18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 KASIM 1989 HAVA DURUMU Meteorolop Gene! Müdurluğunden alınan bilgiye göre bütün bölgelerimız parçalı çok bulutu. Marmara'nın batısı, kıyı Ege. Doğu Karadeniz 8e Doğu Anadolu'nun doJusu dtşında tüm yur! yaflmuriu yer yer sağanak yağışlı gececek HAVA SICAKLIĞI. Defiişmeyecek. RÜ2GÂR: Yurdun kuzey ve batı kesimlerinde kuzey ve doğu. öteki yerlerde guney ve doğu yönlerden orta kuvvette, zaman zaman kuvyetiıce esecek. Denizlerimizde rüzgâr Akdeniz'de kıble ve lodos. ötekı denizlerimizde yıldız ve poyrazdan. Ak deniz'de 46, Ege'de 78 kuvvetinde, AktJeniz'de 1627, Ege 3340 deniz Adana Adapazan Adıyaman Afyon A«n Ankan Antakya Antalya Artvın /yjın Baiılesır Bfecft BıngAI Bfts Bolu Bursa CanıUale Çonnn Denülı CUMHURİYET/17 TURKIYEDE BUGUN Y 20° 13° Ctyartoalor Y 11° 7°E<tme Y 13° 8°Erancan Y 11° 4 o Emmım B 9° OPEskişehır Y 12° 6°Gaaantep Y 20° 15° uresı/n Y 20° 11° Gümüşhane B B 15° 8°Haknan Y 18° e°isparia B 12° e°lstanlxj Y 12° a°lzmn Y 14° 4°Kars B 11° 2°Kasamonu Y Y 10° <°Kayser Y 12° 8° KırktarEli B 12° 7°Konya Y 12° 6°KİBtrya Y 15° 7°Malatya 15° 5°Manisa 11" 5°K.Mara$ 12° 3°Mersm 7° 2° Muğıa 11° 5°Muş 16° 9°N^d 12° 12° 12° 1° 18° 8° 10° 12° 11° 11° 12° 13° 3°Samsun *>S«rt 7°Sınop 7°Sıvas O°Te«ırdaO yTraözon 6°TunceS 4°Usak 4° van 4°Ymjat 4° ZonguHa* DUNYA'DA BUGUN Amstertam Amman Acna § Barcelcna Basel Beigrat Beriın Boraı Bfuksei Budapeş» Cenevre y Cıdde Dubayı Frankfun aroc Helsink, Kahire Kupentıag Kah S 10" B 21° B 19° A 25° B 22° S 4° S 6" S 4» S 6° S 11° S «° S 5° A 23° A 29° A 31° S 6° Y 21° Y 8° B 7F S 9° S 6° Y 21° Lenmgrad Y 7° S 7° üonora Madrid Y 18° S 5° Milano Momreal Y 16° Mosnova Y 4° S 3° Mtinih Hat York B 18° B 7° OSc S 12° Pans S 1° Prag A 31° «yaJ B 18° Roma S 8° Sotya B 21° Sam A 27° HHAm A 29° Tunus S 4° Varçora S 12° Venedık Y 16° Vryara Vftshmgton A 21° Zuntı S <° ANKARA NOTLARI MUST4FA EKMEKÇİ Moskova A \ Kastamonu'da Gençler... Kastamonu'nun Kurtuluş Savaşı'nda oynadığı önemli rolü bilmeyen yoktur. O günlerin gençliğiyle ilgili bir başka olay da vardır. Öğretmen Nihat Dicle, bu olayı Arslan Kaynardağ'a anlatır. Nihat Dicle, Rıfat llgaz'ın "Hababarn Sınıfı" yapıtında geçen "Kel Mahmuf'tur. llgaz, Nihat Dicle'yle köy enstitüsü öğretmenlerinden Hamit Özmenek'i birleştirmiş, ortaya "Kel Mahmut" çıkmış. Olay ise şöyle. Mustefa Kemal, Sakarya Savaşı sürüp giderken. Kastamonu'da istiklal Mahkemesı Başkanı olan Mustafa Necatl'ye gizli bir telgraf gönderir. Şöyle der özetle telgrafta: "Savaş tüm şiddetiyle sürüyor. Sonuç henüz belli değil. Orduyu belki de Kızılırmak'ın gerisine çekmek gerekecek. Benim Kızılırmak gerislne gidebilmem için iki yol var: Biri Kayseri'den geçiyor, biri Kastamonu'dan. Kısa olan yol Kastamonu yolu. Bu yolu seçersem Kastamonulular benim oradan güven içinde geçmemi sağlayabilirler mi?" Bu telgrafın çekilmesi, Mustafa Kemal'in "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır" dediği günlere rastlar. Mustafa Necati, telgrafı alınca hemen Kırkçeşme Mahallesi'ndeki gençler kahvesine gider. Gençler onu görünce ayağa kalkarlar. Öyle ya, istiklal Mahkemesi Başkanı kahveye gelmiş. "Korkmayın, rahatsız olmayın" der. Mustafa Necati, "Bir kahvenizi içmeye geldim. Aranızda yabancı var mı?" diye ekler. Gençler "yok" derler. Bunun üzerine asıl konuya girerek, Kemal Paşa, Kastamonu'ya gelir de Kızılırmak gerisine geçmek zorunda kalırsa, onu koruyup koruyamayacaklarını öğrenmek ister. Kırkçeşmeliler, Kastamonu'nun bu yiğit çocukları "Paşa ne zaman isterse gelsin, biz onun etrafına ateşten çember oluruz, kimse bir şey yapamaz" diye ant içerler. Olayın öyküsünü. Mustafa Necati, Milli Eğitim Bakanı olup da yeniden Kastamonu'ya geldiğinde halkla yaptığı söyleşide anlatır. Hacı ibrahim Dağı'ndaki yemekte yapılan bu konuşmayı dinleyenler arasında öğretmen "Kel Mahmut" yani, Nihat Dicle de vardır. Mustafa Necati, coşkun yaradılışlı. duygulu bir insandır. Cepheye giden asker kafileleri İstiklal Mahkemesi önünden geçerken. sabredemez, dışan fırlar, konuşmalar yapar, haykırır, herkesi ağlatıp coşturur. Askerleri, Muhittin Paşa'dan sonra, bir de o uğurlar. Bunları anlatan Arslan Kaynardağ, "İstiklal Savaşı cephelerinde, özellikle Sakarya'da en çok şehit veren ilimiz Kastamonu'dur" der. Kastamonu'da Özkan Kitabevi'nde, Emin Değer, Anıl Çeçerf le birlikte kitap imzalarken, okurlaria söyleşiyoruz. Cumhuriyet Kitap Kulübü, geçen yıl 29 Ekim'de açılmış. llhan Selçuk, Rıfat llgaz, Rahmi Saltuk kıtaplannı, bantlarını imzalamışlar. Konuklar için bir "onur defteri" o zaman açılmış. Kıtabevi dolup taşmış. Kızlı, erkekli öğrenciler, kitap imzalatıyortardı. Takılıyordum: Kitaplar pahalı, parayı nereden bulup da alıyorsunuz kitapları? Sonradan, kitabevi yöneticisi Mustafa Özkan soyledi; üçbeş kişi bir olup, bir kitap alıyortarmış. içım cız etti! Çok uzak illerden, ilçelerden gelip Kastamonu'da okumaya çalışıyorlardı. Kastamonu yakınında, Gölköy Enstitüsü vardı, oraya gidecektim; Mustafa Özkan, orayı bitirmişti; enstituler yozlaştırıldıktan sonra okuyabilmiştî ya, olsun. Gidip gördük Gölköy Enstitüsü'nden kalanları; içim burkuldu. Agaçlar olduğu yerde duruyor da, yapılar dökülüp kalmış. Yıka yıka biteremişler, geçmiş sağ güçler. Köy enstitülerini yıkmışlar, ama yeni yetişen kusaklardakı. "enstitülüK" anlayişını ne yapmalı? Mantar gibi yetişmişler arkadan işte. Haydi bakalıml Mustafa Kemal'in Kastamonu'ya çok önem verdiğini anlatmıştım. Şapka devrimini de inebolu'yla, Kastamonu'da başlattı. Bunun anlamı var. Ama, şapka devriminin başlatıldığı yerde, şimdi tekkeler dolaşıyor! Bir öğrenci. şöyle dedi: Şapka devrimi burada başlamış, ama burada bitmiş! Bir kız öğrenci: İzinden gidilmemiş! diyor. Emin Değer ekliyor: İzne çıktığımız için gidemedik! Öğrenciler arasında kendimi, köy enstitüleri havasında görüyordum. Ahmet Emin Yalman, köy enstitülerini gezip gördükten sonra, "Yarınm Türkiyesi'ne Seyahat" koymuştu kitabının adını. Ben de yarının Türkiyesi'ni geziyor gibiydim Kastamonu'da gençleri görünce... Ögrencilerin, gençlerin sorunlarına Cumhuriyet'in eğildiğini söylüyorlar, seviniyorum. "Ama daha çok duyariı olmasını istiyoruz" diyor bir genç. Biri şunlan söyiüyor: Sadece Ankarayla, Istanbul'la yetinmesin. Bu yöıeisrc Gumhuriyet hiç eğilmiyor. Şikâyetçiyiz! Buralarda ne olup bittiğini kimse bilmiyor. Buralar, kuytuda, köşede kalmış. Anadolu'ya açılmıyor gazete, yeterince açılmıyor. Sorular yöneltiyorum: Size ağır geliyor mu Cumhuriyet? Hayır, yanıtını veriyorlar. Ama Cumhuriyet'i sadece öğretmen, aydın değil, köy kurulundaki üye de okumalı! diye üsteliyorum. Bir genç, Ahmet Özdikmenli adı, Kastamonu'da bir sanatevi açmış; adı "İlkim Sanat Merkezi", burada çeşitli sergiler düzenleniyormuş. Araç ilçesinde de "Yakamoz Kitabevi" var, minicik bir kitabevi. Oradan birer kitap aldık. Ahmet Dikmenli, diş sağlığı doktoru; "iki kardeşiz, ikimizin de uğraş alanı aynı" diyor. Kızının adı "İlkim", onun adını koymuş, sanat merkezi ne. Fotoğraf, resim sergileri düzenliyorlarmış. Yeni bir fotoğraf yarışması açmışlar. Bir bayan okur: Sanat merkezi küçük bir yer, ama moral veriyor insana; diyor... Kastamonu'da bir boşluk vardı; iddialı olmadan, bu amaçla açtık, tecimsel yanı pek yok; sürekli işyerimizden katkıda bulunuyoruz iki kardeş, diyor Ahmet Dikmenli... milı hızla esecek. OENIZ: Mutedil, açıktarda kaba dalgalı o)acak Dalga yüksekiıgı 12.5. açıklarda 24 metre dolayında bulunacak. Van Gölu'nde hava: Parçalı bulutlu gececek Görüş uzaklığı 10 km. dolayında bulunacak Rözgâr güney ve doğu yönlerden orta kuvvette esecek. iiinwiu 14^. sısh • Sam Aac* Böululhi Ggunesn Kkarü Ss si BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Şarbon hastalığına verilen bir ad. 2/ Kırsal kesimde büyük toprakları olan varlıklı kimse... Muğla1 nın bir ilçesi. 3/ Ses çıkararak dönen topaç. 4/ Su yollarının üzerine konan parcnaklıkh demir kapak. 5/ Eklembacaklı hayvanların solunum organı. 6/ Avcı çantası... Bir zaman birimi. 7/ Dinset inançları olmayan . Ayıplama, sövme. 8/ Bir bağlaç... Akdeniz'de yasayan beyaz etli bir bahk. 9/ Böbreküstü bezi kabuğunun salgıladığı hormonlardan biri. YUKARIDAN AŞAĞ1YA: 1/ Soğuk havada açıkta bırakılan atlara örtülen uzun tüylü kebe. V Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü... Ahlak bilim. 3/ Tömbeki denilen bir cins tütünün dumanının sudan geçirilerek içilmesini sağlayan araç. 4/ Bir nota... Neoplazma. 5/ Müzikte dörtlü anlamında kullanılan sözcük. 6/ "Türi Beşleri" adı verilen grubun üyesi olan ünlü bestecimizin soyadı... Fütüvvet şeyhi. 7/ Eski dilde dağ eteği... Köy oyunlarını yöneten kimseye verilen ad. 8/ Deri ya da tahta kazımakta kullanılan ve iki ucunda da sapı olan eğri bıçak... Japon Urik dramt. 9/ Sınır boyu... Gurbette yasayan kimse. TAKT1ŞMA Merakımdan bir pazar günü parkuru arabamın metre ölçer aleti ile ölçtüm ve 11.300 metre olduğunu hayretle gördüm. Avrasya Maratonu ve 10 km'lik Halk Koşusu ile ilgili tartışmaları merakla okumaktayım. Bu organizasyonun istenen düzeye getihlememiş olması ve aksaklıklann var olması bence önemli değildir. İleri sürülen karşıt görüşler ve öneriler göstermektedir ki, insanımız bu tip organizasyonlara çok duyarlıdır ve hasrettir. Isteriz ki her vesile ile bu tür aktiviteler düzenlensin ve yıllarca arka planda kalan atletizm branşı ön plana çıksın. gerçek yerini bulsun. İzin verirseniz konuya değişik bir eleşıiride bulunmak istiyorum. 1985 yılında düzenlenen koşuya oğlum ile birlikte katıldım. Aynı tempoyu tutturmama rağmen 10 km'lik mesafeyi hedeflediğim süreden daha geç bitirdim. Merakımddn bir pazar günü parkuru arabamın metreölçer aleti ile ölçtüm ve 11.300 metre olduğunu hayretle gördüm. Birkaç gün sonra yarışı organize eden Sayın Koryürek'i arayarak bu hususu sordum, cevap olarak "Evet, parkunın 10 km'den uzun olduğunu biliyoruz, önemli olan halkın Kahıre • Avrasya Maratonu ve Yanlış Parkur alıyordu. Son koşunun hangi güzergâh içinde koşulduğunu tam olarak bilemiyorum. Çünkü o yıldan sonra koşulara katılmama kararı aldım. Ancak 1985 yılında koşan insanların koşu günü neden ısrarla gişelerden koşuya başlamak istediklerini açıkça biliyorum. Yaptığım ölçümde gişelerden Ayasofya Camii'ne kadar olan mesafe tam 10 km. olarak belirlendi. Altunizade Köprüsü'ne yakın yerden koşuya başlayan bizler ise tam 11.300 metre koşmuş olduk. Sonuç olarak diyebilirim ki, eğer bu yılki ve daha önceki yıllar parkurlan Sultanahmet Meydanı girişinde bitiriyorlarsa bu koşulara katıtan atletlerden bazılan 10 km. ve bazıları 11.300 metre koşmuşlardır. Bu durumda ısrarla köprü gişelerinden koşuya başlamak isteyen bilinçli yarışmacılar tam amaçlanan mesafeyi koşmuşlardır. Benim gibi yarışmacılar ise sadece bu durumu eleştirmişlerdir. Yıllarca merak ettiğim ve yarışmalardan çekilmerae neden olan bu konu ile ilgili bir açıklamayı gazetenizde görmeyi hak ettiğime inanıyorum. ilgisini ve kaulımını sağlamaktır" şeklinde bir yanıt verdiğini hatırlıyorum. Ancak bu durumu çok yadırgadığımı itiraf etmek zorundayım. 10 kjn. olmak zorunda olan bir parkur gerçekten 10 km. olmalıydı bence. Üstelik organizasyon, uluslararası bir nitelik taşımaktaydı. Gazetenizde okuduğum eleştiriler ve savunmaların hepsinde yarışın usulsüz olarak köp tSKENDER AZATOĞLU rü gişelerinden kısmen başladığı gerçeği yer Avukat İslanbul Yeriııden Edilen Bir Egiliııı Ilkesi Çocukiannı devlet okulları dışında, özel eğitim kurumlarında, dershanelerde ve özel dersler aldırarak yeüştirmeye koşan ailelerde, ev ödevlerine gerçekten ne yer, ne de zaman ayrdabilir. Ama çocuklarımız, yalnız onlar değildir elbet. Olayı başından alırsak, Milli Egitim Bakanı Sayın Akyol'un 19891990 öğretim yılı başında, eğitimin neredeyse göğe değecek sorunlarını bırakıp, "ev ödevlerinin" kaldırıldığını muştulamasıyla başlamıştı iş... Olay, o günden bu yana çok kişilerce irdelenmiş, eleştirilmiştir. Cumhuriyet, konunun, sayfalarında iyiden iyiye deşelenmesinde beklenen anlayışı göstermiştir. Ne var ki, yerinden edilen bu eğitim ilkesi, yankısına kulak tıkanarak geçiştirilecek gibi değildir. Ev ödevlerinden beklenen amacın, yönetmelik ve müfredat programları'ndan çıkarılmasının, bir eğitimsel gerekçesi düşünülemez ve gösterilemez. Ev ödevlerini kaldırma davranışı eğer sakat uygulamadan kaynaklanıyorsa, yapılacak olan bu değildir. Bakanhğın düğümleri çözme, sorunlara çare bulma, önlemlerini yeterli kılma görevi vardır. Fikrimizce, bu karar tümüyle politiktir. Varsıl kesimin bencil isteklerine dönüktür. Çocuklarını devlet okulları dışında, özel eğitim kurumlarında, dershanelerde ve özel dersler aldırarak yetiştirmeye koşan ailelerde, ev ödevlerine gerçekten ne yer, ne de zaman ayrılabilir. Ama çocuklarımız, yalnız onlar değildir elbet. Yaz'ık ki bazı yetkililer, dışa atılan bu eğitim ilkesi üzerinde hâlâ laf üretiyorlar. AkılIarı sıra kandırmacalan sürüyor. Hemen belirtelim ki, "ev ödevi" anlatımı, "kendi kendine çalışma" ilkesinin darlaştırdığımız bir parçasıdır. Okullarımızdaki olum MEHMET ÖCAL suz koşullarındüzeltildiğini varsaysak bile, bu Emekli tlköğrelim Müfettişi ilkeden kopmamız doğru görülemez. Çünkü eğitim, bazılannın zannettiği gibi bilgibeceri aktarma işi değildir artık. O gerilerde kalnvıştır. Eğitimin günümüzdeki amacı; insanın, yaşam problemlerini çözmede, kendi güçlerini kullanabilme etkinliğini göstermesine yardımcı olmaktır. Böyle olunca da öğretmenli eğitim, kontrollü eğitim, kuşkusuz bir temel aşamadır; ama bir son aşama olduğu soylenemez. Okul eğitimi eğer kendi kendine çalışmaya geçişi gerçekleştiremiyorsa, pek bir şey yaptığı savlanamaz. Kendi kendine öğrenmeyi öğrenen kişide; tavır, irade, güven gelişir. Dışarıdan birilerinin vereceği aferinlerle, teşekkürlerle kişi öylesine taçlanamaz, onurlanamaz... önemli olan, öğretmenin güdümü sona erince öğrencide kalacak olanıdır. Dökme su kesilince duracak değirmen sonucunu görmek istemiyorsak, geliniz bu ilkeye dokunmayalım, ama yararlı kılalım. 6 0 Y I L ÖNCE Cumhuriyet Film faciası 14 KASIM 1929 Zincirlikuyu civarında "Kaçakçılar" filmi çevrilirken vukua gelen otomobil kazasına ait tahkikata devam edilmektedir. Otomobili idare eden artistlerden Talat Bey ifadesi alındıktan sonra kefaletle tahliye edilmişür. Kazada ölen Karakaş Efendinin üç çocuğuna fîlmi aldırmakta olan firma tarafından muavenet edilecektir. Mecruhlardan aktör Salih HANELERtNIZİN Efendiyi aynı tjıüessese Şişli Etfal Hastanesinden Şişli Sıhhat yurduna naklettirmiştir. Kendisinin sıhhi durumunda herhangi bir değişiklik yoktur. Bazı taraflarca Ertuğrul , Muhsın Beyin, Talat Beyin otomobili idare etmesinde ısrar ettiği ve bundan kendisine mesuliyet tevreccüh edeceği söylenmektedir. Ertuğrul Muhsin Bey bize demiştir ki: "Talat, itfaiyede şoförlük yapmıştı. Daha evvel de film alınırken pekala otomobil idare etmişti. Kaza günü otomobile haddinden fazla sürat vermediği gibi, araba da durduğu anda devrilmiştir. Bu kazada kimsenin hata veya kastı mevzuu bahsolunamaz!' PSALfi OKURLARDAN Milli Eğitim Bakanı'na... Okul Öncesi ve Temel Eğitim Genei Müdürlüğü'nün 1.6.1983 tarih ve 16055 sayılı direktifleri sonucu Hizmetiçi Dairesi Başkanlığı'nın Ankara ve tstanbul'da açtığı ilköğretim müfettişliği kursuna ince elenip, sık dokunarak sıkı bir test ve mülakâttan sonra kurs bitimi göreve gitmediğimiz takdirde ödememiz kaydıyla 1983'ün koşullarında 300.000 liralık yükünılülük senedi imzalayarak katıldık. Kursu başanyla bitirdiğimiz halde çeşitli bahanelerle atamamız yapılmadı. Ancak zamanla bir kısım kurs mezunu şöyle ya da böyle atanarak özlük haklarmdan yararlandırıldı. Oysa bir bölümümüz, müfettişliğe atanma şöyle dursun, özlük haklarmdan mahrum edilmiş bin bir sıkıntıyla bitirdiğimiz kursun belgesi bile verilmemiştir. Eğitim, öğretime hele hele öğretmen soıunlarına her fırsatta önem verdiğini belirten ve bu konuyu çok iyi bildiğini sandığımız Sayın Bakanımız bu "mağdur müfettişler" hakkında ne düşünüyorlar acaba? Dileriz Ziya Paşa'nın ünlü sözünü ağzımızda bırakır. Saygılar. ABDULLAH KUZUM Mussolini'ye suikast Dayli Mailin Nis muhabiri, Romadan yapılan tekzibe rağmen M.Mussolininin suikaste uğradığını teyid etmektedir. M.Mussolini büyük bir talih eseri olarak kendi ptomobilinde bulunmuyordu. Boş otomobile iki kurşun sıkılmıştır. Bunlann selam duran bir faşist müfrezesine kumanda eden zabitlerden biri tarafından atıldığı anlaşılmıştır. Zabit tutuklandığı zaman her şeyi itiraf ettiğinden muhakemesinden hemen sonra idam edümiştir. "PTT'de çalışanların somnları" PTT'de çalışan insanların sorunları gün geçtikçe daha da çoğalıyor. Bunlardan birincisi ekonomik durum; KtT'lerde çalışan sözleşmeliye verilen yüzde 80'lik zam, PTT'deki sözleşmeliye yüzde 55 yansıdı. lkinci olarak sosyokültürel faaliyetler. PTT'de çalışan bir insanın sosyokültürel ilişkileri sıfır denecek kadar azdır. Bunun en büyük nedeni ekonomik durum ve zamansızlıktır. Günluk iscihdam saati (mesai hariç) 10 saattir. Buna zorunlu mesai eklenince 12 saati buluyor. 12 saatini çahşmakla geçiren bir insanın durumunu artık varın siz düşünün. Üçüncü olarak verilen yemeklerin kalitesiz ve yetersiz oluşu. Zorunlu tasarruf tedbiri nedeniyle uygulanılan bu durum insanın en doğal ihtiyacı olan beslenmeye vurulan büyük bir darbediı. Buna ek olarak menolde çalışan arkadaşlara zehirlenmeye karşı verilen sütlere de el konuldu. İnsanların iş sağlığı PTT'de bir hiçtir. Birçok hizmet istihdam yerleri aşırı gürültü ve tozdan dolayı çalışanlan psikolojik bunalıma sokmuştur. Buna en açık örnek tstanbul Posta İşletme Merkezi'dir. Aynca telefon santralları ve Oll'ler. Evet beyler bunlar bizim sorunlarımızın yalnız bir kesiti, bunun gibi binlerce sorunla uğraşan bir insandan ne kadar verim alınır? Çağdaşlaşan PTT, çalışanına karşı "ortaçağ"laşıyor. Bu durum sosyal devlet anlayışına da ters düşuyor. Çalışanlar hakkını aradığı sıra sessiz kalmayan devlet, çalışanlara yapılan haksızlık karşısında neden sessiz kalıyor. Gelin biraz da birlikte düşünelim. İstanbul'dan bir grup genç PTT'li. Hindistan'da vaziyet Hindistan'a tam bir istiklal teminini kendisine gaye ve vazife bilen ve münferitlerden miiteşekkil bulunan, Suray Milli Komitesi, dominyonlarm muhtariyeti kadar vasi bir muhtariyetin Hindistana derhal verilmesinde ısrar ediyor. Allahabattan gelen haberlere göre, Hindistan Kongresi icra komitesi eyalet meclisleri komiteleri tarafından 1930 senesinde başlayacak olan, büyük milli mücadelenin muvaffakiyetini temin için lazım gelen tedbirleri almaya davet olunmuştur. 3 0 YIL ÖNCE Cumhuriyet T.C. KİLİS ASLİYE CEZA MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1986/139 Karar No: 1989/46 18.10.1985 tarihinde 3167 sayılı yasaya muhalefet suçundan mahkememizin 22.3.1989 tarih ve 1986/139 esas, 1989/46 sayılı gıyabi hük7 mü ile suçun 316 sayılı kanunun 13/1 maddesine mümaş bulunduğu ve davaya bakmaya mahkememizin yetkisi olmadığı, C.M.U.K'.nun 17. maddeleri gereğince mahkememizin görevsizliğine ve davaya bakmaya Kilis Sulh Ceza Mahkemesi'nin görevi olduğuna karar verilmiş, ancak sanık Kamil oğlu Kadriye'den olma 1943 doğumlu, Kilis'in Şıh Abdullah Mahallesi, hane 126'da nüfusa kayıtlı lsmaii tlmi Kıdeyşin uzun zamandan beri tüm aramalara rağmen bulunamayışı nedeniyle tebliğ edileme>'en gıyabi hükmun sanığa ilanen tebliği kararlaştırılmışnr. 7201 sayılı Tebligaı Kanunu'nun 28. ve müteakip maddeleri gereğince gıyabi hüküm ilanen tebliğ olunur. Basın: 35860 Dışişlerine soru 14 KASIM 1959 Mardin C.H.P. rnilletvekili Kamil Boran, bugün Meclise bir soru önergesi vermiştir. Boran, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu tarafından ce\aplandırılmasını istediği önergesinde şoyle demektedir: Memleketimizde vazifeli Amerikalı vatandaşlann asayiş bozan ve misafirlik geleneklerine uymayan sürekli taşkınlıkları dolayısıyla hükümetleri nezdinde herhangi bir teşebbüste bulunulup bulunulmadığının Dışişleri Bakanı tarafından sözlü olarak açıklanmasını talep ediyorum. Ayrıca, bunlar hakkında adli bir işlem yapılıp yapılmadığı, aldıklan cezalar, mevkuf kahp kalmadıklan Kamil Boran ve ayrıca mahkum eden devletin hangisi olduğunun belirtilmesini istiyorum. Kamil Boran Dışişlerine tevcih ettiği önergesinde ayrıca, NATO üyesi devletlerden hangilerinin arasında birbirlerinin nezdindeki vazifelilerin işledikleri suçlarla ilgili ek anlaşmaların olduğu ve bu anlaşmalann karşılıkhlık esasına dayanıp dayanmadığını sormakta ve bunlar arasındaki farklann açıklanmasını istemektedir. T.C. KIRIKKALE 2. SULH CEZA MAHKEMESİ Esas No: 1988/1220 Karar No: 1989/450 C.Sv. Es.No: 1987/925 Hâkim: Orhan Yardım 20326 Kâtip: Yusuf Altunyurt 371 . Davacı: K.H. Sanık: Muzaffer Olpak Haci Ali ve Zeliha'dan olma 1943 doğumlu. Kınkkale Yenimahalle nüfusuna kayıtlı olup halen Kınkkale Yenimahalle 91 sokak no: !6'da oturur, evli 4 çocuklu. Suç: Gıda maddeleri tüzüğüne aykırı davranış. Suç Tarihi: 14.8.1987 Gıda maddeleri tüzüğüne muhalefet suçundan Kınkkale Yenimahalle nüfusuna kayıtlı Ali ve Zeliha'dan olma 1943 doğumlu sanık Muzaffer Olpak'ın TCK. 398 maddesi uyannca üç ay hapis ve beşbin lira ağır para cezası ile mahkumiyetine. TCK. 402 maddesi uyarınca ceza müddetince meslek ve sanatının tatiline. 647 sayıh yasanın 4/1 maddesi uyannca ve TCK. 72 maddesi uyannca sanığm neticeden otuâkibin lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına. 647 sayıh yasanın 5 ve 6. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar v«rildi. 28.9.1989 Basın: 36239 ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Ucretsiz O l a r a k Çalışacağım" 1964 yılı eylül ayında bir kooperatifte, kısa bir süre sigortalı olarak çalıştım. 1%7'de Eğitim Eostitüsü'nü bitirerek, ortaöğretimde ögretmenlige başladım. 1982'de 1442 sayıh yasa>a göre görevime son verildi. 1983'te eşim bir işyeri açtı ve ben de onun tşyerinde ücret karşılıgında ve sigortalı olarak çalışmaya başladım. Çalışmamin son 5 yılı içinde sigortalı olarak prim ödeme durumum şoytedin Yü Prim günü Ücret 1985 60 80.000 TL. 1986 350 842.000 TL. 1987 1.598.400 TL. 360 1988 360 3.000.000 TL. 1989 360 6JO0.OO0 TL. TOPLAM: 1.490 U .820.400 TL. Sorulanm: 1) Kanımca, 1989 yılında emekli olma)a hak kazanıyorum. 1989 yüı 31 aralığa kadar prim ödeyecegime göre, hem Emekli Sandıgı'nda, (15 yıl 2 ay) hem de özel sektönte (1600 gün) cauşmamın sonucu hizmeller biıieştirilecektir. Bunun için emeklilik işlemleri hangi kurumca yapılacaktır? 2) Eğer emekliliğim karar altına alınırsa. bana ödenecek emekli aylığı ve sosyal yardımlar ne olacaktır? 3) İşimiz gereği gene eşime >ardım edeceğime göre, onun işyerinde ücretsiz olarak da çalişabilir miyim? M.E. YANIT: 1) 2829 sayılı yasa uyannca, çeşitli sosyal güvenlik kurumlarında kesenek ya da prim odenerek geçen ve "birleştirilmiş hizmet sürelerinin toplamı üzerinden ilgililere son yedi yülık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, fiili hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinin sonuncusunun tabi olduğu kurumca ve kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenirî' 25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5.000 günden fazla prim ve kesenek ödemiş, aynca da son 7 yıllık fiili hizmet süresinin yansından fazlasını Sosyal Sigortalar Kurumu'na prim ödeyerek geçinniş bir sigortalı olmanız nedeniyle, işlemleriniz bu kurumca yapılacak ve yaşlılık aylığınız da aynı kurumca bağlanacaktır. 2) 1990 yılında bağlanacak yaşlıhk aybğına esas alınacak son beş yıllık prime esas kazanç toplamınızın ortalarnası olan 2 milyon 364 bin 80 lira (11.820.400/5 yıl) karşılığı üst gösterge tablosunun 9. derece 3. kademesinden ve 2.300 gösterge üzerinden 7060 gün için %58 orandan yaşlılık aylığı bağlanacaktır. Bu günün katsayısı olan 205'e ve 140 bin lira olan sosyal yardım zammına göre bu aylık 413 bin 470 lira tutmaktadır. 3) Sosyal Sigortalar Yasası'nın 3. maddesi uyannca "B) işverenin ücretsiz çalışan eşi" sigortalı sayılmaz ve yasa kapsamına da almmaz. SORU: AYDIN SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN 4.1.1989 tarihinde Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne muhalefet suçundan sanık Selahattin ve Zekiye'den olma 1957 D.lu Aydın merkez Tepecik köyü nüfusuna kayıtlı, halen Aydln ili Kurtuliış Mahallesi Adnan Menderes Bulvarı No: 38'de oturur Erdoğan Aytimur hakkında Aydın Sulh Ceza Mahkemesi'nin 21.4.1989 gün ve 1989/338 Esas, 1989/490 karar sayılı ilamı ile TCK.nın 369, 402, 647 S.K.nın 4 ve TCK.nun 72. maddeleri uyannca 470.000 lira ağır para cezası, 3 ay müddetle cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatının tatiline, 7 gün müddetle işyerinin kapatılmasına karar verildiği ilan olunur 18.10.1989 Basın: 36235 BOYABAT İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İLANEN DAVET KÂĞIDI Dosya No: 1989/51 Aiacakb: Musa Karataş vekili avukat Huseyin Çelik Boyabat Borçlu: Cerrah Kızılaslan Boyabat ilçesi Nizameuinbey Caddesi'nde mukim iken semti meçhul. Haczin yapıldığı gün ve saat: 25.8.1989 saat: 14.30 İcra tflas Kanunu'nun 102. maddesine levfîkan ölü babanız Kerim Kızılaslan adına Boyabat Camikebir Mahallesi parsel: 6 kayıtlı tasınmazın hissedan bulunmanız nedeni ile yapılan fiili haciz ve kıymet takdiri sonucu bu taşınmazın tamamına 30.000.000.000 TUsi bilir kişilerce kıymet takdir edilmiş ve kıymet takdiri işlemi sırasında hazır bulunmadığımzdan işbu davet kâgıdırun gazetede yayımlandığı tarihten itibaren kanuni süreye 15 gün ilavesi ile 18 gün içerisinde adı geçen kanunun 103. maddesi gereğince haciz tuıanağım tetkik ve bir diyeceğiniz varsa bildirmeniz için Boyabat İcra Dairesi'ne başvurmanız hususu Tebligat Kanunu'nun 28. maddesi gereğince ilanen tebliğ olunur. 19.10.1989 Basın: 44127 GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Istifalar sürüyor 14 KASIM 1988 Yunanistan'da son bir aydır güncelliğini yitirmek bilmeyen bankacı Yeorgios Koskotas'ın yolsuzlukları, şimdi de PASOK'un iktidarını zorluyor. Koskotas'ın izini kaybettirdikten sonra istifa eden Kamu Düzeni Bakanı Tassos Schiotis'ten sonra, Adalet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Agamemnon Kutsogeorgas'ın da istifasının Başbakan Andreas Papandreu tarafından kabul edildiği dün gece acıklandı. Koskotas olayı şimdilik iki bakanın istifasına yol açtı. İNGİLİZCE'Yİ 6 AYDA KONUŞALM. Tel: 347 80 58
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle