gerekçesinde önce kanun koyucunun kiralar konusunda sınırlamalar koymasının anayasanın 36. maddesi karşısında mumkün olup olmadığı ele alınarak "Gayrimenkull«rin mesken ve işyeri olarak çeşitli yönlerden toplumu ilgilendiren büyük önemi vardır. Mesken ve işyeri darlığının bulunduğu memleketlerde, devletçe teribir altnmadığı takdirde talebin fazlalığı dolayısıyla kiralar anormal sekilde yükselir. Bu yükseliş tüketim maddelerinin fiyalları üzerinde de etkisini göstererek hayat pahalılığına sebep olur. Bu gerçek birçok yabancı memlekette de kabul edilmiş ve kira konusunda çesitli ted CUMHURİYETTE/V OKURLARA... OKAY GÖNENSm S Avukatlarından birler alınmışbr. Hayat pahalılığı, toplumda huzursuzluk yaralan bir olaydır. Toplumu buna karsı korumak amacı ile devletçe tedbir alınma«ının kamu yaranna bir müdahale teşkil ettiğinden şüphe edilemez. Memleketimizde gayrimenkul dariığı devam eltiği sürece. kanun koyucunun, kira konusunu düzenlemesinin ve bu alanda sınırlama yapmasının, mülkiyet hakkının öziine dokunmamak şartı ile caiz bulunduğu ve bu mudahalenin kamu yaranna olduğu hususunda göriiş birliğine vanlraıştır" sonucuna vanlıyor. Böylece 6570 sayılı yasanın sosyal bir yasa olduğu, ekonomik bakımdan güçsüz olan kiracıları koruma amacı ile çıkarıldığı vurgulanmış oluyor. Sonuç Bu durumda, artık ipin ucunun kaçtığı ve işin nereye varacağının bilinemeyeceği rahatça söylenebilir. Bir kere bizce, en büyük yanlışlık kira bedelinin saptanmasımn mahkemelere bırak.lması olgusunda yatmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı ile yasal bir boşluk doğduğu açıktır. Bu boşluk yeni bir yasal düzenleme ile doldurulmalıdır. Kira saptanması yönteminin genel ilkelerini, çerçevesini yasa belirlemelidir. Mahkemelere ise yasayı yorumlama ve boşluk bulunması halinde bunu doldurma işi bırakılmalıdır. Ancak böyle bir düzenlemeyi, büyük sermayeden yana olup da onu da memnun edemeyen bugünkü iktidardan beklemek saflık olur. Sosyal demokratlık iddlasındaki ana muhalefet partisi ise herhalde çok daha önemli işlerle uğraştığından, böyie basit (!) konularla ilgilenememektedir! ugün gazete ve gazeteci üç farklı etki odağının ortasında en duyarlı noktada durmaktadır. Bu üç farklı çekim gücü gazeteyi ve gazeteciyi durmak zorunda olduğu noktanın dışına çıkarmak için tam faaliyet içindedir. Bu odaklann birincisi haber kaynaklarıdır, yani partiler, hükümetler, sendikalar, örgütler, şirkeOer... İkincisi okurlardır; gazetenin ve gazetecinin başansı okurlarla da farklı bir bağımlılık ilişkisini getirir, okurlar da en önemli baskı grubu olarak gazetenin ve gazetecinin üstünde durmaya çalıştığı bağımsızlık noktasını zorlaıiar. Üçüncüsü ise gazetenin kendisidir; gazeteler artık büyük sanayi kuruluşlandır, ayakta durmaları, bağımsızlıklannı korumaları, etkinliklerini arttırmaları sonuçta gelir çok sıfıriı rakamlarla özetlenir. Gazeteciler ise ücretlidirier, çalışmalannın, başarılannın bir yani manevi ve düşünsel ise, diğer yani da konjonktüre göre değişebilen bordrolardır... Bu üç farklı çekim odağı gazeteyi ve gazeteciyi sürekii ateş altında tutar; değişen rüzgârlaria sallanan gazete ve gazeteci, duyarlı bağımsızlık noktasının üstünde dimdik durmaya çalışır Cumhuriyet bu yıl 65. yaşını kutlayacak ve bize göre yine dimdik, yine inançlı, yine bağımsız, yine güçlü, yine gençliğin heyecanı, yine olçunluğun dikkatiyle... Ocak 1989'da basının genel görünümü yine değişmedi. Armağan ve lotarya kampanyalarını sürdüren 8 büyük gazete, televizyonda 2.5 milyar iiraya yakın reklam yaptılar, ancak toplam günlük satışlar bir önceki aya göre yine 80 bin dolayında geriledi. Şubat ayında da bilindiği gibi Yalçın Doğan'ın Fenerbahçe dizisiyle birlikte "Cumhuriyet her gün sadece gazete verir" kampanyası başladı ve sürüyor. Fenert>ahçe dizisinin ilk günü geçen pazardı ve Cumhuhyefin net satışı 192 bini aştı. Şu andaki veriler Cumhuriyet'in günlük satışının önemli bir artışla sürdüğünü gösteriyor. Ocak ayında büyük gazetelerin televizyon kampanyalarının parasal karşılıkları şöyle oldu: Günaydın 684.5 mityon, Tan 392.6 milyon, Güneş 204.7 milyon, Hürriyet 148.5 milyon, Gazete 259.4 milyon, Milliyet 281 milyon, Sabah 299.5 milyon, Tercüman 39.3 milyon. Ocak 1989'da büyük gazetelerin günlük ortalama net satışları da şöyle oldu: Dik Durmak Sosyal amaç gözardı edümemeli Ancak Yüksek Mahkeme, yasa ile getirilen sınıriamaları, bizce çok yanlış bir değerlendirme ile: "..Adalete ve eşitlige aykın durumlar doğurduğu ve bu yüzden gayrimenkul sahibi yurttaslar arasında huzursuzluk yarattığı ve bu huzursuzluğun diğer yurttaslar üzerinde de etkilerini göstermekten de geri kalmadığı cihetle bunlann artık kamu yararı sağladıkları kabul edilemez. Bu durum, gelirterin dagılışında, mal sahipleri zaranna ve kiracılar yaranna bir degişiklik doğurmuştur. Bu sonuç, yurttaşlann haklarda ve yükümlulüklerde eşitligi prensibine tamamıyla aykındır. Öteki sektörlerde sınırlamalar kaldınldıgı ve iklisadi şartlar büsbütün değiştigi halde, 6570 sayılı kanunla konulan kira rejiminin devam ettirilmesi, ada EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Kanlı bilmece! Celâl Başlangıç'ın Güneydoğu olaylan için bulduğu tanımlama bu. Gerçekten de içinden çıkılmaz bir bilmeceye dönmüş Güneydoğu yörelerimizde olup bitenler... 80 öncesindeki terör kurbanlannın ulaştığı sayıya yaklaştı, belki de aştı ölenler, yaralananlar... Üstelik kolluk güçleridir, jandarmadır, askerdir, subaydır yitirdiklerimiz. Terörcü adı verilen, bölücü diye anılan genç insanları da hesaba kattınız mı bu kanlı bilmecenin yarattığı acı sonuçlan daha iyi anlamış oluruz. Etnik bir direnişin insanları mıdır bu kanlı kavgayı, daha doğrusu savaşı inatla sürdürenler? istenen nedir? Güneydoğu illerimizde bir Kürt devleti kurmak mı? Yoksa 'Kürt' diye bilinen Doğulu insanlanmızın hakiarını, özgürlüklerini daha çok güvence altına almak mı? Yani, bugüne kadar sürdürdüğümüz politikayı, uygulamayı değiştirmek mi? Daha anlayışlı, daha uygarca, daha hakça, daha insanca bir düzenin kurulmasının gerekli olduğuna inanmak mı? Celâl Başlangıç'ın "Kanlı Bilmece: Güneydoğu" kitabını okumak bu konularda aydınlatıcı ipuçlan veriyor. Bizimle aynı dili konuşmayan insanların yaşadığı yorelerimiz var. Bu, bir gerçek. Türk dilini konuşmuyorlar, bilmiyorlar. Öğretmemişiz; o yöreleri, o insanları, gerçekleri, yoksullukları ile ihmal etmişiz. Yılların birikimi var. Jandarma gücüyle baskıcı uygulamaların yeterli olduğuna inanarak geçirmişiz bunca zamanı... Acıları yoğunlaştırarak, kinleri, düşmanlıkları bileyerek. Son haftaların olayı, dışkı yedirmek! Önce yetkililer yadsıdılar Basında bu konuda gerçekleri dile getirenleri suçladılar bile! Kolaydır suçlamak, gözünü kapatırsın, doğruları söyleyenlere öfkelenirsin, elinde olanak varsa böylelerini susturmaya çalışırsın! Ama neye yarar ki! Boştur böyle çabalar. Hiçbir şey değişmez, hiçbir şey daha iyiye, daha olumluya varmaz. Zaman geçtikçe yaratar kangrenleşir. Hele dış etkiler de işe karışırsa... Başlangıç, Mardin'in Güzelöz köylülerı ile konuşuyor. İşte köylülerin söyledikleri: "Günlerden cuma olmuştu. Bizi cuma namazına da bırakmadılar. Okulda da ders yapılmadı. Sabahtan saat 15'e kadar bize dayak attılar. Hayatımızda böyle işkence görmedik. Bir dakika bile dayaksız bırakmadılar. Karakolda beni çınlçıplak ettiler. Gözlerimiz bağlıydı. Çıplak, kadınlar baksın diye! 'Rica ederim beni çıplak etmeyin' dedim, 'Bana vurun, ama çıplak etmeyin." Bir çocuk da şöyle anlatmış başından geçeni: "Ben dağlarda çobanlık yapıyorum. Geçen yıl ilkokulu bitirdim. Bana dağlarda eşkıyayı görüp görmediğimi soruyorlardı. Ben de görmediğimi söylüyordum. Verilen cereyan nedeniyle ağzımdan kan geldi." Bilmiyorum Güneydoğu yörelerimizde görev yapan bölge valisi, il valileri, komutanlar, subaylar gerçekçi gözlemleri içeren bu tür kitaplan okuyorlar mı? Örneğin Celâl Başlangıç'ın "Kanlı Bilmece"sini görmüşler midir; yoksa 'bu gazeteci uydurmalarını neden okuyacak mışız' diye mi düşünurler? Atacaksın dayağı, vereceksin elektrik akımını, basacaksın kurşunu; bu yöre insanları ancak kaba güçten anlar mı derler? Kaba güçle hiçbir yararlı sonuca varılmayacağını artık öğrenemeyecek miyiz? Bakın, ABD ve Sovyetler gibi en üstün olanaklara, silahlara sahip devletlerin silahlı güçleri bile Vietnam'da, Afganistan'da halkın direnişini yenemediler. Demek istediğim, zorla, baskıyla, dayakla TC yurttaşı köylülerı sıra dayağına çekmekle, çınlçıplak teşhir etmekle ojaylar önlenemiyor Şiddet yöntemleri barışı sağlayamıyor, tam tersine, karşı şiddet davranışlarını hızlandınyor. Kolluk güçlerince en ağır davranışlara layık görülen insanlar hepimiz gibi TC yurttaşlık haklarına sahiptirler. Kimsenin onlara işkence yapmaya hakkı yoktur. Gelecekler, köyü saracaklar, halkı meydanlara toplayacaklar, çınlçıplak yapacaklar, dövecekler, sövecekler, hatta köyün muhtarına 'Şunlara elinle dışkı yedir' diyecekler, sonra da bu yörelerde barışı, huzuru böyle çağdışı, insanlık dışı yöntemlerle kurabileceklerini sanacaklar! "Kanlı Bilmece" yeni bir baskı yaptı. Demek böyle gerçekçi kitapları okuyanların sayısı az değil! Gazeteciler, yazarlar en yansız gözlemcilerdir, onların yazdıklarından yararlanmayı bilmek gerekir. Kitaba önsöz yazan İlhan Selçuk'un dediği gibi: "Güneydoğu insanı devletin buyurğanlığı ile terörcünün silahı arasında kanlı bir soru işaretinin çengeline takılmıştır." İş, bu kanlı bilmeceyi insanca bir çözüme kavuşturmayı bilmekte, aramakia... OKURLARDAN düşüncesiyle ufak çapta birer işyeri açmış emekli olarak karınca kaderince yaşamumzı devam ettirmeye çalışıyorduk. Son çıkartlan vergi Ancak emeklinin maasının değişiklikleriyle emeklilerin de hesaba katılmayarak hayat hayat standardina tabi standardina tabi tutulmasıyla tutulduğunu ve buna göre bu olanaktan da mahrum vergilendirme yapılacağını bırakılmış olduk. Son duruma üzülerek öğrenmiş göre küçük çaptaki bir bulunuyoruz. Bizler bugüne işyerinin 2.800.000 lira hayat kadar az da olsa bir emekli maasvnızın varuğına güvenerek standardina göre 700.000 lira kendimize bir meşgale olsun ve Gelir Vergisi ve buna ilaveten Kanlı Bir Soru İşareti! Emeklilerin hayat standardina tabi tutulması her ay geçici vergi ödemesi .gerekmektedir. Bugünkü şartlarda bizim dummumuzdaki kişilerin bu parayı ödemesi katiyetle mumkün olmayacağma göre bu demek oluyor ki emekli yasamastn, dükkânını kapatsın, kahve köşelerinde vakit öldürsün. Bu iften hep büyükler nasiplensin. Bunu başka türlü telakki etmek mumkün mü? Saytn yetkililer bunun böyle olmasım istiyorlarsa ne âlâ. Yok eğer emeklinin de bir yasam hakkı olduğu, işyerlerini kapatmalan, zor ve perişan durumda kalmalan istenmiyorsa buna bir çözüm getirilsin ve eskiden olduğu gibi emekliler hayat standardı kapsamt dışında tutulsun ve kazandığı kadarmın vergisini ödesin. Bizler de yannımızdan endise etmekten kurtulahm. Bu kadarcık bir lütuf herhalde bize çok görülmez. Saygılartmla Bir grup emekli adına M.CANDAR 400 lirahk gazeteler Cumhuriyet 113.453 + 5.481 Hürriyet 548.068 + 8.060 Sabah 500.196 + 2.721 Milliyet 344.220 9.555 Güneş 152.079 +34.381 Türkiye 143.973 + 5.004 Tercüman 88.668 71.255 Yeni Asır 45.680 7.624 300 lirahk gazete Günaydın 357.202 +33.403 250 lirahk gazete Gazete Tan 252.074 58.180 209.285 21.494 200 lirahk gazete Cumhuriyet ve Milliyet'ten sonra Hürriyet de dünden itibaren satış fiyatını 500 liraya yükseltti. Diğer gazetelerin de bu ay içinde fiyat artışına gitmeleri bekleniyor. 30 ocak tarihinde bu köşede yayımlanan "Şimdi Ne Olacak?" başlıklı yazımızla ilgili olarak Devlet Bakanı Sayın Mehmet Yazar'dan bir mektup aldık. Görülen o ki, bu konular daha çok gündemde kalacak ve tartışılacaktır. Sayın Yazar'm yanıtını aynen sunuyoruz: "... Sayın Gönensin, Basın mensubu olarak, basın sektöründe bir özeleştiri yapmanız ve mevcudiyetine inandığınız sorunları ortaya koymanızı gerçekten takdirle karşıladım. Öyle sanıyorum ki, sorunlara doğru çözümler bulmanın temel yollarından biri, öncelikle, sorunlara doğru teşhis koymaktan gecer. Yazınızda, benim de katıldığım birçok ısabetli noktalar bulunmaktadır. Benim görüşüme göre de gazete her şeyden önce, doğru haber ve sağlıklı vprum demektir. Oyle inanıyorum ki, basın sektöründe, teknoloji kadar insana da yatırım yapmak gerekmektedir. Nitekim bizim, yurtdışına staj ve dil öğrenimi için gazeteci göndermemizin temel nedeni, gelecekte Batılı meslektaşlarımızdan geri kalmamamız içindir. Bu konudaki çalışmalarımız sırasında, sizlerden gördüğümüz destek ve işbirliğini de memnuniyetle kaydetmek istiyorum. Sayın Gönensin, yazınızda 'anti demokratik basın yasalarından' bahsediyorsunuz. Bu konuda bir önemli gerçeğin gözden kaçtığına inanıyorum. Anayasamızda yer alan ve herkesi bağlayan ve devletin temel nizamıyla ilgili sınırlamaların dışında, özellikle basına yönelik ve Batı demokrasilerinde bulunmayan herhangi bir kısıtlama mevcut değildir. Bildiğiniz gibi, Avrupa ülkelerindeki basın mevzuatı ile ilgili bir çalışmayı, üzerinde düşünmek ve katkılarınızı almak amacıyla daha önce size yollamıştım. Öte yandan yazınızda, 'hükümetin basına yönelik bilinçli bir sindirme politikası yürüttüğünü' belirtmektesiniz. Bu düşüncenize katılamadığımı da ifade etmek istiyorum. Basın, tıpkı siyasi partiler, parlamento gibi demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Denüebilir ki basın ile siyasal kadroların kaderleri ortaktır ve hepsi de demokrasinin müesseseleridir. Hem fiilen de mantık açısından da demokrasilerde hükümetin 'basını sindirme' gibi bir niyeti ve eylemi, her şeyden önce, kendi varlığına ters düşer. İnancımıza göre siyasal iktidarlar, ancak hür basının olduğu yerlerde güçlenırler ve sağlıklı kamu • hizmeti yaparlar. Kaldı ki, bu mücerret bir iddiadır. En iyi dıleklerımle sevgi ve saygılar sunarım. Mehmet YAZAR Devlet Bakanı" npmirriölriim fırın Beko' FIRINLAR PEŞINAT 50.000.TL. 60.000.TL. 65.000.TL. 75.000.TL. 80.000.TL 100.000.TL. 120.000.TL 140.000.TL 20.000 TL. 23.000 TL. TAKSIT 39.000.TL. 45.000.TL. 48.000.TL. 56.000.TL. 62.000.TL. 77.000.TL. 93.000.TL. 108.000.TL. 20.000.TL. 23.000.TL. SÜRE 12 AY 12 AY 12 AY 12 AY 12 AY 12 AY 12 AY 12 AY 12 AY 12 AY F. 2 Fınn F. 5 Fınn Babamız AHMETNESİP EKİN'i kaybettik. Cenazesi bugün ikindi namazında Karacaahmet Camii'nden kaldırılacaktır. Avantaj yine sizde. Çok uygun ödeme şartlarıyla Demirdöküm fırınlar 12 ay taksitle. Bugün alın, akşama evinizde. Hemen bir BEKO Yetkili Satıcısına gelin.dilediğinizfırını seçin. Her çeşit yemeği keyifle pişirin, afiyetle yiyin,12 ayda ödeyin. F. 9 Fınn F. 3 Fınn F. 7 Fınn F. 4 Fınn F. 8 Fınn F. 12 Fırın MF2 Mini Fınn MF4 Süper Mini Fınn Eşi: NEVBER EKİN Çocukları: BİNNAZ MELİN CEMALZERRİN EKİN BetoTicaret AS. Ist.Tel 152 49 0O/7Hat Ank Tel '17 31 25 AdanaTel 28 29 23 a r a Tel 18 20 00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle