18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 Tarafeız Cuıııhıırba*kaııı OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 1982 Anayasası'run TBMM dışından da aday gosterilebileceğini öngörmesinin başlıca amacı, TBMM'nde bir uzlasmaya vanlamaması sonucu seçimin kilitlenmesi durumunda, tarafsız cumhurbaskanı seçimini kolaylastırmak ve gerçekleştirebilmektir. Cumhurbaşkanı seçiminde, parlamenter rejimin vazgeçilmez ilkesi olan tarafsızlığın ne denli önemli ve gerekli olduğunu ANAP içinde gunlerdir süregelen olaylar, Sayın Özal'ın adayiığını açıklamadan önce ve sonra yaptığı konuşmalar; nihayet ANAP Başkam'nın cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda ortaya çıkması kaçımlmaz olan siyasal ve hukuksal karmaşa, açık seçik kanıtlamaktadır. Gerçekten de Sayın Özal, 15 ekim günu duzenlediği basın toplantısında tarafsızlık konusundaki düşuncelerini şoyle açıklamaktadır: "Farz ediniz ki seçildim. Gittiğim yerde de Türkiye'nin meseleleriyle çok yakından alakadar olurum. Bu bizim içimizden çıkaramayacağımız bir şeydir. Dikkat ederseniz gittiğimiz yerde de icra yetkisi var. O nedenle ister makamımızda kalalım, ister başka bir yere gidelim, herhalde Turkiye'nin meseleleriyle bu kadar uğrasmış bir kimsenin bunları bir tarafa bırakması doğru da değildir, mümkün de değildir:' Ve Özal tarafsızlık düşüncesine ve yonımuna daha da açıklık getiriyor: "Farz ediniz ki yukanya gittim, gayet tabii ki anayasa, kanunlar ne söylüyorsa onun dışına çıkmayız, ama bu demek değildir ki fıkirlerimiz tarafsız olur. Hayır, insanın yıllardır taşıdığı fikırleri değişmez. Ama kanunlar ve anayasa önünde tarafsız olur, tarafsızlık budurT Sayın Özal'ın anladığı bu tarafsızlık demokratik bir hukuk devletinde, başbakandan başlayarak butün kamu görevlileri için söz konusu olan tarafsızlıktır. Anayasanın cumhurbaşkanında aradığı tarafsızlık ise, kendi benimsediği fikirler ne olursa olsun, bunların etkisinde kalmadan ve siyasal bir tercih yapmadan davranabilmesidir. Sayın Özal'ın dediği gibi "Bunlan bir tarafa bırakmak doğru da değil, mümkün de değilse" anayasanın cumhurbaşkanında aradığı anlamda tarafsız olmak da bu kanıdaki kişi için mümkün değildir. Bir siyasal partinin kurucusu ve liderinin cumhurbaşkanı seçildiğinde, partisiyle ilişkisinin kesilmesi ve TBMM uyeliğinin sona ennesiyle gerçekten tarafsız olabileceğini sanmak ve buna güvenmek düş sınırlarının ötesine geçmek olur. Hele de bu cumhurbaşkanı adayı partisinin politikasını yonlendireceği ve yöneteceği izlenimini verir, partisinin grubunda, "Bundan sona grubuma, size emanetim" diyerek partisiyle ilişkisinin, anayasa gereği, sözum ona kesilmesine karşın, süregideceğini kuşkuya yer bırakmayan biçimde açıklayan biriyse... Bu durumda da Sayın Özal'ın bir kez daha altını çizelim tarafsız bir cumhurbaşkanı olabileceğine inanmak kolay olmayacak. Anlasılıyor ki Sayın Özal, ANAP oylanyla ve arkasında (eğer daha da eksilmediyse) yüzde 21.80 oranında halk desteğiyle cumhurbaşkanı olarak sanırım ancak bugune kadar hiçbir cumhurbaşkanının görev süresi içinde karşılaşılmayan siyasal ve hukuksal sorunları da beraberinde getirecektir. SHP ile DYP'nin kendilerinin katılmadıkları seçime ve bunun sonucuna bakışları birbirine çok yakındır. SHP, yapay ANAP çoğunluğundan söz etmiş ve "gayri meşru" saydığı bu çoğunluğun olup bittisini benimsemeyeceğini kamuoyuna açıklamıştır. Öte yandan DYP, muhalefet partilerinin katumadığı birleşimde ANAP oylanyla seçilecek kişinin Turkiye Cumhuriyeti'nin değil, fakat ANAP'ın cumhurbaşkanı olacağını ısrarla yineiemektedir. 25 EKİM 1989 PENCERE Neşemizi Btılalım... Sayın Özal'ın anladığı tarafsızlık, demokratik bir hukuk devletinde, başbakandan başlayarak bütün kamu görevlileri için söz konusu olan tarafsızhktır. Anayasanın cumhurbaşkanında aradığı tarafsızlık ise, kendi benimsediği fikirler ne olursa olsun, bunların etkisinde kalmadan ve siyasal bir tercih yapmadan davranabilmesidir. Sayın özal'm dediği gibi "Bunları bir iarafa bırakmak doğru da değil, mümkün de değilse" anayasanın cumhurbaşkanında aradığı anlamda tarafsız olmak da bu kanıdaki kişi için mümkün değildir. Prof. Dr. EDİP ÇELİK Siyasal partiler içinde ve arasında olduğu kadar toplumun butun katmanlarında da ilgiyle izlenen cumhurbaskanı seçimi sürecinde önemli bir asama, ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Turgut özal'ın 17 ekim gunü adayhğını açıklamasıyla geçilmiş olmakla kalmadı, sonuçsuz ikinci tur oylama da yapıldı. SHP ve DYP milletvekilleri seçim birleşimlerine katılmamalarına karşın Sayın Özal'ın ANAP milletvekillerinin oylarıyla cumhurbaşkanı seçileceği buyuk olasılıktır. olması nedeniyle cumhurbaşkanının taratsızlığını öngörmemiş; ne var ki aynı anayasa ile çok partili siyasal yaşama geçildiğinde, zamanın cumhurbaşkanının iktidar partisinin amblemini taşıyan bastonuyla gezilere çıkması gerginlik ve bunalırnlar yaratrnıştı. 1961 Anayasası cumhurbaşkarunı partilerustü bir konuma geçirebilmek için 95. maddesinin son fıkrasma, "Cumhurbaşkanı seçilenin partisi ile ilişiği kesilir ve TBMM uyeliği sona erer" hukmunu koyduktan başka, 96. maddede belirlediği ant ile cunıhurbaşkanını "tarafsızlıktan ayrılmama" yiıkümü Sonuç şimdiden belli de olsa, konunun bütün bo aJtına sokrnuştu. yutlarıyla tartısılmasında yarar bulunduğu kanısın1982 Anayasası, cumhurbaskanının tarafsızlığıdayız. na daha da fazla önern vermiş görülmektedir. Ger26 Mart 1989 seçimlerinin siyasal dengeleri de çekten de cumhurbaşkanının "nitelikleri ve ğiştirdigi ve bu nedenle de TBMM'nin bugünku ya tarafsızlığı" kenarbaşhğını tasıyan 101. madde, 1961 pısının ulusal istenci yansıtmadığı yönünde, bun Anayasası'nda bulunmayan bir hüküm içermekte dan önceki iki yazımızda (Cumhuriyet Gazetesi, 12 ve curahurbaşkanlığına TBMM dışından aday gösTemrauz ve 30 Eylül 1989) savunduğumuz görüşün terilebilmesine olanak tammaktadır. Tarafsızlık, saklı kalması koşuluyla, bugün curahurbaşkanı se anayasanın 103. maddesinde belirlenen cumhurbaşçimine ilişkin bir başka ve önemli konuya değin kanının andmda da onemle vurgulanmıştır. mek ıstiyoruz. Deınek ki 1982 Anayasası, cumhurbaşkanında Bu, muhalefet partileri tarafından da üzerinde ve doğaidır ki cumhurbaşkanı adaylannda yalnızca nedense yeterince durulmayan cumhurbaşkamnın "kırk yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim yapmış" tarafsızlığı konusudur. olma koşullarını aramakla yetinmemiş; bunlar ya1924 Anayasası, tek parti doneminin anayasası nında tarafsızlığı temel bir ilke saymıştır. Sonuç Bundan çıkan sonuç şudur ki; her iki muhalefet partisi de böyle seçilecek kişiyi meşru cumhurbaşkanı saymayacaktır. Cumhurbaşkanı meşru değilse onun atayacağı başbakan ve bakanlarla, kamu personeli de meşru olmayacak ve bunların yaptıkları işlemlerin geçersiz sayılması gerekecektir. Bu durum ise yapılacak ilk milletveküi seçimine kadar surecektir. Bu seçimde muhalefet partilerinden biri çoğunluğu sağlar ya da koalisyon zonınluluğu ortaya çıkarsa, hukuksal karmasanın boyutları o zaman gözler önüne serilecektir. Bu dummda hükumeti kurma gorevini SHP ya da DYP kimden alacaktır? Başka bir deyişle başbakanı, seçimi meşru sayılmayan cumhurbaşkanı mı atayacak, yoksa cumhurbaşkanı birdenbire "meşruiyet" mi kazanmış olacaktır? Ama o kadar karamsar olmayalım. Parti başkanlığına ve başbakanlığa "başka parti liderleri gibi kazık kakmadığını" söyleyen Özal'ın, ilk milletveküi seçiminde ANAP'ın yenilgiye uğraması durumunda, cumhurbaşkanlığına da "kazık kakmayacağı" ve derhal istifa edeceği duşünülemez mi? 10 yurttaştan 8'i: Olmaz böyle şey. 10 yurttaştan 2'si: Olur, olur. Neden olur? Çünkü Türkiye'de "olmaz" diye bir şey yok; fırsatı eline geçiren bastırır. ^ Kimisinin yüreği kaldırmıyor, kimisinın içi götürmüyor, kimisi karalar bağlıyor: Bir takunyalı, Atatürk'ün Çankayası'na nasıl çıkar? Devletin başına nasıl geçer? Ah, an... Bu hallere mi düşecektik!.. Bugünleri de mi görecektik? Adam yüzde 36 ile Başbakan olmuş, sineye çekmişiz; yüzde 20'yle neden cumhurbaşkanı olmasın? Hem başbakanlığını içimize sindirmişiz de neden cumhurbaşkanlığını hazmedemiyoruz? Bir bardak nane suyu, bir fincan koyu kahve içtik mi, oooh, çok iyı gelır. Üstelik Çankaya'da şimdiye kadar kimler oturmadı ki!.. Bir Çivitbaş vardı, evlere şenlik. Darbeyi vurup "Atatürkçüyüz" diye yalnız demokrasiyi değil, Atatürk'ün devrimlerini de paspas gibi çiğneyenler Çankaya'ya layık oluyorlar da cumhurbaşkanlığı Tonton'a mı çok görülüyor? Çankaya'da takunya seslerini duymak istemeyenler, kulaklarını tıkarlar... Cüneyt Arcayürek'in yazışıyla TÖ (Turgut Özal) Çankaya'ya bal gibi oturur, ama 10 yurttaştan 8'i TÖ'yü istemiyormuş; ne yazar? TÖ şimdiden açıklıyor: İki üç ay bağmrlar, sonra susarlar, ortalık sut liman kesilir, istikrar sağlanır. Haydi bastır TÖ!.. + EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Kenan Evren, Çankaya'dan ayrılıyor. Dokuz yıllık bir kesin egemenlikten sonra sıradan bir yurttaş oluyor. Marmaris'teki villasına çekilecek, anılarını yazacak. Bu anıların yayımlanmasını merakla bekleyenlerden biriyim. Dokuz yılın hesabını nasıl verecek, kendisini nasıl savunacak? Savunacak mı, yoksa dokuz yıldır yaptığı gibi saldırılarını sürdürecek mi? Bunca acı, bunca yanı! gı, bunca yanlış karar, bunca zarar, gericiliğe bunca destek, nice ölümlerin. nice yıkılışların hesabı nasıl, nasıl verilir? Hele bütün bunların gerçekleşmesinde başlıca etken siz Iseniz! Marmaris körfezini uzaktan seyretmek güzeldir, ama insanın içi rahat ise! Ben Sayın Evren'in zaman geçtikçe geçmiş günlerini, bugünler içindeki konuşmalarını, davranışlarını anımsayacağını düşünüyorum. Niye böyle oldu? Niye bunları yaptım? Niye gerçekleri görmedım ya da bana gosterilenleri gerçek sandım diyecek mi? Yazdığı, yazacağı anılar, tarihten özür dilemek mi olacak, yoksa 'hep yaptığım doğruydu' sonucuna mı varacak? Bir tek olayı anımsatacağım: Orhan Apaydın için meydanlarda, "Büyuk hukukçu" diye küçümseyen konuşmasını... Orhan Apaydın bu sözun söylendiğı günlerde 'içerdeydi.' İstanbul Barosu Başkanı, ünlü avukat, yazar, gerçek anlamda buyük bir hukuk adamı... Suçu neydi? Barış Derneği yönetiminde görevli olması!.. Ne yapmış Barış Derneği? Bakın yıllar geçtı, duruşmalar yıllarca sürdü, ama ortayaçıkan bir suç yok!.. Demek bunca aydın kişi boş boşuna yatmış yıllarca... Adalete etki yapan bir devlet başkanının meydanlarda suçlayıcı konuşmaları yüzünden!.. Sayın Evren'in okuması gereken bir parça sunuyorum. Bir Barış davası sanığı olan Dr. Erdal Atabek'in yazısından bir alıntı: "Orhan Apaydın'la birlikte geçırdiğimiz güç günlerde, çeşitli hapishanelerde karşısına gelen her görevliye insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü anlatmıştır. Ben bu tanıklığı yapmak istiyorum. Bu tanıklık Orhan Apaydın'ın tarihi mirasına sahip çıkmaktır da ondan yapmak istiyorum. Hiç unutmam, Maltepe Cezaevi'nde hukukçu bir askeri görevli geldi. Sırayla isimlerimizi sordu. Orhan Apaydın'a da sordu, Apaydın şöyle dedi: 'Siz beni tanımıyor musunuz? Tanımıyor musunuz ki adımı soruyorsunuz?' Görevli, Tanıyorum' dedı. 'Tanıyorsan niye soruyorsun? Ama ben Orhan Apaydın'ım. Size şunu söyleyeyım kı ben burada niçın bulunduğumuzu arkadaşlarıma açıkJayamıyorum. Bir hukuk adamı olmaktan utanç duyuyorum.' Görevli hukukçu bu sözleri başı önünde dınlemiştir." Dr. Atabek, "Orhan Apaydın'ın neden öldüğünü anlamak kolaydır. Orhan Apaydın ne kalp yetmezliğinden, ne karaciğer yetmezliğinden öldü. Adalet yetmezliğinden öldu" diyor. Emekli cumhurbaşkanı, seçimsız işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Bay Kenan Evren'e Orhan Apaydın'la ilgıli 'Bir Güzel Yasam" adlı kitapçığı armağan etmek isterdim. Evren, dönemin kurbanlarından birini bıraz daha yakından tanısın, meydanlarda, 'büyük hukukçu' diye eğlendıği bir kişinin yaşamını ve ölümünü iyice öğrensin. Bu ölümden kendisine düşen sorumluluk payının da ne denli ağır olduğunu bilsin diye... Bir demokrasi şehitidır Apaydın. ilhan Selçuk'un dediği gibi "Apaydın'ı öldürenler Orhan Apaydın'ı yenilgiye uğrattıklarını sanabilirler. Ama böyle biı şey mümkün değildir." Marmaris'teki villasında ne yapacak Bay Evren? Nasıi geçirecek günlerini, hele hele gecelerini? Düşlerine karabasan gibi girmeyecek mi sayısız kurbanların hayaletleri... Bir kargaşa, bir gürültü patırtı içinde geçtı bu dokuz yıl. Gerçekleri göremeden, olup bitenlerin bilincine varmadan... Şimdi başlıyor asıl hesaplaşma dönemi... Bu, kişinin kendi iç savaşımıdır. Bu savaşımdan gönül huzuru ile çıkabilmek, Vaptıklarım doğruydu, yararlıydı. yurtseverlik gereğiydi' diyebilmek ise hiç kolay değil... Keııt Merkezânde Otopark Gerekli mi? Trafik yoğunluğunun arttığı her yerde otopark gereksinimi bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Park alanlarının sağlanmış olması ticarete canlılık getirmekte, tersi olduğu hallerde ise gerek Ankara gerekse de Istanbul'da olduğu gibi bir süre gözde olan bir ticaret merkezi daha sonra başka alana kaymaktadır. de getiriyor; Kent büyuklüğü otopark ilişkisi nedir? Otopark merkezde nerelere yapılmalıdır? Otoparkı kim yapmalıdır? Otopark yapımı arazinin ekonomik kullanımını engelleyici midir? Çok katlı otoparklar ne denli ekonomik yapılardır? Mühendislikte, soruna >'aklaşımda kesin bilimsellik yöntemi her zaman aranır. Halbuki trafik sorununu çözmek aynı zamanda sosyo ekonomik yapıyı çözmek zorunluluğunu da beraberinde getirdiği için çözüme bir takım gözlem, istatistik ve bu verilerin dinamik bir formüle ya da modele uygulanmasıyla sonuca vanlabilir. Ancak bu çözum özlenen bilimsel kesinlikte değildir. Bu hallerde çok sayıda yapılmış gözlem, deney ve istatistiki bilgilerin toplanarak bir formülde ya da bir modelde test edilmesi sonuca ilişkin >aklaşık bilgileri verir. örneğin kent ticaret merkezi denilen bölgelerdeki otopark gereksinimi için kullamlan araç park faktöru (APF) gelişmiş ülkelerde yapılmış olan araştırmalar sonucu şö>ledir: Kent ticaret, alışveriş merkezine özel oto ile girilen her sefer için, Nüfusu 100.000 olan kentlerde 0.16 otopark yeri Nüfusu 1.000.090 olan kentlerde 0.26 otopark yeri Nüfusu 5.000.000 olan kentlerde 0.30 otopark yeri sağlamak gerekmektedir. Tabii sorunu tek başına otopark sorunu olarak ele almak yeterli bir çözümü beraberinde getirmez. Ancak kapsamlı bir ulaşım etüdunun bir parçası olduğu zaman bir anlam kazanabilir. Yoksa daha önce Ankara ve daha çok tstanbul'da yapıldığı gibi rastgele serpiştirilmiş otoparkların gerekli işlevlerini yerine getirmediğini hepimiz görüyoruz. •Yukarıda sıralanan nedenJerle oto trafiğiyle boğulan kentlerimizin otopark gereksinimi önceden yapıldığı gibi estetikten yoksun ve ekonomik olarak dönüşü olmayan lüks yatınmlar haline dönüştürülmemelidir. Marmar&e Tepeden Bakarken... ARİF MERDOL İnş. Y. Müh. Yeni yeni özel oto sahipliği çağına girilen ülkemizde araç sayısının artmasıyla yeni sorunlarm çıktığını izliyoruz. özellikle büyük kentlerimlzde bu sorun her süriicünün sinir yapısını ve psikolojik dengesini etkileyebilecek boyutlara varmıştır. özel oto sahipliğinin en yoğun olduğu istanbul (450.000 otomobil), Ankara (220.000), Izmir (125.000), Adana (50.000) gibi kentlerimizde oto trafiğiyle başlatılan savasım şimdiden kaybedilmiştir. Bu kentlerimizin hemen hiçbirinde şu ya da bu amacı gerçekleştirmeye yönelik sımrlı bir olabilirlik çalışması dışında, kent gereksinmeleriru kavrayabilecek bir çalısma ve bu çalışmayı izleyecek, yenileyecek ve güncelleştirecek bir organ da yoktur. örneğin İstanbul ulaşım etüdleri, ya çevre yolları ya da Boğaz köprüleri serisini haklı göstermek için, Ankara'daki ise Hafıt Raylı Sistem Metro çalışmasına gerekçe olarak objektiflikten uzak, yönlendirici çalışmalardır. Oysa ki bu tür kararların alınrnası ancak ve ancak kentin tümünü kapsayan ve bir bütünlük içinde halıhazır ulaşım ağının iyileştirilmesinden tutun, kentin değişik bölgelerinin sosyo ekonomik yapısı, çalışanların dunımu, seyahat davranışları, konut başına düşen seyahat sayısı, kentin nazım imar planı uyarınca saptanan gelişme alanlannın ve yerleşim yoğunluklarının tümunün dinamik bir yapı içinde izlenebilmesi yanında kent ticaret merkezinin çok önemli olan etkisi izlenerek soruna bilimsel bir yaklaşımda bulunabilinir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de ticaret alanları belli yerlerde odaklaşmış olup perakende satışların bulunduğu bölgeler trafik sorununun yaşandığı başlıca bölgeler olmuştur. Ticaretin yoğunlaşüğı oranda trafik sıkışıklığının artması çok doğaidır. Doğal olmayan ise rahat bir alışveriş ortamının yaratılamamış olmasıdır. Bunun değişik nedenleri şöyle sıralanabilir: Çok sık yapılan imar planı değişiklikleri. Sonuçlarıyla ilgili onlemler düşunulmeden özel oto sahipliğinin özendirilmesi. İmar yönetmeliklerinde trafiğin yaratacağı sorunların dikkate alınmaması. Trafiğin önemli bir unsuru olan yol ağının gereksinime cevap verecek şekilde geliştirilememesi. Trafik yoğunluğunun arttığı her yerde otopark gereksinimi bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Park alanlarının sağlanmış olması ticarete canlılık getirmekte, tersi olduğu hallerde ise gerek Ankara gerekse de Istanbul'da olduğu gibi bir süre gözde olan bir ticaret merkezi daha sonra başka bir alana kaymakta, yeni yerde tıkanıklığın başgöstermesiyle cie ticaret ve alışveriş yerleri başka alanlara kaymaktadır. Bu tür kaymalar ise dolaylı yoldan buyuk oranda kaynak israfına neden olmaktadır. Bu tür merkezlerdeki sorunlar cadde sokak park sorunu değildir. Gelişmiş ülkeler otopark sorununu uygulanabilir bir trafik modelinin alfabesi gibi ele alıp model çalışmalarını yer yer onun üzerine inşa etmektedirler. Bu kadar önemli hale gelen kent merkezi otopark sorunu ise akla hemen şu soruları beraberin Bana sorarsanız TÖ'nün Çankaya'ya çıkmasında "hayır" var. Ya herru ya merru... 12 Eylül darbesi böylece Çankaya'da sürecek; 12 Eylül hukuku daha bir süre geçerli olacak; vesayet demokrasisi ağırlaşacak; ekonomide Özal modeli cumhurbaşkanlığı katından yönetilecek; fırsatçı işadamları doğrudan Çankaya'ya el atacaklar; TÖ iktidar partisi genel başkanlığına kâhyasını oturtacak; başbakanına buyuracak' TÖ ailesinin papatyası, davulcusu, çıkarcısı karargâhını Çankaya'da kuracak.. İyi olacak. Türk halkı demokrasiye layıksa, bu işi kökünden çözümler; ama, içıne Çankaya'yı da alan bir demokratik savaşım 12 Eylül hukukunu kökünden değıştirerek 82 Anayasası'nın yerine de çağdaş ve özgürlükçü bir temel yasa getiremezse, sürünür gideriz. Halk tabanında desteğini yıtirdikçe, ANAP grubunun evet efendimciliğine dayanarak tek adam yönetimine doğru tırmanan TÖ: yü Çankaya'da görmek, Türkiye'de demokrasi savaşımını hızlandıracak, somutlaştıracak, sıcaklaştıracaktır * TÖ Çankaya'ya çıkmalı. Çıkmalı ki şimdiye dek önemli, ağır, oturaklı görünen kişilerin işgal ettikleri Köşk'ün cilası gitsin; altından gerçek yüzü görünsün... Herkes desin ki: Yahu, bu Çankaya da bir marifet değilmiş; şimdiye dek askeri darbelerle bırtakım adamlar gelıp oturuyorlardı; şimdi de TÖ sivil darbeyle gelip oturdu. Onlar da halka karşıydılar, bu da hal ka karşı. Aşkolsun TÖ'ye!... Bundan sonra çok iyi olur, yaka paça aç don gömlek muhafız birliğini denetler... Korkufa özel mescit yaptım. Damat, işlerini Çankaya'dan idare eder. Yakın işadamlan, gözetilen holdingler, aile ortaklan, artık Köşk'te toplanırlar. TÖ ne demişti 26 Mart seçimlerinden önce: "Semra, koy bir kaset, neşemizi bulalım..." 70 hükümette neşesini buldu. Cumhurbaşkanlığında da bulsun. Böyle başa, böyle tıraş. 10 yurttaştan 8'i "TO'ye hayır" demiş; ama adam cumhurbaşkanı olacak... O zaman biz neşemizi bulacağız. ÇAĞDAŞ YAYINLARI İLHAN SELCUK ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU SÜRÜCÜ SERTİFİKASI VERİLİR 28. dönem kayıtları başlamıştır. OKUL 343 67 81 ÜSKÜDAR 362 47 33 KOZYATAĞI 352 21 21 MALTEPE 162 08 18 TARABYA 146 88 30 ÇAĞLAYAN Konservatuvar programıyla gitar dersleri KlasikFolk 385 50 13 GÜNDOĞARKE1İ AYDEV (YAVUZ) EROL Yavuz, Memleketin kurtlar sofrasına döndüğü, Batının bayram, Doğunun hayran olduğu dönemde Konuşup, dertleşeceğimiz o kadar şey var ki. Özleminle yaşıyoruz, sevgili kardeşim HAMBURG'DAN BİR GRUP ARKADAŞIN ADINA NİLGÜN TİMUROĞLU 5.000 lira (KDV içinde) ÇAĞDAŞ YAYINLARI Türk Ocağı Cad. 3941 CağaloğluİSTANBUL ANMA TÜRKAY ve HÜSNÜ'den HIDIR ASLAN'ı ölümünün 5. yılında saygı ve sevgiyle anıyoruz. KÂZIM ASLAN VE AİLESİ B.ALMANYA Ozgurluk, demokrasi \e sos\alızm mucadelesınde \itirdiğımız EYLEM'e seslenij Doğanm kucağında solan guzellıgın gönlumuzde hergun venıden rdizlenıyor. Yureğımıze sığmayan sevgini, guneşın her doğuşu yenılcyerek, bu> uıerek ama huznunle yaşatıyor bize. L'nutulmak sana gore değıl bıricık yavrumuz. METİN AKSOY'u 19601980 olumunun 9. yılında saygıyla anıyoruz. HALİL AKSOY Ruhi SU "HL MA Kl ŞL \ K T\ŞLAMALAR' Kııhi SU'IHIII \cııi kiis'ti \c pl;ıkı;ıl;ırdii AÎNNENBABAN ACI KAYBIM1Z Odamız uyesi ve sevgili arkadaşımız me R FİKRİ KÖŞKER 21.!0.!989 gunu gore\ ba^ında şehît olmuştur. Ailesıne, buıun arkadaslanmıza ve TapuKadasıro camiasına ba>sağlığı dileriz. "Yajaıımii gunlcrın hasreıını vekmen \d\nu, bir ilk ya/ sahahı hır \ana Ve gp/umun son nıaıı pırılnsı bilc. Gckvfk gunun mujdtviM \jıu " M.METİN AKSOY u Vokluğunun onuncu ekımınde Yureklerinıı/deki acıyı kanaıarak aııarken; oııurlu jjjamı onuııde saygı> la eğılı>oı uz İzmiı'ılfiı ıırkiidii^ları ııdıııu 22 6kim I9Ş9 l TMMOB HARİTA VE K\I)4STKO Mİ HEM)İSLERI ODASI VEFAT VE BAŞSAĞL1ĞI Derneğımız u\elerınden A>ukal HASAN DER\lŞOĞLU'nun clıın bir kaza ioııucu aramı/dan a>rılma»ından duydueumuz acı bu\ukmı Mertıuma lanrıdan rahmet \e geride kalaııLınna ba^sağhğı \e iabırlar dılenz HALkMİ FI)EK T.HALK BAMvASl A.Ş. Mİ FKTTİŞLKR DEKNKĞİ İNGİLİZCE'Yİ 6 AYDA KONUŞALM. Tel: 347 80 58 SATILIK Ören Sunar Sitesi'nde deniz kenan daire. Tel: 967311632
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle