18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİRÖPORTAJ Fransız yazar Regis Debray'e göre 9O'lı yıllara doğru ortaya çıkan temel bir soru var: 11 ARALIK 1989 Cıunhuriyetçi ıııişiııiz, demokrat nu? Fransız gazeteci ve yazar Regis Debray, zamanında Che Guevera'yla olan yakın dostluğu nedeniyle Bolivya hapishanelerini ziyaret eimiş bir aydın. Sonradan François Mitterrand'm özel danışmanlığına kadar yükselen Regis Debray, Fransa'da yayımlanan Le Novvel Observateur Dergisi'ne '90'h yıllara doğru demokrasi' konusunu yorumladı. Debray'ın yazısını, Cüneyt Akalm'ın çevirisiyle ve derginin giriş yazısıyla birlikte Ozetleyerek sunuyoruz. 199O'lı yıllar 1980'li yıllara benzemeyecek. 1980'li yülar, bireyin yuceltildiği, modalann dağıldığı, görüntünün zafer kazandığı, farklılaşmamn meşrulaştığı, hoşgörünun geliştiği, egemen gruplann kabullenildiği ve bir topluluk bilincinin doğduğu yıllar oldu. Bu değerli yıllar, hukuku geliştirdi. Fransız demokrasisini çağdaşlaştırdı, ekonomik gerçekçiliğin ortamını yarattı, totaliter meydan okumanın temellerini dinamitledi. Bu yıllar, önceki yirmi yılın yanılgılannın buyük ölçüde itibar kaybetürdiği aydınların bir sukunet tedavisinden geçmeleri bakımından da yararlı oldu. Max Gallo, aydınlann sessizliğinden yakınırken büyük ölçüde haksızdı. Her şeyi yeniden duşunebilmek için aydınların biraz sessizliğe ve susup oturmaya ihtiyaçları vardı. Bir ay önce, uzun bir süreden beri ilk kez, filozoflarca üretilen bir metin üzerindedir ki büyük bir ulusal tartışma örgutlendi. Dizginsiz bireyler toplumu uzun süreden beri ilk kez kendi kendisine yasaklar koyma fikrini tartışmaya açtı. tlginç olan husus, bu tartışmadaki sertlik yanlılannın birçoğunun geçmişi geri getirmeye çalışan, gerici kampta yer alan kişiler olarak görülmemesiydi. Hukuk, felsefe, etik, 1970'li yıllann kraliçesi sosyolojinin ve 1980'li yıllann imparatoriçesi ekonominin yerini alıyordu. Bunda şasılacak bir şey yok, çünkü tarih sahnesine yeniden çıkan Avrupa, heyecan verici ikili bir soruya cevap arıyor: Doğu'da demokrasiyi nasıl kurmalı, Batı'da nasıl geliştirmeli? Regis Debray bu çerçeveede, ilginç bir soru ortaya atarak tartışmaya katılıyor. Cumhuriyetçi misiniz, demokrat mı? Dığer bir deyişle, cumhuriyeti, demokrasınin özgun ve yetkin bir biçimi kılan Fransız özellıkleri olduğuna inanıyor musunuz ya da üerlemenin tam da "Fraosız istisnası sonu"nun açıklanmasından ve Anglosaxon ulkelerinin ileri demokrasilerinin Fransa'ya uyarlanmasından geçtiğine mi inanıyorsunuz? Devletsiz bir hukuk mu? Yoksa hukuka vekil olan bir devlet mi? Siyasal hayatta her iki modd de mevcut. Bu modeller, iki ayrı tavn, iki ayrı siyasal kültürü içeriyorlar. Bundan bir oyun bile çıkanılabılır. Kim demokrattır, kim cumhuriyetçidir? Le Nouvel Observateur Dergisi Regis Debray'nin sorulanna kendı cevaplannı veriyor. Karar size ait. Tracy Chapman (demokrat) Michael Jackson (demokrat) Mkhel Rocard (demokrat) Robert Hossein (cumhuriyetçi) François MitterraDd (cumbnriyetçi) Cumhuriyeti, demokrasinin karşısına dikmek, onu öldürmek demektir. Cumhuriyeti, devleti yok etme fikrini içeren demokrasiye indirgemek de onu öldürmek anlamına gelir. Bunları birbirinden nasıl ayırdetmeli? Dün, bireyin özerkliğini tehdit eden devlet ve onun sıkı denetimleriydi. Bugün, en büyük tehlikeler "sivil toplum "dan geliyor. Düne kadar bizleri liberal, şık ve kural tanımaz bir kapitalizm ile devletçi, aptal ve kural tanımaz bir sosyalızm ikilemi içinde hapsetmek istiyorlardı. Bunları seçmemekle iyi ettik. Kapitalizm, insanda esas olanı, kültürel yani tatmin etmedi. Ölen sosyalizm ise asgari yaşamı bile sağlayamadı. şünebüir. tngiltere, tspanya, Belçika ve birçok başka anayasal monarşi, bunun tersini yani cumhuriyetçi olmadan demokrat olunabileceğini kanıthyorlar. Adı cumhuriyet olan öyle ülkeler var ki ne ükeleri ne de güçlükleri bizimkilere benziyor. Demokrat adını tam anlamı ile hak eden Almanya ve Birleşik Amerika bu tür ülkeler. sanlar kardeştirler, çünkü aynı haklara sahiptirler, oysa cumhuriyette kardeş olmalannın nedeni aynı atalara sahip olmalarıdır. Bir cumhuriyetin siyah belediye başkanları, sarı (ırktan) senatörleri, Yahudi bakanları ya da tanrıtanımaz okul müdürleri yoktur. Siyah valileri, beyaz belediye başkanları, Mormon senatörleri olanj demokrasidir. Cumhuriyette devlet her türlü dinsel etkiden bağımsızdır. Demokraside Kiliseler her türlu devlet bağımlılığından özgürdür. "Kiliselerin devletten aynlması" ile Fransa'da kiliselerin devlet önünde silinmesi, ABD'de ise devletin kiliseler önünde silinmesi kastedilir. Evrensel fıkirler cumhuriyeti, yerel fikirler demokrasiyi yönetir. Cumhuriyette her miUetvekili, bütün ulusun vekilidir. Demokraside ise her temsılcı, yalnızca kendi çevresini temsil eder. Cumhuriyet, dunyaya karşı, kimsenin görmediği, dokunmadığı evrensel insan haklannı savunur. Demokrasi ise sınırlı ama gerçek topluluklann elde etmiş olduğu hakları, Amerikalılann, îngilizlerin ya da Almanların haklannı savunur. Çünkü evrensel soyut, yerel ise somuttur. Bu ise her iki modele kendi büyüklüğünü ve kendi kusurlannı kazandınr. Cumhuriyet biçimindeki devlet, üniter ve doğası itibanyla merkeziyetçidir. Çoğulcu bir kültürel yapıda serpüip gelişen demokrasi, yönelim olarak federaldir, ademi merkeziyetçiliğe karşı duyarhdır. Demokrat, düşüncelerin ortaya çıkması için, "Herkesin gerçeği kendine göre" diye içini çeker. (Temelde, bu düşüncelerin hepsi değerlidir.) Cumhuriyetçi buna, "gerçek tektir, yanlışlar çeşitlidir" karşılığını vermeye yeltenecektir. Kendi kendini yönetim ve özel statüler demokratı çok keyiflendirir. Demokrat, her kentsel, dini ya da bolgesel topluluğun kendi "dogaT liderlerine, kendi okullanna, hatta kendi mahkemelerine ve milislerine sahip olmasında hiçbir sakınca görmez. Bu yamalı bohça, cumhuriyetçinin gözünde gayri meşrudur. olan siyasal sorumluyu yönetmeye başlar. Cumhuriyette ilke çıkarlann oluşmasından başka bir şeydir, davranışlan yönetir. Örneğin bir siyasal parti, iktidarı ele geçirme ve koruma aygıtı değildir. Bir sirnaya ya da belirsiz vaatlere değil, bir programa dayanır. Demokraside can alıcı sözlük 'iletişim", cumhuriyette ise "kunmüar"dır. Her rejimin kendi soylulan vardır. Gazeteci, reklamcı, şarkıa, aktör, işadamı, bir demokrasinin tanrılanm oluştururlar. öğretmen, yargıç, yazar, bilgin ve subay ise bir cumhuriyetin tannlandır. Cumhuriyet eşitlikçi olmadan eşitliği sever. Demokrat ise yasa önünde eşitlik ile yetinebilir. New York'ta binlerce evsiz barksızın ve uyuştunıcu müptelasının kışın parklarda yatraası, yoksullann ve zenginlerin ayrı hastanelerinin ve okullarının olması ve bunlann kıyas kabul etmemesi, bir demokrasinin gözünde özgürlük abidesinin parlaklığını azaltmaz. tdeal cumhuriyetçi ise oranlarda belli ölçüde duyarhdır. Yoksulluk demokrasiyi yaygınlaştınr, cumhuriyeti sarsar Yıldızların ve güçlülerin akıl almaz kazançlanna meteliksiz demokrat omuz silkip geçebilir. Girişim özgürlüğünün basit bir bedeli, diyebilir. Yoksulluk, bir demokrasiyi yaygınlaştınr, bir cumhuriyeti sarsar. Demokrasi en Ust düzeyde dayanışma ve bazı yetenekler talep eder. Cumhuriyet ise en alt düzeyde kardeşlik ve birçok yasa ister. Demokrasinin vakıflara emanet ettiği birçok şeyi, cumhuriyet bakanlarına teslim eder. Demokrasi kazandı. Cumhuriyetçi kıyıda köşede uğraşlar veriyor. Ancak bu knockout'lu galibiyet, bir maçın sonunu belirlemiyor. Çünkü bir çatışma ohnadı. Yalnızca uzerine bastığımız zemin kaydı. Ulus cumhuriyetçi gibi konuşmaya devam ediyor, toplum demokratça düşünüyor ve tepki gösteriyor. Norm ile kultür arasjnda, Fransa'mn tarihi ile Fransızlann yaşamı arasmda farklıLklar var. Anketler de bunu gösteriyor. Uçte iki olasılıkla 45 yaşından büyük bir Fransız cumhuriyetçi, 25 yaşından küçuk bir Fransız ise demokrat tepki veriyor. Cumhuriyet yaşlanmış bir fikir olarak görülüyor. "Sempatik" bulunmuyor. Oysa bugün Avrupa'run en çok ihtiyaç duyduğu şey bireyler, yurttaşlık saygınlığını geri vermek. Eğer bu saygınlık onlara yeniden verilmezse, onlar da bu saygınlığı gidip başka yerlerde arayacaklardır. Herkes için ortak bir varhk olan devlet, simgesel referanslannı yitirdiği anda, kiliseler ve klarüar, bu birleştirici işlevde devletin yerine geçeceklerdir. Bir cumhuriyet bir yana çekilince, meydan muzaffer özgür bireye kalmaz. Genellikle din adamlan ve mafyalar nezaket dinlemezler. Siyasal iktidann her ahlaki gerilemesinin bedeli, dini otoritelerin siyasal atılımları ile ve para feodallerinin yeni bir küstahlığı ile ödenir. Dün, bireyin özerkliğini tehdit eden, devlet ve onun sıkı denetimleriydi. Bugün, en büyük tehlikelere (yasaklama ve kovma talepleri) "sivil toplum"dan geliyor. Tek başına sağduyu, giderek daha hoşgörüsüz ve kontrolsüz hale gelen güçlerin yükselişine karşı duramaz. (Kitle iletişim araçları, din adamlan, bilimler, yönetim). Kişisel özerkliğin savunulması, gunumüzde, cumhuriyet devletinin ve ona uygun düşen toplumun savunulmasından geçnıektedir. Verdi'nin operalanndaki gibi: "Geçmişe dogru dönelim. Bu, bir ilerlcme olacak." Kararlılıkla kavgasını verenler için arkaik olmaya cesaret edeIim. özgürlüğün kavgasını verenler, o büyük nostaljikler, 18. yüzyılı geriye doğru aşıp, eski GrekRomen uygarlıklannı yeniden dirilterek, bütün çağdaşlannın önüne geçmemişler miydi? 80'li yıllann tabulan Her dönemin tabulan var. Günümüzde çok şükür ki bizim de insan hakları, Avrupa, sivil toplum, hukuk devleti gibi tabularımız var. Demokrasi bu büyük sözcüklerin en kocamanıdır ve çok uzaklardan dikkati çeker. Doğu Avnıpa ve Çin halklan üzerinde yarattığı çekicilik anlaşılır bir şeydir. Avrupa'da, biz hepimiz demokratız. Yaşasın serbest secimler! Hepimiz şunun farkındayız: Bizim cumhuriyetimize daha çok demokrasi katmak gerek; bünyesindeki o kötü otoriter, dikey katkı maddelerini çıkartıp atmak gerek. Cumhuriyeti demokrasinin karşısına dikmek, onu öldürmek demektir. Cumhuriyeti, devleti yok etme fikrini içeren demokrasiye indirgemek de onu öldürmek anlanuna gelir. Bunları birbirinden nasıl ayırdetmeli, hangi kriterlere göre birbirinden ayırmalı? Her hükümet, ufku ne kadar sınırlı olursa olsun, insan fikrine dayanır. Farkında olmasa bile, her cumhuriyetçi hüktlmet, insanı doğru karar vermek, türdeşleri ile birlikte kararlar almak üzere doğmuş, özü itibariyle akıllı bir hayvan olarak tanımlar, eylemi ile sözleri uyum içindeki, kendisinin hâkimi olan kişi, özgürdür. Demokrat hükümet, insanın, özü itibanyla üretici bir hayvan olduğu fikrini savunur. Girişimci ya da mülk sahibi olması fark etmez, raal sahibi kişi özgürdür. Yani, birisinde siyaset ekonominin Uzerine çıkar, ötekinde ise ekonomi siyaseti yönetir. Cumhuriyette en iyiler hükümet konağına ya da tartışmaya koşarlar. Demokraside en iyiler iş çevirirler. Birisinde ortak çıkarlara hizmetin ya da kamu işlevinin sağladığı itibarı, ötekinde kişisel başarı sağlar. REGİS DEBRAY Hepimiz günumüzde, Fransız thtilali'nden doğan cumhuriyet ile AngloSakson tarihinin şekillendirdiği demokrasinin yarattığı fikri kargaşanın sıkıntısını yajıyonız. Her iki sözcük eşanlamlı sanıhyor, herkes bunları istediği gibi kullanıyor. Bunları neden birbirinden ayırmah? Liberal ve tüketici toplum, demokrasinin öteki yüzlerinden yalnızca biridir, ancak o denli egemen olmuştur ve o denli bulaşıcıdır ki demokrasinin başka çehrelere büründüğü ülkelerde bile zorunlu olduğu sanılmaktadır. Bir Müslümanın türbarunı çıkarmadan sınıfa girmesinin engellenmesini ele alalım: "Doğru tavır" diye bağıracaktır cumhuriyetçi. "Yanlış tavır" diye homurda Evrensel cumhuriyet, yerel demokrasi nacaktır demokrat. "Laiklik" diyecektir biri, "Hoşgörüsüzlnk" diyecektir öteki. Cumhuriyette herkes kendini bir yurttaş olarak taKişi, demokratça davranmadan, kendine cumhuriyet nımlar ve bütün yurttaşlar "ulusu" oluştururlar. Deçi adını verebilir. Kimilerı, bu noktada bizim egilimle mokraside herkes kendisini "topluluğuna" göre tanımlar "•jj'zin, dahası, ulusal mirasımızjn gizli olduğunu dü ve topluluklann toplamı toplumu oluşturur. Burada in Demokraside 3. sınıf yurttaşlar Cumhuriyette devlet, toplumun üzerinde yer alır. Demokraside, toplum devlete egemen olur. Cumhuriyet, çıkarlann çatışmasını ve koşulların eşitsizliğini, yasalara öncelik tanıyarak yumuşatmaya çalışır, demokrasi bunları pragmatik sözleşmeler yoluyla düzenler. Bir demokrasi küçük olsun büyük olsun rahatsızlık duymadan askeri himaye statüsü altına gjrebilir. Alman ya, Japonya, ltalya demokrattırlar. Bir cumhuriyet, aslını inkâr etmedikçe, kendisini savunma özenini bir yana bırakamaz. Içte özgürlükler, dışa karşı egemenlik bir bütün oluşturur. Cumhuriyette yurtsever, özgürlükler ile ülke sevgisini ayırt etmeyen Ulkesine komşularına karşı hiçbir ayncalık tanımayan kişiye denir. Cumhuriyet kendisinden güçsüzleri ezerken, kendi ilkelerini ayaklar altına alır, bunu da er geç keşfeder. Demokraside, milliyetçiler adını alan yurtseverler kuşkulu kişilerdir çünkü iktidar için özgürlükleri pazarlık etmeye hazırdırlar. Cumhuriyetçi ilke sürekli orduyu önerir. Demokraside, ulusal savunma barış döneminde sık sık profesyonellerin tekeline geçer (ABD'de ve Birleşik Kralukta olduğu gibi). Cumhuriyette yurttaşlık fıili bir duruma değil, yasal bir statüye bağlıdır. örnegin oy hakkına sahip olunabilir ya da olunmayabilir, ama eğer bu hak varsa, bambaşka bir yer tutar. Halkın egemenliği dilimlere aynlamaz, siyasal haklar arasmda hiyerarşiler kurulamaz. Buna karşılık bir demokrasi birinci, ikinci, üçüncü sınıf yurttaşlara sahip olmayı kabul edebilir (biraz Atina'da olduğu gibi). Yalnızca bir demokrasi "yerel seçimlerde oy hakkı" ile "genel seçimkrde oy hakkı" ayrımını yapabilir. Bu ayrun cumhuriyetin etiğine olduğu kadar yasalhğına da terstir. Felsefi bir fikir olduğu için, cumhuriyet sonsuzdur. Onu ileriye doğru taşıyan bizatihi bu sonsuzluktur, kendinden hoşnut olmaktır. Sosyolojik bir olgu olduğu için, demokrasi aynanın karşısında kendisini güzel bulabilir. Sık sık görülen bu hoşnutluk, etkili bir propagandaya yol açar. Demokrasi vazgeçilmez olduğunu bildigi için, kendisini bir dünya modeli olarak sunar, cumhuDüne kadar bizleri liberal, şık ve kural tanımaz bir riyet kusurlannın farkında olduğu için ancak bir ör kapitalizm ile devletçi aptal ve kural tanımaz bir sosnek olmakla yetinir. | yalizm ikilemi içinde hapsetmek istiyorlardı. Bunlan seçmemekle iyi ettik. Kapitalizm, insanda esas olaıu, külİletişim ve kurumlar türel yanı, tatmin etmedi. ölen sosyalizm ise asgari yaKamuoyunun yasa yerıne geçtiği demokraside, para şamı bile sağlayamadı. baskın çıkar. Gerçekten de kamuoyunu oluşturan araçllerleme bizi kendine göre geriler tarzda, iki tür geri lar giderek daha pahalılaşmaktadır. Görüntü fikri ye dönüş arasında seçim yapmaya zorlayabilir. Dine geri rinden etmekte, sözlü yazılıya egemen olmaktadır. Bir dönüş ya da cumhuriyete geri dönüş. Aşiretlere ya da demokrasinin seçim kampanyalannda, afişler adayın si ulusa geri dönüş. yah beyaz uzerine yazümış inançlarını değil, renkli foHer şeyden önce demokrasi olmayan Fransız cumtoğrafını sergilerler. Ve böylece reklama, secimden sonra huriyeti, katlanılamaz bir şey olurdu. Otekilerden farksız kitle iletişim araçları sayesinde manevra yapabilecek bir Fransız cumhuriyetinin anlamı kalmazdı. İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDlRGESFNtN KABUL EDİLÎSİNİN 41. YILDÖNÜMÜ ^Kültürel Haklar Haftası' başladı İHD tarafından düzenlenen haftanın dün yapılan açıhş törenine ABD, Danimarka, Avustralya ve Norveç büyükelçileri çok sayıda büyükelçilik görevlileri, 2 bağımsız ve bir SHP milletvekilikatıldı. Habcr Merkezi Birleşmiş Milletler tnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabul edilişinin 41. yıldönümü, düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlandı. İnsan Haklan Derneği'nin (İHD) düzenlediği "KiUtürel Haklar Haftası" Ankara'da yapılan açıhşla başiadı. tnsan Haklan Günü nedeniyle tstanbul ve lzmir'de de çeşitli toplantılar düzenlendi. İHD Genel Başkanı Nevzat Hervaa, Ankara'da Kültürel Haklar Haftası'nın açılışında yaptığı konuşmada, tnsan hak ve özgurlüklerinin, ayruTiın gözetilmeksizin evrensel boyutta uygulanmasının ve bunun bir yaşam biçimi haline getirilmesinin, uygar dünyanın önemli bir amacı olduğunu söyledi. Haftanın açıhş töreni 100. Yıl Kultür Merkez için Ankara Valiliği'nce verilmemesi uzerine, Ankara Anakent Belediyesi'nin Gençlik Parkı'ndaki sosyal hizmetler binasında yapıldı. Törene, siyasi partilerden çok az katıhmın olraası dikkat çekti. Törene SHP Ankara Milletvekili Kâmil Ateşo|ul!an ile SHP'den ihraç edilen Mardin Bağımsız Milletvekili Adnaa Ekmen ve SHP'den istifa eden tzmir Bağımsız Milletvekili Kemal Anadol'un dışında milletvekili katılmadı. SP Genel Sekreteri Yalçın Büyükdaglı, Yeşıller Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şenol Şahir'in dışında ABD, Avustralya, Danimarka ve Norveç büyükelçileri, F. Almanya, Kanada, Fınlandiya ile Hollanda büyükelçiliklerinden üst düzey yöneticiler, çeşitli kitle örgütlerinin yöneticileri de törene katıldılar. Törene katılanlar konuklara tamtıhrken, en çok alkışı Yeşilyurt koylülerinin alması dikkat çekti. leri tartışıldı. öğleden sonra yapılan oturumda siyasi partilerin DYP eski Genel Başkanı avukat temsilcileri, TCK'nın söz konusu Hüsamettin Cindonık da konuşmaddelerine ilişkin görüşlerini masında, bu maddelerin kaldırılaçıkladılar. masından yana olduğunu belirte.rek, "Çağdaş demokrasinin kunılBaro Başkanı Tnrgut Kazan'ın ması için bu maddelerin kaldınlyönettiği panelde konuşan Anayaması gereklidir" dedi. sa Komisyonu Başkanı Alparsian Pehlivanh 141, 142 ve 163. madDoç. Dr. Bülent Tanör ise, 1982 deleri "simgesel hale gelmiş Anayasası'nı antianayasa olarak hedefler" olarak niteledi. Pehliniteleyerek, "Bu anayasa özgürlük vanlı, Türkiye"de başta işçi hakladüşmanıdır. Yalnızca demokratik n, üniversiteler üzerindeki YÖK insan hak ve özgürlüklerine degil, Yasası, Pohs Yetki ve Selahiyet Yauygarlık anlayışına da ters düşsası, Basın Yasası gibi çok sayıda mektedir" göruşünü savundu. yetersiz ve antidemokratik yasalar lstanbul Tabip Odası'nca hafbulunduğuna ışaret ederek, "Sota dolayısıyla düzenlenen "İnsan run, öncelikli olarak anayasadan Hakları thlalleri ve Hekim kaynaklanıyor. Bunun ele alınmaSorumluluğu" konulu panelde de, İnsan Haklan Derneği'nce verilen "İnsan Haksı gerekir" dedi. Pehlivanlı, 82 haftanın onerai ve mesleki sorunılan" Ödülü'nun ilk sahibi Yeşilyurt köylüleri Anayasası'nın "gece ansızın gefenluluk üzerinde duruldu. oldu. Yeşilyurt köylülerinin odülünü, kö>ün muhtan Abdorrahman Muştak, Şeref Muştak, Kâmil Muştak, lcrin direktifleri ile hazırlandığını'" lstanbul Barosu'nca düzenlenen ANAP Genel Başkanı ve Baş Salih Kaya ve Abdullah Matak aldı. Yeşilyurt köylüleri ile bir süre cezaevlerinde daha iyi yaşam koşullabelirterek şöyle konuştu: toplantının öğleden önceki bölü bakan Akbolut, İnsan Hakları n için açltk grevi yapan tutuklu ve hukumlülere de İHD tarafından yine insan haklan ödülü verildi. "Aksam kahve içerken ağzından münde konuşan Prof. Dr. Orhan Günü dolayısıyla yayımladığı me İHD'nin düzenlediği fotoğraf yanşmasında dereceye girenlere de dün ödülleri verildi. Yanşmada gazeçıkan her şeyle kanun yapanlar, Aldıkaçtı, 1982 Anayasası'na yö sajda, insan haklan konusunda temiz muhabirierinden tlker Maga ikincilik. Berat Günçıkan ve Ramazan Şanıvar da mansiyon ödülü daha sonra giderayak 'bunlar neltilen olumsuz eleştirilerin ye hükümetin son yülarda önemli almışlardı. (Fotoğraf: Banş BU) kalksın' demektedirler. 'tdamlar rinde olmadığım öne sürerek şun adımlar attığını kaydetti. kalksın' demektedirler. Bunlar samimi açıklamalar değildir. Bu yasalan ben mi yaptım? tdamlan ben mi yapüm? 141,142 ve 163 gibi simgesel hedefler yerine, daha karmaşık koşullar ileri sürdü ki gunümüze namelerin önce Resmi Gazete"de yayunla yurulmuştu. Bu mutlu gelişmeyi TVde bir büyük sorunlar unutuluyor. GeGÜNEY DtNÇ değin Avrupalı hukukçular, dudak büke nıp tüm koşullanyla yurttaşlann bilgile kez de Adalet Bakanı'nın ağzından dince sabaha karşı gelenierin iradesi (Eski tzmir Barosu Başkanı) rek inceledikleri bu düğümü çözebilmiş rine sunulması gerekiyordu. Bireysel baş lemiştik. Artık bu iş bitti, ikinci aşama da ile yapılan düzenleraeler duruyor. Türkiye'nin, Avrupa tnsan Haklan Ko değiller. özal iktidarııun iki sayfahk çe vuru konusunda bu açıklamalardan son gerçekleşti diye düşündük. Konuyu bütün Hedefi yanlış belirlemeyelim. misyonu'na bireysel başvuru yolunu açar kincelerini çok kısa özetlersek, şu sonu ra Resmi Gazete'de aylarca tek bir duyu Türkiye de böyle biliyor. Anayasa orta yerde duruyor." ken, Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi ca varmaktayız. AtHK'ya dendi ki "Tür ru yayımlanmadı. Bu da başka bir Şimdi sıkı durun. Sakın şaşırmayın. SHP adına konuşan lstanbul nin zorunlu yargı yetkisini benimserken iz kiye'den gelen başvurularda siz sözleşmevi şaşırtmacaydı. A.K.'ya olumlu bildirim ya Strasbourg'dan öğrendik ki Türkiye, heMilletvekili ve Grup Başkan Velediği yöntemler, "Avrupalı dostlanmızı" bir yana bırakın, uyuşmazlıklan bizim her pılmış, ancak iç hukuk yönünden bu hak nüz Avrupa İnsan Haklan Mahkemesikili Hasan Fenmi Günes ise, parşaşırtmaya devam ediyor. Biraz gerilere derde deva olan 1982 Anayasası'na göre yürürlüğe konmamıştı. 1987 yılı nisan ayı nin yargı yetkisini kabul etmemiş. Bakantisinin düşünce ve inanç özgürlüdönersek, özal hükümetinin 22 Ocak çözün." Bu tutum, akıllara durgunluk ve başında Cumhuriyet'e "Resmi Gazete'de lar Kurulu Kararnamesi yayımlandı, değü önündeki tüm engellerin kal1987'de Avrupa Konseyi Genel Sekreter recek bir kurnazlıktı. O güne kadar, Av Yayımlanmahdır" başlığıyla yazdığım bir meçler verildi, ancak AtHS'nin 46. maddınlmasmı savunduğunu kaydedeliği'ne verdiği bir mektupla, AtHK'ya rupa Konseyi'nin 22 üyesinden hiçbiri böy yazıdan sonradır ki bu çelişkiye son verildi desine göre verilmesi gereken yetki mekrek, "Bu sadece 141, 142 ve 163 Türkiye'den gönderilecek bireysel başvu le şaşırtmalar olabileceğini düşünememiş ve ay sonunda bireysel başvuru konusun tubu, henüz Avrupa Konseyi'ne ulaşmadeğildir. Tüm engellerdir. Bireyin ruları inceleme yetkisini tanıdığını anım ti. Ne var ki her ülke Türkiye'nin yaptığı daki, Bakanlar Kurulu Kararnamesi, Res dı. Yani uluslararası düzlemde hiçbir geözgür, toplumun örgütlenmiş ve sayacağız. AİHS'nin 25. maddesine göre gibi çekinceler koyrnaya kalksa, sonuçta mi Gazete'de yayımlanabildi. lişme olmadı. Bu durumda Avrupa tnsan görüşlerini tüm araçlarla ifade komisyonun inceleme yetkisini kabul eden ne Avrupa Konseyi kalırdı ne de Avrupa Haklan Mahkemesi, Türkiye'den gelen soedebileceği bir ortamı savunuyodevletler, "belli bir süre" sınırlamasının dı İnsan Hakları Komisyonu. Şimdi daha büyük bir şaşırtmaca kar runları inceleyip karara bağlayamaz. Büruz" diye konuştu. şında hiçbir çekince koyamıyorlar. Üste1987 yıh ocağmda AtHK'ya bireysel şısmdayız. Türkiye Avrupa tnsan Hakla tün dünyada tnsan Haklan'mn kutlandıDYP adına konuşan Sinop Mil lik aym'maddede "yüksek akit taraflar başvuru yolunun açıldığı, TV'de, gazete rı Mahkemesi'nin zorunlu yetkisini benim ğı 10 aralık günü bu gerçeği öğrenmek eldan böyle bir beyan yapmış olanlar, bu lerde çok sık yinelenirken, T.C. yurttaşla sedi mi? Öyle sanıyorduk. Başbakan Özal, bette çok üzücü. Şaşırtıcı olduğu kadar letvekili Yaşar Topçu da TCK'nın haklarm etkili bir biçimde kullamlması n olarak bizlerin çok küçuk bir eksiğimiz Avrupa Konseyi'ne giderken 27 Eylül 1989 umut kırıcı. Hemen belirtelim, bu işe en sö? konusu maddelerfnin acilen na hiçbir surette enge! olmamay ı taahhüt vardı. TV'deki demeçler, gazetelerdeki ha günlü Resmi Gazete'de yayımlanan Ba çok şaşıranlar, Avrupa Konseyi çevreleri kaldınlması gerektiği görüşune ederler" deniyor. Uluslararası düzenleme berlere bakarak mı bu hakkımızı kullana kanlar Kurulu Kararnamesi ile AtHK'nin oldu. Böylesi uluslararası bir skandah şimkatıldıklarını açıkiadı. bu doğrultuda iken, hükümet öylesine caktık? Bildiğimize göre yasalarm, karar zorunlu yargı yetkisinin kabul edildiği du diye kadar görüp işitmedikleri için. Dalıa sonra söz aian RP temsilcisj MKYK üyesi Sükyman Arif Emrc de, TCK'nın bu maddelerinin kaldınlması gerektiğini ve ortamın da uygun olduğunu söyledi. DSP adına konuşan avukat Sahir Yöriik ise, henüz görüşlerini açıklamadan izleyiciler arasmda bulunan bir grup avukat tarafından "salon terk edilerek" protesto edildi. Protestocu avukatlar, Cumhuriyet muhabirine, tavırlannın DSP'ye karşı olmadığım vurgulayarak şoyle dediler: "Sahir Yöriik, 12 Eylül döneminde sıkıyönetirn mahkmeleerinde yargıçlık yaptı. Yöriik. bu görevi sırasında 141,142'yi en fazla çaiıştıranlar arasındaydı. Burada DSP'nin temsilcisi olarak bu maddelerin kaldınlması yönündeki göriişlerini dinlemek istemedik." Bu arada, salonda konuşmasım sürdüren Yörük, cebir ve şiddete dayanmayan fikir ve düşünceye sınırlama getirilmesine karşı olduklannı söyledi. Yöriik, "141142 163 kaldınlraalıdır" dedi. ları söyledi: "Elbetfe anayasanın kusurlan, düzeltilecek yanlan vardır. Beni çok sinirlendiren, yerimden hoplatan bir eleşüri de anayasanın kişiyi, devlete kurban ettiği eleştirisidir. Bunu söyleyenler anayasavı okumamışlardır." Türkiye yakın takipte VVASHINGTON (Cumhuriyet) Merkezi ABD başkentindeki "İnsan Haklan Gözlem Komitesi", Türkiye'de meydana gelen insan hakları ihlallerine ilişkin bir isim listesi yayımladı. Komıtenin "şeref konuğu" olarak Washington'da bulunan sanatçı Ali Taygun da tnsan Haklan Gözlem Komitesi'nin raporunun açıklanmast dolayısıyla Ulusal Basın Kulübü'nde düzenlediği basın toplantısında kendisine yöneltilen bir soru uzerine Türkiye'de insan haklan ihlallerini anlattı. Çok sayıda gazeteci ve insan haklan örgütlerinin temsilcileri tarafından izlenen konuşmasında Ali Taygun, avukatlann gözaltındaki sorgulama esnasında hazır bulunmasının sağlanamaması halinde Türkiye'de hükümetlerin işkencenin vebalinden kurtulamayacağını vurguladı ve şöyle konuştu: "Türkiye'de insan haklan ihlallerine bakarken, olağanustü hal uvgulaması olan >erler ile olmayan yerler arasmda bir fark görülüyor. Uygulama olan yerlerde daha vahim insan haklan ihlalleri var. Aynca 141 ve 142'nin kaldınlacağı söyleniyor, ancak diğer yandan da bu yıl söz konusu maddelerd«n açılan davalann sayısı geçen yüdan fazla. tşkence bakımından ise imzalanan uluslararası sözkşmelere karşın Türkiye'de sistematik işkence uvgulaması son bolmuştur demek olanaksız. Türkiye'de "izlemeye abndığı'' bildirilen isinıler şunlar: tbrahim Açan, Vahide Acan, Kemal Acar, Fevzi Argun, Nihal Arslantürk. Nuran Askeri, Emel Ataktürk. Güngör Aydın, Erkan Çaglayan, Morat Çelikkan, Hasan Demir, Songül Doğan, Bakiye Eüuygun, Hatice Erdoğan, Muzaffer llhan Erdost, Mehmet Kadıoğlu, Filiz Karakuş, tbrahim Karataş, Esra Koc, Ali Rıza Knrt, Husnü Ondül, Yaruz Önen, Melahal Sarptunalı, llhan Selçuk, Gülten Şesen, Ibrahim Şengül, Kamber Soypak, Bülent Tanor, Nimet Tannkulu, Mine Taşdemir, Levent Tüzel, Zeynep Ünal, Şadiye L yar, Selim Uzunlar, Deraet Yağan. Aynca Türkiye'de izlemeye alınan kuruluş ise TAYAD. İnsan Hakları Mahkemesi ve yargı yetkisi Baro'nun toplantısı lstanbul Barosu'nca dün Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonu'nda gerçekleştirilen panelde İnsan Haklan Günü'nun önemi ve TCK'mn 141. 142 ve 163. madde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle