Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 EKİM 1989 HABERLER CUMHURİYET/11 12 Eylül sonrasının ABD Büyükelçisi Hupe Türkiye günlerini anlatıyor: 12 EylüTden emîndim Atatürk ne isterdi? A tatürk modern ve Batı 'ya dönük bir Türkiye istiyordu. Ama modern ve Batı 'ya dönük olmak NATO'ya dönük olmakla eşanlamlıdır. Türklerinyüzde95'i Atatürk'ün istemediği bir şey yapmak istemez. Türkiye'nin geleceği de onun prensîplerindeyatıyor, yani Batı 'da. Avrupa'da özgür, demokratik, serbestpiyasa ülkelerinde. neticilerini nasıl hatırlıyordu? General Evren'le ilişkileri nasıldı? Hupe hafızasmı tazdemeye devam etti: "Ister Allah deyin, ister Tann, bilmiyorum, ama yukardan bakan ulu bir süç Türkiye'yi seviyor olmalı ki, General Evren'i oraya adeta ışınladı. O Türkiye'nin başına gelebilecek en iyi şeydir. Sessizdir, sakindir, güçlüdür, akıllıdır. Hep saygılı bir iüşkimiz vardı. Devletin başıydı. Ama diğer yandan da gayet açık sözlü bir ilişkiydi. Latince bir kelime vardır, tercümesini bilmiyorum, Gravitas: Büyük, bilge. O böyle işte. Romahlar, gravitasın, devlet büyüklerinde en aranan özellik olarak altım çizmişler. Yerine kim gelirse gelsin onu çok özleyeceksiniz. Evrenie Atatürk'ü konuşurduk. Atatürk bakkmda bir yabancının ilgisi ve bilgisi onu çok memnun ederdi. Zaman zaman bazı ağır konulara Atatürk'ü konuşarak girerdik. Ortam yumuşardı." vardı. Hupe koltuğunun önündeki pencerenin içine bir İngiliz peyzajı gibi oturmuş manzaraya bir an daldı, "General Evren'e bu yapılmamalıydı" diye mırıldandı. Hupe'nin büyükelçiler arasmda özel bir yeri var. Var, çünkü bir jeopolitikçi düşünür olarak Amerikan akademik çevrelerinden gördüğü saygı yanında beş başkentteki büyükelçiliği ikinci planda kalır. Kitaplan arasındaki "Benim Zamanında" adlı olanı Amerikan jeopolitikçilerinin atıfta bulunmadan yapamadığı kaynaklar arasındadır. Muhafazakârdır, sağcıdır, askerlere zaafıyeti de sır değildir. Ama Hupe bir entelektüeldir. Türkiye'deki imajı ile Amerika'daki imajı arasındaki farklılık da buradan kaynaklanır. Amerika'da onun enteiektüel boyutu ön plana çıkar; çünkü, birincisi muhafazakârlığı mensup olduğu sınıfm benimsediği burjuva değerlerden daha geriye gitmediği için çok göze batmaz, ikincisi de ABD'de generalleriıı misyonu ve devlet yönetimindeki yeri belli olduğundan onlarla bu yöne dönük özel bir ilişki geUştirmek gereği doğmaz. O bakımdan ABD için Hupe değerli bir düşünür, seçkin keri kanadı dışındaydı; Afganistan işgal edilmiş, tran "elden çıkmıştı". NATO ile ilişkileri sağlam bir Türkiye bu dönemde en arzu edilen şeydi. Hupe'nin bu seyahatinde görüştüğü taze Devlet Başkanı Evren ve diğer generaller ile Brüksel'den dost olması, Amerikan yönetiminde Türkiye'de iş başına gelen generallerle en iyi ilişİciyi StrauszHupe'nin götüreceği kanaatini uyandırmıştı. tş başına gelen generallerin "NATO dostu" olması ABD için çok" önem taşıyordu ve doğrusu bunda bir kuşku da yoktu. NATO'ya dönük olmakla eşanlamlıdır. Bunu kavradıktan sonra Türkiye misyonum zaten kolaylaşıyordu." Peki geldiğinde bulduğu Türkiye ile kafasındaki Türkiye çakışıyor muydu? Hupe devam etti: "Askerterin yönetime el koyması beni şaşırtmamıştı. Çok neltir ki askerler düzeni sağlamak için müdahale etmişti. Çünkü Türkiye çok acıklı bir durumdaydı. Bazı Türkler bana 'Ordunun müdahalesine gerek yoktu' diyordu. Saçma. Askerler çok isteksizce geldi ve gelince de yapılması gerekeni yaptı. Birisi bu nizamsızhğı durHupe'nin özel uçağı durmak zorundaydı. Günde 20 ki12 Eylül'de kapatılmış olan şi ölüyordu." Evren'i önceden tanıyor Esenboğa Havaalam 13 Eylül günü Ankara'daki ABD Büyükelçi muydu? liği'nin ricası ile StrauszHupe'yi getiren özel uçağa açıldı. Strausz 'Evren'i tanırdım' Hupe, Ankara'ya ABD Başkanı"General Evren'i Genelkurmay mn direktifleri doğrultusunda tek Başkanlığı döneminde NATO'dan sorulu bir gündemle gelmişti: tanıyordum. Beni hep sade, basit, "Amerika sizin için ne yapabi müliyetçi bir adam olarak etkiieUr?" mişti. Kişisel çıkarlannı ülke çıÜstünde gayet şık bir kaz ayağı karlannın gerisine itebiliyordu. desenli ceket, boynunda fular, Onunla Brüksel'de tanıştım, dost "Yapacaklanna çok emindim, olduk. Zaten birçok paşayla arkaçünkü ihtiyaç vardı" dedığı 12 Ey daştım. Listesi yukarda dunıyor. lül günlerini şöyle hatırlıyordu: (Evinin üst katını eliyle işaret edi CTTNIFRIN KOPIICTI AH3VIET1AN Anayasa = Demokrasi (?) Demokrasinin bizim toplumda henüz yerleşmiş kural ve ölçüleri yok. Demokrasiyi "hukuk devleti" olmakla eşdeğer sayıyoruz. Hukuk devietini de anayasaya sıkıca sarılmak olarak görüyoruz. Bu yüzden kavramlar üst üste çekilmiş film kareleri gibi karışıklık içinde. Özetle kafalarımızda anayasa eşittir demokrasi haline geliyor. Anayasayı değiştirmek merakının arkasında bu yanlış formül yatıyor. Anayasayı değiştirip çiğnenemez hale getirerek demokrasiyi kuracağımızı sanıyoruz. Ama on yıl geçmeden anayasanın boşluklarla dolu olduğu ortaya çıkıyor. Sonra gelsin darbeler... Darbenin arkasından da yeni anayasalar. Bugünkü anayasayı hazırlayan Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu'nun 1982 yılındaki tutanakları bu dramımızı sergiliyor. Komisyon üyeleri cumhurbaşkanlığı seçiminin tıkanmaması için didinmiş durmuşlar. On günlük adaylık süresi, bu süre sonunda yeni adaylann yarışa girmelerini önlemek, bu didinmenin işaretleri... Komisyon Başkanı Orhan AMıkaçtı 7 yıl önce bugünleri görmüş gibi: Eğer diyor, Koca Türkiye devleti bir tek cumhurbaşkanı adayına kaldı ise yandı demektir. Bugün "yandığımız" anlaşılıyor. Şimdilik görünen "tek adayımız" Başbakan Özal, demokrasi eşittir anayasa inanışımızdan yararlanmaya çalışıyor. Erinç, TGS Genel Başkanı • lstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel BaşkanhğYna Orhan Erinç seçildi. Dün yapılan seçimlerde Orhan Erinç 141 oyla genel başkanhğa getirilirken, 105 oy alan Ziya Sonay da genel sekreter oldu. 186 delegenin oy kullandığı genel kurul sonunda, genel mali sekreterliği Yusuf Duyar, yönetim kurulu üyeliklerine de Adıgüzel Demirtaş, Hasan Ercan, tsmet Solak, önder Kürklü ve Celal Yılmaz getirildi. t h t i y a ç vardı Askerlerin yönetime el koyması beni şaşırtmamıştı. Çoknettirki, askerler düzeni sağlamak için müdahale etmişlerdi. Çok isteksizce geldiler veyapılması gerekeni yaptılar. Birisi bu nizamsızhğı durdurmak zorundaydı; günde 20 kişi ölüyordu. Birçok generalinizle tanıştım; yapacaklarından emindim, ihtiyaç vardı. UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON Telefon çaldı, arayan Dışişleri Bakanı tlter Türkmen'di: Türkiye Yunanistan'ın emrivakisi halinde olaeakJardan kendisini sorumlu lıissetmeyecektir Sayın Büyüketçi? Yani, Mr. Türkmen? Devlet Başkanı kararlı. "Bu casus belli (Latince savaş nedeni) dnrumu yaratır" şeklinde bir göriiş var. Tam kadro Genelkurmay Başkanlığı'nda harita başındalar. Hattın öbür ucundaki Amerikan Büyükelçisi Robert StranszHupe, Türkmen'in sesinın, bu deneyli diplomatta daha önce tanık olmadığı titreşimler taşıdığıru hissetmekte gecikmedi. Gerçi daha önceleri defalarca Washington'a Ankara'nın bu konudaki kararlılığım bildirmişti. Ancak akşamüstü gelen bu telefonun bir yakınma değil de "günah bizden gitti" tonunu taşıyor olmasını hemen fark etti. Bir an "iki NATO üyesinr savaşıyor olarak düşündü. Tüyleri, kendi deyiraiyle, "kaz derisi gibi pütiir pürür oldu." Bakanlığa, ABD Başkanı'nın gerekirse Orgeneral Evren'i telefonla aramasıru tavsiye etmek aklından geçti, sonra vazgecti. Kurmaylarını topladı. Türkiye^ de vakit akşamüstü. Washington'da saat kaç? Henüz öğlene geliyor. Dışişleri Bakanı Alexander Haig'i aradı. Toplantıda. Not bıraktı. Birkaç dakika sonra Haig, durumdan haberdar aradı. Papandraı'ya ateş püskürüyordu. "Ateş üstiine benzin döküyor bu adam" diyordu. Hupe, ona Atina'yı karasularını 12 mile çıkarmasını durdurmaktan başka bir yol bulunmadığını söyleyince, "Adam laf dinlemiyor ki. Obürieri aklıbaşında insanlar, yine onlarla konuşalım. Gerekirse Başkan telefon etsin" dedi. Bu krizin kökeni, 12 Eylül Harekâtı'ndan 10 gün sonra Rogers Planı'nın kabulü ve Yunanistanın NATO'nun askeri kanadına dönüşü kohusundaki Türk vetosunun kaldırılmasına dayanıyordu. Türkiye 1974 Kıbns Banş Harekâtı ile Ege'deki kazammlannı 1980'de verilen "asker sözleriyle" yitirdikten altı ay sonra, Yunanistan'da iş başına gelen Papandreu hükümeti Ankara'ya rahat uyku uyutmamaya başlamıştı. Yunanistan'ın karasularını her an 12 mile çıkarması, Ankara'nın da bunu "savaş nedeni" sayması an meselesiydi. Komisyonlara falcı gerek Eğer 1982 yılında Anayasa Komisyonu, cumhurbaşkanlığı seçımi ile ilgili 102. maddeye şöyle bir fıkra daha eklese "demokrasimfz" kurtulacaktı: "Yerel seçimlerde de olsa desteğl yüzde 25'ln altına düşen Iktidar partisl, tek başına cumhurbaşkanı seçemez." Ama böyle bir fıkrayı koymak kimsenin aklına gelmedi. Bunun için de demokrasimiz yeniden tehlikeye girdi. Genelkurmay "darbe olmayacak" açıklamaları yapmak, cumhurbaşkanı tek aday Özal'ın "katı" olmadığını soylemek telaşına düştü. Anayasa eşittir demokrasi yanılgısının ötesine geçmek gerek. Demokrasinin kurulması ve işletilmesi ile anayasanın pek ilgisi yok. Bu gerçeğin bayrağı, anayasasız İngiltere'de yıllardır dalgalanıp duruyor. Mılletın kararı ıle azınlık olduğu ortaya çıkan iktidar, "anayasa müsait" düşüncesiyle "cumhurbaşkanını tek başıma seçebllirim" diyor. Ve görünen o ki seçecek de. Seçerse ne olacak? Bir anlamda "darbe" olacak. Darbeyi yalnızca silahlı kuvvetler yapmaz, başka güç odakları da yapar. Bu kez darbeyi ANAP'ın Meclis grubu gerçekleştirecek. Deneyim kazandığımız için artık darbeleri kansız yapmayı öğrendik. Bu kez de Özal'ın eli ile ve askerleri bulaştırmadan sivil bir darbe gerçekleştireceğiz. Böylece "Türkiye'de her on yılda bir darbe yapılır" geleneğine gölge düşmemiş olacak. Bu nedenle "ANAP grubunun darfoesine" o kadar da kötü gozle bakmak gerekmiyor. Akyol'a M.Ç. için çagrı • ANKARA (ANKA) EgitDer Genel Başkanı Feyzullah Ertuğrul, komünizm propagandası yaptığı savıyla Izmir DGM'de yargılanan 15 yaşındaki M.Ç. hakkında il disiplin kurulunca verilen "öğrenimini Izmir dışında sürdürmesi" karannın kaJdırılması için Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol'a çağrıda bulundu. Ertuğrul, bu kararı "çağdışı" olarak da niteledi. Rafine diplomat Ya sivil kadrolarla arası nasıldı? Kimlerle temastaydı? Hupe dönemin Dışişleri Bakanı tlter Türkmen'i şöyle hatırlıyordu: "Çok mükemmel bir adam. Çok rafine bir diplomat. Biliyor musunuz, Türkiye'de çok üstün niteliklere sahip, profesyonel bir hariciye var. Diplomatlanmz mükemmel eğitim görmüş, mükemmel liderlik yetenekleri var. Keşke tüm muUefikJerimiz de sizinki kadar iyi diplomaüar olabilseydi. Türkmen'den sonra Halefoğhı ile Kamuran Güriin, Nüzhet Kandemir ile çalıştım. Gürün'e özel bir /aafım olduğunu itiraf etmeiiyim. Bir ülkede sekiz yıl kalırsanız, elbette ki her zaman, her şeyin tam olarak yüzde yüz sorunsuz olduğunu söyleyemezsiniz, ama bunlann hiçbiri temel üışküerimizi elkilemedi. tlişkilerimiz Amerika ile en dostane ilişkisi olan döıi ülke arasındadrr. Diğerierini saymaya gerek yok, herkes biliyor. tlişkilerimiz her zamankinden iyi. Kıbns sonınu başlamadan önceki ilişkilerimizden dahi. Bazen birbirimize kızdık, tansiyon yükseldi, ama hiçbir zaman basının çizdiği manzara gibi degildi. Basın diyordu ki, dışişleri bakanı, Amerikan büyükelçisini arayarak azarladı, 'Niye bunu böyle yaptınız' diye parmak salladı. Hiçbir zaman bir dışişleri bakanı bana bunu yapmadı. Basın, ilişkilerimizin olduğundan daha kötü olduğu izlcnimini veriyordu. Bir keresinde bana Türkmen'in telefon edip çok ağır konuştuğu haberi çıktı. Bu, kanımca 'yerel tüketim' için böyle yansıtılıyordu başına. Çünkü Türkmen benimle başına verildiğinden çok daha farklı konuşuyordu. Hükümetinin benim hiikümetimle aynı görüşte olmadığını söylüyordu bazı konular için, ama sizi temin ederim, bir gün dahi sesinde bir saygısızlık ifadesi yoktu. Benim de ona olmadı. Hiçbir zaman batırlanınca utamlacak sözler sarf edilmedi. Biz de basında çıkan bu haberler için 'Durumu idare ediyorlar' diyorduk. Çünkü biliyorduk ki güya TürVmen'in beni azarladığı konular hep sonunda istediğimiz gibi olumlu bağlanacak. Çünkü aslolan şudur Göriiş aynlığımız yok değildi, ama bu, iki düşman değil, iki müttefik arası göriiş aynlığı idi." Korotiç bugün Ankara'da • ANKARA (ANKA) Bir süredir Türkiye'de bulunan SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un yakın danışmanlanndan, "anti Stalinist" tandanslı Ogonyok dergisinin yönetmeni Vitali Korotiç, bugün Ankara'da tartışmalı bir toplantıya katılacak, daha sonra Altındağ Kültür Merkezi'nde bir konferans verecek. Vitali Korotiç, 11 ekün günü Türkiye'den aynlacak. Muhalefet mevzi kaybederken Bilindiği gibi darbelerden sonraki tek hedef, yeni anayasa hazırlamaktır. Başbakan Özal'ın bir "darbe" ile Çankaya'yı ele geçireceğini OYP gibi SHP de "iyice anlamış" durumda. Süleyman Demirel'den sonra Erdal Inönü'nün de geçen cumagünü "artık tek hedef anayasa değişikllğldir" demesi bu yüzden. Yeni anayasanın hedefi belli: Bir başka "darbe" ile cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak Özal'ı "onursuzca" oradan indirmek. SHP'nin hedefi tüm darbelerde olduğu gibi anayasaya bir geçici madde eklemek. Bu madde ile mevcut cumhurbaşkanının görevine son vermek. 21.80 destekli Özal'ın darbesine karşı yüzde 60 destekli muhalefetin darbesi ancak seçimlerden sonra ve millet eli ile gerçekleşebilecek. Seçimler ise artık bu sonbaharda değil, bir başka baharda. Darbeler ülkemizde ya baharda ya sonbaharda olur. ANAP Meclis grubunun bu sonbanar gerçekleştireceği darbeye karşı, milletin karşı darbesi 1992 baharına kadar uzayabilecek. SHP kurmayları ile yaptığımız görüşmelerden edindiğimiz kanı bu yönde. SHP artık olanakları fazla zorlamaktan yana değil. Örneğin "sinei millete dönme" kararı İnönü'nün kafasının en arka köşelerine itilmiş. SHP'detanışma toplantısı • tç Politika Servisi SHP lstanbul il örgütünce duzenlenen "SHP il örgütünün sendika ve meslek kunıluşu temsilcileriyle tanışma toplantısı"nda konuşan il başkanı Ercan Karakaş, "Geçmişten çıkartılan derslerle toplumun büyük bölümü, insan haklanna ve özgürlüklere dayalı demokrasi kavramında birleşmektedir. Sendika ve meslek örgütlerinin dayanışma içerisinde olması gerekir" dedi. Pera Palas Oteli'nde diln duzenlenen toplantıya, çeşitli oda ve meslek kuruluşu ile sendika temsilcilerinin yanı sıra, SHP lstanbul milletvekilleri Yüksel Çengel, Mehmet Moğultay, SHP Parti Meclisi üyesi Ayla Akbal, Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Korel Göymen ve Eminönü Belediye Başkanı Ahmet Naci AkgUn katıldı. 8 yılın I k admı Robert StrauszHupe, Ankara'ya ilk kez 13 Eytül 1980'de, 12 Eylül'ün ertesi günü gelmişti. Bundan yaklaşık 11 ay sonra ise, ABO'nin Ankara Büyükelçisi olarak Esenboğa'ya indi. (Fotoğraf: AA) bir diplomattır. Ve böylesine birisinin Türkiye'ye gönderilmiş olması tesadüf değildir. Çünkü NATO nezdindeki ABD Daimi Delegesi olduğu Brüksel gibi önemli bir posta henüz yeni atanmışken, 12 Eylül Harekâtı'ndan kısa bir süre sonra bir telgraf erari ile TOrkiye'ye tayin edilmiştir. 12 Eylül gecesini bir başka büyukelçi, James Spain yaşamış olsa dahi, 12 Eylül'ün asıl büyükelçisi Hupe"dir. Çünkü Türkiye'ye tek gönderiliş nedeni 12 Eylül'ün olmuş olmasıdır. Ama büyukelçi olarak tayininden önce, Başkan'ın özel temsilcisi olarak 13 Eylül 1980 günü Türkiye'ye ilk kez geldiğinde halen ABD'nin NATO nezdindeki daimi delegesidir. Bize anlattıklanna göre Türkiye'de 10 gün kalmış, "çeşitli temaslar" yapmıştır. Hupe, 12 Eylül Harekâtı'ndan bir gün sonra getip kimlerle ne görüştü? Bir hükümet darbesinden hemen sonra gerçekleşen bu gezinin amacı neydi? Her şeyden önce 12 Eylül yönetimi ile NATO boyutu ön plana çıkacak bir ilişki mobilize edilmek isteniyordu. NATOnun Güneydoğu kanadı zaaf içindeydi; Yunanistan NATO'nun as"Çok iyi biMiğiniz gibi Tnrkçe bilmiyorum, çok az anlıyor olsam dahi. Türkiye uzmanı değilim ve Türkiye'ye de Türkiye uzmanı olarak gönderilmedim. Ben Türkiye1 ye ABD'nin NATO Büyükelçisi olarak geldim. NATO'daki bu görevim sırasında çok Türkle tanışma şansına sahip okJum: Asker ve sivil. BrüksePde en iyi arkadaşlanmdan birisi, bana Türkiye hakkında çok şey ögretmiş olan Coşkun Kırca idi. Kammca Türklerin çogundan daha fazla Türkiye hakkında bilgi sahibi. Türkiye hakkındaki bilgilerini çok cömertçe benimle paylaşmaktan kaçınmadı, yani Türkiye'ye de tamamen boş gelraedim. Aynca Türkiye'nin NATO ortakhğına bağlılığı malumumuzdu. Türkiye'nin NATO'daki menfaatleri bizim de menfaatimizeydi. Türkiye'ye gelirken neredeyse tamamen ikna olmuştum ki, işler iyi gidecek ve yönetime el koymuş askerler mutlaka bir süre sonra kışlaya döneceklerdi. İkna olmuştum, çünkü Türkiye'nin önündeki tek manlıklı yol buydu. Aynca Atatürk'ün 100. dogum yıldonümüydü. Atatürk ne istiyordu? Atalürk modern ve Batı'ya dönük bir Türkiye istiyordu. Ama modem ve Bab'ya dönük olmak, yor) Daha birçok generalinizle orada tanıştım. Yapacaklanna çok emindim, ihtiyaç vardı. Çünkü Türk halkının büyük çogunluğnnun siyasi partilerin programlanmn üstünde bir vatanseveriik duygusuna sahip olduğunu biliyordum. Türklerin yüzde 95'i Atatürk'ün istemediği bir şey yapmak istemez. (Hupe bu cümleyi her sözcükte elini bir kez çırparak, buna ne kadar kuvvetle inandığını göstererek sarf etti) Türkiye'nin geleceği de onun prensiplerinde yaüyor. Yani Batı'da. Avrupa'da, özgür, demokratik, serbest piyasa ülkelerinde, Ortadoğu ile iyi ilişkiler dbette iyidir, petrolü ucuz alabilirsiniz, ama alabileceğinizin hepsi budur." Hupe hançeresinden çıkan bir sesle, "Ortadoğu'nun size verebileceği hiçbir şey yoktur, sorunlardan başka" dedikten sonra şöyle devam etti: Haig'in 'kendi evi' Bu krizin üzerinden 15 gün geçti, ABD Dışişleri Bakanı Haig, daha önce Polonya olaylan nedeniyle iptal edilen Türkiye gezisini yerine getirmek için Brüksel'de yapılacak NATO Bakanlar Konseyi Toplantısı 'ndan bir hafta önce, 15 Mayıs 1982'de Türkiye'ye geldi. Ankara'ya ayak basar basmaz Türk gazetecilere "Kendimi evimde hissediyorum" diyen Haig'in çantasında iki dosya vardı. Birincisi NATO'nun "alan dışı" tabir edilen, doğrudan NATO topraklarında olmayıp, ancak yapısı itibarıyla NATO üyelerinin enerji damarı petrol akışını etkileyebilecek bir kriz anında Türkiye'nin dinamik katılırrum sağlamak, ikincisi de Türkiye ile Yunanistan arasında öncelikle bir savaşı önlemek. Haig, Köşk'te Evren'le bir araya geldi, c günün gecesi Atina1 ya giderek Yunan kanadına "Ankara'nın saldırmak gibi bir niyeti olmadığını, zaten VVashington'un iki NATO üyesi arasında çıkacak bir savaşa tabiatıyla tüm gücüyle karşı çıkacağmı" söyledi. Ama Yunanistan'a karasularını 12 mile çıkarmaktan vazgeçmesini de telkin etti. Papandreu, Haig'in bu sözlerini Washington'un "Aiina'ya diplomatik bir dille Türkiye'ye karşı güvence vermesi" olarak algıladı ve kriz yatıştı. Haig Atina'dan ayrılmadan önce, NATO Müttefık Kuvvetleri Komutanlığı sırasında NATO nezdindeki ABD Daimi Delegesi olarak beraber mesai yaparken dost olduğu yeni Ankara Büyükelçisi StrauszHupe'yi telefonla aradı: Papandreu ile konuştum, 12 mile çıkarmayacaklan konusunda bir söz vermiyorlar. Peki ne olacak? Burası da kararlı. Haig bu hatırlatma üzerine kısa bir an sustu ve şöyle dedi: Durup dururken mahçup olabinrier. Tam istikran saglamışlarken... Büyukelçi Hupe, hemen randevular isteyerek Haig'in bu dostane uyansını münasip bir dille 12 Eylül generallerine hissettirdi. Ben layığım pozisyonu ~ ÂT için uyan • NEVŞEHİR (Cumburiyet) F. Almanya'dan Türkiye'ye kesin dönüş yapan Türk işçilerinin karşılaştığı sorunlan yerinde görmek amacıyla Türkiye'de bulunan Alman Baden Württemberg eyaleti meclis üyeleri, Türkiye'nin AT üyeliği konusunda, "llk etapta insan hakları ve sendikal haklarda kısıtlamaiarına kaldırılması gerekir. Aksi takdirde AT, Türkiye için hayaldir" dediler. "Atatürk Ortadoğu'dan kurtulduğuna boşuna memnun degildi. Hupe 12 Eylül döneminde zaÇok iyi bir coğrafi konumdasınız, man zaman TürkAmerikan ilişherkesle dost olabilirsiniz, herkes kileri üzerinde kopan fırtınaların ten iş alabilirsiniz. Ama bundan perde gerisini böyle veriyordu. öteye gidebilir misiniz?" Peki Hupe, "Turkish Paşam" (Türk Paşam) dediği 12 Eylül yö SÜRECEK ANAP lideri 26 Mart'tan bu yana gerilemek yerine, muhalefeti geriletiyor. HaJk katındaki desteği kamuoyu yoklamaları ile yüzde 10'lara düşmüş olsa bile bugün Özal'ın 27 mart sabahına göre çok rahatladığı bir gerçek. özal 6 ayda "gök kubbenln başına yıkılması" tehlikesinden "Çankaya'ya en çok ben layığım" pozisyonunu seçmiştir. Anayasayı kendisine siper ederek muhalefeti sürekli geriletmektedir. Muhalefet işe "gök kubbeyi başına yıkanm" diye başlamış, "meydanlara dökülürüz'e gelmiş, daha sonra "Mecllsin açilışına katılmayız " noktasından "Meclis Başkanı nı seçmeyiz" çizgisine dek gerilemişti. Şimdi, "cumhurbaşkanlığı seçimine girmeyeceğiz" diyor. Ama bunun da fazla bir işe yaramayacağım görmüş olmalı ki bir adım daha geriye atıp "seçllse bile tanımayız", "tebrike gitmeyiz " diye gerilemeyi sürdürüyor. Şimdi ise "ricat çizglsl" anayasa değişikliği. Bu adım adım gerileme muhalefetin haksızlığını, beceriksizliğini değil, iktidarın cüretini ortaya çıkarıyor. Muhalefetin elinde "demokratik ahlak", "ulus Iradesine saygı" türünden soyut kavramlar, Özal'ın elinde ise kapı gibi anayasa var. O anayasa ise somut olarak 21.80 ile iktidarı yasaklamıyor. Özal cesaretini toplumdaki "anayasa eşittir demokrasi" anlayışından alıyor. Özal bu formulden sonuna kadar (kasım 1992) yararlanma kararında. ISPARTA VE BURDUR YENILENDI Hizmetimizi, Isparta'da 9 Ekim 1989 Pazartesi, Burdur'da 10 Ekim 1989 Salı gününden itibaren yenilenen şubelerimizde sürdürüyoruz. Hafîze Özal'ın mezan davası • ANKARA (ANKA) Başbakan Turgut ÖzaFın annesi Hafize Özal'ın Süleymaniye Camii bahçesindeki Nakşibendi Şeyhi Mehmet Zaid Kotku'nun yanına gömulmesinin, anayasanın laiklik ilkesine aykın olduğu iddiasıyla açılan dava, 16'ncı ayını doldurdu. SHP Genel Sekreteri Adnan Keskin tarafından açılan dava konusunda taraflann karşılıklı ikişer savunmaları alınmasına karşın, Danıştay 10'uncu Dairesi'nin, henüz duruşma günü belirlemediği öğrenildi. 7 yıl sonra Bu bunalımlı güriıcıin üzerinden yıllar gectikten borna, 1989 yılında bir gün Pennsylvania'daki evinde konuğu olduğumuz dönemin Ankara Büyükelçisi StrauszHupe"nin bu döneme ait hatırladıkları arasında Haig'in Reagandan Evren'e getirdiği mektubun bir Washington daveti içermemesinin yarattığı sıkıntılı anlar da P ESBANK "Tedbirli ve Kararlı" ISPARTA ŞUBKSİMİmarSinanCaddesi2/A. 32100 IspanaTIf: (327) 11095. 11 930 Fax:(327).V> 153 IUİKDHK ŞUHKSİ Ga/i Caddesı 30. I52(K) Burdur Ilf: (325) 22 570. 11954. 11785 Fax (325) 11 954