18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lunmaması nedeniyle, salt belediye başkanının duşünceleri doğrultusunda düzenlenen bölgesel planlarla kent toprakları spekulasyona açılmakta, başta Boğaziçi olmak üzere tarihsel ve kültürel çevreler yağmalanmakta, şehir, kimliğini yitirdiği gibi, kent halkının genel çıkarları da zedelenmektedir. Bu tutumu belgeleyen en son uygulama, 450 milyon liraya ihale edilen ve STFA Temel Mühendislik ve Ingiliz Halcro* Fox And Associates firmalarınca hazırlanan "Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi Revizyon Nazım lmar Planları"dır. Planın başlığında "Başkanlığın talimatlan doğrultusunda düzerüenmiştir" şeklinde bir not vardır. Yani Boğaziçi, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Yasası'mn büyükşehir belediye başkanına verdiği oluğanüstü ve denetimsiz yetkilerle, başkanın görüşleri doğrultusunda ve nazım planlama ilkelerine aykırı olarak yapılaşabilmektedir. Yasalarda, bu gidişe dur diyecek, bilirri kuruluşlarının, meslek odalannın ve başka kentte yaşayan insanları temsil eden sivil toplum örgütlenmelerinin beldenin planlanmasına katkılarını sağlayabilecek, demokratik bir denetim mekanizması ise yoktur. Pek çok küçük kentte de yine belediye başkanları, kamu ve belde yaran yerine, belirli çevrelerin kent topraklan üzerindeki spekülasyonlarını gözeten imar uygulamalarını yapabilmektedirler. lller Bankası'nda arşhlenen imar planı değişikliklerine ait belgelerde bunun örnekleri pek çoktur. "Yerel yönetimlerin demokratikliği" açısından başka bir önemli konu, merkezi yönetimin (hükümetin), lçişleri Bakanlığı yetkileriyle, belediye başkanlarını görevden alabilmesi ve geçen yıllarda yine yaşadığımız gibi, Danıştay kararîanna karşın gorevlerine geri dönmelerinin türlü şekillerde engellenebilmesidir. Yerel yöneticilerin üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi sallanıp duran bu uygulamaya olanak sağlayan vasaların da değişmeme<ii durumunda, seçim ister hemen, isterse dört ay sonra olsun, demokrasinin gereği yine yerine gelemeyecektir. Referanduma giderken tartışılması gereken, yerel yöneticilerin bu yasalar yürürlükteyken mi seçileceğidir. Süregiden sistem içinde işbaşına gelecek yönetimlerle, kentlerin ve beldelerin "demokratik" olarak yönetilmesi yine mümkün olamayacaktır. Öte yandan, referandumun yapılacağı 25 Eylül'e kadar ve eğer "evet" çıkarsa yerel seçimlerin yapılacağı 13 Kasım'a kadar yürürlükteki bu yasalann değiştirilmesi de olanaksız görülmektedir. Bu durumda; "Yerel seçimler hemen ya da dört ay sonra olsun" ya da iktidann isteğine "evet" ya da "hayır" demiş olmak için de değil, yerel yönetimlerin, gerçekten halkın \Î beldenin çıkarİannı gözetmek üzere, toplumun en geniş demokratik katılımıyla kentleri yönetmelerini sağlayacak yasal değişiklikleri yapabilmek amacıyla seçimlerin aceleye getirilmemesi gerekmektedir. 19 EYLÜL 1988 Referandum ve KeııtlorinıizJn Geleceği Referanduma "kentlerin geleceği" açısından bakmah, kararımızı, "bu geleceğin daha güzel ve yaşanabilir kılınması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılabilmesine süre aynlabilmesi" yönünde vermeliyiz. Ama marîa kadar bu yöndeki çalışmaları da yapmak koşuluyla... OKURLARA... OK.4Y CUMHÜRIYETTEİV Yeni Bir Döneme Doğru Oktay EKİNCİ Mimarlar Odası 2. Başkanı 25 Eylül'deki referandumdan "evet" çıkarsa, beş yılda bir yapıian yerel seçimler dört ay öncesine alınacak. îktidar partisi bunu yegliyor. "Hayır" çıkarsa, görevdeki belediye başkanları ve yerel meclisler marta kadar çaiışmalannı sürdürecekler. Ancak bunun yanında, halkın çoğunluğunun, iktidar partisinin düşüncelerine katılmadığı da ortaya çıkacak. Muhalefel partileri de bu "istekte" birleşmişler. Böylece referandum, yerel seçimlerin "ne zaman yapılacağının belirlenmesi" amacıyla karşımıza çıkmışsa da iktidarla muhalefetin genel oy potansiyellerini ölçmeleri yönünde daha çok ilgi topluyor. Kampanyalaı bu ilgi üzeriııde yoğunlaştırılıyor... Bugün yürürlükte olan Belediyeler Yasası, lmar Yasası, Büyükşehir Belediyeleri Yasası vb. gibi yasalar, başta belediye başkanları olmak üzere, yerel yönetim organlarının gerçekten demokratik bir işleyiş içinde çalışma yapmalannı, belde halkının kentlerini ilgilendiren konularda fıkir üretme ve kararlara katılabilme olanaklannı sağlamaktan çok uzaktır. özellikle 1980'lerden sonra çıkartılan yasalarla, belediye başkanlarının, kendi medislerine bile danışmadan, kentleri diledikleri gibi yönetmelerine, planlamalanna, kamuya ait arazileri özel kullanımlara açmalarına ve daha pek çok toplum yararı yerine "hür teşebbüs çıkarlarıru" gözeten uygulamalarda bulunmalanna olanak sağlayan düzenOysa bu referandum, "yerel yönetimlerle" ilgili lemeler getirilmiştir. Geçen dört yıl içinde kentlebir halkoylamasıdır. Üzerinde durulması gereken; rimizde yaşananlar gözler önündedir. belediyelerde süregiden uygulamalann niteliği ve (ister hemen, isterse dört ay sonra olsun) seçeceğimiz yerel yöneticilerin gerçekten demokratik bir "yöne Demokratik denetim tim biçimi" içinde çalışma yapıp yapamayacakla mekanizması yok rıdır. "Evet"e ya da "hayır"a ikna edilmeye çalışılırken, salt "kimler" tarafından değil. "nasıl" ve "ne Örneğin İstanbul'un bütününü kapsayacak bir şekilde" yönetileceğimizi de bilmek, tanışmak zo nazım planın yapılması sürekli ertelenirken ve yarunda değil miyiz? salarda hımıı 7onınlu kılacak bir önermenin de bu B Sonuç 3194 sayılı İmar Yasası'nda yapılması düşunülen değişiklikler, referandum tartışması içinde kamuoyunun dikkatinden kaçmaktadır. Bu yasa, tüm ilgili kuruluşların görüş ve önerileri alınarak ve en geniş şekilde açık tartışmalan yapılarak TBMM'ye götürülmelidir. 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Yasası'nda da, büyükşehir belediye başkanlarına, Devlet Baskanı'nda bile olmayan denetimsiz yetkileri tanıyan maddelerin, marta kadar değiştirilmesi gündeme alınmalıdır. Bu nedenle, referanduma "kentlerin geleceği" açısından bakmah, kararımızı, "bu geleceğin daha guzel ve yaşanabilir kılınması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılabilmesine süre aynlabilmesi" yönünde vermeliyiz. Ama marta kadar bu yöndeki çalışmaları da yapmak koşuluyla... u hafta yeni bir dönemin kapısı aralanıyor. Kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi ANAP'ın "evef'leri yüzde 30'a inecek, muhalefetin "hayır"lan yüzde 70'i aşma başarısını gösterecekse, ufukta yeni bir siyasal gerginliğin görünmesi kesin mi? Belirsiztikler ve sürprizler ülkesinde kesinlik taşıyan fazla bir şey yok. Kimin aklma gelirdi ki bir başbakan Güneydoğu'da Kürtçe sloganlarla karşılanacak, bir tercüman aracılığıyla peşmergelerle konuşacak ve bütün bunlar TRT ekranlannda uzun uzun verilecek. Bizim açımızdan sürpriz olmayan şeyler de var: Örneğin kâğıt kısa sürede bollaşmayacak, toplusözleşme yükü ve yüzde 80'e dayanan enflasyon, gazete satış fiyatlarını zorlayacak, gazeteyi basacak kâğıdı pahalıya bulmak bile bir sevinç nedeni olacak.. Düşünce özgürlüğünü IPI savunmak görev mi, zorunluluk TheDefenceof mu? ispanya'nın etkin gazetesi Press Ereedom El Pais'in yönetmeni Luis Cebrian "zorunluluktur" diyor: "Siyasal partiler ve KitCopfUrd sendikalann gücünde ve etkisinde ortaya çıkan azalma, merkezi otoritenin giderek daha etkinleşmeye başlaması ve sivil toplumlarda küçük grupların etkinliğinin ve öneminin anlaşılması, özgür basının insan haklarının en önemli güvencesi olduğunu ortaya çıkarmıştır." Uluslararası Basın Enstitüsü tarafından yayımlanan "Basın Özgürlüğünün Savunması" başlıklı derlemede, Türkiye 6.5 sayfa ile en uzun bölümlerden birini oluşturuyor. Ve tabii ki Cumhuriyet'e yapıian baskılar da uzun uzun anlatılıyor. Şu cümleyi aktarmak kuşkusuz yeterli: "70'li yılların sonu ve 80'li yılların başlannda Cumhuriyet'in yaşadığı deneyimler, Türk basınının yaşadıklannm tipik örnekleridir." • Ağustos ayında çoğu gazete erkenden sonbahar kampanyalarına başlayınca, kâğıt darhğına ve sayfa kısıtlamalarına karşın toplam günlük satış 320 bin artarak yeniden 2.5 milyona yaklaştı. Ağustos 1988'de gazetelerin günlük ortalama net satışları ve temmuz ayına göre artışları şöyle oldu: 350 liralık gazete Cumhuriyet 300 liralık gazeteler Hürriyet Sabah Milhyet Günaydın .. Türkiye Güneş Tercüman Yeni Asır 200 liralık gazeteler Tan Bulvar 113.340 599.670 505.821 342.440 232.770 179.331 124.042 109.583 56.583 154.646 41.399 +5.441 +18.919 +130.140 +96.176 +9.858 3.999 +3.497 +17.284 +4.230 +21.888 +16.638 EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Lise mezunu dilekçe yuzamıyor Türkçe ve yaztn eğitimi, okullanmızda sorunlan olan bir eğitimdir. Bu derslerde ulusal eğitimin hedeflediği amaçlara vanlamamaktadır. Bugün bir ortaokul ya da lise mezunu, doğru dürüst isteğini anlatmak, bir dilekçe yazabilmek becerisinden yoksundur. Aynca, Türkçe ve yazın ders kitapları yetersizdir. Bu kitaplar yaşamı yanm yüzyıl geriden izlemektedir. Başta metinler, öğrencilerin iigisine, zevkine, sosyai ve kültürel yapüarma yamt verecek durumda değildir. Çağdaş yazar ve ozanlar, bu kitaplara almmamışlardır. Yeni anlatım biçimleri, yeni içerikler, yeni tümce kuruluşlan, yeni bakış açılarından öğrenciler habersizdir. Dil ve yazım birliği bozulmuştur. Önceleri Dil Devrimi'ne uygun olarak hazırlanan Türkçe ve yazın kitaplarının dili, bugün karmakarışık bir hale getirilmiştir. Üstelik eskiden bir yazım birliği vardı. Eski Türk Dil Kurumu'nun "Yazım Kılavuzu" geleneksel bir yazım birliği sağlamıştt. Bugün ise aklma esen bir yazım kılavuzu çıkarmaktadır. Bu nedenle artık o eski birlik yoktur. sanatı" konusunun da üstünde Bilimler Fakültesi'nin durulmalıdır. Bilindiği gibi, profesörü ve dekanı olması 1745 olarak belirtilmiştir. Oysa başanlı kompozisyon yaratabilmek, çok okumaya bu yanltştır, gerçek tarih 1854 bağlı bir konudur. Yeterince olmalıydı. Aynı kitabın yine okumayan, yazamaz. Hele bir 1986 yılı baskısında Rüştü de okula kitap, dergi, gazete Onur'un "Memnuniyet" şiiri sokulmuyorsa, yazma tersinden dizilerek ve daha çalışmalannm nasıl bir kısır birçok hatalarla kitaba konmuştur. Gereksiz ve zararlı döngü içinde olduğu kolayca anlaşılır. yöntemler yerine, soruyanıt, tartışma, inceleme, araştırma, Tüm bu sözlerin özeti olarak yorum, tümdengelim, şunu söyleyebilirim: Türkçe ve tümevarım, çözümleme, yazın dersleri bir bilim değil, birleşim gibi yöntemleri bir sanal gibi öğrenilmelidtr. gerektikçe uygulamaya koymak gerekir. M.GÜNER DEMİRAY Türkçe ders kitaplarının Eğitimci bilhassa son baskılarında bilgi Aynca bazı öğretmenler, hatalan yaptlmış, bazı metinler dilbilgisi için ayrı bir saat Belediyvden yanlış dizilmiş, okunmaz hale aymyorlar. Bu durum gelmiştir. 1986 yılı baskısı öğrenciyi sadece kuru ve istek •• Türkçe kitabında (orta iki), yaşamsal olmayan bilgilerle "Pasteur"' isimli parçada, donatmaya yarıyor. Bütün Biz, Etiler Tepecik Yolu'ndan Pasteur'ün LiVdeki Yeni bunlara ek olarak "yazma her gün yaya veya arabalı yağmur çamuçgidip gelenleriz. Olaysız kazasız gün geçmeyen bu yolun Etiler Lisesi'nden sonra !\'arin Sitesi'ne kadar sol tarafı Emlâk Kredi Bankası ile Alarko arsası olup, tel ö'rgü ile çevrüidir. 5 santim sağ ve solunda Saadabad Sitesi önündeki tretuar hariç hiç yaya yotu yoktur ve yolun yarısı çift vasıta gidiş gelişine müsait değildir. Trafık kazalarınm 20 yıldır sayısı yüzlercedir. THfik kazalarında ölen yayalar da bizlerce bilinmektedir. Bu yolu 2 yıldır Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde çalışan ağır tonajlı araçlar da yeteri kadar tıkadı ve bozdu. Tepecik Yolu ancak yaya yolu olur. Araç trafiğine müsait değildir. Bu yolun bir kenarı 1 kilometre boyunda boş arsa iken belediyenin harekete geçmesini ve yolu bu kadar daha genisletmesini ve normal bordür taslı yayalar için iki tarafma tretuar yapılmasmı belediyeden bekliyoruz. Ancak, sanmıyoruz bu yol trafiğe uygun yapılsın, çünkü şimdilik Alkent arsasma milyarlık daireler yapümaktadır. tnşaat bitince de hiç yapılmaz. Bu yol üzerindeki aydınlatma lambalannın da çoğu anzaüdır. Geceleri zindan gibi bir yoldur. Okullar açılmak üzere. Akşamları Etiler Lisesi'nden çıkan öğrencilerin karanlık ve yağmur, çamurda vay haline! UlusTRT araiındaki yol gibi bu yolun da genişletilmesini rica ediyoruz. BÜLENT BULUT ETİLER/İSTANBUL Özal Dosyası! Bülent Habora'nın Turgut Özal Dosyası'ndan birkaçyaprak çevirelim ister misiniz? Habora şöyle tanıtıyor Özal'ı: "Anladığım kadarıyla gerçekte iki Turgut Özal var. Turgut Özallardan biri, surekli birilerinin ellerinden tutarak, birilerinin gölgesinde kalarak kendini tanıtlamaya çalışan kişi, ötekisi ise pek başkasından yardım almadan. tek başına kendisini göstermeye çalışan kişi." Nasıl bir kişi bu? Şöyle: "Önce bazı isverenler tutmuştur elinden, danışman olarak almışlardır yanlarına, MESS'in başına getirmişlerdir. Sonra Necmettin Erbakan tutmuştur elinden, MSP'nin İzmir Milletvekili adayı olarak ileri sürmüştür. Sonra, eskiden Turgut Özal'ı DPT'ye getiren Süleyman Demirel elinden tutarak yanıbaşına almıştır. Ve en sonundada 12 Eylül darbecileri elinden tutmuştur. Bu arada Turgut Özal pek el tutmadan kendi başına işler çeyirmiş, şirketler kurmuş ve batırmıştır. Ve şirket batıran Turgut Özal'la 12 Eylül darbecilerinin elinden tuttuğu Turgut Özal birleşerek 1983 kasımında Türkiye'nin başına geçmiştir." Bülent Habora gerçek bir 'Dosya' hazırlarmş. Bir çeşit ders kitabı gibi. Ünitelere ayırmış kitabınr. Turgut Özal; Turgut Özal ve Çevresi; Turgut Özal ve Ekonomi; Turgut Özal ve Sefalet; Turgut Özal ve Sefahat; Turgut Özal ve işveren, İşçi, Memur; Turgut Özal ve Dış Alım; Turgut Özal ve Dış Satım; Turgut Özal ve Belediyeler; Turgut Özal ve Sağlık; Turgut Özal ve İnsan Hakları; Turgut Özal ve Basın, Yayın ve Kültür. Bu ünitelerin bir de soruları var. Dedim ya, Bay Turgut Özal konusunda gerçek bir 'ders' kitabı... Bu ünitelerin başlarına ilginç alıntılar da koymuş Habora. Birkaçını size sunsam iyi olacak: Haydar Özalp: "iyi bildiğimiz iki şey var, biri zam. biri vergi almak." Bir vatandaşımız: "Ben açım. Sen açlığın ne demek olduğunu biliyor musun? Hasta olsam 7 nüfus aç kalacak. Kabul etseler Bulgar olurum." Turgut Özal: "Artık yurtdışına gidenler dönerken alacak bir şey bulamıyorlar. Çünkü her şey bizde var." Turgut Özal: "Şimdi de hayali ihracat diye bir şey uydurdular. Bunların hepsi palavradır." Semra Özal: "Ben sigara içerim. Uçakta da içerim. Gelsinler, içme desinler bakalım. Bu benim özgürlüğümdür, kimse kısıtlayamaz." Mesut Yılmaz: "Kitap toplatıldığından haberim yok" Bülent Habora'nın 'Turgut Özal Dosyası'nı SHP ya da DYP'nin binlerce, on binlerce sayıda, tüm yurda dağıtması gerekirdi. Turgut Özal ve iktidannı. yalanları, aldatmacaları, yanılgıları, gizli açık hesapları, beceriksizlikleri, başarısızlıkları, komik durumları, acı halleri ile bu denli gözler önüne seren başka bir belge yok çünkü! Habora'nın 'Dosya'sı yılların titiz çalışmasıyla hazırlanmış. Habora önsözünde bunu şöyle belirtiyor: "Turgut Özal'ın adını ilk duyduğum günden bugüne değin topladığım bilgileri şöyle yan yana koyup bakıyorum da kendisini övmesinden ya da kasım kasım kasılmasından başka pek btr başarısını göremiyorum." "Turgut Özal Dosyası ya da ANAP Üzerine Hayat Bilgisi Dersleri, 12 Ünite, 12 Ünite Sorusu, 250 Araştırma Sorusu" başlıklı bu kitap halkoylaması öncesinde ANAP'ın, daha doğrusu Ozal ve takımının kolay kolay altından kalkamayacağı öyle bir dosya ki, 'tarifi mümkünsüz.' Bir de Araştırma Soruları bölümü var kitabın. Tam 250 soru. "Aşağıdaki soruların yanıtlarını araştırırsanız günumüz Türkiyesi'nin çok ilginç bir fotoğrafını elde etmiş olursunuz" diyor Habora... Bu 250 sorunun hepsi günceldir, hepsi Özal dönemine aittir. Hepsi de yanıtsız kalmış sorulardır. Hangi birini yazayım? Haydi birkaçını sıralamaya çalışayım: "Ercan Vuralhan olayı ne oldu? MİT olayı ne oldu? Niyazi Adıguzel olayı ne oldu? Sümerbank Iğdır, Tortum Yünlü Sanayi Tesısleri hangi koşullarda satıldı? Toplu Konut Fonu'yla kaç şirket kurtarıldı? Semra Özal'ın Türk Kadını Gazetesi'ne devlet bankalannın verdiği ilanlar ne düşünülerek veriliyor? Hangi 12 Eylül dönemi generallerine emekli olduktan sonra hangi işler verildi? DİSK'İ terör örgütü olarak gören Imren Aykut, bu değerli ifşaatı yaptırtacak bilgileri hangi kaynaktan ve hangi yollarla almıştır? 1983'ten beri kaç Danıştay kararı dinlenilmemiştir?" 250 sorunun her biri önemli, her biri son yılların yanıtsız, karşılıksız, hepsi de haksız, adaletsiz işleriyle ilgili. Dedim ya, kısacık bir yazıda bu 'Dosya'yı anlatmak güç! En iyisi, şu 25 Eylül öncesinde bu 'Dosya'yı okumak, Bay Ozal'a neden 'hayır' denilmesi gerektiğini iyice anlamak için bu sorular üzerinde azıcık kafa yormak... IHRAC EDİLEN electronic AYLARDIR AVRUPA YA star B TURKIYE DEN ONCE RUHI SU Ölümünün üçüncü yılında çiçeklerle selamlıyoruz. 20 Eylül Salı 12.30 Zincirlikuyu Konuşmacılar: Adalet Ağaoglu / Timur Selçuk ŞİMDİ TURK PİYASASINDA SİMTEL YAPARSA MÜKEMMELİNİ YAPAR! TAKSIM SANAT EVİ H \RRI Sl \l R \ \ ] 8. YILINDA Siz Dostlarmm Hizmetindedir. MkSIM S\V\l 1 \l w SANA1 1 \İ BODRIAI hir GÖRSAN A.Ş. kunılUMiıtur. C TEL: 144 25 26 . . . . Sırasprviler Cad 65 1 Taksımîst. CKEMAL ALTUN UNUTULMAYACAK YENİÇÖZÜM DERGİSÎ ANMA ozıım yüzyıl içinde geleceğin sorunlarmı belirlemektir. 12 EYLÜL MAHKEMELERİ DOSYASI (Devrimci Sol savunma dilekçelerinden) Derleyen: Aslan Tayfun ÖZKÖK (Ölüm orucu direnişçisi, idam hükümlüsü) DEVRİMCİLER YÂRGHJYOR DÎZİSİ:! ÇIKIYOR BALIKESİR İŞ MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİNDEN Esas No: 1986/350 Karar No: 1988/70 Davacı Özen Uzun tarafından, davalı Bıgadiç ilçesinde Bora.\ Consolidates limited şirketi hakkında hizmet tesbiti için açılan davanın sonunda: Davacının bu ışyerinde 1.3.1957 tarihi ile 31/12/1962 tarihleri arasında çahştığının ve bu süreler arasında eksik bildirilen 703 günün bildirilmeyen günler olarak hizmete esas olmak uzere tespitine mahkemece karar verilmişlir. Davalının gıyabında verilen bu hukmun, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 29. maddesı gereğince ilanen lebliğıne, hükum fıkrasının neşir tarihinden itibaren 15 gun sonra muhatabına tebliğ edilmiş sayılacağına karar verilip ilan olunur. Basın: 28633 ENVER TÜRKOĞLÜ İnsan sevgisiyle dolu yüreği memleketinden binlerce mil uzakta dört yıl önce durdu. Anısı, öğretileri, onurlu yaşamı içimizde, gözlerirnizde ışıyor. Saygıyla anıyoruz. YAPI KKEDİ ÇALJŞANLARI ADINA NİLÜFER BOZTEPE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle