25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 KASIM 1989 HAVA DURUMU Nleteorolojt Genel Müdürluğu nden atnan bilgiye gore. yurdun baü kesimıleri parçalı buluflu, Marmara ve Ege yer yer sajjanak yağışlı. ötekı yerter az bulutkı ve açık geçecek. H « * SICAKU â l : Yağış alan yerterde biraz azalacak. Ûteki yerterde değişmeyecek RÛZGÂR Guney ve batı yönlerden orta kuvvette, zaman zaman kuvvetfi. yurtun batı kesımlerinde kısa süreli fırona şekünce esecsk. Deni*rirTw lunacak. Van GölC'nde hzva: Az bulutiu ve açık geçecek. Görüş de ruzgâr: Kıble ve todosBn 46 Ege uzaklığı 10 km dolayında bulunacak. Ruzgâr guney ve batı yönl e n t e n hafif ara de 78"kuwet>nde saatte 1627 Ege'de . »ra orta kuvvette esecek. Göl kuçuk daJgalı oiaX W 0 denizmilihızia esecek. DENİZ: Mutedil dalgalı Ege açıklamda kaba datgalı olacak. Dalga yuKseKiığı 12 c a k CUMHURÎYET/17 TÜRKİYE'DE BUGÜN Y 20° 12° A 24° 9° A 27» 15° Y 20° 7° 19° 4°l*jş A 21° 5° 23° 7°NiJde A 22° 4° 19°12°0nlu A 20*11° 16° 2°«2» A 17° 8° 17° 4°Samsun A 20° 12° 20° 8°Sört A 22° 9° 18° 13° Sinop B 21° 14° 20°M°Snns A 18° 0° Y 19° W İ O T * 15° 5° Wante« Y 17° 12° KngN A 20° «"Kas A 19° 12° A 14° 2°Kasamonu B 17° 3°Tratam Bıtis 21° 1°Tuncel A 20° 4° Bokı B 20° 5°Kaysefi 18° 11° Uşak Y 19° 8° Y 19° 10° KırMareü Bursa 21° **vanA 14° 1° ÇanaMate Y 17°i2°Konva 19° 7°Yazoat A 18° 1° A 21° 1°Küttfya Çorom 20° 3°ZonguBak B 18° 13° Y 20° 7°Malatya Denizh Aac* Bbulutltı Ggüneşlı KlurlF Ssıslı Yyajmuriu A Y A Y A A A B A Y Y 29= 14° Dıvartatur 19° 11° Edune 22° 9"Et7)ncan 19° 5°Efzuıwn 15° 5° Esbşehir 21° 6°GaaafvBp 28° 16? Giresun 27° 12° Gumuşlıane A ş 8 9 ° r i A 18° 9°Hakldri 21° 12° bpana 19° 8°btanW 22° 16° 19° 16° 3°Manisa 10° K Matas 1°Mersin 5° Mujla DUNYA'DA BUGUN Amseniam Amnan Atiru Bajda Barcckma Basel Beigrat 8e* Bonn Bruksel Ccnem OıMe Dubayı Frankturt a™ HeSırta Kahre KMı üefkoşa Ege açıklannda 34 m. dolayında bu {£). *'" < £ ^ butu u " .»sslı >Jlurtı Y A Y B Y B Y y Y Y B B A A A Y A Y A Y Y A 12° 26° 20° 27° 18° 8° 15° go 10° 11° 16° 10° 20° 28° 31° W° 28° 9° 26° 11° 10° 28° üJ Lenıngrad Y 10° Y 9° Y 16" Maönd B 12° Mlano B 18° A 6° Mostaa Y 12° Müı* A 21° Y 8° 0SM Y 12° Paris Y 10° fca<j A 30° Riyad B 17° Ftoma Y 14° So»ya A 25° Şam A 29° HBIAMV A 30° lunus Y 12° B 14° Venedk Y «° viyana VÂstimginnB 18° Zurih B 8° POLÎnKA VE OTESI MEHMED KEMAL Kişinin kendini bilmesi gibi bilgelik olmaz. Çocukluğumuzda anlamını bilmeden bir tekerlemeyi söyler dururduk: "Sen seni • bil sen seni/ Sen seni bilmez /sen/ Kopanrlar enseni." Kişi kendini bilmeli. Nasıl bilecek kendini? Kendine, çevresine, eşine dostuna, hatta düşmanına bakacak, kendini bir yere koyacak. O yerde oturuyor mu, oturmuyor mu? Ötçecek, tartacak, kendine bir pay çıkaracak. Hani bir Yunan bilgesinin sözü vardır. Adam durmadan kolunu bükermiş. Öteki de "Bükme kıniır" dermiş. Aldırmaz, durmadan bukermiş. "Çat..." etmiş kol kırılmış. Kolu kınlan, "Ben sana demedim mi? Bak işte kınldı." demiş. Bu kınlan kol yen içinde de kalmaz. Herkesin önünde kırıldığı için bilinir, saktanmaz. Bizimse her gün bir yerimiz kırılıyor, her gün bir yerimiz çatlıyor, kimselere söyleyemiyoruz. Hoş, söylesek de aldıran var mı? Ustümüze bir bilgelik çöktu. Okur yazar olmayanımız bile birer bilgedir. Ağızlardan çıkan da birer hikmet oluyor. Geçende dostum Hasan Basri Akgiray'dan bir kitap aldım. Au\ 'Düşündükçe', bir denemeler kitabı. Dostum gönderirken şöyle yazmış üstüne: "Rakıya zam üstüne zam geldikçe, düşünmeye başladım. Düşündükçe de bu kitap oluştu. Okumak zahmetine katianırsan sevinirim." Düşünme, kişinin başlıca özelliğidir. Zaten insani da düşünen hayvan olarak tanımlamazlar mı? Yalnız insan rakıya zam geldikçe düşünmez. Ama nedense bizim 'öğle rakıları' ününü sürdürüyor. Biri biraz derttendi mi 'öğle rakılannı' anımsıyormuş. Geçende bir öğretmen dost bana şu haberi salmış: "Oh, ne iyi, vakti var öğleleri içiyor, bizim de vaktimiz o/sa da içsek..." Savunuya mı geçeyim, yoksa bir gerçeği mi anlatayım? Bizi uzaktan tanıyanlar ve 'öğle rakıları'nı okuyanlar, her öğle önümüze şişeyi koyup demlendiğimizi sanıyorlar. Böylesine ne can dayanır, ne şişe. Bizim kitaba koyduğumuz ad, rindane, dervişane bir şey. Vakit buldukça öğleleri bir, iki tane kaptırmak iyidir. Ama iş güç varsa, birilerine söz verılmişse, okunacak yazılar orta yerde duruyorsa, öğleyin rakıyı kim arar, kim sorar. Biz rakıdan değil de kendini bilmeden söz ediyorduk. Denemeler'i ile ün salmış Montaigne, kendini tanıma ilkesini bütün bir yaşama yaymış ve uygulamıştır. Montaıgne'nın 'Denemeler1 inden birçoğunu dilimize aktaran Sabahattin Eyuboğlu, onun Sokrates'i Platon'dan daha iyi anladığmı söyler. İnsanın kendisini tanıması, öncelikle kendini bilmesi demektir. Önce tanıyacak, sonra bilecektir. Dünyadaki bütün hazları, zevkleri, güzellikleri, eğlenceleri tadan kendini de biliyor demektir. Ne der bizim Mevlevi Şeyhi Galip dedemiz. Hoşça bak zatına kim zübdei âlemsin sen. Montaigne, kendini dünya vatandaslığının sözcüsü sayar, şöyle der: "Bütün insanları hemşerim sayıyorum. Bir Poionyalıyı tıpkı bir Fransız gibi kucaklıyorum." İnsanları sevmek başta geliyor, oysa biz insanları asıyoruz. İdam cezalarınm kaldırılacağı soyleniyor. Dryelim ki kaldırırız. Kökeninde savcılık bulunan Hasan Basri Akgiray, idam cezalan için şunları söylemekten geri durmuyor: "Dünya ülkeierinin tüm yöneticileri, yasa koyucular ve de büyük yargıçlar, yüreğimin tüm gücüyle hançeremin en tiz perdes/yte sizlere sesleniyorum. Doğanm yarattığı, düşünen, duyan, biraz mutlu olmak için olmadık güçlüklere katlanan insanlan öldürmek niye? Onlann ölmesini önlemek için savaşlan bile yasaklamak uğruna çaba harcarken, 'ben haklıyım' inana içinde suç işleyen insani öldürmek neden? Ölüm cezası uygariık ilketeri ile bağdaşmıyor, insanlık duygulannın doğal eğilimlerine ters düşen yasaları kaldıralım artık." Yasaları kaldıralım, idam maddelert yasalarda birer ayıptır. Kendini Bilmek... BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Çok sayıda kimyasal tepkimenin meydana ğeldiği atmosfer katmaıuna verilen ad. 2/ Maden ve kâğıt para üstündeki kafa resmi... Eksiği olmayan. 3/ Bale yapan sanatçı. 4/ Bir moCorda bilyelerin almaşık devinimini dairesel devinime çeviren dingü. 5/ Eğreti, ödünç... Müstahkem yer. 6/ İkiyüzlülük...Uğraş. 7/ Istek, arzu... Bir spor takımııun gözde oyuncusu... lsrail'in plaka işareti. 8/ Tavlada bir sayı... Fatita Sultan Mehn e f in şürlerinde kullandığı mahlas. 9/ Deriye sürme ya da ovma suretıyle uygulanan ve ağnlann dindirilmesine varayan sıvı ilaç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mevlevi tarikatında, Mevlana'nın ölüm yıldönümü olan 17 Aralık'ta yapılan anma töreni. 1/ Bir işi yerine getirme.. Bir makyaj malzemesi. 3/ En çok bağlarda görülen, asalak bir mantarın oluşturduğu hastalık.4/ Tırnak boyası... Şaşma belirten bir ünlem... Nam. 5/ Bit, tahtakunuu gibi böceklerin yumurtası. 6/ tzdüsüm. 7/ ttalya'da bir yanardag... Bir bağlaç. 8/ Radyumun simgesi... Numararun kısa yazılışı... Avusturya'da bir ırmak. 9/ Kimi taşlann yapısında bulunan, prizma biçiminde ve ancak mikroskopla görülebilen billurlar. Atatürk'ü Oençlere Anlatmak Atatürk'ü, ilkelerini, devrimlerini gençlere en doğru biçimde benimsetebilmek, eğitimcilere ve tüm aydınlara düşen büyük bir sorumluluktur. Çünkü toplumun hiçbir kurumu eğitim ve öğretim kurumları kadar etkin olamaz. Bugünlerde, tüm dünyamn önunde saygıyla eğildiği bir bü>*ük önderi, ölumünün elli birinci yıldönümünde anma hazırlıkları içindeyiz. Ancak her yıl olduğu gibi bu yıl da onu anmak için yapılan çaJışmalann önemli bir kısmı amacının çok dışına düşecektir kuşkusuz. Her şeyden önce Atatiirk'ün tekliğini ve öncülüğünü anlamadan sürdürülecek anma çabalan gerçek Atatürkçülükle bağdastınlamaz. O, içinde yaşadıgı dönemin koşullarında başardığı değişimlerle değerlendirildiğinde, çağırmzın en büyük önderlerinden biriyle karşı karşıya olduğunu, tartışmasız herkes kabul etmek zorunda kalır. O'nun büyüklüğü yalnızca Türk ulusuna yaptiğı katkılarda değil, insanlığın geleceği için beslediği umut ve ideallerde de kendini evrensel boyutlarda kanıüar. Atatürk'ün kuşağı, onu yaşarken tanımış, içinde bulunulan güç koşullann sıkıntısını birlikte çekmiş, onunla aynı coşkuları paylaşmış, verdiği mücadelenin büyüklüğünü takdirle karşılamış, böylece onu gerçek boyutlarıyla anlamıs ve kabul etmiştir. Ancak sonraki kuşaklara, hele bugünün gençliğine onun yokİuğunun yitikliğinin acısından, yeri doldurulamaz boşluğundan başkaca bir şey verilememiştir. Türk öğrencisi, ilkokulun ilk yılında kasım ayının ilk haftalannda henüz okumayi sökmeden belletilen "Atatiirk öldü" cümlesiyle, onu daha 67 yaşlarında, öğrenmeden kaybetmiştir. O, ilk kez küçücük yüreklere, yağmurlu, puslu 10 Kasunlar'da, semboUeştirilmiş bir acı olarak girmiştir. Yetişen genç kuşak onu, meydanlarda bir ilkelerinden aynlmakla, devrimleri hiçe saymakla suçlayabilmiştir. Kuşkusuz Atatürk'ü, ilkelerini, devrimlerini gençlere en doğru biçimde benimsetebilmek eğitimcilere ve ttim aydınlara düşen büyük bir sorumluluktur. Çünkü toplumun hiçbir kurumu eğitim ve öğretim kurumları kadar etkin olamaz. Bu sorumluluğumuzun bilincine varabümek ve bu sorumluluğu yerine getirmek için caba harcamak tüm dünyaya, ona bağlıhğımızın, ona olan sevgimizin en somut kanıtı olacaktır. Unutulmamalıdır ki gerçek Atatürkçülük, Atatürk fıkir ve ülküsünü, bilimin ışığında, ulusal ve beşeri degerler içinde, en olumlu bir şekilde değerlendirmek demektir. Atatürkçü "dünyatoplnminsan" anlayışi; bağımsızlık, özgürlük, demokrasi, bilimin üstünlüğü ve ekonomik gelişme hedeflerine ulaşmaya çalışırken insandan ve insani değerlerden yana olmak; bu nitelikleriyle toplumun büyük çoğunluğunu çevresinde toplayabilecek, toplumsal uyum ve dayamşma sağlayabilecek ilkelerden oluşan bir düşünce sistemidir. Bu düşünce sistemini benimseyerek, demokratikleşme ve çağdaşlaşma doğrultusunda toplumsal dayamşma ve uyumu gerçekleştirebilecek, düşünce önderliği gereksinimini karşılayabilecek bu eşsiz değerdeki kaynaktan, sonuna değin yararlanmak zorundayız. Bunun için de Atatürk'ün dünya görüşünü ve ilkelerini gerçek özü ve uyumlu bütünlüğü içinde değerlendirmenin ve genç kusaklara böylece kavratmaya çalışmanın gerekliliği açıktır. Ve ancak bu gerekliliğin yerine getirilmesi, gençliği, Atatürk'ün yolunda inançla ve büinçle yürümeye, onun ilkelerinden devrimlerinden ödün vermemek için mücadele etmeye sevk edebilir. TABTIŞMA "heykd", duvarlarda bir "portre", özüiçeriği açıklanmayan yaalarda "imza" ezberletilen marşlarda, şiirlerde bir "nakarat" olarak aJgılamıştır. 6 0 Y I L ÖNCE Cumhuriyet İsmet Paşa Hz. 8 KASIM 1929 Başvekil îsmet Paşa Hazretleri cumartesi günü Mecliste irat edecekleri nutukta harici siyasetimizin şayanı memnuniyet bir vaziyette balunduğunu izah ettikten sonra dahilde sükun ve asayişin yerinde otduğunu, şimendifer siyasetinin muvaffakiyetle devam ettiği, harici borçlann muntazaman ifa edildiği ve zirai vaziyetin tabii bir halde bulunduğunu da izah edeceklerdir. İsmet Paşa Hazretleri, müteakiben mesaisinin ne suretle karşılandığı anlaşılmak üzere mebusların reylerini izhar eylemelerini rica edecektir. Laik ve Denıokra t ik Egitiııı Böylece yeni kuşak, onu bulmadan, 10 Kasım'larda tekrar tekrar kaybetmenin anlarasızlığı ile yetişmiş, onu bir sembol, bir bayrak gibi bellemiş, ama onu tanımamış, onu öğrenmemiştir. Türk çocuğuna, gencine o gerçek kişiliği ile, eylemi ile ulaştırılamamış, Türk gencinin yüreğinde ve kafasında özüne uygun biçimde yaşaulamamıştır. Ve sonuçta Atatürkün kuşağı; yetişen yeni kusaklara karşı yerine getirmedikleri bu sorumluluğu görmezden ge DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK lerek gençleri yargılayabilmiş, onları Atatürk Eğitimci Rakı kaçakçılığı MUskirat muhafaza idaresince tanzim edilen istatistiklere göre, teşrinievvel içinde şehrimizdeki içki kaçakçılığı vukuatmda artış görülmüştür. Geçen ay zarfında şehrimizde 20 den fazla gizli imalathane bulunmuş, 5 kilo cibre ile 100 teneke ispirto ve 1.500 kilo kaçak rakı müsadere edilmiştir. Inhisar memurlan tarafmdan 100 kadar zabıt varakası tutulmuş ve kaçakçdar Adliyeye verilmiştir. Yeni kanun mucibince gizli içki yapıldığı anlaşılan mahallelerde geceleri de taharriyat yapılmaktadır. Vekalete yapılan tebligata göre kaçakçılığı ihbar edenlere verilmekte olan ikramiyeleri de defaaten tesviye edilmektedir. Atatürk'ten sonra gelen hükümetler, okullara önce isteğe bağlı, daha sonra zorunlu din bilgisi derslerini koymakla, Atatürk'ün yaptığımn tam tersini yaptılar. Laikliği, din işleriyle dünya işlerini birbirinden ayırmak olarak tammladığımıza göre, her şeyden önce tüm okullarımızdan din derslerini kaldırmak gerek. Iragm hatip okullannı kapatıp, adı geçen okulları toplumumuzun çeşitli alanlarda gereksindiği teknik elemanlan yetiştirecek meslek okullarına dönüştürmek gerek. Din bilgisi derslerini kaldırmak, imam hatip okullannı kapatmak gerek demekle dine karşı olduğumuz anlaşılmasın. Laiklik bunu gerektiriyor. Laik eğitimi gerçekleştirmek istiyorsak, ki Milli Eğitim Bakaaı'mız bunu yapacağım belirtiyor; din derslerini kaldırmak, adı geçen okullan kapatmak zorundayız. Aksi halde laik eğitim gerçekleşmez. Atatürk, Eğitim Birliği Yasası'nı çıkartıp, uygulatmakla medreseleri kapattı, eğıtimde birliği, beraberliği ve en önemlisi laikliği gerçekleştirdi. Sinemaların geç baslayıp geç bitrnesi hakkında Emanete şikayet vaki olmuştur. Bundan başka yaalann da fılmin çabuk çevrilmesi yüzünden okunrnadığı görülmüştür. Şehremaneti, sinemaların 9 da başlaması hakkında tetkikat yapmaktadır. Fakat sinemacılar buna itiraz etmektedirler. Halk erken gelmeye alışmadığı ve mağazalar geç kapandığı için sinemacılar da geç başlamak mecburiyetinde olduklannı iddia etmektedirler. Sinemaların durumu Atatürk'ten sonra gelen hükümetler, okullara önce isteğe bağlı, daha sonra zorunlu din bilgisi derslerini koymakla, Atatürk'ün yaptığımn tam tersini yaptılar. Laik eğitim yapan tüm okullanmızı medreseleştirdiler. Verdikleri birçok ödünle eğitimimizi yozlaştırdılar. Açılan resmi ve gizli Kuran kursları da cabası. Gelelim eğitimi demokratikleştirmeye... Bunu içtenlikle istiyorsak, katılımcı bir eğitim gerçekleştirmeüyiz. Eğitim planlamasına öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin katılmasını sağlamalıyız. Tepeden inme, özel amaçlı, Türktslam sentezli programlarla demokratik eğitim gerçekleşmez. En küçüğünden en büyüğüne kadar, köy okulundan üniversiteye kadar, tüm okullarırruzda yöneticileri; okulun öğretmenlerine seçtirmeliyiz. Yönetim işlerine öğrencilerin katılmasını sağlamalıyız. HALİL VURAL öğretmenlere, en doğal hakları olan toplu Emekli Eğitimci sözleşmeli, grevli sendikalaşma hakkını tanımalı, bunu sağlayacak yasal düzenlemeleri zaman geçirmeden yapmalıyız. Ayrıca Milli Eğitimi, başındaki milli nitelemesine uygun olacak partilerüstü bir konuma getirmeliyiz. O zaman her hükümet, her bakan değiştikçe Milli Egitimle oynanmasını önleyebiliriz. Salt laik ve demokratik eğitimi gerçekleştirmek de yetmez. Eğitim topluma yönelik olmalıdır. Toplumun yararlarını ön planda tutmalıdır. Bundan başka eğitimin üretici olması gerekmektedir. Yülar önce yurdumuzda uygulanan ve az gelişmiş dünya uluslarına örnek olan köy enstitüleri denemesindeki, iş içerisinde üretici eğitim gibi. özetlersek; Milli Eğitimimiz laik, demokratik, topluma yönelik, üretici eğitim olmalıdır. Böyle bir eğitimi gerçekleştirmek için de yukanda belirtikn zorunlu yapürımlan uyguİamak için gerekli yasal düzenlemeler zaman yitirmeden yapılmalıdır. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL • "Hep Tavandan ÖdedinT SORU: 1) Emekli aylığının hesaplanmasında son beş yılın ortalaması alınıyonnuş. Benim SOD beş \ilinun bir yılı 1980 yıh, yıni 1980'deB sonra bir süre çalışmadım. Primleriır> hep tavandan ödedim. Sonra dort \ıl daha calışhm. Ancak Türk parasının sıirekli deger diişiinnesi nedeniylc ve yasalardaki değişikliklerle bu tavan da hep degişli. 1980 yılı ncsaplamada göz önüne ahnıvorsa msas lulan : düşecek mi? 2) tstegc baglı sigorta ile tavandan prira ödemek olası mt? 3) lşe Kiriş Urihim 1963 olduğuna göre ve aradaki (1980 1985) dört yıl hariç hep tavandan prim ödejerek cahştıgıma göre (Halen de çaltşıyonım) şimdi aynlsam aybgun yaklaşık ne olur? r OKURLARDAN Renkli kaldırınılar ve kamuoyu Baklava. tipi bu kaldırım taşlarvmn ülkemiz şarüanna hiç Bununla beraber, belki zamanla mi hiç uymadığını görmek / anlamak için bu taşlann bir kamuoyu oluşur ümidi ile tekrar bu konuya değiniyorum. üzerlerinin yazın toz toprak, kışın çamur ile dolup, ufak bir Dr. Cemil Topuzlu Caddesi'nin ağırlık ile nasıl ufalandığını yeniden düzenlenmesi görmek mi gerekirdi? Bu çalışmaları sonucu, bu sokak durumu gören sorumluların sakinleri bizler de renkli taşlı şimdi vicdanı sızlarruyor mu? kaldırımlarla tanıştık. Daha Ya o elektrik direkleri; önce bir önceki yıllarda "kaldınmlan düzeoliyonız" diye ortaya çıkan boy dikilip sonra olmadı diye sökülen ve tekrar dikilen dolandırıcılara para kaptırıp elektrik direkleri. Bu curcuna kaldırımlarını yaptıranlar bu içinde toprak altında zaten kez bu kaldırımların nasıl nereden gectiği belli olmayan parçalandığını görüp bu son enerji hatlarının hasar görmesi değişime ancak seyirci veya kaybedilmesi sonucu olabildiler. Yılların oturmuş aylarca ışıklandınlamayan zemini üzerinde yer alan eski direkler ve en sonunda seyyar kaldınmlar son düzenlemede havai hat çekilerek sağlanan sökülerek yarım yamalak bir Renkli kaldırımları konu eden o kadar çok yazı yazıldı ki artık bıkkınlık verdi. Ayrıca ne sonuç alındı diyebilirsiniz. sıkıştırma ile düzeltilip üzerlerine renkli taşlar döşendi. aydmlatma. Bu çağdışı görünüm, sorumluları utandırmıyor mu? Kaldırım kenarında olması gerekirken yol ortasında kalan mazgallar, bir kod ahnmadan yapılan düzenleme de bu mazgallarla biriken suyun akıp gitmesi sağlanamadığından yol kenarında toplanan sular. Bu mu benzeri Avrupa'da olmayan yollar? Hangi hesap / kitaba dayanarak yapıldığı hâlâ anlaşılamayan Bağdat Caddesi ve Dr. Cemil Topuzlu Caddesi tek yönlü trafîk uygulaması sonucu Dr. Cemil Topuzlu üzerinde daha yıllarca ayakta kalabilecek 4 katlı binalann yıkılarak yerine 15 katlı gökdelenlerin dikilmesi, bu yeni yapılaşma sırasında hiçbir şey gözetilmeden harap edilen belediyenin medan iftiharı bu renkli taşlı kaldınmlar... Bunlan gören hiçbir sorumlu yok mu? Bu arada bu cadde üzerinde senelerce evvel bir yer edinip sükunet içinde ömür sürmek isteyenlerin bugün içinde yaşamaya mahkum edildiği trafik gürültüsü, egzoz zehiri yetmiyormuş gibi belediyenin Emlak Vergisi'ne esas alınan arsa değerini 7 misli arttırışı... Nereden bakarsanız bakm çarpıkhk ve utanç verici bir durum. Çağ atlamak değil, geri kalmışhğın simgesi. Öte yandan bu durumlara hiçbir reaksiyon göstermeyen bir kamuoyu. Bizlere ne yapsalar azdır demeden geçemiyorum. BÜLENT EROL tstanbul 3 0 YIL ÖNCE Cumhur.yet YANIT: Sosyal Sigortalar Yasası'nm 61. maddesine göre yaşlüık aylığı "Sigortalının işten ayrıldıgı tarihten önceki malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenrniş son 5 takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarlanna göre" hesaplanmaktadır. "5 takvim yılından daha az takvim yılında prim ödemiş olan sigonalı için ortalama yıllık kazanç, prim ödediği yıllar esas alınmak süretiyle hesaplanırr 1989 yüında emekli olanlar ve olacaklar için 1984 1985 1986 1987 ve 1988 yılları prime esas kazançlar göz önüne alınarak yaşlılık aylığı hesaplanacaktır. Bu yıllara göre yaşlılık aylığına esas alınacak yülık tavan kazançlar: Yıl Prime esas tavan ücret 1984 571.140 1985 790.020 1986 .1.023.300 1987 3.302.248 1988 7.065.720 TOPLAM 12.752.428 1989 yılında emekli olanlara bağlanacak tavan yaşlüık aylıgı bu beş yılm toplamırun beşe bölünmesi sonucu çıkan 2.550.484 TL'ye göre hesaplanacaktır. (12.752.4285 = 2.550.484 TL) 2.550.484 TL olan 5 yıllık ortalama tavan kazanç, "özel sektörden emekli olanlar için 1989 yılı üst gösterge tespit tablosu"nda 8. derece 7. kademe ve 3.000 göstergeye karşıhk gelmektedir. Bu da 1989'da bağlanan ve bağlanacak yaşlüık aylıklannın üst sınındır. Son 5 takvim yılının primlerini sürekli tavandan ödeyenlere uygulamanm kademeli yapılması sonucu yaşlılık aylıgı en çok 3.000 gösterge üzerinden bağlanacaktır. Bu da S 5 0 orana göre bugünkü tutan 140 bin TL, sosyal yardım zammı ile 447 bin 500 liradtr. Son 5 takvim yıh içinde bir yıhn primlerini hiç ödemeyip 4 yılı tavandan ödeyenlere ise aylıkları 2.436.200 TL esas alınarak (12.752.428 571.020 5 yıl = 2.436.256 TL) ortalamaya göre, 8. derece 6. kademe ve 2.950 gösterge üzerinden bağlanacaktır. Bunun karşılığı da 31 Arahk 1989*a kadar ve ^>50 oran üzerinden 140 bin lira sosyal yardım zammı ile birlikte 442 bin 375 liradır. İsteğe bağh sigortaya ilk girişte tavandan prim ödenebilir. Amerikalı yarbay 8 KASIM 1959 C.H.P. Genel Sekreteri Ismail Rüştü Aksal, beraberinde C.H.P. milletvekilleri olduğu halde bugün Bursa'dan Balıkesir'e gelrniştir. Genel Sekreter, Karacabey, M. Kemalpaşa ve Susurluğa uğramış teşkilatla temaslarda buiunmuştur. Aksal, Karacabey'deki kısa konuşmasında: "Siyasi parti tarikat değildir. Bir siyasi teşekküiün programına sadık kalmadığını görerek desteklemekte ısrar etmek yersizdir" demiştir. Aksal'a bir vatandaş Ankara'da Amerikalı bir yarbayın 11 erimizi eâşi hakkında ne düşündüğünü sormuş; Genel Sekreter şu | cevabı vermiştir: Dostuz diye raemleketimizde onlara imtiyaz tanımak doğru olmaz. Cezalandırılmalıdır. İ Mştt Aksal Aksal ve arkadaşlarıru Balıkesir dışında elliye yakın otomobil içindeki vatandaşlar karşılamışür. ö t e yandan haber aldığımıza göre Amerikalı Yarbay Allen Morison'un birkaç gün evvel Çankaya'da yaptiğı kazada yaralanan 10 er ve 1 assubayı kaldınldıklan Gülhane Askeri hastanesinde bugün Amerikan sefareti müsteşan Mr. Cowles ziyaret etmiştir. Bu arada bacakları kesilen Osman Duman ve Mehmet öz'ün tedavi edilmek üzere yakında Amerika'ya gönderilecekleri bildirilmiîtir. TÜBİTAK 1990 YILI ÖDÜLLERİNE İLİŞKİN AÇIKLAMA Türkiye Cumhuriyeti uyruklu bilim adamlannın müspet bilimlerin temel ve uygulamalı alanlarındaki mUstesna araştırma, çalışma ve hizmetlerini değerlendirmek, üstün liyakatlerini tescil etmek ve bir teşvik unsuru olmak üzere, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu tarafından her yıl a) Bilim Ödülü, b) Hizmet Ödülü, c) Teşvik Ödülü verilmektedir. BtLtM ÖDÜLÜ'ne hak kazanabilmek için, bilimsel çalışma ve araştırmalanyla, bilime uluslararası düzeyde önemli bir katkıda bulunmuş olmak veya bilimsel bulgulanyla memleketin gelişmesine yurt ölçüsünde önemh' bir yarar sağlamış bulunmak gerekir. Bilim Ödülü'ne yalnız hayattaki bilim adamları aday gösterilebilir. BUim Ödülü, belirli bir alandaki katkılar için verilebildiği gibi bir bilim adamının eserlerinin tümü için de verilebilir. HİZMET ÖDÜLÜ; mensup olduğu bilim dalının yurdumuzdaki gelişmesine büyük emeği geçmiş ve yaptiğı çalışmalarla yeni yetişenlere ilham kaynağı olmuş ve başarıh girişimleri, üstün gayret ve hizmetleri ile önayak olduğu çalışmalar sonucunda yurdumuzun müspet bilim ve/veya teknolojide önemli ve belirgin aşamalara erişmesini sağlamış kişilere verilir. Hizmet ödülüne aday gösterilebilecek kişilerde hayatta bulunma şartı aranmamaktadır. TEŞVİK ÖDÜLÜ; ödülün verüdiği yılın ilk gününde 40 yaşını geçmemiş genç bilim adamlanna son beş yıl içindeki bir çalışmasından dolayı verilir. Bu ödüle hak kazanabilmek için çalışmanın üstün bilimsel düzeyde olması veya yurt kalkınmasına yarar sağlayacak sonuçlar elde etmiş bulunması gereklidir. Teşvik Ödülüne yaJnız hayattaki bilim adamlan aday gösterilebilir. Bu ödüler için; a) Bilim ödülüne, geçmişte Bilim Ödülü almış olanlar, TÜBİTAK Araştırma Grupları Yürütme Komiteleri, müspet bilimler alanındaki fakültelerin fakülte kurulları ve yüksek okulların yüksek okul kurullan veya üniversitelerin senatoları, müspet bilimlerle ilgili ulusal araştırma merkezlerinin ve enstitülerin en yüksek kurullan aday gösterebilirler. b) Hizmet Ödüllerine ilgili Bakanlıklarca da aday gösterilebilir. c) Teşvik Ödülü için adaylar da kendilerini önerebilirler. Adaylık önerilerinin her yıl, en geç Ocak ayının son iş günü resmi çahşma saati bitiminden önce, TÜBİTAK Başkanlığı'na ulaşmış olması şarttır. Söz konusu önerilerin konuya ilişkin forma uygun olarak yapılması gereklidir. Ödül kazanan bilim adamlanna para ödülü ile birlikte bir plaket (Bilim ye Hizmet Ödülü alanlar için altın, Teşvik Ödülü alanlar için gümüş) ve bir berat verilir. Verilecek para ödülü miktarları TÜBİTAK Yönetim Kurulu tarafından tespit edilir. Konuyla ilgili daha ayrıntıh bilgi almak isteyenler, TÜBİTAK Tanıtma ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, İstanbul Cad. No. 88 İskitler ANKARA Tel: 342 08 81 341 92 51/74 adresine başvurabilir. KAHRAMANMARAŞ 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ Esas No: 1989/63 Karar No: 1989/579 Sanık: Kemal özleblebici Sttleyman oğlu Elife'den oima 1955 D. illmiz Turan Mah. nüf. kayıtlı olup halen Mağralı mah Anıt Sk. No: 9'da otunır. SimitcUik yapar. Suç: Eksik vezinli simit satmak Suç günü: 11.11.1988 Hnkom: Yukanda anlatüan nedenlerie; Samğın eylemine uyan TCK'nun 363/1. maddesi geregince takdiren altı ay hapis ve 10.000 lira ağır para cezasıyla tecziyesine. Samğın duruşmadaki haline binaen verilen ceza için takdiren TCK.nun 59. maddesinin tatbikine yer oünadığına, Sanığa verilen hürriyeti baglayıcı cezanın beher günü üç yüz lira olmak üzere 647 sayılı kanunun 4. maddesi gereğince 54.000 TL ağır para cezasına cevrilmesine, aynı nevi para cezalan TCK.nun 72. maddesi gereğince içtima ettirilerek altmıs dört bin lira ağır para cezasıyla tecziyesine, Karar özetinin mahalli gazetede ve aynca Ankara, tstanbul, tzmir'de yayımlanan ve tirajı 100.000'ın üzerinde olan bir veya iki gazetede yayımlanmasına, yayımlanmasımn yapılması için karar suretinin C.Başsavcıhğı'na gönderilmesine, Sanığa verilen cezanın tecili halinde ilerde bir daha suç işlemeyeccgine dair geçmişteki hali suç işleme hususundaki eğilimine göre, mUşahede edilen durumuna binaen mahkemece kanaat hasıl olmadığından taktiren 647 sayılı kanunun 6. maddesinin tatbikine yer olmadığına, Samğın sarfına sebebiyet verdiği 1000 lira yargılama giderinin sanıktan tahsiline. Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar sanığın gıyabında mütalaya uygun olarak acıkca okunup anlatıldı. 12 Haziran 1957 tarihinde Büyük Millet Meclisi'nde yaptiğı bir konuşmada T.B.B.M.'nin manevi şahsiyetini tahkir eylediği iddiasıyla hakkında kovuşturma yapılan ve muhakemesi devam eden Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı, bu sabah yapılan duruşması sonunda bir yü ağır hapis, 4 ay İstanbulda ikamete ve Emniyeti Umumiye nezareti altında bulundurulmaya mahkum edilmiştir. Bölükbaşı'ya hapis GEÇEN YIL BUGÜN ÇumhuriYet Cezaevleri kaynıyor 8 KASIM 1988 Hükümlü ve tutuklulara yeni lcısıtlamalar getiren 1 Ağustos Genelgesi'nin "huzursuzluk" odağı haline getirdiği cezaevlerinde açlık grevleri yaygınlaşıyor. Nazilli, Eskişehir, Amasya, tstanbul, Bayrampaşa, Diyarbakır, Şanlıurfa, Bursa, Ceyhan ve Ergani'den sonra dün de Gaziantep Özel Tip Cezaevi'ndeki 197 sol görüşlü tutuklu ve hükiimlülere şekerli su ve tuz verilmediği için açlık eylemlerinin "ölüm orucuna" dönüştüğü, hastanelere sevk edilenlerin tedaviyi kabtıl etmediği bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle