19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 HAZİRAN 1988 HABERLER CUMHURİYET/9 Kurultaya Doğru SHP Uğar MDHCD Bu kurultayda kullanılacak oylar, partimizin tarihini yazacak, geleceğini belirleyecektir DUYDUK/GÖRDÜK YALdNPEKŞEN 'l&ı dayatmacılık ya demokrathk' ANKARA tsmail Cem, SHP Genel Başkaru tnönö'nttn, parti meclisine Baykalcüar ve scl kanat diye adlandınlan grupları almama ve genel başkanlık seçiminin ilk günde yapılması kararını sert biçimde eleştiriyor. Cem'e ilk sorum, Genel Başkan tnönünün kurultaya kendi listesini önermesi ve genel başkanhk seçiminin ilk gün yapılması konusu.. Ne düsünüyor Cem bu konularda? Şöyle başlıyor Cem konuşmaya: "Scrm tnoaö, kHrattaya gandem degisikHğini nonnal olarak ikinci güne, yapılması gereken gcnd başkanlık seçiiBiııi flk güııe almayı önerecek.. CHP ve SHP tarihinde ve belki sosyal demokrasinin siyaset tarihinde örnegi bulunmayan bir yöııtemi önerecek. Tek seçid'ye dayalı ANAP'ın ilk gün genel başkan seçimi' ve kongre modelinin kabultinü kurultaydan isteyecek. Peki knrultay hayır derse ne olacak? Bir adım ilerisioe bakaum; kurahayın evet dediglni ve bir varsayım olarak, Sayın Inöan'naa yeniden genel başkan seçüdigini, Kendi genel başkanlan, üyelerin bir bölümünü böyle görmekte ve böyle tanıtmaktaysa, seçmen partiye güvenmez. Böyle sağlıklı bir bütttn de oluşamaz. Bir genel başkanın partinin tümünü kucaklamak yerine öncelikle bir kanadı, bir grubu yahut o kanatla o grubu dışlayanlan benimsemesi, diğerlerini dışlaması bir görünüm olarak bile tehlikelidir. Partiyi büyütmez, küçültür. Yol açacağı kaçımlmaz sürtüşmelerle bütünlüğü bozar. Dayatmacılığın, 'Benim dedigim olmazsa olmaz" anlayışının, demokrasi ile bağdaşmayan eğilirnlerin genel başkanlık makamında giderek çoğalması da tehlikelidir. Son olağanüstü kurultayda, bir tüzük maddesinin değişimi konusunda bunun örneği yaşandı. Sayın genel başkanın sonradar. geri alacağı istifa olayı da aynı özelliği taşımaktaydı. Parti meclisinin tüzük çerçevesindeki iki karan nedeniyle sayın genel başkan istifa etti. Bu kararlann geri alınması dayatılarak ve ancak bundan sonra istifa da geri alındı. yanlış yargılarla suçlayarak sağın kurduğu tuzaklara düşmez. Bu ideolojik çerçevenin sağlamlığı içinde, ben, tek tek her partilime sahip çıkıyonım. Kimse benim insanım hakkında, şu ya da bu iddiada ve imada bulunamaz. Sosyal demokrasinin özü ve cerçevesi nettir; açıktır. Hiçbtr partilim bu çerçevenin dışında değildir. Dışına çıkamaz. Gelecekte çıkan olursa, çerçevenin değil partinin de dışına çıkmış olur..." Cem, "sığlaşma" kavramını anlatü. Sıra, "saglaşma" ka>ramına geldi. Nedir saglasma? "..Hemen belirteyim; benim burada kastettiğim, zaman zaman partimizin kongre dönemlerinde rastlanan, insanlann birbirlerine karşı haksız ve yersiz olarak yöneltikleri "sagalık" ve "parti dışı solculuk" değil. Sağlaşma, sığlaşmanın kaçınılmaz sonucudur. Partiyi, herkese hoş görünmeye çahşırken kimseye güven vermeyen bir hale sokmaktiT. Bir zamanlann "Güven Partisi" tehlikesine bizim partimizi açmaktır. "Kmliçelerinin sadık muhalefeti"ne bizi dönuştürmeye çalışanları, bizi sosyal ve sınıfsal özümüzden uzaklaştırıp Doğru Yol Partisinin "sözde sol versiyonuna" benzetmek isteyenler, parti dışında çokça vardır. Onların sığlaştmcı ve sağlaştıncı etkisine partimizi kapamarmz gerekir.." Cem'e "Diyelim ki genel başkan seçildiniz, bugünden farklı nasıl bir siyaset izlersiniz o zaman, nasıl yönetirsiniz partiyi?" diye soruyorum. " ö n c e parti örgütlerime daruşarak, onlann önerisini alarak değişen Türkiye'nin partisi olacagız. Sağlam düşunce temeüerinden hareketle, demokrasinin, büyümenin, çağdaşlığın, eşitliğin, sevginin mesajını getireceğiz. Siyasetin üslubunu değiştireceğiz. Görünumü ve iddiamızı yenileyeceğiz. Daha tutarlı, daha etkili kılacağız. Tdevizyon ekranından partimizin yansımasına bakanlara "Bu partide bir şeyler degişiyor, dinamizın geliyor. Bu partide hayal var" dedirteceğiz. Her parti organıru, her il örgütünü, siyasal düşünce ve hareket üreten bir merkeze dönüştüreceğiz. Organlarımıza, illerimize görev vereceğiz. Görevi takip edeceğiz. Görevin sonunu isteyeceğiz. Orneğin gündeme getireceğimiz ilk konulardan başlıcası, partimizin "pahalılıkla mücadele programı" olacak. Bunu il başkanlarımız aracılıgı ile bütün Türkiye'de illerin işçi sendikalarıyla, ziraat odalanyla, esnaf kuruluşlanyla, sanayi ve ticaret odalanyla tartışmaya açacagaz. Bunu yaygın bir kampanya şeklinde örgütleyip, bütün toplumsal guçlerin katkısıyla oluşturacağımız son şekli, Türkiye'nin siyanin büyumesine katkısını getiren tüm çağdaş birikimlerin bu işlevini biz sosyal demokratlar olarak destekleriz." Cem'in görüşleri, sol ksnada daha yakın Ancak sol kanat sözcüleri genel başkanlık seçimlerinde Inönü'yu destekle>eceklerini açıkladtlar. Cem, bu durumda. genel başkanlıga seçilmesini hangi koşullara baglı görüyor? "Partilimin, partinin demokratlığına, solculuğuna, en önemlisi, birbirine sahip çıkma tutkusuna.. SHP'nin büyüklüğü görebilmesine, kendi gücüne güvenmesine, sorumluluğuna, sağduyusunu kullanmasına.. Otuz ilimiz genel seçimde tek bir milletvekili bile çıkaramadı. Bu illerimizin (1987 aralık seçiminden beri bizim mesajlarımızda ve görüntümüzde ne değişti ki, biz şimdi belediye başkanlıklannda, belediye ve il meclisi uyeliklerinde çoğunluk olacagız?) sorusunu sorup cevabını aramalanna... Yerel seçimlerde sağa karşı yanşacak 18 bin SHP adayına seçim kazandırmak sorumlulugumuza. SHP'li üyenin ve onu temsilen delegenin kendi özgür iradesine sahip çıkmasma.. Sığlaşma ve sağlaşma eğUimlerine girişim> lerine *d«r denmezse, partimizin nereye gotürülecegini gönnelerine... Delegenin, partimiz, tarihinde yeni bir sayfayı acmak gücünün kendisinde olduğu bilincine, kendi geçmişimize, halkımıza, partimize, en önemlisi çocuklanmıza karşı sorumluluğun geregini yapabilmesine.. Ben, parti üyeme ve onu temsil eden delegeme güveniyorum.!' Ismail Cem, SHP'yi bu açıdan bir yol aynmında görüyor.. "Ya" diyor, "sağlaşma ya da sığlaşma" ya "dinamizm". "Bizim insanlanmız, bizim delegelerimiz, CHP döneminden başlayarak her zaman yeniden ve doğrudan yana tavır koymuşlardır. Bu kez aynı durumu yaşayacağız. Kurultayın yapacağı teıcih, sadece iki farklı yönetim ve particilik anlayışı arasında de^l. Büyümek ve belediyelerde, Türkiye'de iktidar olmak isteyen SHP'nin, kendisine dar gelen bir elbiseyi degiştirmesinden atıllık yerine dinamizmi, belirsizlik yerine netliği, dağınıklık yerine disiplini, kararsızhk yerine güveni seçmesinden ibaret değil olay. Olay, aynı zamanda, hatta özünde, sosyal demokrasiyi tutuculuğa sürükleyecek antidemokratik bir dayatmacılıkla, sosyal demokrasiyi halkın umuduna dönüştürecek, Gülhane Parkı'ndayız T elevizyonda her akşam yinelenen reklam etkisini gösteriyor; tstanbullular olarak artık her akşam Gülhane Parkı'ndayız, (öylesine kalabalık..) ama acaba her şeyin farkında mıyız? Gülhane Şenliği'nde kitap imzalamaya giderken Nâzım'ın ünlü şiiri, dilünin ucundan gitmiyor: "Ben bir ceviz agaayun/Gülha DogUŞtan OZOH ne Parkı'nda... / tdbİatll hülkimiZ Şİİrİnden E l S t ^ i t Nuum Hikmet'in pobs farkında... " tabıatlı halkımız , . daha sonra işin bir kolayına gitmiş, yukandaki şiirden esinlenerek şöyie .Doffuşt.an.ozan esinlenerek , , tekerleme şöyle ne Parkindayim.. Her şeyin farkınıçerı gırıp biraz bir tekerleme uydurmuş: "Gülha Parkindayim... dayım.." Oysa Gülhane . .. Parkı'nı ,... DayataMcılık "Benim dediğim olmazsa olmaz" anlayısının, demokrasi ile bağdaşmayan eğilimlerin genel başkanlık makamında giderek çoğalması da tehlikelidir. Son olağanüstü kurultayda bir tüzük maddesinin değişimi konusunda bunun örneği yaşandı. Sayın genel başkanın sonradan geri alacağı istifa olayı da aynı özelliği taşımaktaydı. Parti meclisinin tüzük çerçevesindeki iki karan nedeniyle Sayın lnönü istifa etti Bu kararlann geri alınması dayatılarak ve ancak bundan sonra istifa da geri alındı. kendi listesini kunritaya önerdigini kabul edelim. Kimlerden olnşacagını yaklaşık olarak tahmin edebildigim bu listeyi karultav benimscnıeyip Sayın Inönü'aün yönetimi paylasmak istemedigi üyelere çogunluk verirse ne olacakür?.." "tstemeyerek söyliiyonım" diyor Cem: "Slzink yapımuş konuşma ve bu araacım çerçevesinde, bu kararlar, seçim günü degişmeye yönelik bir ipotek göriınümündedir; antidemokrau'ktir, partimizin bütünlügüno ve geleceğini tehlikeye sokar." Cem, Inönü'nün bu son kararları ile "seçim güniinü degişu'remezsiniz, degiştirseniz, genel başkanın en stratejik üüebini geri çevinniş olnrsunuz" yaptınıuı taşıdığıru söylüyor.. "Bu" diyor "kunıltayı gündem degiştinneye icbar eden bir dayatma söz konnsD. Bu önerinin gerekçesi açık: tlk gün kazanan gend başkan, boylece, ildnd gün kendi parti meclisi listesini koiaybkla empoze edebUecek. ..Bunun arkasından hemen "benim listem, ben kendi listemk çahşınm" anlayışı geüyor. Bu yaklaşunın manuki sonucu, "Benim listem olmazsa yokum" dayatmasının imasıdır. Bu raoral baskı altında delegelerin istemedikleri kişüere oy vermeye zorlanmasıdır. Her iki dayatma, kurultayın özgür iradesini çarpıucı niteliktedir. Umanm kurultay günü geldiğinde genel başkan bu düşüncesinden vazgeçer... CHP'nin tek parti döneminde bile bir genel başkan, kurultaya "Benim listem seçilmeli, bu amaçla kurultay gündemini değiştirip, genel başkanlık seçimini ilk giine almayı öneriyonım" dememişti. Burada Cem'e şu soruyu yöneltiyorum: "Peki genel başkan kendi listesini hazırlayamaz mı? 'Şnnlaria, şunlarla daha iyi çalışınm' diyemez mi?" Yanıt şöyle: "Her genel başkan liste hazırlayabUir. Bunun için calışabilir. Ancak parti üyelerinden kendi tercihi olanlan yönetime getirip onlar kadar partili olan diğerlerini yönetimin dışında bırakmak amacıyla seçim günü degiştirmenin demokratlıkla en ufak bir bağı olduğunu sanmıyorum.. Bir genel başkan, adeta "tek seçici" olmanın doğrultusunda gücünü kendi arkadaşlan üzerinde kullanamaz. Maharet, eğer gücü yetmekteyse, kendi dışımızdakuere karşı bunu kullanıp Sayın özal'ı, Sayın Demirel'i yenmektir. Tüzüğün ve kurultayın genel başkanlık makamına tanıdığı yetkinin varoluş nedeni budur. Bir genel başkanın parti üyelerinden bir bölümünu "birlikte çalışmamak uğruna" olağandışı yömemlerle seçim gıinünü değiştirmeye başvuracak kadar sakmcalı görmesi, bunu açıkça kamuoyuna duyurması, sokakta elma satan tezgâhtarların "..Benim elmalanmın bir kısmı çüruktur" diye bağırarak müşteri beklemesinden farksızdır. Tezgâhtarın sokakta böyle bağırması müşterinın rağbetini nasıl kırarsa, seçmenin oyu da genel başkanın bu tutumuyla azalır. Bu olaylardan parti büyük zarar görmüştür. Şimdi de bana göre yeni bir dayatma örneği karşısındayız. Bir alışkanlığa, bir geleneğe dönuşüyor benzer yaklaşımlar.. Böyle bir yaklaşımda, sosyal demokrasiyi özunden uzaklaştıracak, onu sığlaştınp en dinamik kadrolardan, partiye güç katan düşüncelerden yoksun bırakacak bir tutuculuğun işaretleri var.!' Parti meclisinin oybirliği ile belirlendiği bir kurultay gündemini değiştirip genel başkan seçimini ilk güne almak ise mevcut genel başkanın tekrar seçileceği varsayımıyla kendi listesini kolaylıkla seçtireceği varsayınundan ibaret görünmektedir. Başka hiçbir gerekçesi açıklanabilmiş değildir. tsmail Cem, birçok konuşmasında "sıglaşmasaglaşma" sözcükleri kullamyor. Nedir bu denklemin çözümü? Anlatıyor "Sığlaşmak çok yönlü bir kavram.. Partımizde yer yer beliren ideoloji çekingenliğiyle, hatta küçükseme ile ilgili.. Aynı zamanda partinin büyüklüğünü görmemekle yüzde 24 oy alıp buna sevinmekle. "Anket iktidarı" olabileceğini sanmakla ilgili.. Siyasette sığlaşma, basmakalıp mesajlan tekrar etmektir. Halkın, aklına ve gönlüne birlikte seslenmekteki zaaftır; solculuğumuzu yanmağızla konuşmaktır. Son örneğe dönersek, sığJaşma, çoğulcu demokrasiyi kurma iddiasındaki bir partinin, tek parti zihniyetini kendi içine yeniden taşımak görünttmüdür. Cem, "İdeoloji çekingenligT diye bir kavramdan söz ediyor. Nedir bn kavramın anlamı? Şöyle anlatıyor Cem: "Bizim güç kaynağunız, Türkiye'nin antiemperyalist geçmişiyle, sanayileşme ve büyüme ideali ile halkımıan gerçekleriyle bütünleşen sosyal demokrat ideolojimizdir. İdeoloji, bir siyasal hareketin felsefesidir, temel düşünceleri ve fıkriyatıdır. ldeolojiyi göz ardı etmek, onu "yabana" saymak, partimizin birçok sorununu büyütnıüş, hatta müzmin kılmıştır. Çözümü zorlaştırmıştır. Halka kendimizi açıkça anlatmayı engellemiştir. Parti içinde suçlamalara "sagalık" ve "parti dışı olmak" gibi sorum suz tanımlara ve iddialara yol açmıştır. Sosyal demokrasinin "sag" ve "sol" sınırlannı nasıl beliriiyor Cem? Bu "ideolojik kadastro"yu şöyle anlatıyor Cem: "..ideoloji geniş çerçeveye, ama sınırlan çok net olan bir çerçeveye işaret ediyor. Sağdaki sının "demokrat olmak", soldaki sının "çogulcu demokrasiyi" bir değişmez amaç bilmek, bu çerçevede Türkiye'nin bağımsızlığına, bütünlüğüne, Cumhuriyetin temel mantığına ve onun laik özüne sahip çıkmak anlayışını getiriyor. Emeğin kitle partisi, düzene uyumun defil, değişimin hareketi gibi temel kavramlar öngörüyor. tdeolojisini özümsemiş bir sosyal demokrat partide, parti dışı soldan ve sağdan estirilmiş rüzgârlar yapıda tahribata yol açmaz. tdeolojisine sahip çıkmış bir partide, insanlar suni ölçülerle bölUnmez; birbirini yalan dolaştıktan sonra geZip gOrdukten değiliz iiği farkedip sonra pek CHP'nin tek parti döneminde bile bir genel başkan kurultaya "Benim listem seçilmeli. Bu amaçla kurultay gündemini değiştirip genel başkanlık seçimini ilk güne almayı öneriyonım" dememişti. Her genel başkan liste hazırlayabUir, ancak parti üyelerinden kendi tercihi olanlan yönetime getirip, onlar kadar partili olan diğerlerini yönetimin dışında bırakmak amacıyla seçim günü değiştirmenin demokratlıkla en ufak bir bağı olduğunu sanmıyorum. sal günuemıne getireceğiz. Sosyal demokratlar olarak bizim Türkiye'de başaracağımız çok işimiz var. Türkiye'de söylenecek yepyeni sözlerimiz var.." Bu sözler nder? Örnegin Cem, sermayeye, özel sektöre nasıl bakıyor? " ö n c e herkes ve sermaye şu tavnmızı açıkça bilmeli.. Bizim parti olarak temel işlevimiz, Türkiye'nin güç ve gelir paylaşınu dengelerinde, sermayenin çok yükseklerinde olan payını makulun çizgisine indırgemektir. Emeğin çok düşük olan yerini de ytikseltmektir. Biz, toplumun tümüne, bütün toplumsal sınıf ve katmanlara refah götürmek, toplumun tümü için çalışmak amacındaki bir kitle partisiyiz. Ama (emeğin kitle partisiyiz). Bu amacı gerçekleştirirken önceliğimiz, işçidir; tarım üreticisidir; dar gelirUlerdir. Genel tanımı ile emek dünyasıdır. Sermayenin bir kesimini, küçük de olsa var olan bir kesimini 'demokrat olmayan sermayeyi" biz muhatap bile kabul etmeyiz. Demokrat olmayan sermaye kesimi, her başı sıkıştığında kurtancılara çağn çıkarandır; işçi, sendikalı oldu diye ya da sendikasından aynlıp işverenin gönlündeki sendikaya geçmedi diye onu işten çıkarabilen sermaye kesitidir. Demokrasinin en temel kurallarında direnebilen, onları çarpıtan bu kesiti muhatap bile almayacağımız gibi, onunla sadece iktidanmızda değil, muhalefetimizle de uğraşırız ve antidemokratik girişimlerine engel oluruz. Bu çerçeve içinde ve anlayışla, Türkiye^ halka ve iktidara onu layık kılacak demokratik anlayış arasında bir terdh. Delege karannı önce buna göre verecek... Ya dayatmayı kabullenip partinin sığlaşmasına rıza gösterecek ya da ciddiyetin, dinamizmin, demokraüığın yollanm açacak.. Ben partilime ve onu temsil eden delegeye güveniyorum. Delege, kendisine yönelik dayatmalara boyun eğmiş, kendi özgür iradesinden feragat etmiş; buyruk üzerine partinin en dinamik insanlarını harcayıp yönetimi gene buyruk üzerine devretmiş olamaz. Bizim partimiz "Kapıkulu anlayışını" 1972 kurultayında kırmıştır. Bu kurultayda kullanılacak oylar partimizin tarihini yazacak, geleceğini belirleyecektir. Partimiz, üyenin ve delegenin özgür iradesi ile mi yönetilscektir? Yoksa bir özel mülkmüş gibi dayatmalara, istifa yöntemiyle, istifa iması ile mi yönetilecektir? Partimiz, Türkiye*ye "Demokrasi dersP' verirken, kendi içinde tek parti anlayışını mı egemen kılacaktır? Partimiz, partimize dinamizm, çalışkanlık ve düşünce katmaya uğraşmış insanlan yönetimden uzak tutmanın yeni icatlarıyla mı uğraşacaktır? Yoksa, kendi insanlarına sahip çıkarak halka sahip çıkılacağırun güvenini mi verecektir? Partiyi sığlaşmadan sakınmak, delegelerin tarih önündeki sorumluluğudur. Sığlaşmanın kapmlmaz sonucu sağlaşmaktır. Tek parti döneMİnde bUe leyi kuruyorum: "Gülhane Paria'ndayu, ama acaba ner şeyin farkında mıyız?" Bana pek değiliz gibi geldi o gün.. Televizyon reklamında söylendiği gibi "girtş serbest" yani 300 lira. Gazete fiyatı olarak son derece pahalı bulunan bu rakam tstanbul Belediyesi'ne göre "serbest" sayılıyor olmalı.. Bu parayı ödedikten sonra karşınıza çıkan ilk standda Bedrettin Dalan'ın yaptıklan (daha doğrusu yıktıklan) fotoğraflarla sergileniyor.. Ne kadar değişmiş tstanbul.. örneğin bunun farkında mıyız? Özellikle yanyana getirilmiş eski ve yeni fotoğraflar kıyaslama olanağı veriyor. Neredeyse tstanbul gitmiş, yerine başka bir kent gelmiş veya gelmek üzere.. Kendine özgü havası olan bu güzel kent, bazı aksaklıkların giderilmesi uğruna, suadanlaşmış ve sıradanlaşıyor.. Bilmem bunun farkında mıyız? Parkın ana caddesi üzerine dizili alışveriş bölümleri daha da ilginç.. Bir tanesinde "bilek güreşi organizasyonu" yapılıyor. Katılma Ucreti 8000 lira olmasına karşın epey ilgi topluyor. Kayıt yapan görevlinin önünde 8 bin liralarıru hazırlamış erkekler kuyruk oluşturmuşlar. Ne olacak bu yanşmanın sonunda? Ne olacak, bilek gücümüzü kanıtlayac.'Jız. Ya kafa gücü? Osmanlı Kitabevi'nin standında bunun da yanıtı veriliyor. Allahlı, peygamberli kitaplar arasında bir de afış yer alıyor: "Firavun'un Gazabı.." Londra'da British Museum'da bulunan bir mumyanın fotoğrafı altında Tannnın gazabına uğrayan ve bunca yıldır etleri dökülmeyen bir Mısırlının öyküsü anlatılarak Kur'an mucizelerine yeni bir örnek daha katılıyor. Millet ciddi ciddi bu afışi okuyor, ardından Allahlı peygamberli kitaplara saidınyor. Bunlar ne yaptıklarının farkındalar mı acaba? 1SSZ i bana. Çoğunlukla lunaparklarda yer alan hileli fotoğraflar burada da var. Kafa yeri boş bırakılan giysili vücutlar şu örneklerden seçümiş: HeMan, Süperman, Kızılderili, gelinle damat ve karateci... Bilek güreşi yapıp, Firavun'un gazabına inamnca, gönlümüzde yatan aslanlar da bunlar olacak haliyle... "Gönlümüzde yatan aslan" deyince hayvanat bahçemizin aslaru aklıma geldi. Parkın mikrofonlar ından da her an yeni bir çocuğun bulunduğu veya kaybolduğu açıklamyor.. Acaba aslanın çocukların tadına bakmaması için ne tür önlemler alınmıştır hayvanat bahçesinde? Gayet ilginç bir önlem ahnmış ve aslan ortadan kaldınlmış.. Kafesin üzerinde yine "LeoAslan" yazıyor, ama içinde demir parmaklıklan boyayan bir adamdan başka bir canlı yok.. Bu durum tüm vahşi hayvanlar için geçerli.. Çoğunun kafesi boş.. Hayvanlar büyük olasılıkla kimseye zarar vermesin diye kapalı bölumlerde korunuyor.. O yüzden hayvanat bahcemizi dolaşanlar, sevimli kediler ve Holstein ineklerle idare etmek zorunda... Hiçbir şeyin ortasını acaba neden bulamıyoruz? Ya aslaru dışan salıyor çocuklan yem yapıyoruz, ya da ortadan yok ediyoruz. Aslanlan, çocukları yiyemeyecek, ama görünür bir şekilde sergilernenin yolunu acaba kaç asır sonra bulabileceğiz? Cumhuriyet Kitap Kulübü'nde yazarlar yolun ortasına atılmış bir masa ve iskemlede kitaplarını imzalıyorlar. Acaba kim bunun farkında? Çoğunluk ya gazinoya koşuyor veya sandviç dukkânlanna. Kitap mı? Geçerken uzaktan bir göz atılıyor.. Tamam işte.. Kitap ve yazan. Biz işimize bakaiım.. Haksız da sayılmazlar.. Kendi kitaplanmın son rıyatlan beni bile ürküttu. 50 lirayla başlayan (Suya Sabuna Dokunarak 1980) kitap yayınlama serüvenim 5400 liraya (Dilin Kemiği Yok 1988) ulaşmış durumda. Kitaplan evirip çeviren öğrenciler afallıyorlar.. öyle ya.. Dondurma 500, gazoz 500, dönerli sandviç 1500 lira.. Kitap niye bu kadar pahalı? Bir kitabuı bir sandviçten ne farkı var ki... Aradaki fark belki birinin arasında döner, diğerinde beyinlerimizin birkaç yıllık çabasının olması. Kimse bunun farkında mı acaba? Edirneli ilkokul öğretmeni Mahir Sancar o gün bana iki kitap imzalattı ve kendi ölçülerine göre bir mucize gerçekleştirdi, Çünkü iki kitaba 6000 lira ödeyen 12 yıllık öğretraenin aylık geliri yan ödemelerle birlikte 102 bin liraydı.. Kimya fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Mekmet Kufa da değişik bir gün yaşadı o gün.. Çünkü Kufa kendi söylediğine göre yaşamında ilk kez bir kitap aldı.. Şimdi evinde ders kitaplan dışında bir tek kitap var: "Nnh Peygamberin Seyir Defteri.." Yani o şeref bana ait.. 22 yaşındaki öğrenci neden ilk defa kitap aldığını şöyle açıkladı: "Para da sorun oluyor, ama o kadar degil.. Şimdi burası polisler tarafından kontrol ediliyordur." Mehmet Kufa'nın yaptığı tahminin doğru veya yanlış olması önemli değil. önemli olan bir öğrencinin kitap alırken böyle düşünmesi. Evet, Gülhane Parkı'ndayız ama bütün bunların farkında mıyız acaba? ltK YEK MUUUUUZ' DVP Genel Başkanı köyiunun ürettiği rnalın karşılığını alamadıjını söyledi. Çittçinin urun bedelinin taksitle Menmesinl eleştirdi ve 1980 öncesl tahılfiyaüanylagünümüz tahılfiyattannıkarşılaştnrken, tanm girdilerinin pahalı olduğunu kaydett. Tanm urunlerinden stopaj kesilmemesini istedi ve"Ben yaptm okluyta bir yere vanlamaz" dedi. DEMÎREL EDİRNE'DE iktidar, istemekle istememekle olunmaz SÜLEYMAN SAR1LAR EDİRNE Edirne ve ilçelerindeki gezilerini dün de sürduren DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanhğına adaylık konusunda "Ben hiçbir göreve talip degilim" dedi. Demirel, dün Edirne'de bir basın toplantısı düzenledi, daha sonra Havza, Meriç, Uzunköprü, tpsala ve Keşan'da konuştu. DYP lideri basın toplantısında köylünün ürettiği malın karşıhğını alamadığını söyledi. Çiftçinin ürün bedelinin taksitle ödenmesini eleştiren DYP lideri, 1980 öncesi tahıl fıyatlarıyla günümüz tahıl fiyatlarını BITTI SHPde ne var, ne yok FÜSUN ÖZBİLGEN SHP'nin büyük kunıltayına iki gün kala en çok sorulan ve yanıtı aranan üç soru var: 1 tnönü'nün listesinde kimler yer alacak? 2 lnönü bu listeyi nasıl seçtirecek? 3 Bu liste kurultayda ne ölçüde delinecek? Hafta sonunda yaşanacak yoğun iki gün ve gece sonunda bu sorulann tümü aşılmış ve yanıtlan verilmiş olacak. Ancak bu sorulann yanıtlannı bugün hiç kimse bilmiyor. örneğin lnönü'nün listesinde hangi isimler yer alacak? Bu sorunun yamtıru belki tnönü biliyor. Kafasında bir liste hazırlamış olabilir. Ancak bu listenin hayata geçirilmesi için U başkanlan ile yaptığı temaslarda bu liste olduğu gibi kalabilecek mi, yoksa bazı değişiklikler yapılması için kendisini ikna edenler mi olacak? Diyelim ki tnönü birinci soru Iistelerde yer alma yarışı nun yamtını yine de biliyor, ancak ikinci sorunun yanıtı daha ilginç. Bu listesinin seçilmesini nasıl sağlayacak, ne gibi manivelalan kullanması gerek? Kimleri hangi ölçüde ikna edebilecek veya parti içindeki hangi güçlere dayanarak yürüyecek. Genel başkan bu konuda bazı hesaplar yapsa ve önlemler almış olsa da yine de bu listenin kurultayda ne hale geleceğini genel başkan dahil hiç kimse bilemiyor. Bu aşamada SHP içi gruplann ve kişilerin bütün cabası genel başkanın listesini kendi görüşleri doğrultusunda etkilemek, etkilenemeyen yanlannı da kendi listelerinden seçtirmek. Gruplar şimdi bu çabanın içinde görünüyorlar. Erdal tnönü de çeşitli gruplann temsilcileri ile görüşmeler yapıyor. Bu aşamada en çok dikkat çeken görüşme önceki gün Deniz Baykal ile yaptığı 3 saatlik görüşme oldu. Bu görüşmede neler geçti, kim ne söyledi şimdUik kulislere sızmadı. tnönü, Baykal'dan ne istedi, Baykal ne yanıt verdi? Kulislerde çok fazla merak edilen, ancak aynntılı bir yanıt ahnamayan yeni tartışma konusu. Bu arada parti meclisinde yer almak isteyen SHP'li politikaalann şu andaki en önemli sorunları listelerden birine girebilmek. Herhangi bir listede yer alabilmek, "üniversitelerarası yerleştirme sınavını" kazanmak gibi bir şey. Listelerden birine giren politikacılann ikinci aşamadaki savaşımı ise "üniversitelerarası seçme sınavını" kazanmak olacak, yani ikinci aşama olarak bulunduğu listeden parti meclisine seçilmeyi sağlamak. tnönü'nün bugün il başkanlan ile yapacağı görüşmede yeni parti yönetiminin nasıl oluşmasını istediği konusunda önemli satırbaşlarıru açıklayacağı biliniyor. Yakınları bu kez tnönü'nün kendisi ile uyumlu bir parti meclisi oluşturma konusunda "karariı" göründüğünü söylüyorlar. SHP'nin bugün gelinen aşamada parti içi sorunlan ve çekişmeleri kuruhaydan alacağı güçle aşması ve parti içi çekişmeleri bir ölçüde geride bırakarak kurultay sonrası dönemde dışa dönük bir çalışma sergilemesi gerektiğini düsünüyor genel başkan. Bunun için de il başkanlan ile görüşmesinde parti içi gruplaşmalara karşı geçen yıl yapılan olağanüstü kurultaya göre daha kesin bir tavır içinde olacağı biliniyor. lnönü, gelecek dönemde SHP'nin ANAP iktidanna dönük daha kesin bir politik tavır içine girebilmesi için parti içi gruplaşmaların ötesinde bir yönetim oluşturulmasını istiyor. Bugünkü toplantıda bu konuda il başkanlarından yardım isteyecek. Bu yardımı ne kadar alabilecek ve il başkanlarının lnönü'nun bu yaklaşımları karşısındaki tutumlan ne olacak, bugünkü görüşmede bunlar ortaya dökülecek. Bazı il başkanlan bu görüşmeden önce kesin tavırlannı kamuoyuna açıklamış durumdalar. Baykalcı gruptan veya sol kanattan olan il başkanlan kuşkusuz tnönü'nün yaklaşımına karşı kendi yaklaşunlannı düe getirecekler. Bazı il başkanlarının da kendi illerinden gelen kurultay delegelerinin tümünü etkileme ve kendi düşündükleri yönde oy kuüandırma etkinliği içinde bulunmadıklan biliniyor. Yine de SHP içi karargâhlann kurmaylan bugün yapüacak U başkanlan toplantısını merakla bekliyor. Bu toplantıda tnönü'nün getireceği yaklaşımlar gece il başkanlanndan bazüan kanahyla parti içi gruplann karargâhlannda anlatılacak ve enine boyuna tartışılarak yeni politikalar oluşturulacak. Kurultayın birinci günü genel başkanın seçiminden sonra tüm cabalar ikinci gün yapılacak "sosyal demokratlar arası seçme ve yerleştirme sınavından" başarı ile çıkmak üzere yoğunlaşacak. DYP 6 yaşında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DYP'nin bugün kutlanacak olan 6. kuruluş yıldönümü nedeniyle parti örgütüne bir genelge gönderen Genel Başkan Süleyman Demirel, "Bugün ülkenin her zamankinden çok DYP'nin hizmetine ihtiyacı bulunduğunu" bildirdi. Demirel, "DYP'yi birinci parti yapma konusundaki kararlılığınuzı icra ediniz. Milletin gönlündeki yerinizi alınız" dedi. DYP'nin 34 kurucu üye tarafından 23 Haziran 1983 günü tüzel kişilik kazandığını, 99 günde 91 kurucu üyesinden 59'unun 5 kez ayn ayn veto edilmesinden sonra 29 Eylül 1983 günü 32 "uygun görülmüş üye" ile kuruluş barajını aştığım anımsatan Demirel, genelgesınde şu görüş lere yer verdi: "65 yıllık Türkiye Cnmnuriyeti'nin 43 yıllık çok partili hayatında henüz 6. jıldonümünü kutla>an DYP'nin geride bırakhğı yıllara adeta dünjalan sığdırdıgı gorulüyor. 1983 genel seçimlerinde seçim dışı bırakılma, de*let radyo ve TV'sinden yıllarca uzak bulundunüma, iki defa Anayasa Mahkemesi'nde kapatıima istegiyle yargılanma... Tüm bu güclükier büyük bir cesaret, metanel ve azimle aşılmış, DYP bugüne güçlenerek gelmiş tir. Bugün iilke çok kötii idare edilmektedir. Milyonlar panalılık albnda ezilmekte, fukaralığın pençesinde kı\Tanmaktadır. Kalkınma ve sana>ileşme durmuştur. Ülke borca batmıştır. Gelir dağılımı zümreler ve bolgeler arasında uçurumlar meydana getirmiştir. L'lkenin büyük meseIderi askıdadır. Demokratik muesseseler zaafa düşünılmüş, ülkenin hukuku gereği gibi korunamamıştır." karşılaştırırken, tanm girdilerinin çok pahalı olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanlığma aday olup olmadığı yolundaki soruya da "Hiçbir göreve aday degilim. Ben sadece taür ve demokrat Türkiye'yi, işleyen bir rejime kavuştunnak için çırpımyorum. Çoğunlugun nzası yoksa, 'Ben yaptım oldu'yla hicbir yere vanlamaz" karşılığını verdi. Demirel, Türkiye'nin 40 milyar dolar borcu olduğu ve bu nedenle SHP'nin iktidar olmak istemedigi şeklinde iddialar bulunduğu yolundaki bir soruyu yanıtlarken, Türkiye'nin dış borcunun 40 değil, 50 milyar dolar olduğunu kaydetti. Demirel, "İktidar istemekle, istememekle olmaz. İktidar iddia meselesidir. Altindan kalkamam diyene de kimse iktidar vermez" dedi. Demirel daha sonra Havsa, Meriç, Uzunköprü, Enez, tpsala ve Keşan ilçelerinde yaptığı konuşmalarında "Hükümetler balkı memnun etmek için vardır. Halkı anasından dogduğuna pişman etmek için degil" dedi. Demirel şöyle devam etti: "Liberal ekonomiden bahsediyoriar. Oysa Türkiye'de hiç bir dönem bu kadar müdahaleci olmamıştır. Bizim bıraktıklanmıza ne Uave edildi. Ülkeye gam ilave edilmiştir, ülkeye sılunti, dert ilave edilmiştir. Bunlar nasıl iktidara geldiler. 83'te 3 partiyi seçime sokmadılar, işte. Öyle iktidara geldiler." DYP lideri, ad vermeden özal'ı TV'de açık oturuma da davet etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle