17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 15 EKİM 1989 Kız sen Berlin'in neresindensin? Duvar. Her türlü boyayla türlü biçimlerin, desenlerin, şekillerin yer aldığı duvarda "Kız Sen Berlin'in Neresindensin?"yazısım okuyorsunuz Türkçe. îçinize sıcaklık yayılıyor. GÜLTEKİN EMRE BATI BERLİN Metroyla Kreuzberg'e getdiniz. Kotbussertor durağında indiniz. Adalbert Sokağı'nı gösteren kapıdan çıktınız. önünüzde çok geniş bir dunya acudığını duyumsadınız birden. Yolun hemen başında Oriettt Imbiss'ten döner kokuları geliyor burnunuza. Burada döner 3 marka satılıyor. Hemen, döner kokularıyla sarrnaş dola$ Alman sucuklannın kokusu da, burnunuzun sol deliğine gelip çarpıyor. Kokuları yara yara yuriıyorsunuz sokak boyunca. Sol tarafınızda iki buyiık tezgâhta rengârenk (mevsimlik sebzeler, meyveler) bır dünya! Alışveriş yapanlar... İki tezgâhın arasında, uzay aracı gibi duran, sarı renkteki telefon kulübeleri, Turkiye*yı arayanlarca dolmuş. Kapılann önunde, telefon etmek isteyenlerin kuyrukları uzayıp gitmiş. Sol yanınızda Beriiner Bank'ın bir şubesi var. Turklerin pek çoğunun paralarını yatırdıklan bu şubede bir de Türk danışraan calışıyor. Bankamn hemen yanında VVUbeimLiebknecbl Kütüphanesi var. Buradaki Turkçe kitaplar, gazeteler v. dergiler Turklerin gelip kendilerini evlere göturmelerini bekliyor. Kütüphaneyi geçince bir başka dönerciyle burun buruna geliyorsunuz: Lezzet Grill. Dönerin yanında lahmacunlar, salatalar, her çeşit börek, sandviç ve meyve sulanyla kol kola girmiş ayran, müşteri bekliyorlar gecegündüz. Yürüyorsunuz, Yeliz'in Çiçekçi GaJerisi'ni geçiyorsunuz; bir anda kendinizi Anadolu'nun herhangi bir küçük kasabasındaki gariban, yorgun ve uykusuz garajında sanıyorsunuz. Exportçulann önünde duvar halılan, ağızlıklar, oyuncaklar, kol saatleri ve akla hayale gelebilecek her türlu malın yanında binlerce müzik kaseti reklamı selamlıyor sizi ya da üstünüze saldırıyor. Beyti Restauranl'ın vitrınine sınmış kızartma kokulaıı, açık kapıdan dışarı sızıp peşinıze takılıyor. Vitrininde çocuk, gençkız ve duğun resimleriyle geleneksel bir Turk ailesinin fotoğrafının da yer aldığı bir Alman fotoğrafçısını, köşedeki Oranien SokagVyla kesişilen bir başka resbuırantımız sıkıştırmış. Bunlar yolun sağında >er alıyordu. Sol yandakı Emlak BankaM'm, Çukurova Imbiss'i, Guler VideoTV yi, Serhat Fınm'nı (kış yaz pidesi eksik olmaz, her türlu tatlıyı güvenerek alabilirsiniz; tuzlu/tatlı pastalarıyla peynir, ze>tin ve çeşitli içeceklerle birlikte hazır yufka da Batı Berün'den satılıyor), berber Gıiney'in akvaryumlu ve bol çiçekli vitrinini geçiyorsunuz. Geriye dönup baktığınızda Öz Galata kahvesinin (altından sokağın geçtiği, altı katlı köpruevin altındaki Turk kahvesi) biLardo, tavla, kahve, çay salonu yazısıru okuyorsunuz. yolun solundan yürurken sağ yandaki dukkânlara da bakıyorsunuz. Kösebaşmda Interf ulug'un geniş camlj burosu sızı bilet alma Fransisco Espmosa, karısı Dolores ve on aylık kızı Moelia ile bir Madrid sokağına terk edılmiş bu arabada yaşryortar ya çağırıyor. Vitrinde lstanbul'a, bu mevsimde, tek gidişin 95 mark, gidışgelişin 295 mark olduğunu duyuran ilanı okuyorsunuz. 'Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle' HADİ ULUENGİN BUDAPEŞTE Tuna akıyor. Sonsuz zamanlardan beri hiç durmadı. Hep Karaormanlar'dan çıktı, hep kıtayı katetti ve hep Rumeli sahilinde denize ka\oıştu. Tuna'run akması diyalektik. Nehriıı, kendi adını taşıyan uygarlıklan üretmesi, ışıklı şehirler yaratması, ötekileri buraya cezbetmesi ve ötekilerin buraya akın etmesi de diyalektik. Son tahlilde, buraya akın etmiş olanlann burayı terk etmek zorunda kalması da diyalektik. Biz, buraya akın etmiş ve burayı terk etmek zorunda kalmış olanlardanız. Biz, "Biryazgiinıi Tuna'yı kafilelerle geçenlerde•fa..." Genel olarak, milletlerin kolektif hafızaları mevcuttur, bilinç altıdırlar. Tarihin derinliklerinden kaynaklanırlar ve kökludurler. Sınırlar, devletler ve yonetim biçimleri değışseler dahi milletlerin kolektif hafızaları kalıcıdır. Bu hafızanın kaybediimesi ıçin, o milletin olağanüstü bir travma yaşaması gerekir. Veya, ceberrutlar tarih ustunde öylesine tahakküm kurarlar kı, ulusun butun kolektif hafızasına el koymuş olurlar. İki ya da üç kuşakta, yalnız resmi tarihi olan bir millet şekiüendirirler. Tabii, bu her zaman başanya ulaşmaz. Tıpkı Macaristan örneğinde olduğu gibi. Çunku, sanki hiç dokunulmamış gibi, Macarlann kolektif hafızası yerli yerinde duruyor. Rejimin kırk dört yıl boyunca soylediği resmi tarih, toplumun ortak bilinçaltını şartlandıramamış. Macar halkı, yaz boz tahtasına uymamış. Kolektif hafızası nı kaybetmemiş. Bunu yalnız, Macırların da diğer bütun Orta ve Doğu Avrupa halklan gibı, çocuklarını korkutmak için "Türk geliyor" deyimini kullanmaya devam etmelerinden dolayı söylemiyorum. Asıl beni ilgilendiren konuyu, Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun yıkılışından yeımiş, komünıst iktidarm kuruluşundan kırk dört yıl sonra, imparatorluğun son hanedan reisi Otto Von Habsburg'un, halen Macaristan'ın en populer kişisi olarak kalması oluşturuyor. Ben bu Otto Von Habsburg'u yakınen tanırım. Kendisiyle epey konuşmuşluğum vardır. Çünkü Von Habsburg, Avrupa Parla Budapeşte'den Bir millet daha var ki, vadide ve ovada büyük bir imparatorluğu oldu. O millet de olağanüstü travmalar yaşadı. TUna'yı, vadiyi, ovayı ve Aktolgalı Beylerbeyi'ni kolektif hafızasından sildi. Ama TUna akıyor ve Rumeli'de denize kavuşuyor. mentosu'nda Bavyera milletvekilidir. Brüksel'de, tabiyetine geçmış olduğu Batı Almanya'yı temsil eder. Şimdi seksenine yaklaşmıştır. Uzun boylu, son derece dinç ve biraz kamburcadır. Her diii bilir. Engin bir kültüre sahiptir. Siyasi komisyonda, müthiş ateşli nutuklar söyler. Kendisini dinletir. Polemik ustadıdır. Lafı lam gediğine oturtur. Fakat ben, Habsburg'lann son veliahtını sevraera. Sağm sağındadır. Kendi açısından haklı siyasi nedenlerle, 12 Eylul Mudahalesi'nin Avrupa Parlamentosu'ndaki en hararetli savunuculanndan olmuştur. Bu yüzden de, basınımızda "Törk dostu" ve "Türk lobisi" diye lanse edilmiştir. Macarlann, bütun siyasi kişiüğine rağmen Otto Von Habsburg'u tercih etmelerini, Macar halkımn "sağalıgıyla" açıklayamayız. Bu abesle ıştigal olur. Von Habsburg'dan yana yapılan tercih, son tahlilde, Macar milletindeki kolektif hafızanın surekliliğini gösterir. Bu aynı zamanda, kendisine empoze edilmiş resmi tarihin reddini de ortaya koyar. Çünku, AvusturyaMacaristan İmparatorluğu veliahtı için toplumda mevcut olan eğilim, beürli nostaljiieri ihtiva etse dahi, esas olarak, tarihsel sureçte devamltlık arzusunu dile getirir. Dolayısıyla, Otto Von Habsburg, Macar mılletınin yaşamış olduğu sosyal ve tarihi travmayı reddetme sembolüdür. Böylesine sembol ve eğilimler ise, ancak ve ancak yeni özgürlükler dönemınde aleniyet kazanır. Demokrasiyi ve çoğulcu toplumu gerektirir. Bir millet daha var ki, o, "Mr yaz günü Tuna'dan kafilerie geçII". Onun da, nehırde, vadide ve ovada, buyuk bir imparatorluğu oldu. O millet de olağanüstü travmalar yaşadı. Tuna'yı, vadiyi, ovayı ve Aktolgalı Beylerbeyi'ni kolektif hafızasından sildi. Ya da ceberrutlann resmi tarihieri aracılığıyla, onun kolektif hafızası üzerinde tahakküm kuruldu. Ama Tuna akıyor. Tuna, barajlara, hidrolik santrallara, kanallara rağmen, kıtayı katediyor ve Rumeli'de denize kavuşuyor. Bu, diyalektik. Tuna aluyor ve milletler, kolektif hafızalanm büinçaltlannda saklıyorlar. Tuna akacak, travmalar bitecek, resmi tarihler iflas edecek ve kolektif hafızalar yeniden aleniyet kazanacak. Bu da diyalektik. Berlin'i ikiz kent yapan duvarı göriiyorsunuz. Daha çok Akdağlılann oturduğu (ytiz haneden fazlalar bu sokakta) evleri geçiyorsunuz, buralarda alternatifler de oturuyor, Turklerin çeşitli sorunlannı danıştıklan TiirkDanış binası da sağdan geride kalıyor. Duvar. Her türlü boyayla turlü biçimlerin, desenlerin, şekillerin yer aldığı duvarda, "Kız Sen Berlin'in Neresindensin?" yazısım okuyorsunuz Türkçe. tçinize bir sıcaklık yayılıyor. Berlin'de azgörülen güzellikte, guneşli bir gun. Karşıda, duvann ustundeki evlerde bir şeyler oluyor. Doğu Berlin'de gösteriler bir birini izliyor. Amerikan elciliğine girmeye çalışan iusanlann tuluklanışını gostermisti dün televizyon. Geri dönuyorsunuz. Metroya doğru yürüyorsunuz. Araba insanları Terk edilmiş arabalar... îçlerinde terk edilmiş insanlar yaşıyor. Piskokulu, saçısakalına karışmış erkekler. Fersiz gözleri mor halkalı, çürük dîşli kadınlar. MİNE G. SAULNIER MADRİD Malaga'yı hiç unutmavacağım. Ufukta, Okyanus'la kırıştıran Akdeniz'in uçuşan mavisi. Önce malta eriği sandık: Palmıyeden çok manolya ağacı var! Gökten güneş yağsa da, manolyaların gölgesi serin oluyor. Veni kentin ilginç bir yanı yok. Asıl görülmesi gereken, kuzgun renkli bir tepenin ustüne kurulu Alcazaba Kalesi ile Gibralfaro ya da Fener Tümseği. Biri Roma döneminden kalma, öteki Fenikelilerin imzasını taşıyor. Sonradan gelen Arap uygarlığı ikisine de kendi biçemini eklemiş. Ispanyollar da yıkılıp gitmemelerini sağlıyor. Kaleyi fenere baglayan Andaluz bahçelerinden çaldığımız bergamotlan, turunçları ve limonlan, derin ceplerimize, fotoğraf çantalanmıza tıkıştınyoruz. Yasak meyvelerin reçeli daha lezzetli oluyor; ilaçlanmadıklan için daha sağlıklı hem de. Fenerden kent merkezine inen Madrid'den Paradan paraya fark var Bankalar ülkesiIsviçre, bu ününün yavaşyavaş elden gitmeye başlamasından tedirgin. Filipinler'in 1000 kilometre doğusundaki Karolin Takımadalan'nda ise taşparalar kullanılıyor. "Stone money of Yap", kalker bazından işlenerek ortaya çıkartılan bir "para". kuçuklüğü, ıç piyasanın dar alanı, evrensel bankacılık işlevinin ZÜRİH İsviçre'deki banka gereksinimini vurguluyor. Ancak lann derdi, şubelerin çoğalmasıy tutulan yolda atılan adımlann yala giderlerin artmasında. Bunun vaşlığı geri kalmanın nedenleriynasıl aşağıya çekilebıleceği duşun mis. 4*Düıı>aca5 yıldj2İı âİ£ilaııan cesi yanında "bankalar ülkesi" otelimiz 3 yıldıza düştii." ununün de yavaş yavaş elden gitEkonomisı değilim, hatta hiç meye başlaması. Kendi adıyla amlan para ensti ekonomist sayılmadığım söylenir. tusunun yönetim kurulu başkanı Gene de çizmeyi aşıp bir başka çebay Julius Bar: "Rakiplerimizin şit, yukandaki resinı duzeyinde bu hızla devam edebileceğini du çalışmayı öneririm. şunemediğimizden gelişmeye ayak Filipinler'in 1000 kilometre doujduranıadık" diyor. Ülkenin ğusundaki Karoiin Takımadalan'nda geçerli olan taş parayla. Birimler naal oluşur, neye karşı kaç verilir sorusuna yanıt bulmak bize duşmez. "Stone money of Yap" kalker (Aragonit) bazından işleniyormu$. Diğer nesneler midye, altın, kâğıt salt sembolmuş. Güvenirliğin karşılığı her şey olabilirmiş. Örneğin geçen yüzyıhmızda kaptan David O'Keefe getirdiği teker lek birimleri hindistancevizleriyle ve onları da geçer akçeyle değiştirerck epey yükunü tutmuş, Adamızda yaşayanlar da taş bolluğundan fakirliğe düşmüşler. Ya bir de "Bu işi en iyi ben bilirim, enflasyonu ancak ben aşagı çekerim" diyen bir yönetici başlannda bulunsaydı, halleri nice olurdu? Adamların paraları da pul ola Karolin Takımadalan'nda yaşayan yerliler enflasyondan kDrkmuyortaı Neden rrt? bilecek boyutlarda değil ki... fbtoörafta görulen delikli paraları pul olabilecek ebatta değil de ondan. Zürihien asfalt yola park edilmiş araba bolluğu dikkatimizi çekiyor. Hepsi terk edilmiş bu arabalann. Kıminin camı kırık, lastikleri patlak. Kiminin farları, lastikleri, kapı kolları, silecekleri ve contalarına varıncaya dek ayıklanmış. Hepsi eski model. Sahipleri araba roezarlığına gotürmeye üşenip buraya getırip bırakmışlar anlaşılan. Yakından bakınca, gözlerimiz faltaşı gibı açılıyor: tçinde insanlar yaşıyor bu arabalann! Kıvıl kıvıl. Pis kokulu, saçı sakalma kanşmış erkekler. Fersiz gozleri mor halkalı, çuruk dişli kadınlar. Kara tırnaklı pis ellerini arabalann olmayan camlanndan çıkartarak para istiyorlar, ayıp işareder yapıyorlar. İrkilerek geri çekiliyoruz. Kendi temizliğimizden; iyi giyimimizden ve tokluğumuzdan doğan utanç, duyduğumuz tiksintiye karışıyor. POGAN ABAL1OGLU Kiminin elinden yeni kullandmış bır enjektör sarkıyor. Zavallı ağzı, var olmayan görüntüler karşısında salyalı bir gıMücükle çarpılmış. Malaga'yı hiç unutmayacağım. Fenikelüerın fenerinden yirminci yuzyıl fspanyası'na inen 1,5 kilometrelik yolda 83 mezar araba, otuz kusur mezarsız insan saydım o gun. El Pais Gazetesi'nin yayımladığı bir araştırmaya gore yalnız Madrid kentinde, kişi başına düşen ulusaJ gelirin beşte birine bile ulaşamayan 694.000 yoksul varmış. Ve 30.000'i resmen açlık çeken bu insanlar, toplam Madrid nüfusunun "o 15'ini oluşturuyorlarmış. Gazete aynca, Madrid sokaklannda terk edilmiş bir arabada yaşayan üç kişilik bir ailenin fotoğraflannı da yayımlamış. Malaga'ya özgiı bir olay değil bu anlayacağınız. Viva Espanya! 2000 Programı, patlayan makro ekonomi, yükselen borsa, artan ulusal gelir, sosyalist iktidar, sağlam sendika, bilinçli seçmen, AT uyeliği. turizm cenneti, hepinize Viva! Girne'den İlanla nişan bozma SERPİL GÜNDÜZ GtRNE "Ben Ece Gökban, nişanlı bulundugum Hakan Fellahoglu ile aramızdaki nişanı bozduğumu ve kendisi ile biçbir Uişkim kaunadığınu duyururum" diye başlıyor gazete ilanı ve "Ece Gökhan, 8.10.1989 Girne " diye bitiyor. Kuzey Kıbrıs'ın yerel gazetelerinde sık sık bu tur "nişan bozma" ilanları görmek olağan. Taraflardan biri nişanı bozduğuna ilişkin çabuk davranıp, önce ilan verirse, dığerine gore daha çok "prestij" sağlamış oluyor. Bazen aynı gun, aynı gazetede çıft taraflı "nişan bozma" ilanları gorebiliyorsunuz. Kız ya da erkek, nişanı bozduğunu ilan ettiğinde bir amamda yeni taliplerini beklediğinin mesajını da vermiş oluyor lar. Kuzey Kıbns'ın yerel gazetelerinde "nişan bozma" ilanlarının yanı sıra siyasi partisini değiştirdiğini duyuranlar da var. Örneğin, "Ortaköylü ben Ramazan Cemiloglu, UBK'dan ayrılıp TKP'ye geçliğimi duyururum" $eklinde parti değiştirdiğini eş, dost ve yakınlanna ilan ediyor. Sıkhkla rastlanan ilanlardan bir diğeri ise, "evlatlıktan ret". Hiçbir yasallığı olmayan bu ilanlarla saba, evladını reddettiğini duyu"uyor ve onu insanların gözünde 'rezü" etmiş oluyor. Osmanlı, Rum, Turk ve Ingiliz tültürüyle yoğrulınuş Kıbns'ta bu iültürlerin hepsinden bir kalıntı îörmek olası. Örneğin, ölçü biimleri olarak hâlâ, Osmanh'dan talma okka ve arşm kullanılıyor. r'ollarda kilometre gosteren tabealann üzerinde ise tngiliz ölçü biimi mil görülüyor. Trafik sisteni de İngjltere'de olduğu gibi sağian çalışıyor. Oysa son 15 yılda Türkiye'den Kıbrıs'a gelen arabalann hepsi sol direksiyonlu ve sağ sistemle çalışan bir trafikte yol alıyorlar. Bu yüzden trafik kazaları olağanüstü artmış. Durumun ne olacağı konusunda ciddı kaygılar var. Kimisi zamana bırakalım sol direksiyonlu arabalar çoğaldıkça sistem kendi kendine oturmuş olur ve her şey duzene girer diye duşunürken, kimisi de sağdan ışleyen bir trafik sistemini savunuyor. seyri ansızın değişiveııyor. KKTC'nin Içişleri, Köytşleri ve Çe\re Bakanı Olgnn PasaLar Bursa'yı ziyaret ettiğinde Renault fabrikasım geziyor. Fabrika yetkilileri, Kuzey Kıbrıs için sağ direksiyonlu araba uretebileceklerini belirtiyorlar. Bakan Olgun Paşalar da bu müjdeyi Kıbns'a gelir gelmez kamuoyuna iletiyor. Durum boyle olunca Kıbrıslıların trafik konusundaki kaygılan daha da çoğalıyor. Sol direksiyonlu ve sağ direksiyonlu arabalar cun ve kebap getirmemışler, ama Kıbns'ın kendisine özgu seftali kebabı çok lezzetli. En çok da "hellim pe>oiri"... Aüşvenş çılgınlığına kapılan Türk turistler, heliirn almayı hiç unutmuyorlar. Kıbrıs'ın "verigo" olarak bilinen taneleri erik büyüklüğündeki pembe üzümu ise çok daha üniü. "Verigo" isminin nereden geldiği konusunda çeşitli rivayetler var. Kimisi Rumca derken kimisi de bir başka öykü anlatıyor. Kıons tngiliz sömurgesiyken bağcı bir Kıbrıslı, İngilize bu uzümden ikram ediyor. Ingilizin çok güzel anlamında "ver> good" demesi üzerine Kıbrıslı bağcı, "Demek ki İDgiliz bu üzümun adını biliyor" diyor ve bovlece uzümün adı "Verigo" oluyor. Duygu Asena, Turan Çevik'le genelevi gezdi goruştuk Nokta, Korıdallos ve yazdı Cezaevi'ne gizlice girdi ve Zürafa Sokağı'ndan insan manzaraları... Sinan Çetin'in objektifinden çarpıcı fotoğraflar... Çevik'le konuştu. Gizli ğörüşmenin töm öyküsü ve teyp bantları Bülenf Ecevtt'in Güneydoğu izlenimleri "Devletin bu güvenlik önlemleri, PKK'dan çok daha tehlikeli..." Kuzey Kıbrıs'takiyerel gazetelerde sık sık "nişan bozma" ilanları yeralıyor. Taraflardan Ekim ayında Kıbns'ın en hareketli kesimi Girne. Günduzleri biri nişanı bozduğuna elektronik eşya, porselen, yün kailişkin çabuk davranıp zak ve yapma çiçek satan dukkânlar adeta Türkİerin hücurnuna uğönce ilan verirse, ruyor. Dukkânlardan çıkan hediğerinegöre "prestij" men herkesin elinde bir demet yapma çiçek. Akşamlan, değişik sağlamış veyeni çok güzel gorüntüsüyle Girne Litaliplere mesaj vermiş manı kimsesiz. Birkaç gnıp halinoluyor. Bunun yanı sıra de gitar çalıp içkisini yudumlayan ingilizler dışında kimseler yok. siyasiparti Lefkoşa'ya gidenlerin ilgisini en değiştirdiğini ilan çok Rum ve Türk kesimini ayıran yoluyla duyuranlar da barikatlar çekiyor. Lefkoşa Saray Oteli'nin tepesinden Türk ve Rum var. Sık sık gorülen kesimlerini kuşbakışı görebiliyorilanlardan biri de sunuz. Kentin Rum kesiminde ye"evlatlıktan ret". ni inşaatlar almış başını gidiyor. Türk ve Rum kesimini ayıran Böylece, babalar bir sınırı çok yakından görmek isistemedikleri tedığinizde yürüyerek ulaşabileceçocuklarını da rezil ğiniz en yakın baıikat Lokmacı barikatı. etmiş oluyorlar. Çevresinde daha önce lokmaalar olduğu için bu adı almış. Yüksekçe bir yerde kum torbalanndan yapılmış barikatın arkasmda Rum askeri güneşleniyor. Hemen alt kesimde ise Turk askeri nobet tutuyor. Birisı yüksekte, birisi daha altta olduğu için birbirlerini gormiiyorlar. Karşıdan el sallıyoruz. tkisi birden ellerıni kaldınp bize karşılık veriyor. Kıbrıslı arkadaşımız Rumca, iyi misin anlamında "İdakanis kala" diye karşıdan bağınnca, guneşlenen Rum askeri, birden rahatsız olup nedenini anlamadiğımız bir şekilde hemen miğferıni ve silahını takıp barikatın onüne geçiyor. NOKTA'DA • BU HAFTA Siyasi Pdrtiler Yasası degişiyor 12 Eylül yasakları kaldırılıyor. Kadın ve gençlik kolları kuruluyor GOZUYLE 6ENEUV hep birlikte sağdan işleyen bir trafik sistemine çıkınca Kıbnslılar "napeceğik"lerıni şaşırmışlar. Suç oranı son derece duşuk olan Kıbrıs toplumunda, Lefkoşa'da bulunan Merkez Cezaevi'nde 99 tutuklu bulunduğunun söylenmesi bunun kanıtı. Ancak 56 yıldan bu yana Magosa'daki Doğu Akdeniz Universitesi'ne ve Girne'deki yabaııcı dille eğitiın yapan koleje gelen Arap ve Adanah oğrenciler bazen gruplaşarak ufak tefek tartışmalar yapıyorlar. Ancak geçen aylarda olayların Adanalılar henuz Kıbrıs'a lahma Bu hafta şehirde ne, nerede • Yaşam sandığınızdan daha renkli... Konser, sergi, sinema, tiyatro, bar, alışveriş... Şehir yaşammın ayrıntılı haftalık rehberi • Güneydoğu'da hükümet ve PKK, hizmet yarışında. • Deniz Baykal: "Siyasal hayat, falcılıktan farklı işler..." • Reha İsvan, Metris Cezaevi'ni anlatıyor. • On yaşındaki çevreci, fabrikatörleri dize getirdi. • Fotoğraflarla "Barış Tanrısı" Dalai Lama. • Sakıp Sabancı: Anormal iştahlı, birazcık cimri... • Batı Yakasının Hikâyesi'nin Maria'sı: İpek Kuraner. • Otomobilde benzin yerine tüpgaz devri başlıyor. Gufi p n s M M HAFTALIK HABER DERGİSİ BVJGVJM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle