19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER bana Sayın Anday'ın yazısı. Hitler, Mussolini, Salazar ve Stalin gibi zorbalardan yanılgılarının itiraf edilmesi elbette beklenemezdi. Bununla birlikte Hitler'in intihar etmesi dramatik bir itiraf değil midir? Öyledir, ama bu ölüm onun insanlık gözünde bağışlanmasına bir neden oluşturabilir mi? Ne yazık ki Almanya'da bazı kişüerin kafasında bu bağışlama düşüncesı oluşmaya başlamış; orada yer yer NeoNazi denilen gençler, ırkçılar türüyor. İşin acı yanı, Batı Berlin gibi kuşatılmış bir yörede bu türemenin filizleri boy verdi ve NeoNazi'ler son seçimlerde barajı asarak Berlin Parlamentosu'na girmeyi başardı. Buna karşılık Batı Almanya'nın Hamburg ve Schlezwig. Holstein eyalet meclisleri yabancılara belediyelerde seçme ve seçilme hakkını tanıdılar, ama onların da karşısına Federal Alman anayasası dikildi. Eyaletlerin kararlarının geçerli olması için bu anayasanın değiştirilmesi gerekiyor. * • • İktidarları döneminde yaptıkları kıyıcı eylemlerinden ötürü ömürlerinin sonunda "vicdan azabına!...'" düşerek pişmanlıklannı türlü yollardan belirten bazı örneklere ortaçağda rastlanmıştır. O feodalite döneminde her senyör, minyatür bir devlet başkanı idi. Jacques Castelnau'nun "La vie au Moyen Age" adlı kitabında (sh. 77) okuduğuma göre, Roussillon kontu Guinard, yaşadığı sürece çeteler kurarak birçok kasabayı yakmış, yıkmıs soymuş, insanlarını öldüntıüş, kilise ve manastırların mallarını bile talan etmiş acımasız bir zalim imiş. Yaşamının son yıllarında pişmanlığa düşerek 1172 tarihinde bir vasiyetname hazırlamış; bunda "kendilerine karşı işlediğim haksızlıklar ve verdiğim zararlar için Pallestres Kasabası'nın kilisesine ve halkına 2000 sous (o zamanki para birimi); kendilerine yaptığım kötülüklerden acı duyan Ceret halkına 1000 sous, hayvanlarını gaspettiğim Candeill hakkına 100 sous" bıraktığını belirttikten sonra şu itirafta da bulunuyor: "Eşkıyamn PonsdeNovaga soygunundan benim payıma düşene karşılık olmak üzere 1000 sous bırakıyorum ve bu para ile yoksullara 100 giysi alınmasını istiyorum.'" llginç bir belge bu!.. Çağımızda da dikkati çeken bir olay oldu. Halkına uzun yıllar boyunca kan kusturan zorba bir devlet başkanının yanılgısını itiraf etmesine tanık olduk: Geçen yıl Güney Kore'nin eski devlet başkanı görevinden çekilip malından mülkünden vazgeçerek ve halkından özür dileyerek bir manastırda inzivaya (çile doldurmaya) çekilme kararı verdi. Ama yıllarca süren zorbaca baskılarla halkına gerçekten kan kusturduğu için onun bağışlanma dileğini gençler kabul etmediler, ona karşı günlerce süren gösterilerde bulundular. Sanırım kendi ülkesinde onun yaptıklarını bağışlayan bir tek kişi çıkmamıştır. * • * 12 ŞUBA T 1989 Devlet Y öııetenin Yanılgısı HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU "Bir kişinin yanılgısının sonuçlan yalnız ona ve belki yakınlanna zarar verir; ama o kişi devlet yönetiminde önemli bir yerde oturuyorsa onun yanılgısının sonuçlan bütün halkına ve iilkeye zarar verir.' Çok söylenmiş ve yinelenmiş olan bu sözü yeryüzünde ilk kez kitnin söylediğini bilmiyorum, ama çok doğru bir değerlendirme olduğu için, eskiden beri hep katılmışımdır bu yargıya. Sayın Bülent Ecevit'in tutumunu bu nedenle eleştirmiştim. Değerli şair ve yazar Melih Cevdet Anday, Hindistan'daki şairler toplantısından döndüğü gün, ayağının tozuyla, gazeteleri karıştırmış, köşe yazılanna bakmış ve bu arada benim 28 ocak pazar günü çıkan "Taktik ve Stratejik ya da Küçük ve Büyük Politika" başlıklı yazımı gözden geçirerek, her zaman esirgemediği övgülü nitemlerle adımı anarken, bazı yargılara varmış; şöyle diyor Sayın Anday: "...Beni düşündüren, konunun başka bir yanı. Yanılan ya bir yönetici ise, yıllar yılı yanlışlarının ayırdma vairnadı ise, çevresini korkutup sindirdi ise, kimsede ağzını açma cesareti bııakmadıysa, hep haklı olduğunu savunduysa, hapisaneleri doldurduysa (...) böyle bir adamın günün birinde çıkıp, 'Ben o zaman şu şu işlerde yanılmışırn' demesini de uygarlık mı sayacağız? Halkın acı ve sefalet içinde geçmiş olan yılları böyle bir sözle unutulup gidecek mi? Bizim yanlışlarımızın sonuçlan yalnızca bizi ilgilendirir olarak kaldıkça özeleştirimiz güzel karşılanabilir, ama sorumluluğumuz halkı da kapsıyorsa o zaman işin rengi değişir..." Bu son satırlar elbette Sayın Bülent Ecevit'e yönelik değil; o böyle şeyler yapmadı; ortaya söylüyor Sayın Anday. Onun dediği, bu yazının başına almış olduğum sözün daha güzel biçimlendirilmiş, somutlaştınlmış anlatımım oluşturuyor ve beni geçmişe doğru yönlendirerek belleğimde kimi olayları canlandırıyor; türlü düşüncelere kaptırıyorum kendimi... • • • PENCERE Abüzittin Paşa'nın Tarzı Siyaseti Osmanlı döneminde tek buyurgan olan padişahlardan hiçbirinin halkına karşı, "Ben o zaman şu şu işlerde yanılmışım" dediğini tarih kitaplarında görmedim. Onlar ve yardımcısı olan paşalar günahlanru Tanrı katında bağışlatmak için camiler ve tiirlü hayratlar yaptırıyorlardı, sessiz sedasız... Cumhuriyet döneminde de yetkili bir devlet adamının yanılgı itirafında bulunduğunu duymadım. Yalnız rahmetli Ismet İnönü, çok partili demokrasiye geçişten sonra Türkçe ezanın yeniden Arapçaya döndürülmesiyle başiayıp giıtikçe genişleyerek çığ gibi büyüyen din sömürüsü karşısında kimi yakınlarına: "Ben bu konuda kesin önlem ve garanti almadan çok partili siyasal yaşama geçmekle hata mı ettim acaba?" dediğini o zamanlar fısıltı gazetesinden duymuştum; ama bunun ne derece doğru olduğunu bilmiyorum. Gerek 27 Mayıs 1960 devriminde, gerekse 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinde (*) bir devlet yöneticisinin ortaya çıkıp "Ben şu şu noktalarda yarulgıya düşmüşüm" dediğini de duymadım ve okumadım. Tersine, Türk ulusunun ve devletinin onurunu ilgilendiren bir olayda, yani Almanya'daki Türk din görevlilerine şeriatçı Rabıta örgütünden aylık verilmesini oııaylaması konusunda, Sayın Devlet Başkanı Evren'in: "Aynı koşullar altında bugün yine imzalardım" dediğini herkes gibi ben de gazetelerde okudum. Yunanistan'ın, NATO'nun askeri kanadına dönmesini Amerikan generali Rogers'ın hatırı için onaylayarak elimizden büytik bir diplomatik kozun yitirilmiş olması. o gün bu gün birçok kez eleştirildiği halde, bu yanılgının, yanılanın ağzından açıklanmaması olayını da anımsattı Üzülerek "ne yazık ki" sözünü kullanacağım, biz Türkler, çok duygusal bir milletiz; düştükleri zaman zalimlere de acırız. Hele suçunu itiraf edip bağışlanma dileğinde bulunsa, çoğumuz hemen affederiz. Oysa ben oldum olası devlet adamlarının sorumluluğu konusunda duygusallığa yer vermenin doğru olmadığı kanısındayım. tktidar sorumluluğunu taşıyan kişi ya da kişiler, gördükleri işlerin sorumluluğunu da birlikte taşımalıdırlar. Bu nedenle biz yazarlar yapmış olduğumuz eleştirilerle ülkeye ve yöneticilere hizmet ediyoruz. Ama eleştirilerimiz hoş karşılanmıyor. Oysa özgür ve bağımsız basının görevi, doğru bildiğini yazmaktır. Devlet işlerinde her şey yazıya dökülmeli "hafızai beşer nisyan ile malul" olmaktan kurtarılmalıdır." Bu yazımı Sayın Melih Cevdet Anday'ın sözünü ettiğim yazısındaki şu tümcelerle bağlamak istiyorum: "Yöneticiler, bütün yönetieiler demokrasiyj içtenlikle istemelidirler ki, onlara yanlışlan boyuna söylensin, açık seçik olarak söylensin, böylece yanlışın orarü uzun sürmesin, halk bu yuzden perişan olmasın." (•) 27 Mayıs için "devrim" 12 Mart ve 12 Eylül için "darbe** lerimlerinî kullandım, çünkü birincisi ilerici ve oldukça çağdaş bir anayasa getirmiş, ölekiler ise bu anayasanın ilerici kuraliannı kısıtiamanın yanı sıra, özelfikfe 1980'den sonra. Ataıürkçülüğün temel illteierine de darbe vurmuşlardır. OKTflYAKBAL EVET/HAYIR Önseçim Sorumluluğu OKURLARDAN Ölüler konuşmaz Son günlerde hemen her gün Yeniköy'den Bebek'e doğru gider oldum. Hisar'a gelince, Yahya Kemalin kabrini düşünür, biraz ötede Orhan Veli'nin tunç heykeli ile selamlaşınm. Boğaziçî; uğruna savaflar olmuş, şiirler, destanlar, romanlar yazılmış. Eminim Tanrı bizlere iltimas geçmiş. Boğaz'da günün her saati başka yaşanır. Sular dolu dolu, sular renk renktir. Vaktiyle mor salkımlarla bezenmiş bembeyaz yalılar, yeşille erguvanm arasına oturtulmuş gibiydi. Güzel kızlann görüntüleri, ud namelerine karışır, masailaştırırdı Boğaziçini. Akşam olunca sayısız mum ve kandillerin uzayan ışıkları, insanlan bilinmeyen âlemlere sürükler; yaşamın, doğanın büyüklüğünü, güzelliğini kulaklarına fısıldardı. vardı. Fakat hiçbiri aklından geçirmemişti kendilerine bunca zevki bahşeden güzelliğin, tepelerin, ağaçların, ne pahasına olursa olsun yok edilmesini; kısacası bencilliği. Betonlaşan yamaçlar, katledilen ağaçlar, Bebek Koyu'na çakılan direkler, küt küt atan yüreğimi deliyor, hüzünle dolan gözlerim beni taa uzaklara, tsviçre'yi ilk gördüğüm yıllara sürüklüyor. Her yeri, akarsular, göller, ağaçlarla kaplı bu beldede, bir ağacın hayatı için yüzlerce bin frank harcamalanna, göllerine, nehirlerine bir tek çöpün atılmasına katlanamayanlara duyduğum hayranlık. Alpler'in tepelerinde dahi sürdürdükleri disiplin, vatanseverlik, bana ellerimi göğe açıp, "Allah'ım buraları hep koru; herkesin torunlanna da bu cenneti görmeyi nasip et" dedirtmişti... Bu vatan, bu güzellik bizim; ama onu kendi ellerimizle boğuyoruz. Zenginleşen azınlık, fakirleşen çoğunluk... Bu orantı beni sıkıyor. Çıkarlan için yolları çeviren, denizi dolduranları görmezlikten gelemiyorum. Acım ölçüsüzleşiyor. Orhan Veli ile Yahya KemaVin yaşamadıklarına seviniyorum dersem, inanın. Ikisi de bu taşlaşmayı göremediler. Yoksa çakılan kazıklar zaten onları öldürürdü. LEMAN ONURALP Yeniköy Türkiye ekonomisinin candamarı olan Merkez Bankası'nda bu sorunlar yıllardır devam etmekte. Sorunlarımızm birincisi servis sorunu. Var olan servisten çalışan memurlar değil, sadece unvanhlar yararlanıyor. Ikincisi kreş sorunu. Çocuklarımız yıllardır ortalıklarda arzu edümeyen şartlarda sağlıksız büyümektedirler. Kışın erken saatte uykudan uyandınp bakıcılara bırakmaktayız yavrulanmızL Çoğu ehliyetsiz olan bu bakıcılar çocuklann sağlıklı beslenmelerine de yardımcı olamamaktadırlar. Her şeyimiz olan çocuklarımızın daha iyi koşullar altında yetişmelerine olanak sağlayacak Merkez Bankası çalışan Kreş sorununun banka memurlan olarak yıllardır bünyesinde acilen çözümlenmesi çözüme kavuşturulamamış iki sorunumuz bulunmaktadır. Pek gerekmektedir. Yetkililer lütfen bu soruna eğilsin. İnsanlık çözümleneceğe de adına, gelecek adına bunu rica benzememektedir. Veya biz ediyoruz. umudumuzu yitirmiş BİR CRUP MERKEZ BANKASI ÇALIŞANI Bugün pek çok il, ilçe ve beldede SHP'nin belediye başkan adayları, belediye ve il genel meclisi üye adayları belli olacak. Kimi yerde önseçmenlerce, kimi yerlerde partiye kayıtlı bütün üyelerce... Birkaç gün sonra da SHP Parti Meclisi toplanıp genel merkezce seçilecek başkan ve üyelik adaylarını saptayacak. Parti meclisi diyorum, ama gerçekte atama adaylıklarını MYK kararlaştıracaktır. Parti meclisine, ancak MYK'nın istediğı adaylara oy vermek ya da vermemek kalıyor. SHP, demokratik uygulamaların savunucusudur. Her işin oyla çözümlenmesinden yanadır. Programını dikkatle okursanız SHP'nin hiç değilse kâğıt üstünde demokrasi, hatta sosyal demokrasi yanlısı, uygulayıcısı bir siyasal oluşum olduğunu, daha doğrusu olmak istediğini görürsünüz. Ama kâğıt üstünde yazılanlar her zaman uygulamada yer almıyor. Kurultay seçimlerinde hangi 'kanat' çoğunluğu elde etmişse, 45 kişiden kurulan parti meclisinde kim 25 kişilik bir çoğunluk oluşturmuşsa işler onun çizdiği rotada yürüyecektir. Yürümektedir de!.. Bugün, oylarıyla il, ilçe ve belde yöneticilerini saptayacak önseçmenlere düşen önemli bir görev var: O da hiç kimsenin "askeri" olmamak, özel çıkar hesaplarını düşünmemek, en iyi hizmeti verebilecek aday adayına oy vermek... Belediye başkanlıkları önemli sorumluluklarla yüklü görevlerdir. Her kentin, kasabanın, hatta beldenin belediye başkanı o yörenin "devlet başkanı" sayılır. Yetkileriyle, sorumluluklarıyla kendi ölçüsünde kesin egemenliği elinde tutan bir kişidir. Büyüklü küçüklü yörelere başkan adayı olarak saptanacak insanlarda aranacak nttelikler neler olmahdır? Daha önceki görevlerinde, yaşamlarında dürüst bir insan olarak sınav verebilmiş olmak... Bence bir belediye başkanının yönetim sorumluluklarından geçmiş olması baş koşuldur. Milletvekilliğinden ki o da apayrı sorumluluk taşıyan bir görevdir daha üstün birtakım nitelikler gereklidir belediye başkanında... Kimi, milletvekili seçilir, beş yıl boyunca el indirip kaldırmaktan, bir de dönem başında Meclis kursüsünde ant içmekten başka bir eylemi gorülmez! Böyleleri az değildir! Ama belediye başkanı, o yöre insanlarının sürekli gözleri önündedir. Basının, muhalefetin denetımi altındadır. Kendi partisinin türlü isteklerine, özlemlerine yanıt verebilmek ya da verememek gibi sıkıntılı işlerle de karşı karşıyadır Belediye başkan adaylarını seçerken önemle üstünde durulması gereken nokta işte budur. Aynı özeni belediye ve il genel meclisi üyeliklerinde de göstermek zorunludur. SHP, halkın karşısına her açıdan başanlı, lekesiz, dürüst, sağlam, güvenilir adaylarla çıkarsa, ancak o zaman ANAP'ı alt edebilir. 26 Mart seçimleri Türkiye için dönüm yeri sayılabilir. Iktidar partisi (yani yüzde 36 oyla işbaşında bulunan parti) bu seçimde oylarını bir sayı daha arttırdı mı kesin yengi kazandığına inanacaktır. Çankaya yolu da Bay Özal'a açılacaktır. Cumhurbaşkanları bir ulusun simgesidirler. Güven uyandırıcı, halk çoğunluğunun desteğine sahip kişiler devlet başkanlığına gelmelidir. Oysa başbakan olarak başansızlıktan başarıstzlığa koşmuş, ailese! bir hanedan kurmuş, halkı en ağır yoksulluklara itmiş bir kişinin hem de yüzde 36 oranda oyla devlet başkanlığına gelmesi büyük bir yanılgı oiacaktır. Böyle bir durumun ne gibi sonuçlar yaratacağı da bilınemez. Bütün bu nedenleri göz önüne alarak bugün SHP'nin yapacağı önseçim önemli bir olaydır. Ulusun güvenini, sevgisini elde edebilecek kişileri seçmek 26 Mart seçiminde başanlı olmanın tek yoludur. Onseçmenlik büyük bir sorumluluktur. SHP üyelerinin bu sorumluluğu duyarak oy vermeleri beklenir. Merkez Bankası kreş ve servis sorıınu bulunuyoruz. Sıradan KİT'lerde bile bu sorunlar yok. \e var ki MALIYE VE GUMRUK BAKANLIĞI'NDAN Maliye, gümrük ve ekonomik konularda yayımlanan kanunlar ve kararnameler ile Bakanlığımızca çıkarılan yönetmelikler, tebliğler, ilanlar ve genel yazılar derlenerek iki ayda bir Tebliğler Dergisi adı altında yayımlanmaktadır. 1989 yılı birim fiyatı KDV dahil 1.650. TL. olup yurtiçi PTT gönderme ücreti ile birlikte yıllık abone bedeli 9.900. TL.'sıdır. ABONE ŞARTLARI: 1 Periyodik yayın olması nedeniyle tek tek satılmamakta olup yıllık abone kaydı yapılmaktadır. 21989 yılı için abone olunmak istendiği takdirde, yıllık abone bedeli olan 9.900. TL.'sının, illerde defterdarlık muhasebe müdürlüklerine veya ilçelerde mal müdürlükleri veznelerine "çeşitli gelirler" adı altında yatırılarak alınacak "vezne alındısı" aslının, posta kodlu açık adresinizi içeren bir dilekçe ekinde Maliye ve Gümrük Bakanlığı APK Kurulu Başkanlığı Yayın ve Dokümantasyon Uzmanlığı'na gönderilmesi gerekmektedir. BESLENME ÖĞRETMENİ ALEVACAKTIR KARAMÜRSEL EĞİTİM MERKEZİ KOMUTANLIĞI'IVDAN DUYURU 1. Karamursel Eğitim Merkezi Komutanlığı'nda boş bulunan beslenme öğretmeni kadrosuna 14 Mart 1989 tarihinde saat 10.00'da yapılacak sınavla bir devlet memuru alınacaktır. 2. îstekliler 10 Mart 1989 Cuma günü mesai bitimine kadar dilekçe ve 2 adet vesikalık fotoğraf ile Komutanlık Personel Şube Müdürlüğü'ne şahsen müracaat edeceklerdir. Mektupla müracaat kabul edilmeyecektir. 3. Giriş derece ve kademesi, 657 sayılı Devlet Memurlan Kanununun 36. maddesi gereğince 9/1'idir. 4. ARANAN ŞARTLAR: A. 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun 48.nci maddesinde yazılı genel ve özel şartlara haiz olmalan, B. 4 yıllık eğitim süreli çeşitli üniversitelerin, aşağıda yazılı unvanlarla mezun veren fakültelerini başarı ile bitirmiş olmak. (1) Ev tdaresi ve Aile Ekonomisi (2) Aile Ekonomisi ve Beslenme Öğrelmenlıği (3) Beslenme ve Diyatetik (4) Gıda Mühendisliği C. Erkek adayiar için askerlik hizmetini yapmış olmak. D. Kamu haklanndan mahrum bulunmamak. E. Daha önce devlet memurluğundan çıkarılmamış olmak. Hayırdır inşallah, dün gece rüyamda Abüzittin Paşa'yı gördüm. Hey gidinin paşası! Devir devran, umur görmüş; kaç defa Abdülhamit Hazretleri'nin iltifatına mazhar olmuş; Babıali'de kurulan siyaset salıncağında kaç yıl kolan vurmuş; fesli, nişanlı, sakallı, göbekli, nekre; nüfuzu nazarı dehşet, yakın tarihimizde şöhret Abüzittin Paşa düşüme düşmez mi! Dilim tutulayazdı; sanki rüya değil, gerçek. O kadar sahi; ayniyle vaki. Abüzittin Paşa mutadı veçhile ehlen ve sehlen diyerek lafa girdi: İlhan Beyefendi, ben sizin vefakâr karilerinizden biriyim. Bazı yazılarınıza itirazım yoksa da, umumiyetle sizi tasvip edemiyorum. Elinizdeki hükümetin kadrini kıymetini iyi bilin. Turgut Beyefendi hak yolundadır. Olabilir efendim... İlhan Beyefendi, 12 Eylül harekâtı memleketi halâsa kavuşturmak yolunda çok yerinde bir tedbirdi; Turgut Bey bu sebeple iktidara geçebildi. Ben de bu istikamette tekevvün eden hadiselere baktıkça, bizim devrimizin ihya edildiğini görüyorum. Biz Osmanlı hükümet adamları devletin yüksek menfaatlerini uzun müddet borçlanarak koruyabildik. Geçen asırda Osmanlı borçları bütün dünyada dillere destan olmuştu; bu asırda Türkiye1 nin borçları milletlerarası meseledir; borç, dış itibar manasında ehemmiyetlidir. Öyle söylüyorlar Paşa Hazretleri... Beyefendi biz de borçlandık; borçlanmak mecburiyetindeydik; sonunda Düyunu Umumiye kuruldu. Fena mı oldu? Görüyorum ki bugünkü idare de borçların tazyiki altında devletin malını, mülkünü, gelirlerini ecnebiye satarak muvazeneyi tesis etmek gayretini gösteriyor. Olabilir efendim... Eh, iş bu merhaleye geldiğinde külfetine katlanmak bir vecibedir Son günlerde gazetelerinizin manşetlerini takip ediyorum; payitahttaki ecnebi sefirler çizmeyi aşmışlar; Cumhurreisi irrtihabında VVashington'un tazyiki ziyadeleşmiş; bunlar tabii şeylerdir. Bizim zarnanımızda da keferenin süferasından az çekmedik. Siyasetin inceliği, bunlar arasında muvazeneyi temin etmektir. Anhyorum Paşa Hazretleri... Sonra efendim, maarifte bizim zamanımızdaki gibi tedrisat nizamı kurulmuş. Lisanda, çok şükür, Osmanlıya avdet gayreti çoğaldı. Hem medrese usulü ile tedrisat yapan mektepler süratle artıyor; hem Garp usulleriyle laik tedrisata devam eden mektepler var. Mustafa Kemal'in yaptığı yanlıştı. Kemal, Tanzimat'tan beri gelen nizamı değiştirmişti. Osmanlıya dönmeniz hayırdır. Maarifte medreseye ehemmiyet vererek buradan mezun olanları devletin yüksek kademelerine getirmeniz de hayırdır; ama, bu kadarı da kâfi değildir. Evet, Paşa Hazretleri... Maarifte medrese tedrisatına ağırlık verilince din siyasete dahil olur ki bizim devrimizde de aynen böyleydi. İlerde laiklik düsturu da kaldırılmalıdır. Evet, Paşa Hazretleri... Hem efendim, bizim devrimizi hatırlatan ve eskiyi ihya eden işler o kadar çoğaldı ki tadat eylemekle bitmiyor. Frengin liberalizmi en iyi ekonomi nizamıdır. Biz geçen asrın iptidasında bunu fark ettik. 1838 Muahedenamesi'yle Osmanlı pazannı Garb'ın yeniliklerine açtık. Memnuniyetle görüyorum ki 12 Eylül'de paşalar bu hakikatı gördüler; Turgut Beyefendinin dehasına ekonomiyi teslim eylediler. Ancak yapılanlar kâfi değildir; memleketın iktisadını külliyen ecnebiye teslim etmeli; kefere bu sahada bizden tecrübelidir, her hususu daha iyi bilir. Devam edin Paşa Hazretleri... Avrupa'nın terakkiperverleri ve bunların tesiri altında kalan politikacıları, bizim devrimizde de insan hakları diye tutturmuşlardı. Biz bunları bir taraftan estek köstek diye oyalarken, bir taraftan da bu gibi baş ağrıtacak prensipleri mümkün olduğunca kâğıt üzerinde bırakmaya gayret ederdik. Memnuniyetle görüyorum ki Turgut Beyefendi de bizi taklit ediyor. Evet, Paşa Hazretleri... Neticede bugün de Garp'ta Sevr Muahedesini hatırlatır fikirler meydana çıktı; Ermeni, Rum, Kürt meseleleri Garp'ta yine konuşulmaya başlandı. Her şey sanki bizim devrimizdeki gibi... Şeytan diyor ki: Abüzittin, haydi canlan, yine meydanı siyasete atıl! Ama, aklım bir şeye takılıyor: Turgut Beyefendinin idaresi hanedan idaresine benziyor da, neden Osmanlı hanedanı ihya edilmiyor? Bu memleketin sahibi hakikisi Osmanlılar değil miydi? • Uyandım. Gözlerimi uğuşturdum; bir çimdik attım kendime; "Hayırdır inşallah" diye mırıldandım. Yayın ve Dokümantasyon Uzmanlığı HABERLEŞME ADRESİ: Maliye ve Gümrük Bakanlığı, APK Kuruju Başkanlığı, Yayın ve Dokümantasyon Uzmanlığı Dikmen Cad. Yeni Bakanlık Binası M Blok Kat: 4 06100Bakanhklar/ANKARA Tel: 117 04 59 119 12 00 / 2112 2113 Bodrum Turgut Reis Amiral Tatil Köyü'nde satılık daireler, devre mülkler. Tel: 339 57 25 Bayandan bayanlara lngilizce dersi verilir 559 57 38 Taze kan senaryocular, daha yetkin projeler için gelin birlikte çalışalım. 145 67 87 Bayandan bayanlara Fransızca dersi verilir. 559 02 19 iktisat dergisi AYLIK DERGI PtarisKomünü H A F T A L I K H A B E R D E R G İ S İ sorgulayan polisler terfı ederken, sağcüan sorgulayanlar topun ağzmda. 'ostlanndan çaıpüğı mil>arlarla yurt dışına kaçan fotoroman yüdızırun inanılmaz öyküsü. Mafyada kanlı hesaplaşmanın perae arkası İlk işçi devleti... İşçi ücretiyle çalışan milletvekilleri... Ordusuz, polissiz, amirsiz, devlet olmayan devlet... İşgalci Alman ordusuyla birleşen burjuva hükümetinin katliamı... "Göğu fethetmeye çıkan" Parisli işçiler... İki Partisi: Blanquiciler ve KİM BUNLAR? ÇERÇEVE YAZILAR Ekonomide Tehlikeli Tırmanış İbrahim Kavrakoğlu Alternatif Kalkınma Stratejisi A. Erinç Yeldan ABD'de Kâr Hadleri Düşüyor mu? M. Kemal Çakman KENAN SOMER Komün'ün Proudhoncular JALE PARLA Paris Komünü ve Fransız Edebiyatı ŞİRİN TEKELİ Louise Michel ve Komün MAXIMILIEN RUBEL Sosyalizm ve Komün Bir İşçi Devleti Olarak Paris Komünü ÖZELEK SOSYALİZM VE TOPLLAISAL ML'CADELELER ANSİKLOPEDİSİ Özal Ekonomisi ve Demokrasisi Kemâli Saybaşıh lümün eşiğindeki bir avuç AIDS'li insan, irade gücüyle yaşamakta direnivor. Heterodoks İstikrar Oğuz Esen TürkYunan Iktisadî Iş Birliği Faruk Şen eniz Baykal, "DSP ile işbirliğine hayır, bütünleşmeye evet" diyor. r Demokrasi ve Kapitalizm Feyza Atabek Ocak 1989 Cumhuriyet Cad 27/6 TAKSİMİSTANBUL Kızımız Dördüncü Murat'ı satın aldı. Sonunda TRT de dış pazara açıldı. 40 ülkeye satılan TV programlan... • Otobüs yolcusu erkeklerin korkulu rüyası: Fordçuluk suçlaması. • Mehmet Eroğlu ve son romanı. • Hale Soygazi Cahide'yi anlatıyor. Marx ve Komün Yorumu • Kugelmann'a Mektuplar • Lenin ve "Kugelmann'a Mektuplar" • Lenin ve Komün Dersleri • Lenin ve Komün • "Vatan Tehlikede" • Paris'e Çağrı • Komün'ün İlk Günü • Sokak Savaşı • Paris Alemleri • Kadınlar ve Komün • Hermann Jung'a Mektup • Komün Duvarı • "Devairi Belediye Tarafdârânı" • "Reddiye" 11. FASI KU L B A Y İ L E R D E GİSEL'în doğumunu (2.1.1989) tüm dostlarımıza müjdeleriz. YILDIZ ve İMEVZAT ELDEŞ YALOVA Urfa'da solcu avcılığından, Istanbul'da mafyanın liderliğine... Drej AN, hayatını Nokta'ya anlattı. • İnci Baba'yı vuran Mehmet Yasak, sorgulamada kendini nasıl savundu? Maksim düellosu ile başlayan çatışma kimler arasında düğümlenecek? tletişim Yayınlan A n l a t ı l a n senin Klodlarer Cad. iletişim Han. 34400 Cağaloğlu/istanbul Tel. 520 14 535455. hikâyendir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle