17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 Kötfiye Kııllaııııtıı Turizmi TeşvikKanunu'nun 8. maddesiylesadeceözgülemekurumu amacındansapürılmaklakalınmıyor, üstelik TapuKanunu'nun35. maddesindeki yabancı uyrukluların ülkemizde taşınmaz mülkiyeti edinebilmeleriyle ilgili koşullar da ortadan kaldınlıyor. Nerede kaldı kamu yaran? Tahsis îşleminm OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kanlar Kurulu karan ile istisna edilerek (Madde 8). Görülduğü gibi Turizmi Teşvik Kanunu'nun bu 8. maddesiyle sadece özgüleme kunımu amacından saptırümakla kalınmıyor, üstelik Tapu Kanunu'nun 35. maddesindeki yabancı uyrukluların ülkemizde taşınmaz mülkiyeti edinebilmeleriyle ilgili koşullar da ortadan kaldınlıyor. Nerede kaldı kamu yaran? Rüzgâr ektik ya! Bakaum ne biciyoruz? Pek çoğu arasmdan işte canlı bir örnek; bir gazete haberi: "Antik kente darbe... Sangerme turizm alamnın yatmmcüara tahsis islemleri tamamlandı. Sangerme kumsalınm yanıbaşındaki yakJaşık bin dQnümlük alan değişik paylarla 4 yatınmcı firmaya 49 yülığma tahsis edildi:' (Cumhuriyet 7 Ocak 1989) Insanı kara kara düşündüren şu: Tiırizmi teşvik ettik, çok da para kazandık. Ya yok edilen tarih! Onun bir daha elde edilmesi olası mı? Bir de şu var; kamunun zarar hanesine katılmak üzere kendilerine son derece değerli topraklar özgülenen yatınmcılar, o topraklan bedava olarak, bedelini ödemeden elde etmişlerdir. Bir başka yasama örneğini alalım: 11 Agustos 1983 gününde yürürlüğe giren 2872 sayüı Çevre Kanunu. Bu yasanın amacı özetle "Bütün vatandaşlann ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi"dir. Bu hizmetlerin sağlanması için yasa gerekli kunülarla donatümış, aynca bir kanun hükmündeki kararnameyle Çevre Genel Müdürlüğü kurularak kentsel ve kırsal alanlarda uygulanacak kullanım esasları ve her türlü öbür bizmetler denetim altına alınmıştır. Bu Çevre Kanunu'nun 9. maddesi özetle şöyle bir hüküm içermektedin "Ülke ve dünya Ölçeğinde ekolojik önemi olan çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarb alanları emniyet altına almak amacıyla 'özel Çevre Koruma Bölgesi' olarak tespit etmeye ve bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esaslanm belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir". Bu hüküm de, bütün vatandaslann ortak varlığı olan çevrenin konınmasında yararlı bir hükümdür diyelim. Nitekim bu maddeye göre, Bakanlar Kurulu 12.6.1988 gününde 88/13019 sayüı bir kararname yayunlamış, ancak koruma ve kullanma esas1*1*52 bu kararname içinde belirlememiştir. Bu esaslar daha sonra 16 Eylül 1988 günlü Resmi Gazete'de "Başbakanlık" tarafından "özel Çevre Koruma Bölgesine îlişkin Esaslar" başlığıyla yayımlanmıştır. rumuna yol açmakla kalmıyor, yasalar ve yasalama sistemini de bozmak gibi korkulu bir sonuca da yol gösteriyor. Ancak konumuz açısından işin vahim olan yönü şudur: "Esas"lann 3. maddesinin (c) bendinde, 5. maddesinin (f) bendinde ve gecici 1. maddesinde, yine ünlü "özgüleme" olayıyla karşı karşıvayızdır. Ve yine "ilgilüere taşınmaz mal özgülenecektirî' Ne amaçla? "Özel Çevre Koruma Bölgesinde" restoran, kafeterya, büfe, plaj tesîsleri, yat otelleri (yatel), saoş yeri vb. gibi yapı ve tesislerin kurulması için. Bu sayılanlann tümü ticaı< tesislerdir. Büyük kârlar getirecek müesseselerdir. Evet, devletin bundan çıkarı da olacaktır. Kesesine döviz girecektir. Ama yat otelleri, kafeterya işleticileri için "özel Çevre Koruma" bölgeleri icat etmek, ülkemizin en değerli topraklaruıı (milli emlakımızı) burüara özgülemek, ne milli iradeyle ne kamu yaran ilkesiyle bağdaştınlabilir niteliktedir. Yukandaki örneğin çok daha çetrefllh'si, tmar Kanunu'nun 9. maddesine 20.6.1987 günlü 3394 sayıh yasayla yapılan bir ek maddede görülmektedir. tmar planlaması ilke ve esaslanm ait üst eden nitelikteki bu ek fıkra ile belediyelere ait tüm plarüama yetkileri Başbakanlığa ve ona bağh olarak Bayındırhk Bakanlığı'na da tarunmıştır. Sormak gerek, bu gidişat liberalizm ise totalitarizm nasü olur acaba? Son bir örnek: 1986 yılında, Antalya'da "Akdeniz Sağlık Vakfı" adıyla bir vakıf kunüuyor. Vakfın kunıculan arasmda üç ANAP'U bakan, üç milletvekili, bir vali (Antalya) ve bir de rektör bulunmaktadır. Bundan daha muhkem bir vakıf kurmak Bakanlar Kurulu'nu kurmak kadar zor olsa gerektir. 1986 yıhnda bu vakfa ANAP'lüann idaresindeki belediyece Akdeniz"in incisi denebüecek "Lara" da 300 dönümlük bir alan (ki bugünkü değeri 25 milyarmış) "tahsis' ediliyor. Bu alan aslında orman sımrları içindeymiş. Orman Müdürlüğü her nasılsa 14 milyon lira karşüığı bu alam belediyeye "tahsis" etmiş, belediye de vakfa "tahsis" ediyor yine 14 milyon lira bedelle. Aynca otogann içindeki bir benzin istasyonu da bedava olarak yine belediyece "tahsis" edüiyor. Bu kadar kannaşık bir işlemi başarabümek, yasaları bu denli kendi amaçiarı dışına ta şırabilmek; kamuyu ve kamu yaran ilkesini böylesine hiçe saymak ya da görmezlikten gelmek için jblis olmak gerekmezmiş meğer, bir belediye başSonoç kam olmak yeterliymiş!.. Bu esaslara göre, Çevre Yasası'ndaki ve Çevre GeYukanda hetn yasalan hem hukuki sistemi silnel Müdürlüğü KHK'sındaki yetkili kurul ve organ keleyerek sistemin nasü "tebdü" ve "tagyir" edillardan gayri bir "özel Çevre Koruma Bölgesi diğini somut olaylarla belirtmeye çalıştık. Ve açıkBaşkanlığı" ve bir de "Çevre Koruma Kurulu" ku ça görülduğü gibi özgüleme, hukuksal kurumu marulmuştur ve bu özel bölgelerde yapüacak planla kas degiştirerek, kamu yaran rayından, özel cıkarmalarla, yapı ve tesislerin izinlerine vanncaya dek lar rayına aktanlmaktadır. Bu da kamuya, ortak kulher türlü genelgeyi ve düzenlemeyi yapma yetkisi lanımında olan, ortaklaşa yararlanma hakkına saBaşbakanlığa verilmiştir. (Esaslar Md. 8) Oysa esas hip olduğu milli emlakına (ulusal mal varlığına) el Çevre Kanunu'nda, ne bu yetkilerin ne de bu işlev atma durumudur. lerin hiçbiri yoktur. Bu durum da, kamunun, onun üyesi olan her özel Bu bir olaydır, bir yasama olayı! Bir yasanın, hat ve tüzel kişinin dava hakkını, hatta bazı ahvalde tazta ona dayanılarak çıkanlan bir Bakanlar Kurulu minat isteme hakkıru doğurur. kararnamesinin tüm sımrlan aşüarak, BaşbakanYasalara dayamlıyor demek, kamınun haklanlıkça saptanan esaslarla yine Başbakanlık çok nı elinden almak için yeterli hukuksal gerekçe deönemli yetkileri kendi bünyesinde topluyor! Bu hu ğüdir. Zira Türkiye Cumhuriyeti'nde kamu mallasusla olay sadece yetki kargaşası yaratmak, ama nna el uzatan bir yasa söz konusu olamaz, olmaa n saptırılması gibi yasanın etkisizleştirilmesi du malıdır. 9 EKİM 1989 OKURLARA. OKAY M.TULUİ SÖNMEZ Hukukçu Örneğin 4999 sayüı bir yasa ile üniversite merkez binası olarak kullamlan eski Harbiye Nezareti binası ve bu binanın arkasına yapılacak ekleri hukuk ve iktisat fakültelerine özgülenmiştîr. özgülemenin tartışmasız bir güzel biçimi de doğada olmaktadır: Yuzyıllar boyu denizlerin devinimi ile oluşan kıyılar, haıikal: plajlar, yatağını değiştiren akarsulardan kalan yerler, nehirler içinde oluşan adacıklar vb... Hep bu toprak parçaları, yasalanmız gereğince devletin hüküra ve tasarrufu (egenimi) altına giren yerlerdendir. Böylece doğal olaylar sonucu oluşan bu yerler hukuksal bir karakter kazanmakta ve milli emlak kategorisine girmektedir. Jşte bu olaya doktrinde doğal özgüleme (tabii tahsis) denmektedir. Şimdi burada doğanın kendi yaBu işlemi kim yüriittir? salarma göre ortaya çıkardığı bu harikalı oluşumu "Maliye ve Gürarük Bakanlığı Teşkilat ve Görev insan oğlunun çıkardığı yasalarla nasü yozlaştırdıleri Hakkında KHK"nın 13. maddesi hükümleri ge ğım, doğayı nasıl yoksullaştırdığım, hatta bir daha reğince bu görev esas olarak adı geçen bakanlığın geri dönüJemeyecek biçimde yok ettiğini birkaç ör"Milli Emlak Genel Müdürlüğü"ne aittir. Bu mad nekle sergileyelim. denin (d) bendi şöyledir: "Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden Doğayı yok etme örnekleri kamu hizmeti için, kullanılması gerekli olanlan, önce, bir örnek olarak 16 Mart 1982 gününde genel, katma ve özel bütçeli idarelere tahsis etraek ve tahsis amaonın ortadan kalkması veya amaç dışı yürürlüğe giren 2634 sayüı Tiırizmi Teşvik Kanunu'nu alalım ve bu kanunun içindeki özgüleme mükullanılması halinde tahsisi kaldırmak" essesesinin küık ve kıyafetine bir bakalım ve de yaMaddenin çok açık hükümlerinden anlaşıldığı gi zımızın başlangıcında açıkladığımız özgüleme işlebi devletin mal varlığının önemli bir bölümünün minin içeriği olan "Kamu yaranna, kamu hizmeti özgüleme işlemleri bu Milli Emlak Genel Müdür için, kamu dairesine" ilkelerini asla unutmayalım. lüğü'nce yürütülecektir. Bu temel kural kuşkusuz Tbrizm sanayiinin her ülke için önerai çok büyükMuhasebei Umumiye Kanunu'nun yukanda açık tür. Bu nedenle Turizmi Teşvik Kanunu da turizmi lanan hükümlerinden kaynaklanmaktadır, onlarla geliştirmek amacıyla yürürlüğe konmuştur. Elbettam bir uyum içinde bulunmaktadır ve öyle olma te yararlı olmalıdır. Ancak turizm iiberal sistemlerde sı yasalar arasındaki tutarhlık bakımından doğaJ daha çok bir ticaret konusudur, bir özel girişim konusudur. dır. Yani girişimci kendi yatırımını gücü yettiği kaAncak öyle bir döneme gelinmiştir ki, yasalar arasındaki vazgeçilmez bütünlük ve tutarhlık ilkeleri dar kendi kesesinden yapacaktır ve elde ettiği kaya ümden gözardı edilmekte ya da törpülene tör zancı da yine kendi kesesine indirecektir. Kısaca bu pülene işlevlerini tüketmektedirler. Yasama en zor bir ticarettir. Gelin görün ki, bu turizm yasası: A iştir, bilge ve yetkin olmayı gerektirir. Yukanda açık Hazineye ait yerlerle, ormanlan, B Devletin hülandığı gibi özgüleme işlemi esas olarak Milli Em küm ve tasarrufu altındaki yerlerle kapanan yollar lak Genel Müdürlüğü'nce yürütülür. Ama bunun ve yol fazlahklanm, C Kamu kuruluşlanna ait yerbaşka biçimleri de vardır. Örneğin imar planlan. leri, gerçek ve tüzel kişilerle vakıflara ait yerli Imar planları, öteki nitelikleriyle birlikte, bir öz "özgüleme" yoluyla, önce Külrür ve Türizm Bakangülemeler bütünüdur. özellikle genel hizmetlere ay hğı'na devretmekte, sonra da bu taşınmaz mallanlan alanlar Hazine'ye ya da özel idarelere aitse bu nn yatınmalara özgülenmesi esaslanm getirmekyerler belediyenin önerisi, Maliye BakanlığYnın ona tedir. Kimdir bu "yatınmcılar"? Türk ve yabancı yı ile bedelsiz olarak belediyeye devrolunur (tmar uynıklu gerçek ve tüzel kişiler. Nasü? Devlet Ihale Kanunu Md.ll). tşte bu işlem değişik bir (tahsis) Kanunu ve Orman Kanunu hükümlerine bağlı olmaksızm ve Köy Kanunu'nun ve Tapu Kanunu'nda biçimidir. Yine özgüleme, bir yasa yoluyla da yapılabilir. yer alan yabancı uyruklularla ilgili tahditlerden Ba1 Haziran 1927 gününde yürürlüğe giren, 1050 sayüı Muhasebei Umumiye Kanunu'nun 23. maddesi şu hükümleri içerir: "Devlete ait bilumum gayrimenkul emval, tapu idaresinde Hazine namına tescil ve Maliye Vekâleti tarafından idare olunur. Bunlardan bir daireye 'tahsisi' icap edenler, o daireye, istimal olunduklan müddetçe bila icar verilebilir". tşte devlete ait taşınmazlann özgülenişinde (tahsisinde) temel kural budur. Özgüleme (tahsis) işlemi, genel anlamda bir devlet taşınmaz malını umumun (herkesin) yararlanmasına ayıran ya da bir kamu hizmetine bağlayan ya da bir devlet özel malını orta malı ya da bir kamu hizmetinin aracı durumuna getiren idari bir tasarruftur. e Yine Tekel Sorunu asında çalkantılar değişik boyutlarda sürerken 'tekel sorunu' yine bizce en can alıcı noktadır. Basınımızda 3 büyük grup her düzeyde, (fiyat, eleman, { reklam, lotarya, tiraj, haber, spor) şiddetli rekabeti sürdürmektedir. Rekabet, kuskusuz ilke olarak doğaidır, kaçınılmazdır, gelişmeye önemli katkısı vardır Ancak şu andaki rekabet düzeninin sağlığı oldukça kuşkuludur, gelecekte önemli olumsuzlukların temellerinin atıldığından kaygı duyanlann sayısı az değildir. Bu oluşumun siyasal kaynaklan üstünde sık sık durulmuştur, siyasal iktidann konuya yaklaşımı geniş biçimde eleştirilmiştir. Sonuçta ortada sevimli bir görünüm yoktur. Görünümün çeşitli boyutlannı gözden geçirmekte yarar vardır. Şu anda 3 büyük yayın grubu günlük gazete satışının % 76.5'ine egemendir. ftfinlflfr §3Z6t8 Asil Nadir grubu Sabah grubu Hürriyet grubu Öteki bağımsız gazeteler 4 4 2 4 Ginlâk toolam sabş 968.000 815.000 530.000 760.000 Ytzfe 32 27 175 235 Haftalık ve ayiık dergilere bakıldığında 3 grubun durumu şöyledir: Haftalıklar Met Asil Nadir grubu Sabah grubu Hürriyet grubu 6 2 5 340.000 51.000 190.000 102.000 7.000 157.000 Görülduğü gibi yayın çeşidinin çokluğu ve ulaştığı toplam okuyucu sayılarında Asil Nadir grubu öndedir. Ancak Asil Nadir grubunun fiyat politikası nedeniyfe toplam satış gelirlerinde ve ilan gelirlerinde ortaya biraz detfşik bir tablo çıkmaktadır: Aylık Mtt ssttş 4 bağımsız gazete Sabafı grubu Asil Nadir grubu Hürriyet grubu Eyill 89 brirt refctomieUri 5 milyar TL 7.5 milyar TL 7 milyar TL 5 milyar TL 12 milyar TL 11 rralyar TL 10 milyar TL 9 milyar TL EVET/HAYIR OKTMAKBAL Turiznı Stratejisi ve Çevre Kuşadası'ndan Antalya'ya kadar uzanan geniş ve özelliği olan bölgeler derhal 'milli park' ilan edilmeli ve buralardaki tüm inşaatlar Gökova termik santralı ve oteller dahil, derhal durdurulmalıdır. Gelenler Geri Dönüyor Erol, Bulgaristan'ın Razgrat yöresinden gelmiş. Bir etektrik ustası. Oradayken işi varmış; evi, arabası, belirli bir çalışma düzeni varmış. "1985'e kadar durumumuz iyiydi" dryor. Ama ne zaman ki Bulgar yönetimi Türk soyundan gefen yurttaşlarının adlarını değiştirmeye, Ali'nin, Hasan'ın, Erol'un adını Bulgarlaştırmaya başlamış, o zaman her şey değişmiş. Türklerde bir karşı koyma, bir direnme isteği, Buigarlarda da her şeye karşın Turkleri Butgarlaştırma çabası guçlenmiş... Erol dryor ki, "Gelenler umduklannı bulamadılar. Pek çoğu işsiz, yersiz kaldı. Ben bir ev tutmaya kalktım, bir milyon depozit istediler, kira da ayrı. Bir iş bulup girdim, aldığım para Bulgaristan'dakinden daha az. Ne yapacağım? Çaresiz çalışacağım. Neyse ki yakın bir akrabam vardı, o da yoksul durumda, ama hiç değilse bana yer verdi bir süre için, bana dayanak o(du." Geçen akşam Süleyman Demirel TV'den sesleniyordu: "Niye 'gel' dedin, şimdi nasıl oluyor da gelenlere kapıyı kapatıvorsun? Gel demek kolay, Kapıkule'ye gidip 'Hepsi gelsin, 55 milyonuz, 57 milyon oluruz. Hatta Bulgarlar da gelsin, Jivkov da gelsin' demek kolayın kolayı! Ama Bulgar Türiderinin saytsı 300 bini aşınca Aman kapıyı kapatın' dersen o zaman sana sorarlar, 'Sen ne yaptığını bıliyor musun?' diye..." Sorarlar, ama kımse sormuyor. Oysa başka bir ülkede olsa yalnız şu Bulgar Turklerini yerlerinden yurtlarından koparıp Türkiye de perişan hale sokan, gelenlerin birçoğunu her türlü koşulu benimseyip geri dönmek zorunda bırakan bir başbakan yüce divana verilirdi. Senin ne hakkın var hesapsız kitapsız iş yapmaya, 'Gelin, hepiniz gelin' dedikten bir iki ay sonra 'Kapıları kapatın' demeye! Bizde, doğrusu ya, bilinçli bir muhalefet de yok. Şu Bulgaristan işi yeterdi bir hükümeti, bir siyasal lideri yerle bir etmeye... Ama nerde, muhalefet DYP olarak Demirel demek, SHP olarak da kendi iç çekişmeteriyte uğraşmak, 'küçük olsun, ama bizim olsun' hesabıyla gerçek sosyal demokratlan parti dışı etmeye çalışmak demek! Şoför eliyle geçen taşrtlan gösterdi: "Hepsi geri dönüyor" dedi. Baktım, Bulgaristan plakalı kamyonetlere eşya yüklenmiş birbiri ardına Edirne yolunu tutmuşlar. Şoför Erzincanlıydı, "Bize iş yok bu memlekette, bu zavallılar ne umut edip buralara gelmişler" dedi. Erzincan'da iş bulamamış, İstanbul'a kapağı atmış, bir tanıdığın arabasında gece gündüz çalışıyormuş ekmek parasına! Öyle diyor "Bir ekmek, bir de kira parasına sabah altıda alıyonım arabayı, geceyarısına kadar." Yanımızdan yine bir Bulgaristan plakalı taşıt geçti. Şoför yerinde bir kadınla bir çocuk vardı, yani bir aile. Geri dönmek zorunda kalan Türk soydaşlarımız. "Yeğenlerim bir fabrikada çalışıyorlardı, ayda 45 yüz bin lira alryortardı. Patron ıkisini de dışarı atmış. Yerlerine Bulgarisian'dan gelen iki kişi almış, kaça biliyor musunuz, 150 bin liraya." Bir de boyle düşmanlık duygularını hasçıkarlar için yaygınlaştıranlar var. Bulgarlar geldi bizi işimizden etti diye konuşanlar öyle çok ki. 'Bulgarlar gelmiş.' Nerenin Bulgar'ı bu insanlar? Alışılmış deyimle söylesem mi? 'Evlad'ı Fatihan', yani Rumeli'yi fetheden, ta Viyana'ya kadar giden (Arkaa 16. Sayfada) Doç. Dr. MURAT ÇİZAKÇA Boğaziçi Üniversitesi Bu ülkenin kıyılarına en büyük zararın yazlık ev ve devre mülk fur>ası ile verildiği artık belirgin bir şekilde görülmektedir. Bu gidişe dur demenin vakti eoktan gelmiştir. Ancak bu durdurma işlemi bir paket program çerçevesinde düşünülmelidir. Boylelikle bir taşla birkaç kuş vurulabilir. Yazlık ev ve devre mülk furyasını durdurmanın yolu bir türlü uygulanamayan yasaklamalardan değil, bu inşaatların giderek pahalılaştınlmasıııdan geçer. Bu çerçeve içersinde devlet ilk olarak kıyüardaki kooperatiflere konut fonundan kredi sağlanmasına bir son vermelidir. Bu yolla tasarruf edilen krediler kentlerdeki kooperatiflere kaydırılabilir. tkinci olarak bolgelerdeki konutların emlak vergileri çok yüksek oranlarda arttırılmalıdır. Bu uygulamalar ile bir yandan devlet vergi gelirlerini arttırıp enfiasyonu frenlerken diğer yandan sosyal adaletin gereklerini de ye nük olmalıdır. Bir başka deyişle dev kıyı kent otelleri, buralardaki modern ve geniş yat limanları ve milli parklar turizm stratejimizin sacayağını oluşturmalıdır. Bu strateji şu fay^ daları sağlayacaktır: Bir, milli parklar ile tabiat korunacaktır. İki, Avrupa Topluluğu'na katümayı arzula>an ve tabiatını, insanlığın müşterek mirası rine getirmiş olacaktır. dünyanın en güzel koylannı koruyabilmiş bir Otel inşaatlanna ruhsat verilirken inşaat Türkiye, Avrupa turizmi ve özellikle Batı'da yeşil alan oranına çok dikkat edilmeli ve giderek gıiçienen Yeşillerın önemli desteğirıe Ispanya'da olduğu gibi oda başına en az 150 sahip olacaktır. metre kare yeşil alan şart koşulmalıdır. Bu da yetmez, Kuşadası'ndan Antalya'ya Üç, bu faydalar sağlanırken devletin turizm kadar uzanan geniş ve özelliği olan bölgeler gelirlerinde azalma değil, tam tersi artrna sağderhal "milli park" ilan edilmeli ve buralar lanacaktır. Şöyle ki, otei inşaatlarında azaldaki tüm inşaatlar, Gökova termik santralı ve ma değil bölgesel yoğunluk önerilmiş olduoteller dahil, derhal durdurulmaJıdır. Buna ğundan otel gelirlerinin düşmesi söz konusu karşın Kuşadası, Bodrum, Marmaris, Fethi olmayacaktır. öte yandan büyük kıyı kentlerye gibi zaten büyümüş kıyı kentierinin denize de daha geniş ve yeni yat liınanları inşaatlan bakan sırtlarında yaygın otelleşmeye, yukan ile yat sayısı artacaktır. Bu yatların çok buda belirtilen inşaat yeşil alan oranını uygu yük bir oranının Bodrum, Marmaris gibi mer'lamak şartıyla izin verilebilir. Milli parklar ile kezlerde yapılacağı ortadadır. Yat inşaatı, yadev kıyıkent otelleri birbirlerini bütünleyen ol tınm ve istihdam demektir. Bitirilen yatlar yaz gulardır. Şöyle ki, Fethiye'deki bir yat gezisi boyunca turistleri mavi yolculuklara götüresırasında bizzat Sayın Özal'ın da belirttiği, ceklerdir ve gerek yatlarda gerekse yat hizmet ama bir türlü uygulamaya koymadığı gibi, sektöründe önemli istihdam sağlanacağı keTürkiye'nin turizm stratejisi yat turizmine dö sindir. (Satış gelirlerinde, dağıtım şirketlerinin payları ve bayl kârları, reklam gelirlerinde ise türlerine ve gazetelerine göre indirim oranları değiştiğinden tümü için net miktarları hesaplamak güçtür; yukarda verdiğimiz rakamlar araştırma şirketlerinin dışardan iziemelerine dayanmaktadır.) Üç büyük yayın grubunun rekabetlehnin herkesin evine ve sofrasına yansıma aracı da televizyondaki lotarya reklamlarıdır. Televizyon reklamlarına yaptıklan harcamalan kıyasladığımızda da Asil Nadir grubu çok büyük farkla öne geçmektedir: Eytül 1989 Asil Nadir grubu Sabafı grubu Hürriyet grubu 2 milyar TL 540 milyon TL 250 milyon TL 1889 yılı 9 ay 13.2 milyar TL 5.8 milyar TL 3.9 milyar TL Üç büyük grubu televizyon reklamlannda yakından izleyen Milliyet Gazetesi'nin bu yılın 9 ayında harcadığı 2.5 milyar TL ve öteki gazetelerle birlikte basının bu yılın 9 ayında televizyona yatırdığı toplam miktar 30 milyar TL'ye yaklaşmaktadır; bu harcamanın içinde lotâryalara yapılan öteki masraflar, kâğıt, karton vb. masraflar bulunmamaktadır. İşte sayılarla basının vaziyet ve manzarai umumiyesi... • Geçen hafta sonbahar "çekidüzeni"ni anlatırken, Istanbul Haber Servisi'nin çalışma duzenine ilişkin bir eksik bırakmışız. Eski tarzda bir "Istanbul Haber Servisr'miz artık bulunmuyor, buna karşılık aynı işlevi Haber Merkezi'ne bağlı iki grup yerine getirecek; kent ve belediye haberlehni izleyecek grubun koordinasyonunu Kemal Küçük, toplumsal olaylar, poHs ve adliye haberlehni izleyecek grubun koordinasyonunu ise Yalçın Çakır, Haber Merkezi Müdürü Yalçın Bayer ve yardımcılannın yönetiminde yürütecekler. 1 ayda 5. basım Eviniz olsun veya olmasın, birikimlerinizi Yuva Hesabı'na yatırın, 6 MİLYONDAN 6 O MİLYONA Kredinizi alın. Yuvanıza kavuşun. Aynntılı bilgi için Emlak Bankası şubelerinden broşür alınız. Bilgi Yaymevi Meşrutiyet Cad. 46/A Telf: 131 81 22 131 16 6 5 134 12 71 YenişehirAnkara Bilgi Dağıtım Babıâli Cad. 19/2 Telf: 522 52 01 526 70 97 CağaloğluİSTANBUL MENEMEN ASLÎYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 989/497 Davacı Melahat Uysal tarafından Ural Uysal aleyhine açılan boşanma davasının yapılmakta olan muhakemesinde: Adresi mechul olan davab Ural Uysal'm mahkememizde devara eden yukanda numarası yaalı 989/497 sayılı dosyanın duruşmasının yapılacağı 28.11.1989 günü saat 9.00'da tüm delilleri ile birlikte hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, gelmediği veya kendisini bir vekille temsil ettirmediği takdirde duruşmanın yokluğunda yapılıp karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 33628 EMLAK BANKASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle