25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 Evren'e checkup Cumhurbaşkam Kenan Evren, Gülhane Askeri 9 EKİM 1989 ARAT araştırması Eylül ayında Ozal konuşuldu İSTANBUL (ANKA) İstanbul'da, bir araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre eylül ayında en çok konuşulan konunun hayat pahahlığı, en çok konuşulan kişinin ise Başbakan Turgut Özal olduğu belirlendi. ARAT Araştırma Şirketi'nce, İstanbul'un 19 senıtinde yapılan araştırmada 1000 kişiye sorular yöneltildi. Araştırmanm en çok konuşulan kişisi de yüzde 47.8 ile Başbakan Turgut Özal oldu. SHP Genel Başkanı Erdal İnönii ve DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, araştırmaya göre, futbolcu Rıdvan Dilmen ile Tanju Çolak ve halterci Naim Süleymanoğlu'nun ardından 5 ve 6. sıralan aldılar. WHO'nun aşı raporu ANKARA (Cumburiyet Biirosu) Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) görevlendirdiği özel bir inceleme komisyonu tarafından hazırlanan ve "Bulgaristan'da yaşayan Türk azınlığın genel saglık koşullan ile göçe zoıiananlar üzerindeki niteliği bilinmeyen aşı uygulaması" konusundaki bulguları içeren rapor, bugün açıklanacak. Raporun içeriği, daha önce Türk ve Bulgar hükümetleriyle WHO arasındaki vanlan anlaşma gereği, TSİ ile 14.30'da Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da WHO Avrupa Bölge Direktörü Dr. Jan Erik Asvall tarafından dünya kamuoyuna duyurulacak. Dr. Asvall ile raporu haarlayan komisyonun başkanı Sir Henry Yellov Lee, Ankara'ya gelerek Sağlık Bakanı Halil Şıvgın'ada raporun bir örneğini sundular. Tıp Akademisi'nde (GATA) checkup yaptırdı. Cumhurbaşkam Evren, dun saat 10 00 da GATA'ya geldı. ! Cumhurba$kanı Evren AA muhabirjne, "Zaman zaman checkup yaptınyorum. Ayrılmadan evvel bir daha yaptırayım" dedi. (Fotoğraf: AAAnkara) Amerikalı sinema oyuncusu Jane Fonda ile Fransız film yapımcısı ve yönetmen Roger Vadım'ın kızı Vanessa Vadim, uzennde uyuşturucu bulunan erkek arkadaşı ile birlikte tutuklandıktan bir gün sonra serbest bırakıldı. Jane Fonda basın sözcüsü aracılığıyla yaptığı açıklamada "Vanessa iyi bir çocuk, iyi bir öğrenci. Onunla gurur duyuyorum ve yanındayım" dedi. Sözcü, Vanessa1 nın uyuşturucu bağımlısı olmadığını da öne sürdü. (Fotoğraf: Reuter) "Vanessa iyi bir çocuk lougeiOOyaşın 1 Amerikalı caz sarkıcısı Ella Frtz gerald ile Ray Ctiaries, Paris'teki MoulinRouge gece kulübünün kuruluşunun 100. yıldonümünde birlikte şarkı söylediler. Kutlama törenine uluslararası une sahip çok sayıda sanatçı katıldı. (Fotoğraf: Reuter) HABERLEREV DEVAMI Maymunun Gözü (Baştarafı 1. Sayfada) 3 Başkan Bush yönetiminin, Reagan yönetimine göre daha farklı bir tutum içinde gözükmesi; yani bu konuda Beyaz Saray'dan yayılan havanın, tasarı sahiplerini yüreklendiriyor olması... 4 Uluslararası konjonktür ile Sovyetler'de parlayan milliyetler sorununun uygun bir ortam yaratmış olması. 5 Ve herhalde, Türkiye'nin içte ve dışta sıkışmış durumu ile Özal iktidarının 21.8'le çaptan düşmüşlüğü. 6 Belki bunların tümüne bir de Başbakan Ûzal'ın 1988 yılı sonunda vermiş olduğu bir demeç eklenebılir. Şöyle demişti Özal: "Sazen ne derier, 'Tek atımlık bir silahtır; atarsın, biter gider. Ama devamlı 'Seni öldüreceğim, sana bir şeyler yapacağım' diye şantajhikâyesinden çıkması icap eder." (Hürriyet; 16.12.1988). Sayın Özal'ın bu sözleri herhalde Ermeni lobisini yürütenlerin beileğinde tazeliğini k o ruyor olmalıdır. • Şimdi ne olacak? Karar tasarısının, Senato Adalet Komisyonu'nda iki hafta sonra ele alınması bekleniyor. Amerikan tarafı, tasarı geçerse Ankara'nın tepkisinin ne olabileceğini tartma çabası içindedir. Çevreye telkinlerı ıse, konunun o kadar önemsenmemesi ve Amerikan başkanlık sisteminin içerdiği "cilveler" çerçevesinde değerlendirilmesi yönündedir Öyle anlaşılıyor ki, iş, kamuoyunda fazlaca büyütülmeden kapatılabilirse VVashington. rahatlayacaktır Acaba gerçekten tek atımlık silah mı bu konu? Kesinlikle hayır! Önce bir Kongre kararı... Sonra tazminat, hatta toprak istekleri... "Batı Ermenistanı" ile "Doğu Ermenistanı"nı (Sovyet Ermenistanı) birleştirmeye dönük kampanyalar... Amerikan Kongresi'nden geçebilecek "tek atımlık silah"ın Türkiye'ye yönelik daha sonraki sonuclan ya da aşamalan böylece özetlenebilir. Tasarı Kongre'den geçerse, kuşkusuz kıyamet kopmayacaktır. Türkiye bu tür baskılara boyun eğmeyecek kadar büyüklüğe ve larihsel bilince sahiptir. Ancak 70 yıl öncesinin savaş koşullarında yaşanmış trajedilere, öyle şak diye soykınm etiketini yapıştırmak; onları tarihsel ve hukuksal boyutundan uzaklaştırıp, Türkiye'ye karşı siyasal olarak kullanmaya kalkışmak, öyte küçümsenecek ve geçiştirilebilecek bir olay değildir, olamaz. Böyie bir karar tasanstnın Amerikan Kongresi'nden geçmesi ve buna karşı Amerikan yönetiminin kayrtsız kalması, Türk Amerikan ilişkilerini kesiniikle olumsuz yönde etkileyecektir. Dışişleri'nden bir yüksek yetkilinin deyişiyle, "Belki de gözler böyle açılır. 'Johnson mektubu', 'silah ambargosu' derken, buna bir de Ermeni Soykırımı eklenirse, böylece Türk dış politikası da daha akılcı bir yörungeye, bakarsınız, bir gün oturuverir..." \azar: BaSllia kâğlt D Almanya'da Gorbi tayfunu Haber Merkezi Devlet Baka nı ve Hükümet Sözcüsü Mehmet Yazar, "Kâğıt yoluyla basın üzerinde bir baskının söz konusu olmadığını" söyledi. Yazar, bu görüşünü dün televizyonun 1. kanalında yayımlanan "Basında Teketteşme" konulu açıkoturumdaki görüşler üzerine yaptı. TV Haber Müdürü Can Okanar'ın hazırladığı "Basında Buluşalım" adlı haber programının dun akşam yayımlanan ilkinde, "Basında TekeHeşme" konusu işlendi. Programa gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal, Tercuman Gazetesi Başyazan Taha Akyol, Veb Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nuyan Yiğit ve Sabah Gazetesi Başyazan Güngör Mengı katıldılar. Devlet Bakanı ve Hükümet yoluyla baskı yok CJ 'Sınırlı Köşk' fornıülü ANKARA (Cumhuriyct Bürosu) Başta Genel Başkan Erdal tnönıi olmak üzere, SHP yönetiminde, Başbakan Tlırgul Özal'ın cumhurbaşkanı olacağı yönündeki görüşler ağırlık kazanmaya başlayınca, "Özal'ı indirme formülü" belirlendi. Buna göre, SHP, erken se• çim ya da seçimin ardından anayasa değışikliğini gündeme getirecek, "ek gecici madde" ile de cumhurbaşkarunın görev süresini kısaltarak özal'ın görevden alınrnaı sını sağlayacak. Bu amaçla, daha önce oluşıu' rulan SHP Anayasa Komisyonu, bu haftadan itibaren çalışmalanna başlayarak "taslak bir anayasa" hazırlayacak. SHP yetkilileri, "alternatif anayasa" çalışmalarının, bir ay içinde sonuçlanacağını dile getirdiler. Komisyonda, adları açıklanmayan bazı öğretim görevlileri ile bürokratlar da bulunuyor. Alınan bilgilere göre, SHP'nin onceki gün toplanan Merkez Yurutme Kuruhı'nda Genet Başkan Erdal Inönü, anayasa değişikliği çalışmalannın hızlandırılmasını istedi. Bunun üzerine Anayasa Komisyonu toplantıya çağnldı. Hazırlanacak yeni "şablon anayasa" temel hak ve özgürlükler, sendikal haklar gibi temel düzenlemeleri orta>a koyacak. Komisyon aynca, cumhurbaşkarunın görev süresinin kısaltılması ile ilgili teknik çalışmayı da gerçekleştirecek. SHP yetkilileri, tnönünün "Özal'ın cumhurbaşkanlığı, anayasa değişikliği konusuna hız kazandırmıştır" sozleri üzerine, bir suredir toplanmayan komisyonun harekete geçirildiğini belirttiler. Öte yandan, cumhurbaşkanlığı süresi ile ilgili anayasaya konulması duşünülen ek geçici maddenin nasıl uygulanacağı da tartışmala (Baştarafı 1. Sayfada) AP'nin haberine göre Komünist Partisi'nin 4 kişilik liderlik grubuna dahil olan Politbüro üyesi İmre Pozsgay gazetecileTe yaptığı açıklamada komünist ilkelerden çok, sosyal demokrat ilkelere yakınlık duyduğunu söyleyerek şöyle devam etti: "Komünist ilkeler, Doğu Avnıpa'da her yerde çıkmaza girdi." Pozsgay, Sovyet lideri Mihail Gorbacov'un perestroyka ve glasnost politikalanm da desteklediğini söyledikten sonra, "Ama Macaristan'ın kararı bara konu oldu. Geçici maddenin, ğımsız olarak alınmıştır" dedi. hazırlanacak "şablon anayasada" Komünist Parti Başkanı Rezso yer alıp almayacagı, komisyon ça Nyers toplantıda delegelere hitalışmaları ile ortaya çıkacak. JŞftP, ;ben yaptığı konuşmada muhafagerekirse, erken ya da normat za" zakâr komünistlerden Janos Bemanında yapılacak genel seçim ile recz'in kendisine yeni partiye üye tek başına ya da DYP ile anayasa olmak istediğini söylediğini anlatdeğışikliğini gerçekleştirdikten tı. Nyers şöyle devam etti: "Ben de sonra, aynca "ek gecici maddeyi" kendisine ancak reformcu komüTBMM'de gundeme getırerek nist olarak üyeliğe kabul edilebicumhurbaşkanının süresini kısalt leceğini söyledim." Nyers'in bu mayı deneyecek. konuşması dinleyiciler tarafından Ancak SHP içinde "sol kanat" alkışlandı. olarak adlandırılan bazı milletveReformculann önderleri arasıııkilleri ve parti meclisi üyeleri bu da bulunan Macaristan Başbakanı formülün "pratikte geçerli Miklos Nemeth ise onceki geceki olmayacagını" savunuyorlar. Buıı tarihi oylamadan önce yaptığı kolara göre, erken seçim olmazsa nuşmada "Yeni partide ellerinde normal seçimler 1992 yılında ya kan izi olanlan istemediklerini" pılacak. Bu seçimlerde anayasa söyledi. değişikliği için yeterli çoğunluk Bu arada eski Komünist Partisağlansa bile, bu en az 3 yıl süre si üyelerinin yeni partiye otomaalacak. Bu 3 yıl sonrasmda Özal'ı tikman üye olamayacakları açık"Çankaya Köşkü'nden indirme landı. Yapılan açıklamaya göre 10 nin" zorlukları yanı. sıra, yaptığı kasıma kadar yeni partiye üyelik atamalar ve diğer işlemler sorun kartları çıkanlacak. oluşturmayı surdürecek. Macaristan Sözcüsü Mehmet Yazar, açıkoturum sonrası yaptığı yazalı açıklamada, bazı konuşmacıların kâğıt ve gazete fiyatlan konusunda verdikleri rakamların gerçekleri yansılmadığını bildirdi. Yazar, hükümet adına yaptığı açıklamada, 24 Ocak 198Oöncesinde gazete kağıdının, büyük ölçüde devlet tarafından sübvanse edildiğini, ancak 24 Ocak Kararları'yla bu desteğin önemli ölçüde kaldırıldığım hatırlattı. 25 Ocak 1980'de gazete kağıdının fiyatının ortalama 40 lira olduğunu kaydeden Yazar, şöyle devam etti: "Bugün kâğıt fiyatı 1.300 lira olduguna göre, arüş 32 kattır. 25 Ocak 1980'de bir gazete fiyatı 10 lira idi. Bugün bir gazetenin fiyatı ortalama 500 lira olduguna göre, artış 50 kaltır. Şu halde o gunden yani 1980'den bugüne gazete fiyatlanndaki arüş, kâğıt f'ıyatlannın üstünde olmuştur. Diğer taraftan bilindiği gibi gazete kâğıdı ithali serbesttir. Ithalat, sıfır gümnıkle ve fonsuz yapılmaktadır. Gazeteler yerli veya ithal diledikleri gibi kâğıl temin edebilrnekledirler. Bu durumda kâğıt yoluyla, bakın üzerinde herhangi bir baskı söz konusu değildir." (Baştarafı 1. Sayfada) (Baflamfı I. Sayfada) cilerin de polis tarafından tartaklandığı, fotoğraf makinelerinin kırıldığı ve gözaltma alındıkları bildirildi. Demokratik Almanya'nın 40. kuruluş yıldonümü onceki gün D. Berlin'de "Unter den linden" Caddesi'ndeki askeri geçit töreni ile sonra erdi. Akşam saatlerinde Aleksander Meydanı'nda toplanan 100 kişilik kalabalık polis alehtan sloganlar attı ve "biz burada kalacagız" diye bağırmaya başladı. Göstericilerin sayısı kısa sürede binlerce kişiye çıktı. Kalabalık topluca halk meclisinin toplandığı bina olan Cumhuriyet Sarayı'na yürüdü. Yüzlerce resmi ve sivil güvenlik görevlisinin kalabahğın içinden rastgele yakaladığı kişileri tutuklayıp götürdüğü bildiriliyor. Batıya ulaşan haberler daha çok görgü tanıklarının basın mensuplarına sızdırdığı bilgilere dayanıyor. Akşam saatlerinde Doğu Berlindeki resmi kutlamalar dev bir havai fişek gösterisiyle son bulurken yaklaşık 8 bin k.şi Gethsemane Kilisesi'nin önünde toplandı. Barışçı gösteri yine polis müdahalesiyle dağıtıldı. Doğu Almanya'mn çeşitli kentlerinde yapılan gösteriler sırasında "Yeni Foınm" grubuna üye 60 kişinin de gözaltına almdığı bildiriliyor. Güvenlik güçleri ile göstericilerin dün sabah er Valiligin bildirisi (Baftarafı 1. Sayfada) Cumhuriyet Savcıhğı'ndan 13 Haziran 1989'da "sabıkasız" belgesi verildiğini iddia eden Kaya Öner, kendisinin uyuşturucu ve adam öldürme gibi suçlardan sabıkası olmadığını, gözaltmdaki yarah yeğeni Mehmet Öner'in hakkında da gıyabi tutuklama karanmn kaldırıldığım söyledi. Öner, Mehmet Öner'in basına dağıtılan ifadesinin baskı altında imzalatıldığmı öne sürerek, "Öner'in Gürpınar Cumhuriyet Savcdığı'nca alınan ifadesinin açıklanmasını" istedi. Olayla ilgili olarak Olağanustü Hal Bölge Valiliği'nce yapılan açıklamada, Önerler'e ait sabıka kayıtlarının da basına dağıtılması üzerine konuşan Şidan Aşireti lideri Kaya Öner, söz konusu sabıka savlannın düzmece olduğunu söyledi. Kaya Öner, kardeşi Nedim Öner'e oto ehliyeti almak için başvurduğu Van Cumhuriyet Savcılıgı'nca 13 Haziran 1989 günü "AdB sicil kayıtlarına göre Nedim Öner'in sabıka kayıtlarına rastlanmamışür" içerikli belge verildiğini belirtti. Yaralı Mehmet öner'in üç ay kadar önce hakkında "gıyabi tutuklama karan" olduğunu, ancak bunu öğrenir öğrenmez yetkili makamlara başvurduğunu ve hemen serbest bırakıldığını anlatarak, "Bir de aynı açıklamada, yaralı olan yegenim Mehmet Öner'in jandarmalar tarafından zorla imzalatıldığına inandıgımız ifadesini basına dağıtıyöriar. Eğer bir ifade açıklanmak isteniyorsa. hastanede Gürpınar Savcısı'nın aldığı yansız ifadeyi açıklasınlar" dedi. Nedim Öner'in kardeşi Ferzende Öner ise, "200 kurşun deliğinin olduğu bir otodan nasıl ateş açılır? Sprey kutusu gibi delinirken elinde silahla bir yaralı bu otodan nasıl kaçar? Otomobil açıklandığı gibi 30 metre gittikten sonra devrilmemiştir. Daha evin önündeyken taranmış ve sadece yan yatmıştır. Aracın sadece sol tarafıuda kaporta bozukluğu vardır. Araan tabanı da dahil her yanı kurşun delikleriyle dolu" dedi. KöylUlerden Ali Gülen ile Behçet Belen ise, aşiret lideri Kaya Öner'in Van tl Jandarma Alay Komutanı Yarbay Bekir Temel'in köye gelişiyie ilgili olarak anlattıklanru doğrulayarak şunları söylediler: "Öğle iizeriydi. Yarbay bir heHkopterle geldi. Helikopterin pilotu, öMurulenlere °Hain' dedi, bize küfretti. Biz bunu yarbaya söyleyince, 'Onun kulağını çekeceğim' dedi. Daha sonra hepimize hitaben yaptığı konuşma .da başsağlığı diledi. Olayın yanlışlıkla olduğunu söyledi. Yarbay, basına olayı sı/dırmamamızı da istedi." Gürpınar Cumhuriyet Savcıiığı'nca sürdürülen soruşturmada Ramazan Tekin ve Hikmet Tekin ile kimlikleri belirlenemeyen altı askerin ifadelerinin alındığı öğrenildi. Ramazan Tekin ile Hikmet Tekin'in, "Nedim Öner'in PKKTılaria bir ilgilerinin olmadığını" belirterek, "Köyde çoban ve koyunlann öldürülmesini engellemek isterlerken askerler tarafından vurulduklanm" söyledikleri belirtil ken saatlere kadar yer yer çatıştılcen ver ver catıstığı öğrenildi. Demokratik Almanya gösterilerle çalkalamrken, onceki gece Sovyet lideri Mihail Gorbaçov'la, D. Almanya Devlet Başkanı Eric Honecker'ın anlaşamadıkları açıklanıyordu. Honecker, Gorbaçov'a, reform yapmaya niyetleri olmadığını belirterek ülkesinin kendi yolunda yuniyeceğini söyledi. Ayrıca kapitalizm yolunu açan demokrasi dogrultusunda baa reformların yapılmasını isteyen çevreleri de eleştirdi. Gorbaçov, Honecker'le yaptığı göruşmeden sonra onceki gece ulkesine döndü. Sovyet Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Genadi Gerasimov'u.ı apklamasına göre Gorbaçov, Honecker'e "Politikanın asıl hedefi toplumun ihtiyaçlannı saptayıp gidermektir" dedi. Sovyet lideri aynca "geç kalanı hayat affetmez" şeklinde imah bir tümce kullandı. Honecker ve Gorbaçov göruşmeden önce şeref tribününden askeri geçit törenini seyretmişlerdi. FKÖ Başkanı Yaser Arafat ve Nikaragua Cumhurbaşkam Daniel Ortega da Doğu Berlin'deki onur konuklan arasındaydılar. Gorbaçov bu liderlerle de ayaküstü kısa görüşmelerde bulundu. F. Almanya'da ve bütün dünyada merakla beklenen gelişme, yaşlı ve hasta Devlet başkanı Honec ker'in n zaman görevi bırakacane ğı, yerine kimin geçeceği ve Demokratik Almanya'da bundan sonra nasıl bir politika izleneceği. Bonn'da F. Alman gizli haber alma servisi (BND) kaynaklanndan sızan bilgilere göre 77 yaşındaki Honecker daha görevden ayrılmadan önce reform politikası başlatacak. Demokratik Almanya'da sosyal demokrat bir parti kuruldu. Böylece 40 yıl önce Sosyalist Birlik Partisi ile zorla birleştirüen Doğu Alman Sosyal Demokratlar, ilk kez kendi partilerini kurmuş oluyorlar. Partinin programında hedef olarak "ekolojiye yönelik bir sosyal demokrasi" gösteriliyor. Öte yandan hafta sonunda 1200 Demokratik Alman daha Macaristan'dan Batı'ya geçti. Böylece dört hafta önce Macar sınınnm açılmasından bugüne kadar Batı'ya gelen Doğu Almanların sayısı 33 bin 676'ya yükseldi. öte yandan, Demokratik Almanya'nın kuruluşunun 40. yıldönümü kutlamalan sırasında çıkan olaylardan sonra, Doğu Berlin, Batı Berlin'den gelen turistlere sınırlarını kapadı. Perşembe gününden itibaren, 1500 kişinin sınır dışı edildiği Doğu Berlin'e, ancak burada akrabaları bulunan ve vizeleri olan kişiler girebiliyor. İZMİR'den HİKMET ÇETİNKAYA (Baştarafı 1. Sayfada) Bu çocuk 15 yaşında komünist olmuş, ileride ne olur bilmem. O yüzden bu semtten kaçıyorum... Karataş semtinin kapıcıları da apartmaniarı birer ikişer terk edip başka iş tutarlarken, olaydan haberi olmayan mahalle bakkalına haber saldılar: Karataş'ta bir komünist var, biz ondan kaçıyoruz. istersen sen de dükkânını kapa, başka bir yere taşın... Karataş'ta kimse konuşmuyordu 16 yaşındaki M.Ç. ile... O cezaevıne gırmiş, çıkmış, akli dengesinin yerinde olup olmadığı araştırılmış, sonunda komünist olduguna karar kılındığı için de yargılanmaya başlanmıştı. M.Ç. nasıl komünist olmuştu? 1973 doğumlu olan 15 yaşındaki M.Ç., 198889 öğretim yılında bir gün okul tuvaletine orak çekiş resmi çizmiş, defterine de yirmi yıl öncesinin öğrenci liderlerinin adını yazmıştı. Karataş Lisesi Müdürü Tahsin Baysan, okulda bir komünistin olduğunu öğrenince hemen polisi arayıp yardım istedi. Siyasi polis az sonra okula geldi, tuvalete orak çekiç resmi çizen 15 yaşındaki M.Ç.'yi gözaltına aldı. M.Ç. Almanya'da doğmuş ikinci kuşak çocuklardandı. Annesi Türk, babası ise Almandı. Bir türlü Türkiye'ye uyum sağlayamamıştı. İlk fırsatta Almanya'ya dönmek istiyordu. Anne, Alman eşinden aynlmış, Türkiye'ye gelmişti. M.Ç. babasıyla mektuplaşıyordu. Almanya'ya gitmek için birkaç kez konsolosluğa başvurmuştu. Ancak babasının soyadını taşımadığı için vize alamıyordu. O zaman ne yapacaktı? Birileri kulağına ftsıldadı Sen iyisi mi siyasi mülteci ol... M.Ç. Almanya'ya gidebilmek için bu yola basvurdu. Aklı sıra böylece siyasi mülteci olacak, 6 yaşında ayrıldığı Almanya'ya, özlemini duyduğu babasına kavuşacaktı. Anne Cavidan Çalayoğlu, Türkiye'de ikinci eviilığlni yapmıştı. M.Ç. bu durumdan da pek hoşnut değildi. Önce siyasi şubede gözaltı, sonra DGM, ardından da Buca Çezaevı. Artık M.Ç. Karataş Lisesi 4L sınıfında değil, Buca Cezaevi'nin yedinci koğuşundaydı. Defterleri, kitaplart da "suç öğesi" oluşturduğu için DGM'deki dosyasındaydı. Buca Cezaevi'nden annesine bir mektup yazdı M.Ç. Gözü yaşlı anne, üzerinde "görülmüştür" damgası taşıyan mektubu açtp okumaya başladı: "Anneciğim, şu anda 6. koğuştan yazıyorum. 7'den 6'ya geçtim ve çok rahatım. Anneciğim, bulmaca kitabını, resimleri daha almadım. Ama hırkayla çorabı aldım. Çok teşekkür ederım. Anneciğim, Gökhan'ın kaç günden beri bize uğramadığını duyunca çok şaşırdım. Ne olursa olsun yıne de uğrardı. Canım anneoğim, bu çarşamba ziyaretime gelirken bir çuval, bot ayakkabılarımı, bir plastik top, bir takvim, çekmecemdeki kordonu bozuk sarı saati, fotoğraflarımı, Hüseyin Abi : de var hani Red Kit, Kızılmaske filan, bir de çarşafla yastık kjlıfı getir. Anneciğim, aslında bana bakarsan bunların çoğu fuzuli, yani gereksiz, ama onlar gelince sanki siz geliyorsunuz. Sanırım beni anlıyorsundur." Buca Cezaevi'nde dört ay tutuklu kaldı M.Ç. Sonra tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Ardından İstanbul'da adli tıp günleri. Beklenen rapor ise bir süre önce mahkemeye geldi. Rapor şöyleydi: "Komünizm propagandası yapmaktan sanık 1973 doğumlu (15) yaşındaki M.Ç.'nin, çocukluk döneminde sosyal ve ailevi nedenlerle zorluklar geçırdiği ve bu halin emasyonel yaşammda etkili olacağı gözlem dairesi raporunda belirtilmiş ise de, aynı raporda TGK'nın 46 ve 47. maddelerini içeren bir akıl arızası tespit olunamadığı belirtilmiştir. Kurulumuz muayenesinde de bu akıl zayıflığı veya hastalığı tespit edilemediğinden, Gözlem Ihtisas Dairesi'nin heyecanlar ve yanlış hüküm vereceği nedeni ile TGK'nın 46. maddesinin uygulanması gereğine kurulumuzun katılmadığı; netice olarak, adı geçen sanığın 19.9.1988 tarihindeki komünizm propagandası yapmak suçuna karşı ceza ehliyetinin tam olduğu ve TGK'nın 46 ve 47. maddelerine mümas bir durum olmadığı oybirliği ile mütalaa olunur." M.Ç.'nin avukatı Kemal Kırlangıç, adli tıp raporuna duruşma sırasında itiraz etti. Kırlangıç'ın itiraz gerekçesi şuydu: Adli Tıp Gözlem İhtisas Dairesi ile şimdiki okunan rapor arasında değişiklik var. M.Ç. olay tarihinde I5yaşındaydı. Çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Genel Kurulu'na durumun intikall ile yeniden rapor alınmasını istiyorum. Müvekkilimin bu suçu işleme bilinç ve düzeyinde bulunmadığını, gerek aile çevresi gerek sosyal çevresi itibarı ile bu suçu bilinçli işlemek için külliyetli eser okumak gerektirdiğinden bu durum son adli tıp raporunda nazara alınmamıştır DGM savcısı, M.Ç. hakkında TGK'nın 142. maddesine göre 15 yıla kadar ağır hapis cezası isterken, bu kez ikinci bir ceza geldi: M.Ç. izmir kent merkezinde hiçbir okula gidemez. Oysa Vali Nevzat Ayaz, M.Ç.'nin Eşrefpaşa Lisesi'nde okumasını sağlamıştı. M.Ç., Milli Eğitim Bakanlığı'nın Milli Eğitim Müdürlüğü biriminin üst disiplin kurulu kararınca İzmir içinde okuyamayacak. Bugün AT kapısmı çalan Türkiye, uygarlık söylevleri, kalkınma masallanyla uyutulurken, 16 yaşındaki M.Ç.'nin dramı gazete manşetlerine şöyle geçiyor: Küçük komünist M.Ç. okula gidemeyecek... O manşetleri hazırlayan ellef on yıl sonra kendi çocuklarının yuzüne nasıl bakacaklar acaba? Özal Başbakan olarak kalmalı (Baştarafı 1. Sayfada) bu düşüncelerini şu görüşlere dayandınyorlar: Son yerel seçimler, AN AP'a gösterilen desteğin ülke çapında inişe geçtiğini tescil etti. Yapılacak bir genel seçimde ANAP'ın artık birinci parti konumuna gelebileceğini düşünmek bir hayli giiç. Kendisine tarihi bir mîsyon seçmiş olan ve sabneyi henüz terk etmeye bazır olmayan Başbakan Özal'ın, partisinin gerilemesi karşısında Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi bir olanağı degerlendirmek isteyeceği beklenir. Özal'ın adayüğını koyup seçilmesi durumunda Meclis'in sağlayacağı zayıf destek karşısında bu pozisyonu nasıl koruyabileceği sorusuna gelince, burada Vunanistan modeline bakmak gerekir. Karamanlis'in süresi dolduktan sonra Sarçetakis aday gösterildiğinde Yeni Demokrasi Partisi kendisini indirmek için elinden geleni yapacağım vaat etmişti. Ancak siyasetin kendine has özellikleri çerçevesinde Sarçetakis'in Cumhurbaşkanlığı zaman içinde benimsendi. Türkiye'de de aynı şeyin geçerli olacağı söylenebilir. Başbakanın Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koymayacağıru savunanlar ise şu görüşlere yer veriyorlar: "ANAP'a gösterilen desteğin azalmış olması ve DYP lideri Demirel'in Özal'a karşı "vandetta" sı (kan davası) gibi faktörler Başbakan Özal'ın Çankaya hayallerini suya düşürdu. Başta düşündüğü, gerisinde kuvvetli bir Meclis desteği bırakarak Çankaya'ya çıkmaktı. Ancak 26 Mart yerel seçimlerinin sonuçları Özal için büyük bir darbe oluşturdu. Böylece dışarıda üçüncü konuma düşen partisinin yapılacak bir genel seçimde Meclis içinde de aynı akıbetle karşılaşma tehlikesi bfelirdi. Bu durumda içeride ve dışarıda destekten yoksun olan bir Cumhurbaşkanlığı'nın orta vadede Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi EVET/HAYER (Baştarafı 2. Sayfada) atalarımızın torunlan. Rumeli'de yerleşen Türk soydaşlarımızdır. Türlü savaşJar sonucunda yavaş yavaş bırakmışız Rumeli'yit Yugoslavya'yı, Arnavutluk'u, Bulgaristan'ı, Yunanistan'ı... Ama oralarda önemli sayıda Türk azınlığı kalmış. Bu insanlar zamanla anayurda dönmüşler, dönüyorlar, dönecekler. Onlan benimsememiz gerek. Oysa ne görüyoruz, 'siz Bulgarsınız' diye bir horlama, ucuz ücretlerle sömürmeye çalışma... Çaresizlik içinde dönüyorlar onlar da. Orada karşılaşacakları her güçlüğü göze alarak. Ne yapsınlar, yaşamak gerek, her şeye karşın yaşamak, çoluk çocuğunu geçindirmek... Özal hükümetinin yanlış tutumu yüzünden yarım milyon Türk perişan olmuştur. Daha önce Özal hükümetinin tutumu nice banker kurbanını nasıl perişan ettiyse, Özal hükümetinin sözünt jjüvenerek süper emekli olacağım diye dört milyonu, beş milyonu ödeyen binlerce yurttaş perişan olduysa, Bulgar Türkleri de Özal'ın sözlerine kanarak perişan olmuşlardır. Şimdi bu Özal kalkıp cumhurbaşkam adayı olacak, öyle mi? Bunca yanlışlığın, bunca yemlgınin, halka çektırdiğı bunca acının armağanı olarak mı? Bulgaristan göçmeni elektrikçi Erol ıçini 1 çekiyor, 'Kandık ve yandık' diyor. Yalnız sizler mi yandınız Özal ın sözlerine kanarak? 83'te, 87'de Özal'a oy veren milyonlar aynı yanılgı uçurumuna düşmedi mi? fazla işe yaramayacağını biliyor. Kuvvetli bir Cumhurbaşkanlığı isteği dogrultusunda gerekli anayasal değişikliğe bu durumda gidemeyeceğini de görüyor. KalJı ki Meclis'te şu anda, cumhurbaşkam olduğu takdirde kendisini bu koltuktan indirmeye adamış bir hasımı bulunuyor. Demirel'in, Özal'ın cumhurbaşkam kaldığı sürece rahat uyumayacağı açık. DYP'nin genel seçimde Meclisteki konumunu daha da güçlendireceği varsayılırsa, Özal'ın Çankaya'da kalması daha da güçleşecektir." Söz konusu çevrelerin özel tercihlerine gelince, bunun, Özal'ın başbakan olarak kalması yönünde olduğu gözleniyor. Gerekçeleri de şu şekilde açıklanıyor: "Mevcut Meclis ile Özal cumhurbaşkam seçilebilir. Buna herhangi bir yasal engel yok. Ancak ANAP'ın gelecek seçimlerde daha da gerilemesi karşısında, böyle bir Cumhurbaşkanhğı'nın inanılırlığı olmayacağı gibi, ulkeyi ne içeride ne de dışarıda arzulanmayan bir anayasal krize götiirebiİecektir. Bu durumda Özal'ın Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koymaması en akılcı yol gibi görünüyor. Boyle hareket etmesi halinde kendisine önemli bir pay da çıkarabilir. 'Ülkeyi ve demokrasiyi düşunerek, büyük bir fedakârlık göstererek, aslında hakkım olan bir pozisyondan vazgeçtim' diyerek halkın sempatisini toplamaya çalışabilir. Bu karann ardından hükümetinin, bazı popiilist kararlar da alarak partisinin konumunu güçlendirebilir ve önümüzdeki genel seçimlere hazırlanabilir. Dlkeyi böylece potansiyel bir siyasi krizden de kurtarmış olur. Şu anda dtşa verikbilecek en iyi mesaj. demokratik uzlaşma süreci içinde bu ciddi sorunun atlatılmasıdır. Yoksa, konunun aynntılanndan habersiz olan dış kamuoyunun aklına ilk elapta 1980 öncesi Cumhurbaşkanlığı krizi gelecekür. Bu da ülkenin imajı için yararlı değil." j ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde "tuvalet tarairatı" nedeniyle öğretime yaklaşık bir ay ara verildi. Fakültede, ders alma ve kayıt tazeleme işlemleri de okulun açılacağı 23 ckim tarihinde başlayacak. Ankara Üniversitesi'nde 29 eylül günü yeni eğitimöğretim yılı başlamasına karşın, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde öğretime başlanamadı. Fakülte yönetimi tarafından okul kapısına asılan duyuru ile öğrencilere derslerin 23 ekimde başlayacağı bildirüdi. Duyuruda, ders alma ve kayıt tazelenıe işlemlerinin de okulun açıldığı gün başlayacağı kaydedildi. Duyuruda, ertelemenin nedenine ilişkin bir açıkiarnaya yer verilmemesi dikkat çekti. DTCF'de öğretime, tuvaletlerde yapılan onarım nedeniyle ara Bir av hela tatili verildiği öğrenildi. Okulda halen dekanlık ve sınıfların bulunduğu katlarda tuvalet onarımlarının sürdüğü saptandı. Fakülte Sekreteri Ahmet Tuncel, öğretime onanmlar yüzünden ara verildiğini doğruladı. Bazı fakülte öğrencileri ve öğretim görevlileri, öğretim yıhnın başlamasıyla birlikte tuvalet onanmına girişilmesini "rezalet" olarak nitelerlerken, onarımın ders yılı başlamadan önce bitirilmemesini eleştirdiler. Öğrenciler, onceki yıllarda da benzer uygulamayla karşılaştıklarını ifade ederek, "Onanmlara, yaz aylan dururken lıep eyliilde başhyorlar. Böyle olunca yeüştiremiyorlar. Bildirilen tarihte Ankara'ya geliyoruz ve açılışın ertelendiğini öğreniyoruz. Bu durumda da boşuboşuna harcama yaparak, bir ay derslerin başlamasım beklemek zorunda kahyonız" diye konuştular. Bozer Köşk'e Yılmaz (Baştarafı 1. Sayfada) Yabancı isadamlan, bu tercihlerini daha çok "ekonomi burokrasisinin rahat bir soluk alması" isteğiyle açıkhyorlar. Yabancı yatınmcılar ''BozerYılmaz" tercihinin nedenlerini şöyle sıralıyorlar: "Gerek Bozer gerekse Yılmaz 'diplomatik' tavırlanyla özellikle Batı Avnıpa'da "tanınan ve güvenilen' isimler. Dış ve iç politikada, "kaprislere ve gövde gösterilerine yönelmeden' hareket etme olasılıklan yüksek. 1 Hem Bozer hem de Yılmaz ın yetkili konumlarda bulunması Türkiye'nin Batı tercihini terk ederek, lslam dünyasına yönelmesi olasılığını büyuk ölçüde ortadau kaldırır. Yabancı yatınmlarda, Arap sermayesine Batının aleyhine bir öncelik lanınmasının öniine gcçilmiş olur. Bozer ve Yılmaz'ın doğnıdsn ckoDomık karaıiara müdahale . ı 3 PKK'lı (Baştarafı 1. Sayfada) ki gün Bingöl merkez ilçeye bağlı Üçkaya köyü yakınlarında dört kişilik terörist grubuyla karşılaştı. "Teslim o l " uyansına ateşle karşılık verilmesi üzerine çıkan çatışmada, yasadışı örgütüıı bölge sorumlusu olduğu bildirilen " V d i " kod adlı Vahdettin Kıtay, "Necmi" kod adlı Abdullah Bucuka ve henüz kimliğı belirlenemeyen bir terorist silahlanyla birlikte ölü olarak ele geçirildiler. Yaralandığı sanılan bir teröristin karanlıktan yararlanarak kaçtığı olayda polis memuru Seyit Saraç da şehit edildi. OlağanUstü Hal Bölge Valiliği, olayda 2 adet Kaloşnikof tnarka uzun namlulu otomatik tüfek, 1 adel G3 marka uzun namlulu otomatik tüfek. 2 adet el bombası, 2 adet tufek bombası, 1 adet dinamit lokumu ve bol miktarda ^arjor, mermi, sıhhi malzeme \e ilaç ele geçirildiğini bildirdi. meleri beklenmez. Köşk'te ve Konut'ta ekonomi ile iç politika çıkarlanna göre oynayan yöneticiler olmaması durumunda, Batının giivendiği 'Saracoğlu, Kılıç, Tigrel gibi iist düzeyli ekonomi bürokratlan' kararlardaki ağıriıklarını koruyarak belirli bir özerklikle harekel etme olanağına kavuşabilirler." Istanbul ve Ankara'daki yabancı isadamlan arasında yaptığımız görüş yoklamasına göre Özal'ın cumhurbaşkam olması iç politikada istikrarsızhğı arttırmanın yanı sıra hem ekonomik hem siyasi bütün kararlann iç politikanın etkisinde alınmasını gerektirecek. Bu durumun kendilerini ilgilcndiren kararlarda da "belirsizlik ve tutjrsızlık" anlamına geleceğini savunan yabancı işadamları, boyle bir ortamda artacak iş riskinin yabancı sermayeyi ürküteceğini kaydettiler
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle