19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ten hesap sormakla kalmayıp, insan hakları konusunda devletler birbirinden hesap sorar olmuşlardır. Ama yine de ideal uygulama aşamasına vanlamamıştır. Gün gelecek elbette vanlacaktır. Görülüyor ki, Avrupa'da bugunkü aşamaya öyle kolay kolay ulaşılmamıştır. XII. yüzyıl düşünür ve din adamlanndan Petrus Abelardus'un "Bir Mutsuzluk Öyküstt" adlı kitabı gecende Betül Çotuksöken tarafından güzel bir anlatımla Türkçe'ye çevrildi ve Remzi Kitabevi'nce yayımlandı. Kitabın 41 ve 42. sayfasmda, kendi yapıtının dinsel Konsil tarafından yakılmasına karar verildiğini, bu yakma işinin Abelardus'un kendisince ateşe atılarak yapılması gerektiğinin öyküsünü okuyoruz. Kişiliğine bir şey yapmadılar, çünkü dinsel çevrelerde duşmanları olduğu kadar saygınlığı da vardı. Konsil'de onu savunan Chartres Piskoposu Geoffroi şöyle demişti: "Yasalanmız ne zamandan beri bir adamı dinlemeden ve yaptığı şeyi kanıtlamadan yargılamaktmdır?" Aslında Geoffroi bu söylevi Yuhanna lncili'nden almış bulunuyordu. Ama yine de "kanunsuz suç olmaz, kanunsuz ceza olmaz" ilkesine erişebilmek için Abelardus'tan sonra tam altı yüzyılı aşkın bir sürenin geçmesi gerekti. Bizde bir kişi hakkında savunmasız işlemlerde bulunmak günümüzde bile 1402 sayıh yasada olduğu gibi, sık sık görülmektedir. Üstelik görevden çıkarılanlann ne ile suçlandığı kendilerine bildirilmeden. Hukuktan anlayamayanlar ve rahmetli Enver Paşa'mn sandığı gibi hukuku iki satırlık bir yasa maddesi sananlar "tşte efendim" diyeceklerdir, "Bu hususta bir yasa maddesi var ya!" Eğer her yasa maddesi insan haklanna uygun olsaydı, Birleşmiş Milletler tnsan Hakları Bildirgesi'ne ne gerek kalırdı? Evet, "ille ve her şeyden önce hukuk" diyoruz ve diyeceğiz. Çünkü yurdumuzda bu ilkeyi egemen kılabilirsek bir başbakan "Anayasayı bu seferlik tatbik etmeyiveririz" diyemez. Ülkede alacaklannı alamayanlar için birtakım kabadayılara ve mafyalara başvurarak alacağını ölüm tehdidi ile elde etmek yolu açılmazdı. Mahkemelerimiz, icra dairelerimiz işlemediği için bir üçüncü merci olarak mafya tehdidi boy gösterirse ülkede hukuksuzluğun en korkunç doruk noktasma varmışız demektir. Osmanh'da II. Mahmut döneminde padişahın bir süre en yakın danışmanı olan Halet Efendi, hukuka aykırı olarak çok icraat yapmış, çok kan dökmüş bir adamdı. Unlü tarihçi Ahmet Rasim (tarafımdan öztürkçeleştirilen) Osmanlı'nın Batış Evreleri adlı kitabında daha önce bir yazımda da vurguladığım gibi şöyle bir olay anlatır: "tstanbul Ortaköy'de halk arasında bir kargaşa çıkmış ve yaralananlar olmuştu. Sarayda bu durum görüşülürken Halet Efendi, 'Âleme ibret olsun diye Ortaköy'de köşebaşındaki Yahudi berber asılsın' önerisinde bulunur. Vükela Meclisi'nde bulunanlardan biri 'Aman efendimiz, o benim berberimdir' deyince Halet Efendi, 'Ille o berber şart değil ya, onun yanındaki asılsa da olur' yanıtını verir. Hukuksuzluğa gösterilecek en ilginç örneklerden birisidir bu. Sevgili dostum, değerli edebiyatçı ve gazeteci Mehmed Kemal'in, bir fıkrasında eski bir paşa hikâyesi anlatması üzerine, dönemin sıkıyönetim komutanının kişisel buyruğu ile bir aya yakın içeri alınarak özgürlüğünden yoksun bırakılması da hukuksuzluğun bizde binlerce öraeğinden birisidir, hem de en hafiflerinden biri. Biz, birey olarak böyle hukuksuzluklan kendi özümüzde duyumsamazsak ve bir kişinin uğradığı haksızlık karşısında on bin, yüz bin kişi, dahası (uygar) ulus olarak hepimiz yürekten ve eyk.:ıli olarak tepki göstermezsek, hukuksuzluk sürer gider. Kırk altı yıl içinde bu sütunlarda en az elli kez yazmışımdır: Hukukun özü, cevheri, "kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma" temeline oturur. Olağanüstü bir dönemde senin bir insanı sorgusuz sualsiz özgürlüğünden yoksun bırakma yetkin varsa, gunlerden bir gün başkasının da bu yetkiyi sana karşı kullanabileceğini düşünerek adaletli davranmalısın. Bir kimseyi sorgusuz sualsiz ve savunmasız işinden atma, dolayısıyla (kısa bir süre için bile olsa) onun çoluğunu, çocuğunu aç ve perişan bırakma yetkin olsa, bu yetki yasaya dayanır, ama hukukun temel ilkesine ve adalete dayanmaz. O halde "yasa" adını taşıyan birtakım kurallarla olağanüstü birtakım yetkilere sahip olanlar, bu yetkilerin hukuka dayandığını sormak ve hukuk ile yasa arasındaki çok önemli ayrımı anlamaya çahşmak zorundadırlar. tşte bu nedenledir ki, hukuk kuramında, bilginler, hukuku da "De Pete Pata" ve "De Pege Ferenda" olarak ikiye ayınrlar. Birincisi, "uygulanan hukuk", ikincisi "olması gereken hukuk", yani "ideal hukuk" olarak çevrilebilir dilimize. Insanlığın amacı, uygulanan hukuku olabildiğince ideal hukuka yaklaştırmak ve böylece adaletsizlikleri önlemek olmahdır. Bu yaayı okuyanlar duyunçlarını (vicdanlarını) namuslu ve yansız olarak işletirlerse hangi davranışlarımn ideal hukuka aykırı olduğunu açık seçik görebilirler. 19 HAZİRAN 1988 Mçin tlle Hukuk Diyoruz? HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Bir yakınımın tzmir'de vaktiyle çalışırken girdiği sosyal sigortalar kooperatifınce, son taksidi 1992'de ödenmek üzere yaptırılmış bir dairesi var. tçinde yıllardan beri bir inşaat müteahhidi oturuyor. Ucuz kira zamanında girdiği için bundan yararlanarak bugunkü kira rayicinin 1/3 bir bedel karşüığında işgal ediyor daireyi. Çıkraıyor da. Birkaç yıl önce Ankara'da bir tamdıkla bu konuyu görüşürken bana, "Kolayı var" dedi ve ekledi: "Birkaç arkadaş bu tutumdaki kiracılara karşı özel bir yöntem uygulamış. Bir örgüt, kararlaştınlan bir bedel karşüığında kiracıyı korkutarak evden çıkanyormuş. İstersen araştırayım, size haber getireyim." Şaşırdım kaldım. Demek Özalist özelleştirme adbyeye kadar uzanmış ve özel icra memurları türemiş: Kiracı evden mi çıkmıyor, ya da kirayı mı Ödemiyor işi bu özel icra memurlanna havale edersin, bir ay geçmeden istediğini yaparlar ve ücretlerini alırlar. Batmış bir alacağın mı var, yine aynı yöntemle yarı yarıya kırışarak bu özel icra memurlan aracılığı iîe paranın hiç değilse yansına kavuşursun. Bana bu öneriyi yapan arkadaşa, "Olmaz böyle şey, devletin adliyesi dururken mafya yöntemleri ile iş gördurmek aklımdan geçmez" dedim ve onu savdıktan sonra düşündum. Her şeyin özeli, öze11 derken meğer nerelere kadar gelmişiz. Eğer gerçekten boyle karanlık uygulamalar varsa, devlet otoritesi yok demektir. Çünkü devlet otoritesi polis baskısına değil, güvene ve saygınlığa dayanır. Bu ise hukukun egemen olması ile olanak içine girer. Eğer parlamentodan çıkan yasalar hakça, adaletçe önlemler getirmiyorsa, onların adı "yasa"dır, ama kendisi hukuk değildir. Hukukun önemini birçok dürüst ve namuslu hukukçular hep yazdı ve söyledi. Geçen yıl Yargıtay Birinci Başkanı Sayın Ahmet Coşar 1987 1988 Adalet Yılı açış konuşmasında hukukun önetni ve türlü yasalarda yapılan değişiklikler üzerinde durdu ve yol eösterici ipuçları verdi. Hukukçu dostum Avukat Halit Çelenk'in hukuk savasımı uğrunda çıkarmış olduğu kitaplara eklediği "12 Eylttl ve Hukuk" adh kitabını da (Orun Basımevi Ankara) dikkatle okumak gerekir. Bu yapıt 12 Eylül'den günümüze anayasal, yasal, hukuksal düzenlemeleri, toplumsal ekonomik nedenleri ile birlikte inceleyen, hukukun toplumsal yaşamdaki önemini türlü yönleri ile göz önüne koyan bir kitaptır. Şunu da söyleyeyim: Büyük Ankara Oteli cinayetinde katilin bir avukat olması, yani hukuk diploması taşıması da üzerinde derin derin düşünülecek önemli bir noktadır. Hukuka inanmış bir hukukçu böyle davranışlardan her zaman uzak kalır. Amerikan filmlerindeki mafya cinayetlerini anımsatıyor bu olay. Ülkemiz hesabına ne yazık, ne yazık!.. • * • Osmanlının son döneminde Selanik savcısı iken Un kazanan Necmettin Molla, adalet bakanlığma atanır. Dönem o zaman Harbi Umumi denilenBirinci Dünya Savaşı dönemidir. Kabinede asker sivil birtakım bakanlar yer almıştır, ama asıl, hatta tek söz sahibi Harbiye Nazın Enver Paşa'dır. Bir gün Paşa, Adalet Bakanı'nı makamına cağırır, devlete aıt bir işin kendiisteğince yerine getirilmesini ister. Necmettin Molla, "Paşam, mevzuat müsait değil" deyince, Paşa hemen "Bu söylediğiniz ne demek" diye sorar. Adalet Bakanı, "Yani efendim, bu konuda uygulanabilecek bir kanun yok, bu nedenle mesele sizin buyurduğunuz biçimde çözümlenemez" yanıtını verince Enver Paşa ayağa kalkarak "Yok kanun, yap kanun" diyerek dosyayı Adalet Bakanı'na verir. Meşrutiyet tarihinde çok önemli bir anlam taşıyan bu olayı, o günlerin tarihi ile az çok uğraşanlar hep bilirler. Uzun yıllar önce bu sütunlarda bir kez daha yazmış olduğum bu olayı ben doğrudan doğruya rahmetli Ebulula Mardin'den dinlemiştim. Mardin, Necmettin Molla'nın damadı olduğu için o da kendisinden dinlemiş. Olay niçin bu kadar önemli? Şundan: Bir tek kişinin istenci (iradesi) yasa niteliği taşıyacak da ondan. Gerek Osmanh tarihinde, gerek Cumhuriyet tarihimizde, hele hele anayasanın askıya alındığı dönemlerde biçimce başka, ama anlamca bu tilr olaylara çok rastlanmıştır. Ve rastlanmaktadır. Batı'da Aydınlık Dönemi'nden ve reformasyondan sonra düşün adamları hep hukukun yolunca oluşturulup yolunca uygulanması için savaşım vermişlerdir ve vermektedirler. Ikinci Dünya Savaşı'ndan ve Birleşmiş Milletler Insan Hakları Bildirisi'nden sonra bu savaşım daha da somut bir dururna gelmiş, artık bir devleti oluşturan bireyler o devlet. PENCERE Hayat böyledir, birdenbire her şey değişrverir, önemli olanla olmayan yer değiştirir. Ne olmuş? Ateş mi edilmiş? '• Saldırgan kim? ölen var mı? Gunlük yaşamda ne varsa önemini yitirir; yemek, randevu, gezi, ıvır zıvır... Bir el ateş, bir araba çarpması, bir laboratuvar raporu, bir kriz; günün akışına yeni bir ark açar, duygular ve düşünceler oradan akmaya başlar. Telefon: Duydun mu?... Duydum. Artık yazının gündemi de değişmiştir. Başbakanı eleştiren yazı geriye alınır, yerine geçmiş olsun yazısı yazılır. Geçmiş olsun... * Zırrrrr... EVET/HAYIR OKIAY AKBAL Acının Açıları Yetışmek zor! Dertlere, sorunlara, acılara... Biri acıyor telefonu, her dersten en iyi notu alan oğlunun dın dersı öğretmenınden kırık not aldığını anlatıyor. Çocuk yaşamn ilk adımlarında hayal kırıklığına uğramış... Fizik, kimya vb. derslerde başarılı olan çocuk, din dersınde neden başarısız olsun? işın içinde başka ış var! "Ne olur yazın bunu" diyor telefondaki ses... Ama o çocuğu okulunda, çevresinde zor duruma düşürmez mi adıyla kamuoyuna duyurmak? Baba duraklıyor, 'Doğru' diyor. Doğru ya, çocuğun önünde uzun öğrenim yılları var, şımdıden mimlenırse ne olur hali? Evet, bunca derde, sıkıntıya çare bulmak zor! Geliyoriar, yedi sekiz yıl hapis yatmış genç ınsanlar... "İçerı" girdiklerinde belki şimdiki kadar bilinçli değildiler. Yaşadıkları, gördükleri hepsinı katılaştırmış; daha kararlı, daha güvenli olmuşlar Belki de içinde yaşadıkları topluma eskisinden daha da ters, hatta daha da düşman!.. Bir ana ile karşı karşıyayım. Acının canlı bir anıtı! Beş altı yıldır sık sık karşılaşırız Babalar Günü'nde gitmiş, oğlunu görmüş, uzun uzun konuşmuş. Ama yüzünde bir mutluluk ızı yok yine de. Nasıl olsun kı! Yıllarını hapıshane kapılarında geçiren bir ana. acıdan kendinı kurtarabılir mi? Acı donup kalmış. Taş kesilmış Bekliyor. Genç yaşta içeri alınan oğlunun olgun yaşta bir erkek olarak özgurlüğe çıkacağı günü... . Genç bir yayıncı. O da yedı yıl yatmış içerde. Suçları ne mi bu ınsanların? 'İnsan olmak' diyeceksinız belki! Genç olmak, coşkulu olmak, bir şeylerı düşünür olmak, daha iyiyi, daha güzeli arayıp bulmak, istemek, seslerinı yükselterek, çaba harcayarak, gide gide yasal çizgilerin dışına taşarak. . Sonunda da kendini bir zindan karanlığında bularak . Kıtaplar yazıyor, yayımlıyorlar. Acılarını satırlara dökmek, toplumu uyarmak, bütün bunları neden yaptıklarını açıklamak, 'bizler, sızler için çektik bütün bunları' dercesine. ." Hapishaneler şair. yazar yetıştirme yuvaları oldu! Elbet acının her belirtilışi sanat değildir. Bu tür yazıların hepsı yarınlara kalmaz. Yaşamboyu hapşe mahkum Nail Koç, "Acının Dar Açısı" kitabında analara şöyle seslenıyor: "Ana can ana / an şu mapusluk olmasa / elim varsa / kucak kucak / çicek yığardım / tüm analann kapısına / Ama üzülme sen ana / biz bu memleketin / darağaçlarından bile / esirgememissek canımızı / herhal / bu memleket de / o güzel günler geldiğinde / esirgemez bızden / morsümbüllü dağlarını." Acının içinde yıllar yılı kendini duyan genç insan, dizelerle kendini anlatmak istiyor. Belki o güne deK şiir sevmemiş, okumamış, ezberiride birkaç dize bile bulunmayan genç, duygularını, özlemlerini, çoğu kez de öfkesini boşaltmak için şiire sığınıyor. Çoğu kez gerçek anlamda şiir olmuyor bunlar. Ama daha başka bir şey oluyor. Şiir olması için sözcükleri işlemeyi bilmek gerek. Şiir, her şeyden önce bir sJzcük sanatıdır, ama şıır olsun olmasın, şöyle bir sesleniş yine de etkili, yine de duygulandırıcı, düşündürücü: "Zaman durmaz derier / oysa dün görüş yerinde / anamla yanak yanaga / çekiirdiğimiz iki fotoğrafta / durdurduk zamanı basbayağı." Ûlkemizde yazarlık, özellikle köşe yazarlığı bir çeşit dert babalığı gibıdir. SÖZIP yazıyta toplumun bütün sıkıntılarının içinde yaşarsınız. Siz de duyarsınız o gençlerin acılarını, yalnızlıklarını, pişmanlıklarını ya da öfkelerini... Hangı birıni yanıtlamalı, hangi birinin derdine çare bulmalı, nasıl çözümlemeli bunca sorunu? Telefonla, yazıyia, sözle bildirilen sıkıntılı, acılı durumları elden geldiğince gözler önüne sermek, böylece kördüğümlerin çözülmesine az da olsa bir katkıda bulunmak, hepsi bu! Bayanlar; çocuk bakarak lngilizce öğrenmeyi AuPairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. 1 158 53 42 4 213 68 67 İNGILTERE İSVIÇRE AUPAİR Lisan Eğitira Kolej Üniversite TEK: 362 39 59 362 40 96 Satılık golf otomatik 1983. Az kullanılmış. 170 19 26 MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI TASFİYE İŞLERİ DÖNER SERMAYE IŞLETMELERİ GENEL MÜDURLÜĞÜNDEN GÜMRÜKLÜ SAHADA TAHMİL, TAHLİYE VE HAMALİYE İŞLERİ YAPTIRILACAKTIR 1 lstanbul ili, Kadıköy ılçesı, tçerenköy mahallesi, Kayışdağı mevkiinde bulunan Erenköy Tasfiye tşletme Mudın »unun Erenköy Tesislerinde yıllık geliri yaklaşık bir mılyar lıra ol. . \e lesise gelen giriş eşyası ile tesisten yurtdışına gönderilecek çıkıs eşyasının tahmil, tahliye, hamaliye hizmetleri, ilgili resmı tarife uşarır.ca bu hizmetlerden elde edılen hasılatın r t 80'i uzerinden 2886 savılı Devleı lhale Kanunu'nun 89'uncu maddesine istinaden belirlenen csas ve usule göre eksiltme yapılmak suretiyle (3) yıllığına kapalı teklif usulu ile ihale edilecektir. 2 Ihaleye, Turk Ticaret Kanunu Hukumlerine göre kurulmu; olup. serma>csi cnaz 150.000.000 TL olan\eşarınamedckidigerşartları taşıyan Ticaret Şirketlerı kaıılabilir. 3 Şanname ve eklerı 100.000. TL. karşılığında Tasfiye Işleri Döner Sermaye Işletmekrı Genel Mudıirluğu ile Ankara, lstanbul, tzmir, Edirne ve Erenköy Tasfiye tşletme Müdurluklerınden lemin edilebileceğı gibi bu yerlerde mesaı saatleri icerisinde bedelsiz incelenebılir 4 thale edilecek işin geçıci teminatı 30.000.000 TL'dır. 5 Eksiltmeye girebılmek için isteklilerin ^artnamede belırtilen belgelerle örneğıne uygun teklif mektuplarını 6 Temmuz 1988 Çarşamba gunu saat 10.00'a kadar Maliye \e Gumruk Bakanhğı Tasfiye Işleri Doner Sermaye Işletmelen Genel Mudurluğü Ataturk Bulvarı Derman Sokak No: I Kat: 5 Opera / ANKARA adresindeki lhale Komısyonu Başkanhgına vermeleri gerekir. Posta ile gönderılen teklıflerin belirtilen gun \e saate kadar Komisyon Başkaıılığına ulaşcnası gerekmektedir. Postada vaki olacak gecikmeler kabul cdilmez. Yapılan muracaatlar herhangi bir sebeple geri alınmaz. Yukanda belirtilen gun ve saat geçtikten sonra hiçbir şekilde yenı teklifler kabul edılmez. 6 Komısyon. ıhaleyı >apıp yapmamakta serbesttir. İhale sonuçlan isteklilere ayrıca yazılı olarak bıldırılecektır. ÖLÜM ORUCU ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR Metris, Sağmalcılar ve Diyarbakır cezaevlerinde işkenceye karşı insanlık onuru ve siyasi kimlik mücadelesinde direniş, ölüm ve yaşamın en onurlu örneklerini veren ÖLÜM ORUCU DtRENİŞCİLERİNİ VE ŞEHtTLERİNİ, tüm cezaevlerinin teslimiyete baş eğmez tutuklularinı saygıyla selambyoruz. 1964 yılının 21 şubat cuma günü saat 11.45'te Başbakan İnönü Meclise gitmek için Başbakanlıktan çıkmış, merdivenleri inmişti. 003 numaralı küçük Opel'ine binmek üzereydi. Aynlmak için odasından çıktığını pek az kimse görmüştu. Başbakanı korumakla görevli polısler müracaat odasında oturuyorlardı. Saat 11'i 10 geçe Mesut Suna adında bir yurttaş görevlilere başvurmuştu: İnönü'yu görmek için Kayseri'den geidim, elını öpüp sevgimi sunacağım. Şakin adamdı. İnönü küçük Opel'inin kapısına doğru yürürken bu sakin adam müracaat odasından dışarı koşarak çıktı. Polisler yine kuşkulanmadılar. Mesut Suna tabancasını çekti; inönü'ye üç el ateş etti. Polis İhsan Babayiğit saldırganın üstüne atıldı. Komiser Bekir Altmöz'le birlikte elinden silahını aldılar. Namludan çıkan üç kurşun otomobilin sağ arka kapısına isabet etmişti. inönü hafıfçe yana eğilmişti. Sonra: Dunın bakalım, demişti, ne istiyor? İnönü olaydan sonra Meclise gitti, Fuat Sirmen'in odasına girdi, özür diledi: Kusura bakma, on dakika geciktim. Mesut Suna yakalandıktan sonra sorguya çekildi; söyiedikleri ilginçti: İnönü 27 Mayıs ihtilalini sebepstz yaptt. Memleketı kötü yola sürukledi. Niyetim yalnız onu öldürmektı. 'Millet için hayırlı ise muvatfak olayım, değilse muvaffak olmayayım' diye ateş ettim. Deme ki inönü'nün yaşaması memleket tçın hayıriıymış. Olay büyük heyecan uyandırdı. Mesut Suna 20 yıl hapse mahkum oldu. Uzun süre içerden bana mektuplar yazdı. Sonra ne oldu, şimdi nerede? Bilmiyorum. • Aradan yaklaşık çeyrek yüzyıl geçti. Başbakan Özal'a saldın haberi duyulduğunda yine tetetonlar çalmaya başladı; boşlukta sallanan sorular: Ne olmuş? Ölen var mı? Kimmiş? Dünya değişti. Yarım saat sonra olay televizyonda bütün ayrırv tılarıyla izlendi; hem de renkli, pırıl pırıl bir fılm seyrettik. Bilimsel ve teknolojik devrim yeryüzünü değiştiriyor. Kimbilir belki bu değişimle birlikte insan da değişecek; insanlar birfoirterini ötdürmek hırsından annabilecekler. Bugunkü düş; yarın gerçeğe dönüşebilir. HAZÎRAN YAYINEVİ DİRENMEK ONURLU BtR GÖREVDİR! ÖLÜM ORUCU ŞEHİTLERlMİZ ÖLÜMSÜZDÜR! Abdullah Meral Akif Yılmaz Ali Çiçek Cemâl Arat Fatih öktülmüş TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ AİLELERİ YARD1MLAŞMA DERNEGt YAŞIYORLAR Hasan Telci Haydar Başbağ Hayri Durmuş Kemâl Pir Orhan Keskin ANMA Sevgili Eşim, Babamız TAHİR ALANGU'yu 20 haziran (yann) saat 16.00'da ölümünün 15. yüında mezan başında anacağız. Dost, arkadaş, öğrencilerine duyurulur. TeL: 167 31 13 TAYAD İSTANBUL'UN 0R1A YERİ Teşvikiye'de "Istanbul'un orta yerinde" sahibinden satılık süper lüks daire Tei: 132 48 15 ESt, KIZLARI Kadıköy Çemenzar'da möbleli | kiralık daire. İstanbul: 357 28 98 tzmir: 182117 j LÜVvENBRÂU Kaliteli bira "LONVENBRAU" size yeni bir armağan veriyor: Lövvenbrâu Bardağı... Şimdi, Lövvenbrâu'yu "Bardak Armağanlı" 5"li paketlerde alın, kaliteli birayı bardağından için... Eviniz için, 61ı bardak setinizi tamamlayın. \ LÖVVENBRAU Münih'te doğdu. Dünyaca sevildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle