Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHİJRİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sal önemi, belirgin değeri olan kurumlara, ilkelere, kuruluş ve kişilete sahip çıkılmıyor. Suskunluğun egemen olduğu toplumda erdem en ağır yüktür. Bu ise en onursuz olgudur. Olağan durüstluğun, olağanüstü nitelik sayılmaya başlaması, "Korkanın anası ağlamazBana dokunmayan yılan bin yasasınGemisini yüruten kaptan" deyimlerinin geçerlik kazanması tehlikenin kapıyı çaldığını göstermektedir. Uğıaş vermekten, yorulmaktan, üzülmekten, yalnız kalmaktan, ölmekten koıkmanııı, yurttaşlık gereklerini unutmanın, hak ve özgürlükleri savunmaktan kaçmanın ağır bir yozlaşma olduğu kuşkusuzdur. Gereksiz hoşgöru, ödün, Batıya içtensizlik yaklaşım ve özenti, Doğuya özlem, dinsel sömürii, çıkmaz sokakta sürüklenircesine... Görev anlayışımız, arkadasbk, dostluk, komşuluk anlayışımız ilkel. lüşkilerimiz kotü. Bilgi ve kultür düzeyimizden kaynaklanan davranış bozuklukları görevlerimizi yapmaktan alıkoyuyor. tçgüdusel bir yaşantı bile böylesine batıkhğa hak verdiremez. Namus ve şeref, toplumsal değerimiz değil midir? Bunlann bir gereği yok mudur? Yakma, yıkma, yaralama, öldurme, anarşi, terör değil... Ölçülü, anlamlı tepkiler, etkili uyarılar: Yazarak, konuşarak, değişik türde toplantılar, bilim, sanat etkinlikleri, uygar, sevecen, olumlu, yapıcı çabalarla... İş işten geçmeden. Bezginlik, umutsuzluk mu? Korkaklık yetersizlik mi? Uyum, uyduluk mu? Uyku, boşluk mu? Ölü toprağı mıdır, nedir? Kendimizi sorgulamak, yaşamı ve varlığımızı değerli kılmak için ne zaman susup ne zaman konuşacağımıa bilmek; toplumsal sorumluluklanmızı unutmamak zorundayız. Ereksiz, amaçsız, ilkesiz, bilinçsiz kişi salt bir yaratıktır. Değer yargılarımızdaki bozulmayı durdurmalı, özenden, özveriden kaçınmamalı, haksızlıklara boyun eğmemeliyiz. Yararlı tepkiler, usumuza uygun çıkışlar yaşamı anlamlı kılan onurlu kalkışlardır. Kendimizi acımasız suçlayamıyorsak kimseye söyleyecek sözümuz olamaz. 30 OCAK 1989 gösteriyor? Onları da karalamaya haarız. Bencillik ruhumuzu kemiriyor, görmüyoruz. Oysa, uygar kişi başkalarını da duşünen, onların sorunla••• nyla ilgilenen kişidir. Demokrasi nasıl ona yakışır (layık) olanlar için varsa haklar da kullanıp koruDuyarsızlık, tepkisizlik, umursamazhk toplumsal dokudaki masını bilenler için vardır. İçtenliksiz, pısırık, korbozulmanm belirtileridir. Kişilik, yalnız bireylere özgü bir değer değil,kak, nerdeyse tutsak gibi, iki yüzlulüğe, düzenbazSoygunculuk, toplum için de özlenen bir erdemdir. Uygar eleştiri yerine suskunluk, lığa güç verdiğimizi bilmez olduk.olağan karşılavurgunculuk, kaçakçılık öykii gibi hak ve özgürlüklerin yitiriliş nedenidir. nıyor. Kendimize gelmek, birleşmek, dayanışmak, iyilik, doğruluk, güzellik, sevgi ve saygı için doğal kıran mı gerekli? Kof, gösterişçi, şaksakçı, kişiliksiz YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN Hukukçu kişiler toplumun yüz karasıdır. UyduJuktan uşakUsumuza hemen siyasal nedenler, durumlar, ki lığa, kölelikten kulluğa geçenleri, kuklaları, dalka. Bireyler ve toplum olarak giderek saygınlığımızı yitiriyoruz. Yasalyönetsel kimi düzenleraelerin şiler, zamlar gelmesin. Köydekentte, evde, adliye vukluk yarışçılannı, devlet memuru iken parti göyarattığı ortam, bıkkınhk ve yılgınlık duyuran ko de, okulda, pazarda, otobüste, sokakta, çok yer revliliğini yeğleyenleri, yansızlığı kınayıp koyu ve şullar, tutkulanmız, alişkanlıklanmız, bedensel ya de şaşırtıa, utandına ve tiksindirici durumlara rast katı partizanlığı seçenleri, yannlarda nerelerde göda ruhsal rahatsızlıklanmjz elknizi, kolumuzu, di laruyor, olmadık şeyier duyuluyor, yaşanıyor, kinı receğimizi şirndiden biliyoruz. Bir genel bağımsızlimizi de bağladı. Genel bir duyarsızlık, adamsen senin umunında değil. Ekonomide, yönetimde, hu lık içinde paslanıyor muyuz dersiniz? Kendimizden decilik, vurdumduymazlık bizi kötülüklerin bata kukta hiçbir şey bilrneden her şeyi yapmaya kalkı çekiyoruz ne çekiyorsak. Tepki, toplumsal rahatğına itiyor. Surüklendiğimiz karanlığın ayırdında şan anlayış bir yana, çevremizde sağlığımızla oy lamadır. Sessizlik korkunç ise patlama da olabilir. değiliz ki birkaç yureklı aydırun çağnlarını da du nayanlara gulüp geçiyoruz. Her şeyde ölçüsüzlük Tepki bunu önler. Atatürkçülüpyle tanınmış hukukçulanmızdan, dak bükerek, alaycı gulüşlerle izliyoruz. Kendimizle egemen. Hak arama duygusu ölmüş... En kutsal eğlendiğimizin, yalnız kendimize değil, çevremize çaba olan hakkını arama, haksızlığı gidermeyi de şair ye toplum savasçısı Şinasi Özdenoğlu "Suskunde kıydığımızın bilincirtden uzağız. Aldatmalar, çe öngörur. Bu yolu izlemekten kaçınmak yasal yol lar Llkesi" adlı son yapıtmda, bu alanda uğraş vekememezlikler, suçlamalar, yergiler, söylentiler, lara başvurmamak, kendine yönelik saldırırun baş ren hukukçu, yazar, sanatçı, sendikacı, öğretmen, kaskatı büyüyen sessizlik... Yaygınlaşan suskun kalarına karşı yinelenmesine neden olur. Böylece bilim adamı ve siyasetçilerin ortak diliyle bizleri luk, çekingenlik, kendinden kaçış, kendini bitirmek sessiz kalıp haksızliğa katlanmak, lopluma haksız uyarıyor. Bu konuda önceki yazım (Cumhuriyet, sayılacak bir yıkılış türudür. Kimi durumlarda so lık etmek demektir. Uğraşsız, savaşsız kazanç de 3.7.1984) şimdiki ozeleştirimi doğnıluyor. Karamrumsuzluk diye nitelendirilecek bu çözülmenin bo ğersizdir. Nedense çıkar tutkusu ağır basmaktadır. sarhkla değil, gerçeklilikle sorunu yineliyorum. yutları hepinıize gömut olacak ölçüdedir. Aykırı llkelerden ödun vermekten çekinilmemekte, anlam Kavgalan ayırmak, tanıklıktan kaçınmak, karakolbklara, çelişkilere, tutarsızlıklara, haksızbklara, kö yerine parasal olanaklar seçilmektedir. Kimi aydın lardan, mahkeme kapılannda beklemekten çekintülüklere, yolsuzluklara, yöntemsizliklere, ahlak lann durumu ve tutumu büsbütün aadır. Resmi şö mek midir, devlete güvensizlik midir? Durum çok sızlıklara, adaletsizliklere, yalanadolana, bozul len (resepsiyon), yenıek, gezi, yazlık, lojman, ara yönlü incelemeyi zorunlu kılacak ağırlığı îaşımakmusluğa, kokuşmuşluğa kanıksarruş gibi ilgisız, do ba, ek görev kolaylıkları, kayırma, işlem ayrıca tadır. nuk, tasasız, sessiz sedasız duruyoruz. Omuz sil lıkları, izleyicilik, tarudıklanna, yakınlanna olanakkeledigimiz geçişler bize dokununca, ateş bacayı sa lar saglanması ve emeklilikte iş için duşülmedik du Dileköneriuyan nnca, bıçak kemiğe dayarunca mı varlığunızı, ya rum, girilmedik kılık, öpülmedik eletek, yüz sürOlup bitenleri gormemek, duymamak, sezmeşadığımızı kanıtlayacak girişimlerde bulunacağız? medik kapı kalmıyor. lnsan aç kalır, onursuz kal mek, anlamamak olanaksızhğına karşın tepkisiz, maz. Dogru bildiğini söylemek yüreklüiğini kaç kişi duyarsız kaldık. Kimse aldırmıyor artık. YaşamYazık... Ölü Toprağı CUMHURİYET TE/V OKURLARA... OKAY GÖNENSİN Şimdi Ne Olacak? T OKTff AKBAL EVET/HAYIR Kâğıt, Uygariıktır OKURLARDAN Okul tercih sayısını azaltma 15 Ocak 1989 tarihli gazetelerde Anadolu liseleri ve kolej sınavlan ile ilgili haberde, okul tercih sayısınm azaltüacağı ve Anadolu liseleri ile kolej sınav süresi arasının bir hafta gibi kısa bir süre olacağı islendL Biz veliler, tercih sayısı az olduğu takdirde, okullar arasındaki puanlarda büyük farklar olacağı ve öğrencinin 1. tercihini az bir puan farkıyla kaçırması halinde, 2. tercihi aldığı puamn çok altında bir okul olabileceği için hak ettiği yerde olamayacağt görüştindeyiz tki sınav arası sürenin bir hafta gibi kısa bir süreye indirilmesi ise çocuklann henüz 1. sınav heyecanmdan kurtulmadan 2. sınava girmeleri, basansızlıklanna yeni bir halka oluşturacaktır. Biz veliler tercih sayısınm en az 6, iki sınav arası sürenin ise 1 ay olmasını uygun görmekteyiz. önerilerimizin bakanhk ilkokuldaydım, gazeteler 5 kuruştu. Kuruş nedir bilir misiniz? Yaşı kırktan aşağı olanlar zor anımsarlar. Yüz kuruş olan Türk Lirası'nın yırmide biri! Beş kuruşa iki kocaman simit alınır, gazoz içilir, tramvaya, tünele binilir, çikolata yenebilirdi. Yüksek öğrenim sıralarına geldim, gazeteler yine 5 kuruş. Türkiye'de gündelik gazetelerin fiyatı tam yirmi yıl 5 kuruş olarak kalmıştır. Üç kuruşa da gazele vardı. Örnek mi? 1939'da, 4O'ta çıkan İkdarn' Gazetesi. AN Naci Karacan'ın başarısız bir deneyimi idi 'İkdam'... 3 kuruştu, koskoca sekiz sayia 3 kuruş! 1940'larda 1 kuruşa satılan tek yapraklı "Halk" adlı bir gazete bile vardı! Dilencilere en çok 1 kuruş verilirdi. Daha çoğunu beklemezlerdi onlar da. Hele Şehzadebaşı, Aksaray yorelerinde sık sık rastlanan biri vardı, 'anne on pa' derdi durmadan, bir kuruş verseniz yere atar, yine on para isterdi! Zam diye bir şey bılmezdik hiç! Bu sözcüğü savaş sonrasında duymaya başladık, daha da çok 1950'lerde... Bir masal dünyasını anlatır gibiyim değil mi? Yoksul bir halktık, ama onurluyduk. Nüfusumuz azdı, ama dünya dengesinde etkimiz büyüktü. Kimsenin ardına takılmıyorduk. Ne şu ne bu süper ülkenin yardımını istiyorduk. Hakkımız nerdeydi, neydi, bunu biliyor, gerekince ahyorduk. Yabancı eşyalar, mallar, sigaralar, içkiler yoktu. Ne alt, ne orta, ne üst halk kesımlerinde gözalıcı bir yaşam yoktu. Geçmiş zaman özlemi mi? Hayır, gerçekleri bilmeK, bilmiyorsak öğrenmek... Geçenlerde bozukluk para verdiler bir yerde, baktım 500 liralıklar da var içlerinde. Eski beş kuruşlar o zaman aklıma geldi. O beş kuruşlann işlevleri bugünün 500 liralartnda yok. Beş kuruşa alınan çikolata bugun iki bin lira! Yakında madenden yapılmış bin liralar, hatta beş bin liraJar da piyasaya çıkarılır. Kâğıt paralara elli binlik, yüz binlik banknotlar da eklenir. Çağ atlamak mı, işte sıze beş kuruştan beş bin liraya gelmenin öyküsü!.. Son günlerde SEKA ürünlerine yeniden zam yaptı Özal yönetimi... Özal'ın 1983'ten bu yana, yani iktidarı ele geçirmesinden bu yana kâğıt fiyatlanna yaptığı on birinci zam! Dokuz yıl içinde kâğıda tam yırmi defa zam yapılan bir ülkede yaşıyoruz. Bunu bir Batılı duysa şaşırır kalır! 1980'den bu yana yirmi kez kâğıt fiyatı değişmiş. Bu oranda kitap, dergi, gazete fıyatları da... Peki, ya dar gelirlinın, yanı memurun, işçinın, esnafın, köylünün, aydının kazarcı yirmi kez bu oranda zam görmüş mü? 24 Ocak Kararlan'nın alındığı günün öncesinde kâğıdın tonu 13 bin liraymış. Ertesı sabah, yani 25Ocak 1980de 40 bin liraya yükselmiş. Üç kat bir artış! Yayın dünyası da ıster istemez buna uymuş. Bir süre sonra 12 Eylül olayı ile karşılaşmışız, Ulusu hükümeti iki kez zam yapmış, 16 Ekim 80'de kâğıdın tonu 50 bine çıkmış, ertesi yıl, 16 ekim 1980'de ise 104 bin liraya!.. Ortadireği kurtarmak sözleriyle iktidara gelen ANAP'ın yaptığı on bir zammı sırasıyla yazmak, gereksiz zaman harcamak olur. Birkaç örnek vermek yeter: 16 Ocak 84'te kâğıdın lonu 131 bin, 5 Aralık 85'te 261 bin, 6 Kasım S^de de 515 bin, 6 Ocak 88'de 636 bin, 17 Nısan 88"de 859 bin, 16 Ocak 89'da ise sıkı durun1 milyon 390 bin lira... Hiçbir uygar ülkede, hatta geri kalmış ülkede kâğıt fiyatlan dokuz yılda 13 bınden 1 milyon 360 bin liraya çıkmaz. Kaç kat bir yükseliş bu? Hesaplaması biie kolay değil. Yüz kat mı? Daha mı çok? Gazeteler, dergiler. kitaplar da bu akışa uyacak mı? Nasıl uysun? Elden geldiğince uymamaya, az uymaya çalışıyorlar. Türk ulusunun, özellikle yeni yetişen gençliğin kültür damarlaını açık tutmak basının görevi de ondan... Yazarlann, şairlerin, sanatçıların, tüm basın erlerinin görevi.. Kültür düşmanı, aydınlık düşmanı, bilim ve eğitim düşmanı çevrelere, iktidarlara karşı dirençle sürdürülen bir görev bu!.. Sayfalar azaltılır, kitaplar kötü kâğıda basılır, her türlü zorluk göze alınır, yine yazılır, yine çizılir gerçekler yine anlatılır. Karanlıktan yana bütün güçlere karşı savaşım verilir. Verilecektir de... Bayanlar çocuk bakarak lngilizce öğrenmeyi AuPairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. 1.158 53 42 4.213 68 67 Lütfen siz cevaplandınnız yetkililerince dikkate almacağım umut eder, saygılar sunarız. tSTANBUL ETİLER'DEN VELİ GRUBV İki yıldan fazla bir zamandan beri yurtdışında kalmaktayım. Yerli basını izleme olanağım sınırlı da olsa, yabancı basını günü günune izleyebiliyorum. YöneticUeritniz, ülkemizin dışandaki sözüm ona yanlıs imajını değiştirmek için bir sürü çaba harcıyorlar. Efendim, Japonya'da sergiler, ABD'de Türk haftalan, orada burada yarısmalara katıhna vs. vs... Bir imajı değiştirmek için yapılacak tek şey vardır: Önce o seyin kendini değiştirmelisiniz. Gerisi kuru bir gürültü. Gerisi bosa giden bir zaman. Gerisi kendini aldatmadır. Yabancı basında ne zaman ülkemle ilgili bir haber okusam, bu haber ya iskence ile ya hapishanelerin durumu ile ya insan haklarınm ihlati ile ya adaletin yokluğu ile ya da Kürtler meselesi ile ilgili. Yani nerede yüz kızartıcı bir haber varsa, ülkemizin adı orada. inanın, insanın çıldırası geliyor. !\'e zaman şöyle doğru düzgün bir haber okuyup da, sokaklarda basımız dik yürüyeceğiz? Karamsar değiliz, güzel günler elbette gelecek, ama bu manttkla bu işin altından kalkılamaz. Hiç unutamıyorum, bir Fransız yerel gazete, Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" sözünden bahsederek, alaylı bir şekilde, 'Türk olmak hâlâ mutluluk mu' diye soruyordu. Bu kötü gidişin sorumlusu kimdir? Yurdu çiftlik bilenler, bu işin sorumlusu sizlersiniz. Bir gün bu tür konuları tartısırken bir yabancı bana şunu sordu: "îşkencenin yapıldığı bir ülkenin vatandaşı olmak nasıl bir şey?" Lütfen siz cevaplandınnız. Nasıl bir duygu?.. Dizboyıı çamura batıyoruz Bizler tstanbul Bayrampasa Terazidere Mahallesi Karaman Sokak'ta çalısan işçileriz. Bulunduğumuz arazide evvelce ayrık nizamda inşaata müsaade edilmişse de son alınan kararla arada kalan boşhıklara inşaat müsaadesi verilerek bitişik nizamda inşaata dönülmüştür. Bu dönüş, biz işçilerin felaketi olmuş, inşaat malzemeleriyle molozlar ve çöplerle işyerlerimizin bulunduğu Karaman Sokak çamur ve pislik göhi haline gehniştir. ürk basını 1989'a büyük bir sarsıntı ile girdi. Kimilerine göre böyle bir sarsıntının yaşanılması artık kaçınılmaz olmuştu: 12 Eylül döneminden tam bir yüzakı ile çıkmayı başaran kaç gazete vardı? Gazetecilik dışı eğilimlere karşı basın kendi içinde ne yapmıştı? Teknolojik yatırımlar dışında ne gibi gelişme çabalarına girişilmişti? Askeri ya da sivil siyasal iktidarlann basını toplu halde gözden düşürme çabalarına karşı ortak tepkiler oluşturulabilmiş midir? Lotaryalara, kartonlara harcanan emek ve para, gazeteciliğe yatırılamaz mıydı? Basındaki gelişmeler günün konusu olduğundan beri bunlar ve bunlara benzer sorular her çevrede yinelenip durmaktadır.. Türk basını gerçekten kötü bir yıl geçirmiştir. Yüzlerce btarya, armağan, karton, kupon, ansiklopedi dağıtılmasına, yalnızca TVde 11 milyar lirayı asan reklam yapılmasma karşın günlük gazete okuyucusu bir yıl önceye göre 42.576 azalmıştır. Peki, yalnızca gazetecilik yapılsaydı ne olurdu sorusunun yanıtını vermek çok güç.. Özal yönetimi son birkaç yıldır basına yönelik bilinçli bir sindirme politikası sürdürmüştür ve ne yazık ki son derece başanlı olmuştur: 7 Genel olarak gazeteler daha az okunmaktadır. 2 Gazete, gazeteci kavramlannın saygınlıkları zedelenmiştir. 3 Antidemokratik basın yasaları unutulmvş gitmiştir. 4 Kâğıt fiyatlanyla, ilanların dağılımıyla bilinçli olarak oynanmış ve gazetelerin sürekli bir ekonomik kriz içinde yaşamaları sağlanmıştır. 5 Üç büyük grup el değiştirmiş ve tek bir elde toplanmıştır; bir büyük grup iyice daraltılmıştır. Özetle siyasal iktidarın gerçekleşmesini sağladığı tablo budur ve bir zamanlar çok sözü edilen "2.5 gazete" sloganı yönünde epeyce yol katedildiği de görülmektedir. Ve yine ne yazık ki bu gelişmeler içinde basının herhangi bir ortak tutum içine girmesi mümkün olamamıştır. 1989 yılı için genel olarak Türk basını açısından iyimser olmamızı sağlayacak hiçbir veri yoktur. Geçen yıl, Milliyet ve Türkiye gazeteleri dışında tüm gazeteler bir yıl öncesine kıyasla okuyucu kaybetmişlerdir. Milliyefin tirajının artışındaki ana etken de yılın ikinci yarısında uygulanan karton oyuncak kampanyasıdır. Türkiye Gazetesi de küçük bir artış sağlamıştır. Büyük gazetelerin 1982 yılından itibaren yıllık ortalama net satışlarını sıraladığımız zaman tirajlara ilişkin ana eğilimler anlamlı bir tablo oluşturmaktadır. Cumhuriyet 91.548 1982 1983 81.053 93.984 1984 1985 100.230 1986 118.028 1987 124.415 114.389 1988 Günaydın 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 Tan 1983 1984 1985 1986 1987 1988 Gazete 1988 ı(3 ay) 273.725 649.260 313.908 212.353 172.553 195.519 270.925 267.531 695.267 709.249 680.796 331.518 227.219 152.315 Hürriyet 1982 631.075 1983 721.611 699.205 1984 1985 646.403 1986 651.920 1987 696.285 1988 628.914 Güneş 1982 364.973 1983 293.058 1984 190.726 1985 241.597 1986 212.251 1987 186536 1988 142.884 Yeni ,Asır 1982 107.928 88.156 1983 81.676 1984 80.627 1985 75.857 1986 1987 74.926 56.705 1988 Türkiye 1987 1988 Milliyet 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 Sabar I 1985 1986 1987 1988 241.177 213.649 190.368 319.196 260.958 262.408 304.927 328.706 244.861 184.665 229.492 185.275 165.837 118.298 528.065 564.345 550.815 506.671 Dizboyumuza kadar çamura batıp çıkmaktan bıktık, t usandık. Belediyemizin çizmesiz gezilemeyen sokağımıza el atmasını ve Belediye Başkanımızm bir zahmet gelip halimizi görmesini önemle rica ediyoruz. KARAMAN SOKAK D. ÇELİK tŞÇtLERl J Tercüman 186.897 190.886 Birkaç haftadır yine PTT görevlileri binlerce mektubu Cumhuriyefe taşıyorlar. Cumhuriyet okurları, üçüncü kez yaptığımız okur anketimizi yine büyük ilgiyle karşıladılar. Bu kez de yine rekor düzeyde bir katılma bekliyoruz. Bu arada değerlendirmeye hızla geçebilmemiz için yanıtlan bekletmeden göndermenizi özellikle rica ederiz. Böylelikle okur anketimizin sonuçlarının bu yıl mayıs ayında kutlayacağımız 65. kuruluş yıldönümümüze yetişmesi mümkün olabilecektir. Teşekkür ederiz. "Scslerimiz yeniden kuşattıgında şehirieri, söylevlerini çıkanp yürcgimızin mücevhcr kurusundan şiirlerle öykülerle meydanlara dökeceğiz ve O'nun sessizce gömüldüğü yere çiçeklerle güllerle çelenklerle rnermer büstünü dikeceğiz" BİR GRUP DEVRİMCt ADINA RBŞAT ÇBLİK. 1İST • I I BAŞSAĞLIĞI Arkadaşımız Cüneyt Koryürek'in acısını paylaşır, başsağlığı dileriz. CUMHURİYET SPOR SERVİSİ DUYURU S.S SERPOCAM KÜÇÜKSANAYİ SİTESİ YAPI KOOPERATİFİ SERAMİKPORSELENCAM Imalatçısı îum meslektaşlanmızı 2.2.1989 tanh saat 14°°da İstanbul Ticaret Odası Meclıs salonunda tanıtım toplantısına bekliyoruz Saygılarımızla KOOPERATIF YONETIM KURULU ROBERT COLLEGE 1950 sınıfı mezunları 10 şubatta saat 20.00'de Bizim Tepe'de bir araya gelecekler. Tel: Orhan Azizoğlu 144 39 40 151 05 00 Tecrübeli ofset ustası iş arıyor. Tel: 584 45 37 OFSET USTASI