23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 AĞUSTOS 1988 CUMHURİYET/11 Devriınci Derleniş Dergisi sahibi gözaltında ANKARA (ANKA) 12 Eylül öncesi ayhk olarak yayunlanan "Devrimci Derieniş" dergisinin sahibi Ahmet Kale, askerlik görevini yapmak için geçen hafta başında Kilis Askerlik Şubesi'ne başvurduğunda, arandığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Ankara'ya götUrülen Kale hakkında verilmiş bir gıyabi tutuklama karannın bir siıre önce Yeniraahalle Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldınldığı bildirildi. Bakanlardan horon gösterisi Karadeniz bölgesinde bakanlıfiıyla ilgili incelemelerde bulunan Çaiışma ve Sosyal Güvenlık Bakanı imren Aykut ile Karadenizli olan Enerji ve Tabii Kaynaklar BaKanı Fahretîın Kurt, horon tepti Trabzon'da kendilenni karşılayan folklor ekibının arasma katılan bakanlar, bir süre oynadılar. Kurt, alışık olduöu ıçin yorulmazken, Aykut nefes nefese kaldı. (Fotoğraf: AA) öte yandan Çağdaş Gazcteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, çarşamba günü KutluSargın davasını izlerken duruşma salonunda gözaltına alınan Gün Dergisi İstanbul Temsilcisi Taner Renda'nın serbest bırakılmasıııı istedi. Super fotoğraf da ptyasaya tumuyle otomatik yenı bir elektronik fotoğraf makınesi çıkaracağını açıkladı. Makinenin özellıkle haber fotoğrafçılığı için gelıştırilen merceği sayesinde üstün kaliteli elektronik siyatı beyaz görüntuler, telefon ya da radyolink aracılığı ile gazeteye gönderilebiliyor. Makinenin fiyatj 3300 dolar dolayında olacak. {Fotoğraf: AP) G AZİANTEP (AA) Gaziantep'li bir avukat, PTT'nin telefon abonelerinden "miiteferrik" adı altında bazı masraflar için topladığı paraların yasal dayanağı olmadığım iddia ederek, Gaziantep Idare Mahkemesi'ne başvurdu. Avukat Kani Duman, başvuru dilekçesinde, alnıan paralann yasal dayanağı olmadığını, bu yüzden kendisi başta olmak üzere tüm abonelere geri ödeme yapılması gerektiğini savundu. Bu arada, sadece Gazıantep'te 35 bin aboneden 400 milyon lira civannda "müteferrik" adı altında para tahsil edildiği bildirildi. ö t e yandan, PTT Genel Müdürlüğü yetkilileri, "müteferrik" adh altında abonelerden ahnan ücretlerin yasal dayanağı bulunrnadığı şeklindeki iddianın doğru olmadıgını savundular. FTI hakkında dava H c f o f i 7 İ P r P â İ P n İ V f l l 'spanya'nın Akdenc'deki önem u a ı a adaianndan c y ı c ı ı ı jj u ı önceki gün birğ ıtanga yanşması ı u ı c r Palma Majorca'da n rutkm w e ğe n c e Vi y Baleares yapıldı. Yanşmaya katılan modeller tangaları ile jüriden hak ettiklen puanı akjıktan sonra bikınilerinin ust parçasını çıkanp havuzda gönıillennce eğlendiler. (Fotoğraf: AP) • HABERLERİN DEVAMI Güzelliklerimize Sahip Çıkmak... (Baştarafı 1. Sayfada) CONEYT ARCAYUREK yazıyor ~ ren, insanımızı şu yaz günlerinde deniz ve kumdan uzaklaştıran variller ise esrarını halen koruyor. Bu zehirli artıklan kim, nasıl getirip Karadeniz'e atmıştır? Bu sorunun yanıtı henüz boşluktadır. Karadeniz'in bazı yörelerinde ise varillerden ötürü değil, kolibasili yüzünden denize girme olanağından yoksundur insanlarımız. Orneğin Trabzon'da Akçaabat'ın batısı ile KTÜ sahil tesislerinin bulunduğu Değirmendere arasındaki 22 kilometrelik kıyı şerıdinde denize ginlebılecek yerin yalnızca 95 metre olduğu bildirilıyor. Bir yandan nerden geldiği bilinmeyen variller, öte yandan kolibasili ve gittikçe kirlenen doğa, Karadeniz sahilleri... Bu arada hormonlu et... Memeli domates, antibiyotikli tavuk uyanları... Bugünlerde basının manşetlerinde yer alan bu haberter ülkemizde de "çevre bilinc/"nin her geçen gün uyandığını gösteriyor. İnsanımızın, tükettiğinin kalitesine karşı daha bir duyarlılık kazanması, denizin, havanın kirlenmesine karşı en azından ilgi göstermenin eşiğine gelmiş olması, olumlu bir gelişme sayılmalıdır. Bunun gibi, hem doğal hem tarihsel güzelliklerimize sahip çıkılması, bu topraklar üstündeki tüm kültür mirasının korunması, uygar ve çağdaş insanın görevi olmalıdır. Son günlerde örneğin Boğaziçi'nin nasıl çirkinleştirildiği bir kez daha gündeme gelmiş bulunuyor. Fotoğraflarıyta, filmleriyle kamuoyunun dikkatine sunuluyor. Boğaziçi gibi gerçekten olağanüstü güzellikte bir yerin "yasalara uygun olarak" nasıl gün geçtikçe tahrip edildiğini, bakarkör olmayanlar gayet iyi görmektedir. Ama ne var ki, Sayın Çelik Gülersoy'un haklı olarak "10 milyonluk İstanbul'un nefes alacağı tek baca" diye nitelediği Bogaziçi'nin göz göre göre bir bakıma elden gitmesine yalnızca seyirciyiz bugün... Ne yapılabilir? "Boğaziçi'ne sahip çıkmak" başlığını taşıyan o denli çok yazı yazıldı, bu konuda o kadar iyi niyetli uyarılar yapıldı ki! Ama hâlâ değişen bir şey yok ne yazık ki! Bu ülkenin insanı seyirci olmaktan kurtulup kendi sağlığına, kendi çevresinin ve ülkesinin güzelliklerine bizzat kendisi sahip çıkmayı öğreninceye kadar da çok şey degişmeyecek anlaşılan. 1. Müzik KongresVnin sonuçları değerlendiriliyor 'Arabesk içîn geniş boyuüu araştırmaya gerek var' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kültür ve TAırizm Bakanlığı'ıun, Turkiye'nin müzik politikasının belirlenmesi için düzenlediği 1. Müzik Kongresi'nin sonuçları değerlendirilirken, "halkın biiyiik bir bölumunun kaliteli müzikten ürktügü" ortaya çıktı. Kültür ve Tlırizm Bakanı Tınaz Titiz'in muzik konusundaki danışmam Cavidan Selanik, arabeskin sosyeteye kadar yayüdığının görülduğunü ve bu konuda çok geniş kapsamlı bir araştırmaya gerek duyulduğunu söyledi. 1. Müzik Kongresi'nde, bir müzik politikasının oluşturulması için birtakım önerilerin ve hedeflerin ortaya çıktığııu kaydeden Selanik, bunların ekim ayı içinde Bakan Titiz tarafından kamuoyuna açıklanacağım belirtti. Selanik, Turkiye'nin yeni müzik politikası ile ilgili bir televizyon programı yapüacağını da kaydetti. Müzik kongresinde sunulan görüşlerin olumlu ve olumsuzlar diye saptandığını ifade edne Selanik, "Şimdi bütün mesele, Türkiye'deki muzik kaosunun nereden kaynaklandığını bulmak ve onlann üzerine gitmek, sorunlann kökenine inraek" dedi. Müzik kongresinin çok kapsamlı bir çaiışma olduğunu vurgulayan Selanik şöyle konuştu: "Pek çok öneri çok şeyi açığa çıkardı. Bunlar pek bilinmeven şeyler degildi, ama hepsinin bir araya geimesi, birbirini tamamlaması, birbirini hatıriatması birçok yönden iyi oldu. Şimdilik genelde bir çaiışma yapıyoruz. Onerileri toparlooruz. Bütün dallar ihlisasa dayalı. 3u nedenle her müzik dalının kendi sorunlannı, işlemeyen noktalannı belirledikten sonra, aynntılara inmek için küçük komisyonlar oluşturacagız." Kongrede sunulan önerilerin, halkın büyük bir bölümünün kaliteli müzikten ürktüğünü ortaya koyduğunu belirten Selanik, piyasa müziğınin çok büyük boyutlarda yaygınlaşmasının da bir sorun olarak belirdiğini söyledi. Piyasa müziğinin ortaya çıkışmın nedeninin, 20 yıl önce "köyden kente geimek, yerini bulamamak ve özlemlerini doyuramamak" diye açıklandığını kaydeden Selanik sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama ondan sonra, biliyorsunuz sosyeteye kadar yayıldı. tşte oradaki nedenler daha geniş boyutlu, daha bilimsel bir araşnrmayı gerektiriyor. Hatta sağlık uz manlannın, psikivatristlerin, ilgili bilim adamlarının, ekonomistlerin. pazarlaraacılann da bu toplantılara girmesi gerekiyor." Selanik, yeni oluşturulacak müzik poütikasında arabeskin yerinin ne olacağına ilişkin soruya karşılık verirken, buna 1.5 yaşındaki bir çocuğun reklamlara gösterdiği tepkiyi örnek verdi. Selanik, "İlk önce saçmasapan, sizin beğenmediginiz şeyler bebeğin dikkatini çekiyor. Yani bebeğin zevki basit ve vahşiden gelişip inceliyor. Ama siz, olumsuzu kötü ve vahşi şeyleri dünyadan yok edemezsiniz. Ama ona sürekli olarak iyiyi göstererek, çevresinde iyiyi tanımasına yardımcı olarak zevkinin incelmesini sağlarsınız. Böylece all düzeydeki şeylere karşı ihtiyacı azalır" diye konuştu. Kültür Bakanlığı Müzik Danışmam Selanik, "Arabeskin sosyeteye kadar yayılması geniş boyutlu bilimsel bir araştırmayı gerektiriyor" dedi. Arabeskin şiddeti (Baştarafı I. Sayfada) "Yaşamın gerçeklerinden eziklik ve utançlanndan kaçış ve sonuçta bu duygulan son derece mazobist bir şekilde ön plana çıkartan kişilikler" diye olayı değerlendiren Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Yıkhnm Aktuna ise şunları söylüyordu: "Bn tahlUler, son yıllarda (oplamu sinsi bir şekilde kemirdiği belirtilen arabesk müzik temsilcilerinin konserierinde hırçın tavırlanyla dikkat çeken, çogunluğnnu kırsal kesimlilerin oluşturdu| u , ancak toplumun git gide içine kapanma özelliklerine bağlı olarak her kesimde yaygınlaşmaya başlayan kişUiklere ail. Kaderciligin temsilcisidir arabesk müzik.. Dinleyici kitlesini yasamdaki sıkınö ve başansızlıklardan nzaklaştıramadığı gibi aynı acılar ve başansızlıklar içinde yaşamas a ı körüklüyor. Buna bağlı olarak da her insanda belirli bir dozajda trulunması normal olan mazohist ve sadist özelliklerin oranı yükseliyor." Arabesk müziği aşırı tutku haline getiren kişilerin daha da içine kapandıklannı belirten Dr. Yıldmm Aktuna, bunun nedenini kısaca şöyle açıklıyordu: "Bu tür konserierin müdavimleri mazohist duygular içinde dış dünyadan kopup şu anda tophımda yaygın biçimde gönildüğü gibi içlerine kapanmaya başlıyor. Müzikle psikolojikman daha da rahatlayacagına, bu sinsi hastalık içinde büyüyor, büyüyor." İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü ö ğ retim üyelerinden Doç. Dr. Korkut Tuna da olayın psikolojik ve sosyolojik yanının ağır bastığına değinerek, şöyle diyordu: "Kisinin bir olay karşısında tavır koyabilmesi, kendi kimligiyle ilgili. Ama bu gibi dunımlarda toplum kontrolü kalklıgı ve kendini tanıyan insan olraadığı için aşın ve ilginç davranışlar sergileyebiliyor. Arabeskin toplumdaki bazı beklentileri, özlemleri ifade etmesi, sloganın. müzigin. mantığın, umutsuzluğun ve çaresizligin kaçınılmaz hale gelişini anlatması insanian arabeske >öneltiyor.. Birçok insanın ulaşamadığı yaşam tarzlan var. Ibranim Tatİıses, Küçük Emrah gibiler bu açmazı kırmış gibi görünüyor. Halk da bunlan kendilerinin temsilcisi gibi görüyor. Engeilenmesi ise şiddete dönüşiiyo...." gösteriyor. Özal ne zaman ki ba (Baştarafı 1. Sayfada) (Baftara/ı 1. Sayfada) adamlığını kanıtlamaya çalışı sında kimilerini hafifçe iğneliyor, arkasından "başka" uygulamalar riyle bir değişik ortamdır bu yaşyor. lı lokanta; özenli servisi ve değiBaşbakanın muhalefetin üst gelıyor Eline geçırdiği kudreti, ki Şİk yemek dağarcığıyla ayrı bir çelendiği göreve reva gördüğü söz şisel yargıları, duygulan uğruna kicÜiği vardır. Beyoğlu'nun egzoz cük, "çamur atmak". Hafif nite kullanan böyle bir iktidar Türki ve lahmacun kokan ve "malemesi bu. Oysa her ağzını açtı ye'ye gelmedi. Gümbür gümbür gidiyor ya, gandaizm" tüten ortamımn orğında "partilerin demokrasinin vazgeçilmez öğeleri" olduğunu ANAP'ı ayakta tutacak oyları ne tasında, ama ondan elli yıl (geçişine geldiğinde söyleyen Ozal, reden bulacağını araştınp duru mışe doğru) uzak bir "vaha"dır. basından olsun, siyaset adamla yor. Bakın anketlere, Özal'ın ne Tamam, Galatasaray'ı geçtik, Lerından olsun kim dJkine gıdiyor düşündüğü açık seçik çıkıyor. vantenlerin adlandırdığı Olivo GeANAP oyları bugün yüzde 27.4'te, çidi'ne girdik ve Tevfik Manars, sa söylemediğini bırakmıyor. Vera Çirir, Veronica Protoppova Söke'de tesis açarken yine es DYP'nin ise yüzde 24.6'da. Şun üçlüsünün kurduğu Rejans'a dimmiş savurmuş. Bu arada halka ları bir toplayıverse yüzde 525'e dik bir taş merdiven aracılıgıyla yaptığı konuşmalanndan birinde ulaşacak ki, yeme de yanında kullandığı sözcüğü, bir gazete yat. DYP'ye ve Demirel'e gün vasıl olduk. Anladık, ama nedir mizdışında hiçbiri "siyaset ada geçmez saldırılarının ana nede bu "dfllere destan" aşevinin keyifli bına uygun görmediğinden" ola ni bu istekten. bu oy iştihasın tarihi? cak sütunlarına almamış. iktidar dan. Beyoğlu gibi "nevi şahsına lideri muhalefete çamur atarken Özal, Ege'de. İnönü, İstanbul'a münhasır" bir efsanedir Rejans. "beoka" sözcüğünü açıkça, her gitti. Demirel, yola düşmüş, dö Beyaz Rusların dükünden düşesihalde üstüne basarak söyleyıver nüyor Ankara kulislerinde boşal ne "islila" ettikleri Beyoğlu, Gamiş. ma. Fakat derinden derine bir de lata, Asmalımescit (Fikret AdilAma beş çocuklu inşaat işçisi araştırma süreci yaşanıyor. Hal in mekâru mavi olsun, hele AsmaMehmet Bulmuş, Özal konuşur koylaması, partilere ana hedefler lımescit) ve Aynalıçeşme coğrafken bir ayakkabının otuz bin lira saptamada bir olanak. Gelin gö yası içinde çok özel bir yeri varya alındığını söyleyince, bulabU rün ki SHP'de hâlâ yüzde 50+1 dır. diği yanrt "Dur. simdi dur". Küçük formülü kampanyanın ana slogaSavaş öncesi tstanbul'unu aybir çrttçi yakınıcı sesler çıkarınca nt. dınlatan bir "romantik" ışıldakÖzal'ın koyu yandaşları, bira tır Rejans: Bolşevik rejimden "Sen sus bakalım. Sonra konuşuruz" diyor. Fiyatlar dur derteri. oğulları bıte hayırdan söz carunı (ama malını değil) kurtanp durak bilmiyor, "Sen sus!" Çift ederken, temeli kökünden salla postu Türkiye*ye atan, yakası çi taban fiyatından aldığını mis yacak araç önümüzdeyken hâlâ bembeyaz, gömleği tertemiz, panliyle üretime yatırıyor, "Sonra ko yüzde 50+1'de direnmenin erde tolonu ütülü Grand Dük eskilerimi anlaşılır gibi değil. Deniz Bay nin "şefgarson"luk yaptığı bu lonuşuruz!" Bu ömekler Özal'ın attığı her kal bize "Hukuki kriter getırdik" kantaya Atatiirk'ün sık sık geldiadımı uzun uzadıya yazan haber d'ıyor. Özal'ın kazanacağını umut ği söylenir. Von Papen Alman selerde satır aralarına sıkışan ger ederek 25 Eylül'e bayrak açtığı firiyken bir kez uğramış, pek beçekler. Buna karşın kimi basın er nı, 50+1'le yitırince maçı da iki ğenip alışkanlık edinmiş Rejanslerinin tutumu da bir tuhaf doğ puanı da vereceğini söylüyor. ta akşam yemeği yemeyi. Peki, rusu. Sanki Başbakanın yüzü Halkoylamasının zehirli bir ok, başka? tşte "renk cümbüşü" oradavranışlanmızı etkileyecek gün ama hemen öldürmeyen bir ok da başlıyor: Casusların cirit attıcel bir barometre. Son günlerde olduğunu, 25 Eylül'de kurulan ğı 1940'ların tstanbulu'nda ReÖzal, basına "yumuşak" bakı oyunun martta soğuk duşa dö jans'ın birçok romantik yormuş. On gün önceki "hiddet nüşeceğini anlatıyor. "espionage" fılmine konu olabive celali" kalmamış. Bu, Özal Pekâlâ, amma velâkin Sayın lecek buluşmalara sahne olduğu gerçeğinin dış yüzü. Bir de iç yü Baykal; ya Özal yüzde 40'lara "rivayet" edilir. Diplomatlar, gazüne bakmalı. TÜSİAD Başkanı dayanır, hele 49'lara gelirse. İş zeteciler, Hitler'den kaçmayı naÖmer Dinçkök'e, Göcek'te söyle te o zaman buyrun anlatın sade sılsa başarmış Alman profesörler, diği Özal'a özgü yargılara ne de vatandaşa "hukuki kriterin erdemeli? "Basın ve iş çevrelerinde mini". Konya Ereğlisi'nden yıllar yazarlar, aktörler ve "hiineri kendilerine olduklanndan fazla dır meslekte kalan küçük bir ga muglak" entelektüeller Rejans'ı güç vehmedenler var, bunlara zete sahibi Hasan Can geldi. Ha mesken tutmuşlar, "borscht haddini bildireceğim" demiş ki, yır göründüğünü söyledi. "Ne ç o r b a s ı " içmekte, " b o e u f anlamı ne ola? çare çalışmak lazım, çalışmak" strogonoff" ve "piliç kievsky" yiyerek Rus votkası yudumlamakDaha önceki örneklere yeni dedi. Hayır çıkacağını işaretleyen tadır. Az ötede piyanoda Barones göstergelere bakarak yan gelip halkalar ekleyecek demektir. HaValentiD von Hodt Jurgenkzburg lit Narin ve öteki örnekier ortada. yatmanın ileride getireceği siya piyano çalmakta, "müdavim"leri sal sakıncaları göstermek istiyorÖzal'a ters giden tutum izlemedüşlerden düşlere sürüklemekteselerdi, acaba onca iş başlarına du. dir. Hele yüzde 50+1'le gelecek gelebilir mıydi? Basın dünyasınÇok iyi biliyorum bunlan da el altından yürütülen yöntem marttaki yerel seçime güvenmek. ler sürekli konuşulmuyor mu, he Hele Özal'ın seçim alabilmek çünkii Barones bugiin Valentin men her hafta yeni bir "muhalif için yapmayacağı şey olmayaca Taskin adı altında Anadoluhisagazeteci biçme" alışkanlığından ğını bile bile "hukuki kriterlerle" rı'ndaki Yalım Restaurant'ta her uzun süreli merkez politikacılığı gece piyano çalar! söz edilmiyor mu? 1934'te kurulan Rejans'ın yeri Zaten bu iktidar, basında ol na oynamak! Bilinen Özal yönsun, iş âleminde olsun, işine ge temlerini görmezlikten gelmekle gerçekten ayn tstanbullu "ehli keyif'ler arasında. Bugiin gidildığinlenlerle, "anlaşabildikleri" ile eşdeğer. Hedef, yüzde 361 olmalı. de aynı atmosferi bulmak olanaksöyteşinin koyusunda. MuhalefeYuzde 361 veya 2, 3, 4... sız, ama neler değişmedi ki lstante tahammül edemiyor. Deneyler Eski Istanbul un yaşayan tadı zun markası Aga mıydı, Körting miydi hiç anımsamıyorum, ama müthiş parazıt yapardı. Hele antensiz Ankara'yı almaya kalkış, kulaklann tahribata uğrar, sinirlerin bütün bütün harap olurdu. Savaş biteli tam on yıl olmuştu, dört yaşındaydım ve böylesi bir radyo azmanından cızırtılı bir Glenn Miller dinlerken annem ve babamla Ayaspaşa Lokantası'nda öğle yemeği yiyordjm. En azından rahmetli babam öyle anlatmıştı, Glenn Miller'a vanncaya kadar; yani bu anı gerçekte onundur, benim değil. Lokantanın karşısında ve Taksim'e doğru az yukanda Park Otel vardı, hani şu 1931'de kurulan, Atatiirk'ten Yahy» Kemâl'e bınbir Unlüyu konuk eden ve 1978'de "hak ile yeksan" olan Park Otel. Üniversitedeydim, yirmilerindeydim ve içkiyle sıkı, ama "mesafeli" bir dostluk kurmuştum. Tiyatrocu takımıyla arada Park Otel'in barına takılırdık, ama öğle (ya da akşam) yemeği "bermutad" Ayaspaşa Lokantasında yenırdi. O Ajaspaşa Lokantası ki "agabeyi" Rejans'tan tam dokuz yıl sonra Macar göçmeni Judith Krischanovski ve Beyaz Rus kocası tarafından kurulmuş, "mütevazı", ama özenli mutfağıyla çarçabuk "öteki" Rus Lokantası unvanını almıştı. Yıl 1943'tu... yedinci yüzyıl ortalannda "namlı bir mesire yeri", uçsuz bucaksız bir kır olduğunu söyler... "Nostalji"nin dozu aşırıya kaçmadan bugune dönelim: Rejans'ın kalabalığına rağbet etmeyen "ehli damak" kişiler Ayaspaşa Lokantası'nı mekân tutmuştur. Aralannda ünlü "gourmet" Doğan Hızlan üstadımızın da bulunduğu bir topluluk çoğunluk gazeteciler (ki keyifli bir öğle yemeği uğruna Bizim Yok'uş'tan buralara taşmmaya hiç üşenmezler), edebiyatçılar, öğretim üyeleri ve çevredeki iş yerlerinden bir saatlığına kopup gelen "zevat" tarafından oluşturulur. Madam Judith bir anıdır şimdi, kapıdan içeri girip salona yöneldiğinizde karşı duvardan size gülümser, ama kimileri onun son yıllarını iyi hatırlar: Çok, çok yaşlı bir tonton teyze, tuvaletin yanındaki küçük sandalyeye ilişmiş, güler yüzü ve ışıl ışıl çocuksu gözleriyle gelene geçene kâğıt peçete uzatmaktadır. Lokantayı Cemal Ok'a devretmiş, Hüseyin Parlak da yönetici ve "şef garson" olarak atanmış, ama Madam'a hep "anne" göztlyle bakılmış, Cemal 1 le Hüseyin her zaman "aman sılalmasın, üzülmesin" diye üzerine titremiş, oyalansın diye "peçete işini" ona vermiş, ölümüne değin gerçek iki evlat gibi bakmışlar. Madam (ya da Doğan Hızlan'ın sevecen deyişiyle Madoş) "terki diinya" eyleyince lokantayı genişletme çahşmalarına girişilmiş ve böylece birkaç masalık yer daha kazanılmış. Rejans'la karşılaştınldığında daha "mülevazı", daha "ehven" fı>atlı, daha "samimi" bir ortamdır Ayaspaşa Lokantası. Sessiz ve keyifb'dir. Yarım cıgara içimi ötedeki Taksım'in inanılmaz uğultusu (nasılsa) buralara ulaşmaz. Cemal ya da Hüseyin her müşteriyi kapıda karşılar, hal hatır sorar, yemek önerir; yani bir "eski dost evi"dir sanki burası. Önerilen yemekler arasında önce (tabii ki) "borscht çorbası" gelir. Ardından Viyana usulü "schnitzel", Rus bifteği (dana jambonlu, peynirli ve mantarlı), makama fırında, kaşar pane, Macar gulaş, külbastı, "boeuf strogonoff, bıldırcın ve "piliç kievsky" sıralanır. Tercih (damak keyfine ve anlık "ruh haline" göre) müşterinindir. Gerçek "müdavim"ler Viyana usulü "schnitzel" ya da Rus bifteğiyle yetinmeyi bilir, ama diğer yemekler de aynı oranda "leziz'dir. Bir de rendelenmiş beyaz peynirli bir kanşık salata gelir ki yalnız onunla bir "karafaki" dolusu "san votka" devirmek mümkün! Yemek faslıyla kahve rehaveti arasındaki zaman sürecinde ayva fırında (armut da olabilir), "palaçinko" (meyve kompostolu ve kaymaklı sıcak krep), elmalı "strudel" gibi tatlılann tadına varılabilir... 9 Nitelikli müzik Devletin de arabeskin yaygınlığına karşı yapacağı şeyin iyi müzik örneklerini çoğaltmak ve sevdirmek olduğunu bildiren Selanik, "O zaman, ister istemez kendiliğinden olacaktır bu dönüş. Arabesk yapılacaksa bOe, ondaki besteci de nitelikliyi aramak zorunda kalacakür. Zannediyorum politika bu olacaktır" dedi. Selanik, bakanlığın nitelikli müziğin tanımını, "Yaraüldığı cag için doğru bir yorum getiren, yaratılması uzun bir ön çaiışma ve bilgi gerektiren,yazım tarayla, iislubuyla bir bütün oluşluran, yararlı bir felsefesi ve eğitici >^nı olan müzik" biçiminde yaptı. Selanik bu müziğe Itri'nin müziği ile halk muziğini örnek verdi. YAPI KREDİ'DEN BANKACILIKTA PARIAK BİR GELECEK FIRSATI... Yapı Kredi İstanbul şubelerınde görevlendırilmek üzere "meslekmemurlarr alınacaktır. Adaytann; • Yüksekokul mezunu, • 27 yaşını aşmamış, (erkeklenn askerlik görevinı yapmış) olmalan gerekmektedır. • Ingılizce bılenler tercıh edılecektır. Bankacılıkta parlak bir geleceğe adım atmak, Yapı Kredı'de çalışmak ısteyen adaytann fotoğraf ve el yaztlı özgeçmışlennı ıçeren bir mektupla veya şahsen en geç 10 Eylül 1988 tanhine kadar YAPI ve KREDİ BANKASI. AŞ. Personel Bölüm Başkanlığı İstiklâl Caddesi P.K. 250 BeyoğluİSTANBUL adresıne başvurmalan rıca.olunur. Çok gerilere gidip Ayaspaşa'nın (kesinlikle Ayazpaşa değil, ama her ne hikmetse o bayır hep rüzgârlıdır) tarihine bakıyorum. Vakit Osmanlı zamanıdır ve Ayas adlı bir Arnavut ağası yeniçeri olarak katıldığı tüm muharebelerde yararlık üstüne yararlık göstermektedir. Ayas Aga sonraları Kastamonu Sancak Beyi ve Anadolu Beylerbeyi rütbesine yükselecek, ardından Kanuni Soltan Siileyman'ın sadrazamı olarak Ayas Paşa adıyla anılacak, ama ölumünden yıllar sonra Taksim'den Kabataş'a inen bir uzun yokuşa adının verileceğini hiç mi hiç bilmeyecekti! Neyse, Ayaspaşa Lokantası'nın kurulduğu yıllara dönelim: Avrupa'yı sarsan savaş, karartma geceleri, gundüz Pera'da yürüyüş, akşamüstü önce Park Otel ban, sonra Ayaspaşa Lokantası'nda Madam Judith'in kendi elleriyle hazırladığı tipik Rus yemekleri, yani "borscht çorbası", "boeuf strogonoff', "piliç kievsky"... Tramvay henüz yenidir ve pek eğlencelidir, ama kapı önünde dizilen Victoria Dodge'lar, ModelT Ford'lar, Bugatti'ler, içinde at koşturulası Studebaker'lar ve sülün gibi Daimler'lar Ayaspaşa Lokantası'nı onurlandıran "muhterem"lerin bul'da, hele Beyoğlu'nda? Yine de tramvaya pek "rağbet" etmediğimekân aynı mekân! Kapıdan gi ni kanıtlamaktadır. rildiğinde o koca loşluğun, kunt Çalh fbrahim ve Fikret Adil de masalann saçtığı ışılulı gizem; bel akşam yemeğini burada mı yiyeki Orient Express'in "wagon ceklerdir? Pera'daki "Aleon" (burestauranf'ındasımz, Agatha günkü Alyon, yani Yeşilçam) soCbristie birazdan Pera Palas'taki kakta salına salına gezinen "artist odasını kilitleyip buraya gelecek. ve miizisyen" tayfasıyla şakalaşa Atatıirk hangi köşede oturmuştu? şakalaşa Ayaspaşa'ya doğru mu Von Papen "ajan"larıyla nerede yürümektedirler? Park Otel'e şöyneler fısıldaşmıs, sınırların ötesin le bir uğrarlar mı yoksa pek de de savaş sürerken karartma gece "hassas" olan Madam Judith'i lerinde gazeteciler kaç "litreküp" hüzünlendirmemek için o votka tüketmişler, hepsi, hepsi ak "efsanevi" ban bu seferlik "es" mi lınıza geliyor. Yerinizi alıyorsunuz geçerler? Karşıda ve aşağılarda ve gözleriniz ve gözleriniz Manars, Alman Sefarethanesi'yle Modern Protoppova, Çirir üçlüsünü arı Garajı, yamaç sırtına çıkıhrsa yor: Yoklar tabii, yarım yüzyıl ge •Marmara'ya, İstanbul Limaru'na, ride kaldılar. Ama "borscht" yi Boğaziçi'ne, hatta Çengelköy'den ne sıcak, "strogonoff" yine lezzet Kadıkoy'e, Çamlıca'dan Alemli, "kievsky" tam kıvamında. Göz dağ'a uzanan "nefis" bir manzakadehlerde içilen votka limonda ra... Şehir o demlerde betondan ve dinlendirilmiş, "san votka" adıyla çimentodan nasibini almamış, gegeçiyor. Sonra kahve geliyor ve niş ve "paket taşı" döşel> yokuşu çevrenize baktığınızda görüyorsu tek tük noktalayan yapılar iki kanuz ki yazarçizer taifesi, gazete tı geçmemiştir. Alman Sefarethaciler ve öğretim üyeleri hiç terk et nesi'nin arkalanndan denize "tatlı memiş Rejans'ı. Ötelerde, ışığın bir meyille" uzanan Ağaçırağı ve pek erişemediği kuytu bir masa Sarayarkası sokaklannın adları da iki sevgili fısıldaşıyor. Sonuç bugün ne olmuştur? Reşad Ekrem ta, Victor Hngo'nun dediği gibi, Koçu Sarayarkası'ndaki e\'lerin "Değişen bir şey yok; yalnızca in Boğaz'm karşı yakasına "fevkalâsanlar ve diinya!" de nczareti" olduğunu yazar; Sa Sözün kısası, yanm yüzyıla yaklaşan ömrüyle sıcak, özenli ve keyifli bir yer Ayaspaşa Lokantası. tnsanı eski İstanbul'a ilişkin düşlere sürüklemesi de cabası! Hele "Orient Express"ten inenlerin buraya ayağının tozuyla geldiği, Pera Palas'ın suskun asaletiyle Hotel d'Anglettere'in gölgeli hüznünden birkaç saatlığına kopabilen konuklann uğramadan edemediği düşünülürse... Öyle ya, Mehmed Keraal üstadm kalemi çınlasın, Çicek Pasajı'yla Balıkpazan tanınmaz hale geldi, Cumhuriyet Meyhanesi'ne, Lambo'ya, Latemalı Lefter'e bizim kuşak zaten yetişemedi, Hristaki, Kibar, Gong, Adalar mı? Onlar da ne? Petrograd Pastanesi'nin yerine kurulan Atlanük'e, Pınar Birahanesi'ne, Ekspres'e, Mavi Köşe'ye ucundan da olsa yetişti bizim kuşak, o güzelim Krepen'in göz göre göre "hak 0e yeksan" edilmesine bile tanık oldu. Park Otel u rayburnu'yla Karacaahmet bura "rahmetli" olah beri de elde var Hikâyei Ayaspaşa" lardan "pek mnhteşem" görülür. Rejans ve Ayaspaşa Lokantası, bir O kocaman lambalı radvomu Evliya Çelebi'yse Ayaspaşa'nın on de hüzün!.. YAPI^CKREDi ÇİN... Tatit İçin Farklı Bir Seçim Yolları'yla Direkt İstanbul/Pekin 7/15GünlükTurlarla... Bayanlar çocuk bakarak lngilizce öğrenmeyi AııPairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. 1158 53 42 4213 68 67 tlkokul diplomamı kaybettim. Hükümsüzdur. ALİ DAN Sevgili annemiz ve büyiikannemiz merhum ŞEVKET DEMİRCAN'ın eşi LEYLA DEMERCAN vefat etmiştir. Cenazesi 28.8.1988 pazar günü (bugün) ikindi namazında Üsküdar Yeni Camiinden kaldırılacaktır. DEMİRCAN, ARAL, ERMETE, AKGÖZE, TİKİN, KANER, VEYSİOĞLU AİLELERİ BODRUMTOUR • Haftalık 690 000 TL + S 1 690 • 2 Hattalık 990 000 TL + S 1 990.ı Hattat* lurta yarm pansyon, 2 hafla* lurUı tam pansyon jçak ve iransfe'le' dahl) Rezervasyon ANKARA 167 26 16 İSTANBUL 134 5183 İZMİR 22 26 23 Ingiltere'de AüPAİR organizasyonu Tel: 362 39 59 362 40 96 TIY4TRODA DEVRİM Zehra İpşiroğlu 1600 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Turkocağı Cad. 3941 Cağatoğluhtanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle